', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: 11/10/07

10 Kasım 2007 Cumartesi

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI

Kurtuluş savaşını başarıya ulaştıran Mustafa Kemal Paşanın başında bulunduğu T.B.M.M. hükümetiyle İtilaf devletleri arasında önce Mudanya mütarekesi imzalandı ( 11 Ekim 1922 ). Buna göre, kısa bir süre sonra, barış yapılması gerekliydi. İtilaf devletleri, barış görüşmelerine T.B.M.M. hükümetiyle Osmanlı hükümetini davet ettiler. Bu durum T.B.M.M. hükümeti tarafından olumlu karşılanmadı. Yapılan toplantıda Ankara hükümeti, Osmanlı hükümetiyle ilişkisi bulunmadığını ve Türkiye’yi yalnız Ankara hükümetinin temsil edebileceğini, aksi halde toplantıya katılmayacağını İtilaf hükümetlerine bildirdi. Bu sırada İngiltere’de savaş taraflısı Lloyd George kabinesi düştü. Yerine barış taraflısı Bonarlow kabinesi geçti. Kabinede Dışişleri bakanlığı görevi Lord Curzon’a verildi. Curzon, barış görüşmelerinin hemen başlatılması için, diğer devletlerle ilişki kurarak, çalışmalara başlamıştı. Fransa, İtalya ve Yunanistan görüşmelere hemen başlama kararı aldılar. T.B.M.M. Hükümetinin uyarmasını da dikkate alan bu devletler, Lozan konferansına yalnız Ankara hükümetinin katılmasında bir sakınca görmediklerini Lord Curzon’a bildirdiler. Lord Curzon da durumu Ankara’ya yazdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti çağrıya olumlu cevap verdi ve Ankara’da Lozan’a gidecek heyet seçildi.Heyete İsmet Paşanın ( İsmet İnönü ) başkanlık etmesi kararlaştırıldı. Dr. Rıza Nur ve Hasan Saka’dan gayrı müşavir olarak heyete, Münir Ertegün, Muhtar Çilli, Veli Saltık, Zülfü Tiğrel, Zekai Apaydın, Celal Bayar, Şefik Başman, Seniyettin Başak, Şevket Doğruer, Tevfik Bıyıklıoğlu, Tahir Taner, Nusret Metya, Hikmet Bayur, Zühtü İnhan, Fuat Ağralı, Mustafa Şeref Özkan, Şükrü Kaya, Hamit Hasancan, Ruşen Eşref Ünaydın ve Yahya Kemal Beyatlı Beyler de alındı. Konferansa katılan Türk gazetecileri;Ahmet Cevdet, Ahmet Şükrü Esmer, Hüseyin Cahit Yalçın, Velit Ebüzziya,

Kerami Kurtbay, Mecdi Sayman, Kemal Salih Sel, Asım Us, Ahmet Hidayet Reel Beylerdi.

Türk Murahhas heyeti Lozan’a gitmek üzere Ankara’dan 4 Kasım 1922’de törenle uğurlandı. Konferansın açılış tarihi olarak önce 13 Kasım kararlaştırılmıştı. Ama bu arada müttefikler birtakım tertiplere başvurdular; nitekim Türk heyeti Lozan istasyonunda, devlet ileri gelenleri tarafından bilhassa karşılanmadı. İnönü bu durumdan yararlandı ve Fransa başbakanı ve dışişleri bakanı Poincare’nin özel davetini kabul ederek Paris’e gitti, onunla konuştu. Bu görüşme İngilizleri etkileyecekti. Fransız basınında Türkler için yararlı yayınlar yapıldı. Konferans ancak 20 Kasım saat 3:30 ‘da Mont Benon gazinosu salonunda açıldı. Müttefikler bu konferansı “ Şark İşleri Konferansı “ olarak adlandırdılar. Onlara göre bu, 1914’ten beri doğunun huzurunu bozan savaşlara kesin olarak son vermek ve karşılıklı anlaşmaya varmak üzere toplanan bir konferanstı. Bu sebeple Lozan’daki görüşmeler sırasında İsmet Paşa, Osmanlı hükümetiyle ilgili bütün meselelerle uğraşmak zorunda kaldı. Mustafa Kemal Paşa bu durumu, Nutuk’ta “ Lozan sulh masasında bahse mevzu olan meseleler üç, dört yıllık yeni bir devreye münhasır kalmıyordu. Konferansta, yüzyıllık hesaplar görülüyordu. Bu kadar eski, bu kadar karışık, bu kadar mülevves hesapların içinden çıkmak, elbette o kadar basit ve kolay değildi “ diye belirtir ve İsmet Paşanın karşılaştığı güçlükleri anlatır. Konferans İsviçre Konfederasyonu başkanının bir konuşmasıyla açıldı. İsmet Paşa bu ilk toplantıda salona Lord Curzon ile birlikte girdi ; konferansa Lord Curzon başkanlık edecekti. İsviçre başkanı nutkunu “ Yeryüzündeki iyi niyetli insanlara selam “ söyleriyle bitirdi. Açılış töreninde İtalya başbakanı Mussolini ve Fransa başbakanı Poincare de bulunuyordu. İsviçre Konfederasyonu başkanından sonra Lord Curzon bir konuşma yaparak “ Eğer delegelerin hepsi aynı uzlaştırıcı ruhla çalışırlarsa, masaya gelecek her meseleyi çözmek ve barış yapmak isteğini duyarlarsa, amaca ulaşmak kolaylaşacaktır “ dedi. Bu konuşmadan sonra kendisinin, taraflardan biri olduğunu düşünerek İsmet Paşa söz istedi ve konuşmasında Türkiye’nin uğradığı haksızlıkları saydı. Anadolu’daki tahribatı, yapılan mezalimi, halkın çektiği acıları anlattı. Konferansa bir ricacı olarak gelmediğini de tekrarladı. Asıl görüşmeler, 21 Kasım’da saat 11:00’de , Chateau d’Uhy otelinin büyük salonunda başladı. Oturumun başkanı Lord Curzon idi. Konuşmalar sert bir hava içinde başladı. İsmet Paşa, komisyonlardan birinin başkanlığının Türklere bırakılmasını, genel sekreterliğe bir Türk yardımcının verilmesini ve Türk delegeleri sayısının ikiden üçe çıkarılmasını teklif etti.

Bu tekliflerin hepsi karşı tarafça reddedildi. Yalnız Boğazlar meselesi konuşulurken bu konuşmalara Karadeniz’de kıyıları olan devletlerin temsilcilerinin çağrılması teklifi olumlu karşılandı. Konuşmaların bu kısmına Sovyetler Birliği ile Romanya ve Bulgaristan temsilcileri de katıldı. İsmet Paşa bütün oturumlar boyunca Fransızca konuştu. Konferansta önce üç ana komisyon kuruldu. Bunların sayısı gerekirse artırılacak yahut alt komisyonlar seçilecekti. Ana komisyonlar:

1- Topraklara, askerliğe ve Boğazlar’a ait işler komisyonu.

2- Ekalliyetler ( azınlıklar ) komisyonu.

3- Mali, iktisadi ve hukuki işler komisyonuydu.

Bunun dışında alt komisyonlar da kuruldu. Lozan’da karşılaşılan ilk çetin mesele Batı Trakya meselesi oldu.Bu topraklar son elli yıl içinde,Türkler,Bulgarlar,Yunanlılar arasında çeşitli bölünmelerle el değiştirmiş ve bu konuda yapılan her incelemede , o andaki duruma göre verilen istatistikler ayrı sonuçlar doğurmuştu. Lozan konferansına gidildiği zaman, Batı Trakya’da Türk nüfusu, diğer nüfusa nazaran çoğunluktaydı. Türk kuvvetleri bir taraftan Meriç hattına ilerlerken öte yandan bazı milis teşkilatçıları Batı Trakya’da mahalli teşebbüslere girişmişler, bir müslüman hükümet kurmayı bile tasarlamışlardı. Ankara’nın barış istemesi üstüne, Batı Trakya’da Yunanistan’dan geri alınacak topraklar meselesiyle ilgili çalışmalara yer verilmedi. Çünkü Türkiye, Batı Trakya’yı Birinci Dünya savaşından önce elden çıkarmıştı. Bu durum, birtakım antlaşmalara dayanıyordu. Batı Trakya, saldırıya uğrayan ve Yunanlılar tarafından zorla işgal edilen Türk topraklarına benzer durumda değildi. Milli misak sınırları içinde de bulunmuyordu. Fakat ortada bir Karaağaç meselesi vardı ve burası, Edirne’nin bir mahallesiydi. Yunanlılar Edirne’yi işgalleri sırasında Karaağaç’ı ele geçirmişlerdi; Mudanya antlaşması, Meriç nehrine kadar Türk topraklarının Türklere geri verilmesini kabul ettiği halde, Meriç’in batı kıyısına düşen ve Edirne’nin bir mahallesi durumunda olan Karaağaç meselesini barış konferansına bırakmıştı.

Konferansta Yunanlılar bu konu üstünde direndiler. Boğazlar, azınlıklar ve diğer meseleler üstünde de olumlu ilerlemeler olmadı. Konferansın açılışı üstünden bir ay geçti. Ele alınan meselelerin çözümü konusunda, her iki taraf da görüşünü değiştirmedi. İsmet Paşa bu hava içinde, Ankara’ya durumu bildirmek ve konuyu daha yakından görüşebilmek için heyetten Hasan Saka Bey’i memlekete gönderdi. Hasan Bey, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde Türklerin Lozan’daki tutumunu ve diğer devletlerin öne sürdüğü meseleleri bütün açıklığıyla anlattı. Bir kısım konuşmacılar silaha sarılmaktan ve meseleleri silah gücüyle çözümlemekten söz ettiler. Hasan Bey’in mecliste verdiği bilgilere göre birinci komisyonun ele aldığı meseleler şunlardı :

a ) Boğazlar Meselesi : Türk tezine göre : Karadeniz ve Çanakkale Boğazları Türkiye’nin hakimiyeti altındaki topraklar üzerinde ve Milli misak sınırları içindedir. İstanbul ve Marmara’nın güvenliği için Boğazlar, Türk hakimiyeti altında olmalıdır. Türkiye, bu ilkeler kabul edildikten sonra Boğazlar’ın milletlerarası ulaştırmaya açılması konusunda ilgililerle birlikte karar alabilir. Sovyetler Birliği dışişleri bakanı Çiçerin, Türk tezini destekledi ve bu tutum Türkiye için faydalı oldu. Nitekim görüşmeler, Boğazlar hukuku hakkında Türkiye’nin sunduğu tez üstünde devam etti.

b ) Azınlıklar Meselesi : Anadolu’daki zafer, Anadolu Rumluğuna ve Anadolu’daki Ortodoks kilisesine son verdi. Kaçan Yunan ordusuyla birlikte Yunan adalarına Rum göçmen akını başladı. Bunların sayısı yaklaşık olarak 263000’i bulduğu gibi, Yunanlıların “ pontus “ dedikleri Karadeniz kıyılarındaki Rumlar da, aynı şekilde çekildiler. Antlaşmaya göre yapılacak “ mübadele “ sonunda, Anadolu ve Doğu Trakya’da Rum kalmayacaktı. Türkiye’deki azınlıkların hakları Avrupa’da imzalanan antlaşmalar çerçevesi içinde Türkiye hükümeti tarafından korunacaktı. Türkiye’ye komşu ülkelerdeki Türk azınlıklarının hakları da aynı antlaşma hükümlerine bağlıydı. Bu görüş İstanbul’da kalacak Rumlarla, Batı Trakya’da kalacak Türkler meselesini ortaya çıkardı. Hıristiyan heyetlere göre eski Bizans’ın son hatırası olan patrikhane yüzünden tartışmalar uzadı.

c ) Musul Meselesi : Musul vilayeti bakımsız, yıkılmış, fakat taşıdığı petrol rezervleriyle daima ilgi çeken bir bölgeydi. Bu yüzden Irak ve Musul vilayetlerini İngilizler, kendilerine verilecek bir toprak sanıyorlardı. Sevr antlaşmasıyla Güneydoğu Anadolu’da kurulması kararlaştırılan Kürdistan için Musul’un ellerinde bulunmasını ve bu yolla İngiliz ordusunun bu bölgede yerleşmesini gerekli görüyorlardı. Mütareke imzalandığı zaman ( 30 - 31 Ekim 1918 ), Musul şehri ve yöresi İngilizlerin elinde değildi. İngilizler Musul’u mütarekeden sonra ele geçirdiler ve Irak’ta bir kukla hükümet kurarak bir hükümetle bazı antlaşmalar yaptılar. Bu konudaki Türk tezi şuydu :

· Musul vilayetinde çoğunluk Türktür.

· Coğrafi ve siyasi bakımdan bu vilayet, Anadolu’nun ayrılmaz parçasıdır.

· Türkiye’nin bir parçası olan bu topraklar hakkında İngiltere’nin imzaladığı antlaşmalar yersizdir.

· Musul vilayeti, İngilizler tarafından mütarekeden sonra işgal edilmiştir. Bu sebeple, aynı durumda olan öteki Türk toprakları gibi, anavatan verilmelidir.

Lord Curzon bu görüş ve isteklere karşı çıktı. Fransız ve İtalyan temsilcileri de onu desteklediler. Bu topraklar konusunda, gelecekte kurulması düşünülen bir kurulda ele alınması görüşü ortaya atıldı. İsmet Paşa bu görüşe karşı direndi ve “ Dünyada hiç kimse, Musul meselesinden dolayı sulhun tehdit edilmesini istemez “ diyerek meseleye barışçı bir çözüm yolu aradı. Fakat İngiltere de görüşünde direnerek ortada bir savaş tehlikesi olduğunu ve Milletler Cemiyeti misakının II. maddesine göre İngiltere’nin bu meseleyi çözümleyecek güçte bulunduğunu ileri sürdü. İsmet Paşa, dünya kamuoyunun bu konuda Türk davasına destek olacağı inancını belirtti. Musul meselesi, Milletler Cemiyeti’nin araştırma ve hakemliğine bırakıldı. Milletler Cemiyeti, Türk görüşünü benimsemedi. İkinci komisyon, Türkiye’deki yabancıların hakları meselesiyle uğraştı. Kapitülasyonlar meselesi de yalnız Lozan görüşmelerinin değil, Türk Milli mücadelesinin de ana konularından biriydi. Kapitülasyonla eski Osmanlı İmparatorluğuyla batılılar arasında yapılmış birtakım antlaşmalardı. Bunlar, Osmanlı Devleti güçten düştükçe, Türkiye’nin yarı sömürgeliğini kanunlaştıran bir nitelik kazanmıştı. Lozan konferansında karşı taraf bu şartları sürdürmek istedi. Kapitülasyonların en önemli noktası gümrük tarifeleriydi. Türkiye gümrüklerinde gerekli gördüğü tarifeleri uygulayamayacaktı. Bu durum, ülkede sanayinin gelişmesini, iktisadi kalkınma ve hakimiyeti sağlayıcı ve koruyucu tedbirlerin alınmasını önlüyordu. Ayrıca devletin yargı bağımsızlığına, ulaştırma haklarına engel oluyordu. Konferansta Türk tezi, kapitülasyonların kesin olarak kaldırılması yönündeydi. Karşı taraf adına Lord Curzon, kapitülasyonları : “ Türkiye’nin ticaret ve servet kaynaklarının geliştirilmesi için yabancılara verilmiş garantiler “ sayıyordu. İsmet Paşa’nın karşılığı ise kesindi: “ Yabancıların Türkiye’deki durumu, mütakil ve kendi mukadderatına sahip medeni milletlerin kanunlarına benzer kanunlarla garanti edilmiştir. ” Bu konuda Türk heyeti, yabancı hukukçuların danışmanlıklarından da faydalandılar. Yabancı kaynaklardan örnekler derlendi. İsmet Paşa’nın savunduğu Türk görüşü “ Kapitülasyonların, iki taraflı mukavelelerden ibaret bulunduğunu ve ebediyen feshi mümkün olmadığını kabul etmek, elbette ki haksızlık olur. Müddetleri belli olmayan muahedeler “ Rebus Sic Stantibus ( değişin şartlara göre antlaşma yenilenir ) kaydına uyar “ Bu kayıt, “ bir antlaşmanın yapılmasını gerektiren durumlarda değişiklik olunca ve antlaşmanın iki tarafın isteğiyle değiştirilmesi mümkün olmayınca, taraflardan yalnız biri, o antlaşmayı kaldırabilir. “ şeklinde belirtildi. Konferansın havası gittikçe sertleşti. Konferans yönetmenliğine göre ( madde 5 ) kurulan Mali ve İktisadi Meseleler komisyonuna Fransız delegesi Baver başkanlık etti. En önemli konu “ Düyuni Umumiye “ denilen Osmanlı borçlarıydı. Gerçekte bu borçlarla yeni Türkiye’nin ilgisi yoktu. İsmet Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin eski Osmanlı İmparatorluğunun borçlarının kendine düşecek payı ödemeyi kabul ettiğini belirterek “ işgal ettiği vilayetleri harabeye çeviren Yunanlıların verdikleri her türlü hasarın da tazmin edilmesini “ istedi. İşgal masrafları üstünde de söz alan İsmet Paşa, görüşünü, “ Adalet ve hakkaniyet, Türkiye’den askeri işgal masraflarının istenilmesi şöyle dursun, bu işgallerin ona verdiği hasarların tazmin edilmesini icap ettirir ” şeklinde açıkladı. Yunan başbakanı Venizelos’un konuşması üstünde tartışmalar uzadı. Osmanlı borçları üstünde de kesin bir sonuç alınamadı. Komisyonlar 28 Ocak’ta raporlarını hazırladılar. Fakat önemli konuların hiçbiri çözümlenemedi ve ana konularda görüş birliğine varılamadı. 31 Ocak’ta her üç komisyon kendi aralarında toplanarak, Türk murahhas heyetine, kendi görüşlerine göre bir antlaşma tasarısı verdiler. 4 Şubat’ta imzalanması istenen bu antlaşma tasarısını Türk heyetinin 4 gün içinde inceleyerek cevaplandırılması gerekiyordu. Müttefiklerin verdiği barış antlaşması tasarısı İsmet Paşa tarafından kabul edilmedi. Bu antlaşmanın kabul edilmesi, Türk İstiklal Savaşı’nın sonuçlarını ülke aleyhine kötüye kullanmak demekti, kabul etmemek ise savaşı yeniden başlatacaktı. Bu hava içinde toplantı ertelendi. Türk heyeti Türkiye’ye döndü ( 7 Şubat 1923 ). Lozan görüşmeleriyle ilgili konuşmalar, Millet Meclisi’nde çok sert tartışmalardan sonra 6 Mart 1923’te bitirildi. Bu sırada İsmet Paşa Hariciye vekilliğine getirildi. İtalyan delegesi Montangna’nın toplantıda bulduğu bir çözüm üstünde duran İsmet Paşa, yüz sayfalık tasarıya on beş sayfalık bir cevabi nota hazırladı, İngiltere, Fransa ve İtalya’ya gönderdi ( 8 Mart ). Bu notaya göre, birinci toplantı, Türkiye’ye barış şartları zorla kabul ettirilmek istendiği için sonuç vermemişti. Ayrıca yeni tasarıda, Lozan’da Türk heyeti tarafından kabul edilen bütün şartlar gösterildi. Adı geçen devletler bir notayla cevap verdiler ( 28 Mart ). İsmet Paşa bunu yine bir notayla cevaplandırdı ( 7 Nisan ). Notada Lozan Konferansının 23 Nisanda yeniden toplanması istendi. Bütün devletler bu yazıya olumlu yanıt verdiler. Bunun üzerine İsmet Paşa eski yardımcılarından bir kısmını yanına alarak 21 Nisanda Lozan’a gitti.

Lozan’da toplantı öncesi hava çok iyi değildi. İngiltere ve Fransa, başdelegesini değiştirdiler. Curzon’un yerine önceki tarihlerde Türkiye’de sefirlik yapan Horace George Montauge Rumbold, Fransız Bompard’ın yerine de, İzmir’de Gazi Mustafa Kemal Paşayla görüşen ve Mudanya’da bulunan general Maurice Pelle seçildi. İtalya ise Garroni’nin görevlerini Montangna’ya verdi. Ayrıca heyete şu devletlerin temsilcileri de katıldı: Japonya, Kertaro Otehiai; Yunanistan, M.E.K. Venizelos, M.D. Kaklamanos; Romanya, Constantin Diamandy, Constantin Kontzerseo; S.S.C.B., M. Nikolav İvanoviç Yardanskiy; Bulgaristan, M. Dimitr Stankov, M. Fernand Peltsen; Portekiz, M. Batholomeu Ferraria.

Konferans 23 Nisan pazartesi günü aynı yerde, Chateau d’Ouchy otelinde açıldı ve 24 Temmuz 1923’e kadar sürdü. Yapılan görüşmelerde Fransızlar, İsmet Paşadan bir şeyler koparabilmek için çalıştılar. Fakat Ankara, İstanbul hükümetinin yaptığı antlaşmaların hiçbirini tanımadığını 7 Haziran 1923’te kanunlaştırarak ilan etti. Anlaşmaya varılamayan bazı meselelerin çözümü ileride yapılacak görüşmelere bırakıldı. Musul meselesi bunlardan biriydi. Bütün komisyonların çalışmaları tamamlanınca, temmuz ortalarında konferans sona erdi. İsmet Paşa, konferans çalışmaları bu safhaya gelince Ankara’dan imza yetkisi istedi. Fakat Rauf Orbay’ın başında bulunduğu Türk hükümeti uzun süre Lozan’a imza yetkisini göndermedi. Bunun üzerine İsmet Paşa 18 Temmuz’da gönderdiği bir telgrafla Mustafa Kemal Paşaya durumu şöyle açıkladı : “Eğer hükümet kabul ettiğiniz şeyin katiyen reddini düşünüyorsa bunu bizim yapmaklığımızın imkanı yoktur. Düşüne düşüne benim bulduğum yol, İstanbul’daki yabancı yüksek kimselere tebligat yapmak, imza salahiyetini almaktır. Bu hal, gerçi bizim için dünya yüzünde görülmemiş bir skandal olur. Fakat vatanın yüksek menfaatleri şahsi düşüncelerin üstünde olduğundan, milli hükümet, kanaatini tatbik eder. Hükümetten teşekkür beklemiyoruz. İşlerimizin muhasebesi, millete ve tarihe bırakılmıştır “ .

Hükümet, Lozan Antlaşmasının imza edilmesi emrini vererek, antlaşmanın sorumluluğunu kabul etmekten kaçınıyordu. Bununla birlikte Mustafa Kemal Paşaya, İsmet Paşaya ve Lozan’da varılan sonuca karşı kesin cephe alamadılar. Bundan dolayı Mustafa Kemal Paşa, hükümetin vermesi gereken yetkiyi kendi verdi. Mustafa Kemal Paşa’nın İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta şöyle deniliyordu: “ Lozan’da İsmet Paşa Hazretlerine; 18 Temmuz 1923 tarihli telgrafnamenizi aldım. Hiç kimsede tereddüt yoktur. Kazandığınız başarıyı en sıcak ve samimi duygularımızla tebrik ederek, usulen imza edildiğinin bildirilmesini bekliyoruz kardeşim. Türkiye Büyük Millet Meclisi reisi Başkumandan Mustafa Kemal “.

Telgrafı alan İsmet Paşa, Mustafa Kemal Paşaya şu karşılığı verdi : “ Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine : Her dar zamanımızda hızır gibi yetişirsin. Dört beş gündür çektiğim azabı tasavvur et. Büyük işler yapmış, yaptırmış bir adamsın, sana bağlılığım bir kat daha artmıştır. Gözlerinden öperim, pek sevgili aziz kardeşim “ ( 20 Temmuz 1923 ) .

Lozan Üniversitesi salonunda bütün devletlerin temsilcileri, yorucu bir çalışma sonucu ortaya çıkan antlaşmayı bir törenle imzaladılar ( 24 Temmuz 1923 ). Bu antlaşmayla Türkiye, çağdaş devletler arasındaki hukuki yerini aldığı gibi yeni Türk devleti de Avrupalılar tarafından tanındı.Antlaşma, Ağustos 1923’te T.B.M.M.’de görüşüldü. İskenderun sancağının ve Trakya’da bir kısım toprakların sınır dışında bırakılması eleştirildi. 227 üyeden 213’ünün oyuyla, antlaşma 23 Ağustos’ta onaylandı.

Lozan’da görüşülen ve çözümlenen ana konular şunlardır :

I. Sınırlar :

A. Türk – Bulgar Sınırı :

İstanbul, Neuilly ve Sevr antlaşmalarıyla belirlenen sınır, Lozan’da da olduğu gibi kabul edildi. Türkiye – Bulgaristan sınırı, Karadeniz kıyısındaki Regve deresi ağzından başlar. Sınır aynı derenin telvey hattını izleyerek 40 km kadar akış yukarı ilerler, İncesırt köyünün kuzeyinde akarsu yatağını terk eder. Kuzeybatıya doğru yönelir. 713 m yüksekliğindeki Kartaltepe’nin doruk noktasından geçer. Aynı yönde Istıranca dağlarının kuzey eteklerinde 500 m eş yükselti eğrisi üstünden ilerleyerek Ahlatlı köyünü Türkiye’ye bırakır. Buradan itibaren gene sınır bölümü çizgisini esas alarak batıya doğru ilerler. Bucakkule tepesi ve Büyükyayla tepeleri üstünden geçer. Hamzabeyli ve Uzunbayır köylerini Türkiye’de bırakarak Tunca nehrine ulaşır. Daha sonra 10 km uzunlukta Tunca nehrinin telveyini takip ederek güneye doğru ilerler.Çömlek köyün batısında Tunca’yı terk eder. Önce 20 km kadar batıya döner, Üsküdar Köyünü Bulgaristan’da bırakır. Doğanca köyünü de Türkiye’de bırakarak Meriç nehrine ulaşır. Burada Türkiye – Yunanistan sınırına varılır.

B. Türk – Yunan Sınırı :

Bulgar sınırından Arda ve Meriç nehirlerinin birleştiği noktaya kadar Meriç mecrası, Arda mansabına doğru bu ırmak üzerinde ve Çörek köyünün yakınında olmak üzere arazi üzerinde tayin edilecek bir noktaya kadar Arda mecrası, oradan güneydoğu doğrultusunda Bosna köyünün 1 km mansap yönünde Meriç üzerinde bulunan bir noktaya kadar Bosna köyünü Türkiye’de bırakan bir hattır.

Deniz sınırları ise İmroz, Bozcaada ve Tavşan adaları Türkiye’de kalacak ve diğer adalar askersiz bölge durumuna getirilecektir. Karasuları üç mil olacaktır.

C. Türkiye – Suriye Sınır :

Bu sınır Ankara itilafnamesindeki gibi ayrıldı. Buna göre sınır, İskenderun Körfezi üzerinde, Payas mevkiinin hemen güneyinde tespit edilecek bir noktadan başlayacak ve Meydan-ı Ekbez’e doğru gidecekti. Oradan Marsuus mevkiini Suriye’de ve Karnaba mevkii ile Kilis şehrini Türkiye’de bırakarak güneydoğuya doğru inecek.Sonra Bağdat demiryolunu izleyecek ve demiryolunun platformu Nusaybin’e kadar Türk toprakları üzerinde kalacaktı. Nusaybin ile Cezire-i İbni Ömer ( bugün Cizre ) arasındaki eski yoldan Dicle’ye ulaşacaktı. Nusaybin ve Cezire-i İbni Ömer mevkileriyle yol Türkiye’ye kalacaktır. Bu yoldan yararlanma konusunda iki ülke aynı haklara sahiptir.Çobanbey ile Nusaybin arasındaki demiryolu Türkiye’ye bırakılacak ve ayrıca Osman Gazinin büyükbabası Süleyman Şah’ın Caber kalesinde bulunduğu kabul edilen mezarı Türkiye’nin malı olacak, Türkiye orada muhafızlar ve Türk bayrağı bulundurabilecektir.

D. Türkiye – Irak Sınırı :

Bu sınır tespiti daha sonra Türkiye ve İngiltere arasında yapılacak ve antlaşmayla kararlaştırılacaktır.

II. Türkiye ve Yunanistan Arasındaki Diğer Meseleler :

A - İstanbul’daki Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkler dışında, Türkiye’deki Rumlarla, Yunanistan’daki Türkler değiştirilecektir.

B - Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç’ı Türkiye’ye verecektir.

III. Boğazlar Meselesi :

Lozan Boğazlar sözleşmesinde kabul edilen çözüme göre: Ticaret gemileri, gerek barış, gerek Türkiye’nin taraf olmadığı savaşlarda Boğazlar’dan serbestçe geçebilecek; Karadeniz’e çıkabilecek savaş gemileri ise sayı ve tonaj bakımından sınırlandırılacak; savaş zamanında Türkiye’nin taraf olması halindeyse Boğazlar’dan ancak tarafsız devletlerin savaş gemileri geçebilecek; Boğazlar bölgesi askersizleştirilecek ve Boğazlar’dan geçişi denetlemek üzere akit devletlerin temsilcilerinden kurulu bir Boğazlar komisyonu kurulacaktır.

Lozan’da kabul edilen Boğazlar rejimi 1936’da Montreux Sözleşmesi’yle Türkiye lehine yeniden düzenlendi.

IV. Kapitülasyonlar :

Her türlü kapitülasyon kaldırılacaktır.

V. Kabotaj :

Türk kıyıları arasında yapılan her türlü deniz ulaştırması yalnız Türk gemileri tarafından yapılacaktır.

VI. Osmanlı Borçları Meselesi :

Lozan Antlaşması’yla, kalan Osmanlı borçları, Osmanlı Devleti’nden ayrılan ülkeler arasında orantılı olarak paylaşıldı. Türkiye, kendine düşün miktarın son taksitini 1954’te ödedi.

VII. İstanbul ve Boğazların Boşaltılması :

Barış antlaşmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasından sonra geçecek olan altı hafta içinde İstanbul ve Boğazlar’daki İtilaf devletleri kuvvetleri Türk topraklarını terk edecektir.

KAYNAKÇALAR

Brittanica Compton’s ...................................... cilt 13 , sayfa : 170 - 171

Büyük Larousse ............................................... cilt 15 , sayfa : 7560 - 7561

Meydan Larousse ............................................ cilt 8 , sayfa : 101 - 103

Gelişim Hachette Genel Kültür Ansiklopedisi cilt 7 , sayfa : 2633 - 2635

Yeni Hayat Ansiklopedisi ................................ cilt 4 , sayfa : 2204 - 2206

İNGİLİZCE KONULARI

Günlük Hayat

Merhaba.

Günaydın.

Tünaydın.

İyi günler.

İyi akşamlar.

İyi geceler.

Bir şey değil.

Nasılsınız?

Sağolun, iyim.

Hanım.

Bey.

Lütfen.

Affedersiniz.

Acıktım.

Susadım.

Kayboldum.

Tamam.

Önemli.

İmdat.

Hoş geldiniz.

Teşekkür ederim.

Allahısmarladık

Güle güle.

Yine görüşürüz.

Acele et.

Anlıyorum.

Anlamıyorum.

Biliyorum.

Bilmiyorum.

İstiyorum.

İstemiyorum.

Bana yardım edin.

Dün.

Bugün.

Yarın.

Sabah.

Öğle.

Akşam.

Gece.

Burada.

Şurada.

Orada.

Sağda.

Solda.

Önde.

Arkada.

İlerde.

Tam karşıda, dosdoğru.

Elimde var.

Elimde yok.

Nerelisiniz?

Türküm.

Türkiyeliyim.

Nerede kalıyorsunuz ?

Tanıştığımıza memnun oldum

Ben de memnun oldum

Nasıl yardımcı olabilirim ?

Buyrun ne istemiştiniz ?

Almanya'dan geliyorum.

İtalya'nım.

Hello.

Good morning.

Good afternoon.

Have a nice day.

Good evening.

Good night.

You're welcome.

How are you?

Thank you. I'm fine.

Mrs.

Mr.

Please.

Excuse me.

I'm hungry.

I'm thirsty.

I'm lost.

Ok.

That's important

Help!

Welcome

Thank you.

Bye bye.

Good bye.

See you later.

Hurry up.

I understand.

I can't understand.

I know.

I don't know.

I want.

I don't want.

Help me.

Yesterday.

Today.

Tomorrow.

Morning.

Afternoon.

Evening.

Night.

Here.

There

There

On the right.

On the left.

On the front.

At the back.

Ahead.

straight ahead.

yes, on hand.

no, not on hand.

Where are you from?

I'm Turkish.

I'm from Turkey.

Where are you staying?

Nice to meet you.

Nice to meet you, too.

Can I help you?

What would you like?

I'm coming from Germany.

I'm Italian.

Selamlaşmalar

Hello/hi

Good morning

Good day

Good evening

Good night

Nice to meet you

Welcome

Have a good holiday

Good lucky

Best wishes

Happy new year

Happy birthday

How are you?

Fine, thanks and you?

How is your wife/husband?

See you tomorrow

Good bye

Merhaba

Günaydın

İyi günler

İyi akşamlar

İyi geceler

Tanıştığımıza memnun oldum

Hoşgeldiniz

İyi yolculuklar

İyi şanslar

İyi dileklerimle

İyi yıllar

Mutlu yıllar

Nasılsınız?

İyi, teşekkürler, ya siz?

Eşiniz nasıl?

Yarın görüşürüz

Güle güle

Temel Sorular

What?

Who?

How?

Why?

Where?

How much?

How many?

When?

Which?

How far?

How can i get there?

How long?

What must I do?

Where can I find .......?

Where can I get .......?

What's the matter?

How are you?

What would you like?

Do you have .......?

Can you help me?

Can I help you?

Can you tell me?

Can you show me .....?

Ne?

Kim?

Nasıl?

Neden?

Nerede?

Ne Kadar?

Kaç Tane?

Ne Zaman?

Hangi?

Ne Kadar Uzaklıkta?

Oraya Nasıl Gidebilirim?

Ne Kadar Zamandır?

Ne yapmalıyım?

Nerede.......bulabilirim?

Nerede.......alabilirim?

Sorun nedir?

Nasılsınız?

Ne istiyorsunuz?

Sizde ......... var mı?

Bana yardım eder misiniz?

Size yardım edebilir miyim?

Bana söyleyebilir misiniz?

Bana........ gösterebilir misiniz?

Dil Sorunları

Do you speak English?

Does anybody here speak English?

I don't speak English.

Do you understeand?

I understand.

I don't understand.

I don't know.

Please, speak more slowly.

I can understand, if you speak more slowly.

Could you spell it?

Please write it down.

What does that mean in English?

What do you call in English?

Can you translate this for me?

İngilizce biliyor musunuz?

Burada birisi İngilizce biliyor mu?

İngilizce bilmiyorum.

Anlıyor musunuz?

Anlıyorum.

Anlamıyorum.

Bilmiyorum.

Lütfen daha yavaş konuşun.

Daha yavaş konuşursanız anlayabilirim.

Heceler misiniz?

Onu yazar mısınız?

O İngilizce'de ne anlama gelir?

İngilizce'de buna ne denir?

Bunu bana tercüme edebilir misiniz?

Yol Tarif Etme

Bu adrese git-mek istiyorum.

Marmaris'e git-mek istiyorum.

Tren istasyonu-na gitmek istiyorum.

Tuvalet nerede?

Otobüs durağı nerede?

Otel adresim budur.

Sola dönünüz.

En kestirme yol burası.

Üçüncü caddeden sola dönünüz.

Biraz ilerleyiniz, sağa dönünüz.

Köprüden geçince sağa dönünüz.

Sonra bir daha sorunuz.

Oraya otobüsle gidebilirsiniz.

Karşıda.

Üçüncü sokak.

Birinci cadde.

Çok yakın.

Meydan.

Üçüncü bina.

Biraz uzak.

Sultanahmet'e ne taraftan gidebiliriz?

Lütfen bana haritada yolu gösterirmisiniz?

Şile buraya ne kadar uzakta?

Afedersiniz, Ayasofya'ya gi-den yol bu mu?

Bu yol tek yönlü mü?

Doğru yolda mıyım?

İzmit'e giden yola nasıl çıkabilirim?

Sakarya'ya kadar dosdoğru gidin.

Yüz metre ilerden sola dönün.

Yanlış yolda-sınız, sekiz kilometre kadar geri gidin.

Bu bölgenin yol haritası var mı?


Nerede ... bulabilirim?

Buraya ne ka-dar uzaklıkta ?

Oraya nasıl giderim ?

En yakın....?

I want to go to this address.

I want to go to Marmaris.

I want to go to the train station.

Where's the toilet?

Where's the bus stop?

This is my hotel address.

Turn left.

This is the shortcut.

Turn left at the third street.

Walk a little, then turn right.

After crossing the bridge turn right.

Later ask again.

You can go there by bus.

It's across the street.

The third street.

The first street.

It's very near.

Square.

The third building.

It's a little far.

How can I go to Sultanahmet?

Can you show me the way on the map?

How far is Şile from here?

Excuse me, is this the way to Ayasofya?

Is this a one way street?

Am I on the right way?

How can I get to the road to İzmit?

Go straight ahead until Sakarya.

Turn left after 100 meters.

You are on the wrong way, go back for 8 km.

Do you have a map of this area?

Where can I find ?

How far is it ?

How do I get there?

The closest....?

Saat Sorma

What time is it?

It is five past eight

It is half past ten

It is a guater past nine

It is twenty to two

It is a guater to five

pm

am

Saat kaç?

08:05

10:30

09:15

01:40

04:45

Öğleden sonra

Öğleden önce

Soru Sorma

What?

Where?

When?

Who?

Whom?

From whom?

With whom?

Whose?

Which?

How?

Why?

How many?

How much?

How long?

How far?

Ne?

Nerede, nereye?

Ne zaman?

Kim?

Kime, kimi?

Kimden?

Kiminle?

Kimin?

Hangi?

Nasıl?

Neden?

kaç tane, ne kadar, kaç(sayılabilenler için)

kaç tane, ne kadar, kaç(sayılamayanlar için)

Ne kadar?(zaman)

Ne kadar?(mesafe)

Renkler

Red

Kırmızı

Blue

Mavi

Orange

Turuncu

Green

Yeşil

Purple

Mor

Pink

Pembe

Black

Siyah

Brown

Kahverengi

Yellow

Sarı

Gray

Gri

Months and Days/Aylar ve Günler

January

February

March

April

May

June

July

August

September

October

November

December

Ocak

Şubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haziran

Temmuz

Ağustos

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

Monday

Tuesday

Wednesday

Thursday

Friday

Saturday

Sunday

Pazartesi

Salı

Çarşamba

Perşembe

Cuma

Cumartesi

Pazar

Family/Aile

father

mother

brother

sister

step mother

step father

son

doughter

aunt

granddad

granny

nephew

niece

baba

anne

erkek kardeş

kız kardeş

üvey anne

üvey baba

erkek çoçuk

kız çocuk

teyze,hala

dede

anneanne

erkek yeğen

kız yeğen

uncle

grandmother

grandfather

cousin

father-in-law

mother-in-law

sister's husband

sister-in-law

son-in-law

grandson

twin brother

wife

husband

amca,dayı

büyük anne

büyük baba

kuzen

kayınbaba

kaynana

enişte

baldız,yenge

damat

torun

ikiz kardeş

eş-bayan

koca

Fruits/Meyvalar

Banana

Apple

Orange

Grape

cherry

Tangerine

sour cherry

pear

avocado

pineapple

strawbery

Muz

Elma

Portakal

Üzüm

Kiraz

Mandalina

Vişne

Armut

Avokado

Ananas

çilek

currant

grapefruit

fig

watermelon

melon

apricot

kiwi

mulberry

plum

raspberry

blackberry

Frenk üzümü

Greyfurt

incir

Karpuz

kavun

kayıs

kivi

Dut

Erik

ahududu

böğürtlen

Animals/Hayvanlar

butterfly

octopus

turkey

horse

bull

wolf

hen

cock

antelpe

padger

bat

beaver

gull

hawk

hedgehog

squirrel

stork

vulture

worm

wild boar

wasp

millipede

magpie

myena

grassopher

zebra

fox

kelebek

ahtapot

hindi

at

boğa

kurt

tavuk

horoz

antilop

porsuk

yarasa

kunduz

martı

şahin

kirpi

sincap

leylek

akbaba

solucan

yaban domuzu

eşekarısı

kırkayak

saksağan

sırtlan

çekirge

zebra

tilki

dog

cat

mouse

snake

elephant

lion

donkey

bear

tigger

giraffe

penguin

spider

crocodile

shark

dolphin

lizard

turtle

rabbit

bird

fish

frog

cow

monkey

insect

whale

bee

ant

köpek

kedi

fare

yılan

fil

aslan

eşek

ayı

kaplan

zırafa

penguen

örümcek

timsah

köpek balığı

yunus

kertenkele

kaplumbağa

tavşan

kuş

balık

kurbağa

inek

maymun

böcek

balina

arı

karınca

Character And Behaviour/Karakter ve Davranışlar

Arrogance

Behaviour

Character

Charm

Honesty

Jealousy

Understanding

Vanity

Excuse

Permission

Laziness

İnsolence

Joy

Cheerfulness

Patience

Spite

Obedience

Cruelty

Kindness

İnstinct

Mood

Pride

Punishment

Sadness

İmpatiance

Nastiness

Rudeness

Madness

Caution

Active

Amusing

Pretentious

Nice

Decent

Poor

Arrogant

Modest

Possesive

Obedient

Witty

Skilful

küstahlık

davranış

karakter

cazibe

dürüstlük

kıskançlık

anlayış

kibir

özür

izin

tembellik

yüzsülük

sevinç

neşe

sabır

kin

itaat

kabalık

nezaket

iç güdü

ruhi durum

gurur

ceza

üzüntü

sabırsızlık

yaramazlık

kabalık

çılgınlık

özen

aktif

eğlendirici

fiyakalı

tatlı

nazik

fakir

küstah

alçak gönüllü

hakim

itaatkar

zeki

yetenekli

Talkative

Cruel

Good

Obstinate

Terrific

Devious

Funny

Borring

Naive

Natural

Curious

Optimistic

Pessimistic

Boastful

Quiet

Wily

Bad

Shy

Strange

Sensitive

Proud

Tolerent

Clumsy

Untidy

Embarrassed

Sensible

Stupid

Angry

Mischievous

Charming

Respectable

Serious

Suprising

Lazy

İndustrious

Cheeky

Friendly

Glad

Joyful

Patient

konuşkan

kaba

iyi

inatçı

korkunç

dolandırıcı

komik

can sıkıcı

sade

doğal

meraklı

iyimser

kötümser

kendinibeğenmiş

suskun

kurnaz

kötü

utangaç

garip

duygusal

grurlu

toleranslı

görgüsüz

düzensiz

mahçup

mantıklı

aptal

kızgın

sinsi

Cazibeli

saygıdeğer

ciddi

şaşırtıcı

tembel

çalışkan

yüzsüz

arkadaşça

memnun

mutlu

sabırlı

Bazı Miktar Bildiren Kelimeler

alittle, some

very, much

enough

any

few

too much

too

more

less

biraz

çok

yeter

hiç

az

pek çok

daha

daha çok

daha az

The Present Continuous Tense/Şimdiki Zaman

1. Konuşma anında yapılan işleri anlatır. ( I am working. Çalılıyorum. ).______

2.Gelecek zaman zarfıyla gelecek zamanı anlatır. ( We are leaving next week. Gelecek hafta gidiyoruz. )

Bazı Zamanı Bildiren kelimeler

now: şimdi

Still: hala

at present: şu anda

at the moment: şu anda

Olumlu Şekli

Özne+am/is/are+fiil+ing+.....

Örnekler:

I am playing tennis now.

You are using computer at the moment

It is raining.

Olumsuz Şekli

Özne+am/is/are+not+fiil+ing

is not=isn't

are not=aren't

Örnekler

You aren't litening to music now.

Ali isn't helping his mother at the moment.

Soru Şekli

am/is/are+Özne+fiil+ing.......?

Örnekler

Are you learning English now?

Is dog eating now?

Yazım Kurlları

1.Sonunda "e" harfi olan fiiller"-ing" alırken "e" kaldırılır.

write-writing

come-coming

2.Bazı fiiller "-ing" alırken sondaki sessiz harf tekrar edilir.

run-running

sit-sitting

The Simple Past Tense/Belirli Geçmiş Zaman

Bu zaman Türkçeye -di olarak çevrilebilir. Genelde içinde bulunulan zamandan önce olup biten olayları anlatır. Ayrıca geçmişte aralıklarla yinelenmiş işleri anlatmada ve dolaylı anlatımlarda geniş zamanın yerine de kullanılır.

Bazı Zamanı Bildiren kelimeler

ago: önce

yesterday: dün

last: geçen

last week: geçen hafta

Olumlu Şekli

Özne+fiil(2.şekli)

I spent a lot of money last year.

(Geçen sene çok para harcadım.)

Osman had a ball last week.

(Osman'ın geçen hafta topu vardı.)

Olumsuz Şekli

Özne+didn't+fiil(1.şekil)

I didn't listen to news last night.

(Geçen akşam haberleri dinlemedim.)

We didn't make a cake yesterday.

(Dün kek yapmadık.)

Soru Şekli

Did+özne+fiil(1.şekli)

Did you play basketball last week?

(Geçen hafta basketbol oynadın mı?)

Did they stay at home last night?

(Geçen hafta evde mi kaldılar?)

Yazım Kurlları

1.Sonu "e" ile biten fiillere sadece "-d" takısı gelir.

arrive-arrived

smile-smiled

2.Sonu"-y" ile biten fiillerde (y kalkar)"-ied" takısı gelir. "y" den önce gelen harfin ünsüz olması gerekir.

study-studied

bury-buried

The Simple Present Tense/Geniş Zaman

Çoğunlukla Türkçede bulunan "-iyor" ekine karşılık gelir. Daha çok yinelenen işleri ve alışkanlıkları anlatır. Ayrıca Ata sözlerinde, gazete başlıklarında geçmiş zaman yerine, gelecek zaman zarfıyla geleceği anlatmakta da kullanılır.

Bazı Zamanı Bildiren kelimeler

every: her

everyday: hergün

always: daima

usually: genellikle

often: sık sık

sometimes: bazan

Olumlu Şekli

1.Kullanım

I/you/we/they+fiil

Örnekler:

I go to school every day.

You eat breakfast every morning.

2.Kullanım

He/She/it+fiil+s

Örnekler:

Hüseyin works in a factory.

A cat drinks milk.

Olumsuz Şekli

1.Kullanım

I/you/we/they+don't+fiil

Örnekler

I don't live in Adana.

They don't live in hotel.

2.Kullanım

He/She/it+doesn't+fiil

Örnekler

Ahmet doesn't study hard.

A cat doesn't fly

Soru Şekli

1.Kullanım

Do+I/You/We/They+fiil

Örnekler

Do you go to school on the school bus?

Do we watch tv at school?

2.Kullanım

Does+/He She/it+fiil

Örnekler

Does Barış go to France every year?

Does Cem write letter to Can every month?

Yazım Kurlları

1.Sonu "y" ile biten fiiller "s" takısı alırken "y"kaldırılır. "-ies" takısı getirilir. (y) den önce gelen harfin ünsüz olması gerekir.

cry-cries

study-studies

2.Sonu "ch/ss/o" ile biten fiiller "es" takısı alır.

watch-watches

go-goes

The Past Continuous Tense

Geçmişte devam etmekte olan işleri anlatırken bu zamanı kullanırız. Bu zamanı tek başına kullanabildiğimiz gibi bazı bağlaçlarla iki cümle halinde de kullanabiliriz. Aşağıdaki örneklerde göreceğiniz gibi bu zamanı 'when' bağlacı getirerek Simple past tense ile kullanabiliyoruz.

Olumlu Şekli

Özne+was/were+fiil+ing

I was studying maths all day yesterday.

(Dün bütün gün matematik çalışıyordum.)When we heard the explosion we were watching Tv.

(Patlamayı duyduğumuz zaman Tv seyrediyorduk.)

Olumsuz ŞekliÖzne+wasn't/weren't+fiil+ingI wasn't dancing all night, I was studying.(Bütün gece dans etmiyordum, ders çalışıyordum.)You weren't eating your dinner when the visitors arrived.

(Konuklar geldiğinde sen yemek yemiyordun.)

Soru Şekli

Was/were+özne+fiil+ingWas Mr. Green working in the field when you saw him?(Sen Bay Green'i gördüğün zaman o tarlada mı çalışıyordu?)Were you wearing your trousers when you went to the party?

(Partiye gittiğin zaman beyaz pantolonunu mu giymiştin?)

The Present Perfect Tense

Türkçe'de karşıtı bulunmayan bu zamanın anlaşılması yeni başlayanlar için biraz güçtür. Önemli olan Türkçe karşılığından çok bu zamanın kullanıldığı yerleri iyi bilmektir. Bu zaman iki öğeden meydana gelir. Brincisi 'have' yardımcı fiilidir. İkincisi ise fiilin üçüncü şeklidir. Düzensiz Fiilleri görmek için tıklayın. Present Perfect Tense geçmiş ile şu an arasındaki bağlantıyı göstermek için kullanılır. Eylem daha önce başlamıştır ama belirsizdir ve eylemin kendisinden çok sonucu önemlidir. Bu tense şu hallerde kullanılır;

1. Geçmişte başlamış ve şu anda devam eden eylemler.

2. Bir süredir devam eden ve tamamlanmamış eylemler.

3. Geçmişte belirsiz bir zaman diliminde yapılan eylemler.

4. Yakın geçmişte tamamlanmış eylemler.

5. Zamanı belirsiz ya da önemsiz olan eylemler.

Olumlu Şekli

(Subject + have/has + verb 3)

I have read the book.

She has watched Tv.

Olumsuz Şekli

(Subject + have not/has not+ verb 3)

You haven't played tennis.

He hasn't drunk the water.

Soru Şekli

(Have/ Has+ Subject + Verb 3)

Have you gone to London?

Has she studied English?

Olumsuz Soru Şekli

(have not/has not + subject + verb 3)

Have't we played basketball?

Hasn't he watched film?

Present Perfect Continuous Tense

Bu zaman, geçmiş bir tarihte başlayıp, konuşulan ana kadar devam etmiş ve gelecekte de devam edecek gibi görülen olayları anlatmakta kullanılır. Present continuous tense ile Present perfect continuous tense arasındaki fark, present continuous un konuştuğumuz anda devam eden bir işi anlatmakta kullanılmasıdır. Oysa, Present Perfect Continuous tense kullandığımızda, şu anda süre gelen bir şeyin ne zaman başladığını yada ne kadardır devam ettiğini bildiririz.

Bazı Zamanı Bildiren kelimeler

for two days: iki gündür

for ages: asırlardır

for seven months: yedi aydır

since bayram: bayramdan beri

since 1071: 1071 den beri

since yesterday: dünden beri

Olumlu Şekli

Özne+Have/Has+Been-fiilin 1.hali+ing

Örnekler:

I have been learning English for 5 years.

(Beş yıldır İngilizce öğreniyorum)

I have been working for two hours.

(İki saattir çalışıyorum)

Olumsuz Şekli

Özne+Have not/Has not+Been fiil+ing

have not=haven't

has not=hasn't

Örnekler

I haven't been playing game for very long.

(Uzun zamandır oyun oynamıyorum)

Soru Şekli

Has/have+özne+been+fiil+ing

Örnek

What has Ayşe been doing since morning?

(Ayşe sabahtan beri ne yapıyor?)

Haven't/hasn't+özne+been+fiil+ing

Örnek

Haven't you been watching TV for an hour?

(Bir saattir televizyon izlemiyor musun?)

The Past Perfect Tense/-Mişli Geçmiş Zaman

Türkçeye -mişli geçmiş zaman olarak çevrilebilir. Geçmişte yapılmış iki işten daha önce yapılmış olan olayları ve geçmişte belli bir ana dek sürmüş işleri anlatmakta kullanılır. Ayrıca dolaylı anlatımlarda da kullanılır. Ör. Bora said he had played tennis. (Bora tenis oynadığını söyledi)

Olumlu Şekli

Özne+had+fiilin 3.hali

I had been heped
(Yardım edilmiştim)

It had been helped
(Yardım edilmişti)

Olumsuz Şekli

Özne+had not+fiilin 3. hali

I hadn't been helped
(Yardım edilmemiştim)

We hadn't been helped
(Yardım edilmemiştik)

Soru Şekli

Had+Özne+fiilin 3.hali

Had I been helped?
(Yardım edilmiş miydim?)

Had you been helped?
(Yardım edilmiş miydiniz?)

Olumsuz Soru Şekli

Had not+Özne+fiilin 3 hali

Had I not been helped?
(Yardım edilmemiş miydim?)

Had you not been helped?
(Yardım edilmemiş miydiniz?)

Active Form

Subject+had+verb 3

She told me his name after he had left.
(Ayrıldıktan sonra ismini bana söylemişti)

They thanked me for What I had done.
(Yaptıklarım için bana teşekkür ettiler)

Passive Form

Subject+had+been+verb 3

When we arrived in İzmir, all the shops had been closed.
(İzmir'e vardığımızda, tüm dükkanlar kapatılmıştı)

In five months, the house had not been repaired still.
(Beş ay içinde, ev hala tamir edilmemişti

The Future Tense/Gelecek Zaman

İngilizcede geleceği anlatmak için will ve be going to kullanılır. Be going to önceden tasarlanmış ve yapmaya karar vermilmiş olayları anlatmakta kullanılır. Will ise önceden tasarlanmadan yapılan işleri anlatır.

Bazı Zamanı Bildiren kelimeler

tomorrow: yarın

next...: gelecek

next week: gelecek hafta

later: daha sonra

soon: çok geçmeden

in a few minutes: bir iki dakikya kadar

Olumlu Şekli (going to)

Özne+am/is/are+going to +fiil

I am going to buy a toy next week.

I am going to play tennis tomorrow.

Olumlu Şekli (will)

Özne+will+fiil

I will take an aspirin.

He will lock the door before leaving.

Olumsuz Şekli(going to)

Özne+am/is/are+not+going to+fiil

I am not going to learn Japanese next year.

He isn't going to ask question.

Olumsuz Şekli(will)

Özne+won't+fiil

I won't call you again.

They won't come to Turkey this year, they haven't got enough money.

Soru Şekli(going to)

Am/is/are+özne+going to+fiil

Are you going to play basketball this year?

Is the teacher going to give a test next lesson?

Soru Şekli(wiil)

"will" Başa gelir.

Will Can buy a jacket for him?

Will the teacher leave as soon?

Compertive and Superlative

Comparative Yaparken(Karşılaştırma)

a- Sıfatların sonuna '-er' than ya da

b- Bazı sıfatların başına more(daha çok)/less(daha az) than getirilir.

Örnekler

long-longer (uzun-daha uzun)

short-shorter (kısa-daha kısa)

beautiful-more beautiful (güzel-daha güzel)

A bear is big. (Ayı büyük)

A camel is bigger than a bear. (Deve ayıdan daha büyük)

Superlative Yaparken (Üstünlük)

a- Sıftların sonuna 'est' ya da

b- Bazı sıfatların başına the most/the least getirilir.

Örnekler

long-the longest (uzun-en uzun)

short-shortest (kısa-en kısa)

the most beautiful-en güzel

the least beautiful-en az güzel

Used to

'

Used to' geçmişe ilişkin alışkanlık ifade eder ve bu geçmiş hareket veya durumun şimdi devam etmediğini vurgular.

Örnekler

Olumlu

Serap used to work for the government.

Serap hükümette çalışırdı.

Olumsuz

There didn't use to be any duck in Lake Gölbaşı.

Gölbaşı gölünde hiç ördek yoktu.

Soru

Did there use to be a building here?

Burada bina var mıydı?


Too/Enough

-Too

too+sıfat

too: çok fazla,aşırı
too big: çok büyük
too expensive: çok pahalı
too far: çok uzak

Örnekler:

A: I can't read.

A: It is too dark to read.

(Okunmayacak kadar karanlık.)

A: Let's go to the cinema now.

B: No, we can't.

A: Why not?

B: It is too late to go.

(Gidilmeyecek kadar geç.)

-Enough

sıfat+enough

enough: yeteri kadar
tall enough: yeteri kadar uzun boylu
cheap enough: yeteri kadar ucuz
beautiful enough: yeteri kadar güzel

Örnekler:

A: Can your brother talk?

B: Yes. He is old enough to talk.

(Konuşabilecek kadar büyüdü.)

A: Shall we buy this car, Dad?

B: No, we can't buy it.

A: Why?

B: I am not rich enough to buy it.

(Onu alacak kadar zengin değilim.)

Should/Shouldn't

"Should ve shouldn't" u öneri vermek için kullanırız.

Örnek Diyalog

A: I am very late this morning.

(Bu sabah çok geç kaldım.)

B: You should run.

(Koşsan iyi olur.) veya

You shouldn't walk to day.

(Bu gün yürümezsen iyi olur.)

A: My English marks are low this year.

(Bu yıl İngizice notlarım düşük.)

B: You should study harder.

(Daha çok çalışmlısın.) veya

You shouldn't watch Tv so much.

(Bu kadar çok televizyon seyretmesen iyi olur.)


Conditionals (if clauses) / Koşul Cümleleri

Zero Conditionals

We use 0 conditionals to describe rules and scientific facts.
Sıfırıncı tür şart cümlelerini kuralları ve bilimsel gerçekleri anlatmak için kullanırız.

if tümceciği + simple present tense, simple present tense

Example:
If you freeze water, it turns the ice. / Eğer suyu dondurursan buza gönüşür.

First Conditionals

We use first conditionals to talk about possible future events.
Birinci tür şart cümlelerini geçekleşme olasılığı yüksek olaylar için kullanırız.

if tümceciği + simple present tense, will + V1

Example:
If he runs, he will get there in time. / Eğer koşarsa oraya zamanında varır.

Second Conditionals

We use second conditionals to talk about impossible or imagined events in the future.
İkinci tür şart cümlelerini gerçek olmayan ve varsayıma dayalı olaylar anlatmak için kullanırız.

if tümceciği + simple past tense, would+ V1 / could + V1 / might + V1

Example:
If i were you i would study for the university exam again. / Eğer senin yerinde olsam üniversite sınavı için tekrar çalışırdım.

Third Conditionals

We use second conditionals to talk about a condition in the past that did not happen.
Üçüncü tür şart cümlelerini geçmişteki gerçekleşmemiş durumları anlatmak için kullanırız. Durum konuşulduğunda artık iş işten geçmiştir.

if tümceciği + past perfect, would have+ V3

Example:
If i had gone to the school i would have learnt how to read. / Okula gitseydim okumayı öğrenirdim.


Bazı Miktar Bildiren Kelimeler

alittle, some

very, much

enough

any

few

too much

too

more

less

biraz

çok

yeter

hiç

az

pek çok

daha

daha çok

daha az

Some Opposites/Bazı Karşıt Anlamlılar

big-small

quick-slow

hot-cold

full-empty

easy-difficult

heavy-light

open-shut

right-wrong

old-new

old-young

büyük-küçük

çabuk-yavaş

sıcak-soğuk

dolu-boş

kolay-zor

ağır-hafif

açık-kapalı

doğru-yanlış

eski-yeni

ihtiyar-genç

next-last

beautiful-ugly

free-occupied

good-bad

better-worse

early-late

cheap-expensive

near-far

here-there

gelecek-son

güzel-çirkin

serbest-meşgul

iyi-kötü

daha iyi-daha kötü

erken-geç

ucuz-pahalı

yakın-uzak

burada-orada

Atatürk's Life/Atatürk'ün Hayatı

He was born in 1881 (probably in the spring) in Salonica, then an Ottoman city, now in Greece. His father Ali Riza, a customs official turned lumber merchant, died when Mustafa was still a boy. His mother Zubeyde, a devout and strong-willed woman, raised him and his sister. First enrolled in a traditional religious school, he soon switched to a modern school. In 1893, he entered a military high school where his mathematics teacher gave him the second name Kemal (meaning perfection) in recognition of young Mustafa's superior achievement. He was thereafter known as Mustafa Kemal.

In 1905, Mustafa Kemal graduated from the War Academy in Istanbul with the rank of Staff Captain. Posted in Damascus, he started with several colleagues, a clandestine society called "Homeland and Freedom" to fight against the Sultan's despotism. In 1908 he helped the group of officers who toppled the Sultan. Mustafa Kemal's career flourished as he won his heroism in the far corners of the Ottoman Empire, including Albania and Tripoli. He also briefly served as a staff officer in Salonica and Istanbul and as a military attache in Sofia.

In 1915, when Dardanelles campaign was launched, Colonel Mustafa Kemal became a national hero by winning successive victories and finally repelling the invaders. Promoted to general in 1916, at age 35, he liberated two major provinces in eastern Turkey that year. In the next two years, he served as commander of several Ottoman armies in Palestine, Aleppo, and elsewhere, achieving another major victory by stopping the enemy advance at Aleppo.

On May 19, 1919, Mustafa Kemal Pasha landed in the Black Sea port of Samsun to start the War of Independence. In defiance of the Sultan's government, he rallied a liberation army in Anatolia and convened the Congress of Erzurum and Sivas which established the basis for the new national effort under his leadership. On April 23, 1920, the Grand National Assembly was inaugurated. Mustafa Kemal Pasha was elected to its Presidency.
Fighting on many fronts, he led his forces to victory against rebels and invading armies. Following the Turkish triumph at the two major battles at Inonu in Western Turkey, the Grand National Assembly conferred on Mustafa Kemal Pasha the title of Commander-in-Chief with the rank of Marshal. At the end of August 1922, the Turkish armies won their ultimate victory. Within a few weeks, the Turkish mainland was completely liberated, the armistice signed, and the rule of the Ottoman dynasty abolished.

In July 1923, the national government signed the Lausanne Treaty with Great Britain, France, Greece, Italy, and others. In mid-October, Ankara became the capital of the new Turkish State. On October 29, the Republic was proclaimed and Mustafa Kemal Pasha was unanimously elected President of the Republic.

Atatürk married Latife Usakligil in early 1923. The marriage ended in divorce in 1925.
The account of Atatürk's fifteen year Presidency is a saga of dramatic modernization. With indefatigable determination, he created a new political and legal system, abolished the Caliphate and made both government and education secular, gave equal rights to women, changed the alphabet and the attire, and advanced the arts and the sciences, agriculture and industry.

In 1934, when the surname law was adopted, the national parliament gave him the name "Atatürk" (Father of the Turks).

On November 10, 1938, following an illness of a few months, the national liberator and the Father of modern Turkey died. But his legacy to his people and to the world endures.