', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: TÜRK ASKERİNİN HATAY’A GİRİŞİ

18 Ekim 2007 Perşembe

TÜRK ASKERİNİN HATAY’A GİRİŞİ

TÜRK ASKERİNİN HATAY’A GİRİŞİ

4 Temmuz gecesi Antakya’da Amerikan Asırı-Atika Hafriyat Heyeti bizi süvareye davet etmişlerdi. Başkonsolos Karasapan ve Kolonel Collet’de bulunuyordu. Saat 11’de Beyrut, telefonla Collet’ye yarın Türk askerinin Hatay’a geleceğini bildirmiş, o da bizden, buna dair Malümatımızın olup olmadığını sordu. Bizde henüz hiçbir haber yoktu. Biraz sonra başkonsolosa da telgraf geldi. Karasapan’la birlikte süvare’den ayrılaraj sokağa çıktık. Gece yarısı olmasına rağmen haber süratle işitilmiş, herkes evlerinden sokaklara fırlamıştı. Garajlara, otomobillere hücum ediliyordu. Türk askerini hudutta istikbale koşuyorlardı. Genç spor kulübünde bando ile çalınan milli marşlar, evlerden, sokaklardan yükselen sevinç sesleri etrafı inletiyor, şehir ayağa kalmış vaziyette, heyecan halinde dalgalanıyordu. Saat 2’de İskenderun’da Türk konsolos Fethi Denli, yarın Türk askeri geçerken Ermenilerin askere silah atacaklarına dair haber aldığını bildirdi. Hemen İskenderun’a gitmek üzere yola çıktım. Yollarda şimdiden Türk köylülerinin kadın erkek ellerinde çiçeklerle, İskenderun yolu üzerine koşuşmaları insan sevinç, göz yaşları içinde bırakan ulvi manzara teşkil etmekte idi.

Fethi Denli’ye verilen haberin doğru olmadığını, bilakis Ermenilerin Türk askerini istikbale hazırlanmakta olduğunu, şüpheli gördüğü bir iki serseriyi nezaret altına aldığını İskenderun polis müdürü bana temin etti. İskenderun’daki parti teşkilatımız hummalı faaliyetle askeri karşılamak için takızaferler hazırlıyordu. Antakya’da Amerikalıların süvarisinden ayrılırken başkonsolos, Collet ve ben, Türk askerine istikbal merasimi hakkında biraz konuşmuştuk. Collet, askeri protokolden bahsederek, Fransız ve Türk askerlerinin ve otoritelerin müsavi şartlar dahilinde muameleye tabi tutulmalarını ve merasimin Türk-Fransız dostluğunun bir tezahürü olması icap ettiğini ileri sürmüştü. Bunun için yapılan takızaferlere Türk ve Fransız bayrakları konacaktı. İskenderun’da gençlerimiz bunu yapmadılar; delege muavini ve Fransız askeri kumandanı buna gelerek nazarı dikkatimi celbeylediklerini söylediler.

Sabah 6’da Payas hududunda binbaşı Sülayman kumandasındaki Türk taburunu selamladım. Şehirlerden, köylerden binlerce insan hududa akın etmişlerdi. Heyecandan ağlayanlar, askerin ayaklarına kapanan , dua edenler, tarihi bir manzara, muhteşem ve canlı

Bir tablo yaratmışlardı. Bir buçuk saat sonrada ,Hassa kazası hududunda Aktepe mevkii’nde , aynı tabloyu görüyor, sonsuz sevinç ve heyecan içinde, alay kumandanı Şükrü Kanatlı’yı ve Türk askerini Hatay topraklarında selamlıyor, 18 seneden beri takip edegeldiğimiz kudsi bir gayenin tahakkukunu temin edebilecek kahramanlara kavuşmuş bulunuyordu.

Kumandan, subaylar ve erler etraftan akın eden istikbalcilerle şimdiden can-ciğer olmuşlardı. İstikbalcilerin arasında Ermenilerin ileri gelenleri ve cemaat reisleri de vardı; Kanatlı, bunları şimdiden iltifatlarıyla memnun bırakmıştı. İki üç gün evvel Türk askerinin geleceği haberi üzerine, Kırıkhan’dan panik halinde hicret etmek isteyen Ermeniler, şimdi Türk kumandanının şahsında Türkiye Cumhuriyet idaresine itimat etmek hakşinaslığını göstermişlerdi. Ben ve Karasapan üç gün evvel Kırıkhan’da Ermeni cemaatine bu hakikati kabul ettirebilmek için ne kadar uğraşmıştık. Sokaklarda toplanıp ele geçirdikleri nakil vasıtalarıyla hatta yaya olarak hicrete kalkışanları, “Türk askerinin Hatay’a girmesiyle Ermeniler kaçmışlardır” dedirtmemek için jandarmalarla yolları tutarak hicreti men etmiştim. Bunların şimdi Türk askerini istikbale gelmeleri, itimat nasıl ettiklerini gösteriyordu.

Alayın askeri yürüyüşle Kırıkhan ve Belen’e yetişmeleri gecikeceğinden halk sabırsızlanıyor, otomobil ve kamyonlarla askeri taşımak için yalvararak birbiriyle rekabet ediyorlardı.

Kırıkhan ve Belen’de, emsali görülmemiş parlak ve çok heyecanlı bir merasimle asker karşılandıktan sonra alay karargahı, Belen’e yerleşti. Antakya’ya ayrılan tabur bir gün sonra Antakya’ya gelecekti. Hatay’ın her tarafında umumi hayat durmuştu. Herkes askeri görmek için koşuşuyordu. Antakya-İskenderun yolu üzerinde binlerce insan gece gündüz askere intizar ediyordu. Antakya’da şehir tamamen boşalmıştı. Askerin geleceği saatlerde şehre iki kilometre mesafeden başlayan bir sahada Hatay’ın her tarafından koşup gelenlerle yüz bini aşan muazzam bir kalabalık vekar ve heyecan içinde askeri bekliyordu. Kalabalık arasında üniformalı Fransız zabit ve askerleri, yerli ve yabancı memurlar, ecnebiler de görülüyordu.

Tabur resmi şekilde ve askeri merasimle karşılandığı bir Fransız taburu da selam vaziyeti almıştı. Önde vaktiyle çetelik yapmış olanlar milli kıyafetlerle atlar üzerinde, bunları müteakıben Türk taburu muntazam yürüyüşle geçti. Başkonsolos karasapan Türk mümessili, delege Collet Fransız mümessili, albay Mengüç Türk askeri mümessili, ben Hatay valisi olarak tribünde geçit resmini selamladık. “Yaşasın Türk Askeri, Yaşasın Atatürk” sesleri, alkış tufanı bütün Antakya muhitini çınlatıyor, askerin ayakları altında kurbanlar kesiliyor, göğsünü açıp Allah’a şükredenler, sevinçten ağlayanlar, askerin ayaklarına kapananlar, büyük küçük yüreklerden yükselen şükran sesleri insanı dehşet ve huşu içinde bırakıyordu.

Türk askeri şehrin bir kısmını, bazı cami ve hanları işgal etti. Köprübaşındaki ilk mektep binası askeri mahfel yapıldı. Gece nümayişlerinde halk tarafından silah atılmaması, Türk-Fransız askeri makamlarınca tensip ve mahalli hükümetçe ilan edilmiştir. Buna rağmen sık sık silah sesleri işitiliyordu. Şayanı dikkat alan husus, nümayişçiler arasına Cezayirli Müslüman askerlerden katılanlar bulunması ve bunların, kışlada aralarında para toplayarak Türk askerine ziyafet vermek üzere teşebbüse kalkışmaları idi. Daha düne kadar Türk davasına muhalif olup ellerinden gelen fenalığı yapmaktan geri kalmamış olanlardan bir çoğunun, şimdi bu şenliklere katıldıkları gözden uzak kalmıyordu.

TÜRKİYE’DEN FEVKALEDE MURAHHAS GELİYOR

Birkaç gün sonra Ankara’dan Hariciye Vekaletinden orta elçi Cevat Açıkalın fevkalade murahhas olarak Hatay’a geldi. Başkonsolos Celal Karasapan Hatay’dan başka yere nakledildi.

Benim vali olarak yapmış olduğum icraat oldukça ilerlemiş bir safadaydı. Sancak kadrosundaki yabancı memurların çoğunu vazifeden uzaklaştırmış ve yerlerine Türk memurları getirmiştim. Bütün hükümet muamelatı benim direktifim dahilinde cereyan ediyordu. Çıkardığım azil ve tayin kararlarını, delege Collet asla itiraz etmeksizin vize ediyordu.

İşlerime ve tutmuş olduğum yola artık itiraz edilemiyor, resmi memuriyetlere yalnız kendi akraba ve taallükatımı getirmekte olduğuma dair yeni dedikodular çıkarılıyordu. Halbuki memuriyetlere ehliyetli kimseleri ve yüksek tahsilli gençleri seçmekte idim. Elimizdeki parti talimatnamesine göre herhangi bir memuriyete çağırdığım kimseler, bu vazifeleri seve seve ve tereddütsüz kabul ediyorlardı.

Açıkalın, selahiyetle geldiğinden parti, Dörtyol ve Ankara ile olan münasebetlerde nazım rolü oynamakta, bu suretle her şey Ankara’ya kendi kanalıyla aksettirilmekte, oradan gelen emir ve talimatta gene kendisi vasıtasıyla bizlere tebliğ edilmekteydi. Bu sayede, şimdiye kadar zaman zaman baş gösteren ihtilaflar bertaraf olmuştu.

İNTİHAP TEKRAR BAŞLIYOR

Ankara ve Paris’te diplomatik yollarla alınan son kararlara göre, Hatay intihabını, Milletler Cemiyeti Komisyonu yerine, Türk ve Fransız otoriteleri müştereken idare ve ikmal edeceklerdi. Bu maksatla kurulan “İntihap Âli Komisyonu”
Türk Fevkalade murahhası Cevat açıkal’ın, Fransız Murahhası Delege Collet ile Hatay valisi ve Türk Cemaati mümessilinden teşekkül etti. Vali sıfatıyla ben, komisyonun aynı zamanda genel sekreterlik vazifesini gördüm. Komisyon Türk ve Fransız murahhasları tarafından neşredilen şu beyannameyle işe başladı:

“İskenderun sancağında Milletler Cemiyeti ilk seçim komisyonu tarafından kayıt işlerini tatil ile sancak mıntıkasından ayrılmak hususunda 26 haziran 1938 tarihinde alınan karar üzerine, sancağın enternasyonal rejimine kefil olan ve girmiş olduğu taahhütten doğan teşrik-i mesai ruhuyla mütehassıs bulunan Fransız ve Türk hükümetleri , Statüt ve anayasanın tatbikini temin edebilmek için sancak’ta ilk seçim işlerinin kontrolünü birlikte deruhte etmeye karar vermişlerdir. Bu kapta Fransa Cumhuriyeti, Haut-Komissaier Delegesi Muavini Kolonel Collet’ye lazım gelen selahiyetleri bahsetmiştir. Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti de, Antakya’ya Fevkalade Mulazım gelen selahiyetleri bahşeylemiştir. İki hükümet mümessilleri, kararlarına ve kendilerine bahşolunan selahiyetlere dayanarak tescil işlerinin 22 temmuz 1938’den itibaren yeniden icrasına karar vermişlerdir.

İki dost devlet mümessilleri, herhangi bir cins ve meshebe mensup olursa olsunlar, bilumum sancak vatandaşlarının münasebatının esaslı vasfı olacak olan kardeşlik ve birlik zihniyetine güvenebileceklerine kanidirler ve bu seçim safhasının, memleketin erştiği ayrı siyası varlığı icabından olan tam bir selahiyet içinde, imkişaf edeceğinden şüphe etmezler.

Yapılacak seçim işlemlerini ihlal mahiyetinde görülecek en ufak suç bu işlere kefil olan iki devletin uhdelerini aldıkları vazifeyi işgal edeceğinden Fransız ve Türk hükümetleri mümessilleri, herhangi bir intizamsızlığı tecziye ve vaziyeti, menaf-i şahsiyetleri ve sancağın hakiki siyasi menfaatlerine muhalif ideolojileriyle istismara kalkışacak olan herhangi bir kimseyi kanunen takip için en şiddetli tedbirler, almakta tereddüt göstermeyeceklerdir.

Komisyona diğer Cemaatlerden de birer mümessil iştirak ettirildi ve intihap, Birleşmiş Milletler Komisyonu’nun bıraktığı yerden devam etti. Komisyonun kararları kesin ve hiç veçhile kabil-i itiraz değildi. İntihap tam serbesti içinde cereyan ettiğinden rey sahipleri bürolara gelmekte tahalük gösterdiler. Arapça konuşan sunniler Araplarla Aleviler, Türk yazılmak üzere müracaatlarda bulundular.

İntihab-ı Âli Komisyonu, intihap işlerinde vaktiyle milletler Cemiyeti Komisyonu tarafından kabul edilmiş pek garip ve haksız muamelelere şahit oldu. Şöyle ki: Akalliyet unsurlarından Ermeniler ve Araplar arasında Hatay doğumlu olmayan ve Hatay nüfusunda kayıtlı bulunmayanlardan bir çok kişi intihap bürolarında kendilerini tescil ettirmişlerdi. Hatay’da bulunan Suriye askerleri, jandarma ve polisler de kaydedilmişlerdi. Türkler aleyhine rey verenlerin sayısını çoğaltmak için komşu memleketler ile, Halep ve Harim’den getirilmiş olan bir sürü yabancıların hususi emellerle nüfusa kaydedilerek ellerine Hatay doğumlu olduklarına dair nüfus cüzdanı verilmiş olduğu görülüyordu. Seçim komisyonu Statü hükümlerine ve intihap nizamnamesine aykırı olan bu vaziyet karşısında şu karaları aldı :

3 Numaralı Karar:

İskenderun Sancağı Seçim Komisyonu,

Sancak Statüsünün 6ncı faslında ahkama göre yapılan tahkikat neticesinde 1 numaralı ekli listede adı geçen 475 müntehibin, mezkür kararname ahkamına tevfikan sancak vatandaşlığı hakkını iddia edemeyeceklerinden ve yine yapılan tahkikat neticesinde bağlı 2 numaralı listede adları geçen 384 müntehibin mezkür kararname ahkamına tevfikan sancak vatandaşlığı hakkını iddia edemeyeceklerinden bunların seçim listelerindeki kayıtları feshedilmiştir.

4 Numaralı Karar :

İskenderun Sancağından ilk intihabat nizamnamesinin 16ncı maddesi akamında yapılan tadilata binaen, İskenderun Sancağı Komisyonu berveçhiativ kararı neşreyler:

1-Sancak seçim cetvellerinde müseccel olan askerlerin, jandarmaların ve polislerin kayıtları mülgadır.

5 Numaralı Karar :

İskenderun Sancağı Seçim Komisyonu,

Sancak Anayasası’nın 7nci maddesi ahkamına göre, yapılan tahkikat neticesinde bitişik listede adları geçen 115 kişinin doğum tarihlerinde nizama mugayir bir surette tashih at yapıldığından 115 mezkür kişinin dolayısıyla hile ile sancakta müntehip sıfatını kazanmış olduklarından, 1.- Bağlı listede adları geçen 115 kişinin sancak seçim cetvellerinden çıkarılmasına karar vermiştir.

İNTİHAP NETİCELERİ

İntihap 1 Ağustos’ta nihayet buldu. Tescil edilen müntahiplerin sayısı, Âli Komisyon tarafından 11 numaralı kararda gösterildiği gibi, şöylece tespit edilmişti: Türk cemaati 35.847, Alevi cemaati 11.319, sair cemaatler 395 idi. İkinci derece müntahipler de yüzde on nispeti ile taayyün etti. Buna göre mebus adedi Türk cemaatinden 22, Alevi cemaatinden 9, Ermeni cemaatinden 5, Arap cemaatinden 2, Ortodoks cemaati 2 olarak tespit ve ilan edildi. Mebusluklar cemaat ve kaza itibariyle Antakya’ya 14 Türk, 2 Ermeni, 1 Rum Ortodoks ve 2 Arap, İskenderun’a 3 Türk, 2 Alevi, 1 Ermeni, 1Rum Ortodoks, Kırıkhan’a 5 Türk, 2 Ermeni olarak tevzi edildi.

MEBUS ADAYLARI

Mebus seçimlerine tekaddüm eden günlerde Açıkalın, Ankara’dan Şükrü Sökmensüer’in Dörtyol’a geleceğini , benimde Dörtyol’a gitmemi söyledi ve benden bir mebus namzedleri listesi istedi. Açıkalın, listeyi alarak benden bir gün evvel Dörtyol’a gitti. Ertesi gün bende Dörtyol’a gittiğimde Açıkalın’ı, Sökmensüer’i, Konsolos Fethi Denli’yi ve Tayfur Sökmen’i bir arada buldum. Bu zatlarla beraber yaptığımız kapalı bir toplantıda Şükrü Sökmensüer, Ankara’dan hükümet adına geldiğini söyledi ve Tayfur sökmen’le aramızdaki ihtilafı gidermemizi arzu ettiklerini bildirdi. Hatay’da idareyi Fransızlardan aldığım günlerde ve müdahaleleri etraflıca tebarüz ettirdikten ve şimdiye kadar davamızı tahakkuk ettirmek yolunda Hatay’da çok mesafe kat etmiş olduğumuzu izah ettikten sonra, Ankara’nın her emrine itaat etmekte olduğum için bu isteğe de muvafakat ettiğim cevabını verdim. Bundan sonra mebus namzetleri bahsine geçildi, 22 Türk namzedini Ankara’ya bırakmamızı ve oradan gelecek liste üzerine bunu , Hatay halk Partisine otomatik man kabul ettirmemizi, 18 akalliyet mebus namzedini de benim seçmemi ve bunların mecliste milli gayemize mugayir hareket etmeyecek kimselerden olmasını garanti etmemi istediler. Devlet,Hükümet ve Meclis Reislikleri için de Abdülgani Türkmen,Tayfur Sökmen ,Abdurrahman Melek’ten ibaret üç ismin Atatürk’e arz edileceğini beyan ettiler. Bu kararların hepsinde mutabık kaldığımızı bildirerek ayrıldık ve Açıkalın’la İskenderun’a döndük. Üç gün sonra halk partisinde yapılan fevkalade toplantıda Açıkalın, 22 Türk mebus namzedimin isimlerini okudu. Namzetler arasında benim kendisine evvelce vermiş olduğum isimlerden ancak 7-8 kişi kılmıştı, diğerlerinin yerini başka isimler hatta eski muhaliflerden iki ve şimdiye kadar Hatay’da bulunmayanlardan da birkaç kişi almıştı. Aynı zamanda Tayfur Sökmen’in devlet reisliğine, Abdülgani Türkmen’in Meclis reisliğine seçileceklerini, benimde Hükümet reisi olacağımı tebliğ etti. Partide eskiden beri fedakarlıkla çalışmış olan arkadaşlar, Türk mebus namzetleri arasında, isimlere hatıra bile gelmeyecek kimseler bulunmasını hayretle karşıladılar; fakat hiç biri asil hislerden uzaklaşarak menfi yol tutmadı. Ekalliyet mebus adaylarınıda ben, aynı zamanda mantader otoriteyi de memnun etmiş kimselerden seçtim.

Cenevre’de hazırlanan anayasada Hatay’da yapılacak intihapta rey sahibi olacaklarını Hatayş doğumlu olmaları şart kılınmıştı. Halbuki Tayfur Sökmen Gaziantep doğumlu olduğunda yeniden Hatay’da Kırıkhan nüfusuna kaydedildi.

PARTİ BEYANNAMESİ

“Hataylılar, Hatay çileli günlerini bitirmiş, mesut ve müreffeh bir istikbal yoluna girmiş bulunmaktadır. Hatay Devleti, Hatay Hükümeti ve Hataylıların yegane mümessili Hatay Mebusan Meclisi yakın günler içinde tarihi vazifesine başlayacaktır ve memleket hür ve mesut olacaktır. Türkiye Hükümetinin, Hatay’ın istiklali için yirmi seneden beri devam eden gayret ve fedakarlıklarına Fransa Cumhuriyeti dostane bir mukabelede bulunuyor. Türkiye ve Fransa Devletlerinin anlaşmayı daha ileriye götürerek bu mesut neticeyi daha ziyade inkişaf ettireceğine ümidimiz büyüktür. Bu vesile ile Fransa Cumhuriyeti hükümetine ve onun buradaki mümessillerine arz-ı şükran etmeği şükran biliriz. Hatay ve Hataylılar için bu mesut vazifeyi hazırlayan ve Hatay’ın istiklal ve inkişafının büyük hamisi olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine ve onun büyük devlet reisi Yüce Atatürk’e sonsuz şükranlarımızı her zaman olduğu bu vesile ile de sunar ve ebedi bağlılığımızı bir kere daha cihana ilan ederiz. Hataylı Türkler bu güzel son ile iftihar edebilirler. Ancak şunu da bilmeliyiz ki önümüzde, geçirdiğimizden çok daha metin imtihanlar bizi bekliyor. Devlet, Hükümet kurmak ve onu en medeni seviyeye yükseltmek Türkün tarihi şiarından olduğu içindir ki, bu imtihanlardan da başarı ile çıkmak her türk çocuğuna ve dolayısıyla Hatay Türk cemaatine ve bütün Hataylılara düşen şerefli ve o kadar da ağır ve mesuliyetli bir vazifedir. Vatanperver ve fedakar halkımızın bu vazifeyi de büyük Türk Milletine layık ve onun tarihine uygun bir şekilde başaracağına hiç kimsenin olmamalıdır ve olamaz. Hatay Türk cemaatinin itimat ve muhabbetine dayanan ve güvenen ve onun yegane mümessili olan Halk Partisi, bu mesuliyeti olduğu kadar şerefli vazifede behemehal muvaffak olacaktır. Bu sebeplerdir ki, parti Hatay’a yalnız ve ancak saadet ve refah vaat eden bu emin ve güzel istikbale kavuşmak için takip edeceği mesai programının ana hatlarını bütün Hatay evlatlarının tasvibine arz etmeyi kendisi için bir vazife addeder:

1 –Hatay hakkındaki beynelmilel taahhütlerin tamamen tahakkukunu temin etmek, iş programımızın temel taşıdır.

2 – Cins ve mezhep gözetmeksizin Hatay halkını tecezzi kabul etmez bir kül telakki ederiz. Bu sebeple kanunlar karşısında fertlere, ailelere ve cemaatlere imtiyaz ederiz. Ancak beynelmilel taahhütlere riayetkar ve hürmetkar kalacağız. Herhangi din, mezhep ve cemaate mensup olursa olsun bütün Hataylıların şerefi, haysiyeti, ırzı, malı, kazancı, akidesi,ibadeti, iş ve ev emniyeti müsavat dairesinde mahfuzdur.

3 – İdarede başlıca prensibimiz, mahalli idarelere kuvvet ve selahiyet vererek devlet idaresine halkı, doğrudan doğruya ve en yakından ve en müessir bir suretle alakadar etmektir.

4 –Cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, kültürel milliyetçilik, inkılapçılık devlet idaresinde hakim kılacağımız ana prensiplerdir.

5 –Hatay’ın dahili emniyet ve asayişini temin etmeyi yapacağımız bütün işler için azimet noktası telakki ederiz. Bu hususta müsamaha asla kabul edilmeyecektir. Komşu milletlerle sükun ve huzur içinde dostluk münasebetimizi en yüksek derecelere çıkarmak başlıca işlerimizden biri olacaktır.

6 –Mütevazin bir bütçe, az masraf çok iş, mali ve iktisadi siyasetimizin mesnedi olacaktır. Köylü ve çiftçi ve esnafı kendi iş sahalarında takviye etmek ve kendi ihtiyaçlarını tatmin etmek iktisadi prensibimizde mühim yer alacaktır. Hatay’ın tabii servetlerini meydana çıkarmak, işletmek esaslı bir umdemizdir.

7 –Nafia işlerimizde yolların tanzimi, bataklıkların kurutulması, irva ve ıska, demiryolve liman inşası kısa zamanda tahakkukuna çalışacağımız işlerdir.

8 –Memleketin sıhhi durumu üzerinde itina ile duracağız. Bilhassa sıtma mücadelesi ile ihtiyacı karşılayacak hastane ve dispanserler küşadı ve içtimai yardım müesseselerin tesisi başlıca mesaimiz olacaktır. Memleketimizin zirai sahadaki inkişafına büyük dikkat sarf edeceğiz. Bu maksatlı Ziraat Bankasının ilk iş olarak ele alacağız.

9 –Kültür programımız da beynelmilel taahhütler dairesinde, azlıkların hukuku mahfuz kalmak şartıyla, memleketin ihtiyacı olan ilk, orta ve yüksek tahsil müesseselerini süratle vücuda getirmek ve ilk tahsili mecburi kılmak en mühim işlerimiz olacaktır.

10 –Vergide mükellefin kabiliyeti esastır. Biz daha ziyade mükellefin iradını arttırmak suretiyle bu kabiliyeti arttırmağa çalışacağız.

11 –Hatay’ı cazip bir seyahat ülkesi haline getirmek, mahalli idarelerde dikkat edeceğimiz mühim bir esastır. Eski eserleri meydana çıkarmak, onları korumak ve şehirlerin imarına çalışmak, bu maksatla takip edeceğimiz mühim işlerdir. Şehirlerin su ihtiyacını biran evvel temin etmek de mühim işlerimizden biri olacaktır.

Ana hatlarını şu suretle çizdiğimiz faaliyet ve mesai programımızın tatbikinde Hatay’ın Mebusan Meclisinde Türk cemaatini temsil edecek arkadaşlarımızın katileşen namzetliklerini aşağıda ilan ediyoruz.”

Seçim nizamnamesinin 51nci maddesi hükmüne binaen ve 50nci maddesi ile komisyonun 19 sayılı kararına müsteniden Âli komisyon huzurunda tescil edilen mebus namzedleri, sayısı tahsis edilen mebusluk sayısına müsavi olduğundan ayrıca oy verme muamelesine lüzum görülmedi, seçilmiş mebuslar olarak kabul edildiler.

HATAY DEVLETİ

2 eylül 1938’de Hatay Millet Meclisi parlak bir törenle ilk toplantısını yaptı. Devlet ve Meclis Reislerini seçmek, anayasasını kabul etmek ve derhal milli hükümet kurulacağını ilan etmekle müstakil Hatay Devleti tarih sahasına çıktı. Parlamenter sistem ve demokratik rejimle Hatay Devleti kuruldu. Hatay bayrağı resmen çekildi.

HÜKÜMET VE KABİNE

6 eylül’de Hatay’ın ilk kabinesini, mecliste hükümet programını okuduktan sonra itimat reyi alarak, teşkil ettim. Programımız Parti beyannamesindeki esasları ve prensipleri ihtiva ediyordu. Beş kişiden müteşekkil Vekiller Heyetimiz işe başladı. Baş vekaletle beraber dahiliye, Hariciye, Müdafaa, ve emniyet işlerini ben üzerime aldım. Adliye Cemal Yurtman, Maliye ve Gümrük Vekaletine Cemal Baki, Maarif ve Sıhhiye’ye Faik Türkmen, Nafia ve Ziraat Vekaletine Kemal Alpar tayin edildi. Sancak idaresi zamanındaki adli teşlikat baki kalmak üzere, bir yüksek mahkeme kuruldu ve anayasa mucibinde mahkemeler Hatay halkı namına hüküm vermeye başladılar. İdari taksimatı, kaza ve nahiye esası üzere Antakya, İskenderun ve Kırıkhan kazalarından ibaretti. Bilahare Reyhanlı ve Ordu kazaları da ihdas edildi. Statüye göre, 1500 kişilik jandarma teşkilatı yabancı muallimlerin nezareti altında kurulacaktı; gümrükler, Suriye ile müştereken idare edilecekti; posta ve telgraf Suriye postaları, para Suriye parası olacaktı. Suriye ile siyasi ve askeri hudut bulunmayacak, Hatay Devletinin harici temsili Suriye Reisicumhuruna ait olacaktı. Hatay Devleti Suriye toprağında kadastral hudutlar dahilinde ayrı bir varlık teşkil edecekti. İşte Hatay Devletini kurdumuz zaman bu gibi takyidat karşısında bulunuyorduk. Üstelik her dairede sancak idaresinden kalma Fransız müsteşarları ve müfettişleri vardı. Valiliğin esnasında vaktiyle Suriye’den gelme bir çok yabancı memur Hatay’dan uzaklaştırılmıştı. Fakat Fransız memurlara henüz bir şey yapamamıştık. Mevzuat, Suriye kanunları ile Osmanlı kanunlarının bazılarından ve Fransız Fevkalade Komiserinin kararnamelerinden tekevvün etmişti. Hükümet reisi olarak benim delege Collet ile temas ve münasebetlerim valilik zamanındakinde farklı olacaktı; Collet, bundan sonra iş için Başvekalete benimle görüşmeye geliyordu. İlk görüşmelerde Fransız memurlara yani devlet teşkilatında yer vereceğimi bildirmiş, “lüzum görürsek bazılarını mütehassıs sıfatıyla kontratla çalıştırırız” diye ilave etmiştim.

MEVZUAT

Hatay Millet Meclisi, bir kanunla Hatay Hükümetine mevcut mevzuatı değiştirmek, yerlerine yeni kanunlar yaparak meriyete koymak selahiyetini verdikten sonra belirli bir zaman için tatile girdi. Böylece, bir taraftan bir takım mevzuatı ve teşkilatı değiştirmek, diğer taraftan da Müstakil İskenderun Sancağı idaresi hukuk ve vecaibiyle devralmaktan mütevellit dahili, harici taahhütleri yerine getirmek gibi müşkül bir durum, Hatay Hükümetini hayli meşgul etti.

Taahhütler arasında en mühimi, Milletler Cemiyeti Konseyi’nin hazılamış olduğu statüye riayet etmek keyfiyeti idi. Açıkalın, eski ve kıymetli bir diplomat olduğu için Hatay Hükümetince alınan her kararda statünün göz önünde bulundurulmasını tavsiye eder, dostlarımız tarafından protesto yapılmasına meydan verilmemesini isterdi. Halbuki statünün heyet-i umumiyesiyle tatbik edilebileceği daha ilk günden bize malum olmuştu.

Nitekim ilk müşkül, jandarma meselesiyle başladı. Fransızların Hatay’da ücretli Suriye askerleri vardı. Collet, bunları bize jandarma olarak kabul ettirmek istedi. Devlet reisi ve Fevkalade Murahhasla mutabık kaldıktan sonra, Collet’nin teklifini, Suriye askerleri Hatay halkına fena hatıralar bıraktığı için, bunları Hatay’da emniyet unsuru olarak jandarma yapamayacağımı ileri sürüp reddettim. Bunun üzerine müşterek bir toplantıda Açıkalın’ın bulduğu mutavassıt bir formül ile Collet’nin vereceği isimlerden vaktiyle fenalık yapmamış olan yerli Suriye askerlerinden 300 kişi ile iki üç zabitin alınması tensip edildi. Collet, bana 300 isim getirdi. İki üç gün sonra Collet’yi Başvekalete davet edrek verdiği isimlerden ancak 50 kişiyi, yeni bir tetkike tabi tutmak şartiyle, belki alabileceğimizi, muallimlikler için de ileri sürdüğü zabitlerin yerine Türkiye’den alabilirdi.

0 yorum: