', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: TÜRK - YUNAN GÖRÜŞMELERİ

18 Ekim 2007 Perşembe

TÜRK - YUNAN GÖRÜŞMELERİ

I GİRİŞ

Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da jeopolitik öneme sahip Kıbrıs adası, XX. yüzyılın ortalarından beridir, uluslararası platformda hâlâ çözümlenmemiş sorunlardan birini teşkil etmektedir. Yaklaşık seksen iki yıl Venediklilerin elinde kalan Kıbrıs’ta, 1571’de Osmanlıların fethiyle 1878’de İngilizlere bırakılana kadar adalet ve eşitliğe yönelik sağlıklı bir yönetim düzeni kurulmuştu. Venediklerin kötü yönetiminden sonra Kıbrıs halkı Osmanlı yönetiminde huzur ve güvene kavuşmuştu. Fakat XIX. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflaması ve gerilemesi nedeniyle 4 Haziran ve 1 Temmuz 1878 anlaşmaları ile Kıbrıs İngiltere’ye devredildi.

Coğrafik konuma ve stratejik öneme sahip Kıbrıs adasına, ilgi duyan büyük devletlerin başında; Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri ile Rusya ve ada yönetimini çok uzun süreler elinde bulunduran İngiltere, diğer taraftan tarihsel ve etnik gerçeklerle hak iddia eden Yunanistan ve Türkiye gelmekteydi.

Özellikle 1878 yılında başlayan iki farklı dinsel topluluğun arasında değişmiş karşıt milliyetçilik sorunu, amaçları, emelleri ve yönelimleri farklı olan Kıbrıs Türk ve Rum halkı unutulmadan, Kıbrıs sorunu hakkında çözüm aranmalıdır.

Ada’daki her iki toplumda bağımsız bir cumhuriyet için mücâdele vermemişler, Kıbrıs Rumları bir buçuk asır boyunca “enosis” mücâdelesi verirken, Kıbrıs Türkleri’de haklı olarak bütün çabalarını enosis’i önelemek için harcamışlardır.

Kıbrıs Rumları 1821’den 1960 yılına kadar enosis mücâdelesinden hiç vazgeçmemiş, Yunanistan desteğiyle ada’daki Türk halkını katletmek için sürekli isyanlar çıkarmış ve Türklerin enosis’i desteklemediğini tüm dünyaya duyurmuşlardır.1 Bunun üzerine tepkisiz kalmayan Türkiye 1955 yılında bu saldırılara karşı kesin tavrını koyarak, Türkiye Başbakanı Adnan Menderes’in 24 Ağustos 1955’te yaptığı açıklama ile hareketsiz kalmayacaklarını kesin olarak ifade etti.

Bu ifadenin üstüne, Makarios Kıbrıs’taki barışın sağlanmasını istediğini ifade etmesine rağmen tedhiş hareketlerinden vazgeçmemiş, bu yöndeki tüm teklifleri de reddetmişti. Bu olaylardan dolayı 1956 yılında Makarios’un sürgün edilmesi Kıbrıs’taki tedhiş hareketlerini artırdı.

İngiliz Hükümeti, Kıbrıs’taki iki ayrı ulus-devlet olma isteği içindeki halka, self-determinasyon hakkının uygulanması ve adanın taksimi hususunun gerekliliğini belirtti.

İngiltere’nin yeni planı 19 Haziran 1958’de İngiliz Başbakanı Harold Mac Millan tarafından açıklandı. Bunun üzerine Türk cemâât lideri Dr. Fazıl Küçük bir makale yayınlayarak ada’daki Türk cemaatinin, varlığını koruyamaması nedeniyle Türk askerinin adaya çıkarılmasını istedi.2 Mac Millan Planı’nın uygulanmaması için Kıbrıslı Rum halkı ve Yunan Hükümeti Birleşmiş Milletler’le müzakerelere girdi3 fakat Yunanistan’ın yenilgisiyle sonuçlandı.

Bu nedenle, Rum-Yunan ikilisinin enosis tezi, Türklerin taksime dayalı antitezi ile çatışınca, başka bir değişle tek bir ulus devlet isteyişleri (sadece rum halkının idaresinde olacak yada sadece Türk halkının idaresinde olacak) sonucunda bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti sentezi ortaya çıkmıştır.

I. TÜRK - YUNAN GÖRÜŞMELERİ

(1 Ocak – 11 Şubat 1959 )

1959 yılının ilk günlerinden itibaren, Türkiye ve Yunanistan’ın dışişleri bakanları arasında ayrıntılı ve ikili görüşmeler başladı. Görüşmelerde en fazla bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması üzerinde duruluyordu. Fakat İngiltere Başbakanı Mac Millan’ın ortaklık ve işbirliği planı olan Yunanistan ve Turkiye’yi ada’nın yönetiminde eşit duruma getirme, Atina’da ve Kıbrıs Rum liderliği arasında bir telaşa yol açmıştı. Rum-Yunan ikilisi Mac Millan Planı’nı önlemenin yollarını aramaya başladılar ve bu arayışlarından bekledikleri sonuca ulaşamayınca geçici bir kurtuluş ümidi olarak, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasını kabul ettiler.

İlk başlarda iki ülke dışişleri bakanları arasında uzaktan uzağa başlayan görüşmelerdeki bazı konularda görüş ayrılıkları bulunmaktaydı. Özellikle Türkiye’nin Türk cemaatının varlığını ve güvenliğini korumak için ada’da Türk askeri bulunduracak şekilde bir anlaşmaya varmak istemesi ve Yunanistan’ın ters yöndeki direnişi yada kurulacak bağımsız cumhuriyetin ordu yapısı içinde Türk-Rum oranında uzlaşılmaması gibi konular görüş ayrılıklarına neden olmaktaydı.4

Türkiye dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Yunan dışişleri bakanı Averof ile aralarında geçen gizli görüşmelerin içeriğinden Kıbrıs’taki iki toplum liderleri Makarios ve Dr. Küçük’ü de haberdar ediyorlardı. Zorlu, ikili görüşmelerin başbakanlık seviyesine çıkması için ısrar ediyor fakat Yunanlılar uzlaşmazlık konuları ortadan kalkmadan görüşmelerin başbakanlar arasında olamayacağını bildiriyorlardı.

Diğer taraftan Amerika Birleşik Devletleri, Kıbrıs Sorunu’na ilişkin Türk-Yunan uzlaşmasının biran evvel sağlanması için, ikili görüşmeler başladıktan sonra, bir çözümün gerekliliği konusunda iki topluma da baskı yapmaktaydı.

Aslen 1958 Aralık ayı sonunda Paris’te başlayan görüşmeler, 1959 Şubat başlarında iki ülke dışişleri bakanları arasında Zürih’te devam etti. Zürih’teki görüşmelerde uzlaşmazlıkların çoğu ortadan kaldırıldı. En önemlilerinden biri ise; Yunan dışişleri bakanı Averof’un, kurulacak devletin iki toplumlu oluşu ve bunun devletin her organına yansıyacağını kabul etmesiydi.5 Böylece her iki toplumun kendi iç işleri için ayrı Cemaat Meclisleri kurabilme hakkı gibi konularda Rum-Yunan itirazları önlenmiş oluyordu. Bunun üzerine, Türkiye Başbakanı Adnan Menderes ve Yunan Başbakanı Konstantin Karamanlis Zürih’e gelerek 11 Şubat 1959 günü iki başbakanlık arasında tam bir uzlaşma sağladılar.

Karamanlis, Menderes, Averof ve Zorlu, yanlarındaki uzman ve danışmanlarıyla 6 Şubat günü Zürih’te biraraya geldiklerinde, aralarında çok büyük anlaşmazlıklar çıkmış hatta toplantının dağılabileceği bile düşünülmüştü. Aralarındaki en öneli uyuşmazlık Türkiye’nin, ada üzerinde bir üste ve ada’da bulundurabileceği asker sayısının fazla olmasını istemesiyle ortaya çıkmış; ancak Yunanistan’ın ortak komutanlığı kabul edip, Türkiye’nin de üsten vazgeçip asker sayısını azaltmasıyla anlaşmazlıkların bir kısmı giderilebilmiştir.

Yunan-Rum ikilisi, iki toplumlu ve fonksiyonel federasyon olarak görünen devlete (bu devletin ne ulus-devlet ne de federasyon olmadığı düşünülmektedir) karşı çıkmakla beraber, iki toplumun nüfus sayısına göre değil, siyasi varlık olmaları nedeniyle bir toplumun öteki üzerinde egemenlik kurmasının önlenmesini kabul ettiler. Rum liderliği ve Yunan Hükümeti, iki toplumun siyasi eşitliği esasına dayalı bağımsız devlet konusuna karşı çıktıkları taktirde, ada’nın taksimine gidileceği görüşündeydiler. Bu nedenle, daha çok Rumların eline geçecek bir devlet yönetimini kabul etmek ve ilk fırsatta hazırlanan anayasayı değiştirip Türklere tanınan hakları gasbederek,”enosis”e geri dönüşü sağlamak amacıyla anlaşmaları imzalamaya razı oldular.

11 Şubat 1959’da yayınlanan bir bildiriyle Türkiye ve Yunanistan’ın anlaşmaya varmış oldukları açıklanmıştır.6

“Menderes ile Karamanlis’in Zürih’te imzaladığı belgeler şunlardır: 1. İki taraf, Zürih’te imzalanan belgelerin içerik ve anlamını açıklayan, uygulamanın kolaylaştırılması için tanımlara yer veren bir “Centilmenler Anlaşması” imzaladılar. 2. Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal çerçevesini ortaya koyan, 27 maddelik ve bir ek’li, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temel yapısı” adı verilen anlaşmayı imzaladılar. 3. Bir yanda Kıbrıs Cumhuriyeti, öte yanda ise Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin yer aldığı, dört maddelik bir “Garanti Antlaşması” taslağı parafe edildi. 4. Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye ve Yunanistan arasında bir “İttifak Antlaşması”na iki başbakan imza koydular.”

Zürih’te üzerinde anlaşmaya varılan bu dört belgeden üçü temel belgeleri oluşturuyordu. Garanti ve İttifak Antlaşmalarını öneren Türkiye olmuştu. Ancak Garanti Antlaşması, Zürih toplantısında yer almayan İngiltere’yi de ilgilendirdiğinden Türkiye ve İngiltere arasında önceden tasarlanmıştı. İki ülke arasında imzalanan bu anlaşmanın geçerli olabilmesi için; İngiliz Hükümeti, Kıbrıs Türk ve Rum liderleri tarafından da kabul edilmesi gerekiyordu. Bu nedenle 17 Şubat’ta Kıbrıs Türk heyeti Dr. Fazıl Küçük başkanlığında, Türk heyeti Adnan Menderes başkanlığında, Yunan heyeti Karamanlis başkanlığında Londra’ya gelirken Makarios anlaşmaları zorla imzaladığı şeklinde bir imaj yaratarak geliyordu.

A- Londra Konferansı ve Bağımsızlık (12 Şubat 1959 – 16 Ağustos 1960)

Türkiye dışişleri bakanı Zorlu, Türk cemaat Lideri Dr. Fasıl Küçük ve Rauf Denktaş’a bağımsız bir Kıbrıs Devleti’nin kurulacağını bildirdi. Ancak liderler, bu devletin kurulmasını adadaki. Türk cemaatinin varlığının korunması için bir miktar Türk askerinin bulunması halinde razı olacaklarını söylediler. Türk ve Yunan dışişleri bakanları arasında Zürih’te geçen görüşmeler sonrasında, Türkiye Başbakanı Adnan Menderes ve Yunan Başbakanı Konstantin Karamanlis’in 11 Şubat’ta tam bir uzlaşması ile bitmişti. Bu uzlaşmadan sonra, İngiltere ve Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarını temsil edenlerin kabulu için, Türk ve Yunan dışişleri bakanları Londra’ya gittiler.

Kıbrıs Rum lideri Makarios, Zürih’te imzalanan belgeleri kabul edip etmemekte kararsız olduğunu bildiriyor, sebep olarak da Garanti Antlaşmasındaki 3. maddeyi yani üç devlete verilen “müdahale” hakkını gösteriyordu. Yunan Başbakanı Karamanlis tarafından görüşmeye çağrılan Makarios, Zürih anlaşmasının bütünüyle kabul edilmesi için Londra’ya gitmeye razı olduğunu ancak yalnızca görüşme yapacağını, antlaşmaların tamamının kabul edilmemesi konusunda ısrarlı olacağını belirtiyordu. 7

Aslında Makarios’un esas korkusu enosis hedefinden uzaklaşıyor olmasıydı. Fakat “enosis ve yalnız enosis” politikasıyla emellerine ulaşamayacaklarını, bunun için başka yollar denenmesi gerektiğini düşünüyordu. Sonunda, Londra’ya gelen Makarios ve Rum temsilcileri heyeti Averof’a, Zürih’te yapılan antlaşmalar değiştirilmediği müddetçe uzlaşma metinlerini imzalamayacağını söylemiştir. Türkiye ve Yunan başbakanları Makarios’un söylediklerini haber alır almaz Londra’ya gitmeye karar vermişlerdir. Ama iki ülke başbakanları gelmeden İngiliz dışişleri bakanı Lloyd başkanlığında Londra Konferansı (Lancaster House) başlamıştı ve O’da İngiltere’ye ada üzerinde egemenlik hakkıyla kullanacağı bir üs verilirse anlaşmaları onaylayacağını belirtmişti.

Başbakan Adnan Menderes ve heyeti Londra’ya gelirken uçaklarının Gatwick hava limanı civarında düşmesi sonucu Türk heyetindeki birçok kişi hayatını kaybetti. Adnan Menderes büyük bir şans eseri kazayı hafif yaralar alarak atlattı ve Kıbrıs antlaşmasını tedavi gördüğü London Clinic’de imzalamak zorunda kaldı.

Diğer taraftan Karamanlis, Londra’ya gelir gelmez Makarios’la görüşerek kendi hükümeti adına anlaşmaları imzalayacağını, eğer tutumunu değiştirmezse artık Kıbrıs Rum halkının yanında olmayacaklarını bildirdi.8

18 Şubat’ta tekrar başlayan Lancaster House (Londra Konferansı) Konferansı Makarios’un imzalamak istemeyip, sadece görüşmeye geldim demesi üzerine Zürih antlaşmalarını temel olarak kabul edip etmediğini kesin olarak bildirmesi ile devam edebilecekti.

19 Şubat’ta Makarios’un olumlu yanıtı ile Londra Konferansı’nın son oturumu katılan heyetlerin memnuniyetiyle sonuçlandı. İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’nin çözümü içeren bildiriyi Menderes’e tedavi gördüğü hastenede imzalatılması sonucu noktalanmıştır.

Londra anlaşmasının imzalanmasından sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Anayasası’nı hazırlamak üzere karma bir komite kuruldu. Bu komite Türk ve Yunan hükümetleri ile Kıbrıs Rum ve Türk cemaatlerinin temsilcileri ve İsviçreli tarafsız bir gözlemciden kurulu idi. Anayasa komitesinin yanında iki komite daha kuruldu. Bunlardan biri idarenin Kıbrıs Cumhuriyetine devrini hazırlamak, diğeri ise Londra’da alınan kararları ada’da uygulamak ve her konuda gösterilecek kolaylıkları düzenlemek amacıyla kuruldular.

Bu komitelerin çabaları sonucu kurulan geçici Kıbrıs Hükümeti de vali Foot ile Makarios ve Dr. Küçük’ün oluşturduğu Geçici Komite, birkaç toplantıdan sonra geçici Bakanlar Kurulunu da atadılar.

Anlaşmalara göre, kurul 10 Bakandan 7’si Rum ve 3’ü Türk olarak seçilmiş, 19 Şubat 1959’dan 16 Ağustos 1960 Cumhuriyetin ilânına kadar süren geçici dönemde, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkan Yardımcısı da Türk ve Rum toplumları tarafından ayrı olarak seçilmişlerdi. Türk toplumu seçimlerde bir başka aday çıkmadığından Dr. Küçük’ü cumhurbaşkan Yardımcısı ilan etmişti. Makarios’a karşı ise muhalefet aday olarak John Klerides seçimlere katıldı, fakat seçimleri Makarios kazandı.

Yine anlaşmalarda, Cumhuriyetin 3 ay içinde ilan edilmesi öngörülüyordu. İngiliz parlamentosu’nda Kıbrıs’ın bağımsız Cumhuriyeti ile ilgili yasayı İngiliz Kraliçesinin imzalamasının ardından “Kıbrıs Cumhuriyeti Konsey Emirnamesi” çıkarılarak 10 Ağustos 1960’dan itibaren yürürlüğe girdi. Bu emirname ile 16 Ağustos’ta Kıbrıs anayasasının da yürürlüğe gireceği bildirilmekte ve ayni gün İngiltere’nin 82 yıllık ada hakimiyeti sona ermekteydi.

Böylece, “Kıbrıs’ın uzun tarihinde ilk kez, iki toplumun ortaklığına ve işbirliğinedayalı kısıtlı ve garanti edilmiş bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuş ve hür dünya devletleri arasına katılmış oluyordu.”

B- Rumların Esas Niyeti

Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs sorununa ilişkin bu anlaşmaları kabul ederken, Türklere tanınan kendilerine göre aşırı olan hakları ortadan kaldırmak ve ilk aşamada Kıbrıs Rum devletini kurarak sonra da Yunanistan’a ilhak etmek düşüncesindeydiler. Yunan ve Rum liderlerinin davranışları ve bu konulardaki beyanları bunu açıkça ıspatlamaktadır. İşte bunlardan birkaçı:

- Averof, “yapılan anlaşmaların, daha küçük ikinci bir Yunanistan yaratmasının ve zamanla bu niteliğiyle tanınmasının yolunu açtığı” görüşünü belirtmiştir.9

- Makarios ise bağımsız devletin Cumhurbaşkanı olmasına rağmen, ana hedefin değişmediğine dair konuşmalar yapmaktaydı. Bunlardan en önemlileri; 28 Temmuz 1960’da verdiği demeçte “Anlaşmalar yarına değil, bugüne aittir. Rumlar, Zürih ve Londra Anlaşmalarının olumlu yönlerinden yararlanıp olumsuzlukları ortadan kaldıracaktır.” sözleri ve nihayet Cumhuriyetin ilân edildiği, ortaklık devletinin kurulduğu 16 Ağustos 1960 günü “Bağımsızlık EOKA mücadelesi değildi, yabancı faktörler ulusal hedefin gerçekleşmesini önledi. Fakat Kıbrıslı Rumlar nihai zaferlerini tamamlayacaktır.” dediği demeçlerde amaçlarını açıklıyordu.10

II. ZÜRİH & LONDRA’DA İMZALANAN METİNLER

Londra Konferansı sonunda kurulan bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs sorununa “çözüm” getiren üç temel belge oluşturmaktaydı. “İttifak Antlaşması”, “Garanti Antlaşması” ve “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Temel Yapısı”. Bu üç belgeye ek olarak Garanti Antlaşmasına yeni bir madde eklendi.11 Buna göre, İngiltere, ada üzerindeki egemenliğini, üs alanlarını yani Akrotiri ve Dikelya’yı elinde bulundurmayı sürdürürken, diğer alanlardaki bazı kamu hizmetlerinden ve ulaşım kolaylıklarından da yararlanacaktı.12

Garanti ve İttifak Antlaşmaları Zürih’te kabul edilen temel metinlerinden sonra “İngiliz üsleri”konusu dışında değişikliğe uğramamıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal temelini oluşturan “Kıbrıs Cumhuriyeti Temel Yapısı” adlı belge de Londra’da değiştirilmeden kabul edilmişti. Fakat anayasanın son şeklini alması, ancak bağımsızlık ilanından bir ay kadar önce olmuştur.

Üç ülke adına Mac Millan, Menderes ve Karamanlis, Kıbrıs’taki toplum adına da Başpiskopos Makarios ve Dr. Fazıl Küçük tarafından imzalanan antlaşmalar, Zürih Antlaşması ile 3 Antlaşmadan ve bir memorandumdan oluşmaktaydı.

A- Garanti Antlaşması

Zürih ve Londra anlaşmalarının en önemli belgelerinden biri olan “Garanti Antlaşması”, Kıbrıs Cumhuriyeti, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan arasında imzalandı ve bu ülkeler Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve güvenliğini ve anayasasının temel hükümlerininin gereklerini garanti ediyorlardı.

Hatta, bu üç devlet ellerindeki bütün olanaklar içinde, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir başka devlete birleşmesi veya bölünmesi ile ilgili her türlü hareketi engelleme yükümlülüğü altına da giriyorlardı.13 Bu anlaşmaların önünü tıkamamak için, Türkiye ada’da bir üs ve federal bir Cumhuriyet yönetimi istemlerinden vazgeçti.

- GARANTİ ANTLAŞMASI METNİ:

Bir yandan Kıbrıs Cumhuriyeti, diğer yandan Türkiye, İngiltere ve Yunanistan,

1- Anayasanın temel maddeleri ile kurulan ve yönetilen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının, ülke bütünlüğünün ve güvenliğinin tanınması ve devam ettirilmesinin ortak yararları olduğunu düşünerek,

2- Anayasa ile kurulmuş duruma saygılı olmak hususunda işbirliği yapmak istemi ile aşağıdaki hükümetler üzerinde anlaşmaya varmışlardır:

MADDE 1

Kıbrıs Cumhuriyeti, bağımsızlığınnı, ülke bütünlüğünü ve güvenliğini devam ettirmeyi ve anayasaya saygılı olmayı güvence altına alır.

Kıbrıs Cumhuriyeti, herhangi bir devlet ile herhangi bir siyasi veya ekonomik birleşmeye kısmen veya tamamen katılmamak sorumluluğunu üstlenir. Buna uygun olarak, bir başka devlet ile doğrudan veya dolaylı olarak birleşmeyi veya ada’nın bölünmesini sağlayacak tüm faaliyetleri yasakladığını bildirir.

MADDE 2

Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1. maddede belirtilen taahhütlerini dikkate alarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü, güvenliğini ve anayasasının temel maddeleri ile oluşan durumunu tanırlar ve garanti ederler.

Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir başka devletle doğrudan veya dolaylı olarak birleşmesini veya ada’nın bölünmesini, kendilerini ilgilendirdiği oranda, önleme sorumluluğunu yüklenirler.

MADDE 3

Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken İngiltere’nin egemenliği altında kalan alanların bütünlüğüne saygılı olmayı üstlenirler ve Kuruluş Antlaşmasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, bu alanlar üzerinde İngiltere’ye tanıdığı hakların kullanılmasını garanti ederler.

MADDE 4

Bu antlaşma hükümlerinin ihlâl edilmesi durumunda, Yunanistan, Türkiye ve İngiltere, söz konusu hükümlere uyulmasını sağlayacak gerekli önlemlerin alınması ve gerkli girişimlerin yapılması için kendi aralarında danışmalarda bulunurlar.

Ortak veya birlikte kararlaştırılmış bir hareket olanağı bulunmadığı taktirde, üç garantör devletin her biri, bu antlaşmanın oluşturduğu durumu yeniden oluşturmak münhasır amacıyla tek başına hareket etmek (askeri anlamda) hakkını korumaktadır.

Garanti Antlaşması’nın 5. maddesi de bu anlaşmanın en kısa sürede Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ne kaydettirilmesidir.

B- İttifak Antlaşması

Bir İttifak Antlaşması imzalanmasının sebebi Türkiye’nin üs ve federasyon istemi ve endişelerini gidermek içindi ve Yunanistan tarafından önerilmişti.

Bu Antlaşma, 6 maddeden oluşmakta, Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve Türkiye’nin ortak savunmaları için birbirleriyle işbirliği yapmalarını ve aralarındaki barış ve güvenliği korumak amacını öngörülüyordu. Bu antlaşmaya göre üç devlet, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne yönelecek dış ve iç saldırılara karşı koyma yükümlülüğünü üstleniyorlardı. Bu amacın yerine getirilebilmesi için, bu üç devlet, Kıbrıs’ta ortak bir Karargâh kuracaklar ve burada Yunanistan 950, Türkiye 650 asker bulundurabilecekti. Ve anlaşmaya göre bu oran korunacaktı.14 Üçlü karargâhın komutanlığını rotasyon yöntemiyle Kıbrıs, Yunan ve Türk komutanlar birer yıl ssüreyle üstleneceklerdi.

C- Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Temel Yapısı

Bu belge, 11 Şubat 1959’da, Zürih’te Türk ve Yunan Başbakanlarının imzaladığı 27 maddeden oluşan anlaşmayı içermektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının temellerini oluşturan belge şunları öngirmekteydi15:

1- Başkanlık sistemi ile yönetilen bağımsız cumhuriyetin Cumhurbaşkanı, Rum seçmenlerin seçtiği bir Rum; Cumhurbaşkanı Yardımcısı ise, Türk seçmenlerin seçtiği bir Türk olacaktı. Devletin iki resmi dili, Rumca ve Türkçe olacak; yasalar ve yönetimle ilgili bütün belgeler bu iki dilde yazılacaktı.

2- Yürütme yetkisine sahip olan Cumhurbaşkanı ve Yardımcısı, yürütme görevini, 7 Rum ve 3 Türk Bakandan oluşan Bakanlar Konseyinin yardımıyla yapacaklar ve Konseyin kararlarını Cumhurbaşkanı ve Yardımcısı birlikte veya ayrı ayrı “veto” edebileceklerdi.

3- Yasama yetkisi

a) 50 üyesinin %70’i Rum %30’u Türklerden oluşan ve iki toplumun seçmenlerinin ayrı ayrı seçiminden gelen bir temsilciler meclisi ile,

b) Rum ve Türk toplumlarının kendi işlerinde yetkili olan iki ayrı cemaat meclisi tarafından kullanılacaktı.

4- Cumhurbaşkanı ve Yardımcısının temsilciler meclisinden geçen yasaları da birlikte ve ayrı ayrı veto etme yetkisi bulunacak; Anayasa’nın temel maddeler dışında kalan hükümleri, ancak Meclisin Rum ve Türk üyelerinin ayrı ayrı üçte iki çoğunluğuyla değiştirilebilecekti.

5- Büyük kent olan Lefkoşa, Limasol, Magosa, Larnaka ve Baf’ta iki toplumun ayrı belediyelere sahip olması öngörülmekteydi.

6- Kamu Hizmetlerinin her kademesinde, görevlerin %70’İ Rumlara ve %30’u Türklere verilecek; bu oranlar toplamı 2,000’le sınırlanan polis ve jandarma gücü için de geçerli olacaktır.

7- Ordu, 2000 kişilik olacak ve bu sayının %60’ını Rumlar, %40’ını ise Türkler oluşturacaktı. Ordu, polis ve jandarma kuvvetlerinden birinin başında bir Türkün bulunması öngörülmekteydi.

8- Yüce Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Mahkemelerin başkanları, Türk, İngiliz Kıbrıslı veya Yunanlı olmayacak, ama tarafsız bir kimse olacaktır.

Yukarıda özetlenen belgenin Londra’da imzalanmasından sonra Kıbrıs’a dönen Makarios ve Grivas bu uzlaşmadan pek hoşlanmamışlardır. EOKA lideri enosis’i yeniden başlatmayı düşünmüşse de, başarılı olamayacağı kanısına varmıştır. Sonunda, Grivas 9 Mart’ta EOKA’nın silahlarını bırakacağını açıkladı.16

IV- SONUÇ

Kıbrıs’ın XIX. ve XX. yüzyıl tarihi, birbirine tepki şeklinde gelişen iki ayrı siyasal varlığın yada iki ayrı milliyetçilik akımının politikaları arasındaki karmaşık çatışmalar tarihidir.

İki adalı halkın tarihsel süreç sonucunda iki ayrı kimlik, iki ayrı ulusal yapı, iki ayrı yaşam biçimi yaratmış olmasından dolayı, Kıbrıs sorunu dünya kamu oyunu meşgul etmektedir.

1959 – 1960 çözümünde ise, bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu fakat yaşatılamadı. Ada’daki her iki toplumun da tek başına ulus-devlet olmaya çalışmaları ve bu bağımsızlığı emellerine ulaşmak için geçici bir yaklaşım olarak gördükleri için bağımsız devlet anlayışından uzak kalmışlar ve bu devleti yaşatmamışlardır. Bunun esas nedeni ise çatışmanın ideolojik oluşundan ileri gelmektedir. İmparatorluk çağının sonuna doğru, Rumlar arasında etkin hale gelen ulusçu ideolojinin, kendi ulus-devleti olarak gördüğü Yunanistan’a bağlama çabası ve Türkler arasında yok olma korkusudur.

KAYNAKÇA

1. BERATLI Nazım, Neler Oluyor Hayatta, ILC Yayınları -1, 1997, Demokrat Matbaacılık Ltd., s. 20-25

2. DEMİRAĞ Hasan, Kıbrıs Onlar ve Biz 1571-1956, Alıntı ve Anılar, Kıbrıs TMT Yayınları:1, Ateş Matbaacılık L/şa, s. 211-216

3. EMİRCAN Mehmet S., Kıbrıs Türk Toprağıdır, Ankara 2000, 1. cilt, s. 204-206

4. GAZİOĞLU Ahmet C., Enosis’e Karşı Taksim ve Eşit Egemenlik, Nisan 1998, Özyurt matbaacılık Ank., s. 72-91, s. 92-114

5. GAZİOĞLU Ahmet C., İngiliz Yönetiminde Kıbrıs Son İki Yıl (1958-60), Nisan 2000, Kıbrıs Araştırma ve Yayın Merkezi (CYREP), Özyurt Matbaacılık Sıhhiye/Ank. s. 1-150

6. GAZİOĞLU Ahmet C., Kıbrıs Tarihi İngiliz Dönemi (1878-1960), Eylül 1997, Kıbrıs Araştırma ve Yayın Merkezi (CYREP), Kema Matbaası L/şa., s. 153-169

7. HÖŞGÜLER Mehmet, Kıbrıs’ta Enosis ve Taksim Politikalarının Sonu, İletişim Yayınları 2000, 1. Baskı, İst., s. 313-317

8. İSMAİL Sabahattin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Doğuşu-Çöküşü ve Unutulan Yıllar (1964-1974), 1. Baskı 1992, Başbakanlık Basımevi L/şa., s. 24-33

9. SAMANİ Meltem O., Kıbrıs Türk Milliyetçiliği, Aralık 1999, Bayram Matbaacılık, İst., s. 1-5, s.26-27



1 Daha geniş bilgi için Bkz. Yeni Kıbrıs Dergisi cilt 1. Sayı…Sayfa.. 1987 L/şa

2 Bu makale için Bkz. Halkın Sesi 20 Temmuz 1958

3 1958 sonbaharında BM’de yapılan müzakerelerle ilgili ayrıntılar için bak a) Xydis Stephen, Cyprus Conflict And Cociliation 1954-1958, s.379-507, b) Averoff, a.g.e, s. 271-303

4 Bu “gizli diplomasi” dönemi için, Bkz: Xydis, Rebublic, s.372 ff. Xydis, bu dönemi ve bundan sonraki Zürih ve Londra Konferanslarını, üst-düzey Yunanlı ve Kıbrıslı Rum yetkililerin sağladıkları tutanak, anı ve öteki belgelerle değerlendirmekte ve ayrıntılı bir gözlem sunmaktadır.

5 Averoff, a.g.e., s.302

6 Görüşmeler, anlaşmazlık noktaları ve uzlaşma konusunda bkz.: İbid., s. 409 ff. Ayrıca bkz: Crawshaw, op. cit., s. 340-341

7 Makarios’un bu aşamadaki tutumu ve yukarıda özetlenen gelişmelerin ayrıntısı için bkz: İbid., s. 421-423

8 İbid., s. 439

9 Averoff, a.g.e, s.368

10 Yukarıdaki alıntılar ve diğer benzer demeçler için bkz: Reddaway, a.g.e, s. 192-198

11 Bkz: “Declaration made by the Government of the Unıted Kıngdom on Feb. 17, 1959” ve “Additional Article to be Inserted in the Treaty of Guarantee”, Cmnd. 679, s. 11-13

12 Akrotiri bir hava üssü, Dikelia ise kara kuvvetlerinin barınacağı bir üs olarak düşünülmüştü. Bu üslerin yaygınlıkla bilinen adları yukarıdaki gibi olmasına karşın, Garanti Antlaşmasına eklenen maddenin gönderme yaptığı “İngiliz Hükümet Bildirisi”nde, üs alanları olarak, “(a) Akrotiri-Episkopi-Paramali ve (b) Dhekelia-Pergames-Ayios Nikolaos – Xylophagou” bölgeleri saptanıyordu.

13 Bkz:. “Treaty of Guarantee” Cmnd. 679, s. 10-11 (özellikle md. 2 ve 3)

14 Bkz: “Treaty of Alliance between the Republic of Cyprus, Greece and TurkeyCmnd. 679, s. 11

15 Bkz: “ Basic Structure of the Republic of CyprusCmnd. 679, s. 5-10

16 Bu sırada Grivas’ın düşündükleri için, bkz: Crawshaw, op. cit., s. 346-347. Crawshaw, bunları, EOKA liderinin Rumca basılan anılarından aktarnmaktadır.

0 yorum: