', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: YAKINÇAĞ TARİHİ

16 Ekim 2007 Salı

YAKINÇAĞ TARİHİ

ÖNSÖZ

Osmanlı Devleti büyük bir imparatorluğa dönüşüp dünya tarihine damgasını vurmuştu. Ancak birbirini takip eden yıllar imparatorluğu çeşitli nedenlerden dolayı yıkılma sürecine itmiş ve bu sürecin sonucunda, özellikle de yabancı unsurların imparatorluktan ayrılması ile Türklerin kendi milliyetlerine eğilmeleri, yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına zemin hazırlamıştı.

Türk halkı ve Türk aydını 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali sonucu ulusal kurtuluş mücadelesine girdi. Bunu da Mustafa Kemal’in önderliğinde yaptı. Cumhuriyet’ in ilk yıllarında da artık ülkede uluslar arası farklılıklar kalkmıştı. İşte bu yıllarda ortaya çıkmış olan milli benliğin devamını tam olarak sağlamak için Halkevleri açılmıştı. Aynı yıl açılan Türk Dilini Tetkik Cemiyeti ve Türk Tarih Cemiyeti de aynı gayeye hizmet için kurulmuştu.

Aslında daha sonra da bahsedeceğimiz üzere, bu evlerin kurulmasına bir çok etken neden olmuştur:

Menemen Olayı, Serbest Fırka Bunalımı, Atatürk’ün yurt gezileri ve Millet Mekteplerinin işlerliğini kaybetmesinden doğan açığı kapatmak için nedenler ve ayrıca CHP’nin prensiplerinin halka yayılmak istemesi de bu evlerin kurulmasının en önemli nedenleridir.

Halkevleri hangi nedenlerle kurulmuş olursa olsun, en büyük işlevinin eğitim olması onu kültürel anlamda yükseltiyordu. Ancak bu amacını da en güzel şekilde yani aydın –halk kaynaşmasını yaparak sağlıyordu.

Böylece yeni Türkiye Devleti’nin kuruluşu ile birlikte halkın içinde bulunduğu çetin problemlerin çözümünde onlara yardımcı olabilmenin tek yolunun eğitim olduğu görülmüştü ve halk eğitimine gereken önem verilmiştir. Bu amaçla da Halkevlerinin kurulması önemli bir atılım olmuştur.

İşte “Türk Ocakları’ndan Halk Evleri’ne” adı verilen bu çalışmada Eğitim Tarihi kitapları ve o dönemlerde çıkarılmış olan Halkevleri Dergilerinden büyük ölçüde faydalanılmıştır. Aynı zamanda kaynakların büyük bir çoğunluğu Süleyman Demirel Üniversitesi Prof. Dr. Hasan Gürbüz Kütüphanesi’nden elde edilmekle birlikte, Isparta İl Halk Kütüphanesi, Burdur Eğitim Fakültesi Kütüphanesi ve Urfa İl Halk Kütüphanesi’nden de tedarik edilmiştir.

Ayşe DEMİRALP

Yakınçağ Tarihi

Yüksek Lisans Öğrencisi

KISALTMALAR

A.g.e. : Adı geçen eser

A.g.m. : Adı geçen makale

CHP : Cumhuriyet Halk Partisi

DP : Demokrat Parti

Dr. : Doktor

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı

s : Sayfa

S : Sayı

TDK : Tük Dil Kurumu

TTK : Türk Tarih Kurumu

Yay. : Yayınevi

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ. i

KISALTMALAR.. iii

İÇİNDEKİLER.. iv

GİRİŞ. 5

I. BÖLÜM... 7

A.TÜRK OCAKLARI’NIN HALKEVLERİNE DÖNÜŞÜMÜ.. 7

1.Türk Ocakları 7

2- Türk Ocakları’nın Kapatılıp Halkevlerinin Açılmasına Giden Süreç. 8

II. BÖLÜM... 10

HALKEVİ NEDİR? NİÇİN VE NASIL KURULMUŞTUR?. 10

1-Halkevi Nedir?. 10

2- Halkevleri’nin Kuruluşu. 11

3- Halkevi Açılması’nda Aranan Koşullar 13

III. BÖLÜM... 15

HALKEVLERİ’NİN ÇALIŞMA ŞEKİLLERİ VE KOLLARI 15

IV. BÖLÜM... 20

HALKEVLERİNİN KAPATILMASI 20

SONUÇ.. 23

BİBLİYOGRAFYA.. 25

EKLER.. 26


GİRİŞ

Büyük kurtarıcı Atatürk girişmiş olduğu ulusal Kurtuluş Savaşı’nın temel ideolojisi olarak halkçılığı seçmiş ve bu düşünceden hareket ederek çağdaş uygarlık yolunda devrimlerini gerçekleştirmiştir. Halk ile kendi devlet yönetimi arasında ki boşluğu doldurmak ve halkla olan bağlarını güçlendirmek üzere de Halkevleri kurulmuştur. Halkevleri O’nun bu halkçı düşüncesinin en büyük ürünlerinden birisidir.[1]

Bu kuruma giden sürece kısaca ele alacak olursak; Cumhuriyet döneminin başına dönmemiz gerekmektedir. Cumhuriyet döneminin başında öğretmenler ve onların mesleki kuruluşları kentlerde, köylerde, irşad heyetleri (aydınlatma toplulukları) adı altında halkı aydınlatma çalışmaları yapmışlar, halka devrimlerden bahsetmişler, okuma-yazma öğretmişlerdir. (1925-1928).

1928 sonlarında, Mustafa Necati’nin Bakanlığı sırasında latin harflerinin kabul edilmesi üzerine halka okuma – yazma öğretmek için Millet Mektepleri kurulmuştur. Bunlar 16-45 yaş arasında binlerce kadın ve erkeği çatısı altında toplamıştır. Bu okulu bitirenlere Atatürk’ün Anayasa Metnini hediye etmesi, “vatandaşlık eğitim” bakımından anlamlıdır.

1930’lardan sonra, Cumhuriyet devrimlerini halka daha iyi anlatmak onları daha iyi korumak ihtiyacı ortaya çıktı. Atatürk, bütün Cumhuriyetçi kuvvetlerin bir araya toplanmasını istiyordu. Bu amaçla, o zamana kadar önemli siyasal ve kültürel hizmetler yapmış ve artık tarihi görevlerini tamamlamış olan Türk Ocakları kaldırılarak (Nisan 1931), Halkevleri kuruldu (Şubat 1932). Öğretmen derneklerinin de güçlerini bu yeni kuruluşlara aktarmaları istendi ve hemen hepsi bu amaçla kapatıldı.[2]

Halkevleri bir nevi Türk Ocaklarının yerine kurulmuştur denilebilir. İşte burada Türk Ocaklarına değinmekte kısaca yarar görüyorum çünkü Osmanlı İmparatorluğunun son günlerinde, o büyük yapının çatırdamakta olduğu o umutsuz günlerde, Türk Ocaklarının tarihsel işlevini yapmadaki başarısını kimse yadsıyamaz.

