', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: BÜYÜK BAŞ HAYVAN YETİŞTİRME

9 Kasım 2007 Cuma

BÜYÜK BAŞ HAYVAN YETİŞTİRME

BÜYÜK BAŞ HAYVAN YETİŞTİRME

1. BÖLÜM
SÜT SIĞIR YETİŞTİRİCİLİĞİNİN ÖNEMİ
8000-10000 Yıl önce evcilleştirilmiş olan sığır süt, et, iş, deri, gübre gibi çeşitli verimleri ile insan refahına katlıda bulunmuştur.
Tarımın diğer kollarını destekleyerek işletmenin kar oranını yükseltir. Ayrıca, çeşitli ürünleri ile gerek insan beslenmesi ve insan sağlığı, gerekse çeşitli endüstrilerin ham maddelerini karşılayarak üzerinde son derece etkin bir rol oynar.
Sütün İnsan Beslenmesindeki Önemi
Süt, yeni doğmuş memelilerin birçokları için mükemmel bir besin maddesidir.
Sütün beslenmedeki önemi, birleşimini oluşturan maddeler içinde özellikle protein, kalsiyum ve özellikle riboflavinden kaynaklanmaktadır. Süt proteininde vücut tarafından sentezlenemiyen, bu nedenle de canlının dışarıdan almak zorunda olduğu eksojen aminoasitler bulunur.
Bir litre süt insanlarda, günlük protein gereksinimin 0-6 yaş grubunun tamamını, 6-14 yaş grubunda %60 veya daha fazlasını, 14-20 yaş grubunda %50 sini, emziren kadınlarda ise %44 ünü karşılar.
Bir litre süt 1.2 g kalsiyum içerir. 10-18 yaş arasında vücudun kalsiyum ihtiyacı 1.2-1.4 g ‘dır.
Hayvansal Protein Üretiminde Sığırın Rolü
Sütünde dahil olduğu hayvansal ürünler, insan beslemesine büyük ölçüde katkıda bulunmaktadır. Hayvansal üretimin en büyük fonksiyonu insanlara protein, enerji, mineral ve vitaminler sağlamsıdır.
Toplam yem proteininin, süt proteinine çevrilme oranı yüksek verimli ineklerde %50, daha düşük verimli olanlarda ise %30 dur.
Bugün, tüm dünya nüfusu ve üretilen toplam hayvansal protein dikkate alınırsa, kişi başına ortalama 20g/gün protein düşmektedir. Ancak dağılım, gelişmiş ve gelişmekte olan dünya ülkelerinde birbirinden çok farklıdır.
Türkiyede kişi başına tüketilen hayvansal protein ortalamasının 15.9 g/gün olduğu görülmektedir. Ancak bu miktar 1983 yılı itibariyle 30 g/ gün ne yükselmiştir.
Et Üretim Kaynağı Olarak Süt Sığırının Önemi
Süt sığırı süt üretim kaynağı olduğu gibi, ayrıca önemli bir et üretim kaynağıdır. Türkiye’nin de dahil olduğu birçok Avrupa ülkesinde ve İsrail de her yıl üretilen etin çoğu, süt tüketiminde kullanılan sığır ırklarından sağlanmaktadır.
Süt Sığırının Tarım İşletmesindeki Fonksiyonları
Sığır yetiştiriciliği yapılan tarım işletmelerinde sığırlar için ekilen yonca, korunga, fiğ gibi yem bitkileri ile tarla tarımına rasyonel bir münavebe getirile bilir.
Sığır bir ruminant olup yüksek oranda selüloz içeren yem maddelerini koyundan sora en iyi değerlendirme özelliğindedir. Yem proteinini et ve süt proteinine çevirmekte oldukça etkindir.
İşletmelerde hayvancılık dışındaki tarım kollarında iş, yılın belli zamanlarında yoğunlaşır. Oysa hayvancılık, iş gücünün yıl boyunca sürekli kullanımı ve aile iş gücünden yaralanmayı mümkün kılar.
Tarla ürünlerinin değer fiyatına pazarlanamadığı yıllarda arazi, yem bitkilerine tahsis edilebilir.
Bitkisel ürünlerden yılın belli zamanlarında gelir sağlanır. Oysa sütün yıl boyu satışı ve dolaysı ile de sürekli gelir sağlaması söz konusudur.
Sığırın iş veriminden de söz edilebilir. Özellikle küçük köylü işletmelerin de sığırdan, diğer verimleri yanında iş hayvanı olarak da yaralanılmaktadır.
Sığırdan elde edilen gübrenin , tarla ziraatın da kullanılmasında, topraktan alınan besinlerin büyük ölçüde toprağa geri verilmesini sağlar.
Sığırın Ve Süt Üretiminin Dünyadaki Dağılımı
Gelişmekte olan ülkelerde sığır populasyonunun bu kadar büyük olmasına karşın bu ülkelerdeki hayvansal üretim, gelişmiş ülkelerdekinin ancak ¼ kadardır.
Süt Sığırcılığının Yurt Ekonomisindeki Yeri Ve Türkiye Sığırcılığının Durumu
Ülkemizde tarımsal üretim değerinin %75 ini bitkisel, %25 ini ise hayvansal üretim oluşturmaktadır. Hayvansal üretim içinde süt üretiminin payı ise %7 ‘dir.
Türkiye de üretilen toplam sütün %64 dü sığırdan, %22 si koyundan ,%9 u kıl keçisinden, %4 ü mandadan %1 i tiftik keçisinden elde edilmektedir. Sığırdan elde edilen süt miktarının ,toplam süt üretimin %64 ü olduğu dikkate alınırsa ,yukarıda süt üretimi için belirtilen %7 lik değer ,sığır için %4.5 e düşmektedir.
Türkiye de toplam 12607000 sığır bulunmakta olup , bunun 4790000 sağmaldır. İnek başına ortalama laktasyon verimi ise ,600-800 kg dir .
Türkiye de toplam 22972000 ha tarım arazisi işlenmekte bunun 784000 hası yem bitkileri oluşturmaktadır. Buna göre, işlenene tüm arazi içinde yem bitkileri üretimine ayrılan alan %3-4 tür.
2. BÖLÜM
SÜT SIĞIRI IRKLARI
SIĞIRIN ZOOLOJİK SINIFLANDIRILMASI VE GERÇEK SIĞIRLARIN ORJİNİ
Zoolojik sistemlerde sığırlar aşağıdaki şekilde sınıflandırılır.
ALEM ; Animale(hayvanlar)
ŞUBE ; Chordata(kordilalar)
ALT ŞUBE ; Vertebrata(omurgalılar)
SINIF ; Mammaila(memeliler)
ALT SINIF ; Placantalia(plasentalar)
TAKIM ; Ungulata(tırnaklılar)
ALT TAKIM ; Artiodactyles(çift tırnaklılar)
GRUP ; Ruminantia(geviş getirenler)
FAMİLYA ; Bovidae(cavicorina)
ALT FAMİYA ; Bovinae
CİNS ; Bos(yabani ve evcilleştirilmiş)
ALT CİNS ;
Bubalina(mandalar)
Bibovina(bibos sığırları)
Bizontina(bizonlar)
* Bison Europeus(Avrupa bizonu)
* Bison Americanus(Amerika bizonu)
- Poephagus grunnies(yaklar)
Taurina (gerçek sığırlar)
. TÜR ; Bos taurus
Gerçek sığırlar Bos Taurus Typicus (b.t.t.) ve bos Taurus İndicus olmak üzere 2 ye ayrılır.
EVCİLLEŞTİRİLMİŞ ÖNEMLİ SIĞIR IRKLARI
Sığırlar ıslah düzeylerine göre 3 gruba ayrılırlar;
1. kültür ırkları(jersey, guernsey vb.)
yerli ırklar ( yerli kara, boz step sığrları vb.)
ıslah edilmiş yerli ırklar( geçit ırkları) ( Doğu Anadolu Kırmızı sığırı gibi)

Verim yönlerine göre 4 gruba ayrılırlar;
1. sütçü ırklar( jersey, guernsey vb.)
etçi ırklar ( horeirod, shorthorn gibi)
iş verim yönlü ırklar( boz step sığırları)
kombine verim yönlü ırklar( simmental, İsviçre Esmeri gibi)

KÜLTÜR IRKI SIĞIRLAR
**SİYAH ALACA
En önemli kültür ırkı süt sığırlarından olan siyah alacanın elde edilmiş olduğu ülke Hollanda dır. Bu ırk B.T.T. Primigenius yabani alt türünden gelmiştir. Canlı ağırlık, bakım ve besleme şartlarına göre değişmekle birlikte ergin ineklerde 500-750, boğalarda ise 800-1000 kg dır. Vasat işletme koşullarında %3.5 yağlı 4000 kg dolayında laktasyon verimine sahiptir. Besi kabiliyeti ile et kalitesinin orta düzeyde olduğunu söylemek mümkündür.
**AVRUPA SİYAH ALACASI
Süt-et kombine verimlidir. Laktasyon verimi %3-3.5 yağlı olup, 4500 kg dolayındadır. Gerek ova, gerekse dağlık bölgelere uyum sağlayabilmekle birlikte ovada daha yüksek performans göstermektedir.
** HOLSTAİN FRİESİAN
Avrupa orijinli Siyah Alacaların süt verim yönünde sürekli olarak ve sıkı seleksiyona tabi tutulmaları sonucunda A.B.D. de elde edilmiştir. Ergin hayvanlarda canlı ağırlık dişilerde 500-600 kg , erkeklerde ise 800-900 kg dır. Diğer sütçü sığır ırklarına göre daha geç gelişme özelliğindedirler. Ortalama %3.5 yağlı 6000 kg laktasyon verim kabiliyetindedirler. Renk genelde siyah-beyaz olmakla beraber kırmızı-beyaz alaca olan safkanlarda vardır.
**İSRAİL FRİESİAN
Bugün İsrail populasyonunun yaklaşık %95 ini oluşturur. Ortalama laktasyon verimi 7500 kg dır. Sıcağa oldukça dayanıklıdır. Türkiye de miktarı çok azdır.
**JERSEY
Süt sığır ırkları içerisinde en küçük cüsseye sahip olan ırktır. Tüy rengi açık sarıdan, koyu kırmızıya kadar değişebilmektedir. Pek sık olmamakla birlikte, alacalı olanları da vardır. Ergin hayvanlarda canlı ağırlık ortalaması dişide 350-400 boğada ise 600-700 kg dır. Canlı ağırlığın az olması nedeniyle daha az yaşama payına gereksinmektedir. Deri oldukça yumuşak, ince ve elastiktir. İyi gelişmiş, kaliteli bir meme yapısı vardır. Ortalama %5-5.5 yağlı 3000 kg laktasyon verim ortalamasına sahiptir. Doğum ortalamasının düşük, cüssesinin küçük ve vücut yağının sarı renkli olması, ayrıca besi kabiliyetinin az olması nedeniyle, et üretimi açısından fazla değeri olmadığı söylenebilir.
**GUERNSEY
Renk kırmızı beyaz veya açık kahve beyaz renkte olup, deri açık sarıdır. Jerseylere oranla biraz yavaş gelişen bu ırkların canlı ağırlıkları dişilerde 500 kg , boğalarda ise 750 kg dır. Ortalama %5 yağlı 4000-5000 kg süt verebilmektedirler. Sütteki karotin miktarının yüksek oluşu, sütün sarı renkli olmasını sonuçlanmaktadır.
**AYRSHİRE
Renk kırmızı veya kahverengi beyazdır. Kahverengimsi beyaz renk daha çok boğalar için geçerlidir. Ergin hayvanlarda canlı ağırlık dişilerde 500-550 kg olup, otlama kabiliyetleri çok iyidir. Buzağı doğum ağırlığı ise 30-35 kg dır. Et üretim kabiliyetinin orta seviyede olduğu söylenebilir. Çok iyi meme şekline sahip olan bu ırk, ortalama %4.1 yağlı 5000 kg süt vermektedir.
**ANGLER
Renk kırmızı olup, Baltık Bölgesi ve Rusya’daki bazı süt sığır ırklarının meydana getirilmesinde kullanılmıştır. Ortalama %4.5 yağlı 5000 kg süt verebilen ineklerin canlı ağırlıkları 450-500 kg dolayındadır.

KOMBİNE VERİMLİ KÜLTÜR IRKLARI
****İSVİÇRE ESMERİ
En eski süt sığır ırkıdır. Renk genelde esmer olup, çok açıktan çok koyuya kadar değişebilir. Ergin hayvanlarda ortalama canlı ağırlık dişilerde 550-700. Boğalarda ise 700-900 kg kadardır. İri cüsse ve iyi kas ve kemik yapısına sahiptir. Ortalama %3.2-4.2 yağlı 3400-4000 kg laktasyon verimi vardır. Kuvvetli kas ve kemik yapısına sahip oldukları için iş verimi yönünden de yaralanılmak mümkündür. Değişik çevre şartlarına uyabilmesi, meralanma kabiliyetinin iyi oluşu ve sakin mizacı sebebi ile, bir çok ülkeye önemli miktarlarda götürülmüştür.
****SİMMENTAL(FİECKVİEH)
İsviçre orijinli süt-et-iş eşit ağırlıklı olmak üzere kombine verim yönlü bir ırktır. Renk, kırmızı beyaz ve sar beyaz alaca olup, burun ucu et renginde, tırnak ve boynuzlar sarıdır. Ergin hayvanlarda canlı ağırlık dişilerde 650-850, erkeklerde ise 900-1000 kg olup, erken gelişme kabiliyetindedirler. Beside canlı ağırlık kazancı ve et kalitesi de oldukça iyidir. %3-3.4 yağlı 3800 kg dolayında süt verimi vardır. Türkiye’ye ilk defa 1969 yılında ithali gerçekleştirilmiştir.
****LONGHORN
Et-süt kombine verimli bir ırktır. Tüy rengi kırmızı-beyaz, siyah-beyaz alca veya kahverengi-beyaz alaca olabilmektedir. Canlı ağırlık ineklerde 500-600 kg, laktasyon verimleri ise 2400 kg dolayındadır.
****RED POLİ
Tüy rengi, genel olarak koyu kırmızı olup, ergin ineklerde canlı ağırlık 500-600 kg dolayındadır. Besi kabiliyeti iyi olup, laktasyonda ortalama olarak %3.6-3.7 yağlı 3500 kg süt vermektedir.
****SÜT SHORTHORN’U
Et-süt kombine verimli bir ırktır.

TÜRKİYE YERLİ SIĞIR IRKLARI
*** YERLİ KARA
Yerli karalar Türkiye sığır populasyonunun önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Yerli karaların Doğu Anadolu ve Trakya hariç tüm yurda yayılmış olduğu söylenebilir.
‘’’’’’’’’’’’’’FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ’’’’’’’’’’’;
Boynuzları ve tırnak dahil tüm vücut siyahtır. Meme küçük, siyah ve tamamen kıllarla kaplıdır. Kötü bakım ve besleme şartlarında yetiştirilen tipik Yerli karalarda canlı ağırlık 125-150 kg dır. Ancak iyi bakım ve besleme şartlarında canlı ağırlık 300-350 kg ‘a kadar çıkabilir.
‘’’’’’’’’’’’’’’VERİM ÖZELLİKLERİ’’’’’’’’’’’’’;
Oldukça yavaş gelişme özelliğine sahip olup, düveler ancak 2.5, tosunlar ise 2 yaş dolayında damızlık olarak kullanılır. Bu yerli ırk yetersiz bakım ve besleme şartlarına karşı oldukça dayanıklıdır. Ortalama 200 günlük laktasyonda 400-500 kg süt verebilmektedirler. Ancak, bakım ve besleme şartlarının iyileştirilmesi ve 3-4 generasyon süresince uygulanacak sıkı bir seleksiyonla, laktasyon süresi 258 güne, laktasyon veriminin ise 1500-2500 kg kadar ulaştığı bilinmektedir.
‘’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’ISLAHI’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’;
Yerli kara, doğal mera ve işletme şartlarının yetersiz olduğu bölgelerde yetiştirilen bir ırktır. Bu nedenle de, sığır besleme ve barındırma imkanı en kısıtlı olan özellikle Orta Anadolu gibi bölgelerde ıslahı oldukça zordur. Buna karşın, orta düzeyde bakım ve besleme imkanına sahip olan Karadeniz bölgesinde, Jersey ırkı ile melezlenerek, G2 ve G3 genotip düzeyinde geniş bir melez populasyon oluşturulmuştur.

***BOZ STEP SIĞIRI
Boz Stepler, Türiye sığır populasyonunun %4 ünü oluşturmaktadır.
‘’’’’’’’’’’’’ FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ’’’’’’’’’’’’’
Boz renkli olup, vücudun ön kısmı arkaya oranla, genellikle daha koyudur. Bugün saf örnekleri azlmış olan boz ırk sığırlarında sırt boyunca uzanan koyu renkli bir çizgi varsa, yerli kara genotipinin katkısı olduğu bilinmelidir. Kötü çevre şartlarına, hastalıklara dayanıklı olup, sağlam kondisyonludur. Solunum ve dolaşım sistemleri gayet iyi gelişmiştir.
‘’’’’’’’’’’’’VERİM ÖZELLİKLERİ’’’’’’’’’’’’’’’’’
Ortalama %4 yağlı 800-1000 kg laktasyon verim kabiliyetine sahip olmakla birlikte, iyi çevre şartlarında bu değer 1500-2000 kg ‘a kadar çıkabilmektedir.

*** DOĞU ANADOLU KIRMIZI SIĞIRI (D.A.K.)
Türkiye de yerli karalardan sonra en fazla yayılma alanı bulunan yerli ırk, DAK sığırıdır.
‘’’’’’’’’’’’’’’’’’’FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ’’’’’’’’’’’’’’’
Renk genelde kırmızı olmakla birlikte açık sarıdan mor kırmızıya kadar çok geniş bir varyasyon gösterir. Bazı hayvanlarda vücudun muhtelif kısımlarında görülen beyaz lekeler, HEREFORD ve SİMMENTAL genotipinin etkisi olduğunun kanıtıdır. Ergin ineklerde canlı ağırlık ortalaması 350 kg olup, 250 ile 500 kg arasında değişmektedir.
‘’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’VERİM ÖZELLİKLERİ’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’
Hem süt, hem de besi kabiliyeti iyi olan ve aynı zamanda iş veriminden de, yaralanılabilen bir yerli sığır ırkıdır. Özellikle meraların zengin olduğu yaz mevsiminde süt ve et veriminde artış görülür. Halk elinde %3.5-4 yağlı 1000-1200 kg, iyi bakım ve besleme şartlarında ise 2000 kg dolayında süt vermektedir.
‘’’’’’’’’’’ISLAHI’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’
DAK sığırının ıslahında ESMER, HERETFORD ve SİMMENTAL ’ l erin etkisi olduğu görülmektedir. Ancak, en büyük etki Esmer ırkına aittir. Bunun nedeni, Esmerlerin bölgeye en önce giren en fazla sayıda olan kültür ırkı olmasıdır. Bu nedenlerle, Doğu Anadolu Bölgesinde bugün geniş bir DAK*Esmer populasyonu oluşmuş durumdadır.
GÜNEY SARI KIRMIZI SIĞIRI ( G.S.K.)
Türkiye toplam sığır populasyonunun %4 ünü, G.S.K. lar oluşturmaktadır.
‘’’’’’’’’’’’’’FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ’’’’’’’’’’’’’’’’’
Vücut rengi sarının muhtelif tonlarında olup, vücudun ön kısmı arkaya oranla daha koyudur. Göz çevresinde siyah, burun ucunun üst kısmında ise, beyaza yakın sarı renkte bir halka bulunmaktadır. Vücudun alt kısmı ve meme beyaz, boynuzlar ve tırnaklar ise siyaha varabilen koyuluktadır.
‘’’’’’’’’’’’’’’’’’’’’VERİM ÖZELLİKLERİ’’’’’’’’’’’’’’’’’’’
Süt verim ortalaması 1506 +-48,ile 3053,6 kg arsında değişmekte olup, %3.31+- .47 düzeyinde yağ oranına sahiptir. Laktasyon süresi 236+-1.3 gün ve 275,9 gün arasında değişmektedir.

3. BÖLÜM
SÜT SIĞIR İŞLETMELERİ
Süt sığır işletmeleri, sütün kolaylıkla ve iyi fiyatla pazarlanabildiği, damızlık süt ineklerine karşı talebin fazla olduğu özellikle büyük şehir çevresinde ve sanayi bölgelerinde kurulur.
DAMIZLIK SÜT SIĞIR İŞLETMELERİ
Sığırcılıktan elde ettikleri gelirin büyük bir kısmını damızlık satışlarından sağlayan işletmelerdir. Damızlık süt sığırı yetiştiriciliğinin her şeyden önce yetiştirme, ıslah, sağlık koruma ve hastalıklarla savaşım konularında yeterli düzeyde teknik bilgiye sahip olması ve konu ile ilgili kuruluşlarla ilişki kurabilmesi gerekir. Damızlık sığır yetiştirilmesinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta damızlıkların, kullanılacakları çevre şartlarına benzer şartlarda yetiştirilmesidir. Çünkü ancak bu şekilde damızlıklar, kullanılacakları işletmelerde, yetiştirildikleri işletmelerde gösterdikleri performansı gösterebilirler. Türkiye de damızlık sığır yetiştiriciliği esas olarak devlet kuruluşlarında yapılmaktadır.
SÜT ÜRETİM İŞLETMELERİ
Süt üretim işletmeleri, gelirinin büyük bir çoğunluğunu, süt üretiminden sağlayan işletmelerdir. Bu tür işletmelerin kar edebilmesi için gerekli şartlar şu şekilde sıralana bilir.
Süt üretim işletmeleri, büyük yerleşim merkezlerine yakın olmalıdır.
Yüksek verimli süt sığırı temin edilebilmelidir.
İneklerin, genetik kapasitelerine uygun düzeyde süt üretebilmeleri için, yeterli miktarlarda kaba ve kesif yem sağlayabilmelidir.
İşletmeci, süt üretimi ve süt saklama konularında yeterli düzeyde teknik bilgiye sahip olmalıdır.
Yeterli düzeylerde ulaşım ve değer fiyatına süt pazarlama imkanı bulunmalıdır.
Türkiye de işletmecinin ürettiği sütü pazarlaması konusunda birkaç seçeneği vardır. Bu konular şu şekilde sıralana bilir.
1957-1983 yılları arasında muhtelif yıllar arasında kurulmuş olup, toplam kapasitesi 33000ton/yıl olan 39 adet süt ve mamulleri fabrikaları
özellikle kırsal kesimlerde mandıralar.
Üreticinin, çiğ sütü, parakende olarak kendi imkanları ile pazarlaması.
Üreticinin, ürettiği sütü yoğurt, peynir, yağ gibi süt mamullerine dönüştürerek pazarlaması.
Bazı özel firmalara çiğ olarak pazarlama.
Türkiye de üretilen toplam sütün, ancak %13 ünün süt fabrikalarına verildiği bilinmektedir. Üretilen sütün bu kadar az bir kısmının süt fabrikalarına verilmesinin nedenleri şunlardır.
Fabrikalara ait süt toplama merkezlerinin sayı açısından yetersiz oluşu.
Yurt düzeyinde ulaşımın yeterli olmayışı ve bunun yanında kış mevsiminin sert geçtiği yerlerde ulaşımın güç olması sebebiyle üretilen sütün işletmelerin birçoğundan alınamaması.
Günlük süt üretim miktarının az olduğu yerleşim yerlerinden üretilen sütün, fabrikaların ya hiç almaması ya da gün aşırı almak istemesi, buna karşın yetiştiricinin, sütün bozulmadan saklama imkanının olmaması.
Üreticinin, süt üretiminden yeterli kar sağlayabilmesi için, süt alım fiyatlarının istenilen düzeyde olmaması.
Kombine süt sığırı işletmeleri ; Hem damızlık yetiştirip, aynı zamanda süt üreten işletmelerdir.
TÜRKİYE DE SIĞIRCILIK İŞLETMELERİNİN YAPISI
Türkiye de süt sığır işletmeleri denilebilecek işletme sayısı hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Ancak, 20-49 baş sığırı olan işletme sayısının 54634, 50 den fazla sığırı olan işletme sayısının 3197 olduğu bilinmektedir. Süt sığırcılığında arazi, en başta gelen bir üretim faktörüdür. Türkiye de tarım işletmelerinin ortalama büyüklüğü 6.4 ha , toplam sermayede arazi payı ise %40 dır. Türkiye de ortalama sürü büyüklüğü 1.7 inektir. Türkiye de sığırcılık işletmelerinde mekanizasyon derecesi de çok geridir. Türkiye de süt sığır işletmeleri
küçük oluşu , dağınık oluşu, üretimin rasyonel bir şekilde yapılmasını engellemektedir. Türkiye de sığırcılık işletmeleri yapısal olarak 3 gruba ayrılabilir.
Köy sürüleri oluşturarak sığırcılık yapan işletmeler.
Entansif süt sığırcılığı işletmeleri.
Yarı entansif işletmeler.
4. BÖLÜM
SIĞIRLARDA MEME ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ, SÜT SAĞILMASI
SIĞIRLARDA MEME ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ
Süt sığırcılığında, fazla miktarda ve kaliteli süt elde etmesi amaçlanır. Süt ırkı ineklerde süt, buzağılamadan sonra meme içinde oluşup, depolanan ve sağılmak suretiyle alınan bir maddedir. Sütün mümkün olduğu kadar memeye zarar verilmeden alınması gerekir.
Memenin Dış Özellikleri
İneğin memesi, normal olarak birbirinden bağımsız fonksiyon yapan 4 meme çeyreğimden oluşur. Dıştan bakıldığında, memenin sağ ve sol yarımlarının birbirinden ayrıldığı kesin olarak görülür. Buna karşın ön ve arka meme lopları için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Meme, yandan bakıldığında, orta uzunlukta ve karın duvarına sıkıca bağlanmış olarak görünmelidir. Memenin arkadaki bağlantısı yüksek ve geniş, sağ ve sol meme lopları simetrik olmalıdır. Normal bir süt ırkı inekte meme ağırlığı 11-27 kg kadardır. Arka meme lopları ön meme loplarından daha büyük olup, memenin ürettiği sütün yaklaşık %60’ını sağlar.
Memenin İç Özellikleri
Sığır memesi, oldukça kompleks bir yapıya sahiptir. Normal bir sığır memesinin, birbirinden bağımsız olarak fonksiyon gösteren 4 adet meme lobunun her birinin, salgılayıcı dokusu(alveol), kanal sistemi, meme başı ve meme bezi haznelerinden oluşmuştur. Meme bezini(lobunu) oluşturan her kısmın, süt salgılanmasında ayrı bir görevi vardır. Meme bezi, dolaşım ve sinir sistemleri vasıtasıyla fonksiyonunu yapar. İneklerin %25-50 si normalde bulunan 4 meme başından ayrı olarak, ekstra meme başları da bulunur.
1 Meme bağlantısı;
Deri memeye, ince yapılı bir bağ doku ile bağlanmıştır. Meme de, kuvvetli bir bağ doku ile, karın duvarına bağlanır. Yan ve orta asıcı bağlar memeyi vücuda bağlar. Orta asıcı bağ: karın duvarının ortasından çıkan ve meme bezi içine doğru uzanan çok sayıda ince lameller ihtiva eden kuvvetli elastiki bir dokudan oluşur.
2 Meme başları;
Süt memeden, meme başı içinde bulunan 1-2 mm uzunluğundaki ince bir kanal ile dışarı çıkar. Bu kanalı çevreleyen hücreler bateriostatik etkisi olan bir sıvı salgılar. Meme başı kanalının dar, meme başı büzücü kasının çok sıkı olduğu ineklerde sağım, çok zor yapılır.
3 Meme başı ve meme bezi hazneleri;
Memenin salgı dokusundan aşağı sızan süt için, meme haznesi sınırlı bir depo görevi yapar. Meme bezi haznesinin kapasitesi, inekten ineğe 0.25 litre ile, 0.75 litre arasında değişmektedir.
4 Kanal sistemi;
Memenin kanal sistemi, meme başı kanalında başlayıp, alviollerde sona erer. Bağ doku şeritlerinin normalden fazla oluşu, memeye sert bir yapı kazandırır. Et meme olarak da isimlendirilen bu yapı özelliğindeki memeler, yeterli miktarda süt üretemezler. Her bir meme bezi haznesinden 15-50 arasında kanal çıkar. Kanal sisteminin görevi ; sütü, salgı dokusundan toplamak, iki sağım arasında bir kısmını depolamak, sağım sırasında depolanmış sütü, meme bezi haznesine taşımaktır. Meme haznesinden ilk çıkan kanalların iç kısmı iki sıra hücre ile kaplıdır.
5 Salgı dokusu;
Alveoller, memenin salgı dokusunu oluşturur. Mikroskobik yapıda, hemen hemen küre şeklinde olup, tek sıra epitel hücre ile çevrilmişlerdir. Epitel hücrelerin, çevrelemesi ile oluşan boşluğa LÜMEN denir.

Dolaşım Sistemi
Meme oldukça geniş bir dolaşım sistemine sahiptir. O kadar ki, her birim süt üretimi için memeden 400-500 birim kan geçmesi gerekir. Kalpten aortla ayrılan kan , iki dış pudik ve daha başka bir seri atar damar ile memeye taşınır. Pudik atardamardan her birisi, memenin bir yarısına kan sağlar. Bu damarlar memeye girdikten sonra, ön ve arka memeye alt kollara ayrılır. Bu kollarda en sonun da hücrelere besin maddeleri ulaştıran kapillar damarları oluşturmak üzere tekrar tekrar kollara ayrılırlar.
Lenf sistemi
Memede lenf damarları ve lenf düğümleri de vardır. Lenf düğümleri, dışarıdan meme derisinin altında kabarcık şeklinde gözle fark edilebilir. Lenf sıvısının bir kısmı, lenf kanalları yoluyla damar sistemi tarafından yeniden absorbe edilmek suretiyle, memeyi terk eder. Lenf memeden , meme üstü lenf düğümleri yoluyla akarak, kan sistemine karışır. Bu düğümler LEMFOSİT denen ve bağışıklıkta rolü olan bir tip beyaz kan hücresi meydana getirirler.
Sinir sistemi
Meme, memeye duyu getiren ve götüren sempatik sinirlerle donanmış bulunmaktadır. Memeye gelen sempatik sinirler, memedeki kan akışını düzenler ve meme başı deliği ile, süt toplama kanallarını saran düz kasları uyarırlar. İneğin herhangi bir nedenle heyecanlanması halinde EPİNEFRİN denilen hormon salgılanır. Bu hormonun etkisi, memenin kan damarlarını büzücü yönde olup, etkinin uzun sürmesi, süt veriminin azalmasına neden olur.
MEME BEZİNİN GELİŞİMİ
Meme bezinin gelişimi, ineğin gebe kalmasından sonra başlar, doğumda, ergenlikte ve gebelikte devam eder, buzağılama ile meme bezi fonksiyonel duruma geçer.
Embriyonik Ve Fötal Gelişime
Gebe kalıştan yaklaşık 30 gün sonra, fötüsün karın kısmında ektoderm hücrelerdeki kalınlaşma, meme sistemi gelişimindeki ilk fark edilebilir belirtidir. Bu zamanda buzağı, henüz 1.4-1.7 cm uzunluktadır. Ektoderm hücreler büyüyerek, meme çizgisini meydana getirmek üzere yığılırlar. Bu çizgi üzerindeki belirli kısımlar, ileri derecede farklılaşarak, MEME TOMURCUKLAR denilen oluşumlar meydana getirirler. Buzağı doğduğunda meme başları iyice belirgin olup, memenin bağ ve yağ dokuları, oldukça gelişmiş durumdadır. Buna karşın salgı dokusunda gelişme çok azdır. Ancak, hayvanın ileride vereceği süt miktarı, tamamen buzağının meme salgı dokusunun doğumdan önceki gelişme miktarı ile ilgilidir.
Doğumdan Gebe Kalıncaya Kadar Olan Dönemdeki Gelişme
Doğumdan, gebe kalıncaya kadar ki dönemde meme gelişimi çok hızlı değildir. Doğumdan sonraki ilk 3 ay süresinde, henüz gelişmiş olan kanal sistemi, memenin yağ dokusu içinde büyür. Bu periyoda meme gelişimi, canlı ağırlıktaki artışla orantılı bir şekilde devam eder.
Gebelikte Gelişme
Gebeliğin, 7.-8. aylarında meme bezlerinde önemli miktarlarda sıvı toplamaya başlar. Bu dönemde alveol ve kanal sisteminde KOLOSTRUM denen ve birleşimi normal sütten oldukça farklı olan bir süt toplanır.
Laktasyon Sırasında Gelişme
Hayvan buzağıladıktan sonra laktasyon başında da, alveollerin sayısı artmaya devam eder. Bu artış, maksimum verim dönemine kadar sürer. Laktasyon periyodunun geri kalan kısmında ise azalır. Azalma hızı, artış hızından daha yüksektir. İneklerin çoğunluğu, buzağılamayı izleyen ilk 60-90 gün periyodunda yeniden gebe kaldıkları için, laktasyon periyodunun önemli bölümünü gebe olarak geçirirler. Kuruda kalma periyodunun başında ilk birkaç gün, meme, sağılmadığından şişer. Bu dönemde alveollerde önemli miktarlarda dejenerasyon ve kayıp söz konusudur .Alveollerin tamamen kaybolmasının, 75 gün sürdüğü sanılmaktadır. Kuruda kalma döneminde hayvan gebe ise meme gelişmeye devam eder.
Meme Gelişiminde Hormonların Rolü
Üremeyi kontrol eden hormonlar, aynı zamanda meme gelişimi üzerinde de etkilidir. Meme gelişiminin önemli bir kısmının, üremenin belirli olayları sırasında, örneğin erginlik döneminde, gebelikte ve buzağılamayı izleyen kısa süre içinde olması da, bunu göstermektedir.
Yumurtalık tarafından salgılanan östrojen ve progesteronun erginlik ve gebelik dönemlerinde meme gelişimini teşvik eder. Hipofiz bezini ön lobundan salgılanan büyüme ve prolaktik hormonları da, meme bezini geliştirici etkiye sahiptir.
SÜT OLUŞUMUNUN BAŞLAMASI
Sütün bileşiminde mevcut olan laktoz sentezi için gerekli bir süt proteini olan a- latalbuinin salgılanması, gebelik sırasında progesteron tarafından engellenmektedir. Bu nedenle, gebelik süresince süt sentezlenmez.
Süt Oluşumunun Mekanizması Ve Sütün Depolanması
Süt algılanması, devamlı bir işlemdir. Süt, alveollerin iç yüzeyini kaplayan tek sıralı epitel hücrelerde sentezlenmekte olup, sentezleme işleminde, epitel hücreleri çevreleyen kapillar damarlardan, hücreler içine süzülen besin maddelerinden yararlanılmaktadır. Yassı ve kubik şekilde olan epitel hücreler, süt sentezlenince, süt ile dolarakalveol ortasındaki LÜMEN denilen boşluğa doğru uzarlar. Üretilen süt miktarı arttıkça, daha da şişen hücreler patlayarak, sütü lümene boşaltırlar. İnekler muntazam olarak 12 (11-13) saatlik aralarda günde 2 defa sağılması gerekmektedir. Yüksek verimli ineklerin günde 3 defa sağılmasının gerekmesi, meme iç basıncın düşürülerek, süt üretiminin devamlı olmasını sağlamak içindir. Lümen içine dolan sütün epitel hücrelere yaptığı basınç nedeniyle, hücreler içerisinde üretilen süt, hücre zarını patlatmaz. Ancak, hücre zarı yarı geçirgen olduğu için süt, hücre zarından lümene doğru geçebilir. Buna karşın, süt yağı geçemez. Bu nedenle de meme kanallarına geçen sütteki yağ oranı düşüktür. Sütteki yağ oranı, iki sağım arasında geçen süre uzadıkça azalır.
Sütün İndirilmesi
Sütün, alveollerin lümenlerinden ve kanallardan, meme bezi ve meme başı haznelerine taşınmasına sütün indirilmesi denir. Sütün indirilmesi, sinirsel ve hormonal bir refleks olup, ineğin verebileceği maksimum sütün elde edilmesinde, büyük önem vardır. Beyinin hipofizin arka lobundan salgılanan oksitosin hormonu kana karışarak, meme bezine taşınır. Kandaki oksidozin miktarıbelli bir düzeye ulaştığı zaman, alveoller tarafından ve kanalcıklar boyunca bulunan miyoepitel hücrelerin kasılmasına neden olur. Kontraksiyon sonucunda lümen ve kanallarda toplanmış olan süt, aşağı kısımlara doğru sızar. Bu, uyarının yapılmasından yaklaşık olarak 45-60 saniye sonra olur. Oksitosinin düz kaslar üzerinde olan bu etkisinin süresi 7-8 dakikadır. Bu nedenle, uyarının yapılmasını izleyen, en geç 1 dakika içinde sağım başlatılıp, kısa sürede tamamlanmalıdır.
Sütün Tutulması
İneğe yapılacak kötü muamele, gürültü veya ineğin kızmasına neden olabilecek herhangi bir olay, meme uygun şekilde uyarılmış olsa bile, süt çıkışını engelleyebilir. Bu olay, ineğin sütünü tutması olarak isimlendirilir. Sütün tutulmasına korku hormonu olarak ta süz edilen adrenalin hormonunun salgılanması neden olur.
Son Süt
Sağım bittikten sonra memenin aşağı kısımlarında kalan süte son süt denir. Son süt memeden alınabilir. Ancak, miktarı 0.5 kg dan fazla olmadıkça, alınmamasının, verimi olumsuz etkilediği de bilinmektedir.
Laktasyon Boyunca Süt Verimi
Laktasyon başlangıcında süt verim miktarı, buzağılamadan 1.5-2 ay sonrasına kadar hızla yükselir. En yüksek verime ulaşılan bu noktadan sonra inek kuruya çıkana kadar, süt verim miktarı yavaş yavaş azalır. Laktasyon eğrisinin inişe geçen bu kısmının eğimi, laktasyon devamlılığı(persistency değeri) olarak tanımlanır. Bir ineğin maksimum laktasyon verimine ulaşmasını izleyen her ay, elde edilen süt verimi toplamının, bir önceki ayda elde edilen verimin %90’ından az olmaması istenir. Süt verimi devamlılığı %90 olan bir ineğin laktasyon verimi, %80 olanınkinden, yaklaşık olarak 1/3 oranında daha yüksektir.

5. BÖLÜM
SÜT VERİM MİKTARINI VE SÜT KOMPOZİSYONUNU ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Süt verim miktarını ve süt kompozisyonunu etkileyen faktörler;
Kalıtsal yapı
Laktasyon devreleri
Kuruda kalma süresi
Buzağılamadaki yaş
Gebelik
Çevre sıcaklığı ve nem
Buzağılama mevsimi
Besleme
Canlı ağırlık
Hormonlar


Kalıtsal Yapı
Aynı ırka ait hayvanların süt veriminde, yağ veriminde birbirinden çok farklı olabilir. Süt veriminin devamlılığı, sütteki karoten miktarı gibi özelliklerde kalıtsaldır.
Laktasyon Devreleri
Normal laktasyon eğrisi
Buzağılamadan sonra inekten, ilk birkaç gün elde edilen süte kolostrum veya halk arasında ağız sütü denir. Buzağılamadan itibaren kolostrum, yavaş yavaş bileşim değişikliklerine uğrayarak, yaklaşık 10 gün içinde normal süt kıvamını alır. Kolostrum normal sütün, 10 katından daha fazla vitamin A içermektedir.
Süt Verim Ve Kompozisyonu Üzerine Bazı Günler Etkin Olan Faktörler
1 Sağımın Etkisi ;
Sağım Zamanının Etkisi
Sağımın, her zaman yapıldığı saatten daha geç yapılması durumunda, önemli miktarda süt kaybı süz konusu olur. Özellikle hayvanın veriminin yüksek olduğu laktasyon döneminde olması halinde, sağımın zamanında yapılmamasının önemi, daha da artar. Memenin sütle dolduğu halde, sağımın yapılmaması durumunda, meme iç basınç yükselerek epitel hücrelere basınç yapar. Bu ise süt üretimini durdurur. Maksimum süt üretimi için, memenin uyarılması ile sağımın başlaması arasında geçen süre, 45-60 saniyeden fazla olmamalıdır.
Günde Yapılan Sağım Sayısının Etkisi
Günlük sağım sayısının arttırılması, süt verimini %1-33 oranında artırır. Bunun esası; meme iç basıncının sık sık düşürülmesi suretiyle, alveollerin epitel hücrelerinin, süt üretimi için teşvik edilmesine dayanmaktadır. Ancak, günde 2 den fazla sağım, sadece yüksek verimli inekler için uygundur.
2 Kızgınlığın Etkisi ; Genel olarak kızgınlık periyodunda süt veriminde azalma olur.
3Hastalıkların Etkisi ; Sindirim bozuklukları, mastitis gibi çeşitli hastalıklar da , süt verim miktar ve bileşimini etkiler.
4 İlaçların Etkisi ; Birçok ilaç, süt salgılanmasına uyarıcı etkisi olup olmadığı konusunda araştırılmıştır. Ancak hiçbirinde, süt verimini artırıcı bir etki belirlenememiştir.
KURUDA KALMA SÜRESİ VE VÜCUT KONDÜSYONU
İnek buzağılamada iyi kondisyonda olmalı, laktasyonda üretebileceği maksimum verime ulaşabilmesi için yeteri kadar kuruda bırakılmalıdır. Aşırı kondisyon, ketosis gibi bazı metabolik rahatsızlıklara yakalanma ihtimalini artırır. Kuruda kalma süresi 60 güne doğru uzadıkça, süt veriminde artış olur. Kuruda kalma süresi, süt bileşimi üzerinde de etkilidir. Yeterli süre kuruda bırakılan inek, buzağılamasından sonra normal süte oranla, oldukça farklı bileşimlere sahip olan kolostum üretir. Oysa, kuruda kalma verilmeyen ineğin laktasyon başındaki sütü, kolostum değil, normal süt bileşimindedir.
BUZAĞILAMADAKİ YAŞ
İlk buzağılamasında 24 aylık olan bir inek, ergin yaşta vereceği sütün %75’ini, 3 yaşında %85’ini, 4 yaşında %92’sini, 5 yaşında ise %98’ini verir. 5. yaştan sonra süt kompozisyonunda önemli değişiklikler olmaz. Geç gelişme özelliğinde olan yerli ırklar, ergin çağ veriminde, kültür ırkı ineklerden daha geç ulaşırlar.
CANLI AĞIRLIK
İneğin vücut ağırlığı ile, süt verimi arasında pozitif bir korelasyon vardır. 100 g canlı ağırlık artışının, 20 kg yağ verim artışı meydana getirdiğini bildiren kaynaklarda vardır.
GEBELİK
Laktasyonda olan ineklerin süt verimi, gebelik sonuna doğru önemli miktarda azalır. Bu azalma gebeliğin 22. haftasından itibaren hissedilmeye başlar. Buzağıladıktan 60 gün sonra döl tutan inek, laktasyonun 7.-8. aylarında
20 haftalık gebedir.
ÇEVRE SICAKLIĞI VE NEM
Süt hayvanlarının çoğunda 5 C ile 20 C arasındaki çevre sıcaklıkları süt verimini etkilemez. Bu dereceler arası, sığırlar için konfor bölgesi olarak bilinir. Sıcaklık 25 C üzerine çıktıkça, etkilenme miktarı artar. Süt verimi yüksek çevre sıcaklığından,v yağ verimine oranla daha çok etkilenir. Yüksek çevre sıcaklığından ; küçük cüsseli ırklar iri cüsseli ırklardan, yüksek verimli ırklar ise düşük verimli ırklardan daha fazla etkilenirler. Çevre sıcaklığındaki artış, hayvanların yem tüketimini, solunum oranını, nabız sayısını ve vücut sıcaklığını yükseltir. Yüksek çevre sıcaklığının süt verimi üzerindeki olumsuz etkisini azaltmak veya gidermek için aşağıdaki önlemler alına bilir;
Barınakta suni havalandırma.
Hayvanların mümkün olduğunca gölge yerlerde ve sundurmalarda barındırılması, gölgelikler üzerine su püskürtülmeli.
Hayvanlar üzerine su püskürtülmeli.
Aşımların,buzağılamalar sonbaharda olacak şekilde yapılmalıdır.
Çevre sıcaklığının, optimum sınırın altında olması da, süt verimini ve süt bileşimini etkilemektedir. Süt sığırlarında çevre sıcaklığı 5 C’ ın altına düştüğünde süt veriminde düşme, sütün toplam katı madde ve yağsız kuru maddelerinde yükselme başlamaktadır.
BUZAĞILAMA MEVSİMİ
Genel olarak sonbaharda ve kış başında buzağılayan ineklerde toplam laktasyon süt ve yağ verimi, ilkbaharda ve yazın buzağılayanlara oranla daha yüksektir. Bu konuda, hava sıcaklığı ile, bakım besleme imkanının, mevsimden mevsime değişmesi etken olmaktadır.
BESLENME
Süt Verimi
Hayvanlar kalıtsal süt verim kabiliyetlerini, ancak, uygun bakım ve besleme şartları altında ortaya koyabilirler. Bu nedenle, yemlemenin miktar ve kalitesi, süt verimini etkileyen en önemli faktördür.
Süt Kompozisyonu
Süt yağı ; yemleme sütün yağ oranı üzerine kısmen etkilidir. KTK, PTK gibi yağ içeriği yüksek olan yemler, sütün yağ oranını yükseltirler. Ancak rasyonda balık yağı bulunması, sütün yağ oranını olumsuz yönde etkiler.
Aşağıdaki özelliklere sahip olan rasyonlar, sütün yağ oranını düşürürler;
Kesif yem oranı yüksek, kaba yem oranı düşük olan rasyonlar.
Hububat içeriği yüksek olan rasyonlar.
Su içeriği yüksek olan ilkbahar meraları.
İnce örtülmüş kuru ot.
Palet formdaki yemler (özellikle kaba yemler.)
Süt yağının yemleme ile ilgili olarak azalmasının önlenmesi, aşağıda verilen kurallara uymakla mümkün olur;
Rasyon, %17 oranında sellüloz bulundurulmalıdır.
Rasyondaki kaba yem, çok ince öğütülmemelidir.
Hayvanlara kaba ve kesif yemler, ayrı ayrı yedirilmelidir.
Rasyondaki mısır oranı 1/3’ü geçmemelidir.
Yetersiz besleme, süt verimi ile, sütün protein ve yağsız kuru madde oranlarında %2 düzeyinde düşmeye neden olur.sütün mineral madde içeriği, oransal olarak değişmez. Kalsiyum, fosfor, klor, potasyum ve sodyum gibi önemli elementlerin rasyondaki düzeylerini değiştirerek sütün, bu elementler bakımından bileşiminin değiştirilmesi mümkün değildir. Sütteki bazı vitaminlerin miktarı, rasyondaki miktarlarının yükselmesi suretiyle artırılabilir. Bu söylenenler A,D,E,K vitaminleri için geçerlidir.
HORMONLAR
10-15 g/gün düzeyinde kısa süreli tayroprotein beslemesi, süt veriminde %10-15’e kadar artış meydana getirir. Bu arada süt yağında da geçici bir artış olur, ancak kısa süre içinde normale döner. Süt sığırlarına tayroprotein uygulaması, bazı sorunlar yaratmaktadır. Tayroproteinin etkisi 60-120 gündür. Yemlemeden tayroprotein çıkarıldığı zaman, süt veriminde önemli miktarda azalma olur. Tayroprotein uygulamasının, laktasyonun büyük kısmında kârlı olduğu görülmüştür. Tayroprotein uygulaması, gebelik başına ortalama aşım sayısını artırıp, buzağılama aralığını uzatmaktadır. Tayroprotein uygulaması, süt üretim sürülerinde ve laktasyonun son 3-4 ayında kâr sağlayabilir.
6. BÖLÜM
SÜT SIĞIRI ISLAHININ GENETİK ESASLARI
SÜT SIĞIRLARINDA ÖNEMLİ KARAKTERLERİN KALITIMI
Hayvanlar arasındaki fenotipik farklılıklar, genotipik farklılıklar ve hayvanların içinde gelişmiş oldukları çevrelerin farklı oluşu nedeniyledir. Genotip, hayvanın verim kabiliyetinin en üst sınırını belirler. Besleme, sağım uygulamaları ve diğer çevresel faktörler ise, üzerinde durulan özellik bakımından hayvanın kabiliyetinin derecesini tayin eder.
Kalıtım Tipi
Herhangi bir şekilde ölçülüp tespit edilebilen karakterlere KANTİTATİF, ölçülüp belirlenemeyenlere ise KALİTATİF karakterler denir.
KALİTATİF KARAKTERLER
Bu tür karakterler ya bir veya birkaç gen lokusunda bulunan genler tarafından belirlenirler. Kalitatif karakterlerde çoğu durumda değiştirici genler denilen ve karakteri ikinci derecede etkileyen genlerde söz konusu olabilir. Kalitatif karakterler kesikli varyans gösterirler ve bu özellikler bakımından hayvanların belli fenotip sınıflarına ayrılması mümkündür. Kıl rengi, muhtelif kalıtsal kusurlar, boynuz durumu ve kan antijenleri süt sığırlarına ait en önemli kalitatif karakterlerdir. Sığırlarda genellikle siyah renk, diğer renklere dominanttır. Boynuz durumu bir tek lokusta bulunan bir çift allel gen tarafından belirlenir. Boynuzsuzluğu belirleyen gen, diğerlerine dominanttır. Sığırlardaki belli başlı kalıtsal kusurlar, letal ve semiletal olmak üzere ikiye ayrılır. Bu ayrılış, anormalliğin derecesine ve kusurlu döllerden, ölenlerin oransal miktarına bağlıdır. Kalıtsal kusurları determine eden genler genel olarak, normal allellerine karşı resesiftirler. Bu durum, genetik kusur determine eden genlerin, bir sığır populasyonundan elemine edilmesini imkansızlaştırmaktadır. Kan grubu bakımından canlılar,farklı özelliklere sahiptirler. Kan grubu faktörleri tek tek veya birkaçı bir arada ve belli bir sistem içinde generasyondan generasyona geçerler. Pedigri populasyonlarda ebeveynlerin kontrol edilmesi, buzağıların freemartin olup olmadıklarının ortaya çıkması ve ırkların teşekkülü konularında yararlanılır. Kan grubu faktörleri polimorfik (x) özelliktedir. Son zamanlarda geliştirilen tekniklerle kanın; 1 Kırmızı hücre karakteristikleri 2 Serum karakteristikleri 3 Laktoglobulinler olmak üzere 3 polimorfik sistemden oluştuğu anlaşılır.
KANTİTATİF KARAKTERLER
Sığırlarda ekonomik öneme sahip olan karakterlerin çoğu kantitatif özelliktedir. Bu tür özellikler, her biri küçük etkiye sahip olan çok sayıda gen çifti tarafından determine edilirler. Bu küçük etkiler sürekli ve birbirine eklenebilir niteliktedir. Süt sığırlarında fiziksel yapı, süt verimi gibi ekonomik önemi olan özelliklerin çoğu kantitatif niteliktedir. Çevre faktörleri kantitatif karakterleri önemli düzeyde etkiler. Genotip, hayvanın verim düzeyinin üst sınırını, çevre şartları ise, veri derecesini belirler.
SELEKSİYON
Sığır ıslahında ilk ıslah aracı seleksiyondur. Seleksiton, gelecek generasyonun ebeveynlerini seçilmesi işlemi olup, seleksiyonla bazı hayvanlara, diğerlerine nazaran daha fazla döl verme imkanı tanınır. Seleksiyonun amacı, istenen özelliği etkileyen genlerin populasyondaki frekansını yükseltmektir.
Genetik Varyasyon Çeşitleri
Genetik ıslah, populasyonda oluşturulan varyasyonun büyük kısmının, eklemeli gen etkisine dayanmasına bağlıdır. Bunun nedeni, sadece eklemeli gen etkilerinin generasyondan generasyona geçebilme ihtimalinin yüksek oluşudur. Dominans ve epistatik etkiler gibi eklemeli olmayan gen etkileri, gen interaksiyonlarından kaynaklanır.
Kalıtım Derecesi
Kalıtım derecesi, hayvanlar arasında herhangi bir şekilde tespit edilen farklılığın döllere geçen kısmıdır. Herhangi bir özelliğe ait kalıtım derecesinin yüksek oluşu, o özellik bakımından daha etkin seleksiyon ve dolayısıyla daha fazla genetik ilerleme sağlar.
Seleksiyon Üstünlüğü
Herhangi bir özellik bakımından bir sürü içinden damızlığa ayrılan hayvanların performans ortalaması ile, aynı özellik bakımından sürü ortalama performansı arasındaki farka seleksiyon üstünlüğü denir. Seleksiyon üstünlüğünün değeri, aşağıdaki faktörlere bağlıdır;
O generasyondan, sürü mevcudunun korunması için ayrılacak hayvan sayısına,
Seleksiyonda dikkate alınan karakter sayısına,
O özellik bakımından sürüde mevcut genetik varyasyona.
Tabii aşımda bir boğa yılda 50-100 ineği açabilirken, suni tohumlama uygulaması halinde, bir boğadan bir yılda sağlanan sperma ile 100000 inek tohumlanabilir. Böylece, en üstün genotipik değerde olan boğaların seçilmesi mümkündür. Ekin bir seleksiyon için, genotipik varyasyonun, mutlaka yüksek olması gerekir. Çünkü, ancak genotipik farklılıklar döllere geçebilir.
Karakterler arasındaki genetik ilgi
Bir özelliğin oluşumunda rol oynayan bazı genler, istenen veya istenmeyen bir başka özelliği de etkiliyorsa, karakterler arasında gwnwtik bir kolerasyon var demektir.
Generasyon aralığı
Generasyon aralığı, bir sürüde damızlığa ayrılan hayvanların, doğdukları zaman, ebeveynlerine ait yaş ortalamasıdır.
Seleksiyonda Yararlanılan Kaynaklar
Bir sığır sürüsünde üzerinde durulan özellik bakımından yüksek oranda genetik ilerleme sağlanabilmesi için; Pedigri bilgilerine, bireysel performans bilgilerine, döl kontrol sonuçlarına, üvey kardeş familyalarına ait bilgilere veya söylenen tüm bilgilerin kombinasyonuna baş vurulur. Pedigri, bir hayvanın ebeveynlerinin verim özellikleri ile birlikte bildiren belgedir. Yeterli bir pedigri, süt ve yağ verimi ile tip bakımından; erkek ebeveynlere ait damızlık değerlerini (D.D), dişi ebeveynlere ait gerçek verim kabiliyetleri ile D.D’ lerini bulundurmalıdır. Seleksiyonda pedigriye kaynak olarak baş vurulduğu zaman, bireye, en yakın akrabaları dikkate alınmalıdır. Seleksiyonla ıslahına çalışılan karakterin kalıtım derecesi yüksekse, bireyin kendi performans bilgilerine göre seçilmesiyle hızlı bir genetik ıslah sağlanır. Döl konrolüne dayandırılan seleksiyonda isabet en yüksektir. Çünlü, döl kontrolü, bir hayvanın döllerinin performens ölçüsü olup, hayvanın döle geçirme kabiliyeti hakkında bilgi verir.
Seleksiyonda isabet Derecesi
Şu faktörlere bağlıdır;
Birey ile, seleksiyonda yararlanılan akraba arasındaki genetik ilgi,
Üzerinde durulan karakterin kalıtım derecesi,
Bilginin sağlandığı üvey kardeş ve döl gruplarındaki birey sayısı,
Seleksiyonda, etkileri bilinen ve giderilebilen çevre şartlarına göre düzeltilmiş değerlerin kullanılması.

DAMIZLIK DEĞERİ; Bir hayvanın damızlık değeri döllerinin populasyon ortalamasından sapmasının 2 katı olarak ifade edilir.
DİŞİLERİN DAMIZLIK DEĞERİ FORMÜLÜ
2 S ( p - ¯p)
DD= h -------------------------------------------
n n
2
h ; Üzerinde Durulan Kalıtım Derecesi 2
n 2 n* h
h = ------------------------------------------
n 1+(n-1)*r


p; Verim Kaydının Bulunduğu Yıldaki Verim,

¯p ; O Yıl Ki Verim Ortalaması,

n ; Toplam Verim Sayısı,
r ; Tekrarlanma Derecesi



0 yorum: