ORHON VE YENİSEY YAZITLARI
Orta Asya'da Orhon ve Yenisey ırmakları yöresinde (günümüzde Moğolistan) eski Türk boylarına (özellikle Göktürklerden) kalan türkçe yazıtlar.
Moğolistan , Sibirya ve Yedisu eyaletlerinde bulunan yazıltar, mezar taşları ve üzerlerinde yazı bulunan çeşitli eşyalardan oluşur. Orhon ırmağından Tuna ırmağına , Yakutistan'dan Gobi çölüne kadar geniş bir bölgeye yayılan bu Türk yazıtları bulundukları bölgelere göre sınıflandırılabilir.
ORHON YAZITLARI
Kuzey Moğolistan Yazıtları diye de anılan , Orhon , Tola ve Selenga ırmakları havzasındaki bu yazıtların başlıcaları Költigin , Bilge Kağan , Tonyukuk , Ongin , Kuli-Çor , Selenga , Karabalgasun , Suci Yazıtları 'dır. Bu yazıtların tümüne Orhon Yazıtları (Orhon Abideleri , Orhon Kitabeleri ) adı verilir . En önemlileri de Költigin ve Bilge Kağan yazıtlarıdır . Orhon ırmağının ve Koşo Çaydam adı verilen iç gölün yakınlarında bulunan iki mezar anıtı , birbirinden 1km kadar uzaklıktadır. Költigin Yazıtı'nı , ağabeyi Bilge Kağan 732'de diktirmiştir. Piramit biçiminde , bir tür sert kireçtaşından yapılmış olan yazıt , 3,75m yükseklikte , 0,41m kalınlıkta ve 1,24m genişliktedir ; tepesi de beş köşeli kalkan biçimindedir . Dört yüzü bulunan yazıtın batı yüzünde çince , öbür yüzlerinde türkçe yazılar yer almaktadır. Yazıtın doğu yüzünde 40 , kuzey ve güney yüzlerinde
Bilge Kağan Yazıtı , 735 'te Bilge Kağan'ın oğlu tarafından diktirilmiştir. Yapı bakımından Költigin Yazıtı'na benzer ; doğu yüzünde 41,kuzey ve güney yüzlerinde 15'er satır vardır , batı yüzündeyse oldukça tahrip edilmiş olan çince yazıt yer almaktadır . Bu yazıtta da Bilge Kağan konuşmaktadır ; bu yüzden olacak , Költigin Yazıtı'ndan bazı bölümler aynen bu yazıta da aktarılmıştır (Költigin-doğu yüzü ile Bilge Kağan-doğu yüzü ; Költigin- güney yüzü ile Bilge kağan- kuzey yüzünün kimi bölümleri). Bununla birlikte Költigin'in ölümünden sonraki olaylarla Bilge Kağan'ın Belirli yaş dönemlerinde yaptığı önemli savaşlar bu yazıta eklenmiştir.Bilge Kağan ''on dokuz yıl şad olarak görev yaptığını , on dokuz yıl da kağan olarak tahta oturduğunu '' , bu süre içinde ''Türk ulusunu yüceltmek için uğraştığını , ilini , töresini düzenlediğini'' belirtmiştir. Bu yazıtı da yeğeni Yolluğ Tigin yazmıştır. Anıtın çevresinde Bilge Kağan'ın anıt -mezarı , kimi heykeller , balballar ve taşlar bulunmaktadır.
Tonyukuk Yazıtı (yada ßilge Tonyukuk Yazıtı ) aynı bölgede , Ulan-ßatur'un 66km güneydoğusundaki ßain-Çokto adı verilen yerde dikilmiştir. Ne zaman dikildiği , ve kimin tarafından dikildiği kesin olarak bilinmemektedir. İkinci taşın doğu yüzünde ''Türk Bilge Kağan iline yazdırdım , ßen ßilge Tonyukuk .'' sözlerim dikkate alınacak olursa , yazıtın daha sağlığında Tonyukuk tarafından yaptırıldığı ileri sürülebilir.Tonyukuk yazıtı iki taştan oluşmaktadır : Birinci taşta 35 , ikinci taşta 27 satır vardır.726/727 yıllarında dikildiği sanılan yazıtlarda Tonyukuk , İlteriş , Kapgan Kağan ve Bilge Kağan dönemlerinde (46yıl)''danışman'' olarak görev yaptığını , hemen bütün askeri başarılarda kendisinin büyük payı olduğunu açıkça belirtmekten çekinmemiştir.
Ongin Yazıtı (732 dolaylarında dikildiği sanılıyor) Dış Moğolistan'da , Ongin ırmağı boyunca Manitu dağının yakınında Koşo Çaydam'ın 160km güneyinde 1891'de Yadrintsev tarafından bulunmuştur. Kapgan ve Bilge Kağanların hizmetinde bulunan İletmiş Yabgu 'ya aittir. Ön yüzünde 8 , sağ yüzünde 4 satır vardır. Yazıtta Oğuzlara ve Çinlilere karşı yapılan savaşlar anlatılır. Kuli-Çor yazıtı yada Köl-iç-çör Yazıtı ( 719-723 tarihleri arasında dikildiği ileri sürülmektedir.) , İhe-Huşotu adı verilen yerde 1911'de Kotwicz tarafından bulunmuştur.Yazıtın doğu yüzünde 13, batı yüzünde 12 ,güney yüzünde de 4 satır bulunmaktadır.Tarduşların başı olan Kuli-Çor'un savaşlarıyla ilgili bilgileri yer almaktadır. 1721'de Yenisey yazılı taş ele geçirildi. Orhon harfli yazıtları bilim dünyasına tanıtan kişiyle İsveçli subay Johann von Strahlenberg oldu, 1709'da Poltova savaşında Ruslara tutsak düşen Strahlenberg , Sibiryaya sürülmüş, burada Messer-schmidt'e yardımcı olmuş, yurduna döndükten (1722) sonra saptadığı yazıtlar ve yaptığı araştırmalarla ilgili olarak yayın yapmıştı. Böylece bilim dünyası Orta Asya'daki Yenisey yazıtlarına ilgi duymaya başlamıştır. 1899'da Rus bilgini Yadrintsev , Bilge Kağan ve Költigin yazıtlarını buldu. Bunun üzerine 1890'da Heikel başkanlığındaki bir Fin bilim kurulu ,1891'de de Radloff başkanlığındaki bir Rus bilim kurulu bu yöreye incelemeler yapması için gönderildi ; bu kurullar , yazıtların fotoğraflarını büyük atlaslar halinde yayımladılar.Sıra yazıtlardaki alfabeyi çözmeye ve yazıtların çevirisini yapmaya gelmişti. Danimarkalı türkoluk Vilhelm Thomsen 1893'te Orhon yazısını çözmeyi başardı. Rus türkoloğu Radloff ve Thomsen ayrı ayrı yazıtların çevirilerini yapıp yayımladılar. Daha sonraki yıllarda Hüseyin Namık Orkun (1936-1941) , Sergey E. Malov (1951) , Annemarie von Gabain (1941 ) , Ahmet Caferoğlu (1958) , Talat Tekin (1968) , Muharrem Ergin ( 1970) yazıtlar üstüne araştırmalar yayımladılar.
ORHON YA DA GÖKTÜRK ALFABESİ
Orhon ve Yenisey Yazıtları'nda kullanılan alfabeye kısaca Orhon (ya da Göktürk) alfabesi denir. Bu alfabenin hangi tarihten beri kullanıldığı kesin olarak belirlenememiştir. Eldeki örneklere bakılırsa V.yy. ile IX.yy. arasındaki kullanıldığı söylenebilir.
Türklerin bugün için bilinen ilk ulusal alfabesi olarak kabul edilen Orhon alfabesinin kökeni konusu da tartışmalıdır. Kimi dilciler bu alfabenin Likya , Hitit (Otto Donner) , Arami , Soğdak (Vilhelm Thomsen) alfabelerinden türediğini ileri sürerken ,kimi bilginler (Reşit Rahmeti Arat , Ahmet Caferoğlu ) de bu alfabenin kaynağı olarak Türk damgalarını göstermektedirler . (Bu görüşte olanların kanıtları arasında şunları anabiliriz : ok okunan harf ''ok'' a, y okunan harf ''yay''a , t okunan harf ''dağ'' a {dağ'ın eski biçimi tağ'dır} , b okunan harfin ''ev''e {ev'in eski biçimi eb'dir } benzemektedir .)
ßilim dünyasında Orhon alfabesine eski İskandinav , Germen gizli yazısına benzediği ileri sürülerek Runik Türk yazısı adı da verilmektedir.
Orhon alfabesinde 38 harf vardır ; bunlardan 4'ü ünlüdür , 34'ü ise ünsüzleri gösterir . Bu alfabede yazılar birbiriyle bitişmez.Yazı sağdan sola yazılır . Sözcükler , aralarına iki nokta konarak birbirinden ayrılır.
YAZITLARIN DİLSEL , TARİHSEL , SİYASAL ÖNEMİ
Orhon ve Yenisey Yazıtları Türk dünyası için bir çok yönden önem taşır. Bunların başında da yazıtların türkçenin ilk yazılı belgeleri olması gelir. Gerçekten de günümüze dek yapılan araştırmalara göre Orhon alfabesiyle yazılmış yazıtlar ve belgeler , Türk dili tarihinin ilk somut verilerini oluşturur. Bu yazıtların dili incelendiği zaman türkçenin o döneme göre oldukça gelişmiş bir dil olduğu gözlemlenir. Bundan da türkçenin oldukça eski ve köklü bir dil olduğu sonucu çıkarılabilir. Gerek dilbilgisi birimlerinin çeşitliliği gerek sözcük dağarcığının zenginliği bu gelişmişliğinin başlıca kanıtları arasında sayılabilir. Ayrıca tonlayıcı özelliklerin , vurgulama biçimlerinin , konuşma dilinin bütün olanakları kullanılarak uygulanması , bu belgelerdeki dilin sözlü ve yazılı anlatıma büyük yatkınlık gösterdiğini açıklamaktadır.
Orhon Yazıtları , düz yazı örnekleridir , bununla birlikte kimi dilciler yazıtların şiir biçiminde yazıldığını ileri sürmektedirler ; ancak bunu doğrulamak pek olanaklı değildir . Gerçi yazıtlardaki dil ve söyleyiş şiire elverişli görünmektedir, ama bu özelliği onun türünden kaynaklanmaktadır: Orhon Yazıtları , anı - söylev karışımı bir türde yazılmıştır denebilir. İlk bakışta dikkati , konuşan kişi , yani Bilge Kağan çekmektedir ; Bilge Kağan çokluk 1.kişi deyişiyle konuşmasını sürdürür . Kimi zaman halkına yaptıklarının hesabını veren bir tonlamada , kimi zaman yanılgıları azarlayan , olabileceklere dikkati çeken , uyaran bir üslupta konuşması Bilge Kağan'ı güçlü bir söylevci yapmaktadır ( yer yer atasözlerinin tanıklığına baş vurması , üslubun kıvraklığını sağlamak için de deyimlerin kullanılması dikkati çekici özelliklerdendir). İkinci vurgulanması gereken yön de yazıtların tarihsel ve siyasal bir içerik taşımasıdır.
Orhon Yazıtları , Türk tarihi , toplum yaşamı , kültürel yapısı yönünden de aydınlatıcı bilgilerle doludur (bu yönüyle yazıtlar birer tarih belgesidir) . Yazıtlar Göktürk (özellikle İkinci Göktürk) Kağanlığı'nın resmi ağızdan yazılmış bir tarih görünümündedir. Tarihte ilk kez Türk adıyla kurulan bu devlet bozkır devletlerinin belirgin özelliklerini taşır : Aynı soydan gelen bütün boyların ''il'' adıyla oluşturulacak yapıda merkezi otoriteye bağlanması ; siyasal erkin hemen bütünüyle orduya dayandırılması , dolayısıyla da iktisadi gücün bu orduyla sağlanması .
Yazıtlar (özellikle Költigin ve Bilge Kağan yazıtları ) siyasal bir bildiriyle donatılmıştır: ''Türklük bilincini oluşturmak ve Türk birliğini sağlamak . '' Kendinden önceki kağanlar gibi Bilge Kağan da , Orta Asya'da Türk birliğini gerçekleştirmeyi siyasal amacı olarak her şeyi üstünde tutmuştur . Ulusuna geçmiş dönemin dağınıklığını , başka ulusların buyruğu altında geçirilen yılların acılığını verirken çözümü de göstermektedir: '' Bilgili ve cesur kağanlar '' ın çevresinde ulus olarak toplanmak ve töreyi kurmak .Bir askerlik ve siyaset tarihinden çok farklı olmayan yazıtlarda ( elimizdekileri belge olarak azlığını da hesaba katmalıyız) , il'e (devlete) , ulusal bilince ve ulusal birliğe verilen önemi her biçimde ön planda tutulması boşuna değildir . Var olmanın temel koşulu burdur '' Zamanı Tanrı Yaşar. İnsanoğlu hep ölümlü doğmuştur .'' (Költigin Yazıtı , kuzey yüzü ) .Ama ''il'' sonsuza dek yaşayacaktır.
GÖKTÜRKLER {Köktürkler}
552-745 yılları arasında Orta Asya'da Ötükende hüküm süren büyük türk hanedanı.Tukyular (çince T'u-küe , Türkler ; bağımsızlıklarını kazanınca Göktürk kavim adıyla anıldılar) VI.yy.ın ilk yarısında Altay dağlarının eteklerinde Juan-juan'lara bağlı olarak yaşıyorlardı. Çin imparatoru , Türkler ile dostça ilişkiler kurmak amacıyla Tukyuların başı Bumin'e (çince T'u-mın) bir elçi gönderdi (535) . Bir yıl sonra da Bumin'in gönderdiği elçi çin imparatoruna kendi ülkesinin ürünlerini hediye olarak sundu. Bu sıralarda , Tukyular gibi Juan-Juan'lara bağlı olan töles'ler ayakladılar (551) ; juan-juan kağanı , Bumin'i bu ayaklanmayı bastırmakla görevlendirdi. Töles'leri yenilgiye uğratarak itaat altına alan Bumin , juan-juan kağanı Anakay'ın kızını istedi . İsteğinin reddedilmesi üzerine çin imparatoruyla bir anlaşma yaptı (551) ve bir çinli prensesiyle evlendi . Bir yıl sonra Bumin Kağan , juan-juan'lara karşı baş kaldırdı ; Huayman'ın kuzeyinde juan-juan ordusunu yendi , Juan-juan'lara bağlı boy ve ülkeleri büyük bir kısmını eline geçirdi. Sonra kendini kağan ilan ederek İlig Han unvanını aldı . Juan-juan'ların bir kısmı daha sonra Avarlar kavim adıyla Karadeniz ve Balkanlara geldiler.
Bumin ve kardeşi İstemi Kağan ( öl.576) , ülke sınırlarını doğuda ve batıda genişletmek , Juan-juan'lara bağlı ülkeleri ele geçirmek amacı ile bir çok sefer yaptılar . Sonunda Kingan (Kadırgan) dağlarından ( Semerkand ile Belh arasındaki ) Demirkapı'ya kadar uzanan bölgeye hakim oldular. Böylece Bumin Kağan ve İstemi Kağan tarafından , bir çoğu türk ırkından olan boylar birleştirilerek ilk defa Türk adını taşıyan bir imparatorluk kurulmuş oldu (552) . Orta Asya'da büyük askeri ve siyasi nüfuz kazanan Göktürkler , Sasani hükümdarı Hüsrev Nuşirevan ile anlaştılar , Çin ipek ticaret yolunu ellerine geçirdiler ; Batı Türkistan' da Soğd iline kadar türk hakimiyetinin yayılmasında ve Batı Türkistan'ın bütünüyle türkmenleşmesinde önemli rol oynadılar .
Göktürkler eskiden Hyung-nu Kağanlarının orduga olarak kullandıkları Ötüken dağları çevresini merkez olarak seçtiler . Bölgede başka türk boyları da (Üç Oğuz , Dokuz Oğuz , Töles , Tarduş , Türgeş , Oğuz , Tatar , Kırgız , Karluk v.d ) bulunuyordu .
Bumin Kağan , Ötüken ( Hangay ) dağı çevresinden Çin seddine kadar uzanan doğu topraklarının ; İstemi Kağan da Altayların güneyinden başlayarak Cungarya ve İli ırmağı havzası ilerisine kadar olan batı topraklarının yönetimini üzerlerine aldılar . Sasani hükümdarı Hüsrev Nuşiveran , Göktürklere ayit kervanlara batıya geçme izni vermeyince , İstemi Kağan Bizans'a elçi gönderdi . Uzun zamandan beri İran ile mücadele halinde bulunan Bizans hem batı ipek ticareti siyaseti , hem de askeri önem bakımından İstemi Kağanın ittifak teklifini , gönderdiği bir elçi aracılığıyla benimsediğini bildirdi (568) .
Bumin Kağan ölünce ( 552 veya 553 yılı başları ) sırasıyla oğulları K'olo ( öl.553) , Muhan (veya Mu-kan) (553-572) ve T' o-po (572-588) tahta geçtiler . Özellikle Mu-han , amcası İstemi Yabgu ile Batı Türkistan'daki Akhunlara ( Eftalit'ler ) karşı yapılan bir çok sefer katıldı ( 563 - 567 ) .
T'o-po'un ölümünden sonra Doğu ilinde tahta kimin geçmesi gerektiği konusunda anlaşmazlık çıktı . Türk büyükleri ilkin
T'o-po'nun yerine Mu-han'ın oğlu Talo-pi-en'i tahta çıkarmak istediler, fakat Talo-pi-en' in annesi soylu bir aileden değildi . Bunun üzerine Kağanoğullarından An-lo Kağan olarak tanındı. An-lo,
Talo-pi-en'in tehlikeli davranışları üzerine tahtı Şapolyo'ya (Şeto,Asparuh,İşbara) bıraktı. Şapolyo odugahını Ötüken dağı çevresinde kurdu . Çe-u ailesinden bir çin prensesiyle evlendi . Bu sırada Çin'de yönetim , Çe-u hanedanını deviren Suy hanedanının eline geçti . Bu durum karşısında Şapolyo Kaşan karısının mensup olduğu Çe-u hanedanının meşru haklarını korumak amacıyla harekete geçti . Çin imparatoru , nazırı Çang-sun-çing ile birlikte türk boylarının arasını bozmaya çalıştı ; ilkin Batı Türkleri yabgusu
Tien-kiu'yu (Tardu) kağan olarak tanıdılar ; Şapolyo'nun kardeşi
Çu-Lo-heu'yu kurnazca Çin'e bağlanmaya zorladılar . Şapolyo , Çin üzerine 562 ve 683 yıllarında iki sefer yaptı . Bu arada Şapolyo ile
Mu-han'nın oğlu Apo-han arasında çarpışmalar oldu . Şapolyo daha önce Apo-hanın ilini basarak annesini öldürmüş , bunun üzerine
Apo-han da batıya amcasına sığınmıştı . O sıralarda Şapolyo'nun yeğeni Tıkınca da isyan çıkarmıştı. Bu mücadeleler sonunda Göktürkler siyasi birliğini kaybederek Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölündü (582) . Şapolyo'nun yakın akrabalarının zaman zaman çıkardıkları isyanlarla Doğu Göktürkleri oldukça güçsüz kaldı . Bunun üzerine Şapolyo , Çin imparatorluğuyla dostça ilişkiler kurma yoluna gitti . Çinliler , Batı Göktürklerine Doğu Göktürkleri aleyhine kışkırtmaktan geri durmadılar . Batı Göktürkleri kağanı Tardu , Şapolyo'ya karşı harekete geçtiği gibi , yine Çinlileri kışkırtmasıyla Kitan'lar da savaş hazırlıklarına başladılar. Şapolyo , bu durum karşısında Çin'e başvurarak Gobi çölünün güneyindeki Petao vadisinde bir süre kalmak izni aldı.
Doğu Göktürkleri kağanı bu sırada Batı Göktürklerine kaçan Apo-han üzerine bir sefer açtı . Apo-han esir edildi . Ancak bu sırada Şapolyo'nun ordugahı basılarak çocuğu ve karısı esir edildi ; çin kuvvetleri araya girdiler ; Şapolyo'nun karısı ve çocuğunu kurtararak kendisine teslim ettiler . Şapolyo buna karşılık Gobi çölünü Çin ile arasında sınır olarak kabul etti.
Batı ili kağanı Tardu'nun Çin'e kafa tutmaya başlaması çin imparatoru ile Şapolyo'nun arasının düzelmesinde etkili olmuştur. Şapolyo 587'de ölünce vasiyeti gereğince küçük kardeşi Çu-lo-heu <Şehu Han> lakabıyla başa geçti . Cesur ve usta bir diplomat olan Şehu Han , Batı iline karşı yaptığı bir akında öldü ; yerine Şapolyo'nun oğlu Yong-yu-liu geçti . Bu sırada başka bir bölgede Şapolyo'nun diğer oğlu Tulan Han , Doğu Türklerinden ancak bazı boyların kağanı olarak hüküm sürüyordu . Tulan Han , Batı Göktürkleri Kağanı Tardu ile savaşa girişince , Çinliler asıl Doğu Göktürkleri kağanı Yong-yu-liu ile aralarındaki anlaşmazlığı değerlendirmek amacı ile iki orduyu ayırdılar ve Tulan Han'a çinli bir prens ile birlikte yardım gönderdiler. Tulan Hanın 599'da büsbütün çin tabiyetine girmesi üzerine Batı ve Doğu Göktürkleri kağanlarının gönderdikleri ordu Tulan Hanı ağır bir yenilgiye uğrattı ; Tulan Han Çin'e kaçtı . Çin imparatoru , Tulan Hanın , eski durumu elde etmesinden büyük ölçüde yardımcı oldu . Tulan Hanın öldürülmesinden sonra , yerine Ta-teu adlı bir kağan oğlu geçti. Bu sıralarda Yong-yu-liu Kağan ölmüş , yerine Ki-min adlı bir kağan geçmişti. Ki-min Kağan ölünce de (608) yerine çin imparatorunun teşviki üzerine oğlu To-ki-şi <Şipi Kağan> lakabıyla tahta çıktı . Şipi Kağan , Çin'e karşı düşmanca tavır takındı ; çeşitli tarihlerde Çin'e bir çok akın yaptı . Bu sıralarda Çin'de iç karışıklıkların başgöstermesi (605-616) ve Doğu Göktürklerinin başarılı akınları karşısında Çinliler, Doğu Göktürkleri ile iyi geçinmek zorunda kaldılar. Şipi Kağan'dan (öl.619) sonra tahta çıkan oğlu Se-li-fo-şe de bir yıl süren hükümdarlığı sırasında Çin'e bazı seferler yaptı . Yerine geçen kardeşi Hieli
(To-pi) Kağanı Çin'e yaptığı seferler arasında , özellikle 621 ve 622 yıllarındakiler önemlidir. 625 ve 626 yıllarındaki seferler , Çin'i Göktürklere karşı etkili tedbirler almaya zorladı ve 626 yılındaki sefer sonunda barış yapıldı (Vey Köprüsü Barışı ) . Bu tarihten sonra Doğu Göktürklerinde bir gerileme görüldü ; tabii afetlerin yanında bazı boylar başkaldırdı ; kağanın kardeşi çin imparatoru ile anlaştı . Çinli general Li-tsing , ordusuyla Vu-yang dağında karargah kurduktan sonra Hieli Kağanı ordugahına ani bir baskın yaptı.Kağan kaçtı ; Batı ile , türk başbuğlarından Şapolyo Hana sığındı ; ancak Şapolyo , Çin ile anlaşma halinde bulunduğu için Hieli Kağan yakalanarak çin imparatoruna teslim edildi . Böylece bütün Doğu Göktürklerinin toprakları da Çin'e geçti (630) . Hieli Kağan 638'de öldü .
Doğu Göktürklerinin 630'da , Batı Göktürklerinin de 659'da çin hakimiyetine alınmasından sonra bazı türk boyları Çin ülkesinde yerleşerek çinlileştiler . Ancak milli benliğini koruyan bazı türk boyları zaman zaman baş kaldırdılarsa da bir sonuç alamadılar (679'da Wen-nu ve Fong-çi adlı iki türk büyüğünün isyanı) . Orhon yazıtlarının bilgirdiğine göre çin hakimiyetindeki türk boyları İlteris (veya Kutluğ) Kağanının başkanlığında ayaklandılar ; onyedi kişi ile bağımsızlık mücadelesine başlayan Kutluğ , çin hizmetinde bulunan ihtiyar vezir Tonyukuk'un da büyük yardımlarıyla ilkin türk boylarını kendisine bağladı sonra Çin'e karşı çete savaşları verdi (681 ve 682) . Karargahının Çugay-kuzu ve Karakum yakınlarında kuran Kutluğ İlteriş Kağanı (hük .681/682-690/691) önce Töles'ler ile Tarduşlar kağan olarak tanıdılar. Kutluğ Kağan , kağanlığı süresince Çinliler ile savaştı . 683'te yapılan dört akında çeşitli çin eyaletleri yenilgiye uğratıldı . 685'teki savaşta da Çinliler yenildiler . Fakat aynı yıl yapılan üçüncü akın başarısızlıkla sonuçlandı. Kutluğ Kağan'ın kardeşi Kapağan'ın (veya Kapgan) yaptığı baskın başarılı olamadı (684) . Orhon yazıtlarında Kutluğ Kağanın çeşitli türk boyları ile mücadele ettiği yazılıdır.Kutluğ Kağan en çok Oğuzlar ile uğraştı . Zira Oğuzlar , Kutluğ Kağan'ı tanımadıkları gibi Çin ve Kitanlar ile anlaşarak Kutluğ Kağan aleyhine faaliyete geçtiler : Oğuzlar kuzeyden , Kitan'lar doğudan , Çinliler de güneyden hücum etmeyi tasarlamışlardı . Kutluğ Kağan bu durumu öğrenince Toyukuk'un fikri ile Oğuzlar üzerine sefer açtı . Oğuzlar yenilgiye uğrayınca bütün Oğuz boyları Kutluğ Kağan'a tabi oldular. Bundan sonra Kutluğ Kağan Ötüken ormanında karargahını kurdu. Yine Orhon yazıtlarından (Tonyukuk yazıtı <> ve <> ) anlaşıldığına göre onok ve kırgız kabileleri Göktürklerin kuvvetlenmesi karşısında endişelendiler. Çin imparatorunun Göktürkleri yenme teklifini kabul eden onok ve kırgız kağanı kuvvetlerini birleştirerek Göktürkleri karşı harekete geçtiler . Tonyukuk durumu öğrenince Kutluğ Kağana ilkin Kırgızların yok edilmesi gerektiğini bildirdi. Kutluğ Kağan ve Tonyukuk'un başında bulunduğu ordu Kırgızları büyük bir bozguna uğrattı ; Kırgız kağanı öldü ; Kırgızlar da Kutluğ Kağana tabi oldular . Bir süre sonra Onok'lara mensup Türgeşler de Kutluğ Kağana karşı savaş hazırlıklarına giriştiler.Ancak bir süre önce ölen eşi İlbilge Hatun için yas tutmak zorunda olan Kutluğ Kağan , kardeşi İnal Kağan ve Tonyukuk'u Türgeşlerin itahat altına alınması işi ile görevlendirdi. Göktürk ordusu Türgeşleri yenilgiye uğrattı ; kağanlarını da tutsak etti . Bundan sonra Kutluğ Kağanın , Onok boylarının , kendisine tabi olma çağrısına ; bir süre sonra bütün Onok boyları uydular . Böylece Oğuzların , Kırgızların ve Türgeşlerin boyun eğmeleri ile Göktürkler daha da güçlendiler . 690-691'de ölen Kutluğ Kağanın dört oğlu vardı : Ki-ay-lipi , Bilge, Kültigin, Bay Kültigin .
Yazıtlarda , Kutluğ Kağandan sonra Kağan olan kimsenin adı belirtilmemiş , sadece
Orhon yazıtlarında Kapağan Kağanın batı türk boylarına da itaati altına aldığı belirtilmektedir. Kapağan Kağan ayrıca Kırgızlara da hücum ederek kırgız kağanını öldürdü ( 711) . Az kavmi beyi Bars , Kapağan Kağanın kızını almıştı , bundan dolayı Kağan adını taşıyordu . Fakat Kapağan Kağana baş kaldırınca öldürüldü . 712'de Kara Türgeşleri Koşu Tutuk'u yenen Kapağan , iki yıl sonra Beşbalık üzerine hücum etti ; aynı yıl (714) Dokuz Oğuzlarla savaştı . 714-715'te bağımsız Karluk ili ile Göktürkler arasındaki çatışmada prens Kültigin özellikle büyük yararlıklar gösterdi ; savaş Göktürklerin başarısıyla sonuçlandı . Aynı yıl Dokuz Oğuz ve Otuz Tatarların birleşik kuvvetleri yenilgiye uğratıldı . Kültigin'in kumandasındaki ordu , üç karluk boyunun Çin'e tabi olması üzerine diğer karluk boylarının itaati altına aldı .
Kapağan Kağanın bir çoğuna kendisinin de katıldığı savaşlar sonunda Göktürk devletinin sınırları genişledi ; Kutluğ Kağanın oğulları Bilge ve Kültigin bu gelişmede faal rol oynadılar .
Sürekli savaşlar , Kapağan Kağanı bir hayli yıpratmış ve zalim bir hükümdar yapmıştı . Başkaldıran Bayırku boyunun tedip ettikten sonra , dönerken bazı bayırkul isyancıları tarafından öldürüldü ; başı Çin imparatoruna gönderildi ( 716) .
Kapağan Kağan , Bumin Kağan gibi Kağanlığı iki bölüm halinde yönetmek istemiş ; bu amaçla doğu bölümün başına kardeşi Tosi-fu'yu , batı bölümünün başın da Kutluğ Kağanın oğlu Bilge'yi getirmiştir. Oğlu Fikiu'yu
Bilge Kağan (doğ.684) <> lakabını aldı . Sivil yönetimi kendi üzerine alan Bilge Kağan , kardeşi Kültigin'i de askeri işlerle görevlendirdi ; Tonyukuk da yaşının ilerlemiş olmasına rağmen vezirlik görevinde bırakıldı . Bu sırada Türgeş kavminde Su-lo adlı biri kağanlığını ilan ederek , Bilge Kağana bağlı bazı boyları kendi tarafına çekti . Tonyukuk'un müdahalesiyle durum düzeldildi.Bilge Kağanın tahta çıktığı sırada Göktürklerin iç düzeni epeyce bozuktu . Bilge Kağan kendi adına dikilen yazıtında bunu açıkça söyler : (...)''Varlıklı zengin boya kağan olmadım . İçte aşsız , dışta donsuz (çıplak) ; düşkün boyun kağanı oldum . (Küçük kardeşim Kültigin) , iki şad , küçük kardeşim Kültigin ile konuştuk . ßabamızın amcamızın kazandığı boyun adı sanı yok olmasın diye , Türk boyu için gece uyumadım, gündüz oturmadım . Küçük kardeşim Kültigin ile iki şad ile öle yite çalıştım . ( ... ) Çıplak boyu giydirdim ; yoksul boyu zengin kıldım . Az boyu çok kıldım .'' ( ... ) (Bilge Kağan Yazıtı ;
Tonyukuk'un kızı Po-fu-yu ile evlenen Bilge Kağan , bazı Oğuz boylarıyla Kitan ve Tatabı'lara karşı bir takım akınlar yaptı. 720 , 721 ve 722 yıllarında Çin'e yapılan seferler başarıyla sonuçlandı . Bütün türk boylarınca metbu olarak tanınan Bilge Kağan devletini güçlendirdikten sonra Çin ile dostça ilişkiler kurma yoluna gitti. Bu amaçla Çin'e elçiler gönderildi ; hediyeler sunuldu ve bir prenses istendi . Çinliler türk elçilerini iyi karşılamakla birlikte istenilen prensesi göndermediler . Bilge Kağan bunun üzerine Çin'e savaş açtıysa da bir sonuç elde edemedi . Bilge Kağanın ordusunda bir çok defa baş kumandan olarak görev alan Kültigin 731'de ölünce , Bilge Kağan kardeşine geleneklere uygun olarak büyük bir yuğ (matem) töreni yaptırdı ve onun hatırasına bir yazıt diktirdi . Kültigin'in ölümünden üç yıl sonra da Bilge Kağan veziri Mey-lo-çue tarafından zehirlenerek öldürüldü (734) . Yerine <> ünvanıyla oğlu Y-yen geçti . Y-yen de babası için büyük bir yuğ töreni yaptırdı , adına yazıt diktirdi. 8 yıl süren hakimiyeti sırasında Y-yen , Çin ile dostça geçindi . O ölünce (742 - ? ) küçük kardeşi Bilge Kutlu Kağan tahta çıktı . Bu kağanın devrinde de Çin ile dostluk ilişkileri sürdürüldü . Bilge Kutluğ Kağanın amcalarından biri , batıdaki boyların , diğeri de doğuda ki boyların yönetimiyle görevlendirilmişti. Bir süre sonra Bilge Kutluğ Kağana karşı bir hoşnutsuzluk başgösterdi ; Batı ilindeki amcasını fazla ileri gitmesi üzerine batı iline bir sefer açtı ; amcasını öldürdü ; fakat doğu iline yaptığı sefer sonucunda öldürüldü. Tahta ßilge Kağanın oğullarından biri geçti , fakat bir süre sonra Ko-to-şe-hu adlı biri tarafından öldürüldü . Ko-to-şe-hu önce küçük kardeşini başa geçirdi ; bir süre sonra da kendi kağanlığını ilan etti . ßu şekilde başlayan kanlı taht mücadeleleri , Göktürklerinin devlet düzenini büyük ölçüde sarstı ; bazı türk boylarının ayaklanması sonucunu doğurdu .
Uygurların Karlukların ve Basmılların ayaklanması (742) sırasında
Ku-to-şe-hu öldürüldü ; Basmılların başbuğu Kie-tie-i-şi lakabıyla kendine kağan ilan etti . Bir süre sonra Göktürkler, ßasmıllar , Uygurlar ve Karluklar arasında çıkan anlaşmazlıktan yararlanarak ßay kültigin'in oğlunu
İDARİ , ASKERİ VE İKTİSADİ DURUM
Göktürklerin tarihi , devlet yapısı , askeri durumu , dini v.b konularda en geniş bilgi < Çin annalleri> adı verilen resmi çin yıllıklarında , Orhon ve Yenisey yazıtlarında bulunmaktadır .
Göktürkler Orta Asya'da ilk defa
Göktürklerde kağanlık , Doğu ve Batı ili olmak üzere iki bölüme ayrılmıştı : her iki ilin başında birer <> bulunurdu . Doğu ili yabgusu derece bakımından Batı ili yabgusundan daha yüksekti ; aynı zamanda da veliaht sayılırdı .
Devlet ilerigelenleri her yılın ilk ayında kağanın başkanlığında toplanarak yönetim ile ilgili işleri görüşürlerdi .
Göktürkler savaşçı bir türk boyu olduğu için orduya büyük önem vermişlerdir . Gençlerden kurulu olan ordunun büyük çoğunluğu atlı , bir kısmıda yayaydı , silahları da yay , ok , zırh , mızrak ve kılıçtan ibaretti . Savaş taktikleri süratli baskın yapmaktı . Büyük düşman ordusu karşısında da gerilla savaşı vererek yok etme usülüne baş vururlardı .
Yaz ve kış mevsimlerinde devamlı olarak çadırlarda
DİN ve GELENEK
Şamanlık*a bağlı olan Göktürkler üç kutsal şeye taparlardı : 1.göktanrısı;2.yersub (yerin ve suyun tanrısı);3.atalar (ecdat) .
Yazıtlardan anlaşıldığına göre Göktürklerin en büyük tanrısı gök tanrısıdır . Gök tanrısı sonsuzdur ; insanların ne zaman doğup ne zaman öleceğini tayin eder . Gök tanrısı kağan unvanını istediğine verir ; kağana devlet idaresinde , savaşta , v.d. durumlarda yardımcı olur ; kağan aşırı davranışlarda bulunur , yolunu şaşırırsa gök tanrısı yer-sub ile birlikte kendisini cezalandırır . Yer - sub tanrısı ile ilgili olarak yazıtlarda pek bilgi edinilememektedir. Sadece yer-sub'un yer yüzünde yaşayan iyi ruhların bütünü olduğu bilinmektedir .
Göktürklerin Umay adında çocukları koruyan bir tanrıçaları da vardır. Göktürklerde yıldızların (ay ve güneş dahil ) dini bir önem taşıdığını belirten herhangi bir belgeye raslanmamıştır.
Göktürklerin atalarına karşı büyük saygıları vardır . Kağan her yıl kurban için beyleri <> na götürür. Burada söz konusu mağara Türklerin atasının , bir dişi kurt olan karısı ile birlikte sığındığı yerdir .
Göktürkler çağında güneybatıda İran (Sasani) imparatorluğu sınırındaki bazı türk boylarının Zerdüşt dinini kabul ettikleri , bu çağa ait bazı küçük ateşgedelerin bulunmasından anlaşılmıştır . Horasan , Maveraünnehir ve Fergana'yı yarı bağımsız olarak yöneten Göktürk hanedanına bağlı bazı türk şehzadelerinin de Zerdüşt dinini kabul ettikleri sanılmaktadır .
Yazıtlardan anlaşıldığına göre Göktürklerde , ölen kimsenin ruhunun bir kuş şeklinde uçup gittiğine inanılmaktadır .
Göktürklerde ölülere yapılan törene yuğ (veya yoğ) adı verilirdi. Birisi ölünce cenazesi önce çadırına konur.Bütün yakınları ölünün adına kurban olarak bir koyun ve bir at kesip çadırın dışına bırakırlar . Sonra feryat ederek atlarını çadırın çevresinde yedi defa koştururlar ; çadırın giriş kısmının önünden geçerken bıçakla yüzlerini yaralarlar.ßöylece kan ile göz yaşı birbirine karışır . Sonra ölü gömmek için uygun bir gün seçilir . ßir kimse bahar ve yaz mevsiminde ölmüş ise cenazesi ağaçların yaprakları dökülünceye kadar ; güz veya kış mevsiminde ölmüşse ağaçlar yaprak çıkarıncaya kadar bekletilirdi . Önce ölünün atı yakılarak külleri , kulandığı eşya ile birlikte ölü ile gömülür. Gömme günü ölünün bütün yakınları kurban için çeşitli şeyler getirir ; mezarın çevresinde at koşturarak feryat eder ve yüzlerini yaralarlar . Ölü gömüldükten sonra mezarı üzerine dikilen taşlar (balbal) yenilen düşmanın öbür dünyada galip gelene hizmet edeceğine işaret ederdi . Orhon yazıtlarında , Bilge Kağanın kardeşi Kültigin'in ölümü dolayısıyla yaptığı matem merasimine komşu boylardan gelen heyetler arasında yas tutan (yoğçı) ve ölüye ağlayan (sığıtçı) kişilerin bulunduğu belirtilmektedir. Yas töreninde bulunan kimselerin , yas alameti olarak kulak ve saçlarını kesmeleri bir gelenekti .
Çin tarihlerinden anlaşıldığına göre göktürk kağanları tahta çıkarılırken bir keçi üzerine konur ve yukarı kaldırılırlardı . Bu gelenek , daha önce Tobalarda görülür . Türklerde tahta çıkma törenlerinin bi çeşit <> gibi kutsal bir anlamı vardı . Altay ve Sibirya Şamanlığında inanca göre şamanlar , göğe çıkarlar ve göğün dokuz katını dolaştıktan sonra , yere inerlerdi . Şamanın göğe çıkmasından önce bir tören yapılır ve şaman , 9 şaman çırağının tuttuğu beyaz keçe üzerine konarak 9 defa döndürülürdü. Yazıtlarda da Göktürk Kağanları <> kimseler olarak nitelendirilmiştir . Anlaşıldığına göre bu geleneğin büyük bir dini anlamı bulunmaktadır .
Göktürkler on iki hayvanlı türk takvimini kullanmışlardır. Takvim adını , her yıla verilen on iki hayvanın adından almıştır . Bunlar : sıçan , öküz , kaplan , tavşan , ejder , yılan , at , koyun , maymun , tavuk , köpek ve domuzdur . On iki yıl süren her devreden sonra aynı adları taşıyan ikinci bir devre başlamaktadır .
Göktürklerin dilleri , edebiyatları v.b. konularda türkçe bilgi veren tek kaynak Moğolistan'da Orhon ırmağı yakınında Koşo Tsaydam'da bulunan yazıtlardır . Göktürk veya Orhon yazıtları adı verilen bu belgeler şunlardır :Kültigin yazıtı ( dikilişi : 732 ) , Bilge Kağan yazıtı ( dikilişi : 735 ) , Tonyukuk yazıtı ( dikilişi : 720 - ? ) ve Ongin yazıtı .
Orhon yazıtları basit birer mezar taşından çok , bir çeşit siyasi hatırat , tarih ve beyarname niteliği taşımaktadır . Orhon yazıtlarında ve Orhon , Yenisey bölgelerindeki çeşitli çağlara ait diğer yazılı belgelerde işlek bir nesir dili göze çarpar . Bu durum Türkler arasında , Göktürklerden önce de bir yazma ve okuma geleneği bulunduğunu gösterir . Orhon yazıtları hitabet (konuşma ) üslubuyla yazılmıştır . Yollıg Tigin'in yazdığı Kültigin ve Bilge Kağan yazıtlarında , Bilge Kağan , atalarının nasıl devlet kurduklarını, tahta geçtiği sırada devletin ne durumda olduğunu , kendisinin ne gibi önemli faaliyetlerde bulunduğunu , bir dereceye kadar milletine hesap verir gibi , zaman zamann gururlu bir anlatımla ortaya koymuştur . Kültigin ve Bilge Kağan yazıtlarının önemli bir kısmı (Kültigin yazıtı
0 yorum:
Yorum Gönder