', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: TÜRKİYE İHRACATININ GELİŞİMİ-1923-1930 DÖNEMİ

17 Ekim 2007 Çarşamba

TÜRKİYE İHRACATININ GELİŞİMİ-1923-1930 DÖNEMİ

TÜRKİYE İHRACATININ GELİŞİMİ

1923-1930 DÖNEMİ

· Yeni Türkiye Cumhuriyetin ilk yıllarına bakıldığında, sınai ve ticari altyapı bakımından Osmanlı’dan pek de parlak olmayan bir miras devraldığı görülmektedir. Son dönemlerinde oluşturulmaya çalışılan ulusal sermaye yaratma çabaları sonucunda filizlenmeye başlayan ve sayıları ve güçleri çok az olan bir grup insan gözardı edilecek olursa, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkler daha çok askerlik ve bürokrasi alanlarında faaliyet göstermişler, sanayi ve ticaret ile fazla ilgilenmemişlerdir. Bu nedenle, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ticaret ve sanayide azınlıklar faaliyette bulunmuşlardır.

· Herşeye rağmen 19. yüzyılın başlarında Osmanlı imparatorluğunda ufak atölyelerde icra edilen ve loncalar halinde örgütlenmiş bir sanayi mevcut olduğu görülmektedir. Pamuk ipliği, bez, ipekli kumaş ihracını gerçekleştiren bu sanayi,özellikle tanzimattan sonra çökmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar, dış ticaret hammadde ihraç eden, mamül madde ithal eden bir yapıda oluşmuştur.

· 1923 yılına gelindiğinde Türk ulusu 8 yıl süren savaş ve 4 yıllık bağımsızlık mücadelesinden yeni çıkmış, kömür, bakır, kurşun işletmeleri, Feshane, Hereke, Zeytinburnu gibi devlet fabrikaları, yabancılara ait mensucat, çimento ve zeytinyağı işletmelerinden ibaret olan sanayinin büyük çoğunluğu İzmir ve İstanbul çevresinde bulunduğundan, işgal ordularınca büyük hasara uğratılmıştır.

· Bunlara ek olarak, dış ticaretin gelişimi açısından önemli olan fiziki altyapının durumu da pek parlak değildir. İmparatorluktan Cumhuriyete 4.138 km demiryolu kalmıştır. İzmir ve İstanbul dışında ise ticarete elverişli liman mevcut değildir.

· Ticaret ve sanayi alanındaki bu olumsuz manzaraya paralel olarak Lozan Antlaşmasının dış ticaret rejimi ile ilgili bölümleri de genç Cumhuriyetin karşı karşıya bulunduğu bir diğer sorunu oluşturmaktadır. Zira, Lozan Antlaşması hükümlerine göre yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, dış ticaret alanında 1929 yılına kadar Osmanlı Dönemi’de (1.9.1916 tarihli) belirlenen spesifik Gümrük Tarifelerini uygulamıştır.

· Cumhuriyetin kuruluşunun ilk yıllarında, İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti liberal sayılabilecek bir ekonomik politikası izlemeye çalışmış, ekonomik kalkınmayı özel sektör -bu arada yabancı sermayeye de olumsuz bir tavır takınılmamıştır- vasıtasıyla gerçekleştirmeye çalışmıştır.

· 1923 yılında ihracat 50.8 milyon dolar, ithalat ise 86.9 milyon dolar iken bu rakamlar 1930 yılında sırasıyla 71.4 ve 69.5 milyon dolar düzeyine yükselmiştir. Bu dönemde 1930 yılı hariç olmak üzere tüm yıllarda dış ticaret dengesi sürekli açık vermiştir.

· İhracatın sektörel dağılımına bakıldığında ise, tarımsal ürünlerin payının % 86 gibi çok yüksek bir düzeyde olduğu, sanayi mallarının payının ise % 8.6 olarak gerçekleştiği görülmektedir. İhraç ürünlerimizin tamamına yakın bölümünü yaprak tütün, ç.k. üzüm, pamuk, fındık, zeytinyağı, tiftik, gülyağı oluşturmuştur.

· Bu dönemde dış ticaretin ülke bazında dağılımına bakıldığında bugüne benzer bir tablo ile karşılaşılmaktadır. İhracatımızda ilk sıralarda yer alan ülkelerin büyük oranda bugünkü durum ile büyük ölçüde örtüştüğü görülmektedir. İhracatımızda ilk sıralarda yer alan ülkeler sırasıyla; İngiltere, İtalya, Fransa, Almanya ve ABD olmuştur. Dönem sonlarına doğru Almanya’nın dış ticaretimizdeki payının yükselmeye başladığı görülmektedir.

