', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: 10/10/07

10 Ekim 2007 Çarşamba

ANGORA TAVŞANLARI

Uzun tüyleri ile Ankara Kedisi ve Ankara Keçisini andıran Ankara Tavşanının Anavatanı Türkiye/Ankara olduğu bilinmektedir. Değişik kaynaklara göre, 1700 lü yıllarda Fransa Kraliçesine hediye olarak gönderildiği, Nachtsheim’e göre ise 1723 yılında Karadeniz kıyısından Fransa ve oradan da İngiltere’ye götürülerek ıslah edildiği belirtilmektedir.

Ankara Tavşanı, yıllardan sonra Anavatanı’na Kırşehir’li bir gurbetçi sayesinde dönmüştür. Adının “Ankara Tavşanı” olmasından etkilendiği için Almanya’dan kesin dönüş yaparken yanında getirdiği Ankara Tavşanları ilk damızlık çekirdekleri oluşturmuştur. Bundan sonra Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünde, TÜBİTAK destekli proje için Fransa’dan 62 adet Ankara Tavşanı getirilmiştir

Ankara tavsaninin Ingiliz, Rus, Fransiz, Satin, Alman, Giant, Çin, Tanghang Ankara tavsani gibi birkaç lokal tipi vardir. Fransiz ve Satin Ankara tavsanlari ile Alman ve Giant Ankara tavsanlari birbirlerine benzer özellikler gösterir. Ingiliz Ankara tavsani en küçük yapida ve en ince elyaf yapisina sahip tiptir. Giant ve Tanghang Ankara tavsanlari en iri yapida olan tiplerdir.

Ayrica Ankara tavsaninin 12 degisik rengi mevcuttur, ama en çok tercih edileni albino olan beyaz Ankara tavsanidir. Diger renkler içinde en önemlileri siyah, mavi, sari, gri, kahverengi, sinsilla ve sincap renginde olanlardir. Beyaz olanlarin tüyleri sik, ipek gibi ince ve uzundur.

Disilerde canli agirlik erkeklerden daha fazladir. Entansif bakim kosullarinda Ankara tavsanlarinda ortalama ticari ömür dört yil kadardir.

Vücut agirligina bagli olarak Ankara tavsanindan yilda elde edilen yün miktari, koyunun bir kg canli agirligina karsilik alinabilen yünün yaklasik dört kati kadardir (bir kg canli agirlik basina koyundan 50 – 70 g yün alinirken, tavsandan 200 – 250 gr. yün elde edilmektedir). Tavsan yününün ortalama % 98 saf yün orani göz önüne alinacak olursa, yün üretiminde koyundan 7 – 8 kat üstün oldugu açikça görülmektedir.

Ankara tavsani yetistiriciliginde et, gübre, deri gibi yan ürünler de isletmeye önemli bir ekonomik gelir saglamaktadir. Eti yenen hayvanlar içinde sellülozca zengin olan ve kolay sindirilemeyen yemleri en iyi degerlendiren hayvan tavsandir. Yedigi yemleri ete dönüstürme orani çok yüksektir. Tavsan eti proteince zengin, yag, kolesterol ve kalori orani çok düsüktür. Kolesterol miktari dana ve koyun etinde 71 mg/100 g, tavuk etinde 98 mg/100 g olmasina karsin, bu oran tavsan etinde 65 mg/100 g kadardir. Et üretimi için genellikle üç aylik tavsanlarin kesilmeleri önerilmektedir. Ayrica tavsan eti oldukça lezzetli bir ettir. Özellikle Ankara tavsani kafeste yetistirildigi için eti diger tavsanlara göre daha yumusaktir. Tavsan eti çabuk piser ve hazmi kolay oldugu için özellikle yaslilara ve damar sertligi olan hastalara tavsiye edilebilecek bir yiyecektir. Kalorisi düsük oldugundan, sismanlatmadigi için bir rejim yemegi olarak tüketilmektedir. Tavsan eti, restoranlar, salam ve sosis üreten isletmeler, kedi ve köpek mamasi yapan kisiler tarafindan talep edilmektedir.

Tavsan gübresinin azot, fosforik asit ve potasyum orani yüksek oldugu için çiçek ve sebze yetistiriciligi için çok uygun bir gübredir. Tavsan gübresi bitki ve çimenleri yakmaz, kolayca topraga karisir. Gübre ya taze veya çesitli islemlerden geçirilerek, özelligini kaybetmeyip uzun süre kullanilabilen bir ürün haline getirilip, satisa sunulabilir.

Tavsan derisi, ayakkabi, terlik, oyuncak, eldiven, sapka ve güderi yapiminda kullanilmaktadir. Ayrica, iyi yolunmus tavsan derilerinden tutkal yapiminda da yararlanilmaktadir. Tavsan derisi degeri düsük olsa da kürk olarak kullanilabilir. Ancak, Ankara tavsani postu kürkçülükte kullanilmamaktadir.

Bunun disinda, tavsan kanindan yem ve ilaç sanayisinde, tavsan beyni ve bazi dokularindan, ilaç hazirlanmasi amaciyla ilaç sanayisinde yararlanilmaktadir. Tüm dünyada oldugu gibi ülkemizde de tavsan kuyrugu ve arka bacaginin nazara ve sansa iyi geldigi düsüncesiyle, bu ürünler hediyelik esya olarak kullanilmaktadir

Canli agirlik (kg)

3.5 – 4

Dogum agirligi (g)

47 – 55

Cinsel olgunluk yasi (ay)

3-5

Çiftlesme olgunlugu yasi (ay)

5-7

Çiftlesme olgunlugu agirligi (kg)

2.35

Gebelik Süresi (gün)

28-33

Bir dogumda dogan yavru sayisi (ort.)

5-6

Sütten kesilen yavru sayisi

3

Sütten kesilen yavru orani (%)

70-82

Sütten kesme yasi (hafta)

4-6

Sütten kesim agirligi (g)

566-644

Kirkimin Baslama Yasi (ay)

3

Yetiskinlerde Yillik Yün verimi


Disi tavsanda (g)

1000

Erkek tavsanda (g)

700-800

Kastre edilmis erkekte (g)

900

cm2’de elyaf sayisi

15.000

Elyaf uzunlugu (cm)

10-15

Elyaf Çapi


Disi (mikrometre)

12

Erkek (mikrometre)

11

Yünün özgül agirligi (g / cm3 )

1.15-1.18

Kemp elyaf orani

2

Yün kalitesi oranlari

erkek

disi

6 cm'nin üstünde (%)

65

75

6 cm'ye kadar (%)

27

20

Keçelesmis Yün (%)

8

5

Ankara tavşanlarından elde edilen yüne ‘Ankara tavşanı yünü’ veya kısaca ‘Angora yünü’ adı verilir. Angora’nın uluslararası standartlar organizasyonundaki (ISO) sembolü WA’dır. Diğer tavşanların kıllarının sembolü ise HK’dır. W (Wool), tekstil endüstrisinde kullanılan kaliteli elyafı ifade etmekte olup, bunun tersi H (Hair) ile gösterilir ve sıradan kılları ifade eder. A (Angora) Ankara tavşanının, M (Moher) ise Ankara keçisinin elyafı olan tiftiği belirtmekte kullanılır. K (Kaninchen) ise tavşanı ifade eder. Ankara keçisinin yünü tiftiğin uluslararası sembolü WM’dir.

Ankara tavşanı, diğer hayvanlardan (koyun, keçi, lama, alpaca, deve v.s.) elde edilen yünlere nazaran en uzun ve en beyaz yünü üreten tek hayvandır. Angora, oldukça yumuşak ve hafif bir yündür. Angora yününden yapılmış giysiler vücutta allerjik reaksiyon oluşturmaz ve kılların iç kısmı medullalı olduğu için bu giysiler vücudun hava almasını engellemez. Bu özelliği nedeniyle Angora yünü, koyun yününden 7 – 8 kat daha fazla ısı vermesine karşın, vücutta terlemeye sebep olmaz. Angora giysiler özellikle çocuk giysisi olarak kullanılmaktadır. Çünkü çocuk giysileri ağır olmamalı, yüksek ısı vermeli, terletmemeli ve allerjik reaksiyon oluşturmamalıdır. Bütün bu özellikleri sadece Angora giysilerde bulmak mümkündür. Bunun dışında angora giysileri (şapka, kumaş, kazak, battaniye, atkı, şal, eldiven, saç bantı, iç çamaşırı), yetişkin insanlar tarafından da her zaman tercih edilen pahalı giysilerdir

Angora yünü, kuvvetli elektromanyetik özelliğinden dolayı özellikle romatizmal hastalıklarda, siyatik ve eklem ağrıları şikayetlerinde, dolaşım bozukluğu olanlarda, böbrek rahatsızlıklarında kullanılan termal giysilerin yapımında tercih edilen bir tekstil ham maddesidir. Bunların dışında Angora yünü, yüksek keçeleşme kabiliyeti nedeniyle fötr şapka, ayakkabı ve ayakkabı içine yerleştirilen keçelerin yapımında da başarıyla kullanılmaktadır.

Angora yününü kullanan iplik üreticilerine fantezi iplik üreticileri adı verilir. Angora yünü, iplik fabrikalarında genellikle diğer liflerle (ince koyun veya kuzu yünü, pamuk, ipek, alpaka, kaşmir ve sentetik liflerle) değişik oranlarda (% 10 – 80) karıştırılarak, kamgarn ve ştrayhgarn sistemlerinde iplik yapılmaktadır. Ştrayhgarn iplik teknolojisinde kısa elyaf (en fazla 6 cm) yünler, kamgarn teknolojisinde ise uzun elyaf (6 cm’den uzun) yünler iplik haline getirilmektedir. Yün, iplik fabrikalarına en az 300 – 400 kg’lık sıkıştırılmış balyalar halinde satılmaktadır. Angora yünü, iplik yapımından önce yıkanmaz. Saf Angora giysiler, elle sıcak veya soğuk suyla, deterjan kullanılmadan yıkanır. Fabrikaların dışında Angora yünü, çıkrık adı verilen ip eğirme aletleriyle de elde iplik haline dönüştürülebilir. Genellikle yurt dışındaki Ankara tavşanı yetiştiricileri, birlikler kurarak, Angora yünlerini elde eğirmekte, daha sonra da bu iplikleri boyayarak, örgü giysiler hazırlamaktadırlar. Yaklaşık 300 – 400 g yünden bir kazak yapılabilir. Elde eğirme tekniği ile iplik elde edildiğinde ham yünün değeri, iplik fabrikalarının aldığı yünlerin değerinden en az 10 kat daha fazla artmaktadır.

Ankara tavşanlarında her üç ayda bir, yani yılda dört kez kırkım yapılmaktadır. Bazı yetiştiriciler ayda bir kırkım yapmaktadırlar. Yetişkin bir Ankara tavşanından yılda ortalama 1000 g kadar yün alınabilmektedir. Ankara tavşanlarında yün verimi üzerine ırkın, cinsiyetin, yaşın, canlı ağırlığın, mevsimin, gebelik durumunun, beslenmenin ve kırkım aralığının önemli etkisi olmasına karşın yün verimi ve yünün kalitesi kalıtsaldır.

Yün verimi üzerine özellikle beslenme ve ısı gibi diğer faktörlerin dolaylı etkisi vardır. Bu yüzden yetiştiricilikte sürekli olarak en verimli tavşanlar seçilerek, ırkın verim özelliği yüksek tutulmalıdır. Fazla ve kaliteli yün almak, saf yetiştiricilik yapmak, iyi bakım ve besleme şartları uygulamak ve seleksiyon yapmakla mümkündür.

Angora tavşanlarında ilk kırkım yaşı yaklaşık üç aydır. Ancak, bu süre kışın daha da geç olabilir. İyi bir seleksiyon ve bakım ile oluşturulan sürülerdeki yavrularda, 2.5 – 3 aylık iken kılların uzunluğu 5 – 6 cm olabilmektedir. İlk kırkımda elde edilen yünün kalitesi düşüktür. İkinci kırkım zamanında elde edilen yünün kalitesi arzu edilen düzeydedir. Ankara tavşanlarında yün verimi, 18 – 36 aylık tavşanlarda en üst seviyeye ulaşır. Üç yaşından sonra yün verimi hızla düşmektedir.

Ankara tavşanlarında, dişilerde ki yün verimi erkeklerden % 15 – 20 oranında daha fazladır ve en yüksek kalitede yün dişilerden elde edilir. Cinsiyetler arasındaki yün verimi farkı, erkeklerin kısırlaştırılmasıyla azaltılabilir. Kastre edilen erkek tavşanlarda yün verimi % 10 – 12 oranında artmaktadır. Kastrasyonun diğer bir avantajı da hayvanın davranışlarını değiştirmesidir. Böyle hayvanlar sessiz, sakin bir hal alırlar ki, bu da grup halinde barındırılmayı mümkün kılar. Ancak, kastrasyon yün kalitesini etkilemez. Gebelik ve laktasyon dönemleri, yün verimini 1/3 oranında düşürür.

Yazın elde edilen yünler, sonbahar ve kışın elde edilenlere göre üç kat daha düşüktür. Yün verimi Haziran ayında en düşük, Aralık ayında en yüksektir. Kışın alınan yünün uzunluğu, yazın alınandan daha uzundur. Yüksek sıcaklıklarda (30 oC) yünün miktarı ve kalitesi düşer, 5 oC gibi düşük sıcaklıklarda ise yün verimi artmaktadır, ancak yem tüketimi de bununla birlikte yükselmektedir. Ayrıca, canlı ağırlıkla yün verimi arasında pozitif bir ilişki vardır. Ağırlık arttıkça yün verimi artar. Canlı ağırlığı 4 kg’dan büyük olanlarda yün verimi en yüksektir. Ayrıca yün miktarı, kırkım sayısının artırılmasıyla yükseltilebilir

Ankara tavşanlarında yavrular yedi haftalık olunca taranmaya alıştırılırlar ve haftada bir kez tarakla dikkatlice taranırlar. Tarama yün kalitesini artırır. Tarağın kemikten olması tercih edilir. Tarama için yumuşak tel bir fırça da kullanılabilir. Yavrular altı aylık olunca yünün kalitesi istenilen ölçüye ulaşır. Bu zamana kadar da yavrular taranmaya alışmış olurlar. Ancak, yapılan seleksiyon çalışmalarıyla Fransız Ankara tavşanlarını taramadan da kaliteli yün elde etmek mümkündür. Ancak, İngiliz Ankara tavşanları tımara ve taranmaya ihtiyaç duyarlar.

Yün, makas, elektrikli veya el kırkım aletleriyle yapılan kırkımla veya yolma yöntemiyle elde edilir. Ancak kırkım tekniği ile yün elde etmek, fazla acı vermemesi, dolayısıyla daha az stresli olması, soğuğa karşı daha iyi bir koruma sağlaması, daha az emek ve zaman harcanması, kısa kırkım aralıkları ile daha fazla yün elde etme olanağı vermesi gibi nedenlerle yolma tekniğinden daha çok tercih edilir. Makasla yapılan kırkımda elde edilen kırpıntı yün oranı (10 mm’den kısa) fazladır. Bu değersiz yün kırpıntıları, kırkımdan sonra yapılan düzeltmelerden kaynaklanır. Ayrıca, kırkım sırasında deriye zarar vermemeye özen gösterilmelidir. Özellikle memeler yaralanmaya karşı son derece hassastır. Elektrikli kırkım aletleriyle, kışın ısı izolasyonunu sağlamak için deri üzerinde en az 3 mm uzunluğunda yün bırakılabilir. Bir tavşanın kırkılması için 10 – 20 dakikalık bir zaman yeterlidir. Dolayısıyla, elektrikli kırkım aletleri ile iş gücü ve zamandan tasarruf sağlanır. Yolma işleminde ise sadece kalın uçlu, tam olgunlaşmamış kıllar alınır. Bu da yünün kaba görülmesine neden olur. Ayrıca, yolma yönteminde ısı izolasyonu daha düşüktür. Bu işlem yaklaşık 30 – 40 dakika sürmektedir.

Çin’de yünlerin parmaklar arasında sıkıştırılıp çekilmesi şeklinde uygulanan yolma tekniği uygulanmaktadır. Ayrıca, son yıllarda Fransa’da mimosin içeren ve epilasyona neden olan yiyecekler (Lagodendron) yedirilerek, kıl folliküllerinin bağlantıları zayıflatılarak, yün elde edilmektedir. Epilatör etki gösteren yiyecekleri yiyen tavşanlarda yünler, ucu 5 cm kadar olan özel testere uçlu bıcaklar (bıcakların ucuna kıllar sarılıp, bıçağın çekilmesiyle) veya taraklar yardımıyla her 100 günde bir yapılan, yolma tekniği ile elde edilmektedir. Bu tip yün elde etme tekniğinde, yün çok kısa zaman içinde toplanmaktadır ve elde edilen yünün kalitesi de artmaktadır. Ancak tüm yünler döküldüğü için tüy dökümünden sonra soğuk şokunun önlenmesi için hayvanlar birkaç gün içi saman dolu sandıklarda tutulmalıdırlar.

Özellikle 20 oC’den daha düşük sıcaklıklarda, kırkımdan sonraki ilk hafta bir şok dönemi ve daha sonra yem tüketiminde ani bir yükselme görülür. Kırkım şoku ve stresi ile birlikte yem tüketimi iki katı artar. Bu durum metabolizmayı zorlar ve kan dolaşımında bozukluklara neden olur. Pastörella gibi kronik hastalıklar akut hale geçer ve sonuç olarak ölümler meydana gelir.

Ankara tavşanlarında görülen ölümlerin % 50 veya daha fazlası kırkımdan sonraki ilk haftada ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, tavşanlıklarda kırkım öncesi 15 oC, kırkım sonrası 25 oC‘lik optimum sıcaklıklar sağlanmalıdır.

Yünün parlaklığı, özgül ağırlığı, yumuşaklığı, elastikiyeti, kılın uzunluğu ve çapı, keçeleşme, kemp kıl ve kirlilik oranı yünün kalitesini belirleyen unsurlardır. Tavşan yünü dört kalitede sınıflandırılabilir. Birinci kalite yün kendi içinde iki alt sınıfta değerlendirilir. 1A kalite yün 6 cm’den uzun, temiz, parlak, yumuşak ve dümdüz (ok gibi) yündür. 1B kalite yün 6 cm’den uzun, temiz, parlak, yumuşak ve dalgalı yündür. İkinci kalite yün 3-6 cm arasında temiz, parlak ve yumuşak yündür. Üçüncü kalite yün keçeleşmiş yündür. Dördüncü kalite yün kirli yündür ve bu yün satılmaz. Bir tavşandan, bir kırkımda dört kalite yün de elde edilmektedir.

Elde edilen yün birkaç gün havalandırılır ve kalitesine göre sınıflandırılırlar. Yün, nemsiz ve güvesiz bir ortamda uzun yıllar saklanabilmektedir. İplik fabrikalarına satılmak amacıyla yün, en az 300 – 400 kg’lık sıkıştırılmış balyalar halinde saklanır.

Tavşan beslemede genelde pelet yemler tercih edilir. Pelet yemler %50-60 konsantre, % 40-50 kaba yem içerirler. Peletlerin 3-5 mm çapında ve 3-6 mm uzunluğunda olmaları tavsiye edilir. Daha büyük peletler ısırılarak ufalanmakta ve yem israfına sebep olmaktadır. Küçük peletler ise yavruların çok hızlı kuru yem tüketmesine, dolayısıyla sindirim bozukluklarına yol açar.

Tavşanlar toz halindeki yemleri yeterince değerlendiremez, böyle yemler nazal problemlere yol açabilir. Ayrıca açık suluklar kullanılıyorsa suyun çok çabuk kirlenmesine, su ve yem tüketiminin durmasına sebep olurlar.

Tavşanlar verim düzeyine göre beslenir. Hızlı büyüyen yavrulara ve laktasyondaki dişilere ad libitum yem verilmelidir.

Günlük yem tüketimleri 4-12 haftalık gençlerde 100-130 gr., emen yavruları olan dişilerde 350-380 gr., verimde olmayan ergin tavşanlarda 120 gr olacak şekilde yem verilir. Bir tavşan ve yem yiyen yavruları için günde 1-1,5 kg yem hesap edilir. Aşımda olan erkeklere ya günde 110-170gr. pelet yem ya da kaliteli kuru ot+3,5 kg CA için 55 gr tahıl ve protein karması verilir.

GEBE DİŞİLERİN BESLENMESİ: Pratikte gebe dişiler şu şekilde beslenir.

1- Dişi emzirmiyorsa çiftleşmeden doğuma kadar rasyonun enerji düzeyine göre günde 110-170 gr. ticari yem verilir. Hayvanlara verilecek rasyon kaliteli olmalı, yağlanmaya sebep olmamalıdır. Pratik olarak canlı ağırlığın %3,5-4’ü kadar kuru madde tüketmeleri gerekir.

2- Doğumda 1 veya 2 gün önce bu miktar biraz azaltılır.

LAKTASYONDAKİ DİŞİLERİN BESLENMESİ: Tavşanlar genelde günde 100-300 gr. süt üretirler. Doğumdan sonraki ilk iki günde süt üretimi 30-50 gr.dır. Üçüncü haftanın sonuna doğru 200-250 gr.’a çıkar, sonra hızla düşer. Ticari sürülerde laktasyon süresi 28 gündür.

Tavşanlar doğurduktan sonra yem miktarı tedrici olarak arttırılır. Laktasyon boyunca ad libitum yem verilmelidir. Yüksek proteinli yemler süt verimini bir miktar düşürerek yavru ölümlerinin artmasına sebep olmaktadır.

Tavşanlar bazen yavrularını yiyebilirler. Bunun sebepleri;

- Beslenme yetersizliği olabilir. Bu sebeple yeterli su verilmesi ve yemlemeye dikkat edilmesi tavsiye edilir.

- Rasyondaki protein yetersizliğine bağlı olabilir.

- Rasyonda D ve B vitaminleri yetersiz olabilir. Bunu düzeltmek için rasyona vitamin preparatları ilave edilebilir.

YAVRULARIN BESLENMESİ:Tavşan yavruları genelde 21-28 günlükken yada 350-400 gr. canlı ağırlığa ulaştıklarında sütten kesilebilir. Yavrular için ısı çok önemlidir ve 18-20 C olmalıdır. Günlük olarak 60-110gr. kaliteli protein içeren konsantre yem ve ad libitum kaliteli kuru ot yeterlidir. İyi beslenen bir yavru birinci hafta doğum ağırlığının 2 katına, 2 aylık iken de 28 katına ulaşmaktadır.

Damızlık olarak büyütülen yavrular şişmanlamayacak şekilde beslenmelidir, çünkü şişman olanlarda sık sık döl verimi problemleri görülür.

Sütü az olan annenin yavrularından zayıf olanları ve annesi ölen yavrular, karıştırılmamak amacıyla özel işaretlerle işaretlenerek diğer annelere verilebilir. Yada diğer annelere emzirttirilerek tekrar kendi sandığına konabilir.

Trichobezoar:Tavşanların kendilerini yalayarak temizlemeleri esnasında yuttukları yünlerinden midelerinde ve bağırsaklarında çeşitli büyüklükte, yuvarlak, üstleri pürüzsüz top şeklinde kıl yumakları oluşur, bunlara trichobezoar adı verilir. Bu yün yumaklarından kurtulmak için, hayvanları haftada 1 kez aç bırakmak gerekir. İstenirse ananas suyu ya da kanola yağı verilebilir.

Tavşan beslemede genelde pelet yemler tercih edilir. Pelet yemler %50-60 konsantre, % 40-50 kaba yem içerirler. Peletlerin 3-5 mm çapında ve 3-6 mm uzunluğunda olmaları tavsiye edilir. Daha büyük peletler ısırılarak ufalanmakta ve yem israfına sebep olmaktadır. Küçük peletler ise yavruların çok hızlı kuru yem tüketmesine, dolayısıyla sindirim bozukluklarına yol açar.

Tavşanlar toz halindeki yemleri yeterince değerlendiremez, böyle yemler nazal problemlere yol açabilir. Ayrıca açık suluklar kullanılıyorsa suyun çok çabuk kirlenmesine, su ve yem tüketiminin durmasına sebep olurlar.

Tavşanlar verim düzeyine göre beslenir. Hızlı büyüyen yavrulara ve laktasyondaki dişilere ad libitum yem verilmelidir.

Günlük yem tüketimleri 4-12 haftalık gençlerde 100-130 gr., emen yavruları olan dişilerde 350-380 gr., verimde olmayan ergin tavşanlarda 120 gr olacak şekilde yem verilir. Bir tavşan ve yem yiyen yavruları için günde 1-1,5 kg yem hesap edilir. Aşımda olan erkeklere ya günde 110-170gr. pelet yem ya da kaliteli kuru ot+3,5 kg CA için 55 gr tahıl ve protein karması verilir.

GEBE DİŞİLERİN BESLENMESİ: Pratikte gebe dişiler şu şekilde beslenir.

1- Dişi emzirmiyorsa çiftleşmeden doğuma kadar rasyonun enerji düzeyine göre günde 110-170 gr. ticari yem verilir. Hayvanlara verilecek rasyon kaliteli olmalı, yağlanmaya sebep olmamalıdır. Pratik olarak canlı ağırlığın %3,5-4’ü kadar kuru madde tüketmeleri gerekir.

2- Doğumda 1 veya 2 gün önce bu miktar biraz azaltılır.

LAKTASYONDAKİ DİŞİLERİN BESLENMESİ: Tavşanlar genelde günde 100-300 gr. süt üretirler. Doğumdan sonraki ilk iki günde süt üretimi 30-50 gr.dır. Üçüncü haftanın sonuna doğru 200-250 gr.’a çıkar, sonra hızla düşer. Ticari sürülerde laktasyon süresi 28 gündür.

Tavşanlar doğurduktan sonra yem miktarı tedrici olarak arttırılır. Laktasyon boyunca ad libitum yem verilmelidir. Yüksek proteinli yemler süt verimini bir miktar düşürerek yavru ölümlerinin artmasına sebep olmaktadır.

Tavşanlar bazen yavrularını yiyebilirler. Bunun sebepleri;

- Beslenme yetersizliği olabilir. Bu sebeple yeterli su verilmesi ve yemlemeye dikkat edilmesi tavsiye edilir.

- Rasyondaki protein yetersizliğine bağlı olabilir.

- Rasyonda D ve B vitaminleri yetersiz olabilir. Bunu düzeltmek için rasyona vitamin preparatları ilave edilebilir.

YAVRULARIN BESLENMESİ:Tavşan yavruları genelde 21-28 günlükken yada 350-400 gr. canlı ağırlığa ulaştıklarında sütten kesilebilir. Yavrular için ısı çok önemlidir ve 18-20 C olmalıdır. Günlük olarak 60-110gr. kaliteli protein içeren konsantre yem ve ad libitum kaliteli kuru ot yeterlidir. İyi beslenen bir yavru birinci hafta doğum ağırlığının 2 katına, 2 aylık iken de 28 katına ulaşmaktadır.

Damızlık olarak büyütülen yavrular şişmanlamayacak şekilde beslenmelidir, çünkü şişman olanlarda sık sık döl verimi problemleri görülür.

Sütü az olan annenin yavrularından zayıf olanları ve annesi ölen yavrular, karıştırılmamak amacıyla özel işaretlerle işaretlenerek diğer annelere verilebilir. Yada diğer annelere emzirttirilerek tekrar kendi sandığına konabilir.

Trichobezoar:Tavşanların kendilerini yalayarak temizlemeleri esnasında yuttukları yünlerinden midelerinde ve bağırsaklarında çeşitli büyüklükte, yuvarlak, üstleri pürüzsüz top şeklinde kıl yumakları oluşur, bunlara trichobezoar adı verilir. Bu yün yumaklarından kurtulmak için, hayvanları haftada 1 kez aç bırakmak gerekir. İstenirse ananas suyu ya da kanola yağı verilebilir.

Tavşan beslemede genelde pelet yemler tercih edilir. Pelet yemler %50-60 konsantre, % 40-50 kaba yem içerirler. Peletlerin 3-5 mm çapında ve 3-6 mm uzunluğunda olmaları tavsiye edilir. Daha büyük peletler ısırılarak ufalanmakta ve yem israfına sebep olmaktadır. Küçük peletler ise yavruların çok hızlı kuru yem tüketmesine, dolayısıyla sindirim bozukluklarına yol açar.

Tavşanlar toz halindeki yemleri yeterince değerlendiremez, böyle yemler nazal problemlere yol açabilir. Ayrıca açık suluklar kullanılıyorsa suyun çok çabuk kirlenmesine, su ve yem tüketiminin durmasına sebep olurlar.

Tavşanlar verim düzeyine göre beslenir. Hızlı büyüyen yavrulara ve laktasyondaki dişilere ad libitum yem verilmelidir.

Günlük yem tüketimleri 4-12 haftalık gençlerde 100-130 gr., emen yavruları olan dişilerde 350-380 gr., verimde olmayan ergin tavşanlarda 120 gr olacak şekilde yem verilir. Bir tavşan ve yem yiyen yavruları için günde 1-1,5 kg yem hesap edilir. Aşımda olan erkeklere ya günde 110-170gr. pelet yem ya da kaliteli kuru ot+3,5 kg CA için 55 gr tahıl ve protein karması verilir.

GEBE DİŞİLERİN BESLENMESİ: Pratikte gebe dişiler şu şekilde beslenir.

1- Dişi emzirmiyorsa çiftleşmeden doğuma kadar rasyonun enerji düzeyine göre günde 110-170 gr. ticari yem verilir. Hayvanlara verilecek rasyon kaliteli olmalı, yağlanmaya sebep olmamalıdır. Pratik olarak canlı ağırlığın %3,5-4’ü kadar kuru madde tüketmeleri gerekir.

2- Doğumda 1 veya 2 gün önce bu miktar biraz azaltılır.

LAKTASYONDAKİ DİŞİLERİN BESLENMESİ: Tavşanlar genelde günde 100-300 gr. süt üretirler. Doğumdan sonraki ilk iki günde süt üretimi 30-50 gr.dır. Üçüncü haftanın sonuna doğru 200-250 gr.’a çıkar, sonra hızla düşer. Ticari sürülerde laktasyon süresi 28 gündür.

Tavşanlar doğurduktan sonra yem miktarı tedrici olarak arttırılır. Laktasyon boyunca ad libitum yem verilmelidir. Yüksek proteinli yemler süt verimini bir miktar düşürerek yavru ölümlerinin artmasına sebep olmaktadır.

Tavşanlar bazen yavrularını yiyebilirler. Bunun sebepleri;

- Beslenme yetersizliği olabilir. Bu sebeple yeterli su verilmesi ve yemlemeye dikkat edilmesi tavsiye edilir.

- Rasyondaki protein yetersizliğine bağlı olabilir.

- Rasyonda D ve B vitaminleri yetersiz olabilir. Bunu düzeltmek için rasyona vitamin preparatları ilave edilebilir.

YAVRULARIN BESLENMESİ:Tavşan yavruları genelde 21-28 günlükken yada 350-400 gr. canlı ağırlığa ulaştıklarında sütten kesilebilir. Yavrular için ısı çok önemlidir ve 18-20 C olmalıdır. Günlük olarak 60-110gr. kaliteli protein içeren konsantre yem ve ad libitum kaliteli kuru ot yeterlidir. İyi beslenen bir yavru birinci hafta doğum ağırlığının 2 katına, 2 aylık iken de 28 katına ulaşmaktadır.

Damızlık olarak büyütülen yavrular şişmanlamayacak şekilde beslenmelidir, çünkü şişman olanlarda sık sık döl verimi problemleri görülür.

Sütü az olan annenin yavrularından zayıf olanları ve annesi ölen yavrular, karıştırılmamak amacıyla özel işaretlerle işaretlenerek diğer annelere verilebilir. Yada diğer annelere emzirttirilerek tekrar kendi sandığına konabilir.

Trichobezoar:Tavşanların kendilerini yalayarak temizlemeleri esnasında yuttukları yünlerinden midelerinde ve bağırsaklarında çeşitli büyüklükte, yuvarlak, üstleri pürüzsüz top şeklinde kıl yumakları oluşur, bunlara trichobezoar adı verilir. Bu yün yumaklarından kurtulmak için, hayvanları haftada 1 kez aç bırakmak gerekir. İstenirse ananas suyu ya da kanola yağı verilebilir.

Ankara tavşanı, cinsel olgunluğa (3 – 4 ay) eriştikten sonra diğer tavşan ırklarında olduğu gibi bireysel kafeslere alınırlar. Canlı ağırlıkları 4 – 5 kg olan yün tavşanları için minimum kafes ölçüsü 60 x 60 x 50 cm’dir. Ancak damızlık dişi kafeslerde doğum kafesi, kafes içinde olacaksa ölçü 60 x 80 x 50 cm’nin, doğum kafesi kafes dışında olacaksa ölçü 60 x 60 x 50 cm’nin altında olmamalıdır

Hayvanlar küçük boyutlu kafeste bacaklarını gererek, uzanacak yeterli yer bulamaz, sürekli olarak arka ayakları üzerinde aynı pozisyonda oturmak zorunda kalırlar ve bu durumda ayak tabanı yaraları oluşur. Ayrıca, küçük kafeslerde keçeleşmiş yün oranı da artar. Tavşanlarda ayak kemikleri ile deri arasında yumuşaklığı sağlayan bir kas tabakası yoktur. Deri ve kemikler üzerine gelen basınç, sadece ayak tabanındaki tüylerle tamponlanmaktadır. Ayak tabanındaki deri tabakası çok ince olduğu için taban yaraları çok sık görülmektedir. Ayak tabanı yarasından ileri gelen ağrılar yüzünden tavşanların yem tüketimi düşmekte, buna bağlı olarak da verim ve ömür azalmaktadır. Bu olgularda yün verimi % 25 oranında düşmektedir.

Ankara tavşanları tel tabanlı kafeslerde barındırılamayacak kadar ağırdırlar. Yataklık kullanılmadığı taktirde taban yaralarını önlemenin en iyi yolu kafes tabanında kenarları yuvarlatılmış ahşap ızgara kullanmaktır. Kafeslerde optimum ızgara genişliği 25 – 30 mm, ızgara aralığı ise 10 – 15 mm’dir. Hayvanın yününü temiz tutabilmek için kafes tabanının, idrar ve dışkının çabuk bir şekilde uzaklaştırmasına olanak sağlayacak şekilde düzenlenmesi gereklidir. Ankara tavşanı kafesinin taban ızgaralarında veya tel tabanlı kafeslerde, tüyler ızgaralar veya teller arasında birikebilir. Tüyler bir alev makinasıyla yakılarak temizlenebilir. Ancak, ısının etkisiyle tellerin galvanizi bozulacağından pürüzler oluşur. Bu da taban yarası oluşumunu artırabilir.

Kafeslerin ve ekipmanın yapılmasında kullanılan malzemelerin yüzeyi pürüzsüz olmalı, etkili bir şekilde dezenfekte edilebilmelidir. Kafesler hayvanların birbirlerinin yünlerini yolmalarına engel olacak şekilde düzenlenmelidir. Kafes büyüklüğü, hayvanın ağırlığı ve yün verimi göz önünde tutularak seçilmelidir. Ayrıca, kafes içleri aydınlık olmalıdır.

Ankara tavşanları şiddetli soğuktan daha çok, yüksek sıcaklıktan etkilenirler. En uygun sıcaklık 10 – 25 oC’dir.

Tavşanlar % 55’in altında nem bulunan ortamlardan etkilendikleri halde, yüksek nemden (% 80 – 85’e kadar), hava çok sıcak veya çok soğuk olmadığı sürece etkilenmezler. Tavşanlıklarda nem oranı yaklaşık % 60 – 65 olmalıdır.

Tavşanlarda üreme veriminde ışığın önemli rolü bulunur. Erkek tavşanlarda, günde 8 – 12 saatlik aydınlatmada sperma üretimi ve cinsel aktivite, oldukça yüksek düzeydedir. Buna karşın, dişi tavşanda günde 14 – 16 saatlik ışık uygulamalarında üreme verimi artmıştır. Çoğu yetiştiricilikte, erkek ve dişi tavşan aynı ortamda bulunduğu için aydınlatma süresi günlük 12 – 14 saat, ışık yoğunluğu 1.5 watt/m2 olmalıdır. Işık barınağa eşit oranda dağılmalıdır. Işıklandırmada gün ışığına ilave olarak floresan tüplerden yararlanılabilir. Işık kaynakları hayvanlardan 3 metreden fazla uzakta olmamalıdır. Aydınlatmada ani değişmeler, üreme verimini olumsuz yönde etkiler. Spontan ovulasyonlara, korku ve yaralanmalara neden olur.

Tavşanlar çok ürkek hayvanlar olduğu için gürültüden son derece etkilenir. Özellikle damızlıkların bulunduğu tavşanlıklarda ani gürültüler sırasında oluşan panik sonucunda yavru kayıpları artar. Tavşancılık işletmelerinde gürültü (ani gürültüler, radyo, televizyon sesi, yağmur sesi v.s.) kesinlikle olmamalıdır. Bu yüzden hava alanı ve demiryolları civarına işletme kurulmamalıdır.

Tavşanlıklarda güçlü bir havalandırma ve hijyen de sürünün sağlıklı olması için oldukça önemlidir. Sinek, fare, kuş gibi hayvanlar tavşanlıklarda bulunmamalıdır.

BARINAK

Tavşanlardan kaliteli ve maksimum düzeyde verim alabilmek için yetiştirilme amacına (et, yün, kürk,vs.) uygun, mekanlarda barındırılması gerekir. Barınaklar, ekonomik şartlar göz önünde tutularak iş kolaylığı sağlayacak şekilde planlanmalı; tavşanları rüzgar, yağmur, soğuk ve sıcaktan korumalı, iyi bir aydınlatma ve havalandırma sağlamalıdır.

Barınakta Sağlanacak Şartlar:

a- Alan: Barınak alanı, çalışma yeri ve koridor hariç hayvan başına 0,8–1,0 m2 hesaplanmalıdır. Kurulacak tavşanlığın taban alanı tavşancılıkta kullanılacak kafeslerin kaç katlı olduğuna göre değişir. Taban alanı; tek katlı kafesler kullanıldığında 2-2,5 m2/ tavşan, 2 katlı kafesler kullanıldığında 1,5-1,75 m2/tavşan, 3 katlı kafesler kullanıldığında ise 0.75-1 m2/ tavşan olarak hesaplanmalıdır.



b- Sıcaklık: Tavşanlar sıcak kanlı canlılardır. Barınakların uygun sıcaklığı 10-20°C arası, ortalama 14°C olmalıdır. Normal şartlarda 5-30°C arasında yaşayabilmektedir. Düşük sıcaklıklarda (10°C’nin altında) tavşanlar kulaklarını diker ve kulak uçları soğuk olur. Isınmak amacı ile vücut alanlarını küçültürler (büzülür) ve yem tüketimi artar. Yem tüketiminin artmasına bağlı olarak yün verimi de artar. Ancak birim yün başına maliyet yükselir. Eğer sıcaklık fazla ise tavşanlar kulaklarını sarkıtıp, vücutlarını yayarak uzanır. Böylece ısı kaybı kolaylaşır. Yüksek sıcaklık (özellikle 30°C’nin üzeri) yem tüketiminin azalmasına, dolayısıyla yünün miktarı ve kalitesinin düşmesine neden olur. Optimum sıcaklık 10-18°C, damızlık ünitelerinde ise yavrulama döneminde 18-25°C olmalıdır. Yavrulama döneminde kümesin tamamını ısıtmak yerine doğum kutularını ısıtmak uygun uygundur. Bunun için ısıtıcı levhalar, ısıtıcı kuşak, elektrikli battaniye vb. kullanılır.

c- Havalandırma: Havalandırma ihtiyacı iklim, kafes tipi ve populasyonun yoğunluğuna bağlıdır. Tavşanların nefesleri, gaita ve idrarlarından çıkan ahır gazları (CO2, NH3, H2S, CH4 vb.) ve fazla rutubetin zararlı etkisinden korunmak için havalandırmanın iyi yapılması gerekmektedir. Yetersiz havalandırma sonucu üst solunum yolları enfeksiyonlarını oluşturan ( Pasteurella ve Bordotella) bakterilere uygun koşul oluşturmaktadır. Tavşanlar ani hava değişimine çok duyarlıdırlar. Aşırı havalandırma hayvanlarda sindirim ve solunum sistemi rahatsızlıklarına neden olur. Bu nedenle havalandırmaya dikkat edilmelidir. Havalandırma yapılırken hayvanlar hava cereyanında bırakılmamalıdır. Kümesin yeterince aydınlık ve havadar olması için pencereler vasistaslı ve taban alanının %5’i kadar olmalı, ayrıca çatıda havalandırma bacaları bulunmalıdır.


d- Nem: Rutubet % 60-70 civarında olmalıdır. Havanın çok kuru ( %55’in altında) olması ve sıcak olması halinde solunum yollarında kurumaya (müköz salgı azalmasına) bağlı olarak solunum yolu enfeksiyonları oluşur. Ayrıca vücut yüzeyinin kuruması yün, deri ve kürkün matlaşmasına neden olur.

e- Işık: Döl verimi açısından dişilerin daha fazla (14-16 saat/ gün), erkeklerin daha az (8-10 saat/gün) ışığa ihtiyaçları vardır. Aynı kümeste farklı aydınlatma sağlanmasının güçlüğü nedeni ile ortalama 12 saatlik aydınlatma yeterlidir. Ayrıca dişi tavşanları daha fazla ışık alan erkek tavşanları ise daha az ışık alan yerlere konulması uygun olacaktır. Yapay ışıklandırma yapılan mekanlarda ışık yoğunluğu 5 wat/m2 olması gerekmektedir. Genç tavşanlarda daha zayıf ışık (3 wat/m2) kullanılabilir.

Başa Dön

TAVŞANCILIK EKİPMANLARI

Tavşancılık işletmelerinde olması gereken çeşitli gereçler vardır. Bunlar; kafes, yemlik, suluk, doğum kutusu, numaralama aygıtı (tetavir pensi), traş makinası, tırnak makası, tarak, tavşan taşıma kafesi, ilaç ve dezenfektan maddelerdir.

a- Kafes: Ankara tavşanı , cinsel olgunluğa (3. ay) eriştikten sonra bireysel kafeslere alınırlar. Kafesler tavşanların barınma, beslenme ve üreme gibi fizyolojik gereksinmelerini karşılayacak yapıda olması gerekir. Entansif tavşan yetiştiriciliğinde halen en çok kullanılan kafes tipi tel örgülü kafeslerdir. Bu tip kafeslerde kafes tabanı tel veya ahşap ızgaralı olabilir.Tel örgülü ızgaraların göz aralıkları 12-15 mm, tel kalınlığının ise en az 2 mm olması gerekir. Ahşap ızgaralar gürgen, meşe, çam gibi sert ağaçtan 10x15 mm çaplı ve çıta aralığı 12-15 mm olması uygundur.

Özellikle ergin tavşanların arka ayaklarında yaraların meydana gelmemesi için yüzeyin pürüzsüz ve düz, damızlık erkeklerin aşımda kolaylık sağlaması acısından yuvarlak yapılması tercih edilir. Kafesler en az bir tavşanın rahatça gezinebileceği, fizyolojik gereksinmelerini karşılayabileceği büyüklükte yapılmalıdır.

Tavşan kafesleri tek, yada yerden kazanmak için 2-3 katlı olarak üst üste konulabilir. Kafeslerin dizaynında öncelikle kolay temizlenebilir ve kullanışlı olmasına dikkat edilmelidir.

Kafeslerin ebatları ise hayvanın yüncü veya damızlıkta kullanılmasına göre değişir.


Tablo: Tavşan Yetiştirmede Kullanılan Kafes Boyutları.


KAFES ÖLÇÜLERİ

DOĞUM

SANDIĞI ÖLÇÜLERİ

Damızlık

Yün

En

65-70 cm

55-60 cm

30 cm

Boy

80-85 cm

70-75 cm

45 cm

Yükseklik

45-50 cm

40-45 cm

25 cm

b- Doğum Sandığı: Tavşan üretiminde en önemli ekipmanlardandır. Doğum kutusunun amacı, yavru tavşanları çevreden gelebilecek olumsuz etkilerden korumak, ve hayatlarının zor geçen ilk haftalarında yaşama oranını artırmak için uygun ortamı sağlamaktır.

Doğumdan 3-4 gün önce kafeslere konulur ve hava durumuna göre 15-20 gün sonra alınır. Doğumdan sonraki 10-15 gün içinde % 15-40 oranında yavru ölümleri görülebilmektedir. Düzenli kontrollerle yetiştirmelerde bu oran azaltılabilir. Doğum sandıklarının içinde ilk hafta 32-35 °C, ikinci hafta 28-30°C sıcaklık olmalıdır. Bu ortam doğum sandığının altına ya da içerisine koyulan ısıtıcı battaniye ya da levhalarla sağlanabilir.

Doğum sandığı, kemirilmesi ve aşınması mümkün olmayan, kolay dezenfekte edilebilen ve izolasyon sağlayan, rutubete karşı dayanıklı malzemeden yapılmalıdır. Bu amaçla tahta, kontraplak, plastik vb. malzemeler kullanılabilir.

Doğum sandığı 30x45x25 cm (en-boy-yükseklik) ölçülerinde dikdörtgen prizması şeklinde yapılması uygundur. Doğan yavruların kontrolü, ölen yavruların alınması, temizlik vb. işlerin yapılabilmesi için açılır kapaklı olması gerekir. Yan yüzeyinin birinde annenin sandığa giriş ve çıkışını sağlamak için tabandan 5-8 cm yukarıda, 12-15 cm çapında yuvarlak delik bulunmalıdır. Giriş yeri, kapağın aksi yönde olmalıdır. Böylelikle aniden doğum sandığına giren ananın yavruları ezmesi önlenebilir. Sandığın tabanı idrarın akıp gitmesine izin verecek şekilde delikli olmalıdır. Anne yavrularına kendi tüylerinden yatak yapar. Sandıkta yeterli yataklık malzemesi yoksa temiz kuru ot, tavşanların kırkımından sonra kullanılmayan yünler ilave olarak koyulabilir. Selülozlu pamuk asla kullanılmamalıdır. Doğum sandığı kafesin uygun bir yerine, mümkünse dışına konulmalıdır. Damızlık dişi sayısının yarısı kadar doğum sandığı bulunması uygundur.


c- Yemlik ve Otluk : Kafesin şekline uygun, dışarıdan kafese takılıp sökülebilir, kullanımı ve temizlenmesi kolay, dezenfekte edilebilir olması gerekir. Kafeslerde granül ve pelet yemlere uygun yemlikler ve otluklar veya her ikisini ihtiva eden tek tip yemlikler kullanılır.

d- Suluklar: Tavşanların sürekli temiz ve taze su içmelerine uygun olmalıdır. Kolay temizlenmeli ve dezenfekte edilebilmelidir. Mümkünse otomatik suluklar, pipet yada nipel suluklar tercih edilmelidir.


e- Numaratör: Ankara tavşanı yetiştiriciliğinde en önemli öge pedigri kayıtlarıdır. Kayıtların sağlıklı tutulması ve hayvanların tanınmasında en büyük kolaylığı kulaklarına verilen numaralar ile sağlanır. Tavşanları kayıt altına almak ve nesil kontrolünü yapmak için 2,5-3 aylık yaşta sol kulaklarına numara verilir. Bu amaçla küçük küpeler takılır yada tetavir pensi kullanılarak numaralandırılır..


f- Traş Makinesi: Tavşanların yünlerini kırkmak amacıyla kullanılır. İlk kırkım 3-5. aylarda yapılır ve daha sonra her 3 ayda bir olmak üzere yılda 4 kez kırkılır ve yıllık ortalama 800-1200 gr yün elde edilir. Makinenin kullanımı kolay olmalı, deriye zarar vermeden yünü rahat kesmelidir.


g- Tırnak Makası: Tavşanların bakım, besleme ve çiftleştirme anında bakıcıya, yavrularına ve diğer tavşanlara zarar vermemesi için her kırkım döneminde tırnakların kesilmesi gerekir.

Ankara Tavşanın öncelikli verimi yünü (Angora)’dür. İkinci derecede et, üçüncü derecede kürk/deri, dördüncü derecedeki verimi gübre ve mezbaha artıklarıdır.

Ankara tavşanının yünü (Angora) ağırlıklı olarak tekstil sanayiinde kullanılır. Pazar durumu ve sanayicinin talepleri doğrultusunda yılda 4-5 kırkım yapılır. Lif uzunluğu, temizlik ve keçeleşme durumuna göre sınıflandırılır. (Bakınız: Yün bölümü)

Birinci sınıf yünler Kamgarn, ikinci kalite yünler strayhgarn, üçüncü kalite (kırpıntı) yünler de pamuk işleme tesislerinde iplik olarak işlenebilmektedir. Angora saf olarak işlenebildiği gibi, ağırlıklı olarak %10-40 oranında diğer elyaflarla (kuzu yünü, ipek, sentetik, vs.) karıştırılarak kullanılır.

Hazine ve Diş ticaret müsteşarlığı verilerine göre 2000 yılında toplam 38419 kg angora ithal edildiği ; buna karşın damızlık satışını teşvik eden bazı spekülatöre göre de 80-100 dolar/kg olarak belirlenen yün fiyatları arasında oldukça uçurum görülmektedir. Bu rakamların gerçekleri yansıtmadığı görülmektedir. Ankara Tavşanı yününün fiyatı modaya bağlı olarak yün borsasında belirlenmektedir. İnternet aracılığı ile İngiltere yün borsasında birinci kalite yünün 30-40, ikinci kalite yün 15-20 Dolar/Kg’dan fiyatlandırıldığı görülmektedir.

Tavşanlarda Çeşitli Fizyolojik Dönemlere Ait Besin Maddeleri Gereksinimi

Besin Maddeleri

Yaşama Payı

Büyüme

Gebelik

Laktasyon

TSBM,%

55

65

58

70

SE, Kcal/Kg

2100-2200

2500

2500

2500-2600

ME, Kcal/Kg

2120

2400

2400

2500

YAĞ, %

2-3

2-3

2-3

2-3

HP; %

12-13

16

15-16

17-18

HS, %

14-16

10-14

10-14

10-12

Ca, %

0.40

0.40

0.45-0.80

0.75-1.10

P, %

0.30

0.22-0.30

0.37-0.50

0.50-0.80

Tuz, %

0.50

0.50

0.50

0.50

Lizin, %

-

0.65

-

0.75

Metiyonin-Sistin, %

-

0.60

-

0.60

Arjinin, %

-

0.90

-

0.80

Enerji İhtiyacı: Genç tavşanlarda ve damızlık dişilerde enerji ihtiyacı yüksektir. Enerji ihtiyacı çevre sıcaklığına göre değişmektedir. Bu nedenle yem ve su tüketimi çevre ısısına ve rasyonun enerji düzeyine (sindirilebilir enerji 2200-3200 kcal/kg arasında olmalıdır) göre artar veya azalır. Rasyon protein ve diğer besin maddeleri yönünden dengeli olmalıdır, aksi takdirde yetersizlik belirtileri görülebilir.

Tavşanlar için başlıca enerji kaynakları karbonhidratlar ve yağlardır. Eğer ihtiyaçtan fazla miktarda protein bulunuyorsa bunlarda determine olduktan sonra enerji kaynağı olarak kullanılır. Laktasyondaki dişilerin, aşımdaki erkeklerin ve genç tavşanların yüksek enerji ihtiyaçlarını karşılamak için kaliteli baklagil, kuru ot, konsantre yem karması ya da ticari pelet yem kullanılır.

Protein İhtiyacı: Tavşanlar için protein kalitesi önemlidir.genç tavşanlarda 10 aminoasit esasiyeldir. Bunlardan metionin+sistin, lizin ve arjinin özellikle önemlidir. Diğerleri rasyonun HP düzeyi % 15-16’ya ayarlandığında otomatik olarak karşılanmış olur. Aminoasit bakımından dengesiz rasyonlar günlük kuru madde tüketimini ve büyüme oranını düşürmektedir.

Laktasyondaki dişiler için optimum HP düzeyi % 17-18’dir. Yapılan çalışmalarda Hp düzeyi % 21’e çıkarılınca süt verimi artmış, ancak sütten kesilen yavru sayısı azalmıştır.% 13’e düşürülmesiyle süt verimi değişmemesine karşılık yavruların sütten kesim canlı ağırlığı düşmüştür. Baklagiller tavşanlar için iyi protein kaynaklarıdır ve yonca en fazla kullanılan baklagildir.

Mineral İhtiyacı : Tavşanlarda calsiyum emilim oranı yüksektir, rasyon hazırlanırken total P miktarı da dikkate alınmalıdır. Rsayondaki Ca: P oranı 1:1-1,5:1 olmalıdır. Rasyondaki Co düzeyi genç tavşanlar için % 0,4, gebeler için %0,45 ve laktasyondakiler için % 0,75; P düzeyi ise aynı sırayla % 0,22, % 0,37 ve % 0,5 olmalıdır.

Tavşanlar tuzu severler. Yemlerine genelde % 0,5 oranında tuz katılırsa ihtiyaçları karşılanır. Na, K ve Cl dengesizlikleri mefritis ve dölverimi problemlerine yol açmaktadır. K yetersizliğinde E vitamini ile ilgili kas distrefisine benzeyen bir durum görülür. Rasyonun % 50’si kaba yemden oluşuyorsa K ihtiyacı karşılamış olur.

Mg fazlalığı şiddetli ishale sebep olurken, eksikliğinde büyümede gerileme, tüy yeme, aşırı duyarlılık gelişir. Rasyonda % 0,003-0,04 Mg.olması yeterlidir.

Tavşanlarda secum mikroorganizmaları tarafından B12 vitamini sentezlendiği için Co dışarıdan verilmelidir. Ticari yemlerde 1 ppm Co bulunur.

Tavşanlarda Mn. Yetersizliğinde bacakların bükülmesi, kolay kırılması, kemik ağırlığında azalma görülür.

Genç tavşanların yemlerinde 8,5 ppm. diğerlerininkinde 2,4 ppm. Mn bulunması ihtiyacı karşılamaktadır.

Çinko yetersizliği yem tüketiminde düşme, ağırlık kaybı, kıl dökülmesi, dermatitis, hematokrit değerinin düşmesi ve döl verimi problemlerine yol açmaktadır.

Vitamin İhtiyacı: Diğer bütün hayvanlarda olduğu gibi tavşanlarda da büyüme, gebelik ve laktasyondaki vitamin ihtiyaçları yüksektir. Vitamin A yetersizliğinde döl verimi bozuklukları, sinirsel semptomlar, görme bozuklukları ortaya çıkar. Rasyondaki vitamin A düzeyi genç tavşanlar için 5800 iv/kg. , gebeler için 10 000 iv/kg. olmalıdır.

Vitamin D ihtiyacı özellikle kapalı yerlerde barındırılan ve yeterli kuru ot tüketmeyen tavşanlarda fazladır. Böyle durumlarda rasyonda 900-1000 iv/kg. D2 veya D3 vitamini bulunması yeterlidir.

Yemlere 40 mg/kg. düzeyinde E vitamini ihtiyacı karşılar. Suda eriyen vitaminler ve K Vitamini secumda mikroorganizmalar tarafından sentezlenir ve kaprofaji ile çoğunlukla değerlendirilir.

Selüloz İhtiyacı: Tavşan beslemede selüloz önemlidir. Selüloz eksikliğinde enteritis gelişmekte ve tüy yeme durumu görülmektedir. Rasyonlardaki selülozun % 10’dan az %20’den fazla olmaması tavsiye edilmektedir.

Su İhtiyacı: Su ihtiyacı çeşitli faktörler tarafından etkilenir ve laktasyondaki hayvanlar dışında genelde kuru madde tüketiminin 2-2,5 katı kadardır.

1-Çevre sıcaklığı ve nem: Isı ve nem normal düzeylerin üstüne çıktıkça su ihtiyacı artar. Su tüketimi çevre ısısının 10 C’ den 20 C’ ye çıkması ile % 10, 30 C’ ye çıkması ile % 50 oranında artmaktadır.

2- Verim durumu: Genç tavşanlara günde 200-350 ml., erginlere 300-350 ml, yeni doğum yapmış dişilere 600-1000 ml. su verilmektedir. 7 yavrusu olan bir dişi günde yaklaşık 4 lt su içer.

3-Yemin kompozisyonu: Yemlerde selüloz ve protein düzeyinin yüksek olması su ihtiyacını arttırır, çünkü sindirim ve metabolizma sonucu oluşan son ürünlerin atılması için su gereklidir.

Tavşanların önünde her zaman bol miktarda temiz ve taze su bulundurulmalıdır. Suluklar periyodik olarak dezenfekte edilmelidir. Ancak otomatik sulukların kullanılması en idealidir.

Tavşan yetiştiriciliğinde dikkat edilmesi gereken bir husustur. Diğer hayvanlara kıyasla Ankara Tavşanları çevre şartlarına karşı daha hassastır. Bu yüzden barınakları çok temiz tutulmalıdır. Hastalıkların yayılmaması bakımından haşere ve fareler ile etkin bir şekilde mücadele edilmelidir.

Tavşancılık barınaklarının girişine mutlaka kireç kabı veya ilaçlı su içeren paspas bulundurulmalı, mümkün olduğu kadar ziyaretçiler kümes içerisine alınmamalı, kafeslerin içi ve malzemeler en az haftada bir, kümes zemini ise iki haftada bir uygun dezenfektanlarla hijyeni sağlanmalıdır. Hastalıklar konusunda il ve ilçe müdürlüklerine müracaat edilir.

Yavruların Bakımı:Tavşanın doğum sandığı dışına doğurması halinde yavrular sandık içine koyulmalıdır. Ölü yavrular ayrılarak, zayıf yavrular kendi annesi yada süt anneye emzirilerek beslenmelidir. Yavruların ve annenin sağlık durumları izlenmelidir.

Bir tavşan, ortalama bir doğumda 6-9 yavru verir. İyi bir ana 8 veya daha fazla yavruyu büyütebilir. Yavrular 3-4 hafta emzirilir. Bir önceki doğumdan ananın kaç tane yavruya bakabileceği biliniyorsa bu sayıda yavru yanında bırakılır. Anaları doğumda ölen yavrular ya da annenin bakabileceği sayının üzerindeki yavrular, aynı zamanda doğum yapmış başka bir anneye (süt anaya) verilebilir. Bu uygulamaya "yavru dengelemesi" denir. İyi bir anne yavrularına bakmak amacıyla doğum kutusuna girerken süt salgısı uyarılır ve günde iki kez sabah ve akşam 1-2 dakika yavrularını emzirir.

Cinsiyet Tayini: Baş ve işaret parmağı ile üreme organı iki yana doğru gerdirilirse genital organ deliği dişilerde yarık, erkeklerde yuvarlak biçimde görülür.

Kanibalizm: Dişi tavşanların gebelik sırasında ve doğumdan sonra yetersiz beslenmesi, açlık, susuzluk, stres, vb. haller ile kalıtsal nedenlerle bazı anneler yavrularını yerler. Bu tür tavşanlar damızlıktan çıkarılır. Değerli anneleri hemen damızlıktan çıkarmak yerine bir şans daha vererek ikinci doğumlarında da aynı davranışları sergileyen dişiler damızlıktan çıkarılır.

Ankara Tavşan'ı da var

Ankara ZAMAN Ankara Tavşanı, belki de çoğumuzun ismini bile duymadığı, varlığından haberdar olmadığı bir tavşan türü. Anavatanı Anadolu olan bu türün yetiştiriciliği ise Türkiye'de yok denecek kadar az.

Ankara Tavşanı, belki de çoğumuzun ismini bile duymadığı, varlığından haberdar olmadığı bir tavşan türü. Anavatanı Anadolu olan bu türün yetiştiriciliği ise Türkiye'de yok denecek kadar az.

Kökeni hakkında farklı görüşlerin bulunduğu Ankara Tavşanı, bazı araştırmacılara göre, Ankara Keçisi ve Ankara Kedisi'ne benzemesinden dolayı bu ismi almış. Bunun yanında çoğu araştırmacının hem fikir olduğu görüş, bu tavşan türünün anavatanının Ankara ve civarı olduğu yönünde.Tekstil sektöründe kullanılıyor

En eski tavşan türlerinden biri olarak bilinen Ankara Tavşanı, eti son derece lezzetli olmasına rağmen, daha çok tüyleri için yetiştiriliyor. İnce, uzun, yumuşak tüylerinden elde edilen iplik, kumaş ve şapka yapımında kullanılıyor. Üstelik, ses dalgalarını geçirebilmesinden dolayı havacılık alanında aranan ürünler arasında yer alıyor.En çok Çin'de üretiliyor

Ankara Tavşanı'ndan elde edilen yünün ismi 'angora'. Angora ise Ankara'nın eski ismi. Yani bu tavşanın yünü bile Ankara'yı dolayısı ile Anadolu'yu hatırlatıyor. Tüylerinin pek çok alanda kullanılması nedeniyle dünyada yetiştiriciliği hızla artan Ankara tavşanı üretiminde birinci sıradaki ülke Çin. Çin, ismi bile Ankara'yı hatırlatan angora üretiminin yüzde 90'ını gerçekleştiriyor. Fransa ikinci sırada yer alan ülke. Zaten Ankara Tavşanı'nın Avrupa yolculuğu macerası 1723'te Fransızlar aracılığı ile başlamış.Türkiye'de üretimi yok denecek kadar az

Türkiye'de Ankara Tavşanı üretimi yaygın değil. Yapılan üretimde ise ilkel yöntemlerin kullanılması bu hayvan türünün fazla yetiştirilememesine neden oluyor. Tavşan yünü işleyen çok az sayıda firma olmasına karşın, tavşan yününden yapılan ipliği kullanan pek çok firma bulunuyor. Bütün bunlara bağlı olarak da, ülkemizde tekstil endüstrisinde kullanılan tavşan yünü ihtiyacı büyük oranda dış alımlardan karşılanıyor.Satın alınan yünler ise daha çok ikinci kalite. Her yıl gerçekleştirilen tavşan yünü alımı ile önemli miktarda döviz ülke dışına çıkıyor. Şu an Ankara Tavşanı yününün kilosu ise 18 ila 22 dolar arasında değişiyor. Ülkemizin her iklim bölgesinde yetiştirilebilen ve anavatanı Anadolu olan Ankara Tavşanı yetiştiricilği, ülkelere sağladığı ekonomik faydalar olmasına rağmen, Türkiye'de yok denecek kadar az. Buna karşın tüm dünyada Ankara Tavşanı yetiştiriciliği hızla artıyor.

(Pınar ACAR)

Ankara Tavşanı’na rağbet artıyor

Yününden iplik elde edilen tek tavşan türü olma özelliğini taşıyan, kökeni Ankara kenti ve yöresi olan Ankara (Angora) Tavşanına rağbet artıyor.

Ankara Valiliği “Ankara Tavşanı’nı Geliştirme ve Yaygınlaştırma Projesi” adı altında bir proje hazırlayarak Ankara Tavşanı’nın yetiştirilmesinin yaygınlaştırılmasını amaçlıyor. Finansmanını Ankara Valiliği Çevre Koruma Vakfı üstlenirken, Ankara Tavşanı’nı yurt genelinde ve dünya piyasalarında tanıtılacak.

Ankara Tavşanı’nın yünü, ince, uzun, yumuşak, parlak ve dokumaya elverişli olduğundan pahalı giysilerin yapımında kullanılıyor. Değerli Angora yünü, ses dalgalarını çok iyi geçirdiği için havacılık alanında, elektromanyetik ve yüksek ısı tutma özelliğinden dolayı da tıp alanında rağbet görüyor. Kuru ot ve ev artıklarıyla beslenebilen Ankara Tavşanı, tam bir ‘çöp öğütme makinesi’ olarak kabul ediliyor. Dana, koyun ve kanatlı etine göre protein oranı yüksek olan Ankara Tavşanı’nın eti, beyaz, gevrek ve diğer tavşan etlerinden daha lezzetli olup, çabuk pişiyor. Yağ kolesterol ve kalori oranının düşük, vitamin ve mineral madde yönünden zengin olması da dikkat çeken Ankara Tavşanı’ndan yılda ortalama 1 kilo yün elde ediliyor.

Ankara Tavşanı anavatanı Anadolu’da son olarak 18. yüzyılda görüldükten sonra izini kaybettirip, 3 yıl önce Kayseri’deki bir çiftlikte yeniden üretmeye başlanmıştı. Son tanıtımlarla 15 ilde 50’ye yakın işletmede Ankara Tavşanı üretiliyor.

Ankara tavşanının sayısının 3 bini aştığı tahmin edilirken, Ankara Tavşanı’nın altın değerindeki yünü, özellikle turistik yörelerde talep edilen eti ve hızla çoğalması, birçok kişinin gözü kapalı olarak bu işe girmesine neden oluyor. Hamilelik süresi 33 gün olan Ankara Tavşanı’nın bir batında 4–14 adet yavrulayabiliyor ve senede 10 defa doğum yapabiliyor. Zaman, Ankara

Ziyaretleriniz için lütfen randevu alınız.

Adres:Güzelyalı Mah. Menekşe Sok. No22
Pendik/İstanbul


MÜşteri Temsilcisi :A.Besni
0532 773 77 44

MÜşteri Temsilcisi :Fatih Doğan
0535 924 07 75


Anavatanı Anadolu olmasına karşın Ankara tavşanı yetiştiriciliği Türkiye’de yok denecek kadar azdır. Ancak, dünyada Ankara tavşanı yetiştiriciliği yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Özellikle Çin, Şili, Fransa, Almanya, Arjantin, Brezilya, Hindistan, Kore ve Macaristan tavşan yünü üreten başlıca ülkelerdir. Dünyada Ankara tavşanı yünü üretimi yaklaşık 10.000 ton kadardır. Bu üretimin yaklaşık % 90’ını Çin gerçekleştirmektedir. En yüksek Ankara tavşanı popülasyonuna sahip Çin’de bu tavşan ırkı ile ilgili olarak çalışan bir enstitü bile mevcuttur (Angora Rabbit Institute). Çin üretiminin önemli bir kısmını ihraç etmektedir.

Tavşan yününü işleyen başlıca ülkeler ise İtalya, Japonya, Almanya, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’dir. Tavşan yünü uzun yıllar kolaylıkla muhafaza edilebildiğinden, fiyatlarda uluslararası spekülasyonlara sıkça rastlanmaktadır. Modaya göre tüketim miktarına ve yün kalitesine bağlı olarak fiyatlarda dalgalanmalar olmaktadır.

Türkiye’de Ankara tavşanı yetiştiriciliği yaygın olmamasına karşın, ülkemizde fantezi iplik üretimi yapan tekstil endüstrisinde kullanılan tavşan yünü ihtiyacı tamamen dışalımla karşılanmaktadır. Her yıl önemli miktarlarda tavşan yünü dışalımı yapılmakta ve bunun için önemli miktarlarda döviz dış ülkelere ödenmektedir. Ancak Türkiye’de satın alınan yün çoğunlukla ikinci kalite yündür. Fantezi iplik yapımı için Ankara tavşanı yünü işleyen tekstil firmaları 300 – 400 kg’ın altında yün satın almamaktadırlar. Tavşan yünü bu firmalara, sıkıştırılmış balyalar halinde gelmektedir. Ülkemizde tavşan yünü işleyen belli iplik fabrikaları olmasına karşın tavşan yününden yapılmış ipliği kullanan birçok tekstil firması mevcuttur.

Ankara tavşanı, ülkemizin her iklim bölgesinde başarı ile yetiştirilebilir. Ancak, çok sıcak olmayan bölgelerde yapılacak yetiştiricilikten daha başarılı sonuçlar elde edilebilir. Bir kişi (15 – 60 yaş arası) tam gün çalışarak bakım, besleme, kırkım ve diğer işlemlerle birlikte 500 adet Ankara tavşanının bakımını sağlayabilmektedir.

Ülkemizde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’na bağlı bazı kuruluşlarda sınırlı olanaklarlada olsa etçi tavşan ırklarının üretimi ve ıslahı konusunda çalışmalar yapılmakta olmasına karşılık, Ankara tavşanı yetiştirilmemektedir. Bu konuda, üreticilerden gelen yoğun talep ve gen kaynağı olarak üretimi ve yetiştiriciliğinin ülke bazında sağlanması amacıyla yatırım ve araştırma projeleri kapsamında birçok kez Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü’nün girişimleri olmuştur. Ancak hayvancılığımızın diğer kollarında olduğu gibi Ankara tavşanı yetiştiriciliğinin ülkemixde geliştirilmesine yönelik bu çabalar Bakanlığın tutarlı bir politika izlememesi nedeniyle sonuçsuz kalmıştır.

Türkiye’de yeni bir ekonomik faaliyet olarak Ankar tavşanı yetiştiriciliğinin geliştirilmesi, yaygınlaşması ve gelişmesinin ülke ekonomisine sağlayacağı yarar yadsınamaz. Tavşan yetiştiriciliğinde organizasyon, yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada yaşamsal bir öneme sahiptir. Zira tavşancılık işletmeleri genelliıkle 10 –20 anaçlık küçük aile işletmeleri ve 100-1000 anaç kapasiteli ticari işletmelerden oluşmaktadır. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin damızlık temini, yem, ilaç ve araç gereç gibi girdilerin sağlanması, hastalıklarla mücadele, ürünlerin değerlendirilmesi ve pazarlanması gibi üretimden-tüketime, her konuda işbirliğini sağlayacak şekilde örgütlenmesi zorunludur. Ülkemizde tavşancılığın bugüne kadar gelişmemesinin en önemli nedeni organizasyon eksikliğidir.

Ülkemiz için yeni bir hayvancılık kolu olan Ankara tavşanı yetiştiriciliğinin gerçekleşmesi ve yaygınlaştırılması, ekonomik ve sosyal yönleri ile üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Gerek sınırlı tarım alanlarına sahip bölgelerde, gerekse orman içi yerleşimler için önerilecek önemli bir hayvancılık koludur. Yapılacak küçük yatırımlarla, bu kesimlere önemli bir ekonomik katkıda bulunması, her yaştaki işgücünün değerlendirilebilmesi, konuyu ülkemiz için daha çekici kılmaktadır.

Tekstil endüstrisi için kıymetli bir elyaf olan Ankara tavşanı yünü ihtiyacı, şu anda dış alımla karşılanmaktadır. Ülkemizde gerçekleştirilecek Ankara tavşanı yetiştiriciliğiyle,döviz tasarrufu sağlanacağı gibi, çok istekli olan dünya pazarına satım yapılarak döviz geliri dahi sağlanabilecektir.

Sosyo-ekonomik katkıları yanında, yeni iş alanlarının açılmasına neden olacak ve istihdam olanağı yaratacaktır.

Bu nedenlerle Ankara tavşancılığı konusu, başta Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı olmak üzere devletin ilgili birimleri tarafından ciddi şekilde değerlendirilmeli ve yaşama geçirilmesi için çalışmaların başlatılması gerekmektedir. Sahip olduğumuz teknik güç böyle bir projeyi yaşama kolaylıkla geçirecek niteliktedir.





Angoraya Üretmek İsteyenler
dikkat edin

Alınacak olan Tavşanın sağlıklı olmasına(Size gösterilenle Size satılan tavşanın aynı olmasına)
İki aydan küçük Hayvanın kesinlikle alınmaması(Üretici satmak için aksini söylese dahi)
Angora Tavşanı olmayan Tavşanların Angora diye satılmaya çalışılmasına dikkat edin (Angoraya çok benzeyen et tavşanları mevcuttur Eger Angorayı tanımıyorsanız bilen birisinden yardım isteyiniz)