', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: 11/21/07

21 Kasım 2007 Çarşamba

ÇOCUKTA HASTALIKLAR

ÇOCUKTA HASTALIKLAR

Çoğunda hastalık nedeni, virüs cinsi mikroorganizmalardır.Aile içinde,okulda hastalık çocukların birinden diğerine kolayca bulaşır.Bu hastalıkların bazılarından aşı ile korunulur.

Ateş

Normal vücut ısısı 36-37,5(derece santigrad).Ateş büyük çocuklarda ağız veya koltukaltından;bebeklerde makattan ölçülmelidir.Termometre sağlıklı bir ölçüm için en az iki dakika bekletilmelidir. Klasik civalı termometreler yanında,elektronik göstergeli olanları ve alna yapıştırılarak ısı ölçen bantlar bulunmaktadır.Çocuğun ateşini 38 derece ölçtüysek bunu hafif yükselmiş kabul ederiz.Ateş,39 derece veya üstündeyse ve diğer bulgularda bir hastalığı düşündürüyorsa çocuğu mutlaka doktora götürmeliyiz.

Havale

Bazen,çocuklar ateşi yükseldiğinde havale geçirir.Burada ateşin nedeni çoğunlukla barsak iltihabı veya gribal infeksiyondur.Çocuklar bunların dışında,zehirlenmelerde,menejit,sara gibi beyin hastalıklarında da havale geçirebilir.

Havale geçiren çocuk yüzükoyun veya yan yatırılmalı;ağzı aşağıya doğru gelmelidir.Başı geriye atılmamalıdır.Havale nöbeti ateşe baglıysa,elbiseleri çıkarılıp ılık banyo yaptırılarak ateşi düşürülmeye çalışılmalıdır. En kısa zamanda doktora götürülmelidir.

KORUNMA

Ateş nedeniyle havale geçiren çocuğun ateşinin yükselmesi önlenmelidir.Bunun için ılık banyo ve ateş düşürücü ilaçlar uygulanır.Alkolle pansuman ,ateşin düşmesine yardımcı olmasına rağmen,yapılmamalıdır.Çünkü,deriden emilerek kan şekerinin düşmesine neden olabilir.Doktorun önerdiği ilaç varsa ihmal etmeden ve aksatmadan sürekli kullanılmalıdır.

Önemli Not

Özellikle aşağıda anlatacağımız virüslerin yol açtığı ateşli hastalıklarda,enderde olsa"Reye Sendromu" adı verilen tehlikeli bir hastalığa yol açabileceğinden,ateş düşürücü olarak asprin verilmemelidir.

Su Çiçeği

Genellikle okul çağında görülür.Virüslerin yol açtığı ateşli-döküntülü bir hastalıktır.Ateşle başlar.Önceleri,deriden hafif kabarık,kırmızı döküntüler ortaya çıkar. Daha sonra bunların ortalarında su dolu kesecikler(veziküller) oluşur.Döküntüler ilkin saçlım deride görülür,oradan gövdeye,kola ve bacaklara yayılır.Hastalık derideki bu döküntülerden havaya karışan virüslerle bulaşır.

döküntüler kabuklaşarak iyileşirler.İyileşe döküntünün yerinde hafif kahverengi lekeler kalır.Bu lekeler,daha sonra hiç bir iz bırakmadan kaybolur.Döküntülerin hepsi kabuklaştığında bulaştırıcılık dönemi geçmiştir.

Döküntüler,kaşındıklarında mikrop kapabilir.Bu durumda hastalık ağırlaşır ve lezyonlar iyileştiklerinde iz bırakırlar.

TEDAVİ

Tedavinin esasını deri bakımı oluşturur.Mikrop kapmasını önlemek içinKaşıntı giderici losyonlar ve ılık duş yararlıdır.

Korunma

Hasta çocuk,döküntülerin hepsi kabuklanıncaya kadar diğer çocuklardan ayrılmalıdır.

Kızamıkcık

Havaya öksürüklwew yayılmış kızamıkcık virüsüyle bulaşır.Çocuklarda nispeten hafif seyreder.Bu hastalığın asıl tehlikesi hamilelikte geçirilmesidir.Hamile anne kızamıkcık geçirdiğinde,doğacak bebekte sakatlık meydana gelebilir.

Hastalık hafif bir ateşle başlar.Hastalığın karakteristik bulgusu,kulak arkasında ve ensede büyümüş bezeciklerdir.,Hafif bir boğaz ağrısı ve gözde kızarıklıklar olabilir.

pembe renkli küçük döküntüler önce yüzde ve boyunda ortaya çıkar.Hızla tüm gövdeye yayılır.Döküntüler 24 saat sonra ilk görüldüğü yerden başlayarak solar.

Kızamıkcık çocukluk çağında hafif geçen bir hastalık olmasına karşın doğmamış bebekte ciddi sorunlar meydana getirir.Özellikle gebeliğin ilk 4ayında kızamıkcık geçiren annenin bebeğinde ciddi sakatlıklar olabilir.Bunlar arasında sağırlık,görme bozuklukları, kalp hastalıkları zeka geriliği sayılabilir.

Bu nedenle,çocukluğundakızamıkcık geçirmemiş kadınlar gebelikten önce bu hastalığa karşı aşılanmalıdırlar.

Kabakulak

Hasta bireyin öksürmekle havaya saldığı küçük damlacıklarda taşınan virüslerin yol açtığı bir hastalıktır.En sık 5-15 yaş arasında görülür.Erişkinde daha ciddi ve ağır seyreder.

Genellikle çene kemiği köşesinin üstünde, kulağın ön ve altında yer alan tükrük bezi iltihaplanır.Bazen çene altındaki tükrük bezide tutulur.Bu bölgelerde şişlik ve hafif kızarıklık dikkati çeker.Ağzı açmak acı verir.Sert ve ekşi gıdaların çiğnenmesinde ağrı meydana gelir. bu nedenden dolayı ılık ve sulu yiyecekler cverilmelidir.7 ila 10 gün içinde bezlerdeki şişlikler geçer.

ağır vakalarda yüksek ateş,kulak ağrısı,baş ağrısı ve boğaz ağrısı görülebilir.İltihap beyne geçerse,ense sertliği ve kusmalar ortaya çıkar.Özellikle erişkin erkeklerde testis(yumurtalık) iltihabına yol açabilir.Bu halde çok enderde olsa kısırlık gelişebilir.

TEDAVİ

Ağız bakımı yapılır;temizliğine dikkat edilir.Ateş düşürücü ilaçlar verilebilir.Antibiyotikler yararsızdır.

Korunma

Hastalığa karşı aşılanma yapılır.Yaygın olarak kızamık-kabakulak-kızamıkçık aşıları birlikte uygulanır.

Kızamık

En sık görülen çocukluk çağı hastalıklarından biridir.Küçük damlacıklarla taşınan virüslerle oluşur.

Soğuk algınlığı gibi başlar.Nezle,öksürük,gözlerde kızarıklık,sulanma,kaşıntın vardır.Bu bulguların ortaya çıkmasından 2-4 gün sonra kulak arkasından döküntüler başlar.Hızla yüze ve gövdeye yayılır.Döküntüler ortalama 5 gün sürer ve hiç bir iz bırakmadan geçer.Nezle döneminde,ağız içinde azı dişleri hizasında kızamığa özgü beyaz döküntüler görülür.

Kızamık sırasında zatürree ve kulak iltihabı da ortaya çıkabilir.

TEDAVİ

Ilık içecekler,ateş düşürücü ilaçlar verilir.Göz temizliğine dikkat edilir.Antibiyotikler etkisizdir.

Korunma

Aşılanma ile olur.Kızamık geçirmemiş her çocuğa aşı yapılmalıdır.Genellikle,kızamıkçık ve kabakulak aşısıyla birlikte yapılır.Ülkemizde yaygın olarak tek başına 9-12 aylıkken uygulanmaktadır.

Kızıl

Streptokok adı verilen bakteri cinsi mikroorganizmaların yol açtığı bir hastalıktır.Boğaz ağrısının takiben tüm gövdede sulu boya ile boyanmış gibi pembe kırmızı döküntüler olur.Hastalığın 4-5 günündedilin üzerini kaplayan mukoza,kenarlardan soyulmaya başlar. Çilek dili görünümü meydana çıkar.Uygun antibiyotiklerle tedavi edilir.Tedavi edilmemiş olgularda eklem romatizması ve böbrek iltihaplanması gelişebilir.

Boğmaca

Bakterilerin neden olduğu solunum yolları hastalığıdır.Esa bulgu öksürüktür.Önce kuru,boğulurcasına peş peşe gelen öksürük nöbetleri ve beraberinde morarma görülür.Bunu derin bir nefes alma ve ötme sesi izler Hasta kusarak veya çok oyu bir balgam çıkararak rahatlar.Öksürük sırasında çocuk havale geçirebilir.Öksürük nöbetleri 2-3 ay kadar uzun sürebilir.

TEDAVİ

Antibiyotiklerle,hastanı çevreye hastalık bulaştırması önlenebilir.Buhar tedavisi yararlı olur.Yattığı odanın havasının nemli tutulması gerekir.Oksijen tedavisi gerekebilir.

Korunma

Boğmaca çok bulaşıcı bir hastalıktır. Anneden geçen bağışıklık maddeleri bebeği boğmacadan korumaz.Korunma aşı ile olur.Bebekler ikinci aydan itibaren iki ay arayla üç kez aşılanmalıdır.

Altıncı Hastalık

3 yaş altındaki çocuklarda görülür.Çok yüksek seyreden ateş vardır.Hatta çocuk ateşli dönemde havale geçirebilir.İki-üç gün süren yüksek ateş normale düşer düşmez döküntüler ortaya çıkmaya başlar. birkaç günde kendiliğinden düzelir.

Tedavi ateşi düşürmeye yöneliktir.

Menenjit

Çok ağır seyirli bir hastalıktır.Beyin zarlarının iltihaplanmasıdır.Ciddi baş ağrısı,39 dereceden yüksek ateş,ense sertliği,kusma,dalgınlık durumlarında hemen akla çocuğun menenjit geçirmekte olduğu gelmelidir.Bazı tip menenjitlerde vücutta yaygın mor-menekşe renkli döküntüler görülebilir. Bunlar cilt altında olan küçük kanama odaklarıdır.

Menenjitli çocuğun mutlaka hastaneye yatırılıp tedavi edilmesi gereklidir.

ALERJİ

çocuk hastalıklarıVücudun bazı maddelere karşı aşırılı duyarlılık göstermesi ve çeşitli rahatsızlıkların olmasıdır.Alerjik reaksiyon değişik şekillerde kendini gösterir.

Bazı besin maddelerinin alınması,giyecekler ve takıların deri ile temasi,bazi kimyasal maddelerle temas ve böcek sokmalari sonucu meydana gelir.Deride kabarik,pembe renkli kaşintılı lezyonlar olusur.

Tedavinin temeli,alerji nedeninin ortaya çıkarılıp ondan sakınılmasıdır.Aynı zamaznda oluşmuş deri lezyonlarının tedavisinde anti histaminik krem ve losyonlar kullanılır.Bunlar oldukça rahatlatıcıdır.

Deri Döküntüleri

En sık inek sütü,çeşitli meyvalar,yumurta çikolata,boyalı şekerler ve içeçekler ,besinlere renk koku vermek amacıyla veya koruyucu olarak konam kimyasal katkı maddelerine karşı alerji gelişebilir. Teşhis, diyette kuşkulanılan maddenin çıkarıldığında şikayetlerin geçmesi ve tekrar alınması halindebelirtilerin yinelenmesiyle konur.Besin alerjisinde şikayetler;ishal,kusma,karın ağrısı,deri döküntüsü,astım saman nezlesişeklinde belirebilir.

Hastanın rahatlatılması ve şikayetlerinin hafifletilmesi amacıyla yine antihistaminikler gibi çeşitli ilaçlar kullanılırsa da, asıl tedavi alerjiye yol açan besinin saptanıp,diyetten uzaklaştırılmasıdır.

Saman Nezlesi

İlkbahar ve yaz aylarında çicek tozlarına karşı oluşur.Gözlerde sulanma,kaşıntı,kızarıklık;burunda kaşıntı, sulu akıntı,aksırık ile kendini belli eder.Doktorun önereceği alerjik ilaçlar kullanılır. diğer alerji biçimlerinde,alerjiye yol açan maddeden korunmanın,tedavinin temelini oluşturduğunu söylemiştik.Saman nezlesindealerjiye yol açan etkenden sakınmak mümkün olmadığından,bu durumda aşılama yöntemiyle tedavi yöntemine gidilir.

Astım

Hava yollarında daralma sonucu nefes darlığı,hırıltılı solunum,öksürük ile kendini gösterir.Ekzama veya saman nezlesiyle birlikte olabilir.Alerji,infeksiyon veya ruhsal stresile kriz başlayabilir.Hastanı solunumu sıkıntılı,hırıltılı ise ve dudaklarında morarma varsa hemen doktora başvurulmalıdır. Solunumu rahatlatıcı ve antialerjik ilaçlar kullanılır.Aşılama,alerji astımda da uygulanan bir yöntemdir.


Deri Hastalıkları

çocuk hastalıklarıPişik

Süt çocuklarının çoğunda görülür.Nedeni idrar,dışkı ve bezlerin yıkandığı deterjanların yolaçtığın bi r tahriştir.Özellikle,bezlerin uzun süre değiştirilmemesi durumunda oluşur.Mantar veya miköroplarla infekte olabilir.Bu nedenle pişik oluşur oluşmaz,infekte olmaması için bazı önlemler almak gerekir.

Çocuğun altı sık sık değiştirilmelidir.

Bebeğin altı bir süre açık bırakılmalıdır.

Her alt değiştirmede,bebeğin poposu silinip temizlenmeli ve koruyucu krem veya zeytinyağı sürülmelidir.Pudra dökülmemelidir.

İnfekte olu iltihaplandıysa doktora başvurulmalıdır.

Konak

Saçlı deride kirli sarı renkli kabuklanmalardır.

Korunmak içiçn çocuklar haftada en az üç kere yıkanmalıdır.Konak oluştuktan sonra yapılması gerekenler şunlardır:Banyodan 1 saat kadar önce konaklı saç bölgesine karbonat-zeytinyağı karışımı veya yalnızca zeytintağı sürülüp konağın yumuşaması beklenir. Sonra yumuşak bir fırça ile-bıngıldağı açıkksa zedelenmemesine dikkat ederek konaklar temizlenir.Ardından banyo yapılır.

Pamukçuk

Bir çeşit mantar hastalığıdır.Ağızda beyaz lekeler halinde görülür.Oldukça ağrılıdır.Tedavi edilmezse,özellikle bağışıklık sisteminde bozukluk olan çocuklarda,sindirim kanalı boyunca barsaklara yayılıp tedavisi güç ishallere neden olur.

Bir çay bardağı suya bir çay kaşığı karbonat koyup eritilir.Parmağa bir gazl bez veya temiz bir dülbent parçası sarılır.Hazırlanmış suya batırılan bu tülbent sarılı parmakla ağızdaki pamukcuklar iyice temizlenir. Hafif olgularda bu tedavi yöntemi etkili olmaktadır.Ağır seyredenlerde,ağızdaki pamukcuklar bu şekilde temizlendikten sonra,doktorun önerdiği ilaç ağıza damlatılır.Bebeğin emziği,biberonu iyice kaynatılır.Anne sütü alıyorsa,anne memesini karbonatlı su ile siler.

Bitlenme

Baş,gövde ve kasıkta görülen bitlenme tipleri vardır.En sık kafada görülür.Hastalık,hasta kişilerin ulaşık eşyalarının,özelliklede tarağının kullanılması ve temizlik kurallarına uyulaması sonucunda alınır.Okullarda ve kreşlerde salgınlar yapabilir.Yumurtaları,saç kökünden biraz yukarda saça yapışık olarak bulunur.Kirli beyaz, grimsi renkte oval veya yuvarlak şekillidirler.Kepeklenmeyle karıştırılabilir.Ayrımında,şunlara dikkat edilir:Kepek saçlı deride bulunur;tırnakla kazınığında kolaylıkla ayrılır.Sirke ise,saçtan kolaylıkla ayrılamaz.Sirkeler genellikle kulak arkası ve ensede yerleşir.Bitlerin tahrişine bağlı olarak komşu saçsız bölgelerde kızarıklıklar olabilir.Saçlı deri oldukça çok kaşınır.

TEDAVİ

Saçlar kısa olarak kesilir.Doktorun önereceği özel şampuan saça dökülür,köpürtülür.Köpüklü saçlar oğuşturulur.5-10 dakika kadar beklendikten sonra,çocuğun başı bol suyla iyice durulanır.Banyodan sonra saçlar sık dişli bir tarakla taranarak sirkelerin temizlenmesi sağlanır.Bu işlem bir hafta ara ile tekrarlanır.Bunun yanı sıra genel temizlik kuralların özen gösterilir.Bulaşmış olabileceği düşünülen eşyalar kaynatılır.

Uyuz

Uyuz böceği denen gözle görünmeyen bir parazitin yol açtığı kaşıntılı bir deri hastalığıdır.Hasta kişilerle yakın temas,aynı yatağı paylaşma,giyisilerin ortak giyinilmesiyle bulaşır.

Uyuz genellikle,parmak araları,el bileği iç yüzü ve bel bölgesine yerleşir.Buralarda geceleri artan,oldukça rahatsızlık veren kaşıntılar olur.Bu bölgelerde çok küçük kabuklu lezyonlar ve kaşıntı izleri görülür.Parazitin deri altından gitmesiyle oluşan yolun görünmesi kesin tanıyı koydurur.

TEDAVİ

Doktorun verdiği ilacın sürülmesinden sonra çocuk iyice keselenir ve banyo yapılır.Banyodan sonra temiz çamaşırlar gilir.Bu işlem bir hafta sonra tekrarlanır.Hastanın çamaşırları kaynatılır.Kaynatılamayanlar ise kızgın ütüyle ütülenir.

KULAK

çocuk hastalıklarıÇocuklarda huzursuzluk ve ateş nedenlerinin başında kulak sorunları gelir.İşitme kaybı,ileri dönemde çocuğun konuşmasını da etkileyeceğinden erkenden tanı konması gereklidir.Çocuğun seslere karşı ilgisiz kalması durumunda akla ilk olarak işitme kaybı gelmelidir.

KULAK AĞRISI

Dış kulağa ait iltihap veya yabancı cisim varlığı,

Orta kulak iltihabı

Kabakulak

Diş ağrılarının kulağa vurması ile meydana gelebilir.Çocukta;

Aşırı huzursuzluk,yüksek ateş,işitmede azalma varsa

Kulağa yabancı çisim kaçmışsa,hemen doktora gidilmelidir.

GÖZ

Çocuklarda şaşılık,ğöz ve çevresindeki iltihaplar sık görülen sorunlardandır.Şaşılık,görme kusuru veya göz kaslarındaki bir bozukluk sonucu gelişmiş olabilir.ihmal edilmeden doktora ğötürülmelidir.Çünkü çocukta görme kusuru varsa ve bu zamanında düzeltilmezse ileride düzeltilmesi zor olan göz tembelliğine gidebilir.

Göz küresinin dışını kaplayan zarın iltihaplanmasında şikayetler,gözde sulanma,kaşıntı,kızarıklık,,ışıktan aşırı rahatsız olma ve çapaklanma şeklinde belirir.Diğer göze geçmesini önlemek içinçocuğu gözüyle oynaması engellenmelidir.Tedavisinde,sıcak pansumanın yanı sıra, doktorun önereceği ilaçlar kullanılmalıdır.

ARPACIK

Kirpik diplerindeki yağ bezlerinin tıkanması veya mikroplanması sonucu iltihaplanmasıdır.Çocuklarda çok yaygın görülen bir rahatsızlıktır. Çok bulaşıcıdır.Hastalığın ortaya çıkmasında kirli ellerle gözlerin oğuşturulması büyük rol oynamaktadır.

Tedavide,her iki saatte bir beş dakika süreyle ılık su pansumanı kullanılmalıdır.Çocuk gözlerini oğuşturmaktan kaçınmalıdır. Arpacık sıkılmamalıdır.Bunlara dikkat edilmezse iltihap tekrarlayabilir.Doktor tavsiyesi olmadıkça damla veya merhem kullanımamalıdır.Arpacıklı çocuğun havlusu paylaşılmamalıdır.Bu tedbir ve tedavilerle arpacık geçmesse doktora danışılmalıdır.

Gözü Koruyucu Bazı Önemli Önlemleri Şöyle Sıralayabiliriz

Televizyon seyrederken ekrandan 2,5-3 metre uzakta durulmalı;televizyona yan değil karşıdan bakmalı ve televizyon göz hizasında olmalıdır.

Okumada ise,ışık fazla göz kamaştırıcı olmamalı ve omuz ve üzerinden gelmelidir.Kitap sağ eldeyse sağ omuz,sol eldeyse sol omuztarafında olmalıdır.

Karın Ağrıları

çocuk hastalıklarıKarın ağrısının en sık raslanan nedenleri:

KULAK AĞRISI

İshal-kabızlık,kusma gibi sindirim sistemi rahatsızlıkları,parazitler,

İdrar yolları iltihapları

Bağırsak tıkanmaları ve apandisit gibi cerrahi durumlar,

Üst solunum yolları infeksiyonu ve zatürree.

KABIZLIK

Seyrek ve katı kıvamda dışkılamadır.Korunmak için çocuğa bol posalı yiyecekler ve bol sıvı verilmelidir.Diyet sebze ve meyva ağırlıklı olmalıdır.Komposto ve hoşaf verilmesi yararlı olur. Şiddetli kabızlıkta,doktor önerisi ile ilaç verilebilir.

Kusma

Sindirim sistemi bozuklukları nedeniyle olduğu gibi,aşırı beslenme ,zorla beslenme,ruhsal stresler;idrar yolları üst solunum yolları infeksiyonları,kulak iltihapları,menejit ve araç tutmalarında kusmalar görülür.

Tedavi nedene yöneliktir.

İshal

Alışılmıştan çok sayıda ve sulu dışkılamadır.Anne sütü alan küçük bebekler normalde günde 7-8 kez suluca kaka yapabilir.

İshalin pek çok nedeni vardır.Nedene bağlı olarak beraberinde ateş,karın ağrısı,kusma dışkıda kan veya sümük görülebilir.Besin alerjisine bağlı olanlarda sulu,ekşi kokulu,sümüksü dışkılama mevcuttur.Bazen içinde kan bulunabilir. mikropların neden olduğu ishallerde genellikle sümüklü,kanlı ve pis kokulu dışkı vardır.Ateşle birliktedir.İshalin en korkulan sonucu vücutta su ve tuz kaybına yol açmasıdır.Bu,özellikle küçük bebeklerde hayatı tehlikeye sokabilir.Gelişmekte olan ülkelerde bebek ölümlerinin çoğu ishal-kusmanın yolaçtığı sıvı kaybına bağlıdır.

İshal olan bebekte sıvı kaybı çok fazla değilse,bebek yalnızca su ihtiyacı duyar ve bol bol su içer.Kusma ve ishalle kaybedilen sıvı yerine konamazsa "su ve tuz kaybı belirtileri" ortaya çıkar. Çocuğun gözleri açıksa bıngıldağı çöker.Dil ve dudaklar kurudur. İdrarb mijtarı azalır,göz yaşı kaybolur.Halsiz ve huzursuzdur.Derisi iki parmakla birkaç saniye tutlup kaldırıldıktan sonra bırakıldığında normalde olduğu gibi eski halini almaz;bir süre o şekilde,buruşuk olarak kalır.Sıvı kaybı devam ederse,giderek çocuğun el ve ayakları soğur morarır; vücudun kan dolaşımı bozulur..Olaylar ölüme kadar ilerleyebilir.

İshal olan bir çocukta;

Dışkıda kan-sümük varsa,

Bitkin görünüyor veateşi yüksekse,

Bir saat içinde 4 kezden çok kusuyor,bir günde on 10'dan çok kaka yapıyorsa,

Sıvı kaybı belirtileri varsa

Çocuk birşey içmek istemiyorsa

Karnı şiş ve gerginse,vakit kaybetmeden doktora veya bir sağlık merkezine başvurulmalıdır.Doktora gidinceye kadar çocuğa bol su,ayran,açık çay meyva suları verilmelidir.Anne sütü alan bebeğe anne sütü verilmeye devam edilir. İnek sütü alıyorsa yarı yarıya sulandırılarak verilebileceği gibi,gerektiğinde özel isal mamaları da kullanılabilir.

Sıvı ve tuz kaybı bulguları varsa,öncelikle doktorun önerilerine göre hareket edebilir.Ancak doktora ulaşınncaya kadar,çocuğa,ishalde kaybedilen suyu yerine koymak amacıyla hazırlanmış özel tuz-şeker eriyiklerinden verilmelidir. Ağızdan verilecek bu özel tuzlu-şekerli sıvı evde hazırlanmamalıdır.Çünkü,evde hazırlanan sıvılarda tuz veya şeker miktarındaki değişiklikler çocuğa yarar yerine zarar verebilir.Tuzun gerekenden fazla katılmış olması kandaki tuz oranını yükseltir; şekerin fazla olmasıda ishali arttırır.Sağlık merkezlerinden eczanelerden kolayca temin edilebilecek özel hazırlanmış paketcikler 5 su bardağı,tercihen kaynatılmış soğutulmuş,temiz su içine dökülüp eritilir.Bu ölçü kesinlikle değiştirilmemelidir.Bu ishal tuzu paketcikleri sağlık ocakları,aqna-çocuk sağlığı merkezlerinden sağlanabilir.Hazırlanan karışım kapalı kapta tutulmalı,en fazla 24 saat kullanılmalı ve kalanı dökülerek,gerekiyorsa yeniden hazırlanmalıdır.Çocuk susamış olduğundan verilen sıvıdan bol bol içecektir.Buda kusmaya neden olacaktır.Onun için verilecek sıvı bir saat içinde yudum yudum içirilmelidir.Her sulu kakadan sonra 2 yaşından küçük çocuklara 1 çay bardağı,2 yaşından büyük çocuklara 2 çay bardağı ishal tuzu karışımından azar azar içirilir.ralarda ise,temiz içme suyu verilir.

Su,tuz kaybı bulguları geçen çocuğabu ishal tuzu karışımından verilmez.Bol,temiz su verilir.Hastalı sırasında çocuğun iştahı azaldığından ve enerji ihtiyacıda artığından dolayınormalden bir fazla öğün daha beslenir.Çok şekerli,yağlı yiyecekler verilmez. Sindirimi kolay olan yoğurt,pirinç çorbası,patetes şeftali,elma püresi verilir.Yemek istemiyorsa yemesi için ısrar edilmez.Zorlanırsa kusabilir.İshali 5 günden fazla süren çocuklar,su-tuz kaybı bulguları olmasada muayene ve tetkik için doktora götürülmelidir.

Hiç bir durumda ishal kesici ilaçlar kullanılmamalıdır.

Parazitler

Bağırsak Kurtları

Çocuklardaki bağırsak kurtları da,karın ağrısı nedenlerinden biridir.Karın ağrısının yanı sıra iştahta artma veya azalma şeklindede değişiklikler,ağızdan özellikle geceyatarken,salya akması,burun kaşıntısı,makatta kaşıntı,alerjik deri döküntüleri,ishal,bulantı ve kusma da bağırsak kurtlarının neden olduğu şikayetlerdendir.Çocukta zayıflama ve kansızlık saptandığında,başka nedenlerle birlikte,ülkemizde barsak kurtlarınıda düşünmeli ve araştırmalıyız.

Bağırsak kurtlarından,genelde ishal ve bağırsak iltihaplarından korunmak için belirli temel temizlik kurallarına uyulmalıdır:

Çocukların tırnakları her zaman kesik ve temiz olmalı.

Tuvaletten çıktıktan sonra elleri iyice sabunlama alışkanlığı kazandırılmalı.Bir şey yemeden önce veya yemekten sonra ellerini yıkamaya alıştırılmalı.

Bebeğin bakımını üstlenen kişinin de tuvaletten sonra,yemekten önce,bebeği beslemeden önce ve altını t3edmizledikten sonra ellerini sabunla yıkaması gerekir.

Temiz olmayan suların içilmemesine dikkat edilir.Bebeklere kaynatılıp soğutulmuş su verilir.

Sebze ve meyveler iyice yıkanmadan yenmemelidir.

Yiyecekler kapalı yerlerde tutulmalı;sineklerden korunmalıdır.

Çocuklara dışardan açık yiyecek alıp yememesi gerektiği öğretilmelidir.

Çöpler kapalı kutularda saklanmalıdır.

Kil Kurdu

İnce,beyaz 1-2cm uzunluğunda iplik gibi kurtcuklardır.Genellikle makata bitişik bağırsak kısmında yerleşir.Dışkının üzerinde görülebilir.Kıl kurtları,özellikle geceleri,makattan dışarı çıkarak aşırı kaşıntıya neden olur.O bölgede kıl kurtları ve kızarıklık görülebilir.

Tedavi

Genel temizlik kurallarına uyulmasının yanı sıra,tüm aileye 15 gün ara ile kıl kurduna etkili ilaçtan verilir.Kıl kurdu saptanan çocukların iç çamaşırı kaynatılarak yıkanır.

Yuvarlak Solucan

10-12cm uzunluğunda yuvarlak ,pembemsi,ince solucanlardır.Solucan yumurtalarıyla bulaşmış besi maddelerinin yenmesi ile vücuda alınır.Bağırsaklarda gelişir.Hasta çocukların dışkıları ile yumurtaları çıkarılıp çevreye yayılır.

Bağırsak solucanı çocukta,karın agrısı,ishal,kusma ve deri döküntülerine neden olabilir.Hatta çok fazla sayıda iseler,yumak oluşturupbağırsak tıkanmalarına yol açtıkları bile görülmüştür.

Tedavi

Solucana etkili ilaç kullanılır.Genel temizlik kurallarına uyulur.

Şerit (tenya)

Parazit,iyi pişmeden veya çiğ olarak yenen etlerle alınır.Bağırsaklarda olgun şerit haline geçerler.Dışkı içinde yassı,beyaz şerit parçacıkları şeklinde görülürler.Bu parçacıklar parazit yumurtası ile doludur.Vücut dışında yumurtalar açığa çıkar Parazitin baş kısmı bağırsaklardadır ve sürekli yumurta içeren parçacıkları üretir.Tam tedavi için baş kısmınında düşmesi gerekir.Diger bağırsak kurtlarındakine benzer şikayetlere yol açar.

Tedavi

Genel temizlik kurallarına uyulmalı.İyice pişmemiş veya çiğ et veya et ürünleri yememelidir.Tedavide,uygun ilaç doktorun önerisi doğrultusunda kullanılır.

Kancalı Kurt

Parazitin yumurtaları çıplak ayakla dolaşılan yerlerde ayaklardaki çatlaklardan girer.Başı ile bağırsak duvarına tutunur.Kansızlığa yol açar.

Tedavi

Doktorun önerdiği ilaçlar kullanılır.Korunmak için çıplak ayakla dolaşmamak ve genel temizlik kurallarına uymak gereklidir.

Kist Hidatik

Hastalık hasta hayvanların hidatik kisli organlarının yenmesiyle alınır.Kedi,köpek tüyleriylede bulaşır.En sık karaciğer ve akciğerlerde olmak üzere vücutta büyük kistler oluşturur.Bu kistler karın içinde,memede,boyunda ve hatta beyinde bile yerleşebilir. Eğer kist patlarsa,etrafa çok yayılabileceği gibi,ani alerjik reaksyon ile hastanın ölümüne bile neden olabilir.

Tedavi

Cerrahidir.Kistler amaliyatla çıkarılır.Son yıllarda bazı ilaçlarda denenmektedir.Korunmada hastalıklı hayvan organlarının yenmeyip kedi ve köpeğinde yemeyeceği biçimde gömmek en önemli tedbirdir.

Giardi

Ağızdan alınır.Bağırsaklarda yerleşir.Gözle görülmeyecek kadar küçük boyutlardadır.Karın ağrısı,ishal ve bulantıya neden olur.Kistleri ile çevreye yayılır.Alerjik reaksiyonlara neden olabilir.

Amip

Gözle görülmeyen küçük bir parazittir.Aşırı karın ağrısı,kanlı sümüklü ishal veateş şikayetlerine neden olur.Özellikle yaz aylarında yaygınlaşır.Karciğer gibi organlarda iltihaba yol açar.

ÖKSÜRÜK VE SOĞUK ALGINLIGI

çocuk hastalıklarıKabızlık

Öksürük çok çesitli nedenlerle meydana gelebilir.Zaturre'nin yani sira soguk alginligi,adenoid vejetasyon(geniz eti),sinizüt,bademcik iltihabina bagli geniz akintisi bu nedenlerin baskicalaridir.Astim kizamik,bogmaca ve akcigerlere yabancı cisim kaçmasi da öksürüge neden olur.

Soguk Alginligi

virüslerin yol açtigi bir hastaliktir.Burun akintisi tikanikligi,ates ve öksürük vardir. 4-6 aylik bebeklerde,burun tikanikligi çok rahatsiz edicidir ve beslenmeyi engeller. Yapilmasi gereken en önemli sey,çocuklarin burunlarinin açik kalmasinin saglanmasidir.Bunun için burun deliklerine serum fizyolojik(%0.9'luk tuzlu su)damlatılmalidir.Burun tikanikligi orta kulak iltihabina yol açabilir.Bu nedenle,burun tikanikligi serum fizyolojik damlatilmasina ragmen halen devam ediyorsa, burun açici ilaclar geçici bir süre için kullanilabilir.Bu tür ilaçlar 3 günden fazla kullanilmamalidir.

Ates düşsürücü ilaçlar kullanılarak çocugun atesi düsürülür.Soguk alginliklarinda ates düsürücü olarak aspirin kullanilmamalidir.Çünkü,bu tür virüslerin yol açtigi hastaliklarda aspirin,çok ender görülmekle birlikte"Reye sendromu"olarak adlandirilan ve ölümle sonuçlanabilen bir tabloya neden olabilir.

Bademciklerin Iltahaplanmasi

Bogazda dil köküne yakin yerlesmis bulunan ve vücudun bagisiklik sisteminde rol oynayan bademcikler okul çagindan sonra kücülmeye baslarlar.Iltihaplarinda ates ve yutkunmakla agri olur.Agri kulaklara vurabilir.Boyunda bezeler olusabilir.Hastalik nedeni virüsler veya bakterilerdir.Bakterilerle olan sekli önemlidir.Çünkü hastaliga yol açan ve burada üreyen bakteri cinsi mikroplar çocukta kalphastaligiyla sonuçlanabilecek eklem romatizmasina ve böbrek iltihabina yol açabilir. Bademcik iltihaplarinda bogaz kültürü alinarak etken mikroorganizma saptanir. Etken mikroorganizma sözü edilen bakterilerse,antibiyotik tedavisi yapilir. Virütük iltihaplarda antibiyotik kullanılmamalidir.Çocugun atesi varsa,ates düsürücü ilaçlarla düsürülür.

Zaturre Ve Bronsiolit

Akcigerlerin virisler ve bakterilerle iltihaplanmasi sonucu öksürük,ates,nefes almada güclük,hiriltili solunum görülür. Eger;

çocuk çok yorgun ve halsiz görünüyorsa, Özellikle dudaklarinda morarma varsa, Nefes alip verirken kaburgalarinin arasi içeriye dogru çekiliyorsa,hemen doktora basdvurulmalidir. çocuga ilik ve sulu yiyecekler verilmelidir.Buhar tedavisi uygullanmalidir.Bunun için çocugun yattigi odada sun kaynatilarak oda havasinin yeterince buharlanmasi saglanir.

Tüberkiloz(verem)

Çocukta gece terlemeleri ve halsizlikle baslar.Önceleri tek tük öklsürük vardir.Daha sonra öksürük artar.Çocukta kilo kaybi baslar. benzer sikayetleri buluan bir çocugun ailesinde veya yakin temasta bulundugu kisiler arasinda tüberkilozlu varsa ,akla ilk gelen hastalik bu olmalidir.Çevrede bilinen tüberkülozlu biri yoksa,çocuga da tüberkülozlu teshisi konmussa,ailesi ve yakin cevresi taranarak hastalik kaynagi olan kisi saptanir ve tedavi edilir.

Tüberküloz uzun süreli tedavi gerektiren bir hastaliktir.Bu nedenle korunmaya agirlik verilmelidir.Yeni dogmus bebek hemen asilanmalidir. Iki ay sonrada asinin etkili olup olmadigi bir test ile mutlaka kontrol edilmelidir.

Çok Zeki Çocuğunuza, Zeki Olduğunu Söylemeyin

Çok Zeki Çocuğunuza, Zeki Olduğunu Söylemeyin


IQ'su ortalamanın üstünde olan ve diğer çocuklardan daha zeki olduğunu bilen çocuklar, gençlik ve erişkin döneminde daha çok psikolojik sorun yaşıyor ve uzun süreli ilişkiler kurmakta zorlanıyor.


(Güncelleme : 01.10.2001)
İngiltere'de yapılan bir araştırma, çocuklara, IQ'sunun arkadaşlarından daha yüksek olduğunu söylemenin ve hissettirmenin olumsuz sonuçlar yarattığını gösterdi.
Prof. Joan Freeman başkanlığında yapılan araştırmada, yaşları 5 ila 14 olan 210 çocuk, 27 yıl boyunca incelendi. Denekler, IQ'su normal çocuklardan daha yüksek olan ve bunu bilen,IQ'su normal çocuklardan daha yüksek olan ancak daha zeki olduğunu bilmeyen ve normal çocuklar olmak üzere 3 gruba ayrıldı.

1974, 1984 ve 2001 yılında ayrıntılı olarak araştırılan deneklerde, normalden daha zeki olan ve bunu bilenlerin yüzde 40'nda, nörotik hastalık, uykusuzluk, sosyal davranış bozukluğu, hoşnutsuzluk ve mutsuzluk gibi psikolojik ve fiziksel rahatsızlıkları olduğu tespit edildi.
Bu gruptaki gençlerin, özellikle uzun süreli ilişkiler kurmakta zorlandığı gözlendi. IQ'su normalden daha yüksek olan ancak bunu bilmeyen ve normal çocuklardan oluşan deneklerde ise benzer sorunların ortaya çıkmadığı görüldü.

Prof. Freeman, problemlere yol açanın yüksek IQ değil, IQ'sunun daha yüksek olduğunu bilmek olduğunu belirtti.

Çocuklarda İletişim Bozuklukları


Çocuklarda iletişim bozukluklarının pekçok çeşidi bulunuyor. (Yılbaşı sürprizlerini kazanmak için son şifremiz: güzellik! Katılmak için en geç yarın formu doldurmanız gerekiyor.) Başlangıçta önemli bir sorun gibi gözükmese de işitmede meydana gelen en ufak bir kayıp kişinin lisanını kullanma yeteneğini, artikülasyon bozuklukları ise terapiyi gerektirebilir.


(Güncelleme : 27.12.2001)
Yine sıklıkla karşılaştığımız kekemelik çözümlenebilecek çok basit bir sorun da olabilir. Konuyla ilgili Konuşma ve Lisan Pataloğu Elif Burcu Adalı sizlerle....

I. Çocuklarda Duyma Bozuklukları

Duyma ve konuşma insanların primer iletişim modunu oluşturur. Bu nedenle işitmede meydana gelen en ufak bir kayıp bile kişinin lisanı kullanma yeteneğini etkileyebilir. Çocuklarda olabilecek hafif derecede duyma bozuklukları bile lisan gelişimini ve okul başarısını etkiler. Çocuklarda en sık rastlanan işitme kaybı orta kulak iltihaplanmasıyla alakalıdır. Bu enfeksiyonlar şaşılacak bir hızla kendini gösterip yok olduğundan dolayı kimi zaman aileler bile farkına varmayabilirler. Herhangi nedenle olursa olsun, işitme kaybı olan çocukların sosyal, kognitif ve lisan gelişimi açısından özel eğitime ihtiyaçları vardır.

II. Çocuklarda Lisan Bozuklukları

Çocuklarda lisan bozuklukları veya lisan gelişiminin gecikmesi çok çeşitli nedenlerden dolayı olabilir. Bu bozukluk veya gecikme mental retardasyon veya otisim gibi gelişimsel bir problemin habercisi olabileceği gibi irsi de olabilir. Eğer lisan gelişimi bir süre normal seyrini takip edip sonra bir duraklama dönemine girdiyse bu beyne gelen bir darbeden kaynaklanıyor olabilir. Bazı bebekler problemli bir doğumdan sonra uzun süre yoğun bakımda kalmaktan dolayı kendileriyle konuşan insanlarla sınırlı bir iletişim içinde olmaktan dolayı çevrelerinden yeterli stimulasyon alamayıp lisan gelişimini zamanında tamamlamakta zorlanabilirler.Bazı çocuklar da kogntif gelişmeleri yaşa uygun seyreden çocuklarda, bu tip problemlere “spesifik lisan bozuklukları” adı verilir. Çocuklardaki lisan bozuklukları veya gelişim gerilikleri bu çocukları normal gelişen yaşıtlarıyla karşılaştırılarak kararlaştırılır ve uzmanların belirleyeceği amaçlar doğrultusunda terapiye başlanır.

III. Çocuklarda Artikülasyon Bozuklukları

Konuşmaya başlamak bir çocuğun hayatının en önemli adımlarından biridir. Yapılan araştırmalar belli seslerin doğru telaffuzunun belli yaşlarda ortaya çıktığını göstermiştir:

32 ay n, m, p, h, t, k, y
36 ay f, b, g, d
48 ay s
48 aydan sonra l, r, s, ç, c, v, z

Çoçuklarda görülen artikülasyon problemlerinin çok çeşitli sebepleri olabilir. İşitme kaybı, ağız-yüz anomalileri, damak-dudak yarıkları veya merkezi sinir sistemi kaynakları problemler artikülasyon bozukluğuna yol açabilecek durumlardan bir kaçıdır. Çoçuklar herhangi bir sesi çıkaramadıklarında bunun neden kaynaklandığını izole etmek nasıl bir terapi izleneceği açısından önemlidir.

IV. Çoçuklarda Ses Hastalıkları

Çoçukların yaşamlarının ilk 5 senesi içinde çıkardıkları sesler genelde dinleyenler tarafından normal olarak algılanır. Ancak kimi zaman değişiklikler farkedilebilir. Örneğin bir bebeğin ağlama sesi normalden alçak bir perdeden ve hipernasal olabilir. Sesin kalitesinde, perdesince veya rezonansındaki herhangi bir deviyasyon bir hava yolu veya gırtlak hastalığının ön habercisi olabilir. Bu nedenle okul öncesi veya okul çağı çoçukların seslerini kullanmalarında herhangi bir değişiklik farkedildiğinde, bunun bir uzman doktora gösterilmesi şarttır. Çoçuklarda meydana gelebilecek ses problemlerinin kaynağı ses telleriyle ilgili bir patoloji, allerji, enfeksiyon veya normalden büyük bağdemciklerden olabilir. Ayrıca okul çağındaki çoçukların devamlı bağırarak seslerini düzenli bir şekilde yanlış kullanmaları da ses tellerinde problemlere yol açabilir. Çoçuklarda zamanında ve doğru teşhiş edilen ses hastalıklarının idaresi çabuk ve etkili olur.

V. Çoçuklarda Kekemelik

Kekemelik, seslerin ve hecelerin tekrarlanması veya uzatılması kaydıyla konuşmayı tamamlamak için yaşanan mücadeledir. Ancak ifadenin akıcılığında yaşanan her problem keemelik değildir. Doğru teşhiş ve rehabilitasyon için bu ayrımın yapılması çok önemlidir. Konuşma ve lisan patolojisi alanında klinik açıdan en fazla kararsızlık yaşanan konulardan biri de kekemelik ve bunun sebepleridir. Günümüze değin ortaya atılan birçok teori ve buna bağlı pek çok terapi yöntemi geliştirilmiştir. Ancak kekemeliğin neden kaynaklandığı konusunda yaşanan çelişkiler tedavi konusunda da yaşanmaktadır. Yapılan araştırmalarda okul çağında kekeleyen çoçukların büyük bir bölümünün lise çağında geldiklerinde konuşmalarında bir pürüz kalmadığı görülmüştür. Kekemeliği devam eden çouklarda ise, terapi için en uygun ve gerçekçi amaç kekemeliği “geçirmek” veya “yok etmek” yerine, akıcı konuşma enstantanelerini çoğaltmak ve eğer kekeleyecekse de çoçuğa mümkün olduğu kadar rahat kekelemeyi öğretmektir.

Konuşma ve Lisan Pataloğu
Elif Burcu Ardalı
İnternational Hospital

DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI

DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI

1.YALAN

Yalan söylemek herkesçe ayıplanan bir davranıştır. Ne var ki, yalanı kınayanlar bile ara sıra ona baş vurmadan edemezler. Genellikle kendi yalanlarımızı gerekli, başkalarınınkini ise büyük yalanlar olarak görmeye yatkınızdır. Gerçeği söyleyip başkasını incitmemek için “ küçük” bir yalan söylemekte sakınca görmeyiz. Yapılan bir çağrıya “bugün size gelmeyi canım istemiyor”. Dersek kabalık etmiş oluruz. “İşim çıktı” ya da “Hastayım,gelemeyeceğim !” diyerek durumu kurtarırız. Günlük yaşamda, görgü kurallarına uygun düşen nice irili ufaklı yalan sayılabilir. Abartmalı övgüler, başından geçen bir olayı ballandıra ballandıra anlatmalar ve avcı öyküleri hoşgörülen yalanlar arasındadır. Ancak önemli yalanlarla önemsiz yalanları ayırdetmenin her zaman kolay olmadığını da ekleyelim.

Asıl dokuncalı yalanlar, yarım yalanlar ya da gerçeğe çok yakın yalanlardır. Başkasını bilerek aldatmak amacıyla söylenen yalanlar küçük görünseler de gerçek yalanlardır.

Yalanı dolanı bol bir dünyada yaşıyoruz. Bu ortamda çocukları yalanlardan uzak tutmanın güçlülüğü ortadadır. Çocuğa hem açık sözlü olmayı öğretmek, hem de onu yalana kanmayacak biçimde yetiştirmek çetin bir eğitim sorunudur. Gelin doğruyu söyleyelim : çocukların yalanları erişkinlerin yalanları yanında çok “masum” kalırlar. Onların abartmaları ya da kuyruklu yalanları aldatma amacını gütmezler. Çocuk gerçeği iyi değerlendiremediği, görüp duyduğunu çarpıttığı için uydurur. Kimi ana baba, çocuğun, olmamış şeyleri olmuş gibi anlatmasını yalan sayar. Düş ürünü öykülere gülüp geçmek yerine suçlamak yolunu seçer. Oysa çocuklar gerçeğe, uydurma yoluyla ulaşırlar. Çocuk konuşmalarında abartma ve uydurma çoktur: Örneğin, birisi “bizim iki tane televizyonumuz var !” diye övünürse, öteki “Bizim de iki arabamız var !” demeden edemez. Biri “benim babam senin babanı yener !” deyince öteki durur mu? “Benim babam dünyadaki bütün babaları yener !” karşılığını yapıştırır.

Çocuk sık sık yalana başvuruyorsa durup düşünmek gerekir. Bu durumda çeşitli nedenlere bağlı olarak ana baba ile çocuk arasındaki güven sarsılmış demektir. Ya çocuk anne ve babasının beklentilerini karşılamakta güçlük çekiyor, yada ceza korkusuyla yalana sığınıyordur. Örneğin, okul başarısızlığının bağışlanmadığı bir evde, çocuk kırıklı karnesini yitirdiğini söylüyor ya da babasının imzasını atıyorsa, ilişkiler çok gergin demektir.

Ana ve babalar sıklıkla, doğruyu söyletmek için çocuklarını açınmaya (itirafa) zorlarlar. Köşeye sıkıştırılan çocuğun ilk tepkisi de yadsımak olur. Nedense kimi anababalar eli yüzü çikolataya bulanmış bir küçük çocuğa “Söyle, dolaptaki çikolatayı sen mi yedin?” gibi saçma sorular yöneltirler. Bu durumdaki çocuk yalana sığınmaktan başka ne yapabilir? Bundan daha sakıncalı bir tutum da gizli polis yöntemiyle, “Doğru söylersen ceza vermeyeceğim”. diye kandırdıktan sonra, “Biliyordum bunu senden başkasının yapmayacağını! Dayağı yede aklın başına gelsin!” diyerek çocuğa girişmektir. Gerçeği söylemenin başına iş açtığını görmek, çocukta en azından yalanı pekiştirir. Yalan kendini savunmanın en kolay aracı olup çıkar.

2. ÇALMA

Analar ve babalar çalma karşısında daha sert tepki gösterirler. Çünkü çalma her yerde ve her çağda yalandan daha çok ayıplanan sıklıkla da cezalandırılan bir suçtur. Bütün dinler çalmayı büyük günahlar arasında saymışlardır.

Gözlemlere göre öteberi aşırmalar beş ile sekiz yaş arasında oldukça sıktır. Mutfak masasındaki bozuk paralardan alıp köşe başındaki bakkala koşmayan çocuk yok gibidir. Bu yaşlarda parlak liralar kağıt paralardan daha çekici gelir.

Okuldaki çalmaları, bir yandan aralarına giremediği arkadaşlarından öç alma, öte yandan daha itici davranan ana babayı yaralamak amacını güdüyordu. Onlara karşı hiç açığa vurmadığı bilinç dışı öfkesi öğle güçlüydü ki içine düştüğü durumu umursamıyordu. Ancak bu duygular onda bilinçdışı suçluluk duygusu yaratıyor, bunun sonucu olarak çalarken yakalanmaya çalışıyordu. Öyle ki son kez sınıf ortasında, elini bir arkadaşının cebine daldırarak, parasını almaya kalkışmış ve yakalanmıştı. Ahmet gibi geri zekalı olmayan bir çocuk için, bu denli aptalca bir yola başvurmak, başka türlü açıklanamazdı. Ayıplanmak ve ceza görmek bir süre için, ana ve babasına karşı duyduğu kızgınlıktan ileri gelen suçluluk duygusunun yatışmasını sağlıyordu.

Çocukların ilk çalmalarında,anababaların olduğu gibi okul yöneticilerinin de çok duyarlı ve bağışlayıcı davranmaları yerinde olur. Her çalmanın yinelenmesi gerekmez. Ağır biçimde cezalandırma çalmaların sürüp gitmesine yol açar.

3.SALDIRGANLIK

Saldırgan çocuk, ruhsal sorunları nedeniyle, yaşıtları ve genel olarak çevresiyle uyumlu ilişkiler kuramayan çocuktur. Aşırı geçimsizdir. İlişkileri gergin ve sürtüşmelidir. Parlamaya hazırdır, kavgacıdır. Durmadan kuralları çiğner; sık sık ceza görür. Anababa öğretmen ve genellikle büyüklere karşı gelmeye eğilimlidir. Olağan anlaşmazlıkları bilek gücüyle çözmeye çalışır. Tepkileri ölçüsüz ve durumla orantısızdır. Öfkesini yenemez,hep kendini haklı çıkarma eğilimindedir. Davranışlarından utansa bile yinelemekten kendini alıkoyamaz. Cezalardan hiç etkilenmez veya bir süre etkilenmiş görünür. Bu tanıma giren çocuklar, ruhsal sorunlarını davranışlarına aktarırlar. Evde, çevrede ve okulda durmadan sorun yaratırlar. Erişkinlerle sürekli çatışma içindedirler.

Saldırgan çocuk dürtülerini dizginlemeyi öğrenme olanağı bulamamış çocuktur. Anababa tutumu çok sert ve hoşgörüsüz olduğu için, biriken öfkesini ev dışında açığa vurur. Ya da evdeki eğitim çok tutarsızdır. Çocuk neyin doğru, neyin eğri olduğunu öğrenmekte güçlük çeker. Bu nedenle toplumsal kuralları benimseyemez.

Saldırgan çocuk, ailedeki dengesizliği ve ayartıcı çevre koşullarına bağlı olarak suça yatkınlık kazanır. Sevgi yetersizliğine, katı cezalar ve sürekli anlayışsızlık da eklenince suça itilme olasılığı artar. Aile ortamının sağlıksız oluşu, daha pek küçük yaştan, çocuğun saldırgan tutumu benimsemesine yol açar.

4. YERİNDE DURAMAYAN ÇOCUK

Çocuklar genellikle canlı, hareketli ve yaşam doludurlar. Gün boyu oynar, koşar ve zıplarlar. Sürekli bir gidiş geliş içinde durmadan bir şeyler yaparlar. Yorulmak nedir bilmezler. Dışarıda oynadıkları yetmiyormuş gibi evde de çoğu kez anneleri kızdıran koşmalı atmalı oyunlar yaratırlar. Öyle ki annelerin çoğu zamanı çocuklara “dur, otur, koşma, gürültü yapma, karıştırma” demekle geçer. Sağlıklı gelişen çocuklar doğal olarak kabına sığamayan yaratıklardır.

Ancak kimi çocuk vardır ki; bu olağan canlılığın çok ötesinde bir kımıltı içindedir. Her sınıfta böyle bir iki çocuk bulunur ve arkadaşları içinden kolayca seçilirler. Aşırı hareketli çocuk kıpır kıpırdır. Yerinde duramaz. Tez canlıdır. Ödevini çırpıştırıverir. Savuruk ve düzensizdir. Yazısı bozuk ve yanlışlarla doludur. Durmadan yanındaki öğrenci ile konuşur. Öğretmeni sık sık uyarır, paylar, susturur ve ceza verir. Kısa bir süre sonra eski kıpırdanış yeniden başlar. Bu aşırı hareketlilik kimi zaman saldırgan davranışa dönüşür.

Bu durumların, ruhsal nedenlerden çok çocuğun yapısal bir bozukluğundan ileri geldiği görüşü yaygındır. Oysa çocuğun güçlüğü tembellik değil, gerçek bir algılama bozukluğudur. Bu çocuklar için özel eğitim uygulanır. Aşırı hareketliliği giderici ilaçlarla iyi sonuçlar alınmaktadır. Bu ilaçlar da aynı zamanda çocuğun algılamasını ve dikkatini de düzeltici etki gösterirler.

DEPREMİN ETKİLERİ

DEPREMİN ETKİLERİ

ANNE VE BABALAR !
ÇOCUKLARINIZLA ETKİLİ İLETİŞİM KURMA YOLLARI

Körfez Depremi gibi büyük bir coğrafi bölgede yer alan ve toplumun büyük bir kısmını etkileyen doğal felaketler, sadece bölgede yaşayanları değil tüm ulusu derinden sarsan olaylardır. Bölgede yaşayanlar için kendilerine fiziksel ve sosyal destek veren çevrenin neredeyse tümüyle zarar görmesi, durumu daha da güçleştirir. Evimizi, yakın akraba ve arkadaşlarımızı kaybetmiş olmanın acısı büyüktür. Bu kayıpların üstüne, yaşam koşullarındaki değişmeler de eklendiğinde yaşadığımız stres artar. Örneğin, kötü hava koşulları, barınma koşullarının istediğimiz gibi olmaması, çocukların okul durumu, artçı depremlerin sürme olasılığı gibi pek çok faktör yaşanan stresi arttırır. Ayrıca üzüntü, pişmanlık, öfke gibi yaşamakta olduğumuz tüm duygular çocuklarımızla olan ilişkilerimizi daha da güçleştirebilir. Ne var ki çocuklar da bu doğal felaketten aynı bizim gibi etkilenmişlerdir.

Araştırmalar doğal felaketlerden en çok yara alan grupların çocuklar, gençler ve yaşlılar olduğunu göstermektedir. Ancak anne ve babalarından, arkadaşlarından, öğretmenlerinden ve diğer aile üyelerinden yakın ilgi ve destek gören çocukların doğal afetin sonuçlarından daha az etkilendiklerini ve daha kolay ve çabuk başa çıktıklarını iyi biliyoruz. Çocuklarınıza yardımcı olabilmeniz için sizin yardıma muhtaç durumda olmamanız gerekir. Eğer kendinizi çocuklarınızla aşağıda önerildiği şekilde ilgilenecek kadar iyi hissetmiyorsanız psikolojik yardım almaktan çekinmeyin. Kendinizi iyi hissetseniz, önerilere uysanız bile deprem sonrasındaki bu iyileşme sürecinin zaman alacağını, bazı olayların ve yaşantıların zaman zaman durumu geriye götüreceğini bilin. İyileşme sürecinde, en çok yarar gördüğünüz önerilere ağırlık verin, geleceğe yönelin ve genellikle olumlu bir tutum içinde olmaya çalışın. Elinizdeki broşür bu konuda size yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır. Bu broşürün dışında ihtiyacınız olan her türlü desteği alabileceğiniz herkese ve her kuruma baş vurmaktan çekinmeyin.

ÇOCUKLAR İÇİN DEPREMİN ANLAMI NEDİR?

Çocuklar da yetişkinler gibi deprem felaketinden korkarlar. Ne var ki depremi, biz yetişkinler gibi kontrolümüz dışında olan doğal bir olay olarak anlamakta güçlük çekerler. Üstelik çocuklar, kendilerini koruyan ve tamamen güven duydukları yetişkinlerin bu olay karşısında çaresiz kalmasından endişe duyarlar.

· Okulöncesi dönemdeki çocuklar bu felaketin, anne-babasının onaylamadığı bir düşüncesi ya da davranışı nedeniyle başlarına geldiğini sanırlar.

· Okul çağındaki çocuklar ise doğal olayları anlayabilirler. Ancak, böylesine büyük bir felaketi daha önce yaptıkları kötü bir davranıştan dolayı kendilerine verilen bir ceza olarak algılayabilirler.

· Ergenlerin depremi algılayışı ise yetişkinlerinkine oldukça benzerdir. Ancak bu felaketin kendi başlarına gelmiş olmasından öfke duyabilirler.

ÇOCUKLARIN DEPREME OLAN TEPKİLERİNİ NELER ETKİLER?

Çocukların deprem felaketi karşısındaki tepkileri birbirinden farklı olabilir. Bazıları depremin hemen ardından birtakım davranış değişiklikleri gösterirken, bazıları günler ve haftalar, hatta aylarca hiçbir şey olmamış gibi davranıp daha sonra problemli davranışlar sergileyebilirler. Bu yüzden önümüzdeki aylar içinde elinizdeki broşürü zaman zaman alıp okuyun. Böylece depremin normal psikolojik etkileri konusunda hem daha iyi bilgilenecek hem de önerileri unutmamış olacaksınız.

Çocukların depremden etkilenme derecesini bir takım faktörler belirlemektedir. Bunlar:

· Ailenin tepkisi: Çocuk depremden doğrudan etkilenmese bile ailesinin deprem karşısındaki tepkileri ve korkularından çok etkilenebilir. Çocuğun deprem karşısında çaresiz kalan ailesine olan güveni sarsılabilir. Ailesinin felaket karşısındaki korku ve kaygılarından en çok da okul öncesi yaş grubundaki çocuklar etkilenirler. Bu nedenle bir yandan kendinizi diğer yandan da çocuklarınızı yeniden güçlendirmeye çalışınız.

· Kayıp derecesi: Çocuğun deprem felaketinde tanık olduğu ya da gördüğü hasar ve kayıp ne kadar büyük ise etkilenme derecesi de o kadar fazla olacaktır. Özellikle aileden bir veya daha fazla kişinin öldüğü veya ağır yaralandığı, çocuğun kendisinin yaralandığı ya da evinin ve okulunun yaşanamaz hale geldiği durumlarda çocuk, bu felaketle başa çıkmada oldukça zorlanır. Aile üyelerinden birinin ölümünden dolayı rollerin değiştiği, örneğin, annenin baba, ablanın anne rolünü üstlenmek zorunda kalması gibi durumlarda aile içi ilişkilerde zorluklar yaşanacaktır. Çocuk, bu koşullarda yeni yaşama geçerken daha da zorlanacaktır. Depremi yaşamayan çocuklar bile, hiçbir kayıpları olmadığı halde televizyonda gördüklerinden ve yetişkinlerin olay hakkındaki konuşmalarından etkilenebilir ve benzer tepkileri gösterebilirler.

· Yaş / Cinsiyet: Çocukların zihni yetişkinlerinkinden daha esnek ve işlenmeye daha uygun olduğu için, çocuklar hem olumlu hem de olumsuz etkilere daha açıktırlar. Bu nedenle felakette yaşanan olaylardan etkilenme olasılıkları daha yüksektir. Cinsiyet açısından ise kız çocuklarında içe dönük ve sessiz, sakin olma; erkek çocuklarında ise hiperaktif davranışlar (olduğu yerde duramama, sürekli hareket etme) daha fazla görülmektedir.

· Daha önceki yaşantılar: Depremden önce başka örseleyici yaşantıları olan çocuklar bu felaketten daha çok etkilenebilirler. Örneğin, anne babası boşanmış, kendisi şiddete maruz kalmış, aile içinde şiddeti gözlemlemiş ya da ailesinde ciddi bir sağlık problemi yaşayan çocuklar gibi. Ayrıca deprem öncesinde de bazı psikolojik problemleri olan veya okul başarısı zaten iyi olmayan çocukların, bu tür yaşantıları olmayan çocuklara göre deprem felaketinden daha çok etkilenmeleri beklenebilir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki yaşça daha büyük olup daha önceki yıllarda stresli durumlardan geçmiş ve bununla baş edebilmiş çocukların, deprem felaketinin yarattığı etkilerden de diğer çocuklara göre daha kolay sıyrılması mümkündür.

· Depremin dolaylı etkileri: Deprem felaketinin pek çok olumsuz etkisi, sadece çocuğun doğrudan yaşadığı deprem sarsıntısı, yıkıntılar, yaralanma ve kayıplar nedeniyle ortaya çıkmaz. Depremin dolaylı etkileri de çocuğun yaşadığı güçlükleri artırıcı bir rol oynayabilir ve iyileşme sürecini geciktirebilir.

· Günlük yaşantı: Evin yıkılması veya hasarlı olması nedeniyle başka yere taşınılması, kalabalık ve rahat olmayan alışılmışın dışındaki ortamlarda yaşamak zorunda kalınması ve günlük işleyişin çeşitli nedenlerle aksaması durumlarında çocuklar deprem felaketinden daha fazla etkileneceklerdir.

· Ayrılık: Çocuk ailesinden herhangi bir bireyi kaybetmemiş olsa da, herhangi bir nedenle bir süre onlardan ayrı yaşamak zorunda kaldığında, bu durum onun üzerinde ilave bir kaygı ve stres yaratacaktır.

· Aile içi ilişkiler: Aile içinde hastalık ya da ölüm gibi nedenlerle rollerin değiştiği, aile içi ilişkilerin bozulduğu, ailedeki yetişkinlerden birinin fazla miktarda alkol almaya başladığı, şiddetin ortaya çıktığı ya da var olan şiddetin arttığı durumlarda iyileşme gecikecektir.

· Ekonomik koşullar: Ailenin geçim kaynaklarının kısıtlandığı ya da yok olduğu, ihtiyaçların karşılanmasının aksadığı durumlarda çocuk daha olumsuz etkilenecektir.

· Sosyal destek: Anne babanın çocuğuna olan ilgi ve desteğinin azalması, çocuğun arkadaşları ve komşularıyla ilişkide olduğu sosyal çevrenin bozulması da çocuğun düzelmesini geciktirecektir.

DEPREMİN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ GENEL ETKİLERİ

Depremden sonra çocuğunuz,

· depremin tekrarlayacağından veya bu felaketi hatırlatan şeylerden (örneğin, ambulans, kepçe, asker, itfaiyeci, siren sesi, toz kokusu, duman gibi) korkabilir

· ani seslerden ve gürültüden korkabilir

· depremden sonraki yaşamı konusunda endişeli olabilir

· yetişkinlerin depremi ve sonuçlarını engelleyememiş olması nedeniyle onlara olan güvenini yitirebilir

· deprem öncesine göre daha kolay kırılabilir, küsebilir ağlayabilir

· önceden sessiz, uyumlu bir çocukken gürültülü ve saldırgan hale gelebilir veya neşeli, girişken bir çocukken utangaç ve ürkek olabilir

· dikkatini toplamada güçlük çekebilir

· her zaman hoşlanarak oynadığı oyunları artık oynamak istemeyebilir

· daha hareketli olup, hareketlerini bir türlü kontrol edemeyebilir

· tek başına uyumaktan korktuğu için anne babası veya diğer bir kişiyle beraber yatmak isteyebilir

· uykuya dalmada güçlük çekebilir

· anne ve babasını gözünün önünden ayırmak istemeyebilir, yalnız kalmaktan korkabilir

· okula veya yuvaya gitmek istemeyebilir

· parmak emmek, altına kaçırmak gibi daha küçük yaşlarda gösterdiği davranışları tekrar sergilemeye başlayabilir

· iştahı kesilebilir

· mide bulantısı, karın ağrısı, baş ağrısı, kusma gibi fiziksel tepkiler gösterebilir

· anne-babasının istemediği ancak kendisinin yaptığı bir davranıştan veya söylediği sözden dolayı depremin meydana geldiğini düşünebilir ve bunun için suçluluk hissedebilir

· konuşmakta güçlük çekebilir

· küçük çocuklar tekrar tekrar depremle ilgili oyunlar oynayabilir

· büyük çocukların bazıları hep deprem hakkında konuşmak isterken, bazıları bunun konuşulmasından hoşlanmayabilir ve kendisi de konuşmayabilir

· yetişkinlerin büyük kayıpların yanında önemsiz gördüğü bir nesne çocuk için çok önemli olabilir. Örneğin, sevilen bir oyuncağını ya da battaniyesini kaybetme çocuğu çok üzebilir onun için ağlayabilir ve ısrarla onu geri isteyebilir.

BEBEKLİK DÖNEMİ

Bebekler depremden doğrudan etkilenmezler; ancak, annenin aşırı kaygı, korku ve güvensizlik duyguları içinde olması bebeğine vereceği bakımı ve onunla iletişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Bebek, altı kirlendiğinde, acıktığında, kendini huzursuz hissettiğinde farklı türden ağlamalar gösterir. Annenin bunlara duyarsız kalması ve ihtiyaçları geciktirmesi ya da çok mekanik bir şekilde, bebekle konuşmadan onunla duygusal bir iletişime geçmeden bu ihtiyaçları karşılaması bebeğin gelişimine zarar verebilir. Bebekler stres ve güvensizlik koşullarında yoğun bir ağlama tutturabilirler,yatıştırılmaları, yeniden huzur ve güven duymaları güçleşebilir. Bu türden bir bakımın çok uzun sürmesi durumunda ise bebek ileride içine kapanabilir.

OKUL ÖNCESİ:

Okul öncesi dönemindeki çocuklar (2-5 yaş) depremin neden olduğu kayıplar ve yaşam şartlarında meydana gelen değişiklerle başa çıkmada oldukça zorlanırlar. Çünkü yaşamda bu tür deneyimleri az olduğu için başa çıkma yetenekleri de tam olarak gelişmemiştir. Bu nedenle de anne babanın, yakın akrabalarının ve öğretmenlerinin desteğine ihtiyaç duyarlar.

Bu dönemdeki çocuklar genellikle felaketten etkilendiklerini sözel olarak ifade edememelerine rağmen, kaygılı ve üzgün olduklarını davranışlarıyla belli ederler.

2-6 yaşları arasındaki çocuklarda görülebilecek bazı değişiklikler şunlardır:

· yeme sorunları; iştahsızlık ya da aşırı yemek yeme, kusma, ishal ya da kabızlık

· uyku sorunları; uyuyamama, aşırı uyuma ya da kabus görme

· parmak emme, altına kaçırma gibi bebeksi davranışlar,

· karanlıktan, hayvanlardan, yabancılardan veya canavarlardan korkma, daha önce korkmadığı, ancak ona depremi hatırlatan gürültülerden ve yerlerden korkma

· annesinin eteğine yapışıp onu bırakmama ve ayrılmaktan korkma

· kendini güvende hissettiği yerden ayrılmak istememe (çadırdan dışarı çıkmak istememe gibi)

· sürekli anne ya da babayla birlikte uyumak isteme

· tam olarak açıklayamadığı ağrılardan şikayet etme

· sinirlilik, söz dinlememe ve aşırı hareketlilik

OKUL ÇAĞI:

Bu yaş grubundaki çocuklarda bebeksi davranışlar oldukça yaygın biçimde görülebilir. Çocuk ya tam olarak içe kapanır ya da daha saldırganlaşır. Depremde özellikle oyuncaklarının, kendisine armağan olarak verilmiş olan eşyaların ve beslediği ev hayvanlarının kaybından çok etkilenirler.

6-11 yaşları arasındaki bir çocuk,

· daha sinirli olabilir; arkadaşları ve kardeşleriyle geçinmekte zorlanabilir.

· saldırgan davranışlar gösterebilir ya da içine kapanabilir, oyun oynamak istemeyebilir

· anne babasının dikkatini çekmek için kardeşleriyle yarış içine girebilir,

· arkadaşlarıyla ya da aile üyeleriyle birlikte olmak istemeyebilir, ya da anne-babasının yanından hiç ayrılmayabilir,

· okula gitmek istemeyebilir,

· kendini halsiz hissedebilir, sınıfta uyuya kalabilir,

· okul başarısı düşebilir,

· dikkatini toplamada zorlanabilir,

· geceleri kabus görebilir, iyi uyuyamaya bilir,

· sanki hiç bir şey olmamış ya da hissetmiyormuş gibi görünebilir,

· sık sık ağlayıp, sızlanarak mızmızlık yapabilir,

· yedirmenizi ve giydirmenizi isteyebilir,

· baş ağrısı, görme ve işitme ile ilgili şikayetlerde bulunabilir,

· ısrarlı kaşıntıları olabilir,

· mide bulantısı görülebilir,

· tam olarak açıklayamadığı ağrılardan şikayet edebilir,

· rüzgar, yağmur ve fırtına gibi diğer doğa olaylarından korkabilir,

· söz dinlemeyebilir,

· başından geçenlerle ilgili olarak sürekli konuşmak isteyebilir,

· daha önce olmayan tikler gösterebilir,

· konuşmada güçlük çekebilir, kekeleyebilir,

· depremde yaşadıklarını abartabilir ya da çarpıtabilir.

ERGENLİK:

Bu yaş grubunda akran ilişkileri çok önemlidir. Ergenler arkadaşlarından yakın ilgi ve kabul görmek; korkularıyla ve diğer tüm duygularıyla oldukları gibi kabul edilmek isterler. Kaygı ve gerginliklerini, saldırganlıkla, isyankarlıkla, içe kapanma ya da dikkat çekmeye çalışarak ortaya koyarlar. Bu yaş grubundaki gençler, pek çok kişi ölmüş iken kendilerinin kurtulmuş olmalarının verdiği bir suçluluk duygusu içinde olabilirler. Akranları tarafından kabul görmeyen ergenler içlerine kapanabilir ve bu ergenlerde depresyon gözlenebilir. Depremin yaralarının sarılmasıyla ilgili toplumsal çabalarda kendilerine yetişkinler kadar sorumluluk tanınmadığı için kendilerini engellenmiş hissedebilirler. Ergenlik dönemi, yetişkinliğe uzun bir geçiş dönemidir. Bu dönemin başında ve sonunda gençlerde gözlenebilecek tepkiler de değişebilir. Bu nedenle burada ergenlik dönemine ait tepkiler 11-14 ve 14-18 yaş grupları olarak ayrı ayrı ele alınmıştır.

11-14 yaşlarındaki ergenlerde gözlenebilecek tepkiler:

· fiziksel şikayetler (baş dönmesi, baş ağrısı, mide bulantısı gibi)

· aşırı yemek yeme ya da iştahsızlık

· aşırı uyuma ya da hiç uyuyamama şeklinde uyku bozuklukları

· belirsiz,tam açıklanamayan ağrı ve acılar

· daha önce ilgi duyduğu şeylere karşı ilgisini kaybetme ve içine kapanma

· sorumluluklarını yerine getirememe

· okula gitmeme, okul başarısında düşme

· anne babanın ve öğretmeninin dikkatini üzerine çekmeye çalışma

· okulda ve evde kurallara karşı gelme

· kardeşleriyle ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde bozulma, akranlarına ilgi göstermeme

· içki veya sigara içme, esrar ve eroin gibi uyuşturucuları kullanma eğilimi

· ölen yakınıyla birlikte olma isteğini dile getirme ve bazılarının bu sebeple intihar girişiminde bulunması.

14-18 yaşlarındaki ergenler ise,

· kendilerini suçlu hissedebilirler

· çaresizlik duyguları içinde olabilirler

· felaket karşısındaki duygularını kabul etmeyebilirler

· hareketlerinde aşırı bir artış ya da azalma olabilir

· dikkati toplama ve planlı davranmada güçlük çekebilirler

· aileden ve akranlarından uzaklaşıp yalnız kalmak isteyebilirler

· alkol, sigara ve uyuşturucu (esrar, eroin vb.) kullanmak isteyebilir ve suç işleyebilirler

· aile üyelerine ve akranlarına karşı saldırgan davranışlar içine girebilirler

· depremin ortaya çıkardığı bazı tepkileri kabullenmeyebilirler

· baş ağrısı ve belirsiz diğer fiziksel şikayetler olabilir

· hastalanmayla ilgili korkular yaşayabilirler

· genç kızlarda ağrılı ay hali ya da ay hali olmama görülebilir

Bazı ergenler deprem felaketinde kurtarma çalışmalarına yardım ettikleri için birçok yaralı ve ölüyle karşılaşmış olabilirler. Ergenler bu dayanılması güç görüntüler karşısındaki duygularını çoğu kez nasıl ifade edeceklerini bilemezler ve bazı ergenler engellenme, öfke ve suçluluk duygularıyla suç davranışlarına yönelebilirler. Deprem sonrası kurtarma ve yardım çalışmalarına etkin bir şekilde katılmış olan ergenlerde ayrıca aşağıdaki tepkiler görülebilir:

· Sindirim sistemi ile ilgili problemler

· Cilt döküntüleri

· Astım krizleri

· Sinirlilik ve gerginlik

BU TEPKİLER NE ZAMAN ÖZEL İLGİ GEREKTİRİR?

Yukarıda sayılan tepkiler çocuk ve gençlerin deprem gibi bir felaketi takip eden zamanda göstermeleri beklenen doğal tepkilerdir. Çocuk ya da genç, depremden önce fiziksel şiddete maruz kalmış, ciddi bir hastalık geçirmiş, ya da birtakım sorunları ve problemleri olmuş ise depremin psikolojik etkilerini daha yoğun yaşayabilir. Özellikle deprem öncesinde bunların üstesinden gelememiş iken bir de depremi yaşadıysa bu felaketle başa çıkmada çok zorlanabilir. Yukarıda sayılan olağan tepkilerin uzun süre devam ettiği ve çocuğun günlük yaşamını sürdürmesini engellediği durumlarda tepkilerine özel bir ilgi gösterilmelidir. Böyle durumlarda çocuk ya da gencin uzman bir kişi tarafından değerlendirilip desteklenmesi gerekebilir. Bu durumlar şöyle sıralanabilir:

· Çocuğun davranışlarında ortaya çıkan ve 2 haftadan daha uzun süren olağan dışı değişimler gözlendiğinde

· Çocuk yukarıda sayılan olağan tepkilerden pek çoğunu bir arada gösteriyorsa

· Çocuğun davranışlarındaki değişimler çok farklı durumlarda da görülüyorsa, örneğin, hem evde, hem de okulda arkadaşlarıyla birlikteyken

· Çocuk kendine zarar vermeye çalışıyor ya da vereceğini ifade ediyorsa

· Çocuğun daha önceden iyi olan okul başarısında önemli ve devam eden bir düşüş gözlemleniyorsa,

BU TEPKİLERLE BAŞA ÇIKMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR?

Çocukları bilgilendirmek, onlara duygusal destek vermek, felaketle başa çıkmadaki çabalarınıza onları da katmak ailenizi bir araya getirmede yardımcı olacaktır. Deprem gibi büyük bir felaket karşısında ailenin birbirine kenetlenmesi, aile ilişkilerini depremden sonra da devam edecek şekilde güçlendirir.

· Deprem hakkında konuşmaktan çekinmeyin.

Başınızdan geçen olayı küçümsemeyin. Size ne kadar zor gelirse gelsin gerçekleri saklamadan olan biteni çocuğunuza anlatın. Eğer çocuk üzülecek diye gerçekler saklanırsa, o zaman neler olduğunu kendisi anlamaya ve yorumlamaya çalışacaktır. Böyle bir durumda kendisinin fikir yürütmesi daha fazla endişelenmesine ve korkmasına neden olur. Çocuğa, gerçekleri saklamadan anlaşılır bir dilde anlatmak onun size güven duymasını sağlar. Ergenlerin ise bu konuyu akranları ve diğer yetişkinlerle konuşmasına, tartışmasına izin verin. Ergenler de deprem ve alınacak önlemler konusunda ne kadar bilgilenirlerse yaşamlarını da o kadar kontrol altına alabilir; gelecekleriyle ilgili planlar yapıp çalışabilirler.

· Deprem konusunu siz açmayın, fakat çocuğunuz bu konuda konuşmak istediğinde onu

dinleyin, sorularını cevaplayın, ona destek olup onu rahatlatın. Çocuğunuzun duygularını ifade edebilmesi için gerekirse mutlu, üzgün, kızgın, korkmuş gibi duygu bildiren kelimeleri kullanarak siz kendi duygularınızdan söz edin.

· Çocuğunuzu neler hissettiğini söylemesi için zorlamayın, bırakın kendisi için uygun

zamanı o seçsin. Birey bazen kendinde aşırı stres yaratan durumları kabul etmekte zorlanır. Bu durumda yaşanan stresi inkar etmek faydalı olabilir. Aynı şekilde ağlamak, aşırı uyumak ya da hayaller kurarak bu travmatik durumdan geçici olarak uzaklaşmak çocukları ve özellikle ergenleri rahatlatabilir.

· Çocuğunuzu depremin, hiçbir şekilde onun bir hatası sonucu olmadığı konusunda ikna

edin. Ona anlayabileceği bir dilde depremin ne olduğunu, neden olduğunu ve depremin kendi davranışları ya da sözleri için bir ceza olmadığını açıkça anlatın. Örneğin, “deprem aynı yağmurun yağması, rüzgarın esmesi gibi bizim kontrolümüzde olmayan bir olay, yani sen akşam yemeğini yemediğin, kardeşine küfür ettiğin, arkadaşını dövdüğün, anneni üzdüğün için olmadı” gibi ifadeler kullanın.

· Çocuğunuzun bu olayda daha fazla örselenmesine elinizden geldiğince engel olun.

Örneğin, televizyonda yıkılmış evleri, ağlayan insanları, yaralıları gösteren programları izlemesini engelleyin. Çocuğunuzu onu üzen, tekrar depremi hatırlatan durumlardan, olaylardan ve yerlerden korumaya çalışın.

· Elinizden gelen en kısa sürede depremden önceki ev düzeninizi sağlamaya ya da yeni

bir düzen oluşturmaya çalışın. Çocuklar için düzenli bir günlük program uygulayın. Örneğin, her sabah kalkıp birlikte kahvaltı etmek, ortalığı toplamak, birlikte oyun oynamak, öğle yemeğinden sonra birlikle bir süre kitap okumak, uyumak gibi. Farklı bir şeyler yapmanız gereken günlerde çocuğunuza bunu önceden anlatın.

· Çocuğunuza karşı sıcak ve sevecen davranın.

Çocuğunuz sizin yanınızda olmak istiyor, yalnız kalmaktan korkuyorsa ona sarılın, kucaklayın, öpün, onu sevdiğinizi, onun yanında olacağınızı, onu bırakmayacağınızı söyleyin. Dokunma, okşama, sarılma özellikle küçük çocuklar için çok önemlidir. Felaket döneminde, bir süre için çocuğun istediklerini yapmanın bir sakıncası yoktur, aksine böyle olağanüstü bir dönemde gerekebilir. Bu dönemde çocuğunuzun şımaracağından korkmayın.

· Yatma zamanı geldiğinde çocuğunuzun yanında olmaya çalışın.

Uykudan önce ona hikaye okuyun ya da anlatın, sırtını okşayın, gün hakkında sessizce konuşun. Geceleri istiyorsa ışığı açık bırakın, biraz fazla uyumasına ya da çok korkuyorsa yanınızda yatmasına göz yumun.

· Herhangi bir nedenle çocuğunuzdan bir süre ayrılmanız gerekirse, ona nereye

gideceğinizi mutlaka anlatın ve döneceğinizden emin olmasını sağlayın.

· Çocuğunuzdan beklediğiniz davranışlar ve sorumluluklar hakkında onunla konuşun.

Çocuğunuzun isteklerini yerine getirmeniz onun bu olayda yaşadıklarını atlatması için ne kadar gerekli ise bir yandan da düzenli bir yaşama geçmek için kurallar koymak da o kadar önemlidir. Eğer çocuğunuz hiçbir kuralı dinlemiyorsa, onunla yapması ve yapmaması gereken davranışları ve o davranışları neden yapması ya da yapmaması gerektiği konusunda konuşun. İstediğiniz davranışları sergilediğinde "aferin ne kadar güzel" gibi sözlerle onu ödüllendirin. Çok zorda kalsanız bile ona vurmayın ve herhangi bir fiziksel ceza uygulamayın.

· Ailenin bir arada olmasını sağlayın:

Aile üyelerinin birlikte olması travmanın atlatılması için önemlidir. Ayrıca akrabalarınız ya da komşularınız sizi merak edip, telefonla aradıklarında çocuğunuzla bunu paylaşın. Bunlar çocuğa başkaları tarafından da düşünülüp sevildiği duygusunu verecektir. Sosyal destek için akrabalarınızla ve yakın aile çevrenizle ilişkilerinizi en kısa sürede yeniden kurun ve sürdürün.

· Çocuğunuzun kendini ifade etmesini kolaylaştırın.

Çocuğu deprem hakkında oyunlar oynaması (kepçe, kamyon, ambulans vs. ile), resimler yapması veya bu konuda yaşadıklarını, hissettiklerini yazması için destekleyin. Böylece çocuk sözel olarak ifade edemediği duygularını ortaya koyma olanağı bulacaktır. Yaptığı resimleri ya da yazdıklarını eve asabilir ya da yakın akrabalarınıza gönderebilirsiniz.

· Çocuğunuzun bazı şeyleri kontrol etmesini sağlayın.

Deprem gibi üzerinde hiçbir kontrolümüzün olmadığı bir durum yaşarken biz de kendimize olan güvenimizi yitirebiliriz. Hayatımızın kontrolümüz altında olduğunu hissetmek bizim güvenlik duygumuz için ne denli önemli ise; çocuklar için de o kadar önemlidir. Bu nedenle günlük yapılan işleri planlayın ve planlamaya çocuğunuzun da katılmasını sağlayın. Ayrıca çocuğunuza mümkün olduğunca çok ufak ta olsa kararlar alabilmesi için seçenekler sunmaya çalışın. Örneğin, birkaç giysiyi, yiyeceği ya da oyuncağı gösterip kendisinin karar vermesini sağlayın.

· Çocuğunuzun yetişkinlere yeniden güvenmesini sağlayın.

Deprem felaketi çocuğun sadece kendine olan güvenini değil, deprem felaketine engel olamadıkları için yetişkinlere olan güvenini de yitirmesine neden olur. Çocuğunuzun güvenini tekrar kazanmak için, ona verdiğiniz sözleri mutlaka tutun ya da yerine getiremeyeceğinizi düşündüğünüz şeyler için söz vermeyin.

· Çocuğunuzun geleceğe güvenle bakmasını sağlayın.

Kısa süreli gelecek için çocuğunuzla birlikte gerçekleşebilecek planlar yapın ve gerçekleştirin. Örneğin, haftaya okul kaydını yenileyelim, anneannenlere gidelim gibi. Böyle deneyimler çocuğun gelecekle ilgili belirsizlikten kurtulmasını ve tekrar gelecekten bir şeyler beklemesini sağlar.

· Eşinizi kaybettiyseniz çocuğunuzun, onunla olan ilişkisini ve onun verdiği bakımı

özleyebileceğini unutmayın. Bu özlemini, sizin bakımınızı protesto ederek ifade edebilir. Bu konuda duyarlı ve toleranslı olun.

· Çocuğunuzun sağlığına dikkat edin.

Sağlıklı bir çocuk diğer yaşamsal güçlüklerle daha kolay başa çıkar. Bu nedenle çocuğunuzun dengeli beslenmesine, yeterince dinlenmesine, temiz yerlerde bulunmasına ve kişisel temizliğine dikkat edin.

· Çocuğunuz aile ile ilgili ek sorumluluklar aldıysa, arada bir bunları azaltma yollarını

arayın. Örneğin, bir sabah daha geç uyanması ya da günlük işler yerine arkadaşları ile birtakım faaliyetler yapması için fırsat tanıyın. Size ve aileye yardım etmek için yaptıkları konusunda kendisini takdir ettiğinizi ve onunla gurur duyduğunuzu sık sık dile getirin.

· Ergenlik çağındaki gençlere sosyal ilişkilerini yeniden kurmaları konusunda destek

olun. Gençlerin deprem felaketini atlatabilmelerinde, arkadaş bağlarını tekrar kurmaları önemlidir. Bu bağların kurulması için yetişkinlerin gençleri desteklemesi gerekebilir. Sosyal etkinliklere katılmaları için onları cesaretlendirin; spor yapabilmeleri için gönüllü kuruluşlardan yardım isteyin, gereken koşulları oluşturun. Hiçbir şey yapamıyorsa yürüyüşler yapmasını sağlayın. Ayrıca normale dönme çalışmalarında gençlerin de katkısını almak onların kendine olan güvenlerini artırabilir, gençlerin el ele vererek birlikte çalışması ise birliktelik duygusunun gelişmesi için önemlidir. Başkalarına yardım etmek pek çok gencin kendini daha güçlü hissetmesini sağlayacaktır. Bu amaçla gerektiğinde bulunduğunuz bölgede gönüllü kuruluşların sağladığı rehabilitasyon olanaklarından yararlanın.

· Çocuğunuzun uyku problemleriyle ilgilenin.

Gece uykusunda korkuyla sayıklayan ya da uykudan ağlayarak uyanan çocuğunuzun yanına gidin, onu sakinleştirin, odayı hemen aydınlatmayın ve yüksek sesle konuşmayın. “Herhalde çok kötü bir rüya gördün” diyerek onun gördüklerini anlatmasını sağlayın ve kesmeden dinleyin. Sakın “korkacak bir şey yok “ demeyin. “Anladım çok korkmuşsun, tüm bunlar sana gerçekmiş gibi geldi” diyerek korkusunu anladığınızı belirtin ama bunun gerçek olmadığı konusunda onu ikna etmeye çalışın. Yanında duracağınızı, şimdi güvende olduğunu söyleyin ve mümkünse tekrar uykuya dalana kadar yanında durun. Uyku sorunu olan çocukların gündüz oyun ve diğer etkinliklerle yorulmalarını sağlayın. Gece uykusundan önce mümkünse ılık bir banyo aldırın. Tüm bunlar çocuğun kaygısını azaltacak ve kendini güvende hissetmesini sağlayacaktır.

· Niçin okula gitmek istemediğini anlamaya çalışın.

Böyle bir felaketten sonra küçük çocukların okula gitmek istememelerinin bir nedeni ailelerinden ve sevdiklerinden ayrılmak istememeleri olabilir. Ailenin de güvensizlik nedeniyle çocuğu okula göndermedeki isteksizliği bu durumu daha da körükleyebilir. Eğer çocuğunuz okulda başarılı bir çocuksa okula geç başlatmayın ya da okula gidemediği günlerin sayısını olabildiğince az tutun. Bu çocuklar, okulda bazı şeyleri kaçırdıkları ve arkadaşlarına yetişemeyecekleri düşüncesiyle de okula gitmek istemeyecekleri için başarıları düşecektir. Başarısı düşük olan çocuklar ise deprem sonrasındaki bu karmaşıklık ve belirsiz yaşam koşullarında okula ve ev ödevlerine konsantre olmakta güçlük çekecekler ve okul başarıları daha da düşecektir. Bu nedenle günlük yaşamınızı mümkün olduğunca düzene sokun ve çocuğunuzun bu sebeple bir endişe yaşamamasını sağlayın. Öğretmeniyle iletişimini koruyun; hatta deprem öncesine göre daha yoğun bir iletişime geçin. Çünkü çocuğunuz sizin problemlerinize duyarlıdır ve bunlara bir yenisini katmamak için size sorunlarından söz etmeyebilir. Bunun yerine yakın bulduğu öğretmeniyle derdini paylaşabilir ya da bu sorunu okul ortamında gösterebilir.

· Çocuğunuzun yasına destek olun.

Yaşanan deprem felaketinin ve buna bağlı kayıpların ardından çocuğun ölüm hakkındaki soruları artacaktır. Bu soruların altındaki önemli kaygılardan biri anne ya da babasını kaybedeceği korkusudur. Bazen kendi ölüm korkunuzdan dolayı, bazen de kendi yasınızı yaşadığınız için çocuğun bu konudaki soru ve endişeleriyle çok fazla ilgilenemeye bilirsiniz. Anne babalar bazen de çocuklarının üzülmemeleri ve onları acıdan korumak için ölüm hakkında konuşmak istemeyebilirler. Ancak çocuklarla ile duyguları paylaşmak, onlarla anlayabilecekleri düzeyde konuşmak ve kullandığımız kelimelere dikkat ederek açıklamalarda bulunmak yararlıdır. Çünkü çocuklar bilmedikleri konularda fanteziler üretmeye ve kendi kendilerine bazı açıklamalar getirmeye çalışacaklardır. Genellikle de bu açıklamalar çocuklar için gerçek olandan daha korkutucudur. Anne ya da babasından birini kaybeden ve diğerinin de öleceğinden korkan bir çocuğa yanında olduğunuzu onu hiç bırakmayacağınızı ve yeniden eskiden yaptığı pek çok şeyi yapabileceğini söyleyerek gelecekle ilgili endişelerini gidermeye çalışın. Ölen anne ya da babası kendisini bırakıp gittiği için öfkeli olan bir çocuğun da öfkesini boşaltmasını sağlayın. Kum, su ve oyun hamuru gibi malzemelerle oynama, spor yapma çocuğa bu konuda yardımcı olacaktır. Ayrıca yakını ölen herkesin onun yaşadığı duyguların aynısını yaşadığını hatırlatın. Anne ya da babasının ölümünden kendini sorumlu tutan ve bu yüzden yoğun suçluluk duygusu yaşayan çocuklar ise genellikle onu üzdükleri, ya da kızdıkları bir zamanda onun ölmesini istedikleri için bunun gerçekleştiğini sanırlar. Bu çocuklara, yaşamda bazı olayların (ölüm ve doğal afetler gibi) bizim kontrol edemeyeceğimiz olaylar olduğunu ve bu ölümün de kesinlikle kendi hatasından kaynaklanmadığını anlamasını sağlayın. Ergenlerin yası yaşamak istemelerini ve bazen yalnız kalmak istemelerini anlayışla karşılayın, onlara destek olun ve ölen kişi hakkında konuşmak istediklerinde mutlaka konuşun ve giderek olumlu anıları ön plana çıkarın.

BU OLAYLA AİLENİZLE BİRLİKTE BAŞEDİN!

Deprem gibi doğal bir afette ortaya çıkan bu çok normal ama geçici tepkilerle her birinizin tek tek baş etmesi elbette önemlidir. Ancak aile olarak yaralarınızın daha kısa sürede sarılması ve normal günlük yaşama dönebilmeniz için aşağıdaki noktalara dikkat etmeniz önemlidir.

· Çok büyük bir felaket yaşadığınızı; şaşırmış, sarsılmış ve desteğe ihtiyacınız olduğunu kabul etmeniz iyileşme sürecinin çok önemli bir kısmıdır.

· Her aile üyesinin depremden farklı bir şekilde etkilenmiş olduğunu ve herkesin yeniden eskiye dönmesinin farklı sürelerde gerçekleşebileceğini unutmayın.

· Yaşamı yeniden kurma çabalarına ve günlük işlere tüm aile üyelerini katın.

· Aile üyelerinin rollerinde bazı değişmeler olabilir; esnek ve dikkatli olun. Örneğin, bir ergen hayatında ilk kez kardeşlerinin de bakımını üstlenmek zorunda kalabilir. Bu arada ergenin kendi ihtiyaçlarının da karşılanmış olmasına dikkat edin. Ev ile ilgili sorumlulukları bir kişiye yüklememeye çalışın, paylaşın.

· Birbirinize yakın ilgi, şefkat ve anlayış gösterin.

KAYNAKLAR

Allen, R.D. ve Rosse, W. (1998). “Children's Response to Exposure to Traumatic Events.” Http://www.colorado.edu/hazards/qr/qr103.html

APA Help Center. “Managing Traumatic Stress: Tips for Recovering From Disasters and Other Traumatic Events.” Http://www.apa.org/traumaticstress.html

Bellows, J. “Definitions and Impact of Psychological Trauma on Child Development”. Presented at IX th European Conference on Developmental Psychology. September 1-5 1999, Island of Spetses , Greece.

Cheal, B. “Adapting Your Early Childhood Program for Recovery.” Disaster Training International. Helping Adults Help Children.

Chris, P. Facts for families-American Academy of Child and Adolescent Psychiatry. “Helping Children After a Disaster.” Http://www.trauma-pages.com./aacap.htm

CMHS. “After A Disaster: A Guide for Parents and Teachers.” http://www.mentalhealth.org/specials/schoolviolence/parents.htm

“Coping Strategies for Adolescents After A Disaster. Information for Middle and Senior High School Teachers and School Personnel.” (Brochure) Project REBOUND :FEMA and California Department of Mental Health

Disaster Training International. “After A Disaster: What You Can Do With Your Children.” Http://www.disastertraining.org/after.htm

FEMA and the American Red Cross. “Helping Children Cope with Disaster. Http://www.trauma-pages.com/

FEMA for kids: Resources for teachers. “School Intervention Following A Critical Incident.” Http://www.fema.gov/kids/tch_cope.htm

FEMA for kids: Resources for teachers. “After A Disaster: How to Help Child Victims.” Http://www.fema.gov/kids/tch_aft.htm

FEMA. “Children May Be Affected by Disaster-related Stress.” Http://www.fema.gov/hu98/d1247n83.htm

“Helping Children After A Disaster. A Comprehensive Guide for Parents & Other Caring Adults.”(Brochure) Project REBOUND: FEMA and California Department of Mental Health.

“Helping Children Cope with Disaster” (FEMA & American Red Cross), David Baldwin’s Trauma Information Pages. Http://www.trauma-pages.com/

Huzziff, C.A. ve Ronan, K.R. (1999). “Prediction of children's coping following a natural disaster-the Mount Eruptions:A prospective study. The Australasian Journal of Disaster and Trauma Studies. Http//www.massey.ac.nz/~trauma/issues/1999-1/huzziff1.htm

Lafond, R. “Helping Children Cope with Disaster.” Search and Rescue Society of British Columbia

Los Angeles County Department of Mental Health. “Family Coping Strategies.” Http://www.trauma-pages.com/

National Institute of Mental Health. “Helping Children and Adolescents Cope with Violance and Disasters.” Http://www.nimh.nih.gov/publicat/violence.htm

Parent Information Booklet. UNICEF: Psychosocial Project Kosovo. Trauma Psychiatry Program, University of California, Los Angeles.

Perry, B.D. “Principles of Working with Traumatized Children: Special Considerations for Parents, Caregivers, and Teachers.” http://www.bcm.tmc.edu/civitas/principles_TC.htm

Robinson, E. H. ve Rotter, J. C. (1991). “Coping with Fears and Stress.” ERIC Digest (ED 34188831).

University of Illinois Extension Disaster Resources. “Helping Children Cope With A Disaster.” Http://nimh.nih.gov/publicat/violance.htm

University of Illinois Extension Disaster Resources. “Helping Children Cope With A Disaster.” Http://www.ag.uiuc.edu/~disaster/facts/kidcope.html

University of Illinois Extension Disaster Resources. Children, Stress, and Natural Disasters “A Guide for Teachers: What Children May Be Experiencing.” Http://www.ag.uiuc.edu/~disaster/teacher/csndres2.html

University of Illinois Extension Disaster Resources. Children, Stress, and Natural Disasters. A Guide for Teachers: Children’s Responses to Disasters.” Http://www.ag.uiuc.edu/~disaster/teacher/csndres3.html

Yule, W., Perrin, S. ve Smith, P. (1998). Post-traumatic stress disorders in children and adolescents.

e-posta: bilgi@psikolog.org.tr