1930-50 DÖNEMİ

· Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin genel ekonomi ve dış ticaret politikalarında radikal değişikliklere gitmesi, 1929 yılından sonraya rastlamaktadır. 1929 yılından itibaren ithalatta gümrük vergisi uygulama hakkının doğması ve 1929 Dünya Ekonomik Buhranı'nın da etkisiyle, uzun bir süre tamamen "korumacı ve müdahaleci" bir Dış Ticaret Rejimi uygulanmaya başlamıştır. Bu dönem içinde, ekonomi politikasının temel hedefi, kendi kendine yeterli bir ekonomik yapı oluşturmak olarak belirlenmiş, ihracat ekonomik hedefler arasındaki öncelik sıralamasında daha geride kalmıştır. Söz konusu dönemde, iç piyasaların temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelen ve hammaddesi yurtiçinden sağlanabilen endüstriler kurulmaya çalışılmış ve bu endüstriler yüksek gümrük tarifeleri ve kambiyo denetim uygulamaları ile korunmuştur.

· 1933-1938 dönemi hızlı bir sanayileşme ve inşa dönemidir. Devletin fabrika kurmak ve işletmek suretiyle ekonomik hayata aktif müdahalesi olmuştur. Devlet ekonomiye 5 Yıllık Ekonomik Planlarla müdahale etmiştir. 1933-37 yılları arasında 1. Beş Yıllık Sanayi Planı uygulanmış olup, Plan kapsamında, Kayseri, Nazilli, Ereğli, Malatya İplik ve Dokuma; İzmir Kağıt Sanayi, Kütahya Seramik Fabrikası, Karabük Demir Sanayi, İzmit Süper Fosfat, Isparta Gülyağı Fabrikaları kurulmuştur. Ancak, İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlanmasına rağmen, ikinci dünya savaşının çıkması üzerine uygulanamamıştır.

· Bu dönemde ihracat da dahil olmak üzere dış ticaret ve dış ekonomik ilişkiler, 1930 tarihinde çıkarılan 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu, yine aynı tarihli 1705 sayılı “Ticarette Tağşişin Men’i ve İhracatın Murakabesi ve Korunması Hakkındaki Kanun” ve bu Kanunda değişiklik yapan ve 1936 tarihinde çıkarılan 3018 sayılı Kanun ile düzenlenmiş, bir başka deyişle kontrol altına alınmıştır. Ayrıca, dış ticarette örgütlenme gereğinden hareketle Atatürk’ün imzasıyla “Doğu ve Cenub Vilayetleri Mıntıkası Canlı Hayvan İhracatçıları Birliği T.A.Ş.” kurulmuştur.

· Özellikle savaş yıllarında dış ticaret rejimimizi sınırlayan ve kontrol altına alan bir sistem oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda 1939 yılında kamu kuruluşu niteliğinde Takas Limited Şirketi ve 1941 yılında Ticari Tediyeleri Tanzim Komitesi kurulmuştur. Ayrıca 1940 yılında çıkarılan Milli Korunma Kanunu ise hükümete ihracat ve ithalatı sınırlama yetkisi vermiştir.

· 2. Dünya Savaşı sonrasında, uluslararası ticareti serbestleştirme çabalarına paralel olarak Türkiye’de dış ticaret alanında bazı önemli adımlar atmıştır. 1946 yılında TL % 116 oranında devalüe edilmiş (1 $= 2.80 TL), ithalattaki sınırlamalar azaltılmış, 1947 yılında Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (OEEC) ve Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşmasına taraf olunmuş ve 1949 yılında yeni bir Gümrük Kanunu yürürlüğe konulmuştur.

· 1946 yılına kadar -1938 yılı hariç- dış ticaret dengesinin fazla verdiği görülmektedir. Ancak, yapılan devalüasyona rağmen, ithal sınırlamalarının kaldırılması ve ihraç mallarımızın arz elastikiyetinin düşük olması nedeniyle 1947 yılından başlamak üzere dış ticaret dengesi açık vermeye başlamıştır. 1930 yılında 71.4 milyon dolar olan ihracat ilk kez 1937 yılında 100 milyon doları aşmış ve 109.2 milyon dolar olmuştur. 1950 yılına gelindiğinde ise bu rakam 263.4 milyon dolar düzeyine yükselmiştir. Yine aynı şekilde 1930 yılında 69.5 milyon dolar olan ithalatımız 1938 yılında 118.9 milyon dolar 1950 yılında ise 285.7 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

1950-60 DÖNEMİ

· 1950'li yılların başında, politik hayatta ve dünya ekonomi konjonktürün de yaşanan gelişmelere de bağlı olarak daha liberal bir dış ticaret politikası izlenmeye başlanmıştır. Nitekim 29.5.1950 tarihinde Başbakan tarafından TBMM’nde okunan hükümet programında “iktisadi ve mali görüşlerimizin esası, bir taraftan devlet müdahalelerini asgariye indirmek, diğer taraftan iktisadi sahada devlet sektörünü mümkün olduğu kadar daraltmak ve buna mukabil emniyet vermek suretiyle hususi teşebbüs sahasını mümkün olduğu kadar genişletmektir” ifadeleri ile ekonomi politikalarının ana hedefleri ortaya konulmuştur.

· Bu serbestleşme çabaları sonucunda 1950-52 yılları arasında ithalat % 65 oranında libere edilmiştir. Dış ticaret alanında 1953 yılına kadar devam eden bu süreç başgösteren döviz sıkıntısı nedeniyle bu tarihten itibaren itibaren yavaş yavaş terkedilmeye başlamıştır. 1950’li yılların başında yapılan liberalizasyon ithalatın, tarımsal ürünlerin üretiminde görülen artış ise ihracatın artmasında etkili olmuştur.Ancak, 1953 yılından sonra alınmaya başlayan tedbirler neticesinde ithalat dönem sonuna kadar devamlı düşmüş, ancak bu dönemde dış ticaret dengesi sürekli açık vermeye devam etmiştir.

· Nitekim, dış ticaret açığının sürekli artması neticesinde, 1958 yılından sonra bazı istikrar tedbirleri alınmış, büyük oranlı bir devalüasyonla birlikte (1$ = 9TL) ithalat, tarife ve miktar kısıtlamalarıyla kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. 1957 yılında 345 milyon dolar seviyesine kadar yükselen ihracat, tarımsal gelişmenin durması, yükselen iç fiyatlara rağmen sabit kur politikasının sürdürülmesi ve sübvansiyon politikalarının ihracatı caydırıcı şekilde uygulanması neticesinde, 1958 yılında 247 milyon dolar seviyesine gerilemiştir. Bu dönemin temel özellikleri; kronik dış açık, geniş çapta hava şartlarına bağımlı bir ihracat ve dış yardım ve kredi imkanlarıyla sınırlanan ithalat hacmi olarak özetlenebilir. Bu gelişmeler neticesinde, 1948 yılında yüzde 0.34 olan ülkemiz ihracatının dünya ihracatındaki payı 1958 yılında yüzde 0.23’e gerilemiştir.

· Şüphesiz bu dönemin en önemli gelişmelerinden birisi de, 1959 yılında o zamanki adıyla AET’ye üyeşik başvurusunun yapılması olmuştur.

· Bu dönemde ihracatın % 70 kadarını tarımsal mallar oluşturmuştur. Belli başlı ihraç ürünlerimiz ise; tütün, fındık, kuru meyvalar, pamuk ve tahıl gibi hammadde niteliğinde tarımsal ürünlerden oluşmaktadır.

1960-70 DÖNEMİ

· 1960 yılından sonra, ekonomik ve dış ticaret politikalarında radikal değişikliklerin yapıldığı yeni bir döneme girilmiştir. "Planlı Kalkınma Dönemi" olarak adlandırılan bu dönemde ekonomi beşer yıllık planlarla yönlendirilmeye çalışılmıştır.

· Bu dönemde dış ticaret stratejisi olarak "İthal İkameci" politikalar uygulanmaya başlanmış ve bu yolla sanayileşmeye çalışılmıştır. 1960-70 yılları arasında ithal ikamesi stratejisi çok daha yoğun bir şekilde uygulanmış ve ihracat özendirilmekten ziyade caydırılmış ve sadece iç pazara yönelik üretim yapan sanayiler kurulmuş, bu sanayilerde yüksek koruma duvarlarıyla korunmaya çalışılmıştır.

· Bununla birlikte, İhracat I. Beş Yıllık Plan hedeflerini aşmış ancak yapısında değişim olmamıştır. Sanayi ürünlerinin payı dönem boyunca artmamış hatta bazı yıllar azalış göstermiştir. Tarım ürünlerinin payında ise tam tersine bir artış yaşanmış ve % 80 düzeyine yükselmiştir. 5 yıllık süre boyunca ihracat ortalama % 7.6, toplam 5 yılda ise % 38 oranında artış göstermiştir. 1960 yılında 320.7 milyon dolar olan ihracat, 1970 yılına gelindiğinde 588 milyon dolara;1960 yılında 468 milyon dolar olan ithalat ise 1970 yılında 948 milyon dolara ulaşmıştır.

· Bu dönemdeki önemli bir diğer gelişme ise 1963 yılında AET ile imzalanan “Ortaklık Anlaşması” olmuştur. Yine bu Anlaşma uyarınca öngörülen Geçiş Süreci de bu tarihler arasında yaşanmıştır.

· 1963 yılında İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi kurulmuştur.

1970-1980 DÖNEMİ

· 1970'li yıllarda ise, geniş kapsamlı vergi iadesi uygulamaları ile sanayi ürünleri ihracatını özendirici politikaların izlendiği görülmektedir. Ancak, dünya konjonktöründeki olumsuzlukların da etkisiyle bu çabalar yeterli olmamış ve özellikle uygulanan sabit kur politikası, iç talepteki genişleme ve arzın belirli mallarda yetersiz kalması sonucu ihraç edilebilir ürün fazlası daralmış ve Türkiye’nin ihracatının dünya ihracatı içindeki payı sürekli olarak gerileme göstermiştir. Nitekim, 1973 yılında yüzde 0.24 olan bu oran 1979 yılında yüzde 0.14 düzeyine kadar gerilemiştir.

· 1970’li yılların başında ve sonlarında görülen iki büyük Petrol Krizi Türkiye’yi de olumsuz yönde etkilemiştir. İhracat gelirinin büyük bir kısmı ancak petrol ithalatını karşılayacak düzeye gelmiştir. Ayrıca, 1974 yılı Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında, ABD’nin ülkemize ambargo koyması dış ticaretimizi olumsuz yönde etkilemiştir. 1970’li yılların sonunda ödemeler dengesindeki açık büyümüş, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık artmış, döviz darboğazı üretimi durma noktasına getirmiştir.

· 3. Beş Yıllık Planın da uygulandığı bu dönemde, ithalat hızla artarken, ihracat fazla bir gelişme gösterememiştir. 1971 yılında ithalatımız, 1973 yılında ise ihracatımız ilk kez 1 milyar doları aşmıştır. İhracatın mal gruplarına bakıldığında, tarım ürünleri ilk sıralarda yer alırken, sanayi ürünlerinin payında belli bir yükselme yaşandığı ve % 27’ler düzeyine yükseldiği görülmektedir.

1980-1990 DÖNEMİ

· 1980 yılı Türk ekonomisi ve dış ticaret politikaları açısından çok önemli bir dönüm noktasıdır. 1970’li yıllarda yaşanan 2 petrol krizi sonrasında dünya ekonomik konjonktöründe başgösteren olumsuz gelişmelere paralel olarak Türkiye ekonomisinde de yaşanmaya başlayan sorunlar, radikal kararların alınmasını kaçınılmaz hale getirmiştir. Bu nedenle, 24 Ocak Kararları olarak bilinen geniş kapsamlı bir ekonomik paket uygulamaya konulmuştur.

· Temel amacı ülke ekonomisinin serbest piyasa mekanizması kurallarına göre işlemesini sağlamak ve dünya ekonomisi ile bütünleşmeyi gerçekleştirmek olan bu ekonomik program ile birlikte Türkiye, ülke ekonomisini dışa kapalı bir hale getiren ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisini terketmiş ve “ihracata dayalı sanayileşme” stratejisini benimsemiştir.

· İhracatta önem arzeden ulaşım, haberleşme ve diğer altyapı yatırımları hız kazanmıştır. İhracatçılık saygın bir bir meslek haline gelmiş ve ihracat seferberliği başlatılmıştır.

· Bu dönemde, ihracat ile ilgili bürokratik engeller büyük ölçüde azaltılmıştır. Nitekim, 1567 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Kanunu ile ilgili olarak Temmuz 1984 tarihinde çıkarılan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 30 Sayılı Karar, 1989 tarihine kadar kambiyo rejiminin esasını oluşturmuş, bu tarihte yapılan değişiklikle her türlü dövizin ithali serbest bırakılmıştır. 1990 yılında Kambiyo Rejimi daha da liberalleştirilerek Türk Lirası’sının konvertibilite özellikleri güçlendirilmiş ve 32 sayılı Karar'da yapılan değişiklikle, TL ile ihracat ve ithalat serbest bırakılmıştır.

· Anılan dönemde, “Dış Ticaret Sermaye Şirketleri” (DTSŞ) teşvik edilerek bu şirketlerin pazar bulma, dış ticaret işlemlerini yürütme, tanıtım gibi hizmetleri yapması düşünülmüştür. Bu sistemin temelinde büyük firmaların beraberinde getireceği avantajlardan faydalanma isteği bulunmaktadır. 1980'li yılların başındaki "ihracat seferberliği"nin temeli de bu büyük şirketlere dayalı bir modele oturtulmuştur. Nitekim, 1981-89 döneminde DTSŞ’nin ihracattaki payı %35 civarında gerçekleşmiştir. 1990’lı yıllara gelindiğinde ise, ülke ekonomisinde ve istihdamında çok önemli bir yere sahip olan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin biraraya gelmesi ve işletmelerin “Sektörel Dış Ticaret Şirketleri” adı altında kurulan çok ortaklı şirketler aracılığıyla ihracat yapmaları gündeme gelmiştir.

· 24 Ocak 1980 Kararları çerçevesinde, gerçekleştirilen devalüasyon sonucu TL’nin değeri ABD Doları karşısında %49 oranında düşürülmüş ve iç talep kısılarak ihracata ivme kazandırılması amaçlanmıştır. Sabit kur uygulamasından günlük olarak ayarlanan esnek kur sistemine geçilmiş ve bu sayede gerçekçi kur politikası uygulanmaya çalışılmıştır. Başta parasal ve nakdi teşvikler olmak üzere ihracat değişik destek unsurları ile teşvik edilmiştir.

· Dış ticaret rejiminin liberalleştirilmesi 1983 yılından sonra artan bir hızla sürdürülmüş, ithalatta pozitif listeden, negatif listeye geçilmiş, miktar kısıtlamaları yerine tarife uygulaması ön plana çıkarılmış, koruma oranları giderek düşürülmüştür.

· İhracat Rejimi zaman içinde yapılan değişiklik ve düzenlemeler ile tescil, lisans ve ruhsat uygulamaları yürürlükten kaldırılarak, ihracat serbestisi prensibi getirilmiştir.

· İhracatı artırmak için hukuki düzenlemelere ilave olarak ihracatçılara, vergi iadesi, gelir vergisi istisnası, döviz tahsisi, gümrük muafiyetli hammadde ithalatı ve ihracat kredileri gibi bazı parasal ve mali teşvikler sağlanmıştır. Ayrıca, yine ihracatçılara Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu ve Destekleme Fiyat İstikrarı Fon’undan finansman desteği sağlanmıştır. 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren, ihracatçıların kendi ayakları üzerinde durmaya başlaması ile 1990’lı yıllara doğru nakit teşvik uygulamasına yavaş yavaş son verilmeye başlanmış, ihracat kredi ve sigorta yolu ile desteklenmeye başlamıştır.

· Türk ihracatçılarının dış pazarlarda rekabet gücünü artırmak ve Türkiye’nin ihracata yönelik stratejisini desteklemek amacıyla 1987 yılında Türk Eximbank kurulmuştur.

· 1980’li yılların ortasında, dış ticarette gözlenen artış trendini devam ettirmek, yabancı sermayeyi çekmek ve teknoloji transferini sağlamak ve mamül madde ihracını arttırmak amacıyla “serbest bölge”ler kurulması gündeme gelmiştir.

· Yukarıda kısaca özetlemeye çalışılan politikalar sayesinde, ülkemiz dış ticaret hacmi ve özellikle ihracatında önemli artışlar gerçekleşmiş ve ihracatımızın ürün kompozisyonu da büyük oranda değişmiştir.1980 yılında 2.9 milyar dolar olan ihracatımız 1990 yılına gelindiğinde 12.9 milyar dolar düzeyine çıkmıştır. İhracatımız içinde tarım ürünleri payı hızla gerilerken sanayi mallarının payı radikal bir şekilde artış göstermiştir. Nitekim 1980 yılında % 36 olan sanayi ürünlerinin toplam ihracat içindeki payı 1990 yılına gelindiğinde % 80’e ulaşmıştır.

1990-2000 YILI İHRACAT DEĞERLENDİRMESİ

· 90'lı yılların başında gerek dünya ekonomisinde yaşanan durgunluk ve Körfez krizi gibi dış faktörler, gerek ekonomideki yüksek enflasyon oranı, kamu açıkları, artan iç ve dış borç stoğu gibi kronikleşen sorunların sonucunda, ülkemiz, 1994 yılında ekonomik kriz yaşamış ve bu kriz sonrasında 5 Nisan Kararları olarak bilinen, ekonomik istikrarın sağlanmasının teminen bir dizi tedbirler paketini uygulamaya koymuştur. Yukarıda değinilen iç ve dış faktörler 1990-1993 döneminde ihracatımızın artış hızında yavaşlamaya sebep olmuş, anılan dönem boyunca ihracatımız ancak, 15 milyar dolar düzeyine gelebilmiştir.

· 1994 yılında yapılan yüksek oranlı devalüasyon ve uygulanan ekonomi politikaları, uluslarası piyasalardaki rekabet gücümüzü olumlu yönde etkilemiş olup, 1994 ve 1995 yıllarında ihracatımız iyi bir performans göstererek sırasıyla %18 ve %19,5 oranında artış kaydetmiştir.

· 1995 yılında, bir yandan uluslararası ticaretin serbestleşmesinin sağlanması amacıyla İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra başlatılan GATT sürecinin tamamlanması ile oluşturulan Dünya Ticaret Örgütü'ne üye olunurken diğer yandan, 1.1.1996 tarihinden itibaren AB ile gümrük birliğine gidilmesi karara bağlanmıştır.

· Küresel ve bölgesel bazda yaşanan sözkonusu gelişmeler neticesinde, 1980 sonrasında yoğun bir şekilde uygulanan ihracat performansına dayalı doğrudan ve nakdi teşvikler kaldırılarak, uluslararası yükümlülüklerimize uygun olarak hazırlanan "İhracatta Devlet Yardımları" programları Haziran 1995 yılından itibaren uygulamaya konulmuştur.

· Avrupa Topluluğu Mevzuatına uyum çalışmaları çerçevesinde, İhracatı Teşvik Mevzuatının da Topluluğun Gümrük Kodu'na uyumlu hale getirilmesi için yapılan çalışmalar kapsamında; Gümrük Birliği'nin temel prensiplerine de sadık kalınmak suretiyle, ülkemiz dış ticaretinin yapısı ve ihracat potansiyeli dikkate alınarak oluşturulan Dahilde İşleme Rejimi 1.1.1996 tarihi itibariyle İhracatı Teşvik Mevzuatı yerine ikame edilmiştir.

· Ayrıca, ihracatçılara doğrudan nakdi yardımların kaldırıldığı ve dış ticaretin uluslararası normlara uygun hale getirildiği 1995 sonrası dönemde, ihracatın desteklenmesinde tanıtım faaliyetleri de ön plana çıkmıştır.

· 1996 yılında ihracat artış hızının %7,3 oranında gerçekleşerek yavaşlamasının en önemli nedeni dünya ticaretinin büyüme hızındaki yavaşlamadır. Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre, dünya ticaret hacmindeki artış 1995 yılında %9,1 iken 1996 yılında %5,4'e düşmüştür.

· İhracatın 1997 yılında bir önceki yıla kıyasla daha hızlı gelişme göstererek %13,1 seviyesinde artması ve 26,2 milyar dolar düzeyine çıkmasının esas nedeni, yılın ikinci yarısında Asya'da ortaya çıkan mali krizin etkilerine rağmen, dünya hasılasında kaydedilen önemli ölçüde büyüme sonucunda artan dış talep olmuştur. Nitekim, dünya hasılasında büyümeye paralel olarak Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre, 1997 yılında mal ticaret hacmi %10,7 oranında artış göstererek 1976 yılından bu yana kaydedilen en yüksek artış hızına ulaşmıştır.

· Ancak 1997 yılı ortalarından itibaren, önce Uzakdoğu ülkelerinde mali piyasalarda başlayan kriz, zamanla reel sektörü de kapsamış ve bunun sonucu olarak, 1998 yılında dünya ekonomisinin büyümesi sadece %2,2 oranında kalırken, dünya ihracatı ise %1,6 oranında gerilemiştir. Sözkonusu gelişme doğal olarak ülkemiz ihracatını da olumsuz etkilemiştir. Özellikle küresel krizin 1998 yılı Ağustos ayında Rusya'ya sıçraması ülkemiz ihracatında beklenen artışın gerçekleşmesini engellemiştir. Dünya talebindeki daralma, dünya mal fiyatlarında gözlenen düşme sonucu ülkemiz dış ticareti önemli ölçüde etkilenmiş ve 1998 yılında ihracatımız %2,7 oranında artarak 27 milyar dolar olmuştur.

· 17 Ağustos 1999 tarihinde ve daha sonra yaşanan depremlerin sonucunda %6,1 oranında daralan ülkemiz ekonomisi ihracatımızı da olumsuz yönde etkilemiş olup, 1989 yılından itibaren sürekli artış gösteren ihracatımız 1999 yılında %1,4 oranında azalarak 26,5 milyar dolara gerilemiştir.

· Gelişmiş ülkelerdeki hızlı talep artışı ve Asya ülkelerinde ekonomik aktivitede görülen canlanmanın etkisi ile 2000 yılında dünya üretimi %4,7, dünya ticaret hacmi ise %12,4 oranında büyümüştür. Ancak 2000 yılının son çeyreğinde, dünya ekonomisinin performansında belirleyici rol oynayan ABD'de başlayan ekonomik durgunluğun diğer ülkelere yayılması ile ekonomik durağanlık küresel bir nitelik kazanmıştır.

· 2000 yılı gerek uluslararası piyasalarda Euro/Dolar paritesinde Euro aleyhine yaşanan gelişmeler, gerekse ham petrol fiyatlarında gözlenen yüksek artışın maliyetleri arttrıcı etkisi gibi dışsal faktörlerden kaynaklanan olumsuz gelişmeler sebebiyle, ihracatçılar açısından zor bir yıl olmuştur. Ayrıca Ekonomik Program'ın ilk yılı olması sebebiyle, enflasyon hedefine paralel olarak yürütülmekte olan kur politikası, gerçekleşen enflasyon oranının yüksek çıkmasının etkisiyle, ihracatımızı olumsuz yönde etkileyen diğer bir gelişme olmuştur.

· Dışsal ve içsel faktörlerden kaynaklanan tüm bu olumsuzluklara rağmen, 2000 yılında ihracatımız %4,4'lük artışla 27,8 milyar dolara ulaşmıştır.

· 2000 yılı toplam ihracatının %91,2'lik bölümünü imalat sanayi ürünleri, %7,1'lik bölümünü tarım ve ormancılık ürünleri ve %1,4'lik bölümünü madencilik ürünleri oluşturmuştur.

· İhracat değişim oranlarına bakıldığında ise, sanayi ürünleri ihracatı bir önceki yıla göre % 6,6’lık artışla 25,3 milyar dolar, tarım ve ormancılık ürünleri ihracatı % 20’ye varan bir azalış ile 1,9 milyar dolar, madencilik ürünleri ihracatı ise % 4’lük artışla 400 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

· 2000 yılı ihracatının ülke ve ülke gruplarına göre ayırımına bakıldığında ise; en önemli ihraç pazarımız olan OECD ülkelerine yönelik ihracatın 19 milyar dolar olarak gerçekleştiği görülmektedir. Aynı şekilde Avrupa Birliği'ne yönelik ihracatımız 14,5 milyar dolar olurken, anılan ülkelerin toplam ihracatımız içindeki payı ise % 68,4 olmuştur. Sözkonusu dönemde OECD üyesi olmayan ülkelere yönelik ihracatımız ise, bir önceki yıla göre değerde % 1,6 oranında artarak 7,9 milyar dolar olmuş ve genel ihracatımız içerisindeki payı da % 28,3 düzeyinde gerçekleşmiştir.

· Ülke sıralamasında ise, ilk sırada 5,1 milyar dolar ile Almanya yer alırken onu sırasıyla ABD, İtalya, İngiltere ve Fransa izlemiştir

2001 YILI İHRACAT DEĞERLENDİRMESİ

· Dünya ekonomisindeki daralmanın 11 Eylül 2001‘de ABD’de yaşanan terörist olaylardan sonra derinleşmesiyle birlikte uluslararası kuruluşlar 2001 yılı büyüme tahminlerini revize ederek düşürmüşlerdir. IMF tarafından kasım ayında yapılan 2001 yılı tahminlerinde, dünya ekonomisindeki büyüme global resesyon sınırı olarak kabul edilen % 2,5 oranına ve dünya ticaret hacmindeki büyüme ise % 1,3 oranına çekilmiştir. Dünya Bankasının tahminlerine göre, dünya ekonomisindeki bu gelişmeler 2001 yılında gelişmekte olan ülkelerin ihraç ürünlerine olan talebi yaklaşık % 10 oranında daraltmış bulunmaktadır.

· Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri sonrasında ülkemiz ekonomisinde yaşanan istikrarsızlık, tüketici ve yatırımcı güvenini olumsuz yönde etkilemiş, döviz kurunun dalgalanmaya bırakılmasından sonra kur ve faiz oranlarında meydana gelen yüksek oranlı artışların etkisi ile tüketim harcamaları, yatırım hacmi ve üretim önemli ölçüde düşmüştür. Nitekim, 2001 yılında ülkemiz GSMH'si %9,4 , imalat sanayi üretim endeksi %9,9 ve özel nihai tüketim harcamaları ise %9 oranında azalmıştır.

· TL’nin reel olarak değer kaybetmesi, ithal girdi maliyetlerini arttırmakla birlikte ihracatçılarımıza dış pazarlarda göreli bir kur avantajı sağlamış ve iç pazardaki talep daralması üretimin dış pazarlara yönelmesinde etkili olmuştur. Dünya ekonomisindeki olumsuz gelişmelere rağmen ihracatımızda bir önceki yıla göre % 12,3’lük bir artış gerçekleşmiştir.

· 2001 yılında 31,2 milyar dolar olarak gerçekleşen ihracatımızın 15,2 milyar dolarla % 48,8‘ini oluşturan tüketim malları ihracatı bir önceki yıla göre %8,6 oranında artış göstermiştir. Toplam ihracat içinde % 42,6’lık paya sahip olan ara malları ihracatımız yılına göre % 14,9’luk bir artışla 13,3 milyar dolara, % 8,4’lük paya sahip sermeye malları ihracatımız ise % 22,4 ‘lük bir artışla 2,6 milyar dolara yükselmiştir.

· Sektörel bazda incelendiğinde ihracatımızda % 91,6’lık payı ile (28,6 milyar $) imalat sanayi ürünlerinin önemli bir yer tuttuğu, bunu %7,2’lik payı ile (2,2 milyar $) tarım ve ormancılık ürünlerinin; % 1,1’lik payı ile (338 milyon $) madencilik sektörünün izlediği görülmektedir.

· Sanayi ürünleri ihracatımızdaki artışta en büyük pay bir önceki yıla nazaran %46,6 artış göstererek 3,9 milyar $’a ulaşan taşıt araçları ve yan sanayi sektörüne aittir.

· 2001 yılında Hazırgiyim ve Konfeksiyon sektörü ihracat artışı %0,4 düzeyinde kalmakla beraber, sektör toplam 7,5 milyar $’lık ihracat gerçekleştirerek toplam ihracatımızda % 24 gibi büyük bir paya sahip olmaya devam etmiştir. Öte yandan; tekstil ve hammaddeleri sektörü ihracatını % 10,6 artırarak 2,8 milyar $’a ulaşmıştır. Deri ve deri mamullerinde ise %17,2’lik bir artış yaşanmıştır.

· Sanayi grubu ihracatında dikkat çekici diğer sektörler %18,9 ile demir ve demirdışı metaller ile %16,2 ile elektrik-elektronik ve makina sektörleri olmuştur. Çimento ve toprak ürünleri ise %16,6 ile artış gösteren diğer bir sektör olmuştur.

· Tarım ürünleri ihracatımızda en büyük artış % 330 ile zeytin ve zeytinyağı ihracatımızda yaşanmış, bunu sırasıyla % 27,5 artış ile yaş meyve ve sebze, %25,4’lük artış ile fındık ve mamulleri ile %16,8’lik artış ile hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri ihracatımız izlemiştir.

· 2001 yılı ihracatımızın ülke grupları itibarıyla gelişimi incelendiğinde, % 51,6’sının yapıldığı AB ülkelerine bir önceki yıla göre % 10,8 oranında artarak 16,1 milyar dolara ulaştığı görülmektedir. İhracatımızın yaklaşık % 66’sı OECD ülkelerine yapılmıştır. % 38,6 ile en yüksek ihracat artışı Ortadoğu ülkelerine yönelik ihracatta gerçekleşmiş ve bu ülke grubuna ihracatımız 3,5 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Afrika ülkelerine yönelik ihracatımız % 10,4 oranında artarak 1,5 milyar dolar, BDT’lere yapılan iharacat % 19,3 artışla 1,9 milyar dolar, İslam Konferansı Teşkilatı üyesi ülkelere ihracatımız % 23,6 artışla 4,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

· 2001 yılı ihracatında % 17,2’lık pay ile ilk sırada yer alan Almanya’yı, ABD (%10), İtalya ( %7,5), İngiltere ( %7) , Fransa ( %6,1) ve Rusya ( % 3) izlemektedir.

1923-1999 DÖNEMİ TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARET RAKAMLARI

YILLAR

İHRACAT

İTHALAT

DENGE

HACİM

1923

51

87

-36

138

1924

82

101

-19

183

1925

103

129

-26

232

1926

96

124

-28

220

1927

81

108

-27

189

1928

88

114

-26

202

1929

75

124

-49

199

1930

71

70

1

141

1931

60

60

0

120

1932

48

41

7

89

1933

58

45

13

103

1934

73

69

4

142

1935

76

71

5

147

1936

94

74

20

168

1937

109

91

18

200

1938

115

119

-4

234

1939

100

93

7

193

1940

81

50

31

131

1941

91

55

36

146

1942

126

113

13

239

1943

197

155

42

352

1944

178

126

52

304

1945

168

97

71

265

1946

215

119

96

334

1947

223

245

-22

468

1948

197

275

-78

472

1949

248

290

-42

538

1950

263

286

-23

549

1951

314

402

-88

716

1952

363

556

-193

919

1953

396

533

-137

929

1954

335

478

-143

813

1955

313

498

-185

811

1956

305

407

-102

712

1957

345

397

-52

742

1958

247

315

-68

562

1959

354

470

-116

824

1960

321

468

-147

789

1961

347

510

-163

857

1962

381

622

-241

1.003

1963

368

688

-320

1.056

1964

411

537

-126

948

1965

464

572

-108

1.036

1966

491

718

-227

1.209

1967

522

685

-163

1.207

1968

496

764

-268

1.260

1969

537

801

-264

1.338

1970

588

948

-360

1.536

1971

677

1.171

-494

1.848

1972

885

1.563

-678

2.448

1973

1.317

2.086

-769

3.403

1974

1.532

3.778

-2.246

5.310

1975

1.401

4.739

-3.338

6.140

1976

1.960

5.129

-3.169

7.089

1977

1.753

5.796

-4.043

7.549

1978

2.288

4.599

-2.311

6.887

1979

2.261

5.069

-2.808

7.330

1980

2.910

7.909

-4.999

10.819

1981

4.703

8.933

-4.230

13.636

1982

5.746

9.235

-3.489

14.981

1983

5.728

9.235

-3.507

14.963

1984

7.134

10.757

-3.623

17.891

1985

7.958

11.343

-3.385

19.301

1986

7.457

11.105

-3.648

18.562

1987

10.190

14.158

-3.968

24.348

1988

11.662

14.335

-2.673

25.997

1989

11.625

15.792

-4.167

27.417

1990

12.959

22.302

-9.343

35.261

1991

13.594

21.047

-7.453

34.641

1992

14.715

22.871

-8.156

37.586

1993

15.345

29.428

-14.083

44.773

1994

18.106

23.270

-5.164

41.376

1995

21.637

35.709

-14.072

57.346


----Uygar Şirin---

0 yorum: