', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: 11/18/07

18 Kasım 2007 Pazar

İYİ BİR ÖĞRETMENİN ÖZELLİKLERİ

İYİ BİR ÖĞRETMENİN ÖZELLİKLERİ
(Öğrenci nasıl bir öğretmen istiyor?)

1. Çocuk ruhundan ve psikolojisinden anlamalı,
2. Her hareketiyle öğrencilere örnek olmalı,
3. Öğretimden çok eğitime yer vermeli, Etkileyici ve akıllı konuşmalı,
4. Etkileyici ve akıllı konuşmalı,
5. Yazısı okunaklı olmalı,
6. Çağdaş, sosyal, güncel olmalı
7. Öğretmeyi seven, öğrenmeyi sevdiren bir kişi olmalı,
8. Öğrencisiyle uyum içinde, tatlı sert olmalı
9. Olaylara zaman zaman öğrenci gözüyle bakabilmeli,
10. Öğrencilere her zaman kendi çocuğuymuş gibi yaklaşabilmeli,
11. Öğrencilere önyargısız yaklaşabilmeli,
12. Yapmacık tavırlardan uzak, sevecen anlayışlı olmalı,
13. Öncelikle işini çok sevmeli,
14. Öğrenci velileri ile iyi diyalog kurmalı,
15. Öğrenciler arasında her ne şekilde olursa olsun ayırım yapmadan eşit davranabilmeli,
16. Düşünce özgürlüğünden yana olmalı,
17. Öğretmenlik yaptığı okulun adını en iyi şekilde temsil edebilmeli,
18. Öğrencilerini başkalarının yanında korumalı,
19. Disiplinli ve yönetici olmalı,
20. Ders dışında öğrencileriyle ilgilenmeli
21. Notu bir silah olarak kullanmamalı,
22. Öğrencilerinin kişiliklerine yönelik onur kırıcı sözler söylememeli,
23. Bağırıp çağırmadan sorunları konuşarak halletmeli,
24. Sabırlı ve toleranslı olmalı,
25. Öğrencilere ilk olarak doğruluğu ve dürüstlüğü öğretmeli,
26. Öğrencilerini başarılı olabileceğine inandırmalı ve güven duygusu verebilmeli,
27. Dış görünüşe önem vermeli,
28. Öğrencilerini şefkatle severek onun duygularını paylaşabilmeli,
29. Ders kitapları dışında günlük hayattan örnekler verebilmeli,
30. Her zaman güler yüzlü olabilmeli,
31. Kendi şahsi olaylarını öğrencilere aktarmamalı,
32. Öğrencilerini ders çalışmaya teşvik edici olmalı.

TÜRKİYE’DE KAMU YÖNETİMİ YAPISI VE SORUNLARI

TÜRKİYE’DE KAMU YÖNETİMİ YAPISI VE SORUNLARI

Ø Türk kamu yönetimine bakıldığında her ülkede olduğu gibi iki seviyede örgütlendiği görülmektedir; merkezi ve yerel. Ancak Türkiye’deki yönetim yapısı aşırı merkeziyetçi bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü merkezi yönetimle yerel yönetim arasındaki görev, yetki ve hizmet dağılımına baktığımızda Türkiye’de kamu hizmetlerinin çoğunu merkezi yönetim yürütmektedir. Sağlık, konut, eğitim, güvenlik, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler v.b. Halbuki dünyanın bir çok ülkesinde bu hizmetlerin çoğu yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilmektedir.

Ø Yerel yönetim denince Türkiye’de ilk akla gelen coğrafi açıdan belediyeler, il özel idareleri ve köylerdir. İşlevsel açıdan ise üniversiteler ve TRT gibi kurumlardır. Normalde yerel yönetimlerin özerk bir yapıya sahip olduğu, organlarının seçimle geldiği ve merkezi yönetimle organik bağlarının olmadığı bilinmektedir. Ancak bunların merkezi yönetimin ya vesayetinde ve kontrolünde ya da atamalar yoluyla dolaylı bağlılık olduğu söylenebilir. Özellikle üniversite rektörlerinin ve TRT genel müdürünün atanmasında son adım merkezi yönetim tarafından yerine getirilir. Belediyelerde ise özellikle valilerin vesayet denetimi dediğimiz ve yıllık mali denetim şeklinde karşımıza çıkan uygulamalar söz konusudur. Ya da hakkında iddialar çıkan ve görevden el çektirmeyi gerektiren durumlarda seçimle gelmiş ve merkezle organik bağı olmayan belediye başkanını İçişleri Bakanı görevden alabilir. Dolayısıyla yerel yönetimler üzerinde merkezi yönetimin önemli bir denetim mekanizması vardır.

Ø Gerçekten 1961 Anayasası (m.112) olsun, 1982 Anayasası (m.123) olsun “idarenin esasları” kenar başlığı altında “İdare kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.İdarenin kuruluş ve görevleri merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur.” İlkeleriyle Türkiye’de ancak devlet idaresi, mahalli idareler ve kamu kurumları olmak üzere üç tür teşkilat olabileceğini kabul etmiştir. Bundan başka merkezi idare kuruluşunun ülke üzerindeki örgütlerinin il, ilçe ve bucak bölümlerine ayrıldığı (1961 A.m.115) ya da illerin “diğer kademeli bölümler” den (1982 A.m.126) oluştuğu belirlenmiştir. Yerel yönetimler ise il, belediye ve köy çeşitlerinden ibaret olmak üzere saptanmıştır. Anayasalar ayrıca devlet üniversitelerini “özerk” ve Devlet Radyo ve Televizyon İdaresini “tarafsız “ kamu tüzelkişileri diye nitelemekle beraber, bunlar aslında birer kamu kurumundan başka bir şey değildir. Türkiye idaresinde bu üç tür teşkilattan başka bir örgüt biçimine yer verilmemiştir. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın genel idare içinde ayrı ve farklı bir konumda tutulmak istendiği söylenebilir. B itibarla, Türkiye İdaresi birimlerinin tür ve çeşitleri sayılı ve sınırlı olarak anayasalarla saptanmış demektir.

Ø 1961 ve 1982 Anayasaları rejiminde özerk üniversitelerin özellikle bütçe ve kesin hesap kanunlarının TBMM’de görüşülmesi sırasında Milli Eğitim Bakanları sorulara muhatap olmaktan kaçınmaya çalışmışlardır. Bu bakımdan 1982 anayasasını çıkaranların merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki denetim aracı “idari vesayet yetkisini” kanunlarda bile geçmesine yer ve gerek olmayan biçimde ayrıntısıyla tanımlayıp düzenlemek ihtiyacını duymaları gerçekten ilginç ve anlamlıdır.

Ø Lütfü DURAN’a göre; 1961 ve 1982 Anayasalarının “kamu kurumu” diye nitelendirdiği meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları ile 1980 askeri yönetiminin daha önce çıkardığı bir kanunla devletleştirdiği Atatürk’ün özel statüler içinde kurmuş olduğu Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu 1982 Anayasasının tek bir kamu tüzelkişiliği’nde topladığı ‘Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’ bir ölçüde “özerk” olmakla beraber Bağımsız İdari Otoriteleri kategorisinden sayılamaz.

Ø Kamu yönetimindeki diğer bir teknik sorun ise Anayasadaki “idarenin bütünlüğü” ilkesi karşısında özerk kurumların konumunun belirlenmesinden kaynaklanmaktadır. Anayasamıza göre “İdare kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.” Yargı organları da bu ilkeden bazı hukuki sonuçlar çıkarmakta; bağımsız çalışmasına olanak verecek hukuki statüye sahip kimi kuruluşları da bu bütünlük içinde ele almaktadırlar. Örneğin, Danıştay bir kararında T.C. Merkez Bankası ile ilgili olarak “Anayasa’nın ….idarenin bütünlüğü ilkesi, Merkez Bankasına tanına bağımsızlık ve onun Başkanı için öngörülen teminat hükümlerinin, Merkez Bankasını genel idare bünyesi dışında Devlete yabancı bir organ olarak kabulüne olanak vermediğinden…” demektedir. Öğretide, bağımsız idari otoritelerin yasalarında “ilişkili” bakanlığın öngörülmüş olması, “bu kurumlar açısından idarenin bütünlüğünün sağlandığı anlamına gelir”

Ø Yargı organlarımızın bağımsız idari otoriteleri, hizmet yerinden yönetim kuruluşları olan kamu kurumları ile aynı statüye soktukları görülmektedir. Benzer yaklaşım idari hukuku öğretisinde de gözlenmektedir. (Danıştay da SPK için “tüzel kişiliği haiz kamu kuruluşu “ ve “kamu kurumu” deyimlerini kullanmaktadır. 10.D; 25.11.1996, E.995/6027-K.996/7741)

Ø Bağımsız idari otoritelerin anayasal düzenleme konusu yapılmamış olmaları bunların varlık ve yetkilerine gölge düşürmese de, anayasal düzenleme konusu yapılmaları bunlara ayrı bir güç katabilir. Bir başka deyişle, anayasal bir kurum olarak düzenlenmeleri onları siyasal değişikliklerin sonuçlarından koruyabilir ve onlara gelecekleri açısından bir güvence sağlayabilir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin bir kararında, “TRT Kurumu, Anayasamızın 133’üncü maddesinde ifadesini bulan, özerk, tarafsız bir (Anayasa Kurumu), RTÜK Başkanlığı ise, kendi özel kanunu ile kurulmuş anayasal kurum mahiyetine haiz olmayan bir müessesedir. Anayasal bir kurum olmayan ve bu anlamda özerkliği de bulunmayan RTÜK’ü Anayasaya özel bir yeri olan TRT kurumu genel müdürünün görevine son verilmesi anlamına gelen bir işlem tesisinde yetkili kılmak, normlar hiyerarşisi açısından da tartışmasız kabul edilmesi gereken bir husustur” ifadesi bu açıdan düşündürücüdür.

KAMU YÖNETİMİ REFORMU YASA TASARISINDA DÜZENLENEN YENİLİKLER:

Yeni reform yasa tasarısıyla yapılan değişiklikler aşağıdaki şekilde özetlenebilir.

· Merkezi idarenin görevleri ciddi biçimde kısıtlanmıştır; eğitim ve sağlık başta olmak üzere, birçok görev, yerel yönetimlere devredilmiştir. Merkezi idarenin görevleri yalnızca sıralanıp belirtilenler iken, diğer tüm görevlerin yerel yönetimlere ait olduğu ifade edilmiştir. Taşra teşkilatları kaldırılarak, personeli, malvarlığı ve görevleri il özel idarelerine devredilecek olan bakanlıklar şunlardır: Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Milli Eğitim ve Spor Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığı, Sanayi ve ticaret Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Orman ve Çevre Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı, Ayrıca, çeşitli genel müdürlükler tasfiye edilmekte, bu kuruluşların varlıkları ve personeli yerel yönetimlere devredilmektedir.

· Yerel yönetimlere, kendi personelini alma yetkisi verilmektedir.

· Merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki vesayet yetkisi kaldırılmaktadır.

· Yerel yönetimlerin mali kaynakları artırılmakta ve ayrıca kendilerinin vergi alma hakkı tanınmaktadır.

· Yerel yönetimlerin kendi aralarında bölgesel birlikler kurmaları mümkün kılınmaktadır.

· İl özel idaresinin başında günümüzde vali varken, öngörülen çok güçlü ve yetkili il özel idaresi yapısında işin başında il özel idaresi meclis başkanı getirilmektedir.

· Hazineye ve kamu kurum ve kuruluşlarına ait olup kullanılmayan araziler bedelsiz olarak belediyelere devredilmektedir.

· Belediyelerin zabıta kuvvetlerinin yetkileri artırılmaktadır; Büyükşehir belediyelerinin ve il özel idarelerinin zabıta kuvvetleri kurma izni verilmekte; il özel idarelerine özel güvenlik kuvveti oluşturma hakkı tanınmaktadır.

· Bağımsız İdari Otoriteler denilen kuruluşlar, “ilişkili kuruluşlar” olarak şu şekilde tanımlanmaktadır: “ İlişkili kuruluşlar, piyasalara ilişkin düzenleyici ve denetleyici görev yapan, kamu tüzel kişiliğini, idari ve mali özerkliği haiz, özel kanunla kurulan kuruluşlardır.”

· Her ilde, mahalli idareler ve bunlara bağlı kuruluşlar ile bu idareler tarafından kurulan birlik ve işletmelerin, gerçek ve tüzel kişilerle ilgili işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunu değerlendirmek, aralarındaki anlaşmazlıkların çözümüne yardımcı olmak üzere bir halk denetçisinin seçilmesi düzenlenmiştir.

KENDİLERİNE GÖRE ÇOCUKLARIMIZ NEDEN BAŞARISIZ OLUYORLAR?

KENDİLERİNE GÖRE ÇOCUKLARIMIZ NEDEN BAŞARISIZ OLUYORLAR?

Başarısız olan öğrencilere bunların nedenini sorduk. Öyle ilginç şeyler yazdılar ki biz bile hayret ettik. Bu çalışmamızın hem öğrencilerimize, hem anne-babalara, hem de öğretmenlerimize ışık tutacağını umuyoruz. Bütün cümleler öğrencilere aittir mümkün olduğu kadar orjinalini bozmamaya çalıştık.

ÖĞRENCİLERİN KENDİSİYLE İLGİLİ NEDENLER

· Çalışıyorum ama bir türlü anlamıyorum.

· Düzenli olarak ders çalışamıyorum.

· Derse karşı konsantre olmakta zorlanıyorum.

· Bazı derslere ilgisizim.

· Eve geç saatlerde vardığım için yorgun oluyorum.

· Oyun benim ders çalışmamı engelliyor.

· Fazla uyuduğum için derse zaman ayıramıyorum.

· Stres ders çalışmamı engelliyor.

· Bildiğimi zannedip, ders çalışmıyorum.

· Okulda yatılı okursam başarım artar.

· Not tutmayı beceremiyorum.

· Ailem okumamı istemese okula bile gitmem.

· Derse nasıl çalışacağımı tam olarak bilemiyorum.

· Kendime güvenim yok. Kendimi derslari başaracak yeterlilikte hissetmiyorum.

EV VE AİLE ORTAMI İLE İLGİLİ NEDENLER.

· Kardeşimle kavga ediyorum.

· Evde bilgisayar var çalışmamı engelliyor.

· Televizyon ders çalışmamı engelliyor.

· Eve gelen misafirler ders çalışmamı engelliyor.

· Evde bana ait bir odamın olmasını isterdim.

· Evde çok müzik dinlerim.

· Hep benden daha başarılı olanlarla karşılaştırılıyorum.

· Annemle babam geçinemiyorlar.

· Evimiz çok kalabalık, çalışamıyorum.

ÖĞRETMENİN TUTUMU VE İZLENEN YOLLA İLGİLİ NEDENLER.

· Öğretmenlerimiz derste çok sert davranıyorlar.

· Bazı öğretmenler, derslerini çok sıkıcı hale sokuyorlar.

· Öğretmenler öğrencilerine güven duymuyorlar.

· Öğretmenler bazı öğrencilerle daha yakından ilgineniyorlar.

· Deneme sınavlarının az olması sınava olan motivasyonumu azaltıyor.

· Bazı öğetmenler öğrencilerine çok kötü sözler söylüyorlar.

· Bazen öğretmenler ilgisiz davranıyorlar.

· Konular düzeyimize indirilerek anlatılmıyor.

· Anlamadığım yerleri çekiniyorum soramıyorum.

· Ödevler zamanımı çok alıyor.

Aşağıda çocuğunuzun okul başarısını arttırma adına uygulayabileceğiniz pratik öneriler sunuyoruz;

ÇOCUĞUNUZUN OKUL BAŞARISINI ARTTIRMAK İÇİN

1- Sorumluluk duygusunu artırmaya çalışın

2- Yaşına uygun yapabileceği görevler verin

3- Başarılı olmuş kişileri ona sevdirin ve örnek gösterin

4- Kendine güvenmesini sağlayın

5- Okul arkadaşları ile iyi ilişkiler kurmasını sağlayın

6- Ondan yapamayacağı şeyleri istemeyin

7- Ona yaşından ve olduğundan daha küçükmüş gibi davranmayın

8- Onun ile birlikte vakit geçirin , kendini ifade etmesini sağlayın

9- Uygun olmayan arkadaşlarını onunla konuşun

10- Madde kullanımından uzak kalmasını sağlayın

11- Ders için yeterli vakit ayırmasında ona yardımcı olun

12- Onun okul başarılarını uygun bir şekilde ödüllendirin

13- Ona her zaman cesaret verin , destekleyin

14- Başarısızlıkları İçin konuşun , onu başarıya motive edin

15- Öğretmeni ile onun hakkında sık-sık iletişime girin

16- Öğretmeninin onun hakkındaki önerilerini dikkate alın

17- Hayatta düzenli ve programlı olmasına yardımcı olun

18- Onun stres faktörlerini hesaba katın , psikolojik durumuna dikkat edin

19- Aile içi huzuru ve sevgi ortamını onun için hazırlayın

20- Anne ve baba birlikte dersleri konusunda destek olun

21- Ders çalışma harici zamanlarda dinlenmesini sağlayın

22- Onu okumaya teşvik edin,okuma alışkanlığı kazanmasına yardımcı Olun

23- Ona uygun dikkatini dağıtmayacak bir ders çalışma ortamı hazırlayın

24- Dikkatini devam ettirme konusunda eksikliği olup olmadığını kontrol edin

25- Onun kapasitesinden daha fazla beklentilere girmeyin

26- Okulu sıradan bahanelerle aksatmasına izin vermeyin, bu durumu denetleyin

27- Derslerine engel olabilecek isteklerini uygun bir şekilde sınırlayın

28- Onu ders ve sınavlar konusunda paniğe sevk etmeyin

29- Her gün düzenli ders çalışmasını sağlayın

30- Düzenli öğünler , gıda alımı ve çeşitliliğini sağlamaya çalışın

31- Onun kabiliyetlerini yönlendirin ve gelişmesini sağlayın

31- Onunla mümkün olduğu kadar nitelikli zaman geçirin

32- Uyku düzeninin bozulmamasını sağlayın

33- Hafta sonları ve yaz tatillerinde yeterince dinlenmesini sağlayın

34- Okulda yolunda gitmeyen şeylere karşı uyanık olun

35- Yaşıtları ve başkaları ile onu kıyaslamayın

36- Onun ile okul ve dersler hakkında belli aralarda durum değerlendirmesi yapın

37- Onu arkadaşları ile rekabete sürüklemeyin

38- Çok aşırı ders çalışmasını sınırlayın

39- Onun hobilerini artırın, ders dışında hobileri ile ilgilenmesini sağlayın

40- Onun her zaman için yanında olduğunuzu devamlı hissettirin

41- Küçük problemler büyümeden zamanında müdahale edin

42- Ders çalışırken belli aralarla dinlenmesini sağlayın

43- Defter ve kitaplarını düzenli ve temiz kullanmasını sağlayın

44- Kapasitesinin altında uyarı düzeyi düşük bir sınıfta ise okul ile durumunu görüşün

45- Bazı derslerde birlikte çalışarak ona destek olun

46- Çocuğunuzun görme ve işitme problemi olup olmadığını değerlendirin

47- Beklenenin çok altında başarı durumunda özel öğrenme güçlüğüne dikkat edin

48- Sportif faaliyetler ile ders dışı dinlenmesini sağlayın

49- Okul içi sosyal etkinliklerde onu cesaretlendirin

50- Aileyi etkileyen stres etkenlerinin okul başarısını düşüreceğini unutmayın

51- Anne ve babanın yalnız birinin okul konusunda desteğinin tam olarak yeterli gelmeyeceğini , her iki ebeveynin birlikte gereken önemi vermesi gerektiğini unutmayın

52- Onun zihinsel yeteneğinin ezber ve taklide göre Değil , mantık ve üretkenliğe dayalı olması konusunda yönlendirin.

MESLEK SEÇİMİNDE KARŞILAŞABİLECEĞİNİZ BAZI ANNE-BABA TUTUMLARI :

MESLEK SEÇİMİNDE KARŞILAŞABİLECEĞİNİZ BAZI ANNE-BABA TUTUMLARI :

  • “Ben olamadım sen olacaksın” : Bazı anne-babalar gerçekleştiremedikleri kendi özlemleri ve ideallerini çocuklarının gerçekleştirmesini isterler. Eğer böyle bir tavırla karşılaşıyorsanız onlarla çatışmaya girmeden kendi yetenek ve ilgilerinizi ortaya koymayı deneyin. Sizi bir mesleğe yönlendirmeleri yerine yardımcı olmalarını sağlayın. Çatışmadan kaçının, onları anlamayı deneyin. Bir mesleğe yönelme başkalarıyla yaşanacak bir çatışma alanı olmaktan çok yardımlaşılan bir süreç olduğunu unutmayın. Onların desteğini nasıl alacağınızı bulmaya çalışın. Unutmayın bu yaşadıklarınız size hayal kırıklığı değil kendinizi tanımanız ve ortaya koymanız için bir fırsat olduğunu düşünün.
  • “Komşunun çocuğu oldu ama...” : Koşularımızın, akrabalarımızın, çocukları ile hep karşılaştırılıyor olabiliriz. Anne ve babanız sizi daha başarılı görmek için böyle sözlerin sizi etkileyeceğini düşünüyor olabilir. Bu durum kendinizi yetersiz hissetmenize neden olabilir. Olumlu yönlerinizi göstermeye çalışın. Başkalarıyla kendimizi karşılaştırarak haksız rekabete girmenin veya savunmaya girmenin bir anlamı yok. Kim ne derse desin ölçüt kendiniz olmalıdır. Önemli olan kendi yeteneklerinizi ve ilgilerinizi geliştirmektir. Bunu siz kendiniz fark edin ve önemseyin. Zaman içinde anne ve babanızda görecektir. Kendinize güveniyor ve geliştirmeye çalışıyorsanız bu sizi amaçlarınıza ulaştırır. Başkaları gibi olmak, onların gittiği üniversiteye gitmek için değil; kendimiz için neyin iyi olduğuna karar verip amaçlarımızı gerçekleştirmeliyiz.
  • “Bak kardeşin .....” : Dikkatli bir gözle baktığınızda kardeşlerin birbirlerinden ne kadar çok olumlu veya olumsuz etkilendiklerini fark etmişsinizdir. “Bak kardeşin ...” diye başlayan her cümle bizi kışkırtacak, yeni kavgaları, yeni sorunları getirecektir. Anne ve babamız her çocuğu diğer bütün çocuklardan ayırarak değerlendirmeyi, iletişim kurmayı becermek zorundadırlar. Bu konuda onlara yardımcı olmak durumundayız. Bizden çok başarılı yada bizden çok daha yetenekli görünse de her insan sonuçta kendi yaşantısını çiziyor. Kardeşimizin başarılı olup olmaması, yetenekleri onu ilgilendirir. Benim için önemli olan onun benim yaşantıma, benimde onun yaşantısına engel olmamam olmalıdır. Rekabet edeceğim koskoca bir gelecek var. Üniversite sınavına kardeşimle değil yüz binlerce akranımla gireceğim. Meslek yaşantınızda , iş hayatınızda rekabet edeceğiniz başka engeller var. Önemli olan bu koşullara kendimi hazırlayıp, hazırlamadığımdır. Geleceğimi oluştururken annemin, babamın, kardeşimin desteğini almak benim kendimi daha güçlü hissetmeme katkıda bulunur. Kim olursa olsun birisi bizi bir diğeriyle rekabete sürüklememeli. Zamanımı aynı evde yaşadığım insanlarla çatışma yerine başka zevkli işlerle geçirebilirim.
  • “Ancak senin gibi bir tembel bu alanı seçer...” : Başkalarının bizi küçümsemesi, değersiz görmesi, alay etmesi bizim yaşamla mücadelemizi zayıflatır. Eğer sizin düşüncenizle başkalarının seçimi çelişiyorsa, olumlu iletişim becerilerini kullanarak konuşmayı denemeliyiz. Kendimizi zedeletmeden insanların bize değer vermelerini sağlamalıyız. Eğer seçimlerinizin doğru olduğuna eminseniz ve anne-babanızı da ikna etmeniz gerekiyorsa bunu çatışmadan becerebilmeniz gerekir. Onlara inat bir alanı veya bir mesleği seçmek değil önemli olan uygun olanı bulup savunabilmektir.
  • “Kararına güveniyorum “ : Bu tepki biçimi yaşama daha güvenle bakmanızı sağlayacaktır. “Kararına güveniyorum “ demek gencin “iyi anne-babası” olmaktan çok onun dostu/arkadaşı olmayı denemek anlamına gelir. Çocuklarında sorumluluk duygusu geliştirmek isteyen, demokratik aile ortamı yaratmaya çalışan anne-babalar çocuklarının kararlarına güvenmeyi öğrenmek zorundadırlar. Unutmayın ki günümüzde çocuğunun yanında olmayı denemeyen bir çok anne ve baba zaman içinde ilişkilerinin koptuğunu görmektedirler. Anne ve babamızın bizim kararlarımıza güvenmelerini sağlamak bizi rahatlatır. Ancak bu durum bize bütün sorumluluğun verilmesi anlamına gelir. Başarmak veya başaramamak, uygun mesleği bulmanın veya bulamamanın bütün sonuçlarını bizim yaşayacağımız anlamına gelir. Anne ve babanız sizin kararlarınıza güveniyorlarsa sorumluluk duygunuzun geliştiğini yaşama ve geleceğe daha umutla baktığınızı hissedeceksiniz.

Geri Dön

MESLEKLER HAKKINDA BİLGİ :

Gencin kendi yetenekleri ile seçmeyi düşündüğü meslek arasında ciddi bir ilişkinin bulunması gerekir. Kuzgun (1992) un belirttiğine göre: doğru ve yerinde bir seçim yapılabilmesi için bireyin kendi yetenekleri ile, ilgi duyduğu meslekler hakkında objektif ve etraflıca yapılmış incelemeler sonunda edinilmiş bilgilere sahip olması gerekir. Bazı mesleklerin gösterişli ve popüler olması bireyi etkileyebilir ve hiç de başarılı olamayacağı bir alana yöneltebilir. Sağlıklı bir meslek seçiminde, o mesleğin mensuplarının yaptıkları işler, çalışma ortamları, çalışanda aranılan nitelikler bilinmelidir. Bunlardan başka çok fazla sayıda meslek hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Kuzgun (1992) un belirttiğine göre: bu gün Uluslararası Çalışma Örgütünün Meslekler Rehberinde binden fazla mesleğin tanımı yapılmıştır. Ülkemizde de faaliyet gösteren yüzlerce meslek vardır. Bu meslekler hakkında bilgi sahibi olmanız sağlıklı karar alınabilmenizde etkili olacaktır.

Bir meslek üzerinde karar kılınması bizi bir çok yönden etkileyecektir. Örneğin :

  • Bu mesleği seçersem ileride iş bulabilecek miyim?
  • Bir meslek seçimi kişinin başarı ve başarısızlığını belirler : Bir kimse, sahip olduğu nitelikleri gerektiren ve sahip olmadığı nitelikleri gerektirmeyen işlerde daha büyük bir olasılıkla başarılı olabilir (Kuzgun, 1992).
  • Bir meslek seçimi kişinin işinden hoşlanıp hoşlanmayacağını belirler : ...iş bireyin duygusal ihtiyaçlarını karşılamıyorsa mutsuzluk başlar (Kuzgun, 1992)
  • Meslek seçimi hayatın bir çok yönünü etkiler : meslek seçiminin ikincil sonuçları vardır. Bu seçim çocuğumuzun ekonomik durumunu, nerede yaşayacağını, hatta eşini belirleyecektir. Her mesleğin kendine özgü bir yaşam biçimi vardır.

Hemen hemen bütün okulların kütüphanelerinde veya rehberlik servislerinde meslekleri tanıtan yayınlar vardır. Ayrıca meslek odaları, dernekler ile iş ve işçi bulma kurumlarında ayrıntılı bilgi bulunabilir. Ancak meslekler hakkında bilgi toplamak sizin sorumluluğunuzda olmalıdır. Gerekiyorsa anne-babanızla ilgili yerlere beraberce gidilebilir. Seçmeyi planladığımız mesleğin bir mensubu ile bizi tanıştırmalarını isteyebiliriz. Önemli olan bir meslek hakkında merak bizde olmalıdır ; durmadan meslekler hakkında bilgi vermeye çalışan rehberlik uzmanı veya öğretmenlerinizde değil. Meslekler hakkında araştırma yapmak sizin daha önce sözünü ettiğimiz mesleki olgunluğunuzu artıracaktır.

Unutmayın ki günümüzde meslek seçiminde ailenin rolü gittikçe azalmaktadır. Giderek anne ve babalar çocuklarına daha az zaman ayırmakta, uzmanlık alanları da çeşitlenmektedir. Günümüzde meslek seçiminde bir profesyonelin desteğini almak genç açısından daha etkili olacaktır. Bu nedenle okul rehberlik servislerinin çalışmalarına aktif katılmanız kararlarınızı sağlıklı almanızda size yardımcı olacaktır.

Seçilecek mesleğe uygun ilgi ve yetenek alanlarına sahip olmak gerekebilir ancak bu yeterli değildir. Eker (1990) in de belirttiği gibi seçilen meslek ve ilgi alanı arsındaki uygunluğun, ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik şartlarla bir arada değerlendirilmesi gerekmektedir. Eker in (1990) yılında yaptığı bir araştırmaya göre lise öğrencilerinin büyük bir bölümünün meslek tercihlerinde ülkenin sosyal ve ekonomik şartları konusunda gerçekçi bilgilere sahip olmadıkları gözlenmiştir. Gencin kendi koşulları ile seçeceği mesleğin koşulları ve ülke gerçekleri arasında uygun değerlendirmeyi uzmanlar ve öğretmenleri ile yapması uygun olur.

Okul rehberlik servisleri tarafından uygulanan; ilgi ve yeteneklerinizi belirlemek amacı ile geliştirilmiş bir dizi test ve gözlem aracı vardır. Ayrıca meslekleri tanıtmak amacı ile organize edilen meslek konferansları gibi bir dizi çalışma uygulamada olması gerekir. Bunlar uygulanıyor veya uygulanmıyor olabilir. Mesleklerle ilgili olarak bilinmesi gereken konular vardır. Seçilecek mesleğin mensupları başlıca yaptıkları faaliyetler nelerdir, çalışma ortamı ve çalışma koşulları nedir, iş bulma olanakları, kazanç ve meslekte ilerleme koşulları nelerdir gibi bir çok sorunun yanıtının bilinmesi gerekir.

Geri Dön

İLGİLER VE YETENEKLER :

Seçilen meslek ile ilgi ve yeteneklerinizin uyuşması gerekir. Yetenek doğuştan kalıtımla gelen gizilgüçlere eklenen bilgi ve becerilerle ilgili bir durumdur. Yetenek, eğitim yolu ile bilgi ve beceri kazanma gücünün karakteristik belirtisi sayılan özellikler bütünü olarak tanımlanmaktadır (Kuzgun, 1992). Kuzgun’ un belirttiğine göre, yetenek bir kimsenin eğitimden neler kazanabileceğini, ileride neler yapacağını değil, neler yapabileceğini gösterir (1992). Başarı ile yetenek birbirine karıştırılmamalıdır. Başarı bireyin ne yaptığını, yetenek ise neler yapabileceğini gösterir. O yüzden okuldaki başarınız sizin yeteneklerinizmiş gibi algılamak yanlış olur. Okul başarısı yetenek hakkında fikir verebilir ancak yeteneğin kendisi değildir.

Yeteneklerinizi bilmek ilerideki eğitim yaşantınız hakkında fikir verebilir. Örneğin sayısal yeteneği düşük olan bir öğrencinin mühendislik alanlarında başarılı olması zordur hatta mümkün de değildir. Günümüzde öğrencileri bir mesleğe veya üst eğitim kurumların yönlendirmeye çalışan uzmanlar, çocuğun genel ve özel yetenekleri açısından durumunu araştırırlar. Kuzgun ‘un da belirttiği gibi üniversite eğitimini sürdürebilmesi için bireyin ; sözcükler arasındaki ilişkileri görebilme, sayısal akıl yürütme ve soyut düşünme yeteneklerinden oluşan ve “Akademik yetenek” olarak adlandırılan bileşik bir gücü gereklidir (1992). Kendimizin güçlü ve zayıf yönlerimizi bilmek ve bu bilgilere göre beklentiye girmemiz gerekmektedir. Genel ve özel yeteneklerden bazıları aşağıda Kuzgun (1992) un sınıflaması ile özetlenmiştir.

  1. Sözel Yetenek :
  1. Sözel akıcılık : zengin bir sözcük dağarcığına ve çağrışım gücüne sahip olma, duygu ve düşüncelerini, değişik sözcükler kullanarak etkileyici bir biçimde ifade edebilme, akıcı bir üslupla konuşabilme ve yazabilme,orijinal ve sanat değeri taşıyan kompozisyonlar yazabilme.
  2. Sözel akıl yürütme : Sözcükler ve/veya ifadeler arasındaki benzerlik ve farkları görebilme, okuduğunu anlayabilme, düşünceleri açık ve anlaşılır bir biçimde aktarabilme.
  1. Sayısal yetenek :
  1. Hesaplama : Sayılarla dört işleme dayalı hesapları çabuk ve doğru bir şekilde yapabilme, bir işlemdeki hatayı çabucak bulabilme.
  2. Sayısal akıl yürütme : Matematik ilke ve kavramları kullanarak problemleri çözebilme, sayılar arasındaki ilişkileri görebilme.
  1. Şekil – Uzay Yeteneği :
  1. Şekil algısı : Nesnelerin, resimlerin veya geometrik şekillerin detaylarını algılama, nesneler, resimler veya şekiller arasında gölge, genişlik, boy vb. özellikler yönünden farkları görebilme.
  2. Uzay ilişkilerini görebilme : açımı verilmiş bir cismin kapalı halini görebilme veya tersini yapabilme.
  1. Renk Algısı:

Renkleri tanıma, renklerdeki benzerlikleri ve farları algılama, aynı renkteki iki cisimde ton farkını görebilme.

  1. Bellek :

Sözcükleri, sayıları, sembolleri çabucak belleme ve uzun zaman hatırda tutma.

  1. Ayrıntıyı Algılama :

Çevredeki uyarıcıları ve aralarındaki farkları çabucak ve doğru bir şekilde algılayabilme.

  1. Mekanik Yetenek :

Bir alet veya makinenin çeşitli parçaları arasındaki ilişkiyi, bir aletin işleyişindeki temel ilkeyi görebilme, onarabilme, bir şemaya göre bir aleti kurabilme.

  1. El Becerisi :

Elleri ve kolları kolaylıkla ve ustalıkla hareket ettirebilme, nesneleri kaldırma, döndürme ve yerleştirme hareketlerini çabuk ve düzgün bir biçimde yapabilme.

  1. Parmak Becerisi :

Parmakları doğru ve hızlı bir biçimde kullanarak küçük objeler üzerinde çalışma, çok ince işleri yapabilme.

  1. El – Göz İşbirliği :

Eli ve gözü birbirleriyle uyum halinde ve hızlı bir biçimde kullanabilme, ipliği iğne deliğinden geçirme gibi işleri çabuk ve doğru bir şekilde yapabilme.

Yukarıda sözü edilen yeteneklerden bazılarının sizde olduğunu bazılarının ise olmadığını fark etmişsinizdir. Sadece yeteneklerinizi bilmek mesleğe yönelmenizde de yeterli olmayacaktır. Diğer önemli unsurun, ilgilerinin de bilinmesi gerekecektir. Ancak aşağıda sözü edilecek olan ilgilerin de yeteneklerle birlikte bilinmesi yeterli değildir. Çünkü meslek seçimi sadece psikolojik özelliklerin etkisi ile değil sosyal ve ekonomik koşullarla da ilgilidir. Yetenekleri ve ilgileri bilmek bize hangi yolda yürüyebileceğimizi gösterir. Yada başka bir ifade ile neleri tercih edemeyeceğimizi gösterir. Örneğin Mekanik Yeteneği olmayan birisinin makine mühendisi olmaya çalışması anlamsızdır. Ancak sadece Mekanik yeteneğin olması da makine mühendisliği için yeterli değildir. Bu nedenle ilgi ve yetenekleri uygun yerine koymak ve değerlendirmek son derece önemlidir.

Herhangi bir anlama altında olmadığı ya da kendisine bir ödül vadedilmediği halde bir kimse kendiliğinde bazı faaliyetlere girişiyor ve bundan doyum sağlıyorsa bu kimsenin o tür faaliyetlere karşı ilgisi olduğu söylenebilir (Bacanlı, 1996). Serbest zamanlarda neler yaptığınıza bakarak kendi ilgileriniz hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Bir müzik aleti çalmaya çalışıyor iseniz müzik ilginizin veya muhtaç insanlara kendiliğinden yardımcı olmak istiyorsanız sosyal yardım ilginizin olduğunu düşünebiliriz.

Aşağıda Kuzgun (1992)‘un sınıflaması ile bazı ilgi alanları tanımlanmıştır :

  1. Temel Bilim : Fizik, kimya, biyoloji gibi bilimlerin konusunu oluşturan olayları incelemekten hoşlanma.
  2. Sosyal Bilim : Sosyoloji, antropoloji, psikoloji, tarih gibi bilimlerin konusunu oluşturan olayları incelemekten hoşlanma.
  3. Canlı Varlık : Hayvan ve bitkilerin yaşayışını incelemekten, onları yetiştirip üretmekten hoşlanma.
  4. Mekanik : Çeşitli alet ve makineleri incelemekten, onarmaktan, işletmekten, alet ve makine yapmaktan hoşlanma.
  5. İkna : Başkalarına düşünceleri aktarmaktan, belli bir amacı gerçekleştirmek için başkalarını etkilemekten hoşlanma.
  6. Ticaret : Alım satım işleri ile uğraşmaktan, ticaret yolu ile kar elde etmekten, bir malı müşteriye tanıtıp satmaktan hoşlanma.
  7. İş Ayrıntıları : Ayrıntılar üzerinde çalışmaktan, her işi günü gününe yapmaktan, her şeyi düzenli tutmaktan hoşlanma.
  8. Edebiyat : Her türlü edebi eserleri incelemekten, eleştirmekten, edebi eserler yazmaktan hoşlanma.
  9. Güzel Sanatlar : Resim, heykel gibi plastik sanatlar ve el sanatları ile ilgili eserleri incelemekten ve bu tür eserler üretmekten hoşlanma.
  10. Müzik : Bir müzik aleti çalmaktan, müzik dinlemekten ve beste yapmaktan hoşlanma.
  11. Sosyal Yardım : Hasta, yoksul ve sakat insanlara yardım etmekten ve onların sıkıntılarını azaltmaktan hoşlanma.

NE ZAMAN YETİŞKİN OLACAĞIM :

NE ZAMAN YETİŞKİN OLACAĞIM :

Gençlikten yetişkinliğe geçişin ölçütü ekonomik ve duygusal bağımsızlığın kazanılmasıdır. Ekonomik bağımsızlığı bir meslek alanına yönelip, o mesleğin eğitimini alıp bir işe yerleşmeyle elde edilirken; duygusal bağımsızlık ise anne-babaya bağımlılığın bittiği bir eş seçiminin gerçekleştiği döneme kadar sürer. Daha basit bir anlatımla eş ve iş yaşantısına girmiş bir genç için yetişkinlik başlamış demektir.

MESLEK İLE İŞ ARASINDAKİ FARK NEDİR?

Ülkemizde iş ile meslek birbirine karıştırılmaktadır. Meslek (career) iş (Jap) birbirinden farklı kavramlardır. Bacanlı nın yaptığı tanıma göre “meslek , bir kimsenin hayatını kazanmak için yaptığı, kuralları toplumca belirlenmiş ve belli bir eğitimle kazanılan sistemli etkinlikler bütünüdür. Meslek , belli bir tür alanda etkinlikte bulunabilme gücüdür” (1996). İş ise ; belli bir işyerinde sürdürülen benzer etkinlikler grubudur. Bacanlı ya göre bir kimsenin mesleği olabilir, ama işi olmayabilir. Bir işin olması da bireyin mesleği olduğu anlamına gelmez. Günümüz dünyasında önemli olan bireyin meslek sahibi olmasıdır. Geleceğin dünyası meslek sahibi olan insanlarca belirlenecektir. O yüzden bir iş sahibi olmanız önemlidir ancak meslek sahibi olmanız daha da önemlidir.

MESLEK TERCİHİ NASIL OLUR ?

Bazı meslek psikologları, meslek seçiminin tek ve kesin bir karardan çok, süreç içerisinde oluştuğunu ifade etmişlerdir. Bu süreci bireyin bilinçdışı gereksinmelerinden, yaşamdan beklentilerine kadar bir çok etken belirleyecektir. Bu nedenle kendinizi tanımanız ve size açık meslekler ile yaşam koşullarının farkında olmanız gerekir. Ülkemizde okul rehberlik servisleri, öğrencilerin özelliklerini belirleyen çeşitli araçlar kullanırlar. Bu test ve tekniklerin sizinle ilgili verileri ile, kendi yaşantınızı karşılaştırmanız ve gerçekçi bir benlik tasarımına ulaşmanız gerekmektedir. Kendiniz ve ülkemizin size sunduğu olanakları bilmeniz meslek seçiminde hangi yolda yürüyeceğinizi gösterecektir. Bireyin kendi gerçekleri ile ülkenin ona sunduğu gerçekler bir biçimde uyuşması gerekir. Yoksa ileride hiçte istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir.

Kendi kendinize (ben kimim diye) sorduğunuzda, verebileceğiniz yanıtları ( örneğin: ben öğrenciyim, ben matematikten başarılıyım, ben insanlara yardım etmeyi seviyorum, ben diğer insanlarla birlikte çalışmayı seviyorum veya ben açık alanda çalışmayı isterim gibi) gözden geçirdiğinizde kendi benliğinizin farkına varmaya başlarsınız. Meslek seçiminde önemli olan kendinizle ilgili bu bilgiler ile ülkenin koşulları arasında bağ kurabilmektir. Kendinizi tanımadan gerçek dışı hedefler kurgulamaya başladığınızda sizi hayal kırıklıkları bekleyecektir. Sayısal derslerde yeteneği düşük birisinin "doktor" olma hayali veya bedensel avantajları olmayan birisinin "subay" olma amaçları hedefine ulaşmayacaktır. Ülkenin veya çevrenin olanakları derken size açık olan meslek alanları ile olanaklardan söz ediyoruz. Örneğin, bu gün ülkemizde sınırlı sayıda öğrencinin yüksek öğretim imkanına sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Üniversite sınavını kazanma şansı olmayan bir kişinin, yüksek öğrenim gerektiren ve ciddi bir puanla kazanılabilen bir programı (mesleği) tercih etmesi gerçekçi bir durum değildir. Ben neyi yaparsam mutlu, başarılı olurum ve bunu yapabilecek olanaklarım var mı?

Genel lise de okuyan bir öğrencinin bir mesleğe yönelebilmesi için başlangıç belki de, meslek alanının belirlenmesidir. Meslek alanı, Bacanlı ya göre, benzer etkinlikleri içeren mesleklerin oluşturduğu grup olarak nitelendirilmektedir. Örneğin, hemşirelik ve doktorluk aynı alandan mesleklerdir (1996). Gündüz öğrenimi yapan genel liselerde, öğrenci ikinci sınıfta bir alana yönelir. Bu alan aslında bir meslek alanının karşılığıdır. Örneğin Fen Bilimleri Alanını tercih eden bir öğrencinin meslek alanı : mühendislik ve fen bilimlerini kapsayan meslek alanıdır. Lise 2. sınıfta Sanat Alanını tercih eden bir öğrencinin meslek alanı da sanat dünyasıyla ilgili olacaktır. Eğer bir öğrenci tesadüflere dayalı bir alan seçmişse meslek seçiminin de sağlıklı olması tesadüfe bağlı olacaktır.

MESLEK SEÇİMİ VE LİSE 2 DE ALANA YÖNELME :

Yönetmeliğin bazı esasları anlatılırken değinileceği gibi öğrencinin 10 sınıfta bir alana yönelirken ; okul müdür yardımcısının, sınıf öğretmeninin, rehber öğretmenin ve velinin görüşü alınmaktadır (Alanın belirlenmesi demek daha önce de belirtildiği gibi aynı zamanda öğrencinin meslek alnının da belirlenmesi demektir). Okul personeli sizin bir alana yönelebilmeniz için uygulamada daha çok başarı durumunuza bakacaktır. Sınıf öğretmeni ile rehberlik servisi elemanı eğer sağlıklı bir yöntem takip etmişlerse belki uygun bir alana yönelmeniz için önlem almışlardır.

Benim mesleğim ne olacak?

Nasıl karar vereceğim?

Hangi alana yönelebilirim?

Bu ve buna benzer sizinde kafanızda dolaşan bir çok soru veya sorun vardır. Bütün bu sorunları aşabilmenin başlangıcında “Bir mesleki tercihi billurlaştırma” vardır. Super (1963) a göre 14-18 yaş arasındaki öğrenciler, mesleki gelişimin Araştırma evresinin Deneme Basamağındadırlar. Bacanlı nın (1996) belirttiğine göre Deneme Basamağında üstlenilmesi gereken mesleki gelişim görevi “Bir Mesleki Tercihi Billurlaştırma”dır. Meslek kuramcılarınca lise çağı bir anlamda mesleki tercihlerin kesinleşmesi ve eyleme dönüştürülmesi için bir hazırlık ve araştırma dönemi olarak nitelendirilmiştir. Lise çağında birey hem kendi yeteneklerini, ilgilerini, kişilik özelliklerini ve beden özelliklerini tanıyacak, hem de tanıdığı ve farkına vardığı özelliklerine uygun bir alanı (İleride genel liselerde olan alanlar açıklanacaktır) ve mesleği belirleyecektir.

Sizin için önemli olan yönelmeyi düşündüğünüz mesleğe en uygun alan belirlemektir. Yeni ÖSS sısteminde her aday mezun olduğu alanla ilgili yüksek öğretim programlarını tercih ettiğinde avantajlı durumdadır. Askeri Yüksek Okullar gibi özel konumu olan yerlere gitmeyi düşünüyorsanız alan seçiminde daha da dikkatli olmanız gerekecektir. Lise 2 de ki alanlardan birisine yönelirken yönetmeliklerde belirtilen kuralların yanında :

Lise sonrası hedeflerime uygun mu?

Benim meslek alanıma uygun mu?

İlgi ve yeteneklerimi ölçen bir envanter uygulandı mı? Bu envanter sonuçları ile seçeceğim alan uyuşuyor mu?

Seçeceğim alanda başarılı olabilecek miyim?

Okul yöneticileri, öğretmenler ve anne babamla benim kararlarım uyuşuyor mu? Uyuşmuyorsa, farklı düşündüğümüz konular neler?

Yukarıda belirtilen soruların yanıtlarından eminseniz uygun alanı bulmuşsunuz demektir. Seçtiğiniz alanla ilgili kararınızın ne kadar önemli olduğunu üniversite sınavına girerken daha çok hissedeceksiniz. Eğer bir mesleğe karar vermiş iseniz uygun alanı bulmak hiçte zor değildir. Ancak bir meslek seçimi yapmamışsanız yada kararsızsanız seçeceğiniz alan yaşamınızla, yetenek ve ilgilerinizle, başarı durumunuzla çelişmemelidir. Bir meslek alanı belirleyebilmişseniz de alan seçiminizde yanılmazsınız. Ancak kendiniz hakkında gerçekçi bilgileriniz ve gelecekle ilgili ciddi planlarınız yoksa seçeceğiniz alan ileri de pişman olmanıza neden olabilir.

10 . sınıfta öğrencinin bir alana yönelmesi salt başarı durumuyla ilgili olmadığı aslında onun meslek seçimiyle ilgili olduğunu anlamak gerekir. Bazılarımızın yorumladığı gibi “çalışkanların Fen Bilimlerine , tembellerin Sosyal Bilimlere “ yöneldiği biçiminde olmaması gerekir. Başkalarının inançları ve önyargıları değil kendinizin ilgi ve yeteneklerinize ve mesleki olgunluk düzeyinize uygun olması gerekmektedir. Bir alana yönelmede ölçüt öğrencinin kendisi olmalıdır. Anne ve baba için önemli olan, toplumca “kariyeri “ yüksek olduğu belirtilen bir meslekten çok; kendinizi gerçekleştirebileceğiniz, mutlu ve başarılı olabileceğiniz bir mesleğinizin olması önemlidir. Sıradan ve işini sevmeyen bir “doktor” olacağınıza; aranan, işini iyi yapan ve başarılı bir “tezgahtar” olmak çok daha iyidir.

MESLEKÎ OLGUNLUK :

Yukarıda sözü edilen bireyin kendisini tanıması, gizilgüçlerinin farkında olması bir mesleği tercih edebilmek için yeterli değildir. Bireyin Mesleki Olgunluk Düzeyinin de yüksek olması gerekmektedir. Okul rehberlik servisleri öğrencilerin mesleki olgunluk düzeylerini yükseltmek için bir dizi çalışma yaparlar. Belli bir olgunluk düzeyine ulaşmayan bireyin meslek tercihi yapması pek de sağlıklı sonuçlar doğurmayacaktır.

Mesleki olgunluğun yeteneklerle; ilgilerini geliştirme ve ilgileriyle yeteneklerini ortaya koyma olanaklarıyla; ayrıca bu olanaklardan yararlanmayla ilişkili olduğu Super ve Bohn (1973) tarafından belirtilmiştir. Kendi mesleki olgunluk düzeyinizi geliştirmede yeteneklerinizi ve ilgilerinizi ortaya koymak için fırsat yaratmak durumundasınız. Örneğin yaz tatilinde çalışmak ; çalışmak için olanak yaratmak gibi. Burada önemli olan ilgilerin ve yeteneklerin tek başına keşfi değil, keşfedilmiş ilgi ve yeteneklerin bir biçimde ifade edilmesidir (ortaya konulmasıdır). Nerede başarılı ve mutlu nerede başarısız ve tatmin edici olmadığınızı görmeniz mesleki olgunluğunuz açısından gereklidir.

MESLEK SEÇİMİNDE SORUMLULUK KİMİN?

Mesleğin seçilmesi sorumluluğu size aittir. Bu sorumluluğu başkaları üzerine almamalıdır. Başkalarından yardım alınabilir; uzmanların, öğretmenlerin, anne ve babanızın görüşleri de önemlidir. Ancak seçimin olumlu ve olumsuz sonuçlarından en fazla kendinizin etkileneceğini unutmamak gerekir.

MESLEĞE YÖNLENDİRME :

Bir mesleğe yönlendirmeden söz ediliyorsa, iki yöntemden birisi tercih edilerek yapılıyordur. Yönlendirmenin bir biçimi olan yöneltme de biz yetişkinlerin çocuk için neyin iyi olduğunu karar verip, bir mesleğe yönlendirmemizdir. Kuşkusuz çok da iyi niyetle yapılan bir mesleğe yöneltme çocuğu dıştan kontrole alıştırdığından günümüzde önerilmemektedir. Yönelme ise meslek seçimi sorumluluğunu çocuğa bırakarak onun kendi geleceği için çaba sarf etmesini ve uygun olanı keşfetmesini öneren yaklaşımdır.

YÖNLENDİRME

YÖNELME

YÖNELTME

1. Meslek seçimi sorumluluğu çocuğa aittir.

eğiticilere aittir.

1. Meslek seçimi sorumluluğu anne-baba veya

2. İçten kontrolü geliştirir.

2. Dıştan kontrole bağımlılığı artırır.

3. Sorumluluk duygusunu geliştirir.

duygusunu geliştirir.

3. Sorumluluk duygusundan çok bağımlılık

4. Herkesin rolü belirlidir, çatışmadan çok

işbirliğine dayalıdır.

çatışmalar çıkar.

4. Anne-Baba belirler, çocuktan uyması

beklenir. İşbirliği olmadığından

Bir mesleğe yönelebilirsiniz yada başkalarının yönlendirmesine bağımlı kalabilirsiniz. Eğer kendi geleceğinize sahip çıkmak istiyor iseniz bir mesleğe yönelmeyi tercih etmeniz gerekiyor. Bu sizin uygun mesleği bulmanıza yardım edecek bir süreç olduğu gibi kendi sorunlarınız ve geleceğinize sahiplenmenizi de sağlayacaktır.

Doğal olarak, anne ve babalarınız, öğretmenleriniz ve arkadaşlarınız kendi bilgi ve deneyimlerini size aktarmaya çalışacaklardır. Onların deneyimlerinden faydalanmak gerekir ama uygun olanı keşfetmek sizin sorumluluğunuzdadır.

Süratli gelişimlerin olduğu çağımızda birey için önemli olan proje sahibi olmasıdır. Benim ilerisi için ne tür projelerim var ?, ileriyi ne ölçüde görebiliyorum? Külahlıoğlu’ nun (1997) belirttiğine göre; gençler, ilk yaşlarından itibaren proje geliştirme çabalarına sokuldukları ölçüde, yaşamlarının her aşamasında bilinçli bir uyum çabasına ve bilgi arayışına girme becerisi kazanacak; rollerini, sorumluluklarını ayırt etmeyi , yönlerini çizmeyi bileceklerdir. Yine aynı yazarın belirttiği gibi genç, projesini kendisi geliştirmelidir. Bu konuda okullarda görevli uzmanların bir dizi çalışma yürüttüklerini biliyoruz. Ancak gerek aileler, gerekse uzmanlar , gençle olan iletişimlerinde kullanacakları yöntem ona destek olma ve kendi yaşamını sorgulaması için fırsatlar yaratma biçiminde olmalıdır.Kendinizi gözleyip, zaman içinde değişen ilgileriniz ve zevkleriz olsa bile güçlü yönlerinizi ve seçimlerinizi ortaya koyabilmelisiniz.

OKUL ÖNCESİ DÖNEM

OKUL ÖNCESİ DÖNEM

Okulöncesi Dönemdeki Çocukların Genel Gelişim Özellikleri

1-2 YAŞ

Çevreyi keşfeder, dolapları, çekmeceleri açar kapar, eşyaları taşır. Manipüle edebildiği herşeyle ilgilenir

Günde 1 kez uzun bir öğle uykusuna yatar.

Kısa bir süre oyuncaklarıyla bırakılırsa kendi kendine oynar

Tüm bedenini keşfetmeye çalışır

2-3 YAŞ

Koşar, tırmanır, iter, çeker, zıplar çok aktiftir

Bacakları çarpık görünür

Elleriyle ve kaşıkla yiyebilir, bardaktan içebilir

Elbiselerinin bazılarını çıkarabilir

Cinsel organlarını keşfeder

Daha az uyur, daha kolay uyanır

Tekrarlanan günlük etkinliklere uyum sağlar ve bunlardan hoşlanır

Herşeyi kendi kendine yapmak ister

İnatçı ve kararsızdır. Sık sık fikir değiştirir

Ani duygu değişimleri ve öfke nöbetleri gösterir

Yetişkinleri taklit eder

Yaşıtlarıyla birlikte oynayamaz

Paylaşmayı, beklemeyi, vazgeçmeyi kolay beceremez

Suyla oynamayı sever

Tek sözcükler ve kısa cümleler kullanır

Devamlı hayır der. Olumsuzdur

Konuşabildiğinden daha fazlasını anlar

3-4 YAŞ

Koşar, zıplar ve tırmanır

Kendi kendine yemek yiyebilir, fincandan içebilir

Bazı şeyleri dökmeden taşıyabilir

Kendinin soyunup giydirilmesine yardımcı olabilir

Öğle uykusuna yatmayabilir fakat sessizce oynar

Yetişkinlere cevap verebilir, onaylarını ister

Onay görmediğini belirten ifadelere duyarlıdır

İşbirliğine girer, basit işler için bir yere gönderildiğinde koşarak gider

“Ben de” dönemidir. Her şeyin içinde yer almak ister

Her şeyi merak eder

Hayal gücü kuvvetlidir. Karanlıktan ve hayvanlardan korkabilir.

Hayali arkadaşları olabilir

Konuşkandır. Genellikle kısa cümleler kurar.

Bekleyebilir ama sabrı azdır

Oyuncakları sepete toplama gibi küçük sorumluluklar alabilir

Kendi kendine gayet iyi oynar fakat grup oyunlarında problemlerle karşılaşılır

Karşı cinsten ebeveyne yakınlık duyar fakat zaman zaman değiştirebilir

Kıskançtır. Özellikle yeni bir bebeğe tahammül edemez

Suçluluk duyabilir

Sürekli sızlanarak, ağlayarak ve sevgiyi garanti etmeye çalışarak duygusal açıdan güvensiz olduğunu gösterebilir

Parmak emerek, tırnak yiyerek vb davranışlarla gerginliğini azaltmaya çalışabilir

Kendini ifade etmeye çok açıktır

4-5 YAŞ

Kilo almaya ve boyu uzamaya devam eder

Hareketlerindeki koordinasyon artar

Yeme, uyuma ve dışkılama alışkanlıkları düzenlidir

Çok hareketlidir

Bir şeylere başlar ama her zaman başladığını bitirmez

Patron gibi davranır

Diğer çocuklarla oynar fakat sürekli kendini savunur ve korur

Kavgaları kısa sürer

Büyük bir filozof gibi güzel konuşur

Hikayeler anlatır ve abartır

Uygunsuz sözcükleri yerli yersiz kullanır

Heceleri bir araya getirerek anlamsız sözcükler üretmekten hoşlanır

Güler, kikirder

Her şeyi ağırdan alır oyalanır

Söylendiğinde elini yüzünü yıkar

Nasıl ve Niçin soruları sorar

Etkin bir hayal gücü vardır

Akranlarına bağımlılık gösterir