Türk Ocakları, yalnız ulusal ruhun pekiştirilmesi, tutuşturulması, batmakta olan İmparatorluk gemisinin kurtarılmasının sağlanması gibi amaçlara yönelik coşkulu çalışmalar yapan ve bununla yetinen bir kuruluş değildi. Aynı zamanda, o İmparatorluğun temel öğesi olan Türklerin eski kültürüne, İslam öncesi varlığına, diline dek uzanan bilimsel çalışmalar da, ilkin, Türk Ocaklarında toplanan aydınlarca ele alınmış, Türklük bilincinin uyandırılması, ulus gerçeğinin kafalara, gönüllere yerleştirilmesi gibi yaratıcı işler de hep Türk Ocakları’nın beslediği ortamda yetişmeye, filizlenmeye başlamıştı.[3]

Aslında burada değinmek istediğim konu niçin Türk Ocakları kapatıldı da yerine Halkevleri açıldı? Bu konuda birçok fikirler öne sürülmüştür. Çünkü ocakların kendi kendini ortadan kaldırması kuşkusuz gönüllü bir hareket değildir. kapatılmasında Sovyet Rusya ile girişilen sıkı işbirliğinin etkisi olmuştur. Türk Ocakları’nın Asya Türkleri ile yakın ilgisi, dostumuz Sovyetler Birliğini rahatsız etmiş olacak. Bizce daha önemlisi yeni rejimin bütün kültür ve eğitim kurumlarını kendi denetim altına almak isteğidir. Öğretmen birliklerinin de aynı yıllarda kapatıldığını, üniversitenin sıkı bir kontrol altına alındığını burada hatırlamak gerekecektir. Yeni rejimin böyle bir döneminde özel ellerde bulunan ve kültür anlayışında hudutlar arası politikadan bir türlü kopamayan Türk Ocakları’na dokunmayacağı düşünülmezdi.[4]

Aslında Halkevi çalışmalarına en büyük etki Türk Ocaklarından gelmiştir. Birçok il ve ilçede Türk Ocaklarının yalnız binaları değil, üyeleri de Halkevine geçmiş ve bu yeni kuruluşun adamları haline gelmişlerdir. Halkevlerinde gelişen sosyal yardım, spor, köycülük, sanat ve edebiyat çalışmaları bu Ocaklara benzer. İki kuruluşu ayıran fark ulusçuluk anlayışlarından gelmektedir. Türk Ocakları kuruldukları yılların Pantürkist ve Panturanist fikir akımlarını devam ettiriyorlardı.[5] Mustafa Kemal ise halkevleri ile ulusçuluk kavramını halkçılık ve köycülük çerçevesinde sınırlamıştı.

Burada kısaca Türk Ocakları’na değindikten sonra çalışmanın ana hatlarından bahsetmek istiyorum çalışmamın birinci bölümünde Türk Ocakları’nın nasıl Halkevlerine dönüştüğünü, ikinci bölümünde Halkevlerinin Kuruluşu ve sebeplerini, üçüncü bölümünde çalışması ve işlevlerini, dördüncü bölümünde de kapatılması üzerinde durmaya çalıştım.

I. BÖLÜM

A.TÜRK OCAKLARI’NIN HALKEVLERİNE DÖNÜŞÜMÜ

1.Türk Ocakları

Türk Ocakları, İttihat ve Terakki hareketinin bir parçası olarak kurulmuştur. Kuruluşunda Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura, Fuat Köprülü, Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edip Adıvar, Hüseyin Cahit Yalçın, Akil Muhtar ve Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi önde gelen düşünürler görev almışlar ve bu sıcaklar aracılığı ile Türk ulusçuluğunu örgütleyerek Osmanlı İmparatorluğu içindeki Türkleri diğer azınlıkların dışında bir araya getirerek örgütlemişlerdir. İkinci Meşrutiyet’e kadar yayılma ve kurulma dönemi geçiren Türk Ocakları’nın amacı, tüzüğün ana maddesinde “İslam kavimlerinin başlıca önemlisi olan Türkler’in, ulusal terbiyeye bilimsel, sosyal ve ekonomik düzeylerini geliştirmek ile Türk ırk ve dininin olgunlaşmasına çalışmak” biçiminde belirtiliyordu.

Yüksek öğrenim gençliği bu ocaklarda imparatorluğun sorunlarını tanıyor ve azınlıkların giderek artan ayrılık ve bölme çabalarına karşı Türkçü bir yaklaşımla vatanın ve devletin bütünlüğünü savunmayı öğreniyorlardı.[6] Bu kurumun yayın organı da Türk Yurdu Dergisi idi.

Türk Ocakları 12 Mart 1912’de kurulmuştu. CHP’nin kuruluşu ve ordudan bu partiye katılmasından sonra daha geniş kapsamlı bir örgüt olarak gelişmişti.

İmparatorlukta Osmanlıcılık ve arkasından İslamcılık akımlarına sarıldığı dönemde, ulusalcılık (milliyetçilik) eğilimini yansıtan “Türkler’ in kültürel birliğine ve uygarlıkta yükselmesine çalışmak” amacıyla kurulan Türk Ocakları, II.Meşrutiyet döneminde ve özellikle Mondros silah bırakışması yıllarında etkili bir işlev gördü. Cumhuriyet’in ilanından sonra da “Ulusçuluk çağdaş uygarlık ve halkçılık” ülkülerine dayanılarak ocakların amacı “Ulusal bilincin kuvvetlenmesi, uygar, sağlıklı ilerleme ve ulusal ekonominin gelişmesi” ni sağlamak olarak saptanmıştı.[7]

Türk Ocakları’nın kapatılması ile halkevleri kurulmuştur. Ancak ikisinin işlevi de ayındır. Şöyle ki; Halkevleri milliyet bilincini sağlamlaştırmak için kurulmuştur demiştik. Milliyet bilinci ise tarihimizde üç safhadan geçmiştir. Bunlar:

-Fikri safha: Ahmet Vefik Paşa’ dan Türk Ocakları’nın kuruluşunu kadar ki safha.

-İradi milliyetçilik safhası: Atatürkçülük, Atatürk milliyetçiliği safhası.

İşte bu safhalardan iradi milliyetçilik safhası1931 ve 1932 yıllarında TDK, TTK ve halkevleri’ ni kurmuştur.

İşte burada da anlatmaya çalıştığımız gibi romantik safha da dediğimiz 1912-1931 yılları arasında halkı eğitme ve halka milliyet kavramını benimsetmeye çalışan kurumlar Türk Ocakları idi. İşte Türk Ocakları’nın kendisini fethetmesinden sonra aynı işlevi görmek üzere halkevleri açılmıştır.

2- Türk Ocakları’nın Kapatılıp Halkevlerinin Açılmasına Giden Süreç

Esasen Türk Ocakları çoğu çevrelerce çok eleştirilmiştir. Kapatılmasında da bir çok sebepler gösterilmiştir. Bunlara bir örnek vermek gerekirse; kimi kaynaklarda Türk Ocakları ırkçı bir politika güdüyor diye nitelendirmişlerdir. Ancak böyle bir işlevi yoktur. Zaten kuruluş amacı yıkılmakta olan Osmanlı’yı, ulusal bilinci kurarak kurtarmak olmuştu. Bu nedenle Türk Ocakları’nın milli mücadeledeki işlevi yadsınamaz.

Denilebilir ki, ulusal Kurtuluş Savaşımızın siyasal kanadına ilişkin kadro, nedenli İttihat ve Terakki hareketinin içinde, dolaylı dolaysız yetişmişse; aydınlar kanadı, kültür kanadı da öylece, Türk Ocakları çevresinden yetişmiştir. Bu bakımdan, Türk Ocakları’nın Ulusal Kurtuluş Savaşı’ mız açısından olsun, ulusal kültürümüz açısından olsun, saygıdeğer bir yeri, bir ağırlığı olmuştur.

Ne var ki, Cumhuriyet kurulduktan sonra başlayan yeni çağ, yeni dönem, artık yepyeni bilgileri, yeni ülküleri, yeni becerileri gerektiriyordu.

Meşrutiyet günlerinin bayrağı olan “Vatan ne Türkiye’dir Türkler’ e, ne Türkistan, Vatan büyük ve müebbed bir ülkedir, Turan!” dizelerindeki siyasal ülkü, sınır ötesi, bu dönemde bir ütopya olmuştu. Öyleyse, Türk Ocakları, yeni ülküye, yeni gerçeğe uygun bir kültürün, ulusal bir ruhun geliştirilmesine uygun olarak ya yeniden düzenlenecekti, yada kapatılarak, onun yerine, bu yeni ülkünün, bu yeni amacın gerektirdiği eğitim ve kültür ocakları açılacaktı.[8]

Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti adı verilen yeni devlette yurt içinde ve dışında barışa önem verilirken, adının başında Türk olduğu vurgulanan siyasal ve kültürel bir kurumun, ülkedeki öteki etnik guruplar ve azınlıklar üzerinde aşırı milliyetçi (şavenist) bir izlenim yaratması ve kültürel bütünleşmeyi güçleştirmesi olasılığı belirmişti. Bu kaygısını dile getiren Atatürk, 24 Mart 1931’ de verdiği demeçte, “Bilim alanında halkçılık ve ulusçuluk ilkelerini yaygınlaştırmaya sadakat ve imanla çalışan” Türk Ocakları’ nın CHP ile “Tek bir vücut olarak” çalışması gerektiğini belirtmişti. Gerçektende bu demecin arkasından, 10 Nisan 1931’ de toplanan Türk Ocakları olağanüstü Kurultayında derneğin kapatılmasına ve bütün haklarının CHP’ ye devredilmesine karar verilmişti. Böylece de o tarihte 257 şubesi bulunan Türk Ocakları, CHP’ ye katılmıştı.[9]

Bu bütünleşme gerçekleştikten sonra artık yeni bir konu gündeme geldi. Bu da ocakların yapa geldiği görevlerin bundan böyle nasıl sürdürüleceğinin saptanması konusu oldu.

II. BÖLÜM

HALKEVİ NEDİR? NİÇİN VE NASIL KURULMUŞTUR?

1-Halkevi Nedir?

Şimdiye kadar gerek Halkevi mensupları tarafından, gerekse bu evleri dışarıdan tenkit etmeye alışmış olanlar tarafından bu evler çok yanlış anlaşılmıştır.

Halkevi, her şeyden önce bir “ev”dir. Ev, aynı kandan gelen insanların toplandığı yerdir. Halkevi ise aynı kültürden gelen insanların toplandığı yerdir. Orada halk ile aydın tabaka bir araya gelir, kültürü yaşarlar; milli kültürün bütün çeşitleri orada yaşanır.[10]

Halkevleri birer eğitim yuvasıdır. Milli heyecanı halk ve aydınları bir arada yaşatan merkezlerdir.

Aynı zamanda halkevleri, politik kurumlar olarak kurulmamıştır. Çok partili döneme kadar da bu özelliğini korumuştur.

M. Kemal, Cumhuriyetin kuruluşundan 1930 yılına kadar ülke ve toplum için gerekli olan bir çok inkılaplar yapmıştı. Hayatını adadığı milletin, devrim yapacağı bünyeyi, varacağı hedefi, gideceği yolu en ince ayrıntılarına kadar tespit etmişti. Ama bu inkılapların millete kazandırılması, milletin ruhuna sindirilmesi, “inkılap ateşinden her Türk’te bir inkılap humması yaratmak için açıldı.”[11]

1932’ den sonra kurulmaya başlanan ve yurt düzeyine yayılan halkevleri ve halkodaları, yaygın eğitim tarihinde büyük işler başarmış kuruluşlardı. Türkiye Devrimi’ni tanıtmakta, anlatmakta, uygulama yoluyla yerleştirmekte ve halkı eğitmekte halkevleri ve halkodaları 1951’ de kapatılıncaya dek en önemli ve kapsamlı birer yaygın eğitim merkezi olarak çalışmışlardı.[12]

Halkevleri ile halkodaları milli hayatın ve mili eğitimin başlıca yuvaları olarak görülmektedir. Bu konudaki görüşler, CHP programları ile benzerlik göstermektedir. Devrim Enstitüsünün kurulması, bundan herkesin yararlanması, okula gidemeyen yetişkinlerin eğitimi ve beden eğitimi konuları da önceki programlarla benzerlik göstermektedir.

Ancak farlı olarak öğretmenlerin siyasetle uğraşmaları yasaklanmış, üniversite profesörleri ile doçentleri bu yasağın dışında tutulmuştur.[13]

İşte Cumhuriyetin ilanıyla birlikte halkevleri ile olsun diğer çalışmalarda olsun halk eğitimi alanında yapılan bu yoğun çalışmaların sonucunda okuma-yazma yönünde önemli ilerlemeler elde edilmiştir.[14]

2- Halkevleri’nin Kuruluşu

Daha önce de belirtmiştik ki artık Türk Ocaklarının görevini üstlenecek yeni bir eğitim ve kültür yuvasına ihtiyaç olmuştu. O günlerde Çekoslavakya’da ki Sokol adlı bir sivil toplum kuruluşuna ilişkin konferans veren Vildan Âşir Savaşır’ın Türkiye’de Halkevleri yada Halkın Evleri adı verilecek benzer bir örgütlenmeye gidilebileceğini önermesi dikkatleri çekmişti. Atatürk’ de Halkevi zadını uygun bulmuştu.

CHP’nin 10 Mayıs 1931’de toplanan III.Kurultayı’nda bu konuda, Türk Ocaklarının yerini alacak yeni modele Halkevi denilmesi de olumlu bulunmuş ve parti tüzüğündeki madde buna göre düzenlenmişti.Yeni kuruluşu gerçekleştirmek görevini Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip üstlenmişti.

Yönetmelik hazırlanırken, yabancı ülkelerde ki benzer kültür ve gençlik kuruluşlarının çalışmalarını belirleyen metinlerden de yararlanılmıştı. Ancak Türk Ocakları deneyimi ve ülke koşullarına uygun bir örgütlenmenin sağlanmasına çalışılmıştı. Böylece yarkurulun düzenlediği Halkevleri yönetmeliği, CHP Başkanlık Kurulunda da görüşüldükten sonra yürürlüğe konmuştu. [15]

Bu 1931 Kongresi’nde Halk Partisi, Millet Okulları çalışmasının tavsamasından doğan gediği kapamak için Halkevlerinin açılmasına karar vermiştir Mustafa Kemal, serbest Fırka bunalımından çıktığı yurt gezilerinin birinden dönünce, Halkevi meselesi basında ilk defa görüşülmüştür. Cumhuriyet gazetesi yazıyor;

“Gazi Paşa Hazretlerinin Edirne seyahatlerinde edindikleri izlenimlere göre memleketin çeşitli yerlerinde halkı bir araya toplamak, gençliği yükseltmek için yeni bir örgüt gerekli görünmektedir. Bunun için çeşitli illerde geniş Halkevleri binaları kurulacaktır. Bunlar en aşağı 1500kişiyi alacak büyüklükte olacak, halkı eğitmek için sinema, kütüphane gibi kuruluşlara sahip bulunacaktır. Halk partisi Gazi Paşa’nın emir ve yol gösterişleri ile şimdiden hazırlıklara başlamıştır. Fırkanın yakında toplanacak büyük kongresinde bu hususta öneride bulunacak ve karar alınacaktır.”

Öyle anlaşılıyor ki Halkevleri açılması fikri, Mustafa Kemal’in bir hayli önemli kararlar almasını sağlayan bu yurt gezilerinde olgunlaşmıştır. [16]

Sonuçta devrimleri yaymak ve kökleştirmek halkı toplumsal ve kültürel açıdan geliştirmek amacıyla 1932 yılında Halkevleri kurulmuştur.[17] Ve 1933 yılında yürürlüğe giren 2287 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Örgütü ve Görevleri ile ilgili kanunla Halkevleri’ nin yürüttüğü etkinlikler İlköğretim Genel Müdürlüğüne devredilmiştir.

Halk evleri 19 Şubat 1932’de ilk defa 14 yerde birden açıldı: Afyon, Ankara,Aydın, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Eminönü, Eskişehir, Konya, Malatya ve Samsun. Bundan sonra Halkevlerine her yıl yeni “ev”ler katılmış; 1938 yılına gelindiğinde Türkiye’deki Halkevi sayısı 209’a ulaşmıştı.

Evler CHP tarafından açılıyordu. Yerel parti örgütleri bir Halkevinin kurulması için gerekli olan tesisleri, kolları, bütçeyi, üyeleri vs. hazırladıktan sonra Partinin Genel Yönetim Kuruluna başvuruyor, partinin Genel Yönetim Kurulu açma izni verince, o yılın 19 Şubat’ında Halkevi açılıyordu. 19 Şubat’ı takip eden ilk Pazar günü eski Halkevleri’ nin kuruluş yıldönümleri, yenilerinin açılışları törenle kutlanıyordu.[18]

Aslında Halkevlerinin kuruluşu gerekçelerine bakacak olursak, resmi bildiri ve açıklamaların ötesinde o günlerin ekonomik ve toplumsal koşullarının yarattığı gereksinmeleri göz önünde tutmak gerekmektedir.[19] Çünkü 1929-1930 yıllarında biliyoruz ki dünya büyük bir ekonomik bunalım içerisinde sarsılmıştı. İşte Türkiye’de bundan etkilenmişti ve ülke yönetiminde de bir takım bunalımlar olmuştu. İşte ekonomik sarsıntının ülke çapında büyük tartışmalar yaratmasından çekinen yönetim tam bu sırada yeni bir heyecanı başlatmak ve devlet halk arasındaki kopukluğu gidermek üzere Halkevlerinin kuruluşunu gerçekleştirdi.[20]

Daha önceden Halkevlerinin ilk kurulduğu gün 14 Halkevi birden açıldı demiştik. İşte açılma hazırlıkları tamamlanan bu yörelerde açılan Halkevleri Genel Merkezin yönlendirmesi doğrultusunda Halkevcilik çalışmalarına girmişlerdi.

Halkevlerinin kurulmasında Sovyet Rusya Halk Eğitiminin ve faşist İtalya’nın gençlik etkilerinin örgütlerinin etkilerinin çok olduğu söylenmiştir. Daha 1926 yılında Sovyet Rusya’ya giden bir öğretmen grubuna başkanlık eden Nafi Atuf Kansu, orada verdiği bir söylevde diyor ki:

“Türk Eğitim Bakanlığı yeni formlara girişmek için diğer memleketlerin geçirdiği deneyleri bilmeyi zorunlu görmektedir. Sovyetler Birliği’nin halk eğitim örgütü Türk eğitimcilerinin özel ilgisini çekmektedir.”[21] Halkevleri konusunda da bu şekilde bir çok eleştiriler çıkmıştır. Bunlara Halkevlerinin kapatılması bölümünde daha geniş bir şekilde değineceğim.

3- Halkevi Açılması’nda Aranan Koşullar

Halkevi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhuriyetçilik, ulusçuluk, halkçılık, laiklik, devletçilik ve devrimcilik prensipleri içinde çalışan bir kurumdur. Aynı zamanda kapıları partiye yazılı olan veya olmayan bütün yurttaşlara açıktı. Ancak Halkevi yönetim kurulu ile şube yönetim komitelerinde üye olabilmek için CHP’ ne yazılı olmak şarttı; memurların bu vazifeleri almalarına kanun mani değildi.[22]

Kuruluş yönetmeliğinde herhangi bir yerde bir Halkevi’nin açılabilmesinin ön koşulları vardı. Bunlar şu şekilde sıralanmıştır.

a) Kurulması öngörülen “9” koldan (şubeden)* en az “3” ünün açılmasını sağlayacak üyenin bulunması,

b) En az “200” kişilik bir salon ile kitaplık, çalışma odası ve açık hava jimnastiği yapılabilecek bir avlusu olan binanın bulunması ve bunun kullanılmaya elverişli biçimde döşenmesi,

c) En az bir görevli ile bir hizmetlinin aylıklarını ve zorunlu giderlerinin tümünü karşılayacak bir gelirin / bütçenin sağlanması,

ç) yerel parti örgütünün bu koşulların oluşturduğunu belirten önerisi üzerine CHP Yönetim Genel Kurulu’nun açılma kararı vermesi.

Bu yönetmeliğin içinde yeni oluşturulan Halkevleri’nin açılış törenlerinin örgütün kuruluş günü olan 13 Şubat gününü izleyen ilk Pazar günü yapılması hükmüne de yer verilmiştir.

Yapılacak çalışmalar göz önüne alınarak Halkevleri’nde “9” kol (şube) kurulması öngörülmüştü.[23]

Çoğunlukla öğretmenlerin görev aldığı Halkevleri’nde şu çalışma şubeleri vardı:

1) Dil, Edebiyat, Tarih

2) Güzel Sanatlar

3) Temsil

4) Spor

5) İçtimai yardım

6) Halk Dershane ve Kursları

7) Kütüphane ve Neşriyat

8) Köycülük

9) Müze ve sergi[24]

Ancak her Halkevi’nde bu kolların hepsinin oluşturulması şart koşulmamış, bölgesel özelliklere ve olanaklara göre bunlardan en az 3’ ünün kurulması yeterli sayılmıştı. Kollarda görev alacaklar belirlendikten sonra üyeler yönetim komitesi denen yöneticileri kendileri seçeceklerdi. Halkevleri’ nin yönetim kurulları ise, kolların temsilcilerinden oluşacaktı. Böylece demokratik bir örgütlenme ve çalışma düzeni öngörülmüştü.[25]

III. BÖLÜM

HALKEVLERİ’NİN ÇALIŞMA ŞEKİLLERİ VE KOLLARI

Amaçları doğrultusunda çalışabilmek için Halkevleri 9 ayrı koldan oluşan bir yapıya oturtulmuştu. Bu kollara isteyen herkes üye olabiliyordu.bu üyeler kendilerine en uygun ve yakın gördükleri kollara girerek çalışmalara katılabiliyordu. Bir kentteki halkevi üyesi başka kente gittiği zaman oranın Halkevi’ ne üye olarak yine çalışmalarını sürdürebiliyordu. Ancak iki Halkevi’ ne üye olanlar yalnızca bir tanesinde komite üyesi olarak çalışabiliyorlardı.

Ayrıca üye sayısı elliden aşağı ise üç, fala ise beş kişilik yönetim kurulları oluşturulurdu. Şubeler alt komite çalışmalarını kendi koşullarına göre yine kendileri düzenlerlerdi.[26]

Her çalışma kolu, kendi çalışma yöntemlerini vs. gösteren özel yönetmeliklerini kendileri hazırlıyorlar, bunu Halkevi Yönetim Kurulu’na onaylatıyorlardı. Halkevleri’nde bilardo, tenis, solan jimnastikleri vs. içinde yer ayrılıyordu. Halkevleri başkanlarını CHP İl Yönetim Kurulları seçiyordu. Halkevi yönetim kurulları da her üç ayda bir, Parti Genel Sekreterliğine rapor gönderiyorlardı.[27]

Halkevleri’ nin çalışma şekillerini de aslında iki gurupta toplayabiliriz. Bunlar; Halkevi merkezinde ve Halkevi binası dışındaki çalışmalar şeklinde gruplandırılabilirler. Merkez çalışmalarını, çoğu eski Türk Ocağı binaları olan Halkevi binalarının özellikleri belirliyordu. Okuma, konser, spor, tiyatro salonları, kütüphane olup olmaması vs.. bu imkanlara göre “gece”ler, konferanslar, konserler, müsamereler, spor çalışmaları, sinema, tiyatro gösterileri vs. yapılıyordu.

Halkevleri, merkez binası dışında da büyük etkinlikler gösteriyordu. Bunların en genişi, çeşitli kolların ortaklaşa yaptıkları köy gezileri ve ziyaretleri idi.[28]

Halkevleri’nin çalışmalarını bu şekilde gruplayabileceğimiz gibi halktan olanlar ve halka verilenler şeklinde de gruplayabiliriz. Örneğin halktan çeşitli kültürel değerler, türküler, oyunlar alınıyordu. Halka ise çağdaş uygarlık seviyesinin gerektirdiği bilgiler veriliyordu.

Ancak Halkevi çalışmaları, yazın tatile girip çalışanların memleketlerine gitmesiyle köylere kayıyordu. Halkevleri çalışmaları dokuz ayrı kol biçiminde örgütlenerek çalışıyor demiştik. Şimdi bu kolları ayrı ayrı inceleyelim:

1-Dil, Tarih ve Edebiyat Kolu: Bu kol Halkevleri’ni en çok önem verdiği koldu. Bu şubenin en büyük görevi, Büyük Önder Atatürk’ ün yüce himayelerinde ve ondan aldığı ilham ile çalışan Türk Tarih Kurumu’nun incelediği, derinleştirdiği, yaydığı ve her gün yeni belgelerle isabeti beliren tarih tezimize, her üyesinin candan çalışması ile, elden geldiği kadar, bir yeni yayıcı, bir yeni malzeme ve delil toplayıcı daha katabilmek, akla geldikçe şöyle bir tekrarlanan bir güzel malumat gibi değil, her zaman akılda kalan, ve kalpte yeri olan milletimizin eksikliğini, büyüklüğünü ve üstadlığını tanımak ve tanıtmaktır.[29]

Kapsamı çok geniş olan bir kol idi. Tarih incelemeleri ve her türlü konferanslar, folklor çalışmaları, hatta yayın çalışmalarını da geniş ölçüde bu kol yapıyordu. 1932 yönetmeliği bu kola şu işleri yüklüyordu: Çevrenin genel bilgisini yükseltecek ve hislere hitab edecek konuşma ve konferanslar düzenlemek, dil, folklor, gelenek- görenek ve tarihleri toplamak, genç uzmanları himaye ve teşvik etmek.[30]

Halkevleri, dil çalışmalarında nerdeyse TDK ile yarışır duruma gelmişti. Dergi ve benzeri yayınlarla Türk dilinin gelişmesine çalışır, bunları çevreye dağıtarak halkın bilinçlenmesine çalıştılar. Edebiyat alanında özel yetenek gösterenleri yetiştirmek ve desteklemek de bu kolun görevleri arasındaydı.[31]

2-Güzel Sanatlar Kolu: Ar kolu da denilmektedir. Önemli çalışma kollarından birisi de budur. Halkevleri, ilk açılışlarından itibaren güzel sanatları teşvik etmeyi, sevmeyi ve sevindirmeyi vazife ve çalışmalarının başında tutmuştur.[32] Güzel sanatlarla ilgilenenleri sanatsal etkinliklere yönlendirmişlerdir. Halk için müzik ve sanat geceleri düzenlemişlerdir. Çağdaş ve çok sesli müziğin ülkemizde yerleşmesi ve gelişmesi için çalışmalar yapmışlardır. Özel günler için ulusal şarkıları ve marşları ele alarak bu konularda çalışmalar yapmışlardır.[33]

Görevleri; müzik, resim, heykel, mimari ve süsleme alanlarında sanatkar ve amatörleri toplamak, yetenekli kişileri himaye etmek, halkın güzel sanatlara sevgi ve ilgisin arttırmak, müzik geceleri düzenlemek, koro çalışmaları yapmak, milli oyun ve türkülerin söz ve notalarını derlemekti.[34]

En çok konserler düzenlerlerdi. Her yerde resim sergileri açılırdı. Ayrıcı parti merkezlerinin Halkevleri’ ne gönderdiği radyolarda sanatsal açıdan önemli idi.

3-Temsil Kolu: Temsil kolu ise genelde tiyatro sanatı ile ilgilenirdi. Tiyatronun yanı sıra diğer sahne sanatlarına da önem verirdi.[35] Bu çalışma kolunun esas görevi, üyelerine ve Türk halkına milli tiyatro kültürünü aşılamaktı. Halkevlerinin tiyatrolarında genellikle yerli oyun yazarlarının milli piyesleri oynanıyordu.[36] “Bir Millet Uyanıyor” filmi uzun yıllar halkevi perdelerinden seyredilmiştir.

4-Spor Kolu: Spor Kolu’nda yeni bir spor kulübü kurmak değil, özellikle çevrede bulunan spor örgütleri ile işbirliği yapılması ve onlara her türlü desteğin verilmesi düşünülmüştü. Bunun yanı başında da “2”amaç gözetilmişti: bedence olduğu kadar ahlak ve düşünce yönünden de sağlıklı vatandaşlar yetiştirmek, sporun yalnızca gençlere özgü bir etkinlik olmadığı bilinciyle her yaşta spor yapmak.[37]

1932-1936 Yönetmeliklerinde, Halkevlerinde spor ve jimnastiğin halka yayılması, halkın kitle sporuna alıştırılması, kulüp olmayan yerlerde spor kulübü kurulması gibi işler yapılacağı belirtiliyordu.[38]

Halkevlerinde kitap ve fikre önem verildiği kadar spora da önem verilmiş:Sokak koşuları, voleybol, basketbol, boks, cirit vs. alanlarında çok önemli çalışmalar yapılmıştır. Halkevinin en çok üye toplayan kollarından biri, bu çalışma kolu idi. En yoğun çalışmayı da futbol alanında göstermiş, ayrıca avcılık ve atıcılık ile sportif geziler alanında da çalışılmıştır.[39]

5-Sosyal Yardım Kolu: Gerçekten yardıma gereksinimi olanları bulmak, bunlarla ilgilenmek ve bunlarla yardım sağlamakla görevli idi.[40]

Cumhuriyet Türkiye’sinde dini hayır kurumları kapatılmış, Kızılay ancak belirli zamanlarda ve belirli yerlerde çalışıyor, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı da ancak bulaşıcı hastalıklarla mücadele ediyordu.böyle bir ortamda, sosyal yardım çalışmalarını Halkevleri üstlendi. Hayır Kuruluşlarını destekledi, kendi üyesi olan doktorları köylere yolladı, parasız muayeneye alıştırdı; dilencilikle, kumar ve içki ile mücadele etti, fakir öğrencilere her çeşit yardımı yaptı.[41]

6-Halk Dershaneleri ve Kurslar Kolu : Büyük hizmetler beklenen bir dal olarak düşünülmüştü. Böyle bir kolun oluşturulmasına karar verilirken, Abece devrimi sırasındaki Millet Mektepleri uygulamasının olumlu sonuçları göz önünde tutulmuştu.[42]

En geniş ve doğrudan halk eğitim çalışması yapan kol, bu dersler ve kurslar kolu idi. Millet Mekteplerinin tavsamasından sonra yaşlı öğrencileri “Yeni-Türk-İnsan” haline getirmek, Halkevlerinin görevi oldu. Her Halkevinin bu çalışma kolunu kurması, kuruluş ve devam etme zorunluluğu idi. Bu kol Halkevi binasının yanı sıra cezaevleri ve kahvehanelerde köylerde de kurslar düzenlemiş, dersler vermiştir.[43]

7-Kitaplık ve Yayın Kolu : Halkevlerinin gerçek aynası bu kolun çalışmaları idi. Hemen her Halkevi bir kütüphane kurmuştu. Ayrıca yayın çalışmaları da yapmıştır. Avrupa’da Halk Kütüphanelerinin gördüğü görevi Atatürk Türkiye’sinde Halkevleri üstlenmiştir. Ayrıca her Halkevi mümkünse bir dergi yayınlıyordu; bu mümkün değilse yöresel gazetelerde bir “Halkevi Köşesi” açılıyordu. Dergilerin yanı sıra kitaplarda yayınlanıyordu.[44]

Kitap sergileri açmak, gezici kitaplıklarla halkın ayağına kitap götürmek, okuma odaları oluşturmak, halkın her saat kitaplıktan yararlanması için düzen kurmak, kitabın yanı sıra gazete ve dergilerin de okuma odasında bulundurulmasını gerçekleştirmek belirli ve önemli konularda arşivler kurarak halkın yararlanmasına açmak kitaplık ve yayın kurulunun görevleri arasındaydı.[45]

8-Köycülük Kolu : Bu kol köylü ile aydın arasında ilişkiyi artıracağını belirtmişti. Bu kol Halkevleri yönergesinin 104. maddesinde belirlenmişti.

Buna göre köycülük kolunun temel görevi, köylerin sosyal, sağlık ve estetik açılarından gelişmesi için ve köylü ile kentli arasındaki karşılıklı sevgi ve dayanışma duygularının güçlendirilmesine çalışmaktı.[46]

Hem köye modern hayat bilgilerini sokmak, köylüyle aydınların kaynaşmasını sağlamak, hem de köylü ile şehirli arasında ki sevgi ve dayanışma bağlarını kurmak, bu çalışma kolunun görevi idi.[47] Şehirlerde köylünün işlerini yürütmek içinde bürolar açılıyordu. Köylere geziler yapılıyordu. Hayvancılıkta da rehberlik yapılıyordu.

9-Müzik ve Sergi Kolu : Bir Halkevi çevresindeki eserleri toplamak, fotoğraf ve model almak, güzel sanatların çeşitli alanlarında milli ürünlerin ve el eşyalarının sergilemesini yapmak bu kolun göreviydi. Gerçekte pek az Halkevinde bu çalışma kolu açılmıştır. Ama açılan kollar çok verimli çalışmışlardır. Çeşitli isimlerde müzeler kurulmuş veya mevcut müzelere bir çok eserler kazandırılmış, turistlere rehberlik yapılmış, folklor araştırmaları yapılmış ve çeşitli tarihi eserlerin ve yerel ürünlerin, yerli malların sergileri açılmıştır.[48]

Zengin bir tarihsel birikime sahip olan ülkemizdeki tarihsel ve kültürel zenginliklerin korunması ve ortaya çıkarılarak değerlendirilmesi için çalışacaktı.[49]

IV. BÖLÜM

HALKEVLERİNİN KAPATILMASI

Osmanlı’dan beri yaygın eğitim çalışmaları yapan Türk Ocakları, Muallim Birlikleri, Türk Halk Bilgisi Derneği, 1932 yılında “Halkevleri”ne dönüştürülmüştü. 1932-51 yılları arasında 478 Halkevi ve 4327 Halk Odası açılmıştı.[50]

İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru demokrasilerin zaferi ortaya çıkınca bütün dünyada demokrasi rüzgarları esmeye başlamıştı. Türkiye’de savaşan büyük ülkelerin yanı başında olan bir komşu olarak bu gelişmelerden etkileniyordu.[51]

1945 yılından sonra Türkiye’ nin de yalnız kalmamak için tek bir seçeneği kalıyordu. O da çok partili hayata geçmek. Sonucunda da bir takım kıpırdamalar olduysa da bu partiler pek etkili olamadı. Ancak kurulan DP, 1950’de yapılan seçimleri kazanarak T.C.’de ilk kez iktidar değişikliği yaşandı. Ancak DP kesinlikle muhalefeti sindiremiyordu. Özellikle de CHP’ye karşı özel bir antipatisi vardı.

Bu dönemlerde çeşitli çevrelerden de Halkevlerine yoğun eleştiriler geliyordu. Halkevlerine yapılan saldırıların hepsinin şeriatçı gazete ve dergilerde bulunması bir rastlantı değildir.[52]

Gel gelelim 1950’lerde sözde bir Halk hareketinin öncüleri, halk egemenliğinin temsilcileri olarak tarih sahnesine çıkanlar, öyle söyleyip göründükleri ve bütün Halkçı, Atatürkçü, aydın yurt çocuklarına da bu umudu verdikleri için başlangıçta onları da arakalarından sürükleyenler, siyasal gücü ellerine geçirir geçirmez ne yazık ki, halkın yarınlarına, halkın yararına ters düşen yanlış bir politikaya saptılar.[53]

Demokrasiye geçilmesiyle başlayan süreç ilerliyor ve giderek muhalefet toplum içinde güçleniyordu uzun süren tek parti yönetimi ile beraber savaş yıllarının zorluk içindeki günleri toplumda belirli bir birikim oluşturmuştu. [54]

Bunun sonucunda da DP, güçlenen Muhalefetten giderek korkuyordu. Bunu sonucunda da CHP’nin ilkelerinin aşılandığını düşündükleri Halkevlerini kapatmaya karar verdiler.

8 Ağustos 1951 günkü Meclis toplantısında kapatılması ile ilgili kararlar oya sunuldu. Taslak, oylamaya katılan 365 üyeden 362 sinin oyu ile kabul edilerek, 5830 sayı ile yasallaşmıştı. CHP’ liler oylamaya katılmamışlar, olumsuz üç oy da bağımsız üyelerce verilmişti. 15 maddeden oluşan yasanın 3. maddesine göre, Halkevi yada Halk Odası olarak yapılmış veya yapılmakta olan ve 1 Mart 1950 tarihine kadar kısmen yada tamamen Halkevi olarak kullanılmış olan yapıların hazineye teslim edilmeleri için öngörülen sürede üç aydan bir aya indirilmişti. Yasada Halkevleri ve Halk Odalarının kapatılması “Mülkiyetin Devri” perdesi arkasında gizlenmişti. Binalarda ki kitap, belge, film, resim, plak vb. her türlü eşyada hazineye devrediliyordu. Bunların nasıl kullanılacağı Bakanlar Kurulunca belirlenecekti.[55]

Böylece Halkevleri kapatıldı. Halkevi çalışanları arasında en başarısız kalanı kuşkusuz köycülük çalışması olmuştur. Bu kolun üyeleri daha ilk günlerden başlayarak iki türlü çalışma göstermeye gayret etmişlerdir:

1- Köylere giderek köylüyü uyandırmak, ona çeşitli biçimlerde yardım etmek.

2- Kente gelen köylülerle ilişki kurmak ve onlara yardımcı olmak.[56]

Köye giden çalışmalar sadece yapılan konuşmalar, bir takım ilaç yardımları, öğütlerden ileri gidememiştir. Kentte ise her köylünün işine koşulmamıştır. Aynı zamanda Halkevleri kapatıldıktan sonra iktidar değişiklikleri ile yeniden canlandırılması durumları gündeme gelmiştir. 27 Mayıs’ın lideri Cemal Gürsel’ in isteği üzerine Halkevlerinin yerini tutacak yeni bir örgüt kurulması kararlaştırılmıştı. Bu yeni Halkevleri için, 1932 tüzüğüne benzer bir tüzük hazırlanmıştı. Eskiden olduğu gibi her birinde dokuz ayrı kol oluşturulması kararlaştırılmış, yalnızca bunlara dönemin koşullarına uygun yeni adlar verilmişti: “Toplumsal İlişkiler – Köycülük ve Halk Eğitimi Kitaplık ve Yayın – Dil, Tarih ve Coğrafya – Plastik sanatlar – Gösteri – Folklor ve Etnografya – Spor – Gezi ve Turizm.”[57]

Dönemin çoğu koalisyonlarında oluşan hükümetlerinden fazla destek görmemesine karşın, 12 Mart 1971 girişimine kadar geçen zaman içinde yurt düzeyinde örgütlenmeye çalışmış ve merkezi Ankara’ya bağlı 208 şube açılmıştır.

Fakat Halkevlerinin bu çalışmaları, çok geçmeden politik ortama taşınmış, sağ ve sol gruplardan yöneltilen eleştiriler giderek suçlamalara dönüşmüştür.[58] 12 Eylül 1980 girişiminde yine kapatıldı. Mahkeme sonucunda 23 Haziran 1987’de yine açılmasına karar verildi.

Bu süreçleri anlatmamdaki neden Halkevlerinin daha sonraları parti çekişmelerine kurban olmasıdır. Böylece Halkevleri açılıp-kapanıp oyuncak haline geldiler.Yinede eğitim tarihimizde çok önemli işlevi olan Milliyet duygusunun gelişmesini sağlamışlardır.

SONUÇ

Eğitimin toplumsal kalkınmadaki öncü rolünü üstlenmesi için Cumhuriyet’ in kuruluşundan itibaren çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. Halk Eğitim Şubeleri (1926), Halk Derslikleri (1927), Millet Mektepleri (1928), Halk Okuma Odaları (1930), Halkevleri (1932), Köy Eğitmen Kursları (1936), Köy Enstitüleri (1940) kurulmuştur. Çünkü bireylerin toplumsal güvenlikleri ve ekonomik verimliliklerini artırmak değişen toplumsal ve ekonomik rollerine uymalarını sağlamak için onların eğitimine olan gereksinim insanlık tarihi kadar eskidir.

Tarihte rastlanılan Buda, Konfüçyus gibi büyük önderler Aristo, Eflatun gibi büyük düşünürler, Hz.Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammed (S.A.V) gibi büyük peygamberler, insanları eğitme çabalarını çocuklar üzerinde değil, zihinsel, ruhsal olarak olgunlaşmış olan ve ekonomik, toplumsal sorumluluklar bulunan yetişkinler üzerinde yoğunlaştırdılar.

Amerika Birleşik Devletlerinde, göçmenlerin Amerikalılaştırılması işlevini büyük ölçüde Halk Okulları yerine getirmiştir.

İşte Türkiye’de de Cumhuriyet ilkelerinin, Atatürk devrimlerinin benimsetilmesinde ve yaygınlaştırılmasında Millet Mektepleri ve Halkevleri önemli bir rol oynadılar.

Halkevleri sayesinde Türk Folkloru, Türk Dili, Türk Edebiyatı, Türk Tarihi nakış nakış işlendi. Büyük Atatürk’ün başlattığı Türk yeniden uyanışı, Türk Hümanizması, görülmemiş bir zenginlik kazanmaya başlamıştı.

Ancak daha sonra çok partili hayata geçilmesi ile birlikte Halkevleri de siyasi çekişmelerin odak noktası haline geldi.

Belki de Halkevlerini CHP ilk zamanlarda parti himayesinden bırakıp bir devlet kurumu haline getirseydi o zamanlar DP tarafından kapatılmayabilirdi.

DP’nin de muhalefetin güçlenmesinden çekindiği için CHP’nin tekelinde olan Halkevlerini kapatması belki de onların açısından doğaldı. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki Halkevleri o dönem için çok önemli eğitim yuvalarıydı ve kapatılmaları kültürel bir yıkım olmuştu.

27 Mayıs Devriminden sonra Türkiye’de yeniden Atatürk İlkelerinin uygulanmasına gidilmişti. Bu yeniden doğuşun sayesinde Türk ulusu Halkevlerini yeniden kazanmıştır. Milli Birlik Komitesi devrinin kısa sürmesi yeniden kurulan Halkevlerinin en büyük şanssızlığı olmuştur. Normal demokratik düzene geçilince siyasal partiler yine o eski umursamazlıklarını devam ettirince Halkevleri o eski gücüne hiçbir zaman kavuşamadı. 12 Mart öncesinin iktidarı bile Halkevleri gerçeğini inkar edemeyerek derneklere yardım fonundan bu Ata yadigarı kuruluşa birkaç yüz bin yardım etmek zorunluluğunu duymuştu.

Kısacası Halkevleri şöyle veya böyle tarihe damgasını vurmuş ve halkçılık politikasının somut bir denemesi olmuştur.

BİBLİYOGRAFYA

AKYÜZ, Yahya, Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1997’ye),

Kültür Üniversitesi Yay., İstanbul 1997

BAŞARAN, İbrahim Ethem, Türkiye Eğitim Sistemi, Ankara.

BAŞGÖZ, İlhan, Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk,

Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1995

BUCAK, Esergül Balcı, Türkiye’de Eğitim Politikaları ve Siyasi Parti Ödülleri, Adım Yay., Ankara 1993.

CELEP, Cevat, Halk Eğitimi (Kavramlar, İlkeler, Yöntemler, Teknikler), Personel Eğitim Merkezi Yay.,Ankara 1995.

ÇEÇEN, Anıl, Halkevleri,Gündoğan Yay., Ankara1990.

; “Atatürk’ün Kurduğu Halkevleri”, Halkevleri Dergisi,

S.63, Ocak 1972.

;“Neden Halkevlerine Saldırıyorlar?”Halkevleri Dergisi,

S.63,Ocak1972.

DIRANAS, Muhip, CHP neşriyatından Halkevleri Amatör Resim ve

Fotoğraf Sergileri, Ankara Basımevi Yay., Ankara 1941.

DİNÇSOY, Ömer, Türk Eğitim Sistemi (Genel Bir bakış), Türk Demokrasi Vakfı Yay., Ankara 1995.

ERGÜN, Mustafa, Atatürk Devri Türk Eğitimi, Ocak Yay. Ankara 1997.

Halkevleri (1932-1935), Ankara 1935 .

KILIÇ, Eşref, Türkiye’de Halk Eğitimi (Başlangıçtan Bu güne Kadar), MEB Yay., Ankara, 1968.

SALİHOĞLU, Mehmet, “Halkevleri’ nin Dünü, Bugünü, Yarını”, Halkevleri Dergisi, S.72, Ekim 1972.

TURAN, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi (Çağdaşlık Yolunda Türkiye), Bilgi Yay.., İstanbul 1999.

EKLER

HALKEVLERİNİN TÜRKİYE’DEKİ DAĞILIMI


Acıpayam

Adıyaman

Adana

Adapazarı

Afyon

Ağrı

Ahlat

Akçakoca

Akhisar

Aksaray

Akşehir

Alanya

Alaşehir

Amasya

Ankara

Antalya

Arapgir

Ardahan

Artvin

Aşkale

Ayancık

Aydın

Ayvalık

Babaeski

Bafra

Bakırköy

Balıkesir

Balya

Bandırma

Barım

Bayburt

Bayındır

Bergama

Beşiktaş

Beyoğlu

Biga ~

Bilecik

Birecik

Bitlis

Bodrum

Bolu

Bolvadin

Bor

Bozüyük

Boyabat

Burhaniye

Bulanık

Buldan

Burdur

Bursa

Ceyhan

Cizre

Çapakçur

Çanakkale

Çankırı

Çarşamba

Çeşme

Çine

Çorlu

Çorum

Çölemerik

Denizli

Demirci

Develi

Devrek

Dikili

Dinar

Divriği

Diyarbakır

Düzce

Edirne

Edremit

Elazığ

Elbistan

Eleşkirt

Elmalı

Eminönü

Emirdağ

Erciş

Erbaa

Ereğli (Z)

Ereğli (K)

Ergani

Erzincan

Erzurum

Eskişehir

Eyüp

Fatih

Fatsa

Fethiye

Gaziantep

Gebze

Gediz

Gelibolu

Gemlik

Gerede

Gerze

Giresun

Gönen

Göynük

Gümüşhane

Harput

Hozat

Iğdır

Isparta

İnebolu

İnegöl

İskilip

İzmir

İzmit

Kadıköy

Kağızman

Kandıra

Karaman

Karamürsel

Kars

Karşıyaka

Kastamonu

Kayseri

Kemaliye

Keskin

Keşan

Kiğı

Kilis

Kırkağaç

Kırklareli

Kırşehir

Konya

Kula

Kütahya

Lüleburgaz

M.K.paşa

Malatya

Manisa

Maraş

Mardin

Menemen

Mersin

Merzifon

Milas

MuJanva

Mudurnu

Muğla

Muş

Nazilli (Y)

Nazilli (A)

Nevşehir

Niğde

Niksar

Nusaybin

Oltu

Ordu

Osmaniye

Ödemiş

Pasinler

Perşembe

Pertek

Rize

Safranbolu

Salihli

Samsun

Sandıklı

Sarayköy

Sarıkamış

Savur

Seferihisar

Sındırgı

Siirt

Silifke

Silvan

Simav

Sinop

Sivas

Siverek

Sivrihisar

Söke

Sungurlu

Ş.Karahisar

Şarkikaraağaç

Şehremini

Şişli

Tarsus

Taşköprü

Tavas

Tefenni

Tekirdağ

Tire

Tirebolu

Tefenni

Tekirdağ

Tire

Tirebolu

Tokat

Tosya

Trabzon

Turgutlu

Turhal

Ünye

Ürgüp

Üsküdar

Ulukışla

Urfa

Urla

Uşak

Uzunköprü

Van

Varto

Vezirköprü

Vize

Yalvaç

Yozgat

Zile

Zonguldak



Derginin Adı : Yayınlayan Halkevi

ÜLKÜ : Genel Merkez

ABANT : Bolu

AKGÜNLER : Adana

AKPINAR : Niğde

AKSU : Giresun

ALTAN : Elazığ

ALTINYAPRAK : Bafra

ANAFARTA : Çanakkale

ATAYOLU : Erzurum

BAKIRKÖY HALK DERGİSİ : Bakırköy

BARBAROS : Beşiktaş

BAŞPINAR : Gaziantep

BATI YOLU : Kırklareli

BOZKURT : Manisa

BOZOK : Yozgat

BURDUR : Burdur

BURSA : Bursa

ÇAĞLAYAN : Antalya

ÇAMDAĞ1 : Hendek

ÇORUH : Artvin

ÇORUMLU : Çorum

İÇEL : Mersin

İNAN : Trabzon

İNANÇ : Denizli

İSTANBUL : İstanbul Merkez

KARACADAĞ : Diyarbakır

KARAELMAS : Zonguldak

KAYNAK : Balıkesir

KILIÇÖZÜ : Kırşehir

KONYA : Konya

KÜÇÜK MENDERES : Tire

MARMARA : Tekirdağ

MUĞLA : Muğla

NOTLAR : Yozgat

OCAK : Urfa

ONDOKUZ MAYIS : Samsun

ORDU : Ordu

ORTA YAYLA : Sivas

SAKARYA : Adapazarı

SULTANDAĞI : Akşehir

TAŞAN : Mersin

TAŞPINAR : Afyonkarahisar

TÜRK AKDENİZ : Antalya

ULUDAĞ : Bursa

ÜLKER : Niksar

ÜN : Isparta

ÇUKUROVA : Adana

DAĞARCIK : Mudanya

DERME : Malatya

DEVRİMİN SESİ : Bilecik

DIRANAZ : Sinop

DOĞUŞ : Kars

DÖRT EYLÜL : Sivas

DUYGULAR : Bolu

EDİRNE : Edirne

EDİRNE'DE ALTIOK : Edirne

EGE : Edremit

ERCİYES : Kayseri

ERZURUM : Erzurum

FİKİRLER : İzmir

GEDİZ : Manisa

GÖRÜŞLER : Adana

GÜNEY : Mersin

HALKBİLGİSİ HABERLERİ : Eminönü

HALK İÇİN : Fatih

HALKEVİ (PORSUK) : Eskişehir

HALKEVL.FOLKLOR DERGİSİ : Eminönü

HATAY : Antakya

ILGAZ : Kastamonu

YAYLA : Erzurum

YENİ DOĞUŞ : Manisa

YENİ MİLAS : Milas

YENİ TOKAT : Tokat

YENİ TÜRK : Eminönü

YEŞİLIRMAK : Amasya

YEŞİL ORDU : Ordu



[1] Anıl Çeçen, “Atatürk’ün Kurduğu Halkevleri”, Halkevleri Dergisi, S.63, Ocak 1972, s;10.

[2] Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi(Başlangıçtan 1997’ye), Kültür Üniversitesi Yay., İstanbul 1997, s;351

[3] Mehmet Salihoğlu, “Halkevlerinin Dünü, Bugünü, Yarını”, Halkevleri Dergisi, S.72,Ekim 1972, s;2

[4] İlhan Başgöz, Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1995, s;195.

[5] A.g.e., s;196.

[6] Anıl Çeçen, Halk Evleri, Gündoğan Yay., Ankara 1990, s;99.

[7] Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi(Çağdaşlık Yolunda Türkiye), Bilgi Yay., İstanbul 1999, s;72.

[8] Salihoğlu, a.g.m., s;2-3.

[9] Turan, a.g.e., s; 72.

[10] Mustafa Ergün, Atatürk Devri Türk Eğitimi, Ocak Yay., Ankara 1997, s;192.

[11] A.g.e.,s, 194.

[12] İbrahim Ethem Başaran, Türkiye Eğitim Sistemi, Ankara, s; 103.

[13] Esergül Bağcı Bucak, Türkiye’ de Eğitim Politikaları ve Siyasi Parti Ödülleri, Adım Yay., Ankara 1993, s; 149.

[14] Eşref Kılıç, Türkiye’de Halk Eğitim (Başlangıçtan Bugüne Kadar), MEB Yay., Ankara 1968 s; 8.

[15] Turan, a.g.e.,s;73.

[16] Başgöz a.g.e.,s;194.

[17] Cevat Celep, Halk Eğitim (Kavramlar, İlkeler, Yöntemler, Teknikler), Personel Eğitim Merkezi Yay., Ankara, 1995, s;83.

[18] Ergün, a.g.e.,s;186.

[19] Çeçen, a.g.e.,s;106.

[20] A.g.e.,;107.

[21] Başgöz, a. g. E., s, 195.

[22] Halkevleri (1932-1935), Ankara 1935, s,11.

* Halkevleri açılırken Türk’ lerde 9 sayısının kutsallığından dolayı 9 kol kurulmuştu. Bkz. III.Bölüm.

[22] Turan, a.g.e., s, 74.

[24] Akyüz, a.g.e., s; 351.

[25] Turan, a.g.e., s; 75.

[26] Çeçen, a.g.e., s; 123

[27] Ergün, a. g. e., s; 186-187

[28] A. g.e. s; 199-200.

[29] Halkevleri, s; 15.

[30] Ergün, a.g.e., S; 201-202.

[31] Çeçen, a.g.e. S; 125.

[32] Muhip Dranas, CHP Neşriyatından Halevleri Amatör Resim ve Fotoğraf Sergileri, Ankara Basımevi Yay., Ankara 1941, s:15.

[33] Çeçen, a.g.e., s , 125

[34] Ergün, a.g.e., s; 203

[35] çeçen, a.g.e. s; 125.

[36] Ergün, a.g.e., s;203

[37] Turan,a.g.e.,s;77-78.

[38] Ergün, a.g.e.,s;203.

[39] A.g.e.,s;204.

[40] Çeçen a.g.e.,s; 126.

[41] Ergün, a.g.e., s; 204.

[42] Turan, a.g.e.,s;78.

[43] Ergün, a.g.e., s; 204-205.

[44] A.g.e.,s; 205.

[45] Çeçen, a.g.e.,s;127.

[46] A.g.e,s;127.

[47] Ergün, a.g.e.,s;205.

[48] Ergün,a.g.e.,s;206.

[49] Çeçen, a.g.e.,s;127.

[50] Ömer Dinçsoy, Türk Eğitim Sistemi (Genel Bir Bakış), Türk Demokrasi Vakfı Yay., İstanbul 1997 s;50.

[51] Çeçen, a.g.e, s;233.

[52] Anıl Çeçen, “Neden Halkevlerine Saldırıyorlar”, Halkevleri Dergisi, s.72, Ocak 1972, s; 7

[53] Salihoğlu,a.g.m.,s; 3

[54] Çeçen a.g.e.,s;243.

[55] Turan a.g.e., s;95-96.

[56] Başgöz a.g.e.,s;200.

[57] Turan a.g.e.,s;97.

[58] A.g.e.,s;98

0 yorum: