', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: TÜRK DİLİ

12 Ekim 2007 Cuma

TÜRK DİLİ

1) Dilin tanımı

İnsanların ayırıcı niteliği düşünen bir vrlık olarak toplum içinde yaşamalarıdır. Bu sebeple de duyup düşündüklerini açığa vurarak başkalarına duyurmak isterler. İnsamlar, toplu olarak yaşayabilmek için tıpkı tabiattaki bazı hayvan türleri gibi öncelikle aralarındaki haberleşme ve anlaşmayı sağlayacak bir iletişim aracına sahip olmak zorundadırlar. Genel anlamda iletişim “iletişim”, bir raç vazifesi gören ilkel veya gelişmiş bir işarat sisteminden yararlanılarak bir bilginin, bir duygunun, bir yerden başka bir yere, bir zihinden başka bir zihine aktarılması olayıdır.

İnsanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan en gelişmiş iletişim aracı dildir.

Dil, bir anlatım aracıdır. Bireyler bu aracı, hem duyup düşündüklerini açığa vurmak, hemde birbirleriyle iletişim kurmak için kullanırlar. Başka bir deyişle dil, kişinin kendini anlatması yanında, başkalarını anlatmasını sağlar. Bu karşılıklı Anlatma-Anlama işlevi dile bir anlaşma aracı niteliği kazandırır. Dil yanlızca bir fizik olayı olarak ele alanlar, ciğerden dışarı verilen havanın sese dönüşmesi olarak ele alırlar. İnsanların birbirleri ile olan ilişkileri açısından değerlendirenler ise, bir anlaşma aracı olarak görürler. Dili, tarihi, sosyal, kültürel, edebi ve felsefi açıdan değerlendirendirip tanımlayanlarda vardır. Ancak hepsinin birleştikleri bir nokta vardır; o da dilin genel niteliği bakımından, o dili konuşanların arasındaki anlaşmayı sağlamak üzere küçük ses birliklerine dayanarak oluşturdukları sözcük ve şekiller dünyası veya seslerden örülmüş sistemli bir işaretler birliği oluşudur.

Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dogal bir araç, kendine ait kuralları olan ve bu kanunlar çerçevesinde gelişen bir canlı varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş sosyal bir kurumdur.

2) Dilin özellikleri

Dil, kalıplaşmış, değişmez, durgun bir yapıya sahip değildir. Aksine, kendi yapıya sahip değildir. Aksine kendi kendi yapı ve işleyişini gerekli kıldığı özelliklere, tarihi, sosyal ve kültürel şekillenmelere bağlı olarak zaman içinde az çok değişip gelişerek yol alan bir yapı halindedir. Dil bir eser değil, bir faaliyettir. Esas olsaydı değişmezdi; oysa sürekli yenilikler doğuran bir kaynaktır. Dilin değişebilen yönü daha çok söz varlığıdır. Sözcüklerde ses yada anlam değişmesi olabilir.

Ses değişmesi: adak / ayak, edgü / eyi / eyi / iyi, gözel / güzel

Anlam değişmesi: başlangıçta “kötü anlamına gelen yavuz sözcüğü gelebilir. Eski Türkçede bediz / bezek sözcüklerinin yerine Batı Türkçesinde süs sözcüğünün gelmesi gibi.

Dilin kendi varlığından doğma yapılış ilkeleri ise değişmez, Türkçedeki kök değişmezliği, bitişkenlik (ve son eklilik), ünlü uyumları, anlatımda temel öğenin sona gelmesi gibi. Dilleri bu gibi temel yapı özellikleri dış etkilerle kolay değişmez. Burada ancak çok uzun oluşum süreci içinde gerçekleşen sınırlı bir değişim görülebilir. Bu da ana yapı doğrultusunda gelime biçiminde kendini gösterir. Türkçedeki ki’ li bileşik cümleler örneğindeki gibi.

3) Dilin ulus yaşamamındaki yeri

Dil, bireyler arasında ortak duygular, kanılar ve idealler oluşturarak ulusal birliği kurar. Bundan dolayı onun, bir toplumu millet yapan öğeler arasında çok önemli bir yeri vardır. Millet dediğimiz toplulukta sosyal bütünleşme , o toplumu oluşturan bireyler arasındaki ortak kabullerden doğan ortak özellikler ile sağlanır. Onların yaşayış biçimleri, hayat ve olaylar karşısındaki tutm ve davranışları toplum ortak özelliklerindendir. Bunlar tarih boyunca sürmüştür. Böylece, ailedeki soya dayanan akrabalık bağının yerini, millet varlığında, yaşayış düzeyindeki ortak tutm ve davranışlardan kaynaklanan “bir sosyal akrabalık” bağı almıştır. Bu bağ ve aynı toplumdan olma duygusu fertleri birbirine perçinleyen ortak bir toplum bilinci oluşturmuştur. Böylece, millet, aralarında hiçbir yakınlık bulunmayan gelişi güzel fertlerin meydana getirdiği bir topluluk olmaktan çıkarak birbirine sosyal akrabalık bağları ile bağlanmış ve toplum bilinci ile kenetlenmiş kişilerin oluşturduğu sağlıklı ve sistemli bir organizasyona dönüşmüştür. Bu organizasyonda dil, başlıca bir çok kültür değerlerinin yaratıcısı durumundadır. Edebiyat doğrudan doğruya dile dayanır. Her ulus duyarlılığını kendi diline dayanan edebiyat ürünleriyle ortaya koyar. Bir ulusun duyup düşünüşü, olaylara bakışı, dünya görüşünü yansıtan atasözleri, dilde varlık kazanır.

Öte yandan dil, kültürün ana taşıyıcısıdır. Ortak kültür değerlerini kuşaktan kuşağa aktararak geçmişle şimdi arasında bir bağlantı kurar. Bu da bireylerde tarih bilinci yaratarak olanların geleceğe güvenle yürümelerini sağlar.

Doğduğumuz yarin ses özelliği, dilimiz gibi zihnimize, gönlümüzede işler. Çağlar boyu türlü ezgilere iplik iplik dokunan ulsal benliği dil saklayıp korur. Dil birliğini yitiren uluslar, çözülüp dağılırlar.

4) Dil Kültür ilişkisi

Türçedeki batı kaynaklı kültür sözcüğü, genel dilde “Bilgi” anlamına gelir ve “belli bir konuda kazanılmış düzenli ve geniş bilgi” yi anlatır. Aynı sçzcüğün biyoloji / tıp terimi olarak anlamı “ canlı maddelerin, yapay ortamda üretilip üretilip çoğaltılması” dır. Bir toplum bilim terimi olarak kültür, daha özel bir anlama gelir ve bir toplumu “millet” yapan değerlerin tümünü anlatır. Dil, duygu ve düşünceyi insandan insana aktaran bir vasıta olduğu için, insan topluluklarını bir yığın ve olmaktan kurtararak, aralarında “dugu ve düşünce birliği” olan topluluk, yani millet haline gelir. Bu tanımıyla kültür, toplum bireyleri arasında duyuş düşünüş, davranış birliği kuran tüm değerleri içine alır. Halkın ortaklaşa yarattığı türlü değerler, gelenek ve görenekler, sanat varlıkları burada yer alır. Bir toplumun ahlak anlayışı, dünya görüşü, inançlarıda kültürün öğelerindendir. Bugün bilim ile edebiyat ve sanat da kültürün içinde değerlendirilmektedir.

Ziya Gökalp, dili kültürün temel unsuru sayar. Dil, duygu ve düşüncenin kalıbıdır ve bunlar dil kalıbına dökülür. Böylelikle nesilden nesile aktarılır. Dil, kültürün temeli, olduğuna göre bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramına girer. Sabahtan akşama kadar her yerde kullanılan dil, farkında olmadan dil tarlasının ekilip biçilmesini sağlar. Dilin duydu ve düşünce ile dolmasının sebebi günlük hayatla çok yakın olmasıdır.

Her millet dilini ve kültürünü yüzyıllar boyunca yoğurur. Bu sırada, akan bir nehir gibi içinden geçtiği her topraktan bazı unsurları alır. Her gelişmiş milletin konuşma ve yazı dili, karşılaştığı medeniyetlerden alınma sözcük ve deyimlerle doludur. Bu bakımdan her milletin dili, o milletin çağlar boyunca yaşadığı tarihi adeta özetler. Kendi milletinin nerelerden geldiğini, neler kuduğunu, neler düşündüğünü bilen yeni nesiller bugünkü ve yarını daha iyi anlayıcaklardır. Mili benlik duygusunun yaşaması için, yetişen her nesilin kültür yolu ile milli tarihi içinden geçmesi gereklidir. Aksi takdirde milli benlik duygusu kaybolur.

Sözlü-yazılı kültür değerlerini tümü dile aktarılır. Başka bir deyişle kimi kültür değerlerinin yaratıcısı olan dil, bütün kültür değerlerinin taşıyıcısı durumundadır. Milletin iç varlığıyla yoğrulan kültür değerleri, dille yaşatıp kuşaktan kuşağa aktarılır. Bu yüzden, dil birliğinin korunması önemlidir.çünkü dilin bozulması, kültüründe bozulup yozlaşmasına yol açabilir.

5) “Dil sosyal bir kurumdur” sözünün açıklanması

Dilin oluşup elişmesi toplumun varlığıyla sıkı sıkıya bağlıdır. Bireylerin konuştukları dilin ana sözcüklerin üzerinde anlaşmış olmaları bunu apaçık gösterir. Sözcükle, karşıladığı varlık arasındaki çağrısım ilkesine bir gizli anlaşma, Türkçe, ağaç, toprak, at, çiçek, bilgi gibi sözcüklerle kolay örneklenebilir. Türkçe bilen her kes, bu sözcüklerle karşıladıkları varlıklar arasında kolayca bağlantı kurabilirler. Canlı ve cansız nesneleri adlandırma, kelime dizilerini anlamlı birer söz haline getirme konusunda başvuran yollar ortaktır. (Geçmiş zaman için –mış kullanılır.)

Varlıkların adlandırılmasının dilden dili değişmesi de dilin sosyal bir kurum oluşunun göstergesidir. Örneğin; Türkçe, varlıkların / kavramların adlandırılmasında somutlama yoluna gider. Bu bitki adları ile renk sıfatlarında açık seçik görülür.; keçiboynuzu, camgöbeği, devetüyü, vişneçürüğü...

Toplumdaki değişimlerin dile, dildeki gelişmelerin topluma yansımasıda dilin kanıtıdır. Örneğin; Türler islamuygarlığı çevresine girdikten sonra toplum yapısında görülen değişmlerin en çok yansıdığı kurumlardan biri dil olmuştur. Özellikle yazı dili, bu yeni uygarlık çevresinde büyük ölçüde Arapça ve Farsçanı etkisine girmiştir. Daha sonra Türk toplumu, uygarlıkla yolunu Batıya çevirmiştir. Bu kez de Türk dili batı dillerinden etkilenmeye başlamıştır.

Türkçe özellikle Cumhuriyet döneminde yeni sözcükler üretme bakımından oldukça zengin bir çağa girmiştir. Nitekim yeni Tükçede mekteb’in yerini okul, kıraat’ın yerini okuma muharrir’in yerini yazar, nizamı-name yerine tüzük almıştır.

Bu durum dilin toplumla birlikte değişip canlı bir varlık olduğunun apaçık göstergesidir.

Dil, halkla kurulan bir kurumdur. Onun temelini halkın yüzyıllar boyunca ortaklaşa yarattığı söz değeleri olmuştur. Ancak dili, daha çok yazarlar, ozanlar, bilginler işleyip geliştirir. İngilizce Shakespeare’siz Almanca Goethe’siz, Farsça Firdev’siz, Türkçe Yunus Emresiz, Yahya Kemal’siz Dağlarca’sız düşünülebilirmi? Elbette düşünülmez; çünkü dil anlam inceliklerini, yeni anlatım yollarını, deyiş güzelliğini böyle ustaların elinde kazanır. Söz varlığı genellikle bu yolla zenginleşir.

Yalnız dilin; bilinçle, sağduyuyla işlenmesi gerekir. Bu ise dilin iyi tanınması, onun ana niteliklerinin, temel kurallarının, gelişme yönünde doğru görülmesi gerekir. Bu bakımdan dilin bilimsel yöntemlerle incelenmesi gerekir. Ancak böylece, yetişecek gençlere sağlam bir ana dili eğitimi verilebilir.

6) “Dil bir işaretler sistemidir” sözünün açılanması

Dil canlılar arasındaki iletişim arasında en yetkinidir. Bunun nedeni insanın, öteki canlılardan farklı konuşma yeteneğine sahip olmasıdır.

İnsan, gırtlağından çıkardığı sesleri, ses yolundaki organlarıyla, temelde bir tat alma olan dilini ve dudaklarını kullanarak sözcük denen anlamlı ses birliklerine dönüştürebilmektedir. Bu ses birliklerinin belli bir düzenle, belli kurallara bağlı kılınarak kullanılışı ise dili oluşturmaktadır. Onun için dilbilimciler, insanın kullandığı dili bir işaretler sistemi olarak nitelemektedirler. Dil adeta gizli bir anlaşmalar sistemidir. Canlı ve cancız varlıklar, duyguları, haraketleri karşılayan sözcükler, fikirleri anlatmak için yapılan sözcük sırası üzerinde bir topluluğun, bir milletin bütün bireyleri gizli anlaşmalar yapnış durumundadırlar. Bu sebeple bir toplumun bütünü, bir varlığı hep aynı sözcük ile karşılar. Örneğin; bütün Türkler taşa taş, suya su, ışığı ışık, demek için sözleşmiş gibidirler. Bu anlaşmayı toplu ayrı bir biçimde yapmış , böylece farklı diller ortaya çıkmıştır.

7) Türk dilinin dünya dilleri arasındaki yeri ve tarihsel gelişimi

Türkçe, Ural-Altay dil gurubundan Altay kolunda yer alır. Adını Ural ve Altay dağlarından alarak iki ana kol oluşturan bu guruptaki diller, köken akrabalığına dayanan bir aile oluşturmazlar. Ural-Altay dilleri arasındaki benzerlik yanlızca yapı benzerliğinden ibarettir. Bu benzerlikler, her iki kolunda eklemeli birer dil olması, birer ünlü uyumu sistemine sahip olmaları, ses bilgisi, sözcük türetme yolları

Cümle yapıları bakımından yakınlıklar taşımaları ve sözcük eşlikleri gibi noktalarda toplanabilir.

Ural-Altay dilleri Ural ve altay olmak üzere iki kol halinde gelişmiştir.

URAL DİLLERİ ALTAY DİLLERİ

IA- Fin II – Samoyed 1) Japonca

a) Lapça 2) Korece

b) Batı Fince yada Baltık Fincesi 3) Mançu – Tanguzca

c) Dogu Fincesi yada Ural Fincesi 4) Moğolca

IB – Ugor 5) Türkçe

a) Macarca

a) Ob Ugorcası

Türklerin kendi adları ile tarih sahnesine çıkışları M.S. 6. yüzyıl ortasına rastlar. 6. yüzyıla ait Çin kaynakları Türklerin eski hunların başlıca boylarından biri olduğunu ve bu dönümde Juan-Juan’ lara yani Avarlara bağımlı olarak Altay dağlarının güney yamaçlarında yaşadıklarını yazar.

Türçe başlangıç dönemi hakkında elimizde açık ve kesin bir bilgi yoktur. Okunabilen ve elimize geçen eserlerden kalıntılarıda M.S. 8. yüzyıdan öncesine ulaşmaktadır. Sadece Çin kaynaklarına dayanarak bazı Türkçe sözcüklere ulaşabiliyoruz. “Tu-Kiie” ve “Uygur” lardan bize kalan eser örnekleri, Türkçenin daha o yüzyıllarda gelişmiş bir edebi dil halini aldığı göstermektedir. “Huvey-Hu”, “Kırgız”, “Uygur”, “Tu-Kiie” hatta “Batı Tu-Kiie”, “Doğu Tu-Kiie” Türkçeleri arasında bazı farklılıklar olduğunu söylerler. Türkler arasında “Tu-Kiie” lerden daha önce genel bir edebiyat dili ve onunla yazılmış bir yazılı edebiyat olmaması, dilin değişik lehçe ve şivelere ayrılmasına neden olmuştur. Aslen Türk olmayan , örneğin “Soğdlular” gibi İran kökenli bir takım kitlelerin Türkler arasına karışması ve Türkleşmesi, sonra değişik Topluluklarla asırlarca süren ilişkiler de Türkçenin gelişmesinde etken olmuştur.

8) Türkçenin ses özellikleri

Türkçede sesler birleşerek heceleri, hecelerinde birleşerek sözcükleri oluşturduğunu biliyoruz. Birlşmenin gerçekleşmesi seslerin belli bir düzen içerisinde bir araya gelmesiyle mümkündür. Seslerin bir araya gelmeleride rastgele değil, özelliklerine bağlı olarak gerçekleşir.

Her dil gerek o dildeki seslerin niteliği, gerekse seslerin kullanılışı bakımından farklılık taşır. Sadece başka ailede olan diller değil, akraba diller, bir dilin lehçeleri arasında ses farklılıkları görülür. Bunun anlamı şudur: Her dilin Kendine özgü bir ses düzeni vardır.

Bugün dilimizde kullandığımız kelimeler: Türkçe ve Türkçeleşmiş yabancı kökenli kelimeler şeklinde ikiye ayrılır. Türkçe kendi ses düzenine yabancı asıllı kelimeleri de uydurmuştur.

Ses düzeni bakımından Türkçe kelimelede görülen başlıca özellikler şunlardır:

1)Türkçe kelimelerde uzun ünlü toktur. Ancak dilimize girmiş yabancı kökenli kelimelerden uzun â, î, û sesleri, anlam karışıklığını gidermek için kullanılır.

Hala Hâlâ Hal Hâl Yar Yâr

2)Türkçe kelimelerde “o ve ö” sesi yalnız ilk hece bulunur.

Bu nedenle ilk heceden sonraki hecelere “o, ö” ünlülerinin bulunduğu kelimeler yabancı kökenlidir.

Doktor balon horoz sigorta

Motor maydanoz koro kozmopolit

Yalnız “-yor” eki bu kuralın dışındadır. Çünkü “-yor” ekinin aslı “-yorır” kelimesidir. Zamanla “-ır” hecesi düşünce “-yorır” kelimesi “-yor” şekline ekleşmiş, ancak kök sesini korumuştur.

Geliyor okuyor çalışıyor yazıyor

3)Türkçedee kelimeler “f, h ve j” sesleri yoktur. Ancak yansıma sözcükler “c” li şekille söylenir.

Jandarma candarma jilet cilet jokey cokey

Tükçede f ve h sesleri yanlızca ünlemlerle, ses taklidine dayanan kelimelerde görülür.

Of fısıltı fıkırdamak fokurdamak

Oh hışırtı hırıltı horlamak

Bunların dışında kalanlar yabancı kökenli kelimelerdi.

Fiil faal fakir fasıl hafta hüzün

Haber fayda mehtap hüküm misafir insaf

Bazı Türkçe kelimelerde görülen “f” sesinin aslı “v” şeklindedir:

Övke öfke yuvka yufka uvak ufak

4)Türkçede kelimelerin başında “c, ğ, l, m, n, r, v, z” sesleri yansıma sözcüklerin dışınnda bulunmaz.

Mırıltı melek mışıl mışıl ninni

Nonoş vızır vızır vıcır vıcır vınlamak

Ancak Türkçeleşmiş yabancı kökenli kelimelerin başında ise bu sesler çok sayıda vardır:

Cahil cebir cömert lazım lezzet

Mavi mersi mektep nezle ruh

Rapor zavallı zengin vasıf vezin

5)Türkçe kelimelerde sonunda “b, c, d, g” sesleri bulunmaz.

Türkçe kelime sonunda bulunmayan “b, c, d, g” sesleri süreksiz sertlerine dönüşür.

Kitab Kitap hesap hesap tac taç

İlac ilaç burc burç cild cilt

Derd dert reng renk aheng ahenk

Bugün isim karşılığı olarak “ad” kelimesinin aslıda “at” şeklindedir. Anlak anlam karışıklığı nı gidermek için “ad” şeklinde yazılıp söylenmektedir.

6)Türkçe kelimelerde sona gelen “p, ç, t, k” ünsüzleri ile iki ünlü ünlü arasında kalınca yumuşarlar ve p – b, c – ç, t – d, f – ğ, olur.

Kitap kitabı dip dibi dolap dolabı

Ağaç ağaca sevinç sevinci genç genci

Tabak tabağı çocuk çocuğu kayık kayığa

Ancak iki ünlü arasında kaldığı halde tek heceli veya yabancı kökenli olduğu için bu kurala uymayan örneklerde vardır.

İp ipi hap hapı bırak bırakır

Ek ekin sepet sepete süt sütü

7) Türkçe sözcüklerde bir hecede iki ünlü yan yana gelmez. Ancak, diftong olarak da adlandırılan iki ünlünün yan yana bulunması olayı, türçeleşmiş yabancı kökenli kelimelerde görülür:

kuaför kaos realizm reis fuar

arkeolog ait kanaat ziraat aile

8) Türkçe kelime “elli, gömme, ıssız, anne (ana)” gibi birkaç örnek dışında kök durumundaki sözcüklerde ikiz ünsüz yoktur. Bu az sayıdaki örnekte çeşitli ses olayları sonucu ortaya çıkmıştır. Türkçe sözcükşlerde ikiz nüsüzlere eklerin birleştiği durumda karlışalışılmaktadır.

Yol yol-luk ses ses-siz

Yut yut-tum bık bık-tım

Ancak Türkçeye geçmiş kelime kökenlerinde çift ünsüz bulunmaktadır:

Şeffa şiddet kıssa müddet

Hakkı bakkal hiddet zimmet

Hatta müddet millet hisse

9) türkçe kelimelerde başta çift ünsüz bulunmaz:

Granit grev gravür gramer plan

Kreş kriz kravat kral – kraliçe

10) Türkçe kelime sonlarında belli çift ünsüzler bulunur:

lç,lk,lp,tl

Ölç-mek, kalk-mak, alp, kısalt-mak

Nç, nk, nt

Seinç, dinç, den, denk, ant

Rç, rk, rp, rs, rt

Sürç-mek, sarkmak, sarp, sars-mak,örtmek

St,şt

Üst, höst, hişt, hoşt

9) Tükçede Sesler

sesler birbirine bağlanıp ses öbeklerini oluştururken bazı değişikliklere uğrarlar. Çıkış yeri ve biçimi bakımından farklı özelliklere sahip olan sesler, belli haraketler sonucu çıkarılırken birbirlerini etkilerler. Bu karşılıklı etkileme belli bir düzen içinde gerçekleşirken, bir takım ses olaylarınıda ortaya çıkmasını sağlarlar.

Türkçe sözcüklerde seslerin birleşmesi sırasında görülen ses olayları şunlardır:

Ses türemesi

Bir sözcüğün aslında bulunmayan bir sesin sonradan ortaya çıkmasına ses türemesi denir.

Türkçede köklerle eklerin doğrudan birleşmeleri durumunda, araya birleşmeyi sağlayan bir ses gelir. (ı, i, u, ü,) yada ünsüz (n, y). Bunlara yardımcı ses, yardımcı ünlü veya yardımcı ünsüz de denmektedir.

ünlüler ve özellikleri

Ünlü türemesi;

Ses özelliklerini veya seslerin birbirleri ile birleşme koşullarına bağlı çeşitli nedenlerden dolayı sözcüğün ön, iç ve sonunda nülü getirilmesiolayıdır.

Recep İrecep liman ilimon

Ramazan İramazan lazım ilazım

Türkçeye getirilmiş yabancı sözcüklerde görülen bir başka ünlü türemesi olayı da, ön seste çift ünsüz bulunması durumunda gerçekleşir.

Station istasyon spirto ispirto

Scala iskele scarpine iskarpin

Ünlü türemesi olayına özellikle sonu çift ünsüzle biten yabancı kökenli sözcüklerde raslamaktadır. Çoğu arapça olan bu sözcükler, söylenirkende, yazılırkende iki ünsüz arasında bir ünlü getirilir.

Sabr sabır (Sabretmek)

Fikr fikir (fikri)

Emr emir (emri)

Akl akıl (aklı)

Bir başka ünlü türemeside, anlamaı güçlendirmek için (pekiştirme) bir sözcüğün başına benzer hece getirildiği zaman görülür.

Çevre çep çevre çepeçevre

Yalnız yap yalnız yapayalnız

Sağlam sap sağlam sapasağlam

Kimi sözcüklerden anlamca farklı yeni sözcükler üretildiği zaman da ünlü türemesi gerçekleşir.

Az azcık azıcık

Bir bircik biricik

Dar darcık darıcık

Ünlü Düşmesi;

Sözcükte bulunan ünlülerden birinin çeşitli sebeplerden dolayı düşmesi olayıdır.

Ağız ağızdan ağzından

Burun burunu burnu

Gönül gönülüm gönlüm

Ayır ayırıntı ayrıntı

Orta hece düşmesi Türkçeye girmiş yabancı sözcüklerde de görülür.

Akl akıl aklı

Sabr sabır sabretmek

Nakl nakil nakletmek

Hükm hüküm hükmetmek

Türkçede sonu r ünsüzü ile biten fiileden sonra yapım eki getirildiği zaman, aradaki ünlü seslerdüşerler.

Çevir- çevril- kıvır- kıvrıl-

Bunun yanında Türkçede orta heceler vurgusuz olduğundan zamanla buradaki ünlü seslerin düştüğü görülür.

Nerede nerde yanılış yanlış

Burada burda sağanak sağnak

Yayılım yaylım süpürüntü süprüntü

Kaynaşma;

Daha çok kelime birleşmelerinde görülen bu olayda, ayrı hecelerde yan yana gelen ünlüler birleşerek tek bir ünlüde toplanırlar

Ne asıl nasıl ne için niçin

Bu arada burada su arada şurda

ünsüzler ve özellikleri

sözcüğün aslında olmayan ünsüz türemesi olayıdır.

Dere dere-y-e su su-y-a

Eski Türkçede sözcüğün başında ortasında ve sonunda görülen ünsüz türemesigörülmektedir

Ildırım yıldırım ıldız yıldız

Ilan yılan avlu havlu

Kimi türkçe sözcüklerde ise ünsüz türemesi olur.

Tuç Tunç fişek fişenk

Ünsüz düşmesi;

Sözcükte bir ünsüz sesin söylenmesi olayıdır.

Ufakcık Ufacık Küçücük küçücük

Alçaklık alçacık çabukçak çabucak

Yumuşakçık yumuşacık sıcakcık sıcacık

Ayrıca genellikle konuşma dilinde yine bazı seslerin düştüğü görülür.

Astsubay astsubay arslan aslan

Rast gelmek rasgelmek üst geçiş üsgeçiş

Çiftci çifci serbest serbes

Türkçe keilime köklerinde çift ünsüz bulunmadığından bugün kullanılan kimi yabancı kökenli sözcüklerde ünsüzlerden biri düşmüştür.

Amma ama kerre kere

Kassap kasap evvel evel

Yine Türkçeye girmiş ve sonu çift ünsüzle biten yabancı kökenli sözcüklerdeki bu ikiz ünsüzden biri düşmektir.Ancak bunlardan sonra ünlü ile başlayan bir ses yada ses öbeği getirildiği zaman

Daha önce düşmüş olan ünsüz ses,tekrar ortaya çıkmaktadır.

Zann zan zannetmek

Hiss his hissetmek

Sırr sır sırrı

Hakk hak hakkı

Ses Benzeşmesi

Bir sözcük seslerden birinin kendisinden önce ya da sonra gelen bir başka sesi,çıkıp yeri ya da çıkış biçmi açısından etkiliyerek kendisine benzetmesi olayına benzeşme denir.

Ünsüz Benzeşmesi

İç seste yan yana bulunan iki ünsüzden birisinin kendisine yakın boğumlanma niteliği taşıyan öteki ünsüze ,tamamen veya kısmen kendisine benzetmesi olayıdır.

Anbar ambar çarşanba çarşamba

Sünbül sümbül saklanbaç saklambaç

Bu ses olaylarının yanlızca konuşma dilinde söylenip, yazıdilinde kullanılmayan örnekleri de vardır.

Nişanlı nişannı bunlar bunnar

Yatsı yassı şemsiye şemşiye

Türkçe kelimelerde yumuşak ve sert olarak birbirinin karşılığı olan ünsüzlerden,ancak aynı cinsten olanlar yan yana bulunabilir. Buna göre yumuşak ünsüzler yumuşak ünsüzlerle, sert ünsüzler de sert ünsüzlerle yan yana gelebilir.

Kaç-da kaç-da süt-cü süt-çü

Şaşırt-dı Şaşırt-tı biç-di biç-ti

Türkçe kelimelerdeki bu uyum yabancı dillerden dilimize girmiş kelimelerde de görülür.

Müsbet müspet ispat ıspat

Tarafdar taraftar

Türkçe kelimelerde son ses olarak, sert sessizlerin bulunması esasdır. Bu nedenle kelime sonlarında yumuşak süreksiz b,c,d,g ünsüzleri buunmazlar.Bunların yerlerine sert sessiz olan p,ç,t,k sesleri bulunur.

Araç borç kap geçit yurt

Sonda bulunan sert sessizler (p,ç,t,k) iki ünlü arasında kalınca yumaşar ve b,c,d,g,ğ, olurlar.

Sokak sokağı sağlık sağlığı

Kitap kitabı armut armudun

Benzeşmezlik (Aykırılaşma)

Yan yana veya birbirine yakın bulunan aynı cinsyten iki sesin birbirinden ayrılması, bu seslerden birinin başkalaşarak ikizleşmeden kaçınmasına benzeşmezlik veya aykırılaşma denir.Benzeşme olayının tam tersidir.

Attar aktar murdar mundar

Hammal hambal muşamma muşamba

Göçüşme

Kelime içinde iki sesin yer değiştirmesine göçüşme denir. Ses aktarımı veya yer değiştirme olarak da adlandırılan bu olay, yan yana bulunan sesler arasında olabileceği gibi diğer sesler arasında da olabilir. Daha çok halk ve konuşma dilinde görülür.

Kibrit kirbit ekşi eşki

Köprü köprü perhiz perhiz

Genellikle ünsüzler ve komşu sesler arasında görülmektedir.Eger göçüşme birbirini izleyen iki ses arasında olmuşsa buna yakın göçüşme, diğer sesler arasında olmuşsa, uzak göçüşme adı verilir.

10) TÜRKÇEDE SESLERLE İLGİLİ GENEL ÖZELLİKLER

Türkçeyi diğer dillerden ayıran en belirgin özelliği, ses uyumunun olmasıdır. Türkçe kelimelerde yer alan sesler arasında birtakım kullara bağlı bir uyum söz konusudur.

Türkçede üç çeşit ses uyumu vardır:

1.)Ünlü Uyumu

2.)Ünlü-Ünsüz Uyumu

3.)Ünsüz Uyumu

¾ Türkçede seslerle ilgili genel özellikler

1. Ünlü Uyumu

Türkçede kök durumunda veya ek almış olsun, bir kelimedeki ünlüler,kalınlık-incelik ve düzlük-yuvarlaklık bakımından ilk hecenin ünlüsüne uyarlar.

Türkçede ünlüler arasında iki çeşit uyum vardır:

a.Büyük ünlü uyumu yada kalınlık-incelik uyumu

b.Küçük ünlü uyumu yada düzlük – yuvarlaklık uyumu

a. Büyük ünlü uyumu (kalınlık-incelik uyumu)

Türkçede bir kelimenin ilk hecesindeki ünlü, kalın ise ondan sonra gelen hecelerdeki ünlülerde kalınla, ince ise ondan sonraki heceler de ince ile devam eder. Türkçenin en eski kurallarından olan bu olaya, büyük ünlü uyumu yada kalınlık incalik uyumu adı verilir.

Düz Yuvarlak

Geniş Dar Geniş Dar

Kalın a ı o u

İnce e i ö ü

Aşağıda altıncı sırasında sonuçta başladığı

Gözlükçüye gönderilmiş evlerinde birisi yeşillikler

Türkçede kelimenin son hecesindeki sese göre, kalın ise kalın, ince ise ince ekler alır.

Ağaçlarda gözlemler okuyunca düşününce

Türkçe kelimelerde eklerde büyük ünlü uyumu na aykırı durumların sayısı çok az sayıdadır.

Nitekim”hani, hangi, dahi, inanmak, elma, anne,kardeş,”gibi büyük ünlü uyumuna aykırı kelimelerin aslının “kanı, kangı,takı,ınanmak,alma, ana, kardaş” olduğunuda belirtmek gerekir.

Ayrıca -yor,-ken,-ki,-leyin,-layın,-mtrak,ve gil eklerinin eklendiği kelimelerde büyük ünlü uyumu yoktur.Ayrıca birleşik kelimeler de bu kurala uymazlar.

Ancak sayısı çok olmayan kimi kelimelerde bu ekler geldiği halde ünlü uyumuna uyanlarda vardır:

Geliyor buradaki okurken anlatmışken

Meslektaş sabahleyin mavimtrak amcamgil

Bazı kelimelerde –ki eki kalıplaştığında ünlü uyumu na uymuştur:

Dünkü Çünkü bugünkü o günkü

Bu özelliklerin dışında kalan ve büyük ünlü uyumuna uymayanlar yabancı kökenli kalimelerdir.

b. Küçük ünlü uyumu (Düzlük - Yuvarlaklık uyumu)

Türkçe kelimelerde süz ünlülerden sonra düz ünlülerin (a,e,ı,i), yuvarlak ünlülerden (o,ö,u,ü) sonra dar –yuvarlak (u,ü) veya düz-geniş (a,e) ünlülerinin gelmesi kuralıdır.

Aşağıdaki tablolarda düz ve yuvarlak ünlülerin hangi seslerin takip ettiğiörneklerle gösterilmiştir:

Düz Ünlüler

Ünlü ilk hece Sonraki heceler örnekler

Geniş a a-ı bakıldı, dargın

Geniş e e-i sevinin, beğendi

Dar ı ı-a ısınma,ısırgan

Dar i i-e izleyici,incelme

Yuvarlak Ünlüler

Ünlü ilk hece Sonraki hecelerq örnekler

Geniş o u-a ı yolcular,korku

Geniş ö ü-e i gözcü,söndürme

Dar u u-a ı uyanmak,uzattı

Dar ü ü-e i gülümsedi, üyelik

Türkçe kelimelerde geniş- yuvarlak “o,ö sesleri sadece ilk hecelerde bulunurlar. İlk heceden sonraki hecelerinde geniş - yuvarlak ünlü bulunan kelimeler, ya yabancı asıllıdır yada birleşik kelimedir:

Koro beton başıboş başkomutan

Düzlük – yuvarlaklık uyumu son dönemlerde kural haline gelmiş bir uyumdur. Dolayısıyla küçük ünlü uyumuna uymayan kelimelrde vardır:

Avutmak çamur kılavuz yavuz

Yağmur tavuk kavun karpuz

2.Ünlü- Ünsüz Uyumu

Türkçe kelimelerde sadece ünlüler arasında değil, ünlülerle ünsüzler arasında da ses uyumu vardır.

Türkçede “k,g,ğ,l” seslerinin kalınlarıyla seslerinin kalınlarıyla “a,ı,o,u” ünlüleri:

İnceleriyle de “e,i,ö,ü,” ünlüleri bir arada bulunur.

Kalın “k,g,ğ,l” ünsüzleriyle a,ı,o,u ünlüleri :

Olgun ağrı dağ sulak kalın

İnce “k,g,ğ,l” ünsüzleriyle “e,i,ö,ü,” ünlüleri:

Köpük gönül değmek elçi

3. Ünsüz Uyumu

Ünsüz uyumu yumuşak ve sert karşılıklı ünsüzlerle ilgili bir uyumdur. Türkçe bir kelimede karşılık ünsüzlerden yumuşak sesler bir arada, sert sessizler de bir arada bulunurlar.Yani yumuşak “b,c,d,g,ğ,j,v,z” ünsüzleri ile, sert p,ç,t,k,h,ş,f,s” ünsüzleri bir kelimede yan yana gelmezler:

Duygu çoşku dikti atkı üzgün

Evci bıçkı görüştü sınıfta gözcü

0 yorum: