', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: TARIMSAL YAPILANMADA İZLENEN POLİTİKALAR EKSİKLİKLER VE YAPILMASI GEREKENLER

13 Ekim 2007 Cumartesi

TARIMSAL YAPILANMADA İZLENEN POLİTİKALAR EKSİKLİKLER VE YAPILMASI GEREKENLER

Konuyu word belgesi olarak indir

21. YÜZYILDA TÜRKİYE’DE ZİRAİ İŞLETMECİLİĞİ’NİN KONUMU VE GELİŞMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

ÖZEL İHTİSAS KOMİSYONLARININ

GÖZÜYLE TÜRKİYE’DE TARIMSAL YAPILANMA

İZLENEN POLİTİKALAR

EKSİKLİKLER ve YAPILMASI GEREKENLER

İlker Akbaş

Tarım Aletleri ve Makine

2. Sınıf Öğrencisi


Dünya üzerindeki her ülkenin kendi je-opolitik ve stratejik konumu, sahip olduğu işgücü ve vasıflı-vasıfsız eleman kapasitesi, yabancı ülkelerle arasında bulunan ticari ve ekonmik ilişkiler, yeraltı ve yerüstü kay-nakları ve zenginlikleri, kullandığı ya da kullanabileceği teknolojik gelişmeler ve olanaklar, ülkenin ekonomik olarak en faz-la hangi kaynaklardan yararlanacağı ve ülkenin (bireylerinin) refah düzeyinin daha fazla nasıl arttırılabileciğini ortaya koyan önemli faktörlerdir.

İnsanlık tarihinde, yeterli tarımsal ü-retimi gerçekleştiremeyen toplumların geli-şemediği bilinmektedir. Bugün de tarımsal üretimin yeterliliği tüm ülkeler açısından önemlidir. Özellikle gelişmekte olan ülke-lerde tarımsal üretim, en önemli üretim sektörünü oluşturduğu için önemli, geliş-miş olan ülkelerde ise tarım, ülkenin kendi kendine yeterliliği ve sanayi sektörüne des-tek olma açısından önemlidir. Bu nedenle her ülkede tarım kesimi üretim artışı için; yapılan büyük yatırımlarla, bilimsel ve tek-nolojik kaynaklarca desteklenmektedir.

Dünya üzerindeki neredeyse tüm ülke-ler, refah düzeylerini ve milli hasılanın art-masıyla yaşam standartlarını yükseltmek ve geliştirmek için, yukarıda sayılan özel-likleri, kendine uyduracak şekilde bir yol izleyerek başarmak amacındadır.

Türkiye’nin sahip olduğu tüm özellik-ler, ülkenin kalkınma hareketlerinin, tarım-sal kaynaklardan kazanılacağını işaret et-mektedir. Yılın her mevsimi dengeli bir bi-çimde geçerken, sahip olduğu akarsu po-tansiyeli, toprak suluması açısından kolay-lık sağlamaktadır.

Bu ve bunun gibi avantajlar, Tür-kiye’nin gelişmesi için sahip olduğu ziraat potansiyelini en üst düzeyde kullanmasına ve tüm yenilikleri yakından takip ederek, çağın koşullarına ve referans alınan diğer devletlerle yarışacak hatta onları geride bırakacak düzeye ulaşmasında en büyük kolaylığı sağlamaktadır.

Ancak ülkemizde mevcut teknolojik, iş-gücü, ekonomik ve bu tür faktörler nede-niyle duraklama sürecine giren ziraat sek-törü, elde olan tüm kaynaklar kullanılarak düzeltilmeye ve ülke lehine çevirilmesi son derece önemlidir. Bu durumda; ülkenin kalkınması için bireyler ve kurumlar tüm güçleriyle çalışmalı, ülke bilinci bireysel kavramların ve kazançların önüne geçerek hareket edilmelidir.

Tarım sektörü gelişmekte olan tüm ül-kelerde olduğu gibi ülkemizde de ulusal e-konominin temelini oluşturmaktadır. Aktif nüfusumuzun yaklaşık %40’ı hala tarımsal üretim için çalışmaktadır.

Bu sektörün önemi ve geleceği;

1. Hızla artan ülke ve Dünya nüfusuna

2. Daha az işgücü ile (sanayiye ka-yan işgücünden dolayı),

3. Sabit alanlarda (tarım alanlarının genişlemesi ve son sınırlarına u-laşmasından dolayı),

4. Hergün daha bol ve kaliteli; bes-lenme, barınma ve giyim için ham-madde sağlama, sorumluluk ve zorlukları ile açıklanabilir.

Hızla çoğalan insan topluluklarının gereksimini karşılamak için, birim alandan daha bol ve kaliteli üretim, günümüz tarım-sal üretiminin temel amaçlarındandır. Bu amaç yeni teknolojilerden yararlanarak gerçekleştirilir.

Yapılan bu araştırma ve proje çalışması, ülkemizin bu sektörde karşılaştığı sorunları dile getirerek, kısa ve orta vadede alınması gereken önlemleri ve çözüm önerilerini barındırmaktadır.


İÇİNDEKİLER:

ÖNSÖZ .....3

Tarım Alet ve Makine Sektörü’nün Tanımı Ve Sınırlandırılması .....7

Tarım Sektörü İle İlişkisi .....

Türkiye’deki Tarımsal Kuruluşlar Ve Örgütler .....8

Tarım Ve Köyişleri Bakanlığı .....

Toprak Mahsulleri Ofisi .....9

Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi .....

Tekel Genel Müdürlüğü .....

Çay İşletmeleri Kurumu .....10

Tarım Satış Kooperatifleri Ve Birlikleri .....

Tarım Sektöründe Hükümet Dışı Örgütler .....

Ziraat Odaları .....11

Çiftçi Mallarını Koruma Teşkilatı .....

Sendikalar .....12

Diğerleri .....

İktisadi Örgütlenmeler .....

Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri .....

Tarım Kredi Kooperatifleri .....13

Tarım Politikaları .....14

Genel Tarımsal Destek Politikaları .....

Pazar Fiyatı Desteği .....

Doğrudan Ödemeler .....

Girdi Fiyatlarında İndirimler .....15

Kimyevi Gübre Desteklemesi .....

Tohum Desteklemesi .....

Karma Yem Desteği .....

Tarımsal İlaç Desteği .....

Sulama Yardımları .....

Elektrik Desteği .....

Faiz Kolaylıkları .....

İthal Damızlık Süt Sığırı Teşviği .....16

Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu .....

Diğer Teşvik ve Destekler .....

Tarım Ürünleri İhracat Desteği .....

Tarım Üretiminde Kota – Budama Tazminatları .....

Yatırımları Destekleyici Yardımlar .....

Genel Hizmetler .....17

IMF ve Dünya Bankası İle Ortak Politikalar .....18

Doğrudan Gelir Desteği Sistemi .....

Hububat – TMO .....

Şekerpancarı – TŞFAŞ .....19

Tütün – Tekel .....

Yaş Çay Yaprağı – Çaykur .....

Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri .....

Kredi Sübvansiyonları .....

Girdi Desteği .....

Prim Uygulaması .....20

Gıda Üretiminde Tarımın Yeri .....21

Tarımsal Üretim .....

Bitkisel Üretim .....

Hayvansal Üretim .....22

Tarımın Sürdürülebilirliği .....

Erozyon .....

Fazla Girdi Kullanımı .....

Çevre Kirliliği .....23

Sulama .....

Jeotermal Enerji Kaynaklarının Bulunduğu Alanlar .....

Sanayileşme, Kentleşme ve Turizm .....

Mera ve Çayırların Islahı .....

Sektörün Başlıca Sorunları ve Öneriler .....24

Yatırımların Finansmanı ve Teşviki .....

Yurtdışı Yatırım ve İşbirliği İmkanları .....

Standartlar, Kalite Kontrolü ve Tüketicinin Korunması .....25

Pazar İmkanları ve Pazarlama Sorunları .....

İç ve Dış Rekabet, İhracatın Geliştirilmesi .....26

Diğer Sorunlara İlişkin Tedbirler .....

Mevcut Yapıdan Kaynaklanan Sorunlar .....

Öneriler .....27

Kurumsal ve Yasal Düzenlemeler .....28

Politikaların Değişimi .....

Ürün Desteği .....30

Örgütlenme .....

Doğal Kaynakların Yönetimi .....

Hayvancılık .....31

Biyoçeşitlilik .....

Sektörün Tanımı ve Sınırlandırılması

Tarım Alet ve Makineleri Sanayii, tarımsal üretimin tohum, gübre, su vb. girdileri arasında yer alan ve uygulanan üretim teknolojisinin düzeyi oranında önemi artan tarımsal mekanizasyon için gerekli güç kaynağı, makine ve ekipmanların üretildiği sektördür.

Tarım Alet ve Makine Sektörü’nünTarım Sektörü İle İlişkisi

Tarım sektörü, Tarım Alet ve Makineleri İmalat Sanayii sektörünce üretilen ürünlerin pazarı durumundadır.Dolayısıyla, tarım sektöründe ortaya çıkan olumlu ya da olumsuz gelişmeler doğrudan bu sektöre yansımakta, bu sektördeki olgular da dolaylı biçimde tarım sektörünü etkilemektedir.

Türkiye tarımında sağlanmış olan onca gelişmeye karşın arzulanan düzeye ulaşılamadığı açıktır. Ülkemiz tarımı, gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmasına rağmen bu ülkeler düzeyine erişecek potansiyele sahiptir. Tarım ürünlerinin stratejik önemini de dikkate alarak Türkiye tarımında gerekli gelişmenin sağlanması kaçınılmazdır.

Türkiye’de gelir bölüşümü konusu her zaman gündemde olan ve tartışma konusu yapılan bir özelliğe sahiptir ancak özellikle gelir dağılımının 1980 yılı öncesi ve sonrasında gözle yapıldığında ilginç sonuçlar ortaya çıkmaktadır. 1980’li yıllarda giderek daha eşitsiz bir duruma gelinmiş olması dikkat çekici bir durumdur. Türkiye, tarımda emek ve küçük sermaye ile çalışanlarla, salt emekle çalışanlar yani işçiler ve memurla aleyhine gelir bölüşümünün giderek bozulduğu bir sürece girmiştir.

Gelir bölüşümünün giderek daha eşitsiz bir özellik göstermesi nedeniyle, hazırlanan kalkınma planlarında gelirin dengesiz dağılımının önlenmesi konusunda çeşitli politikalar uygulanmış olmasına rağmen, tamin edici gelişmeler gözlenememiştir.

TÜRKİYE’DEKİ TARIMSAL KURULUŞLAR VE ÖRGÜTLER

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı


Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, kuruluşundan bugüne kadar bir çok kez ihtiyaçlar ve politik tercihler dikkate alınarak muhtelif reorganizasyon adı altında yapısal değişiklikler uğramıştır.

Çeşitli tarihlerde yapılan değişikliklere rağmen Bakanlık yapısında sorunlar tümüyle çözülememiş ve buna ek olarak yeni sorunlar gündeme gelmiştir. Bakanlık’ın karşılaştığı sorunlar tarıma daha iyi hizmet verilmesini engellemektedir. Merkez ve taşra kuruluşları arasında dikey ve yatay iletişim ile bütünlük istenilen boyutta sağlanamamıştır.

Ana hizmet birimi genel müdürlüklerin taşra teşkilatı üzerindeki etkileri ve yetkileri, yapılan düzenlemelerden günümüze kadar çok uzun bir zaman geçmesine rağmen, netlik kazanamamış ve belirsizlik zaman zaman sürmüştür.

Taşradaki asıl hizmet birimleri olan şube müdürlüklerinin merkezdeki uzantılarının birden fazla olması ilişkilerin kurulmasını zorlaştırmıştır. Taşra kuruluşlarının etkin hizmetleri için gerekli mali kaynaklar taşraya aktarılamamış, taşranın hareket ve hizmet etkinliği kısıtlanmıştır.

İl müdürlerinin kişisel değerlendirmeleri sonucunda belli bir hizmet, farklı illerde farklı şube müdürlükleri tarafından yürütülmüştür. Şube müdürleri arasında görev alanı bakımından da koordinasyon sağlanamamıştır.

Uzmanlık gerektiren çeşitli konuların tek elde toplanması bazı konulara gereği gibi önem verilmemesine yol açmış, böylece yönetimi zorlaştırmış, bazı hizmetlerin ikinci ve üçüncü derecede konular haline gelmesine ve dolayısı ile ihmal edilmelerine sebep olmuştur.

Tarımsal yayım konusundaki çalışmaların birden fazla merkez birimince yapılması, hizmette bütünlüğün bozulmasına, yetki kargaşasına ve dolayısıyla verimsizliğe yol açmıştır. Çukurova Üniversitesi’nin yaptığı "Çiftçinin Teknik Bilgi Edinim Kaynaklan" araştırmasında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın bu konudaki payının %4 oranında çıkmasının temelinde de bu neden yatmaktadır.

Fonksiyonel esasa göre hizmet veren Bakanlık yapısında zaman içinde uzman personelin özellikleri kaybolmuş ve sayısı giderek azalmıştır. Diğer taraftan Araştırma Enstitülerinde de gerek yönetim gerekse personel politikası sonucu benzer sorunlarla karşılaşılmıştır.

Toprak Mahsulleri Ofisi

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO); devlet sermayesi ile 1938 yılında, buğday ve diğer yemlik hububatın ve sorumlu olduğu diğer ürünlerin destekleme alımlarını yapmak ve bu ürünleri iç piyasalarda satmak amacıyla kurulmuştur. Gerektiğinde TMO, hükümet tarafından iç üretimi takviye etmek için, ithalat yapmakla veya üretim fazlasını ihraç etmekle görevlendirilir.

TMO'nun asıl fonksiyonları ise; tahıl iç fiyatlarının üreticiler için normal seviyenin altına inmesini ve tüketiciler aleyhinde bir artış göstermesini önlemek; bu ürünlerin pazarlamasını örgütlemek; gerektiğinde hükümet kararı ile tahıl ürünlerine ek olarak baklagiller ve yağlı tohumlarla ilgili çalışmalar yapmak, haşhaş ve narkotik ürünlerde devlet tekelini yürütmektir. TMO ayrıca, ürün depolama amacıyla ambarlar temin etmeye, kurutma, temizleme, işleme ve ayıklama faaliyetleri için araç ve gereç sağlamaya, tesis kurmaya ve işletmeye yetkilidir. Mevcut depolama tesislerini "Emanet Alım Sistemi" içinde değerlendirme işletme yetkisi tanınmıştır.

Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.

Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (TŞFAŞ), karlılık ve verimlilik prensiplerine göre şeker üretimi, satışı, ihracat ve ithalatı ve yan ürün fiyatlarının tespitinden sorumludur. TŞFAŞ; şeker pancarı üretimi ve işlenmesi faaliyetleri dışında, kendi fabrikaları için gerekli alet ve araçların yapımı imkanına da sahiptir. Şeker pancarı üreticilerinin gübre, tohum ve ilaç ihtiyaçları TŞFAŞ tarafından karşılanmakta, çiftçiler pancar sökümünde ve makine bakımında daTŞFAŞ'dan yardım almaktadır.

TEKEL Genel Müdürlüğü

Türkiye; tütün üretimi bakımından elverişli ekolojik şartlara sahiptir. Tütün tarımı özellikle Ege, Karadeniz, Marmara, ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yoğun bir şekilde, aile işletmeciliği halinde yapılmaktadır.

TEKEL'e üreticileri desteklemek ve gerektiğinde ürün kalite ve verimini artırıcı çalışmalar yapmak için gerekli kaynakları sağlamak görevi de verilmiştir. TEKEL, üreticilere dağıtmak üzere tohum satın almakta ve eğitim imkanları sağlamaktadır. TEKEL, kendi sigara imalatı için aldığı tütünü kendi bütçesinden finanse etmekte, diğer amaçlar için alınan tütünün finansmanı ayrı bir destekleme alımı bütçesinden karşılanmaktadır.

Tütün destekleme alım fiyatları ürünün kalitesine ve bölgelere göre değişmektedir. Tütün destekleme alım fiyatları, ilk önce Ege Bölgesi olmak üzere, genellikle Şubat ayı içerisinde ilan edilerek alımlara başlanmaktadır.

Tekel, kendi sigara fabrikalarının ihtiyacı olan tütüne ek olarak, özel sektöre satılmayan bütün tütünleri de, her iki durumda da destekleme fiyatını ödeyerek almak zorundadır.

Çay İşletmeleri Kurumu

Çay İşletmeleri Kurumu (ÇAYKUR); çay sektörü ile ilgili politikaların belirlenmesi ve uygulanması, hizmetlerin daha iyi bir şekilde yerine getirilmesi, iç talebi karşılamak, çay fabrikaları kurmak, çay ekiminde üreticilere yol göstermek, çayın işlenmesinde ileri teknolojileri getirmek ve işlenmiş çay kalitesini yükseltmek amacıyla 1971 yılında kurulmuştur. ÇAYKUR, halen çay piyasasının % 60'ına sahip olup; 45 çay işleme ve üç paketleme tesisi bulunmaktadır.

Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri

Bugün Türkiye'de yaklaşık 713.384 dolayındaki üretici toplam 330 Tarım Satış kooperatifi bünyesinde örgütlenmiş bulunmaktadır. 3186 sayılı Kanunun 5. maddesinde Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin çalışma konulan ise şu şekilde belirtilmiştir.

· Ortakların ürünlerinin daha iyi şartlarda değerlendirilmesine çalışmak, bu konuda gerekli her türlü tedbiri almak,

· Ortakların ve ortak olmayan üreticilerin tarımsal üretim faaliyeti ile ilgili İhtiyacını karşılamak.

· Bakanlar Kurulu veya yetki vereceği Bakanlık ya da kurullarca görevlendirildiğinde, üreticilerden devlet adına destekleme adına alımında bulunmak.

Tarım sektöründeki Hükümet Dışı Örgütler ve Fonksiyonları

Ülkemizde üreticiler örgütlenmede en zayıf kitledir. Diğer taraftan örgütler istenilen düzeyde olmadığı gibi kendilerinden beklenen hizmetleri gereği gibi yerine getirememektedirler. Ülkemizde ilgili kanunlarda yer almasına rağmen gerek desteklerden yararlanma gerekse örgütsel yapı içinde yer alma konusunda kişilerin çiftçilik faaliyetlerini devamlı olarak yaptıkları dikkate alınmamaktadır. Bu durum örgütlerin verimsiz ve zayıf kalmasına yol açmakta, örgütleri belirli grup ve kişilerin etkisinde, hizmetten çok siyasi olarak kullanılan yerler haline getirmektedir.

Tarımda hedef ve yapıları itibariyle farklı özellikler gösteren kurumsal örgütlenmeler vardır. Resmi ve sivil örgütlenme şeklinde oldukça çeşitli ve birbiriyle karşılıklı etkilere sahip olan bu teşkilatların kesin sınırlarla birbirlerinden ayrılmaları kolay değildir. Ülkemizde gerçek anlamda bir sivil toplum örgütünden bahsetmek güçtür. Bu görev mesleki kamu kuruluşları tarafından bir ölçüde yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Fakat bunun tam anlamıyla yerine getirildiğini söylememiz güçtür. Devletten destek alan bu kuruluşlar bağımsız hareket etmekte zaman zaman zorlanmaktadırlar. Ülkemizde tarım kesiminin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar ve üreticilerin eğitim düzeyleri, örgütlenmede en büyük engel olarak ortaya çıkmaktadır.

Tarıma hizmet veren hükümet dışı kuruluşları örgütlenme yapısına göre 4 grup altında toplayabiliriz:

· Ekonomik amaçlı kuruluşlar (Tarımsal Kooperatifler, İhracatçı Birlikleri, Şirketler)

· Çiftçilerin politika oluşturan mesleki kuruluşları (Ziraat Odaları ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği)

· Tarımda politika oluşturan baskı grubu niteliğindeki sosyal amaçlı mesleki kuruluşlar (Türk Ziraat Mühendisleri Birliği, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Veteriner Hekimler Odası, Gıda Mühendisleri Odası, Ziraatciler Birliği, Ziraatciler Derneği, Veteriner Sağlık Teknisyenleri Derneği, Tanm-Iş Sendikası gibi eğitim araştırma ve mesleki dayanışma örgütleri)

· Baskı Grubu oluşturan gönüllü kuruluşlar (Vakıflar ve Demekler)

Ziraat Odaları

Çiftçilerin meslek kuruluşu olan Ziraat Odaları, mesleki hizmetleri görmek, tarım sektörünün her alanda genel menfaatlere uygun olarak gelişmesine ve Devletin tarımsal plan ve programlarının gerçekleştirilmesine yardımcı olmak, çiftçilerin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, tarımda iş, meslek, disiplin ve ahlakı ile birliğini korumak, çiftçilerin birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak amacıyla kurulan tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur.

Ziraat Odalarının kuruluş kanununda yer aian görevleri şunlardır:

· Ziraat ve ziraat ile uğraşan çiftçi ve işçiyi alakadar eden bilumum bilgileri, haberleri toplamak ve bu mevzularda her türlü incelemeler, endeksler, kendi çevrelerine mahsus istatistikler yapmak ve alakalılarca istenilen bilgi ve kayıtları vermek,

· Vekaletlere veya bunlara bağlı müesseselere, idari makamlara, Belediyelere, Bankalara ve diğer Mesleki Odalara faaliyet mevzularma müteallik tekliflerde bulunmak, Ticaret ve Sanayi Odalarına, borsa, hal ve mezbahalara, umumi sergilere ve lüzum gördüğü diğer yerlere temsilci göndermek.

· Tarımın gelişmesi için gerekli gördüğü mevzuat değişikliklerinin yapılabilmesi veya yeni mevzuatın tedvini maksadıyla Odalar Birliğine teklifte bulunmak.

· Köylerin içtimai ve iktisadi kalkınmasına dair plan ve programların hazırlanmasında ilgili idare ve teşekküllerle işbirliği yapmak ve yardımcı olmak,

· Çiftçiye pratik bilgiler vermek üzere ziraat kursları, kış dershaneleri, tesis ve konferanslar tertip etmek, ziraat tahsilini teşvik etmek, ziraat öğretim ve eğitim sistemi hakkında müşahede ve mütalaalarını İlgililere bildirmek,

· Bölgelerindeki ormanların korunması, çıplak yerlerin ağaçlandırılması, elverişli yerlerde kavaklık, söğütlük vs. ağaçlıkların tesis edilmesi hususlarında halkı teşvik etmek ve gerekli telkinlerde bulunmak, ağaç ve orman sevgisini yaymak,

· Çiftçi kütüklerini tutmak, çiftçilere açılacak kredilere ve verilecek tohumluklara esas olmak üzere gerekli malumatı, krediyi ve tohumluğu verecek teşekküllere bildirmek ve bunların yerlerine sarf edilip edilmediğini mahallinde tetkik ve takip etmek, neticelerini ilgili teşekküllere haber vermek,

· Fenni ve modern ziraat İşletmesi kurmak İsteyenlere yol göstermek, bunların plan ve hesaplarını yaptırmak, kredi imkanlarını hazırlamak, çiftçilerin her türlü ziraat faaliyetleriyle ilgili ihtiyaçlarının giderilmesi ve odaca temin edilen mütehassıs ve ustalardan parasız faydalanmasını sağlamak,

· Sergiler, panayırlar açmak, müsabakalar tertip etmek, mahsullerin standartlaşmasına çalışmak.

· İlgililerin ve resmi makamların talebi üzerine meslek İhtilaflarında hakem olmak, mahkemelere ehlivukuf listesi göndermek.

· Diğer meslek odaları ve teşekkülleriyle kendi sahası dahilînde işbirliği yapmak.

Çiftçi Mallarını Koruma Teşkilatı

Kır bekçisi olarak tanımlanan ve ekili tarım alanlarının hayvanlar tarafından tahrip edilmesini önleyen ve maaşını köy sandığından alan köy bekçileri bu yasa ile görevlendirilmektedirler.

Sendikalar

Kırsal kesimde çalışanların bîr bölümünü tarım işçileri teşkil etmektedir. Tarımsal İşletmelerin daha ziyade aile İş gücüne dayalı çalışması, yabancı işçi çalıştırılmasının çoğunlukla geçici işçi şeklinde mevsimlik olması, sendikal faaliyetin ancak Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı Tarım İşletmeleri ve nadiren büyük özel ziraat işletmelerinde söz konusu olmasına yol açmaktadır. Özellikle Tarım İşletmeleri, Haralar, Zirai Araştırma Kuruluşlarında çalışan tarım işçilerinin sendikalaşma yoluyla dayanışma sağladıkları görülmektedir.

Diğerleri

Kırsal alandaki diğer mesleki ve sosyal teşkilatlar bölümünde, önemine işareten "Sulama Birliklerine" yer verilmiştir. Tarımsal üretimin artırılmasında en önemle faktör olan suyun ve buna bağlı olarak büyük ve pahalı sulama sistemlerinin iktisadi olarak kullanılması ve korunması önemli bir konudur. Bu konuda bir yandan sulama suyundan faydalananların mali iştiraklerinin sağlanması, diğer yandan su kullanma konusundaki yayım faaliyetinin daha etkili hale getirilmesi, sulama birlikleri şeklindeki teşkilatlanma ile müspet şekilde gerçekleştirilmesine çalışılmaktadır.

Ayrıca Önder Çiftçi Danışmanlık Dernekleri, Sürdürülebilir Tarım Çİftçi Yardımlaşma Derneği, Damızlık Yetiştiricileri Birliği, Köye Hizmet Götürme Birlikleri, Ege Çiftçiler Birliği ve Adana Çiftçiler Birliği gibi üretici dernekleri mevcuttur.

İktisadi Örgütlenmeler

Çeşitli ülkeler tarımda iktisadi örgütlenme ile ilgili bîr çok mode! geliştirmiştir. Bu modellerin en başarılı olanlarından biri kooperatifleşmedir.

Ortakların belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla kurulan teşekküllere kooperatif denir.

Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri

Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri çok amaçlı kooperatiflerden olup, muhtelif konularda faaliyet göstermektedir. Çok amaçlı kooperatiflerin kurulmasının temel nedeni. ülkemiz tarımında polikültür bir yapının hakim olmasıdır. Çiftçi geçimini çok çeşitli tarımsal faaliyetlerde bulunarak sağlanmaktadır. Dolayısıyla çiftçilerin girdi ihtiyacı farklı olmakta, bu ürünlerin değerlendirilmesi ya da pazarlanması değişik faaliyetleri gerektirmektedir.

Kalkınma Kooperatiflerinin özelliklerini şu başlıklar aîtında toplamak mümkündür.

· Halk ve Devletin İşbirliği yapmasını sağlaması.

· Çok amaçlı olması,

· Hizmetler ile bazı kurumsal yapıları (kredi, pazarlama, tedarik, işleme, yayım vb) kooperatif bünyesi içinde toplaması,

· "Aile-Tarım İşletmesi" biriminden hareket ederek kalkınmaya katkıda bulunması.

Tarım Kredi Kooperatifleri

Tarım Kredi Kooperatiflerinin amaçları ve çalışma konulan şunlardır.

· Ortakların kısa ve orta vadeli kredi ihtiyaçlarım karşılama,

· Ürünleri değerlendirmek,

· Müştereken faydalanabilecekleri her çeşit makine, ekipman ve tesisleri temin etmek,

· Üretim ve zaruri tüketim maddeleri ile üretim araçlarını toptan sağlamak, bu amaçla diğer kuruluşlara iştirak etmek,

· Çiftçinin mesleki ve teknik yönden bilgilerini artırmak, sosyal ve kültürel konularla ilgili faaliyetlerde bulunmak, kurslar açmak ve seminerler tertip etmek

· Mevduat toplamak, bankacılık hizmetleri ve sigorta acenteliği yapmak veya bu gibi kuruluşlara iştirak etmek

· Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklarına kısa vadeli işletme ve orta vadeli yatırım kredileri vermektedir. Ayrıca Tarım Kredi Kooperatifleri son yıllarda orta vadeli donatım kredisi de açmaya başlamıştır.

Tarım Politikaları

Tarım sektörünün toplam milli gelirden aldığı pay gittikçe azalmaktadır. Bunun birinci nedeni; sanayileşme ile birlikte tarımsal ürünlerin üretici ile tüketici arasındaki işlenme zincirinin giderek gelişmesidir. İkinci neden ise iç ticaret hadlerinin tarım ürünleri aleyhine gelişmesidir. Dolayısıyla tarım politikaları kadar tarım dışı politikalar da tarım sektörünün gelirden aldığı payı etkilemektedir.

Tarım politikaları genel olarak ürünün fiyatını destekleme politikaları, girdi sübvansiyonları ve dolaylı destekler şeklinde sınıflandırılabilir. Son yıllarda Türkiye’de de genel olarak tarım sübvansiyonları söz konusu olmakla birlikte, belirli maddeler için yapılan sübvansiyonlar sadece belli grup üreticileri ve belirli girdileri kullanan kesimi desteklediğinden, tarım sektörünün kendi içindeki gelir dağılımı da olumsuz etkilenebilmektedir. Ayrıca ticaret marjlarının artması ve iç ticaret hadlerinin tarım aleyhine gelişmesi sonucunda çeşitli ürünler arasındaki göreli fiyatlar değişmediğinden gelir dağılımı, tarım sektörü aleyhine seyretmektedir.

Döviz kurları ve dış ticaret politikaları son dönemlerde tarımsal ihracatı olumsuz etkilemiş, ithalatı ise ucuz hale getirmiştir. Bu durumun da kaynak dağılımını tarım sektörü aleyhine etkilediği görülmektedir. Ayrıca tarım sektöründe toprak ve doğal kaynak dağılımındaki dengesizlikler nedeniyle, uygulanan tarım politikaları da gelir dağılımını düzeltici olamamaktadır.

Genel Tarımsal Destek Politikaları

Üretimin yönlendirilmesi ve ekonomik dengelerin korunması amacıyla üreticinin üretime devam etmesini sağlayarak, üretimin arttırılmasını ve yeni ürünlerin üretime katılmasını özendirmek yoluyla yürütülmesi, Türkiye’nin izlediği destekleme politikasıdır. Ülkemizde, bu destekleme politikaları, tarıım sektöründe şu şekilde belirtilebilir:

· Pazar Fiyatı Desteği

· Doğrudan Ödemeler

· Girdi Fiyatlarında İndirimler

· Araştırma, yayım, kontrol ve altyapı hizmetleri gibi genel hizmetlerin sağlanması.

Bu politikalar, Türkiye’de hali hazırda uygulanan uygulamalardır. Ülke genelinde nasıl ve hangi şekillerde yapıldığını aşağı kısımda belirtmeye çalışacağım:

1) Pazar Fiyatı Desteği:

Destekleme Alım kapsamına alınan ürünlerin fiyatları Bakanlar Kurulu’nca belirlenmekte ve Resmi Gazete’de yayınlanmaktadır. Alımlarda görevli kuruluşlar yine Bakanlar Kurulu’nca belirlenmekte ve kurumların bu alımlardan dolayı oluşan zararları görev zararı kabul edilerek Hazine’ce karşılanmaktadır.

2) Doğrudan Ödemeler (prim ödemesi, doğal afet ödemesi):

Ürütimin ve üretici gelirinin teşviki amacıyla, kütlü pamuk, soya, ayçiçeği tohumu gibi Türkiye için önemli besin maddelerinde ayrıca yaş ipek böceği kozası ve tiftik gibi ekonomiye büyük katkı sağlayan maddelerde, ürünün kalitesine veya sınıfına göre, gramaj başına primler ödenmektedir.

Ayrıca, doğal afetler nedeniyle mağdur olan üreticilere çeşitli kredi ve girdi kolaylıkları sağlanmaktadır.

3) Girdi Fiyatlarında İndirimler (girdi sübvansiyonları):

Kimyevi Gübre Desteklemesi:

1994 yılında, destekleme sisteminde yapılan değişikle, fatura bedeli üzerinden çiftçilere gübre destekleri ödenmeye başlanmıştır.Ancak bu uygulamadan 1997 yılından itibaren vazgeçilerek gübre desteklemesi, gübre cinslerine göre belirlenen miktarlar üzerinden doğrudan gübre üretimi yapan fabrikalara, ithalatçılara ve dağıtıcı kuruluşlara yapılmaya başlanmıştır.

Türkiye’de ürünlerin özelliklerine göre değişmekle birlikte ürün maliyeti içinde gübre bedeli %10-20 arasında pay almaktadır. İlginç bir not olarak belirtmek gerekirse; Türkiye’de tüketilen gübrenin yaklaşık %45’lik bölümü, buğday üretiminde kullanılmaktadır.

Tohum Desteklemesi:

1985 yılından itibaren, sertifikalı tohum, tohum desteklemesi kapsamına alınmış, daha sonra bu kapsama fidan da dahil edilmiştir. Bugüne kadar tohum ve fidan destekleme sisteminde değişme olmamıştır.Belirlenen tohum cinsleri, yine belirlenen kg veya fidan başına destekleme miktarları ölçüsünde üretici kuruluşlara destekleme yapılmaktadır.

Karma Yem Desteği:

1985 tarihinden itibaren, tescile tabi karma yem satın alan hayvan yetiştiricilerine fatura karşılığında, sanayi yemi desteklemesi (karma yem desteği) ödenmeye başlanmıştır. Bu uygulama 1989 yılından itibaren kalkmıştır.

Tarımsal İlaç Desteği (Zirai Mücadele ve Veteriner İlaçları):

Bitki ve hayvan hastalıklarına karşı kullanılan tarımsal ilaçlara 1987 yılından itibaren sübvansiyon uygulanmaktadır. Sübvansiyon uygulaması, veteriner sağlık ilaçlarında, fatura bedelinin %20’si üreticilere iade edilmektedir. Benzer durum zirai mücadele ilaçlarında da söz konusu olup, 1998 yılı ortalarında çıkartılan tebliğ ile bu oran, ilaçların içerdiği zehirli maddeye göre %0-30 arasında değiştirilmiştir.

Sulama Yardımları:

İlgili yasalar gereğince, bütün su hakları (bazı istisnalar hariç) devlete verilmiştir. Çiftçiler, kamu veya özel sulama şebekelerinden gelen su için ücret ödemezler. Sulanan alanlarda üretim yapan çiftçiler, işletme ve bakım masrafları karşılığı belli bir katkıda bulunurlar.

Elektrik Desteği:

Tarımsal sulama için kullanılan elektrik fiyatları diğer amaçlar için kullanılan elektrik fiyatlarına göre daha düşük olarak kullandırılmaktadır.

Faiz Kolaylıkları (Tavizli Krediler):

Tarım sektöründe verilen desteklerin büyük bölümünü tavizli kredilerden (faiz kolaylıkları) oluşan faiz farkları oluşturmaktadır. T.C. Ziraat Bankası tarafından tarım sektörüne değişik kalemlerde ve değişik faiz oranlarında (normal ticari faiz oranları %120-130’lar seviyesindeyken banka üreticiye %50-70 faiz oranlarında) kredi verilmektedir.

Diğer yandan Tarım Satış Kooperatifleri’ne üreticilerin ürünü alabilmesi için Hazine’ce %50 basit faizli kredi kullandırılmaktadır. 1993-1995 yılları arasında “sıfır faizli besicilik işletme kredisi” uygulaması da hayvancılık sektörüne verilen destekler arasındadır.

Taırma yönelik kredi mekanizmasında çok sayıda banka ve finans kurumu yer almakla birlikte bu işlev ağırlıklı olarak T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla yerine getirilmektedir.

Bu kuruluşlar dışında tarımsal nitelikli KİT’ler ve benzeri kamu kuruluşlarına verilen plansmanlar da çıkarılınca sektöre tarım kredisi olarak ayrılan kaynağın daha da azaldığı görülmektedir.

Kredi kullanımında görülen en önemli olumsuzluk toplam kredi hacminde orta ve uzun vadeli kredi paylarının azlığıdır. Zira, orta ve uzun vadeli krediler tarım işletmelerinin gelişim ve dönüşümlerine yöneliktir.

İthal Damızlık Süt Sığırı Teşviği:

Ülkemiz sığırcılığım geliştirmek, mevcut sığır populasyonundaki yüksek verimli kültür ırklarının oranını artırmak, birim hayvan başına et ve süt verimini yükseltmek, girdi, üretim ve pazarlama maliyetlerini düşürmek suretiyle karlılığı artırmak, süt hayvancılığı işletmelerinin devamını sağlamak amacıyla 1987 yılı Temmuz ayında damızlık süt sığırı ithalatına başlanmıştır.

Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu:

Ülkemiz tarımında modern işletmelerin kurulmasını teşvik amacıyla 1986 yılında açılan bu fondan başta hayvancılığın tüm alt kolları olmak üzere, bağ bahçe tesislerine, çilek tesislerine yapılan sabit yatırım üzerinden belirli oranlarda iade primi ödenmiştir. Bu uygulamaya daha sonra seracılık da eklenmiştir. Söz konusu uygulama, 1995 tarihinden itibaren uygulamadan kaldırılmıştır.

4) Diğer Teşvik ve Destekler

Tarım Ürünleri İhracat Desteği:

Ülkemizin de taraf olduğu Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması çerçevesinde bazı tarımsan ürünler ile işlenmiş ürünlerin ihracatına, belli miktarlarda ihracat desteği verilmektedir.

Tütün Üretiminde Kota ve Çayda Islaha Yönelik Budama Tazminatları:

Ülkemizde üretim fazlası olan çay ve tütünde üretim planlaması ve kaliteyi arttırma amacıyla 1993 yılında bazı kararlar alınarak uygulamaya koyulmuştur. Kararlara göre çaylıkların beş yıl boyunca her yıl 1/5 oranında budanması uygulaması başlatılmış, daha sonra ikinci bir beş yıl için uzatılmıştır. Ayrıca tütünde kota uygulaması başlamıştır. Ancak kotanın üzerinde gerçekleşen üretim nedeniyle stoklarda artış meydana gelmiştir.

Yatırımları Destekleyici Yardımlar:

Tarım yatırımlarında uygulanan teşvikler, gümrük vergi indirimleri, bazı diğer vergi indirimleri, tercihli krediler ve 1995 yılında uygulamasına son verilen Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu’ndan yapılan yardım ve desteklerdir.

5) Genel Hizmetler

Çiftçinin desteklenmesine büyük ölçüde katkıda bulunan genel hizmetler de tarımsal politikalar arasına girmektedir. Türkiye’de tarımın üretim yapısını geliştirmek için sektörde uygulanan çeşitli hizmetler şunlardır:

· Araştırma, eğitim ve yayım hizmetleri

· Denetim ve kontrol hizmetleri

· Hastalık ve zararlılara karşı korunma hizmeti

· Altyapı ve yapısal hizmetler

Genel hizmetler bölümünde yeralan faaliyetler, uzun dönemde maliyetleri düşürücü etki yaratan fakat doğrudan üreticilerin eline geçmeyen harcamalardır.

Imf ve Dünya Bankası İle Ortak Politikalar

Tarımda reform paketi çerçevesinde 1999 eylül ayından itibaren bazı çalışmalar yapılmıştır. Çalışmalar devam ederken Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile IMF (International Money Foundation-Uluslar arası Para Fonu) arasında Stand-by anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmada tarımsal reform da yeralmaktadır. Reform programının amacı halen uygulanmakta olan destekleme politikalarını safhalar halinde ortadan kaldırmak ve tarım üreticilerini hedef alan doğrudan gelir desteği sistemi ile değiştirmektir.

IMF Stand-by anlaşmasının tarımla ilgili bölümü özet olarak şu konuları içermektedir.

1) 2000 yılı hububat destekleme fiyatları, tahmin edilen Dünya piyasa fiyatlarının %35’inden fazla olmayacak şekilde belirlenecek ve 2001 yılında bu fark daha da azaltılacaktır.

2) 2000 yılında şekerpancarı destekleme fiyatı hedeflenen enflasyon oranına göre arttırılacak, ancak artış destekleme fiyatının açıklanacağı 2000 yılı Ağustos ayına kadar gerçekleşen 12 aylık TÜFE enflasyon oranının %75’inden az olmayacaktır.

3) Hükümet adına bazı tarımsal ürünlerde destekleme alımı yapan Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri’nin özerk yapıya kavuşturulması doğrultusunda yasa çıkartılacaktır.

4) Hükümet çiftçilere verilen kredi sübvansiyonunu aşamalı olarak ortadan kaldıracaktır.

5) Gübre ve diğer girdi sübvansiyonları 2000 ve 2001’de nominal olarak sabit tutulacaktır.

Diğer taraftan Dünya Bankası’nın, yukarıda özet halinde verilen Tarımsal Destekleme’ye ilişkin politika değişikliklerine ilave olarak bazı talepleri olmuş ve bunların belirli zaman dilimine yayılarak hükümetten uygulamaya konmasını istemiştir.

Dünya Bankası’nın tarımsal reformla ilgili önerileri ve hükümet tarafından IMF’ye verilen niyet mektubunda yeralan reform taahhütleri, özet olarak şu şekildedir:

1) Doğrudan Gelir Desteği Sistemi

Türkiye’de uygulanmakta olan destekleme politikalarının tamamen uygulama dışı bırakılarak, daha etkin, üreticileri hedefleyen ve doğrudan çiftçi gelirini arttırmaya dönük olduğu savunulan bu sistemin uygulanması önerilmektedir.

Dünya Bankası, Türkiye’de uygulanacak DGD Sistemi’nin tamamen üretimden bağımsız, tapu-kadastro kayıtlarına dayanılarak oluşturulacak çiftçi kayıt sistemine göre yapılmasını önermektedir.

2) Hububat – TMO

· Hububat fiyatları Dünya fiyatlarına endekslenecek, Hükümet tarafından açıklanan hububat destekleme fiyatı ile Dünya fiyatı arasındaki farkın 2000 yılında en çok %35 olması, devam eden yılda is bu farkın azaltılması.

· Navlun miktarı olarak 15-18 ABD doları/ton olarak alınması.

· 2001 yılında hububat fiyatlarının CIF fiyatının en fazla %5 üzerinde olması.

· 2002 yılında destekleme alım fiyatının açıklanmaması.

· TMO’nun 2001 yılında küçülerek sadece olağanüstü hal stoku ve stratejik stok tutacak yapıda olması.

· TMO’nun 2002 yılı ve sonrasında borsada oluşan fiyatlardan ve borsadan alım yapması.

3) Şeker Pancarı – Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi (TŞFAŞ)

· 2000 yılında şekerpancarı destekleme fiyatı hedeflenen enflasyon oranına göre arttırılarak, 2000 yılında TŞFAŞ’nin görev zararının 42 trilyon TL’yi aşmaması.

· Şeker Kanunu’nun 2000 yılında yasalaşması, yasa çıkınca destekleme alım fiyatı uygulamasına son verilmesi ve fabrikaların üreticilerle yapacağıanlaşmalarla fiyat belirlemesi.

· 2000 yılında Şeker Fabrikaları’nın envanterinin çıkartılması, 2001 yılından itibaren fabrikaların özelleştirilmeye başlanması ve 2002 yılında TŞFAŞ’ne bütçeden yapılan yardımlara son verilmesi.

4) Tütün – TEKEL

· 2000 yılında açıklanacak tütün fiyatlarının hedeflenen enflasyona göre arttırılması.

· 2000 yılında Tekel ile ilgili üç yasanın çıkartılması.

· 2001 yılında, 2000 yılından kalan tütünün açık arttırmada satılması.

· Satılamayan tütünlerin Tütün Ofisi tarafından belli bir oranın altında satın alınması ve Tütün Ofisi’nin yapacağı alımlar için bütçeye para konması.

· Tekel Fabrikaları’nın 2001 yılından başlamak üzere 2002 yılı itibariyle özelleştirilmesi.

· Tütün ekimi yapılan alanlarda alternatif ürün projesinin uygulanması.

5) Yaş Çay Yaprağı – ÇAYKUR

· 2000 yılında alımın budanmış çaylıklardan yapılması ve alım miktarının 600,000 tonu geçmemesi.

· 2000 yılı alım fiyatlarının en fazla hedeflenen enflasyon düzeyinde arttırılması.

· Gümrük ve sınır kontrolleri arttırılarak ülkeye ucuz çay girişinin önlenmesi ve özel sektörün çay alımlarına girmesinin sağlanması.

· Çay budama tazminatlarının Ziraat Bankası’nca değil, bütçeye konulacak ödenekle sağlanması.

· 2001 yılında özelleştirmeye başlanması ve 2002 yılında tamamlanması.

· 2001 yılında çay budama tazminat ödemelerinin azaltılması.

6) Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri

· Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri’nin özerk yapıya kavuşturularak, devlet müdahalesinin kaldırılması bu doğrultuda yasanın çıkarılması.

· Her bir Birlik için ayrı yapılandırma planının hazırlanması.

· Birliklerin mevcut borçlarının ödenmesi için birliklere kaynak ayrılması.

· Birliklerin faaliyet gösterdiği ürünlerden arz fazlası olanlara yönelik alternatif ürün projesi uygulanması.

7) Kredi Sübvansiyonları

Kredi sübvansiyonlarının zaman içinde ortadan kaldırılması ve sübvansiyonlu kredinin kullandırılmaması. Ziraat Bankası’nın çiftçilere basit faizli kredi kullandırmaya devam etmesi.

8) Girdi Desteği (Gübre-Zirai İlaç-Tohum)

Gübre ve diğer girdi desteklerinin 2001 yılında nominal olarak aynı düzeyde kalması ve 2002 yılında ise kaldırılması.

9) Prim Uygulaması (Kütlü Pamuk-Soya-Yağlık Ayçiçeği)

· 2001yılında prim miktarının düşürülmesi.

· Prim ödemesi yerine, orta vadede doğrudan gelir desteğine geçilmesi.

· Doğrudan Gelir Desteği Sistemi’nin başarılı olması halinde, 2002 yılında prim sisteminin kaldırılması.

Gıda Üretiminde Tarımın Yeri

Gıda güvencesi, bütün insanların her zaman aktif ve sağlıklı bir yaşam için gerekli olan besin ihtiyaçlarını ve gıda önceliklerini karşılayabilmek amacıyla yeterli, sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik bakımdan erişmeleri ve sürdürmeleri durumudur.

İnsanların gıda güvencesine sahip olma haklarının en uygun şekilde sahip olmalarını sağlayabilmek ve devamını koruyabilmek amacıyla tarım sektörünün üzere çok fazla iş düşmektedir. Gıda üretiminin olmadığı bir yerde, bu hakların bırakın savunulmasını, düşünülmesi bile söz konusu olamaz.

Türkiye, toplam 77,9 milyon hektar alana sahip olup, bu alanın yaklaşık %35’ini (27 milyon hektar) tarım alanları oluşturmaktadır. Ancak toplam alanın neredeyse %42’si (32 milyon hektar) ormanlar ve çayır, mera gibi ekimi ve dikimi mümkün olmayan alanlardan oluşmaktadır.

Ülke topraklarının %60’tan fazlası kamuya (devlet, belediye ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alan, 1999 yılında 26,7 milyon hektara ulaşmıştır. Ekili ve dikili alanların yaklaşık 8,5 milyon hektarı ekonomik olarak sulanabilir özellikte olup, bunun ancak 4,4 milyon hektarı sulanabilmektedir. Diğer bir anlatımla Türkiye’deki toplam ekili ve dikili alanların %16,5’inde sulu tarım yapılırken, %83,5’inde kuru tarım yapılmaktadır.

Ülkemizde özellikle İç Anadolu Bölgesi başta olmak üzere bazı bölgelerimizde yağış eksikliğinden dolayı nadas uygulamalı tarım yapılmaktadır. İşlenen yaklaşık 24 milyon hektar tarla alanının 5 milyon hektarı her yıl nadasa bırakılmaktadır (Dolayısıyla her yıl yaklaşık 19 milyon hektar alanda tarla tarımı yapılmaktadır). Diğer taraftan 1999 yılı itibariyle 790 bin hektar alanda sebze, 1,404 bin hektar alanda meyve, 530 bin hektar alanda bağ ve 600 bin hektar alanda da zeytin üretimi yapılmaktadır.

Ülkemizdeki mevcut tarımsal yapı ve işletme büyüklüğü ile tarımda istenilen ölçüde teknoloji kullanılamamakta ve kullanılan girdilerden de istenilen verimlilik sağlanamamaktadır.

1991 yılında yapılan son tarım sayımına göre ülkemizde 3,966,800 tarımsal işletme bulunmaktadır. Bu işletmelerin 993,685 tanesinde yalnız bitkisel üretim, 139,692 tanesinde yalnız hayvansal üretim, kalan tüm işletmelerde ise karma üretim yapılmaktadır.

Tarımsal Üretim

1) Bitkisel Üretim

Ülkemiz sahip olduğu büyük tarım potansiyelinden (gerek tarımsal arazi varlığı bakımından gerekse iklim çeşitliliği bakımından) dolayı Dünya tarımında önemli bir paya sahiptir.

1999 yılı üretim rakamlarıyla ülkemiz; buğday üretiminde Dünya’da 7., arpa üretiminde 8., mercimek ve nohut üretiminde 2., taze sebze üretiminde 4., sert kabuklu meyve üretiminde 2., incir üretiminde 1., kayısı üretiminde 1., tütün üretiminde 4., limon üretiminde 6., portokal üretiminde 13., pamuk üretiminde 7., ayçiçeği üretiminde 10., patates üretiminde 11., şeker üretiminde 16. ve sığır sayısında ise 18. sırada yer almaktadır.

Ülkemizdeki tarımsal ürünlerin verimleri genelinde gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında düşüktür. Ancak aynı özellikteki arazilerdeki verimler karşılaştırıldığında ülkemizdeki verimlerin üstünde olmadığı görülmektedir. Hayvansal ürünlerde verim bitkisel üretime göre düşüktür.

1999 yılı verilerine göre ülkemizin tarımsal üretim değeri yaklaşık 13,5 katrilyon TL’dir. Bu miktarın yaklaşık 9,8 katrilyonu (%73’ü) bitkisel üretimden, 3,7 katrilyonu ise (%27’si) hayvansal üretimden oluşmaktadır.

Bitkisel üretim değerinin %48,3’lük kısmı tarla ürünleri üretiminden (%22’si tahıllardan, %12,6’sı endüstri bitkilerinden, %8,3’ü yumru bitkilerden, %3,2’si baklagillerden ve %2,2’si yağlı tohumlardan), %27,9’u meyve üretiminden ve %23,8’i de sebze üretiminden meydana gelmektedir.

2) Hayvansal Üretim

Türkiye’de 1980’li yıllardan itibaren hayvan sayılarında düşüşler başlamıştır. 1980 yılında 16 milyon civarında olan sığır varlığının, 1997 yılında 11 milyona düştüğü görülmektedir. Düşüş oranı %30 gibi çok yüksek bir değere denk gelmektedir.

Ülkemizde sağılan toplam hayvan varlığından (inek, manda, koyun, ve keçi) yıllara göre ufak değişiklikler göstermekle birlikte son yıllarda 10 milyon ton civarında süt üretilmektedir. Bu sütün yaklaşık %88,6’sını ise inek sütü teşkil etmektedir.

Sanayi tesislerinde geçerek üretilmiş olan et miktarı esas alındığı ve dış ticaretin her iki üründe de önemsiz düzeyde olduğu gözönüne alındığında, kırmızı ve beyaz et toplam üretiminin tüketimi de yansıtacağı, böylece Türkiye’nin kişi başına et tüketiminin 1990-99 yılı döneminde beyaz etteki üretim artışı nedeniyle 16 kg’dan 18 kg’a yükseldiği görülmektedir. Toplam kasaplık hayvan gücünden gidilecek olursa kişi başına tüketim rakamlarının aynı düzeyde (24 kg) kaldığı izlenebilcektir.

Üretilen toplam süt miktarı, 1990-99 döneminde artmasına karşın yine aynı kabullerle kişi başına üretim (tüketim) 171 kg’dan 157 kg’a düşmüştür.

Türkiye’de karşılaştığımız bu değerleri AB ve diğer gelişmiş ülkelerden gelen istatisteklerle karşılaştırdığımızda ortaya korkunç bir sonuç çıkmaktadır. Bu ülkelerde, kişi başına et üretimi, domuz ve ürünleri hariç 45-50 kg (Türkiye’de 24 kg) iken kişi başına süt üretimi 200-240 kg (Türkiye’de 157 kg) civarındadır.

Tarımın Sürdürülebilirliği

1) Erozyon:

Ülke topraklarının %22’sinde ciddi boyutlarda erozyon olup, tarımın sürdürülebilirliğini etkileyecek boyuttadır.

2) Fazla Girdi Kullanımı:

Ülkemizde tarımın entansif olarak yapılmış olduğu alanlarda sürdürülebilir tarım yapılmasının önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Özellikle fazla azotlu ve fosforlu gübre kullanımı toprakların fiziksel ve kimyasal yapısını etkilemekte olup, kirliliğe yol açmaktadır. Benzer şekilde pestisit kullanımından dolayı topraklarda mikrofloranın değişmesi nedeniyle oraganik madde birikimi zor olmaktadır, tüm bunlar nihayetinde verimliliği düşürmektedir.

Genetik olarak değiştirilmiş (GMO) tohum kullanımı nedeniyle tarım yapılan alanlardaki doğal ortamın, bazı ülkelerin deneyimleri de gözönüne alınırsa, değişmesi riski bulunmaktadır.

3) Çevre Kirliliği:

Türkiye’de belli tarım alanlarında Ege Bölgesi’nde Gediz Havzası’nda olduğu gibi, sanayi ve evsel atıklar nedeniyle kirlilik başlamış olup, toprak ve su kaynakları kirlenmekte ve burada yapılan üretim risk altına alınmaktadır. Örneğin ülkemizdeki bazı havzalarda görülen ağır metal kirliliğinin boyutları buradaki üretimi olumsuz yönde etkilemektedir.

4) Sulama:

Tarımda aşırı su kullanımı çoraklaşmaya neden olmaktadır. Bazı bölgelerde (Ege Bölgesi) sulama amaçlı kuyuların fazla olması taban suyu seviyesinin süşmesine sebep olmakta olup tarımı risk altına sokmaktadır.

5) Jeotermal Enerji Kaynaklarının Bulunduğu Alanlar:

Jeotermal enerji kaynaklarının bulunduğu yörelerdeki sulanan tarım arazileri, bor ve kükürt içeriği yüksek olan kaplıca sularının yer altı sularına karışması nedeniyle kirlilik teklikesi altındadır.

6) Sanayileşme, Kentleşme ve Turizm:

Tarım alanlarının arazi rantının yüksek olması nedeniyle sanayiye kayması, tarım alanlarının amaç dışı kullanımına yol açmaktadır. Sadece Çukurova’da sanayi tesislerinin %92’si I.sınıf tarım arazisi üzerinde yer almaktadır. Halen tarım arazilerinin tarım dışı alanlarda kullanımını engelleyen yasanın iptal edilmesi de bu alanda yasal boşluk doğurmuştur.

7) Mera ve Çayırların Islahı:

Mevcut mera alanlarının büyük kısmında, erozyon ve aşırı otlatmaya bağlı olarak dejenerasyon söz konusu olup, meraların ıslahı sürdürebilir tarım konusundan önemli bir yer turmaktadır. Bu konuda çıkan Mera Kanunu etkili olacaktır.

Sektörün Başlıca Sorunları ve Öneriler

Türkiye’nin, kalkınmak için bel bağladığı en önemli sektör grubu olan Tarım Sektörü’nde de, diğer sektörlerde olduğu gibi bazı zorluklar ve sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorunlar ancak akılcı ve planlı bir yol izlenerek çözümlenme zorunluluğu taşımakta ve sahip olunan tüm kaynaklar en üst düzeyde kullanılarak eski haline getirilmekle kalmamalı, daha da ileri bir düzeye getirlmesi gerekliliği su götürmez bir gerçektir.

Türkiye gibi, Dünya üzerinde söz sahibi ve alınacak genel kararlarda yetkisi bulunan bir devletin, her alanda olması gerektiği gibi tarım alanında da hiçbir koşulda yetinmek gibi bir lüksü olmamalıdır. Kolay ve daha az masraflı olan yetinme olgusu, medeni bir devlet olma yolundaki Türkiye ve medeni bir halk olma çabasındaki Türk Halkı’nı tatmin etmemek zorundadır. Yapılması gereken, sektörde sağlanan koşulların ve konulan ve gerçekleştirilen hedeflerin, diğer devletleri kıskandıracak ve kendi projelerinde bizim hareketlerimizi takip edecek kadar başarılı olması gerekmektedir.

Bu anlamda öncelikle yapılması gereken, mevcut sorunların doğru ve tam olarak saptanması, bu sorunların en akılcı, kalıcı ve bir daha tekrarlanmayacak şekilde, en ekonomik olarak düzeltilmesi son derece önemlidir. Birinci basamak olarak mevcut sorunların tespiti ve bu sorunlara getirilecek çözüm önerilerinin saptanmasını ele alabiliriz. Mevcut sorunlar, Devlet Planlama Teşkilatı Özel İhtisas Komisyonları’nın hazırladıkları raporlardan takip edilerek buradaki yerini almıştır.

1) Yatırımların Finansmanı ve Teşviki:

Sektörde kapasite fazlalığı bulunmakta ve Kapasite Kullanım Oranı’nın düşüklüğünden kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır. Bu nedenle;

Yerli ürün gamında bulunan ürünler için yeni kapasite yaratılmasına yönelik yatırımlar teşvik edilmemelidir.

Bu şekilde kapasite fazlalığından kaynaklanan stoklar eritilerek, çalışma kapasitelerin tekrar eski düzeye yükseltilmesi söz konusu olabilir.

Ancak, Tarım Makineleri İmalat Sanayii’nde ürün çeşitliğinin azlığından kaynaklanan yüksek italat söz konusudur. Üretilen ürün yelpazesinin, dar ve neredeyse tüm firamaların aynı makine üzerinde çalışması nedeniyle ortaya çıkan bu sorun, ihtiyaç olan ayrıntılı ve ülkemizde üretilemeyen makinelerin yurtdışından ithal edilmesine yol açmakta ve yurtdışına döviz akışına neden olmaktadır. Bu durumun önlenmesi için;

· Yerli üreticilerin, sektörde bulunamayan Tarım Makineleri’ne yönelik kapasite yatırımları,

· Modernizasyon ve Ar-Ge (Araştırma ve Geliştirme) yatırımları teşvik edilmelidir.

2) Yurt Dışı Yatırım ve İşbirliği İmkanları:

Ülkemizdeki traktör dalındaki sektör, gelişmekte olan ülkelere proje ve üretim teknolojisi transferi, üretim tesisi yatırımı yapabilecek düzeydedir. Tarım Makineleri dalında ise; pulluk, gübre dağıtma makinesi, ön yükleyici, pülverizatör vb. bazı ürünlerde önemli birikime sahiptir. Ancak bu potansiyelin gerçekçi bir değer alabilmesi için;

· Traktör İmalar Sanayii’nin, Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelere yapacağı proje ve üretim teknolojisi transferi, tesis yatırımları teşvik edilmelidir.

· Tarım Makineleri Sanayii’nin gelişmiş ülkelerdeki üreticilerle Ortak Üretim (Joint Venture) girişimleri desteklenmeli ve teşvik edilmelidir.

3) Standartlar, Kalite Kontrolü ve Tüketicinin Korunması:

Sektör üretiminde, yapılan ürünlerinin kalitesinin arttırılması ve buna bağlı olarak müşteri memnuniyetinin ve kalite güvencesinin sağlanması, iç pazarda tüketicinin korunması, dış pazarda ise gerekli rekabet gücünün kazanılması açısından hayati önem taşımaktadır. Bu amaçla;

· Sektördeki bütün üreticilerin ve üretici kuruluşların ISO 9000’ne uygun kalite güvencesi almalarını özendirici tedbirler alınmalıdır.

· Sektördeki ürünlerine ilişkin Türk Standartları’nın AB ile ortak bir zeminde buluşmaları sağlanmalı.

· Pulluk vb. tarım makinelerin imalatında ihtiyaç duyulan özel malzemelerin piyasada bulunması sağlanmalı ve bu malzemeleri üreten kuruluşlar teşvik edilmelidir.

· Sektörde üretilen ürünlerin ithalatları sırasında, ISO 9000 (veya eşdeğeri) kalite güvencesi koşulu aranmalıdır.

· Kullanılmış traktör ve tarım makineleri ithali engellenmelidir. (Yurt dışından getirilen kullanılmış traktör ve makinelerin ekonomik ömürleri kısa olmakla birlikte, yüksek onarım maliyetleri ekonomiyi olumsuz etkiilemektedir.

· Test ve laboratuar hizmetleri yürütücek servisler oluşturulmalı ve bunlar yeterli donanıma kavuşturulmalıdır.

· Dizel yakıtların yurt genelinde standart kalite güvencesi altında satılması sağlanmalıdır. (Özellikle kırsal kesimlerde yaygın kullanılan ucuz mazot, araçların arızalanmasına ve fazlada ekonomik maliyete yol açmaktadır.)

4) Pazar İmkanları ve Pazarlama Sorunları:

Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri, kaliteli ve ucuz üretim yapılmasına neden olabilecek ayrıca modern üretim tekniklerini kullanılan mekanizasyon araçlarının azlığıdır. AB ülkeleri ile aramızdaki değerler son derece dengesizdir.Ancak, ülkemizde yaşanan ve ortaya çıkan sorunlar ve bazı özel durumlar, bu açığın kapanmasını zorlaştırmakta ve özellikle tarım sektörünün gelişmesine engel teşkil etmektedir.

· Tarım Bakanlığı yetkisinde bulunan fiyat belirlemeleri uygun ve serbest piyasaya düzenle aktarılmalıdır. Hazırlanan planlar ve politikalar kararlılıkla uygulanmalıdır.

· Belirsizlik oratadan kaldırılarak, istikrarlı ve gerçekçi bir büyümeyi hedefleyen kalkınma politikaları izlenmelidir.

· Hukukta yapılacak düzenlemeler, arazilerin parçalanmasını önlemelidir.

· Ziraat Bankası’nın Traktör ve Tarım Alet ve Makineleri edindirme kredilerinde, alınma teşvik ettirecek düzenlemeler yapılmalıdır.

· Çiftçilerin güçlü traktör ve uygun ekipman kullanmaları teşvik edilmelidir. (Birden fazla işlemin bir geçişte yapılması ve böylece önemli düzeyde enerji, maliyet, zaman tasarufu ayrıca toprağın korunması sağlanabilir)

5) İç ve Dış Rekabet, İhracatın Geliştirilmesi:

· Enflasyonun maliyetleri yükseltmesiyle, üreticilerin zarar etmesine neden olan koşullalın önüne geçilmesi gerekmektedir.

· Ana ve yan sanayi firmaları arasında kordinasyonlu bir üretim sağlanmalı.

· Küçük ve orta ölçekli firmaların dış rekabet gücünü arttırmalarına yardımcı olunmalı.

· Traktör ithalinde damping girişimlerine karşı hızlı ve etkin antidamping politikaları uygulanmalı.

6) Diğer Sorunlara İlişkin Tedbirler:

· Ülkemizde traktör parkının güvenilir biçimde belirlenmesi gerekmektedir.

· Trafikte traktörlerle ilgili istatiklerin açıklanması gerekmektedir.

· Traktör ve tarım makineleri ihracatına ilişkin istatistikler düzenli olarak yayınlanmalıdır.

· “Ortak Makine Kullanım Modelleri Makine Birlikleri” oluşturukması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

· Tarımda mekanizasyon araçlarının kullanımında sigorta uygulaması teşvik edilmelidir.

Mevcut Yapıdan Kaynaklanan Sorunlar

· Ülkemizde tarımsal destekleme politikalarının en önemli aracı olan fiyat müdahaleleri, üretimin piyasa koşullarına uygun gelişimi engellemiş, gelir dağılımını bozmuş, bazı ürünlerde değerlendirilemeyen ürün stokları oluşurken, bazı ürünlerde yetersiz üretime yol açmıştır. Genel bir yaklaşımla, politika araçları ile hedeflenen amaçların uyumlu olması gerekmektedir. Ancak, temel politika uygulamalarında; hangi ürünlerin destekleneceği, uygulamaların nasıl gerçekleştirileceği, fiyatlar gibi uygulamaya yönelik belirsizlikler karar alma sürecinde çiftçiyi olumsuz olarak etkilemekte ve destekleme politikalarının yönlendirici özelliğini zayıflatmaktadır.

· Uygulamada yaşanan belirsizlikler yanında, sistemden kaynaklanan sorunlar tarıma aktarılan kaynakların tamamının çiftçi eline geçmesini engellemektedir. Tarıma yapılan toplam transferleri incelediğimizde, alım yapan kuruluşların görev zararları ve sermaye girişlerini de içerdiği görülmektedir. Ancak, sistemden kaynaklanan ve çiftçi eline geçmeyen bu tutarın tarıma yapılan destek olarak değerlendirilmesi yanıltıcı olmakta, destekleme miktarını yapay olarak yükseltmektedir.

· Verilen desteklerden küçük işletmeler ve verimin düşük olduğu bölgeler yeterince yararlanamaktadır. İşletme yapısı ve koşullardan kaynaklanan sorunlar, yapısal problemler, bilgi akışının yetersizliği, eğitim düzeyi, koordinasyon eksikliği gibi nedenlerin yanısıra, çiftçi örgütlenme sinde ki yetersizliklerden kaynaklanan sorunlar nedeniyle desteklerin adil dağılımı ve etkinliği azalmaktadır.

· Türkiye'de bugüne kadar uygulanan tarımsal destekleme politikaları; tarımsal üretimin ve verimin artırılması ve üreticiye belirli bir gelirin sağlanması açısından bir çok bakımdam etkili olmuştur. Ancak, yanlış ve amaç dışı uygulamalar marjinal verimlilikteki işletmelerin varlığını devam ettirmelerine, dolayısıyla belli bir nüfusun marjinal verimlilikte ve asgari geçim düzeyinde varlığını sürdürmesini sağlamış, bu ise tarımsal yapının bozulmasına neden olmuştur.

· Tarımsal destekleme politikalarının belirlenmesinde ülkemizde karmaşık bir örgütlenme yapısı dolayısıyla çoğunlukla ekonomik rasyonellikten uzak olan siyasi tercihler etkili olmaktadır. Özellikle işletme bazında tarımsal yapının iyileştirilmesine yönelik iyi organize edilmiş ve kurumsal nitelikteki önlemlerin alınmadığı gözlenmektedir.

· Tarımsal destekleme politikalarının, amaçları doğrultusunda uygulanmaması nedeniyle üretim yapısının bozulduğu, bazı ürünlerde üretim açığı meydana gelirken, bazı ürünlerde ise istenmeyen stokların oluşması dolayısıyla devlete ilave bir finansman yükü geldiği ve uluslararası ticaretimizin destekleme politikalarından olumsuz yönde etkilendiği gözlenmiştir. Türkiye'nin bugün tarımda kendi kendine yeterli bir ülke olduğu tartışılır duruma gelmiştir. Özellikle hayvansal ürün üretim ve tüketimi yetersiz seviyelerdedir. Girdi desteklerinden istenen sonuç alınamamıştır. Girdi fiyatlarının ürün fiyatına göre daha hızlı artışı, üreticinin satın alma gücünün azalmasına yol açmıştır. Ancak, tohumluk ve damızlık hayvan kullanımında gelişmeler kaydedilmiştir.

· Sektörde yer alan kamu kurumlarının sayıca fazlalığı, yetkilerin dağınık olması ve buna ek olarak kuruluşlar arası koordinasyon eksikliği, uygulamaların etkinliğini azaltmakta, hizmetlerin bir bütünlük içinde sunulmasını engellemektedir.

· Destekleme politikalarında tarımın alt sektörleri itibariyle denge kurulamamış, bitkisel üretim sektörü öncelikle desteklenmiş ve hayvancılık sektörü ihmal edilmiştir. Uygulanan politikalar nedeniyle, mera ve otlaklar bitkisel üretime kaydırılmış ve denge bozulmuştur. Böylece, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve israfı yanında hayvancılık sektörü de olumsuz olarak etkilenmiştir. Gelişmiş ülkelerde tarım sektörü geliri içinde hayvancılık sektörü geliri % 70 ler civarında pay alırken, Türkiye'de bu oran % 27 ler civarındadır.

· Hayvancılık sektöründe yaşanan darboğaz, yüksek maliyetlerden kaynaklanan fiyatların da etkisiyle iç ve dış pazarda üreticiyi ve tüketiciyi zorlamaktadır.

Tarım sektöründe, yapısal özellikleri nedeniyle sermaye birikiminin az ve yetersiz, sermaye dönüşüm hızının düşük olması ve uzun süreçte gerçekleşmesi bu sektörde yatırımları engelleyici rol oynamaktadır.

ÖNERİLER

Tarım politikaları, geniş bir etki alanına sahip olması nedeniyle, ülkelerin; ekonomik, sosyal ve siyasal politikalarının en önemli parçası olup. sektörel yapısı gereği tarım sektörü devlet müdahalelerini zorunlu kılmaktadır. Bu müdahalelerin ülkelere göre amaç ve araçları farklılık arz etmekteyse de, esas hedef; üreticilere adil ve yeterli bir yaşam standardı sağlanmasının yanı sıra, tüketicilere uygun fiyatla yeterli ürün arzının garanti edilmesi şeklinde özetlenebilir.

Dünyada yaşanmakta olan küreselleşme sürecinde, bîyoteknoloji, bilgi akışı, teknolojik gelişmeler, uluslararası ticarette kaydedilen gelişmeler, üretimin talep doğrultusunda gerçekleşmesini sağlayacak politikaların belirlenmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi gerekliliğini gündeme getirmiştir. Bu kapsama, gittikçe azalan doğal kaynakları etkin kullanım gerekliliği de eklenerek, kuralları anlaşmalarla belirlenen yükümlülükler çerçevesinde reformların yapılması hız kazanmıştır. Mevcut durumun iyileştirilmesi için yasal düzenlemeler dahil bir dizi önlemin alınması yanında, Dünya ile özellikle aday konumunda olduğumuz Avrupa Birliği ile uyum sağlayabilecek, tarım sektörünün yapısal sorunlarına çözüm getirebilecek etkin alternatif politikaların ve bu politikalara destek olabilecek hukuksal altyapının ivedilikle oluşturulması gerekmektedir.

Tarımın içinde bulunduğu sorunlara çözüm getirebilecek ve belirlenen temel unsurlar ve ilkeleri yansıtacak öneriler şu şekilde özetlenebilirler:

Kurumsal ve Yasal Düzenlemeler:

· Tarımsal destekleme politikaları ve uygulamaları “Tarım Kanunu” ile belirlenmeli ve tarım politikaları entegre bir biçimde ele alınmalıdır.

· Tarım sektörünün serbest piyasa ortamında faaliyet göstermesi, Dünya ile özellikle AB ile entegrasyonunun sağlanması öncesinde; kurumsal yapının düzeltilerek, tarımsal politikalarla doğrudan ilgili kurumların belirlenmesi, bu kurumların etkinliği ve üretkenliği arttıracak şekilde yeniden yapılanması sağlanmasıdır. Uygulamada görev alacak kuruluşların görev ve yetkileri yasada yer almalı, yetki az sayıda kuruluşa bırakılarak, yetki kargaşası engellenmelidir.

· Tarımın finansman ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla, T.C. Ziraat Bankası yanında diğer finans kuruluşlarının kredi sağlamasının gerekli olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, Tarım Kredi Kooperatiflerinin de kredi verebilecek konuma getirilmesi ve bu maksatla gerekli yapılanmanın sağlanması, ancak tarımsal üretim için verilecek kredilerin piyasa şartlarından ucuz olması veya en azından piyasa şartlarında olması öngörülmektedir.

· Tarımsal girdilerde Katma Değer Vergisi oranları yeniden gözden geçirilerek düşürülmelidir. AB'nde tarımsal ürünlerde üretici ve tüketici KDV oranlan düşük uygulanmaktadır. Kimyasal gübrede, destekleme oranlarının % 20 oranına düştüğü gözlenmektedir. Desteklemenin KDV yükü de tüketici fiyatına yansıtıldığından, gerçekte kimyasal gübrenin %16-17 oranında desteklendiği görülmektedir. Bu oranın uygulanan KDV ile aynı olduğu, ancak karmaşık uygulamaların mali yükünün yüksek olduğu, sektörel bazda sıkıntılara yol açtığı bilinmektedir. Belirli bir süre sonunda kaldırılması öngörülen gübre desteğinin, bu uygulamaya geçilinceye kadar KDV oranının % l'e çekilerek uygulanması yerinde olacaktır. Ancak, bu durumda üretici ve ithalatçılarla ilgili fazladan ödedikleri KDV iadelerini alabilmeleri için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

· Türkiye tarımının gelişmesi için gerekli finans ve girdi; tüketiciye uzanan zincire kadar, hatta tarımsal ihracat ve ithalat kararları değişik alanlarda özel bilgi gerektirmektedir. Kamu ve özel sektör kurumsal insan kaynaklarının etkili koordinasyonu mutlaka sağlanmalıdır.

· Tarım ve Köyişleri Bakanlığı taşra teşkilatının konu uzmanlığı esasına dayanan eğitim-yayım sistemi dünyada kabul gören "alan sorumluluğu" sistemine dönüştürülmeli, alan sorumlularının maliyetlerinin bir bölümünün, hizmet götürdükleri alanda yaratabildikleri gelir artışından karşılanmasını sağlayacak yeni bir yayım teşkilatı yapılanmasına gidilmelidir.

Politikaların Değişimi:

· Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması ve AB ile yapılan anlaşmalar sonucunda tarımın olumsuz yönde etkilenmesini önlemek amacıyla tedbirler alınmalıdır. Örneğin, fiyatlarda meydana gelecek azalma nedeniyle sonuçlanabilecek gelir düşüklüğünü telafi etmek amacıyla, geçiş döneminde doğrudan gelir ödemeleri ve fark ödeme sisteminin uygulanması gerekmektedir.

· Destekleme uygulamaları ülke tarım politikalarına uygun olmalı, kalkınma planları ile belirlenen hedeflere ulaşılmasında etkin bir araç olarak kullanılabilmeli ve politika hedefleriyle çelişen uygulamalara yer verilmemelidir. Hedefleri ve araçları iyi tespit edilmiş, siyasi amaçlardan arındırılmış, uzun vadeli bir tarım politikası ve bu çerçevede dinamik, şartlara uyum sağlayabilecek ve ihtiyaçlara cevap verebilecek destekleme politikaları tespit edilmelidir.

· Destekleme politikası uygulamalarındaki belirsizlik ve istikrarsızlık ortadan kaldırılmalıdır. Kuralları belirlenmiş, ne yapılacağı önceden bilinen şeffaf, hedefe yönelik, esnek politikalar izlenmelidir.

· Alternatif Tarımsal Destekleme Politika araçlarının değerlendirilmesi ve doğrudan gelir ödemeleri sistemine geçilmesi önem arz etmektedir. Ancak, uygulama öncesi belirlenen amaçlar doğrultusunda; hedef bölge, hedef kitle, hedef ürün, uygulama şekli, uygulama süresi, uygulama koşulları açıklıkla ortaya konmalı ve bu koşullarda sistemin uygulanabilirliği araştırılmalı ve eksiklikler giderilmelidir. Bu sistemin, piyasada fiyat oluşumu üzerinde olan nispeten düşük etkisi ve belirli hedef kitleye yönelik uygulama kolaylığına sahip olması sağlanılmalıdır.

· Doğrudan gelir desteği ödeme sisteminin uygulanabilmesi için yasal ve kurumsal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu uygulama bazı ürünlerde geçiş döneminde belli ölçüde üretime bağlı doğrudan ödemeler şeklinde veya diğer politika araçları ile birlikte kullanılabilir. AB ve ABD destekleme politikaları incelendiğinde, doğrudan ödemeler yıllar itibariyle artış göstermekle beraber diğer destekleme modellerinin de halen uygulandığı gözlenmektedir.

· Desteklemelerin kaynağının belirli olması, her bir uygulamaya ayrılan kaynak miktarının önceden açıklanması ve araç sayısının sınırlandırılması gerekmektedir. Diğer taraftan, desteklemenin mali yükünü azaltmak, finans sorununa çözüm getirmek amacıyla bir fonun oluşturulması veya mevcut fonlardan hukuksal çerçeve içersinde belli bir payın destekleme faaliyetlerine ayrılması öngörülmektedir.

· Kayıtlı ekonomiye geçişi sağlamak üzere ülke çapında kayıt sisteminin geliştirilerek çiftçilerle ilgili bilgilerin derlenmesi ve veri tabanının oluşturulması gerekmektedir. Çiftçi tanımı yanında ürün bazında işletme büyüklüklerinin tespit edilmesi gerekmektedir. Oluşturulacak veri tabanı, dinamik günün koşullarına uyum gösterebilecek bir yapıda olmalı ve değişimler sürekli izlenmelidir.

· Doğal afetlerin önemli bir etkiye sahip olduğu tarım sektöründe tarım sigortası yasasının çıkartılması bir an önce gerçekleştirilmelidir.

· Halen Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nce uygulama alanlarında olmak üzere kısıtlı bir alanda ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nce de ülke genelinde yürütülen “Arazi Toplulaştırma” çalışmaları dikkate alınarak “Toplulaştırma Yasası” ile sağlam bir zemine kavuşturulmalıdır.

· Avrupa Birliği'ne uyum çerçevesinde doğru yönlendirme olan işletme tanımının teknik ve bilimsel ölçütlere göre tanımının yapılarak, gerçek işletmeler bazında tarımın desteklenmesi, kırsal alan nüfusunun sorunlarının tarım kapsamından çıkarılarak sosyal politikalar çerçevesinde sağlık, eğitim, kültürel etkinlikler ve sosyal güvenceler olarak Anayasanın ilk üç maddesinde tanımlandığı şekilde değerlendirilmesi yapılmalıdır.

· Devlet destekleme alımları yanında bu ürünlerle ilgili yükleme, taşıma, depolama, saklama ve işleme gibi çeşitli harcamaları da üstlenmektedir. Bu durum, fiyat yanında desteklemenin maliyetini artıran diğer unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle destekleme alımları aşamalı olarak azaltılmalı, destekleme fiyat politikasında prim sistemi (fark ödemesi sistemi) iyileştirilmelidir. Ürün borsaları sistemi yaygınlaştırılmalı, yurtdışı piyasalarla entegre bir duruma getirilmelidir. Tarım ürünlerinin yurtiçi ve yurtdışı arz ve talep projeksiyonları ve fiyat/maliyet analizleri yapılarak, göreli üstünlüğümüz olan ürünlerin üretimi özendirilmelidir. Yurtiçi ve yurtdışı piyasaları kapsayan etkili bir pazar-enformasyon ve analiz sistemi oluşturulmalıdır.

· Tarımsal faaliyetlerde bulunanların sosyal güvenlik kurumlarına ve İlgili mesleki kuruluşlara kayıt olmasını ve belirli büyüklükteki tarım işletmelerinin kayıt sistemine geçmesini özendirici sistemler geliştirilmelidir. Tarım politikalarının hedef kitlelerinin belirlenmesi amacıyla çiftçiliğin ve diğer tarımsal faaliyetlerde bulunanların meslek grubu olarak tanımlamalarının yapılması gereklidir. Tarımsal faaliyetlerin belirli bir meslek tanımı çerçevesinde kayıtlı ve sertifikalı kişiler tarafından yürütülmesini sağlayıcı teşvik mekanizmaları geliştirilmelidir. Bu kapsamda, çiftçilere, kendi faaliyet alanları ile ilgili belirli bir eğitim imkanının sağlanması ve önemli potansiyel bir kitle olan ziraat mühendisi ve teknisyenleri ile veteriner hekimlerin, çiftçi olarak tarımsal üretime katılmalarını teşvik edecek mekanizmaların oluşturulması gereklidir.

· Tarımsal faaliyetlerin bütün aşamaları (üretim, işleme ve pazarlama) ile ilgili tarımsal kooperatifçilik ve mesleki örgütlenme teşvik edilmelidir. Kooperatifler yönetim ve finansman bakımından daha bağımsız bir yapıya kavuşturulmalı ve devletin bu alandaki müdahaleci rolü azaltılmalıdır. Mesleki örgütlerin tarım politikaları ile ilgili karar verme mekanizmasında rolü artırılmalıdır. Kamu kuruluşları tarafından sağlanan girdi temini, tarımsal kredi temini, pazarlama hizmetleri, araştırma, yayım, eğitim gibi hizmetlerin yerine getirilmesinde kooperatiflerin, mesleki kuruluşların, yerel yönetimlerin ve özel sektörün katkısı arttırılmalıdır.

· Sözleşmeli çiftçilik hukuki alt yapısı oluşturularak teşvik edilmelidir.

· Organik tarım, özellikle ihracat imkanları göz önüne alınarak teşvik edilmelidir.

· Entegre kırsal kalkınma projeleri az gelişmiş yörelerden başlamak üzere hızlı ve etkili bir şekilde yaygınlaştırılmalıdır.

Ürün Desteği:

· Ürün arzının yetersiz olduğu ürünlerin arz fazlası ürünlerin yetiştiği alanlara kayması sağlanabilir. Bu konuda, kota sistemi ile azaltılan tütün ekim alanlarında alternatif ürünlerin yetiştirilmesine ilişkin alınan karar uygulanamamıştır. Özellikle. yurtiçi talebe karşılık veremeyen yağlı tohumlar ve yem bitkilerinin üretimine yönetim sağlanabilir.

· Son yıllarda büyük gelişim gösteren, özellikle ihraç ürünü olarak yerini alan organik tarım İhracat imkanları dahilinde göz önüne alınarak desteklenebilir.

· Özel ürün olarak adlandırılan tütün tarımı, ticareti ve endüstrisindeki gelişmeleri ve dünya çapındaki koşulları göz önünde bulunduran , yeni yapılanmaları içeren ve bunların hukuki mevzuatını ortaya koyan, tütün üreticisinin, sektör çalışanlarının hak ve çıkarlarını koruyan, ülkemizde yabancı menşei olarak üretilen tütünlerin tarımını, satışını, kooperatifleşmesini, borsasının oluşmasını ve işlemesini göz önüne alacak bir Tütün Yasası ivedilikte çıkarılmalıdır.

Örgütlenme:

· Katılımcılığın artırılması ve tabana yaygınlaştırılmasını tcminen. destekleme politikaları örgütlü tarıma dayandırılmalıdır. Örgütler sektörel gelişimin belirleyici unsuru olmalıdır.

· Üretici Birlikleri ve tarımsal amaçlı kooperatiflerin, yönetimlerinde bağımsız ve demokratik ilkelerin geçerli olduğu, üretim-tüketim zinciri içerisinde üreticilere hizmet verebilecek bir örgütlenmenin sağlanmasına ilişkin hukuksal altyapının tamamlanarak İşlerlik kazandırılması gerekmektedir. Diğer taraftan, örgütlenme desteklenirken, mevcut örgütlere de desteklemelerde öncelik tanınmalıdır.

· Tarımda üretici ve üretimin karşı karşıya olduğu risk unsurlarını azaltma amacına yönelik mekanizmalar geliştirilmelidir. Bu kapsamda, mevcut ürün borsalarının geliştirilmesi, vadeli işlem borsalarının işlerlik kazanması, ürün pazarlamasının ürün borsaları aracılığı ile yapılması için önlemler alınması, sözleşmeli tarımın yaygınlaştırılması, tarım ürünleri sigorta sisteminin uygulanmasına yönelik yasal sürecin tamamlanarak en kısa zamanda uygulanması gerekmektedir. Bununla ilişkili olarak, tarım sigortasını yaygınlaştırmak amacıyla geçici bir süreyle üreticilere sigorta primi desteği yapılması uygun olacaktır.

· Tarım Satıl Kooperatifleri’nin yeniden yapılandırılarak özerk bir yapıya kavuşturulması ve işlevselliğini arttırmak gerekli göülmektedir.

Doğal Kaynakların Yönetimi:

· Sulama yatırımlarının desteklenmesi; küresel olarak meydana gelmesi beklenen iklim değişikliklerini dikkate alarak, elverişli alanlarda sulama yatırımlarının ve sulama ağının küçük alanlara da hizmet verecek şekilde yaygınlaşmasının mevcut potansiyelde ürün artışını sağlayacağı öngörülmektedir.

· Doğal kaynakların yönetimi, kullanımı ve korunmasına ilişkin teşvik edici tedbirlerin alınması; doğal çevrenin korunması ve devamlılığının sağlanmasında, belirlenen hedeflere yönelik ülke düzeyinde önlemler, araştırma-geliştİrme ve işbirliği yaklaşımları ile desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. Bu kapsamda, erozyon önleyici tedbirlerin alınması, gittikçe azalan orman alanlarımızı dengeye getirecek ağaçlandırma faaliyetleri de önem arzetm ektedir.

· Ülkemizde, ekilebilir tarım arazîlerinin sınırına gelinmesi gerçeğine rağmen, engellenemeyen şekilde tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı ve erozyon, topraklarımızın her geçen yıl azalmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan, artan nüfus ve refah seviyesine bağlı olarak değişen gıda tüketim artışının karşılanabilmesi ve uluslararası pazarlar, birim alan ve hayvan başına verimin artırılmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda, tarımsal yapının dönüşümünü sağlamak ve tarım sektörünü kaynak yaratan bir sektör haline getirmek amacıyla destekleme politikalarının diğer politikalarla entegre olabilecek bir yapıya sahip olması sağlanmalıdır.

· Yapısal dönüşüm ve işletme optimİzasyonu için uygulanacak toprak düzenlemesi çalışmalarıyla görevli "Arazi Edindirme Ofisi" kurulmalıdır. Özerk bîr yapılanma İle işleyecek söz konusu kurumun görevleri yasa ile belirlenmelidir.

· Gelişme ve kalkınma gözetilerek, yoğun teknoloji ve girdi kullanımı ile doğal kaynaklarımızın yanlış ve bilinçsiz kullanılması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğine karşı her türlü önlem alınmalı ve buna yönelik stratejiler geliştirilmelidir.

· Tarım arazilerinin (I, II ve III. sınıf tarım arazilerinin) tarımsal amaçlar dışında kullanımı, tarım yapılamayacak şekilde aşırı ve yanlış kullanımı engellenmelidir. Arazi varlığını büyük ölçüde tehdit eden erozyonun önlenmesi için bütün tarımsal ve tarım dışı önlemler etkili bir biçimde ve derhal uygulamaya konulmalıdır.

· Anayasal yaptırımların işletilerek toprağın kullanım hakkını tanımlayan mülkiyetin, miras hukuku gerekçe gösterilerek Anayasa’yı ihlal etmesi engellenmelidir.

· Toprak ve su kaynakları ile çevre ve kırsal peyzaj belirli bir plan esas alınarak, ülke, bölge ve havza bazında korunmalı, geliştirilmeli ve etkili bir şekilde kullanılmalıdır. Sulama yapılan alanlarda tuzluluğa ve çoraklığa neden olan sulama teknikleri yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. Halen sulama yapılan alanların önemli bir bölümü, tekrar kazanılamayacak ölçüde tuzlanma sorunu ile karşı karşıyadır. Mevcut sulama sistemleri, suyu en verimli şekilde değerlendirecek ve tuzlanmaya neden olmayacak sulama teknikleri ile ıslah edilmeli, GAP bölgesi başta olmak üzere diğer sulanabilir alanlar hızlı bir şekilde sulu tarıma açılmalıdır.

· Toprak haritaları gözden geçirilerek, bütün tarım alanlarında, özellikle sulamaya açılan alanlarda, arazi kullanım planları hazırlanmalıdır. Çeşitli özendirici mekanizmalarla arazi sahiplerinin gönüllü katılımını da sağlayacak şekilde bir toprak toplulaştırması politikası izlenmelidir. Bu alanlarda işletmelerin tekrar bölünmesini engelleyici şekilde hukuki, idari ve teknik önlemler alınmalıdır.

· Türkiye deniz ve iç suları ve iklim kuşağı bakımından su ürünleri yetiştiriciliğine son derece elverişli bir ülkedir. Su ürünleri üretimi konusunda etkin önlemlerin başında, kaynak kullanımında rasyonelliği yakalamanın en önemli unsuru, bilgi birikimini ön planda tutan, eğitilmiş insan gücünün girişimciliğini destekleyen araçların kullanılmasıdır. Mevcut kaynakların korunması, geliştirilmesi ve etkin bir şekilde kullanımı için gerekli önlemler alınmalıdır. Bu amaçla çevre kirliliği önlenmeli, özellikle kıyılarda ve iç sularda balıkçılık ihtisas işletmeleri desteklenmelidir. Ayrıca su ürünleri konusunda tüketiciler aydınlatılmalı ve su ürünlerinin tüketimi artırılmalıdır.

Hayvancılık:

· Mera ve otlakların bitkisel üretime kaydın iması ve bu alanların korunamaması, hayvancılığın içinde bulunduğu koşulları zorlaştırmıştır. Bu sektörde, kırmızı ete alternatif olarak son yıllarda artış gösteren kümes hayvanlan etinde maliyetlerin yüksek olması İç ve dış pazarda sektörü çıkmaza götürmekte olup, gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

· Hayvancılık sektöründe üretim maliyetlerinin düşürülmesine yönelik teşvik unsurları getirilmeli, bu teşviklerin hayvancılık sektörünün en etkin girdisi olan karma yem ve kaba yem kullanımını kapsaması sağlanmalıdır.

· Türkiye’nin 2000 yılında protein açığı ile karşılaşmaması isteniyorsa; hayvansal gıdaların, bitkisel gıdalara göre daha fazla tüketildiği gelişmiş ülkeler seviyesine çıkması hedefi ile tutarlı bir hayvancılık politikası ve buna yönelik stratejilerin ortaya konması gerekmektedir.

Biyoçeşitlilik:

· Henüz çok azı değerlendirmeye alınmış parasal olarak değer biçilemeyecek toplanmış genetik materyallerden elde edilen sonuçlar, bugüne kadar yapılan harcamaları karşıladığı gibi, gelecek yılların bütçelerine kaynak yaratabilecek bir durumdadır. Bu nedenle; koruma, yönetim ve denetim mekanizmaları geliştirilmeli ve yurt dışına çıkarılmaktan kurtarılmalıdır.

· Halen, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde bitki gen kaynaklarını sahiplenecek iki birim bulunmaktadır. Yetersiz kalan bu birimlerin artırılması için gerekli fınanssal kaynaklar yaratılmalıdır.

· Pek çok bitkisel ve hayvansal ürüne gen kaynağı olan ülkemiz, bu gen kaynaklarının araştırılması, geliştirilmesi ve etkin bir şekilde kullanımı için gerekli önlemleri almalıdır. Bu önlemlerin başında bitki ve hayvan gen kaynaklarına ait envanterin çıkarılmasıyla başlanarak, hem ekolojik hem de gelecek için yararlan sağlanmalıdır.

· Diğer ülkelerden ithal edilecek damızlık ve tohumlarla yeni gen kaynakları sağlanmalı ve etkin bir şekilde kullanılmalıdır. Yurt dışından sağlanacak gen kaynaklarının belirlenmesi ve ülkemiz koşullarına uyumu için hızlı ve etkili şekilde işleyen bir araştırma-geliştirme sistemi oluşturulmalıdır. Hayvancılıkta suni tohumlama teşvik edilmelidir.

· Hızla gelişen transgenik bitkilerin denetim ve kontrolü için bir yönetmelik ve kontrol laboratuvarı kurulmalıdır.

0 yorum: