', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: SARIÇAM BOTANİK ÖZELLİKLERİ

13 Ekim 2007 Cumartesi

SARIÇAM BOTANİK ÖZELLİKLERİ

Konuyu word belgesi olarak indir

  1. SARIÇAM BOTANİK ÖZELLİKLERİ

1.1. Pinus silvestris L.ve Sarıçam Etimolojisi

Dünya üzerinde son derecede geniş bir alana yayılan sarıçam, çeşitli ülkelerden farklı isimlerle anılmaktadır. Örneğin İngilizler Scotch Pine, Wild Pine, Fransızlar Pin de Riga, Almanlar Gemeine Kiefer (Adi Orman Çamı) adını vermişlerdir. İlk defa 1783 yılında ünlü botanikçi LİNNE bu türe Pinüs silvestris adını vermiştir. LINE’den sonra; Pinus rubra Mill, Pinus rigensis Desf., Pinus resinosa Savi, Pinus humulis Link, Pinus kotchiana Klotzsch isimleri verilen bu türün taksonomik kural gereğince geçerli ismi Pinus silvestris L.dir. Diğerleri sinonimleridir (ELİÇİN, G.1971)

1.2. Sarıçam (Pinus silvestris L.)’ın Sistematikteki Yeri

Sarıçam Gymnospermae sınıfından, Pinaceae familyasının Pinus (Çam) cinsinin bir türüdür. Son yıllarda yeni çalışmalara göre; Eliçin (1971) Debazac’a atfen; sarıçamın yıllık sürgünleri tek internodlu (unınodal) olan çamların toplandığı Sylvestris seksiyonuna dahil edildiğini ifade etmektedir.

Çok değişik iklim ve edafik koşullar altında yetişen sarıçam bir çok alttür, varyete ve formlara sahip, çok kompleks bir türdür. Kasaplıgil (1978) bir çalışmasında, sarıçam’ın monografisini yapmış olan Pravdin’in sınıflamasına yer vermiştir. Pravdin coğrafi ırkların varyasyonlarını esas alarak sarıçamı 5 alttüre ayırmıştır.

1- P.sylvestris L.ssp.sylvestris

Batı Avrupa, Rusya’nın Avrupa kısmı, Kırım ve Kafkasya

2- P. Sylvestris L.ssp.hamata (Steven) Fomin.

Kırım, Kafkasya, Anadolu

3- P.sylvestris L.ssp.lapponica Fires

Avrupa Asya’nın kuzeyi, 62 derece kuzey enlemin kuzeyi.

4- P.sylvestris L.ssp.sibirica Ledeb.

Asya 62-52 derece kuzey enlemleri arası.

5- P.sylvestris L.ssp.kulundensis Sukaczew

52 derece kuzey enleminin güneyi; Asya’da, Rusya steplerine geçiş zonları.

Bu sınıflandırmaya göre; sarıçam’ın bir alttürü, ssp. Hamata (Steven) Fomin ülkemizde doğal olarak saf ve karışık ormanlar kurmaktadır. Bu alttürün de değişik ekotipik varyeteleri ve büyüme formları vardır. Nitekim Eliçin’in (1971) yapmış olduğu bir çalışmasında; “dalları aşağıya sarkık”, “dalları yukarıya doğru dik çıkmış” veya “firamidal” gibi bir takım formaları saptanmıştır. Yine Eliçin Hopa-Arhavi civarında Pinus silvestris L.ssp Kochiana (Klotzsch.) Eliçin comb. Adlı ekolojik alt türün iğne yaprak, tohum, kozalak ve ekolojik istekler bakımından farklılıklar gösterdiğini ifade etmektedir.

1987 yılında Bolu ilinde sarıçamın bir varyetesi de TOSUN (1988) tarafından tesbit edilmiştir. Bu varyete sık dallı, ibrelenme çok fırça gibi kompakttır. Ebe-karaçamında olduğu gibi hakiki bir esas gövdesi yoktur. Toprak seviyesinden 1 m. Yukarda gövde sayısı bazı fertlerde 8-10 adet olmaktadır. Ağaç tepelerinin formu kürevi, şemsiyemsi ve sıktır. Bu sözü edilen varyete Pinus sylvestris L. Subsp. Hamata (Steven) Fomin var. Compacta TOSUN olarak adlandırılmıştır. Park ve bahçe peyzajında önemli bir yeri olarcak bu taksonun öncelikle korunması ve üretiminin sağlanması gerekir.

1.3. Sarıçam (P. Silvestris L.)’a ait Morfolojik Özellikler

Yetişme ortamına göre 20-45 m. Ye kadar boylanır. Narin ve silindirik gövdeli, sivritepeli ve ince dallı yahut dolgun gövdeli yayvan tepeli ve kalın dallı bir ağaçtır. Genç gövdelerde, yaşlı ağaçların yukarı kısımlarında, kalın dallarda “tilki sarısı” rengindeki kabuk gayet ince levhalar halinde ayrılır. Yaşlı gövdeler ise gri kahverengi, kalın ve çatlaklıdır.

Genç sürgünleri yeşilimsi bir renktedir. İkinci yıldan itibaren bu renk gri kahverengiye dönüşür.

Erkek çiçek, bir eksen üzerinde yer alan çok sayıdaki etaminlerden ibarettir. İlkbaharda etaminlerin alt yüzünde yer alan çiçek tozu torbaları (polen kesesi) açılır ve tozlaşma olayı başlar.

Dişi çiçekler bir eksen etrafında sarmal olarak dizilmiş bir çok pulların oluşturduğu kozalaklar halindedir. Dişi çiçekler erkek çiçeklerin aksine, tek bir çiçek değil, bir çok çiçekten meydana gelmiş bir kuruldur.

Dölleninceye kadar sürgünler üzerinde dik duran dişi çiçekler, döllendikten sonra aşağıya doğru yönelirler. 2.5-7 cm. uzunluğundaki olgun kozalar asimetriktir. Işık gören tarafı daha fazla gelişmiştir (Çarpıktır). Işık alan tarafındaki apofizler çıkıntılıdır.

Sarıçamda bütün diğer çamlarda olduğu gibi kromozom sayısı n=12 ve 2n=24 dür (Eliçin, G. 1971).

Sarıçam yeknesak bir kabuk yapısına sahip değildir. Hatta Eliçin (1971); bazı araştırıcıların kabuk görünüşlerine göre sarıçamı muhtelif varyetelere ayırdıklarını ifade etmektedir. Eliçin’e göre sarıçam Türkiye’de, değişik yetişme yerlerinde kabuk bakımından belirgin farklılıklar göstermektedir.

Genellikle kuvvetli bir kök sistemi kuran sarıçam’ın, Türkiye’nin muhtelif mıntıkalarında da bu özelliğini devam ettirdiği görülmüştür. (Eliçin, 1971).

2. SARIÇAMIN DOĞAL YAYILIŞI

Mevcut çam türleri içerisinde en geniş coğrafi yayılışa olan sarıçam, Avrupa ve Asya’da takriben 3700 km eninde ve 14700 km. uzunluğunda (370-700 N ve 70-1370 E) çok geniş doğal yayılış alanına sahiptir. Kuzey sınırı İskoçya, Norveç, İsveç ve Finlandiya’nın kuzeyinde 70 inci enlem derecesine kadar olan yerlerde, Sibirya melezi ile birlikte iğne yapraklıların orman sınırını teşkil eder. Güney sınırı ise İspanya’da Pirene dağlarının yüksek kesimlerinde, Alp’lerde, Karpat’larda, serpilmiş durumda Yugoslavya ve Bulgaristan’da, Anadolu’da, Kırım ve Kafkas’larda bulunmaktadır.

Yurdumuzda Eskişehir’in Yeşildağ’dan başlayıp doğuya doğru Kuzey Anadolu yüksek kesimlerini kaplayarak Sarıkamış üzerinden Kafkas’lara geçen sarı çam 380 34’ -410 48’ kuzey enlemleri (Pınarbaşı-Ayrancık hattı) ile 280 00’ -430 050’ Karadeniz Bölgesinde Of, Sürmene dolaylarında deniz kıyısına inen sarıçam : Artvin, Rize çevresinde doğu ladini ile karışık orman kurarak 2100m. Ye kadar çıkar. Zigana dağlarında, Gümüşhane, Giresun dolaylarında 100-2400m arasında saf yada karışık, Amasya, Sinop, Ayrancık, İnebolu, daha Boyabat,Tosya ve Kastamonu dolaylarında,Ilgaz dağlarında, Bolu yöresinde Seben, Köroğlu ve Abant çevresi ormanlarında saf yada göknar ve kayınla karışık durumda 700-2000m. yüksekliğe geniş bir yayılma gösterir.

Orta Anadolu’da Refahiye’nin Dumanlı dağında, Sivas çevresinde Yıldız dağında, Akdağmadeni’nin Akdağında saf orman kuruluşunda 1000-2300 m. Yüksekliklerde, Tokat çevresinde, Yozgat dolaylarında, kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinin batısında, Kızılcahamam dolaylarında, Mihalıçcık-Eskişehir ve Eskişehir-Kütahya arasındaki dağlık yerlerde saf veya karışık orman kuruluşunda görülür.

Kuzeybatı ve Batı Anadolu’da Bursa çevresinde Uludağ’da, Domaniç yaylasında, Balıkesir dolaylarında Dursunbey Alaçam ormanlarında karışık topluluklar halinde bulunur (Kayacık 1965, Gökmen 1970, Çepel ve diğerleri 1977).

Karadeniz etkisinin hissedildiği Karadeniz dağlarının güney yamaçlarında ve Çoruh vadisinde 700 m. ye kadar inen sarıçam; Kuzeydoğu Anadolu’da Ardahan, Oltu, Göle, Şenkaya ve Sarıkamış dolaylarında çoğunlukla saf olarak 2700 m.ye kadar yükselir. Posof yöresinde saf veya ladin, göknar gibi diğer ağaç türleri ile karışık olarak geniş sahalar kaplayan sarıçam, hemen daima 2000 m.nin üzerinde yayılış gösterir (Tetik, 1986).

Ülkemizde bu kadar geniş bir yayılışa sahip olan sarıçamın dikey yayılışı Sürmene yakınlarında deniz seviyesinden (Çamburnu) Sarıkamış’ta 2700 m.ye (Ziyarettepe) kadar çıkmakta ise de, ortalama olarak 1000-2500 m.ler arasında saf ve diğer türlerle karışık olarak yayılış gösterir. Ülkemizde toplam 738192 ha yayılış alanı bulunan sarıçam ormanlarının Bölge Müdürlüklerine göre dağılışları çizelge 1 de verilmiştir.

Türkiye’deki doğal yayılış sahalarının iklim şartlarından da anlaşılacağı üzere sarıçam genellikle kışları uzun, karlı ve soğuk geçen dağlık alanlarda yaygındır. Nitekim, sarıçamın yayılış alanlarında ortalama karla örtülü günler sayısı genelde 45 günden fazladır. Erzurum-Kars platolarında da bu değer 75 günün üstündedir. Yıllık ortalama sıcaklık ise daima 80C nin altındadır ve yılın iki aydan fazlası donlu geçmektedir (Atalay, 1977).

Kereste yönünden üstün teknolojik vasıfları ve kullanış alanlarının genişliği ile önemli bir ağaç türü olan sarıçamların oluşturulduğu ormanlar, ülkemizdeki toplam orman alanın %5,5 ini teşkil etmektedir. Türkiye’deki iğne yapraklılar içinde kapladığı alan itibariyle kızılçam ve karaçamdan sonra 3. sırada gelmektedir. Dikili ağaç serveti olarak da tüm iğne yapraklılara katılma oranı, %18 dir. (Çepel ve diğerleri 1977).

Çizelge 1. Sarıçam Ormanlarının Bölge Müdürlüklerine Göre Alansal Dağılımı (Türkiye Orman Envanterleri, 1980)

Bölge Müdürlüğü

Normal

Koru (ha)

Bozuk

Koru (Ha

Toplam

(Ha)

Bulunduğu Orman İşletme Müdürlüğü

Amasya

123706

98724

222430

Çorum (0,6), Akdağmadeni (23,3) Vezirköprü (1,6), Kargı (7,6), Almus (2,8), Tokat (9,3) İskilip (0,8), Bafra (0,9), Çayıralan (8,9), Koyulhisar (23,5), Niksar (17,4), Amasya (3,3), Samsun (0,2)

Ankara

46207

9401

55608

Ankara (4,9), Beypazarı (15,1) Çankırı ((4,3), Çamlıdere (20,1), Çerkeş (11,3) Ilgaz (11,3) Kızılcahamam (24,8) Eskipazar (7,9)

Artvin

22928

14520

37448

Artvin (17) Ardanuç (5,8) Borçka (6) Göktaş (2,5) Şavşat (2) Yusufeli (64,8), Arhavi (1,8) Meydancık (0,4)

Bolu

57310

14891

72201

Bolu (4,7) Düzce (1,1) Gerede (50,4) Mudurnu (1,6) Yığılca (0,1) Mengen (1,3) Aladağ (25,5) Kıbrıscık (9,8) Seben (45,4)

Bursa

3511

1228

4739

Bursa (11) M.Kemalpaşa (12,2) İnegöl (5,4) Bilecik (71,4)

Denizli

425

-

425

Uşak (100)

Elazığ

19

-

19

Tunceli (100)

Erzurum

116681

38461

155172

Oltu (37,2) Göle (14,4) Erzincan (14,3) Sarıkamış (20,3) Erzurum (8,3) Ardahan (5,5)

Eskişehir

4561

609

5170

Gediz (3,4) Afyon (5,2) Kütahya (18,5) Çatacık (58,4) Eskişehir (9,2) Domaniç (5,2)

Kastamonu

38743

12553

51296

Araç (5,3) Azdavay (1,3) Çatalzeytin (2) Daday (16) İhsangazi (1,6) Kastamonu (18) Küre (24,3) Samatlar (0,3) Taşköprü (18,6) Tosya (11) Bozkurt (2,2) Pınarbaşı (0,3)

Sinop

3608

770

4378

Ayancık (18) Boyabat (67) Sinop (14) Türkeli (1)

Trabzon

28508

47796

76304

Trabzon (0,5) Gümüşhane (66) Sürmene (2) Pazar (1,4) Rize (0,1) Torul (29) Maçka (1)

Zonguldak

764

449

1213

Bartın (12,3) Devrek (9,5) Ereğli (3) Karabük (2,8) Ulus (0,7) Yenice 33) Zonguldak (40)

Türkiye Toplamı

475219

262973

738192


* Parantez içendeki değerler Bölge Müdürlüğü içindeki toplama oranla katılım yüzdelerini göstermektedir.

3. SARIÇAMIN EKOLOJİSİ

Sarıçam, Avrupa ve Asya kıtalarında 14700 km. boyunda çok geniş bir şerit üzerinde yayılmaktadır. Yayılış alanında ekolojik özelliklerinin çeşitliği, sarıçamın çok farklı ortamlarda yaşayabildiğini göstermektedir. Bir taraftan polar iklim kuşağına yaklaşırken, diğer yandan subtropik iklim kuşağı içinde yayılış göstermektedir.

Sarıçam, yurdumuzun Kuzey kısımlarında yayılış gösterir. Karadeniz bölgesinde deniz kenarına kadar inmekte (Sürmene-Çamburnu), Doğu Anadolu’da 2700m. yükseltide normal kapalı meşçereler oluşturmaktadır.

Sarıçam meşçereleri, iklim, toprak ve mevki özellikleri bakımından çok farklı ortamlarda yetişebilmekte ve yurdumuz ibreli ormanlarındaki servetin %18’i kadar bir paya sahip bulunmaktadır. Kapladığı alan bakımından, 738192 ha. ile 3. sırada yer almaktadır.

Kuru kum topraklarından, ıslak turbalıklara; kireçli topraklardan, silikatlar bakımından zengin topraklara; deniz ikliminden, karasal iklime; killi topraklara kadar değişebilen ortam ve şartlarda yayılıp gelişebilen, yani istekleri göze çarpacak derecede az olan bir ağaç türüdür sarıçam (Çepel, Dündar ve Günel, 1977).

3.1. Mevki Özellikleri

3.1.1. Denizden Yükseklik

Sarıçam’a, deniz yükseltisi 0-2700 m. arasında olan çeşitli yükselti kademelerinde rastlanır. Genellikle dağlık bölgelerde yayılmakta ise de, yüksek ovalarda ve dar vadi tabanlarında da görülür (Çepel ve arkadaşları, 1977).

Kurak bölgelere geçişte, 1400 m.lerden başlayıp orman sınırına kadar yükseldiği Gökmen (1970) tarafından ifade edilmektedir.

Yine Doğu Anadolu’da, Allahuekber Dağında 3125 m.ye çıktığı gibi, Doğu Karadeniz’de Sürmene’de (Çamburnu), sahile kadar inmektedir. Sarıkamış’ta, sarıçam ormanları, 1900 m.den başlayarak 2700 m. yüksekliğe kadar çıkmaktadırlar (Eliçin, 1971).

Sarıçam’ın ortalama olarak 1000-2500 m.ler arasında , saf ve karışık, topluluklar oluşturduğuna işaret edilmektedir (Tetik, 1986).

3.1.2. Bakı

Sarıçam’ın genellikle kuzey bakılı yamaçları sevdiği, Gökmen (1970) tarafından ifade edilmektedir. Her ne kadar bu özelliğin, yani iyi gelişim yapan meşcerelerin, daima kuzey bakıda bulunuşunun, dikkat çekici olduğu belirtilmekte ise de; güneşli bakılar (SE, S, SW, W) ile gölgeli bakılar (NW, N, ME, E) dağılımı arasında, çök önemli bir fark bulunmadığı ileri sürülmektedir. Şöyle ki, iyi ve orta bonitetteki meşcerelerin, % 64’ünün gölgeli ve % 36’sının güneşli bakılarda, fena bonitetlerin (IV ve V. bonitet) ise, % 54’ünün gölgeli ve % 46’sının güneşli bakılarda bulunduğu ortaya konmuştur (Çepel ve arkadaşları, 1977).

3.1.3. Yamaç Eğimi

Sarıçam ormanlarının, çok eğimli (%18-36) ve orta eğimli (%10-17) yamaçlarda daha fazla bulunmakta olduğu belirtilmiştir. İyi bonitetten kötü bonitete doğru, eğimin arttığı gözlenmiş ve bu durum, normal olarak, ifade edilmiştir. Yamaç eğimi, lokal iklim üzerinde etkili olduğu gibi, toprağın su ve besin ekonomisine de etkilediğinden, az eğimli ortamlarda iyi bonitetlerin bulunmasının doğal olduğu ileri sürülmüştür. Ancak, bazı fizyografik ve edafik özelliklerin, eğim faktörünün etkisini örtebileceğine dikkat çekilmiş ve çok eğimli arazilerdeki iyi gelişim yapan meşçerelerin, daha çok kuzey bakılarda bulundukları işaret edilmiştir (Çepel ve arkadaşları, 1977).

3.1.4. Yeryüzü Şekli

Sarıçam meşçereleri, genellikle yüksek dağlık bölgelerde yer alır ve yamaçları sever ise de, yüksek yayla düzlüklerinde de görülür. Buna örnek olarak, Göle-Karıncadüzü, Oltu-Düzmeşe ve Aladağ-Değirmenözü sayılabilir (Çepel ve arkadaşları, 1977).

3.2. İklim Özellikleri

Yurdumuzda sarıçam yayılış alanında, Karadeniz iklimi, İç Anadolu step iklimi ve Doğu Anadolu iklimi olmak üzere, başlıca 3 Makro iklim tipi bulunmaktadır (Çepel ve arkadaşları, 1977).

Boydak (1977), Çatacık sarıçam ormanlarında hakim iklim tipini “nemli” mikrotermal (düşük sıcaklıkta) iklim; su noksanı orta derecede (yaz mevsimi) olan okyanusal iklim tipi olarak belirtmiştir.

Bolu-Aladağda, nemli dağ ikliminin hüküm sürdüğü, yıllık yağış miktarının 900mm.’nin üstünde bulunduğu işaret edilmektedir (Akgül-Aksoy 1979).

Bolu-Aladağda, nemli dağ ikliminin hüküm sürdüğü, yıllık yağış miktarının 900 mm.’nin üstünde bulunduğu işaret edilmektedir. (Akgül-Aksoy 1976; Kantarcı 1979).

Nemli-çok nemli, soğuk iklim şartlarına sahip Karadeniz bölümünün yüksek kesimlerinde ve nemli-yarı nemli, soğuk iklim şartlarının etkili olduğu Kuzeydoğu Anadolu’nun yüksek platolarında, sarıçam ormanlarının yaygın olduğu belirtilmektedir (Atalay ve arkadaşları, 1985).

Sevim (1960), sarıçam’ın hem deniz, hem de karasal iklimin hüküm sürdüğü yerlerde yayıldığını belirtmektedir.

3.2.1. Sıcaklık

Sarıçam’ın yetiştiği yerlerde 2-9 aylık vejetasyon süresi olduğu, yıllık ortalama sıcaklığın 4-10 0C gibi ekstrem sıcaklıklara karşı duyarlı olmadığı ve ilkbahar donlarından etkilenmediği belirtilmektedir.

Sarıçam yayılış alanlarında, sıcaklığın, Şubat ayından itibaren düzgün bir şekilde artarak, Temmuz ve Ağustos aylarında en yüksek değerlere ulaştığı ve daha sonra ise, tekrar düzgün bir düşüş gösterdiğine işaret edilmektedir. Bu özelliğe bağlı olarak, kuraklık faktörünü, yağışın mevsimlere dağılışının tayin ettiği; ancak, bir istisna olarak, Doğu Anadolu’da vejetasyon süresini, birinci derecede sıcaklığın sınırladığı belirtilmektedir (Pamay, 1962; Çepel ve arkadaşları, 1977).

Ülkemizde, sarıçam yayılış alanlarında, yıllık sıcaklık ortalamasının, 4.10C – 14.30C arasında olduğu en yüksek sıcaklığın +39.4 0C ile Bolu-Seben’de ve en düşük sıcaklığın ise -370C Sarıkamış ta ölçüldüğü ve bu nedenle, Sarıkamış ormanlarının, “kışlara dayanıklı kurak ormanlar” olarak isimlendirildikleri ifade edilmektedir (Eliçin,1971).

Varol (1969), Sarıçam yetişme ortamlarında donlu günlerin, Ekimde başlayıp Mayısın ilk haftasına kadar devam ettiğini, erken ve geç donlara, hemen her sene rastlandığı belirtmektedir.

Kuzeydoğu Anadolu’da sarıçam ormanlarının kışa dayanıklı “nemcil ve kuru (yarı nemli) ormanlar” olarak ayrılabileceğine, nemcil ormanlarda yıllık ortalama sıcaklığın, 40C’nin altında; kuru ormanlarda ise, 6-100C arasında olduğuna ve Sarıkamış ta yıllık ortalama sıcaklığın 2.90C ile, Türkiye’nin en soğuk bölgesi içinde bulunduğuna işaret edilmektedir (Atalay ve arkadaşları, 1985; Tetik,1985).

3.2.2. Yağış

Sarıçam’ın yetiştiği ortamlarda, yıllık yağışın 400-600 mm olduğu, kurak devrenin Temmuz ve Ağustosta bulunduğu, kuraklığa dayanıklı olup fazla yağış istemediği belirtilmekte ise de; Karadeniz makro iklim tipinde 628-1371 mm, İç Anadolu step Makro iklim tipinde 500-878 mm ve Doğu Anadolu step Makro iklim tipinde 500-878 mm ve Doğu Anadolu Makro iklim tipinde ise 556-620 mm yıllık ortalama yağış görüldüğü tespit edilmiştir. Bu değerlere göre, Batı Karadeniz yöresinde yağışların mevsimsel değişmesine bağlı olarak az veya çok bir yaz kuraklığı, İç Anadolu yöresinde ise, tipik bir yaz kuraklığı bulunmaktadır. Yıllık ortalama sıcaklığın çok düşük olmasına rağmen, yağışların çoğunun Yaz başına ve Yaz’a isabet etmesine sebebiyle, Doğu Anadolu’da yağışlar, yeterli düzeyde kabul edilmektedir. Zira, bu yörede vejetasyon süresinin sınırını, birinci derecede sıcaklık, diğer yörelerde ise, yağış çizmektedir (Çepel ve arkadaşları, 1977).

Sarıçam yayılış alanlarında yıllık yağış ortalamalarının 361,7. mm (Çaracık)-2510,3 mm (Hopa-Arhavi) arasında değiştiği; Mayıs-Eylül devrelerine isabet eden yağış miktarının, 87,9-869,2 mm olduğu; kurak derenin ise genellikle Haziran ortalarında, Eylül başına kadar sürdüğü; yüksek yerlerde bu devrenin Ağustos-Eylül ortasında oynadığı; buna karşılık Giresun, Hopa gibi yetişme ortamlarında kurak devre bulunmadığı, dikkat çekmektedir (Eliçin, 1971).

Kuzeydoğu Anadolu nemli sarıçam ormanlarında, yıllık ortalama yağışın 500 mm nin üzerinde, kuru (yarı nemli) sarıçam ormanlarında ise, yıllık ortalama yağışın 400-500 mm arasında olduğu; Sarıkamış ta 608 mm olan yıllık yağışın, Kışın %19’unun, ilkbaharda %35’inin, Yazın %28’inin düştüğü belirtilmektedir (Atalay ve arkadaşları, 1985).

3.2.3. Nisbi Nem

Sarıçam, ekstrem derecede kurak veya nemli yetişme çevrelerinde, bazen xerophyt bazen de mezophyt bir bitki türü olarak yaşar. Böylece, hem deniz, hem de Karasal iklimlerde yetişebilme özelliğindedir. Sarıçam yetişme ortamlarında, nisbi nem ortalamasının %64 (Akdağmadeni) -%78 (Giresun-Bicik) arasında değiştiği, yine ölçülen en düşük nisbi nemin, %3 ile Sarıkamış ta ölçüldüğü ifade edilmektedir (Eliçin, 1971; Akgül, 1969).

3.2.4. Işık

Sarıçam’ın fotosentez için gerekli olan ışık ihtiyacının fazla olduğu, ancak istisnai olarak, yarı gölgede de yetişebildiği belirtilmektedir. Solunumla kaybedilen organik maddeyi temin edecek kadar bir fotosentez yapılmasını sağlayabilen ışık miktarına “ışık kompensasyon noktası” değeri, 28,7’dir. Yani Total güneş ışınlarının %28,7 sidir. (Çepel, 1978).

3.2.5. Rüzgar

Şiddetli rüzgarlar ağaçların devrilmesine ve kırılmasına neden olabilir. Bu yolla ormana olabilecek zarar derecesi, rüzgarın şiddetine, toprağın mekanik bileşimine, topraktaki nem durumuna ve ağaçların kök derinliği gibi faktörlere bağlıdır. İnce tekstürlü veya sığ topraklarda ağaçlar derin kök geliştiremezler; yine, çok ıslanmış yumuşak topraklarda, rüzgarla devrilme fazla olur. Derin topraklarda sarıçamlar kuvvetli kök sistemi geliştirebildiklerinden, fırtına ve rüzgarlardan daha az zarar görürler (Çepel, 1978).

Hakim rüzgarın, Şubat ve Mart aylarında genellikle kuzey-batıdan; Ekim ve Kasım aylarında ise, Doğu ve Güneyden estikleri belirtilmektedir (Varol, 1969).

3.3. Toprak Özellikleri

3.3.1. Anataş ve Anamateryal

Sarıçam meşçerelerinin jeolojik temeli ve jeomorfolojik yapısı, Paleozoik derinden Neozoik derine kadar çeşitli jeolojik zaman periyodlarından oluşmuştur. Topraklar ise, sistematikteki yerleri bakımından; çernozemden vertisol’e, kahverengi orman toprağından, alüviyollere kadar geniş sınırlar içinde değişim göstermektedirler. Bu değişikliğin özelliklerini, anakaya ve anamateryallarda da görmek mümkündür. Şöyle ki; konglomeralar, kireçli ve kireçsiz kum taşları, marnlar, kristalize kalkerler, andezitler, andezit lavları, volkanik tüfler, bazaltlar, volkan külleri, aglomeralar, dasit, porfirit, mikaşist, gnays, kristalin şistler, kuvarsit şistler ve filişler sarıçam meşçerelerin de görülmektedir (Çepel ve arkadaşları, 1977; Akgül, 1969; Akgül,Aksoy, 1978; Tetik, 1985-1986).

Asit karakterli andezitlerin harnblentli olduğu ve bilhassa Caş, Mg, Na ve Fe bakımından zengin bulunduğu ifade edilmektedir (Akgül, 1969; Bozakman-Aksoy, 1976; Atasoy ve arkadaşları, 1985).

Çatacık mıntıkasındaki Sündiken dağ silsilesinin, Mezozcikten Neojene kadar geçen devrede aşınmaya uğradığına; anataş olarak, mikaşistlere rastlandığına işaret edilmektedir (Gülçur, 1966).

Kantarcı (1979), Aladağ kütlesinde andezitlerin, playyoglardan labrador ve andezitce zengin olduğunu belirtmektedir.

3.3.2. Toprak Tipi

Sarıçam’ın, genellikle kırıntı bünyeli, gevşek, geçirgen, kumlu kil topraklarını tercih etmekle beraber, tuz konsantrasyonu fazla olan topraklardan kaçındığı belirtilmektedir (Eliçin, 1971).

Toprak tipi olarak; Sarıkamış yöresinde A- (B) –C horizon yapısına sahip, kahverengi (esmer)orman toprakları, klimatik toprak tipi olarak tespit edilmişlerdir. Yükseklik artışına bağlı olarak, artan yağışla birlikte topraktaki kireç yıkanmakta ve toprak asit reaksiyon göstermektedir. Bu özellik, bünyelerinde kireç bulunduran fliş depolarına sahip yörelerde daha belirgindir. Volkanik kum ve tüflerden oluşan reposoller üzerindeki sarıçam ormanlarında, iyi bir gelişme gözlenmektedir.

Sarıçamların yetişme ortamlarında görülen toprak tipleri çok çeşitlidir. Bunlar; kireçli ve kireçsiz kahverengi (esmer) orman toprakları, regosoller, vertisoller, rankerler, rendzinalar, alüvyal topraklar ile flişler üzerinde gelişmiş topraklar olarak sayılabilirler (Çepel ve ark. 1977; Tetik, 1986)

Toprak tipinin çoğunlukla, esmer orman toprağı ile podsolümsü esmer orman toprağı olduğu, derinlere inildikçe kil miktarının arttığı belirtilmektedir (Bozakman ve Aksoy, 1976; Varol, 1969; Akgül ve Aksoy, 1978).

Kuzeydoğu Anadolu’da hakim toprak tipinin, kahverengi asit orman toprağı olduğu, düz ve hafif eğimli alanlarda, A-B-C horizonlu; eğimi fazla alanlarda ise, A-C horizonlu ve esmer koyu renkli bulunduğu belirtilmiştir. ) Atalay ve arkadaşları, 1985).

3.3.3. Toprak Türü (Tekstür)

Üst toprağın, kırıntı strüktüründe, humusca zengin, balçıklı kum toprağı olduğu, derinlere inildikçe kil oranının arttığı belirtilmiştir. (Varol, 1969).

Bu değerlerin, Eskişehir-Çatacık ve Bolu-Aladağ mıntıkalarında da gözlendiği, sarıçam meşçereleri altındaki toprakların, tür olarak genellikle kumlu balçık, kümlü killi balçık, balçıklı kum, killi balçık ve balçıklı kil olduğunu yapılan araştırmalar göstermiştir (Akgül ve Aksöy, 1978; Boydak, 1977).

Kuzeydoğu Anadolu sarıçam ormanlarında ise, üst toprakta genellikle tekstürün balçık ve killi balçık olduğu ve granülar strüktürde bulunduğu, kumlu balçık tekstüründeki topraklarda kum oranının %54, tozun %23 ve kil oranının da %23 olduğu, yapılan analizler sonucu bulunmuştur (Atalay ve arkadaşların, 1985; Tetik, 1985).

Türkiye’deki sarıçam alanlarının kapsayacak şekilde yapılan bir çalışmada, %54’lük bir oranla en yaygın tekstürün kumlu killi balçık olduğu anlaşılmıştır. Bunu %16 ile kumlu balçık, %14 killi balçık, %13 kil ve %3 ile balçık tekstürü izlemiştir. Kumlu killi balçık tekstüründeki parçacık oranları şu şekildedir; kum %45-70, buna karşı kil oranı ise, %35-20 arasında değişmektedir (Çepel ve arkadaşları, 1977).

3.3.4. Toprak Derinliği, Taşlılığı ve Kök Yayılışı

Batı Karadeniz mıntıkasında yapılan çalışmalarda, sarıçam meşçereleri topraklarının çoğunlukla derin (60-120 cm.) ve orta derin (30-60 cm.) karakterde; iskelet muhtevalarının ise, orta derecede taşlı olduğu (% 10-30), üst toprakta kök kesafetinin fazla bulunduğu, ancak alt toprak katmanlarına inen köklerin seyrekleştiği tespit edilmiştir (Varol, 1969; Akgül ve Aksoy, 1978).

Çatacıkta, A ve B horizonlarının oluşturduğu solum tabakasında, kökler orta ile sık derecede dağılım göstermiş, kalın kökler ise, C horizonlarında dahi görülebilmiştir (Boydak, 1977).

Çamkoru’da, köklenmenin çok zayıf olduğuna, köklenme derinliğinin ortalama 50 cm de bulunduğuna, kazık köklerin zayıf teşekkül ettiğine işaret edilmektedir (Bozakman, 1969).

Eğimli arazilerde, toprak derinliğinin birkaç cm ile 60-80 cm arasında değiştiğine, kök dağılımının A horizonun da sık, alt katmanlara doğru seyrekleştiğine, özellikle kil oranının arttığı B horizonun da geçirgenliğin zayıf olduğuna ve kök yayılışının seyrek bulunduğuna dikkat çekilmiştir. (Tetik, 1985).

Türkiye genelinde sarıçam mıntıktalarında yapılan bir çalışmaya göre; derin topraklar (60-120 cm) %71 orta derin topraklar (30-60 cm) %23 ve sığ topraklar (0-30 cm) %6 oranında bulunmaktadırlar. İskelet hacim %’si olarak; A horizonun da orta derecede taşlı toprakların (10-30 cm) %61, az taşlı toprakların (1-10 cm) %30, çok taşlı toprakların (30-75 cm) %9 oranında; B horizonunda ise, orta derecede taşlı ile çok taşlı toprakların %42’şer, az taşlı toprakların %14 ve çok taşlı toprakların (iskelet toprağı) %2 oranında bulunduğu belirtilmektedir (Çepel ve arkadaşları, 1977).

3.3.5. Toprağın Ölü Örtü ve Humus Durumu

Sarıçam ormanları altında, ekstrem derecede bir ölü örtüye rastlanmamıştır. Üstte 2-3 cm kalınlığında bir yaprak (ibre) tabakası, bunun altında 1,5-2 cm kalınlığında bir çürüntü tabakası ve en altta 1-0,2 cm kalınlığında bir humus tabakasına sahip bir humus formu olan çürüntü tipinde mull (çürüntülü mull), en yaygın humus tipidir. Bu formun görülmesi, ölü örtü ayrışma hızının, orta derecede olduğunu; bunun serin ve rutubetli iklim şartlarında, çok kapalı meşçereler altında oluştuğunu ifade etmektedir. A horizonundaki organik madde miktarına göre sıralama şöyledir; çok humuslu (5,1-10) %57, orta humuslu (2,1-5) %28, pek çok humuslu (10,1-15) %14 ve çok az humuslu (<1)>

Bolu-Aladağda yapılan bir araştırmada; çürüntü tipi humusta, ibre tabakasının, çözük ve dağınık halde, kalınlığı 1 cm civarında, son birkaç yıllık döküntüden ibaret; çürüntü tabakasının, yarı ayrışmış küçük parçalar halinde, beyaz mantar miselleriyle sarılmış durumda, kalınlığının 1/1,5 cm olduğu; humus tabakasının ise, genellikle ince bir katman halinde, mineral toprakla oldukça iyi karışmış, koyu esmer renkte, kırıntı bünyede ve gevşek strüktürde bulunduğu ortaya konmuştur (Arol, 1959).

3.3.6. Toprağın Rengi

Bilindiği üzere toprağın rengi, büyük ölçüde anataşın terkibine ve mineralojik yapısına, toprağın içerdiği organik madde miktarına ve toprak nemine bağlıdır. Bu bakımdan, sarıçam ormanlarında görülen anakaya ve iklim çeşitliliği, renklerin de çok çeşitli olmasına sebep olmuştur. Genellikle üst toprak, humusça zengin ve koyu esmer renktedir. Aşağı tabakalara inildikçe renk; önce kahverengi, sonra kahverengi sarı, daha sonra da sarımtırak bir renk olmaktadır. Yine aynı şekilde nemcil orman mıntıkalarında, toprağın üst kısımlarında koyu kahverengi, koyu grimsi kahverengi ve çok koyu gri renkler hakimdir. Toprağın derinliği arttıkça, renkler açılarak; koyu gri, koyu grimsi kahverengi ve açık kahverengimsi gri renk alır (Varol, 1969; Akgül ve Aksoy, 1976).

Daha kurak şartlara sahip mıntıkalarda rengin koyu gri ile gri arasında değiştiği, serin rutubet derecesindeki toprakların ise açık kahverengi olduğuna işaret edilmektedir.

3.3.7. Toprağın Reaksiyonu (pH)

Toprak reaksiyonunun, yağış ve yıkanma olaylarıyla yakın ilgisi vardır. Çatacıkta yapılan bir çalışmada, A horizonunda pH’nin, 5,10-6,13; B horizonunda ise, 4,87-6,12 arasında değiştiğine, buna göre, toprakların çoğunun, orta derecede asit reaksiyonunda, pek az bir kısmının ise, şiddetli asit reaksiyonunda bulunduğuna işaret edilmektedir (Boydak, 1977).

Bolu-Aladağda yapılan bir çalışmada, toprak reaksiyonunun 5,00-6,90 arasında değiştiği, yani üst toprakların mutedil derecede asit olduğu; alt katmanlara inildikçe, zayıf asitliğe doğru bir kademelenme olduğu görülmüştür (Akgül ve Aksoy, 1978).

Sarıçam ormanlarının genelinde yapılan bir çalışmada, toprakların %69’u kuvvetli asit, %27’si orta derecede asit, %3’ü zayıf asit ve %1’i zayıf alkalen reaksiyonda bulunmuş; n.KCı ile ölçülen en yüksek pH=7,22, endüşük pH=3,60 olarak saptanmıştır (Çepel ve arkadaşları, (1977). Sarıçam’ın isteğine uygun, optimum pH değerlerinin, 5,0-5,7 arasında bulunduğu belirtilmektedir (Günsur, 1962).

3.3.8. Toprağın Bitki Besin Maddeleri

Toprak derinliği ile bağlantılı olarak, yağış sularının yıkaması sonucu, toprakta değişebilir H iyonlarının, kolay yıkanan diğer katyonların (Ca, Mg, K, vb.) yerine geçmesi, toprağın pH değerlerini değiştirmekte ve bitkilerin bu besin maddelerinden yararlanmalarına etki etmektedir (Akgül ve Aksoy, 1978).

Değişebilir K. M.e./100 gr toprakta, değerler olarak; A horizonlarında 0,55-1,41, B horizonlarında ise, 0,46-0,97 olarak tespit edilmiştir.

Değişebilir P’un yararlanılabilir fosfor ppm değerleri olarak, A horizonlarında 13,23-43-12, B horizonlarında ise, 8,33-41,16 arasında değiştiği saptanmıştır (Boydak, 1977).

Sarıçam meşçerelerin de, 5-10 cm derinlik için tespit edilen bazı değerler ise şu şekildedir; değişebilir Ca-16,56 m.e/100 gr, Mg 1,80 m.e/100 gr, K-0,61 m.e/100 gr ve Total değişebilir bazlar 1897 m.e/100 gr toprak (Arol, 1959).

Çamkoru da yapılan bir çalışmada, 40-60 cm katmanları için bulunan, alınabilir elementlerin azami ve asgari değerleri, bonitetler itibarıyla;

Bonitet

P(ppm)

Ca(m.e/100gr)

Mg(m.e/100gr)

K(m.e/100gr

Na(m.e/100gr)

1

41,92-5,74

18,81-9,08

1,37-0,61

1,09-0,24

0,59-0,22

2

51,16-5,59

20,32-4,74

2,96-0,90

1,78-0,44

0,75-0,29

2

87,05-2,44

21,62-4,32

3,44-0,34

0,98-0,11

0,64-0,28

olarak bulunmuştur (Akgül, 1969)

Sarıçam ormanlarının genelinde yapılan bir çalışmada elde edilen bazı değerler ise şöyledir:

Toprakta faydalanılabilir fosforun (ppm olarak), 3-145 arasında değişmekte olduğu ve toprakların ¾’ünde, orta ile yüksek derecede faydalanılabilir potasyum (K) miktarlarına gelince; A horizonunda %0,075-0,010 arasında, B horizonunda ise, % 0,056-0,007 arasında değiştiği saptanmıştır (Çepel ve arkadaşları, 1977).

Toprak reaksiyonu ile bitki besin maddelerinin yarayışlılığı çok yakından ilgilidir. pH’nın 6,5 üzerinde olması, Fosfor alımını zorlaştırır. Düşük pH derecelerinde Potasyum topraktan kolayca yıkanır. 8,5 pH’nın üzerinde yarayışlı potasyumun fazla miktarda bulunmasına karşılık, Kalsiyum ve Magnezyum yarayışlılığı azalır. Bor, pH 5-7 arasında en fazla yarayışlılık gösterir. Asit topraklarda, Alüminyum, Demir ve Manganın çözünürlüğünün arttığı;Ş bunların alımının, zehir etkisi yapacak kadar artabileceği belirtilmektedir (Çepel, 1988).

3.3.9. Topraklarda Organik Madde ve Azot Miktarları

Topraktaki hayvansal ve bitkisel artıklarda bağlı olan Azot, bu organik maddelerin mikroorganizmalar tarafından ayrıştırılması sonucunda nitrat ve amonyum halinde açığa çıkar. Bitkiler, toprak kolloidlerince absorbe edilen bu anyon ve katyonları (NO3- ve NH4+) alarak, Azotla beslenirler. Organik maddelerin, mikroorganizmalar tarafından hızla ayrıştırılması için, Karbon/Azot oranının 20/1 olması gereklidir. Oran büyüdükçe ayrışma hızı yavaşlar.

Yağışlarla toprağa gelen ve bitkiler tarafından yararlanabilen Azot miktarı, 6-11 kg/ha kadardır. Legüminoz bitkiler, köklerindeki yumru bakterileri ile yılda 80-120 kg/N/ha bağlayabilmektedirler; halbuki, serbest yaşayan bakterilerin bağladığı Azot, ancak 5-6 kg/ha/yıl kadardır (Çepel, 1988).

Ülkemizde, kurak bölgelerde ölü örtü ayrışmasının yavaş seyrinden dolayı, Azot noksanlığı görülebilir. Sarıçam ormanları topraklarındaki ortalama organik madde ve Azot değerlerinin, horizonlara göre değişimi;

A horizonunda Organik madde % <>

Organik madde % 15, Azot miktarı %0,576

B horizonunda Organik madde % <1,>

Organik madde %5, Azot miktarı %0,227

Olarak bulunmuştur (Çepel ve arkadaşları, 1977).

Bir diğer çalışmada, A horizonlarında organik madde miktarları % 5-10, buna bağlı olarak, Azot miktarlarının % 0,086-0,624 arasında, B horizonlarında ise %1-5 olan organik madde miktarına karşılık, Azot değerlerinin % 0,036-0,201 arasında bulunduğu, Boydak (1977) tarafından ifade edilmektedir. Görüldüğü gibi, bulunan değerler arasında büyük bir paralellik mevcuttur.

Bolu-Aladağ’da yapılan bir araştırmada, A horizonunda %4,72 organik madde bulunduğu, buna karşılık, azot miktarının 537 kg/ha olduğu ve bu değerin de, ortalama olarak, toprakta %1,574’ün karşılığı olduğu saptanmıştır (Arol, 1959).

3.3.10. Sarıçam Meşçerelerinin Gelişimine Etkili Olan Faktörler

3.3.10.1. Fizyografik Faktörler

Meşcere üst boyu ile yamaç üst kenarında uzaklık arasında, anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Gölgeli bakılardaki meşcerelerin gelişiminin, güneşli bakılardaki meşcerelerden daha iyi olduğu görülmüştür. Sarıçam yetişme bölgelerinde sıcaklık faktörünün, nem faktöründen daha dominant bir faktör olduğu ortaya çıkmıştır (Çepel ve ark. 1977).

3.3.10.2. Toprak Faktörü

Sarıçam meşcerelerin de üst boyu etkileyen toprak özellikleri, istatistiksi olarak şöylece sayılabilir; toprağın kum muhtevası, toprağın toz miktarı, toprağın Azot muhtevası, toprağın Fosfor muhtevası, toprağın faydalanılabilir su kapasitesi ve toprak horizonunun kalınlığı.

Yukarıda belirtilen her iki faktör grubunun bir arada hesaba katılmasıyla, sarıçamın büyümesinde etkili olduğu saptanan 5 özellik şu şekilde sıralanmaktadır:

1. Yamaç üst kenarından uzaklık

2. Denizden yükseklik ve % azot

3. Hacmen ince toprak ağırlığı

4. Organik madde %

5. İskelet (taş) hacmi % (Çepel ve arkadaşları, 1977).w

3.4. Vejetasyon ve Biyotik Faktörler

Buraya kadar, ekosistemin cansız çevreye ilişkin özellikleri incelenmeye çalışılmıştır. Şimdi ise diri örtü konusu ana hatları ile ele alınacaktır.

Yetişme çevresi faktörleri ile vejetasyon birlikleri arasında çok sıkı ilişkiler bulunmaktadır. Ülkemiz sarıçam ormanları, yayılış alanı ve ekolojik karakteristiklerine göre iki ana orman tipine girmektedir:

- Kışa dayanıklı nemcil sarıçam ormanları

Bu orman basamağı, yalnızca Kuzey ve Kuzeybatı Anadolu’da vardır. “Kontinental” ve “Okyanusal” olmak üzere iki tip gösterir. Her iki tipte; Abies bornmülleriana, Pinus silvestris ve Kuzeydoğu Anadolu’da Picea orientalis ile karakterize edilir Yalnız kontinental tipte kayın hakim durumdadır. Okyanusal tip ormanlarda, ikinci önemli karakteristik, Kolchic özelliklere sahip olması ve Rhododendron ponticum, Buxus sempervirens, Prunus lourocerasus, İlex aquifolium gibi daima yeşil bitki formasyonlarını bulundurmasıdır. Sarıçam’ın en iyi geliştiği yetişme çevrelerinin karakter ağacının, Göknar olduğu belirtilmiştir.

- Kışa dayanıklı kurakçıl sarıçam ormanları

Karadeniz dağlarının İç Anadolu’ya bağlayan kuşak üzerinde bulunurlar ve steplerdeki ormanların alt sınırına kadar devam ederler. Bu bölgede sarıçam ormanlarına; karaçam, yaprağını döken meşeler ve ardıçlar ile Thymus, Pholomis, Astragalus, Acanthalimon, Paliurus gibi toprak florası, karakter bitkileri eşlik ederler. (Çepel ve arkadaşları, 1977).

Yukarıda genel hatları ile açıklamaya çalıştığımız sarıçam’ın, çeşitli iklimlerde ve çok farklı ortamlarda bulunduğu göz önüne alınıra, ekolojik isteklerinin de, yöreden yöreye değişebileceği tabiidir. Bu yörede çok etkili olabilen bir özellik, diğer yörede önemsiz kalabilir. Bu sebeple, uygulamada çalışanların, mıntıkalarında hangi özelliklerin etkili ve önemli olduğu iyi etüd etmeleri; yapacakları uygulamalarda,metod seçimi ve alınacak teknik tedbirleri bu etüdle bağdaştırmaları gereği açıktır. Bu hususlarda duyarlı olan meslektaşlarımız, mutlaka başarılı olacaklardır.

4. SARIÇAM TOHUMUNUN ÖZELLİKLERİ

4.1. Çiçek Yapısı ve Döllenme

Sarıçam, spermathophyta (tohumlu bitkiler) şubesinin, Gymnospermeae (açık tohumlular), alt şubesinin, conifereae (kozalaklılar) sınıfının, pineceae (iğneyapraklılar)familyasının çam cinsinin Pinus silvestris L.türüdür (Gökmen, 1970).

Sarıçam, pinaceae familyasının diğer cinslerinde olduğu gibi bir cinsli, bir evciklidir. Döllenme anemogam (rüzgarla döllenme) dır. Çevrel dizili tomurcuklardan gelişen karmen rengi dişi çiçekler teker teker, bazen de iki-üç tanesi bir arada bulunur ve üst dallarda yer alır. Yeni çıkan iğne yaprakların dibinde yer alan erkek çiçek kurulları, sarı renkte olup ağacın alt dallarında yer alır. Kozalak saplıdır, aşağıya sarkar. Kozalak olgunlaşması ikinci sene, Kasım ayından itibaren başlar. 2,5-7 cm uzunluğundaki olgun kozalağın dip tarafı çarpıktır. Rengi boz mattır. Koni biçimindedir, fazla ışık alan tarafa rastlayan apofizler daha çıkıktır. Orta durumlu olan göbek küçük, parlak açık kahverengindedir. 3-4 defa daha uzundur ve tohumu kıskaç gibi kavramıştır (Kayacık, 1965).

4.2. Kozalakların Olgunlaşması, Tohum Yılları ve Tohum Verimi

Genellikle Mayıs-Haziran aylarında çok miktarda erkek ve dişi çiçeğin görülmesi, bu tarihten sonraki yılın zengin ohum yılı olacağını gösterir. Fakat tozlaşma zamanında havanın yağışlı veya sisli geçmesi, döllenme miktarının azalmasına, dolayısıyla boş tohum adedinin çoğalmasına, ayrıca şiddetli dolu ve geç donlar da erkek ve dişi çiçeklerin önemli miktarda zarar görmesine neden olur.

Dişi ve erkek çiçeklerin teşekkülüne ait fenolojik gözlemler Çizelge 1 de verilmiştir (Sevimsoy, 1984).

Çizelge 1. Sarıkamış 2100m Yükseklikte Sarıçam Erkek ve Dişi Çiçeklerinde Fenolojik Gözlemler

YIL

ERKEK ÇİÇEK

DİŞİ ÇİÇEK

Kozalakların

Kıvrılma

Tarihi

Oluşma

Tarihi

Olgunlaşma

Tarihi

Oluşma

Tarihi

Olgunlaşma

Tarihi

1972

5/VI

13/VI

11/VI

24/VI

17/VII

1973

7/VI

14/VI

14/VI

23/VI

20/VII

1974

9/VI

17/VI

9/VI

17/VI

2/VII

1975

31/VI

16/VI

3/VI

19/VI

5/VII

1550 m yükseklikte 1970, 1971, 1972 ve 1973 yıllarında polen saçım zamanının başlangıcı, zaman ünitesi olarak, 11 günlük farklılık dahi göstermiştir. Öte yandan, +5 0C başlangıç sıcaklığına göre bu fenolojik olay, 1971, 1972 ve 1973 yıllarında 224,8, 231,9 ve 230,4 gibi birbirine çok yakın sıcaklık toplamlarında meydana gelmiştir (Boydak, 1973).

Dişi çiçekler, polen kabul ettikten sonra hafif kıvrılmakta, daha sonra kozalakçıklar aşağı doğru sarkmaktadır.Bu durumda leblebi büyüklüğünde olup o yılı bu büyüklükte geçirmektedir. Ertesi yılın vejetasyon devresinden itibaren büyümekte ve yeşil bir renk almaktadır. Ağustos ayından sonra normal büyüklüğü almakta, Eylül sonu ve Ekim başında yeşilimsi mor rengine dönüşmektedir (Sevimsoy, 1984).

Sarıçam tohumları Eylül sonu ve Ekim başında olgunlaşmaktadır (Gezer, Aslan, 1980).

Onbinlerce kozalak ve tabii olarak yetişmiş fidanlar üzerinde yapılan bir çok araştırmalarda, 1920-1955 yılları arasında sarıçam türünde vaki zengin, orta ve kıt tohum yılları ve tekerrürü tesbite çalışılmıştır (Pamay,1962)

1920 1921 1922 1923 1924 1925 1926 1927 1928 1929 1930 1931 1932

*** * **** *** * *** ***

1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 *** *** *** * *** ***

1946 1947 1948 1949 1950 1951 1952 1953 1954 1955

* *** * *** * *** *

*** Zengin Tohum Yılı ** Ortalama Tohum Yılı * Kıt Tohum Yılı

Bu cetvelin tetkikinden anlaşılmaktadır ki, sarıçam için zengin tohum yılları, 2-3 yıl arasında tekerrür etmiş; orta ve kıt tohum yılları da, bol tohum yıllarından evvel veya sonra vaki olmuştur.(Pamay,1962)

Sarıkamış ve Göle Ormanlarında (yükseklik 2200 m) tohum yılları tekerrürü iki yılda bir (Çizelge 2) olmaktadır (Sevimsoy, 1984).

Çizelge 2. Sarıkamış-Göle’de Tohum Yılları

1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977


** ** **


* * *


*** Zengin Tohum Yılı *Ortalama Tohum Yılı * Kıt Tohum Yılı

Silvi kültürel müdahalelerin tohum verimine etkisini tespit etmek için yapılan çalışmadan sonra elde edilen neticeler Çizelge 3’de verilmiştir. 1971 yılında bu etki az olmasına rağmen, müdahale gören populasyonların (VII, VIII,IX) tohum verimi, 1973 yılında, müdahale görmeyen populasyonların (I,II,III) tohum veriminin iki katına ulaşmıştır. (Boydak, 1975)

4.3. Tohum Döküm Zamanı

Çatacık’ta sarıçamların tohum dökümü, genel olarak ilkbahar mevsimine rastlamaktadır. Maksimum tohum dökümü ise nisan ayında olmaktadır (Şekil 2). 15 populasyon ortalaması esas alınırsa; 1971 yılında genel tohum dökümünün %45’i, 1972 yılında %60’ı, 1973 yılında %39’u nisan ayına rastlamaktadır (Boydak, 1975)

Göle-Sarıkamış yöresine sarıçam kozalakları 15 Şubat’tan sonra açılmağa ve tohum dökmeğe başlamaktadır. Bu tarihten sonra yağmurların başlaması ve dolayısıyla rutubetin artması ile kozalak karpelleri kapanmaktadır. Mayıs’ın 10-20 tarihleri arasında karpeller tekrar açılmakta ve en fazla dökümü Şekil 2’de görüldüğü gibi Haziran sonunda (20-30 Haziran) yapmaktadır (sevimsoy, 1984).

4.4 Çimlenme

Bir kg sarıçam tohumu elde etmek için, 40-50 kg olgun hava kurusu kozalak materyaline gereksinme olduğu ve bir kg sarıçam tohumundan ise yaklaşık 130-132 bin tohum bulunduğu saptanmıştır. (Gezer-Aslan, 1980)

Çatacıkta sarıçamın aynı populasyon içindeki bireylerinin tohumlarında, çimlenme yüzdeleri ve çimlenme hızları (enerjileri) genellikle yüksek değerlerde seyretmiş, fakat bireyler arasında, farklılıklar bulunmuştur (Çizelge 4). (Boyak,1975)

Çizelge 3. Çatacık’ta Farklı Sarıçam Meşcerelerinin Tohum Verimi ve Bu Verimin Yıllık Değişimi (m2 de)


DENEME YILAR




ALANI 1970-1971 1971-1972 1972-1973

(1971) (1972) (1973) ORTALAMA


Dolu Boş Toplam Dolu Boş Toplam Dolu Boş Toplam Dolu Boş Topl.

I - - - 122 33 155 9 3 12 65 18 83

II 276 108 384 98 45 143 5 2 7 126 52 178

III 216 70 286 93 22 115 7 6 13 105 33 135

IV 183 40 223 41 11 52 2 2 4 75 18 93

V 154 52 206 29 18 47 1 - 1 61 23 84

VI 191 74 265 77 22 99 4 1 5 91 32 123

VII 161 63 224 96 18 114 10 5 15 89 29 118

VIII 282 118 400 205 67 272 13 4 17 167 63 230

IX 137 34 171 99 23 122 20 9 29 85 22 107

X - - - 140 45 185 70 14 84 105 30 135

XI 168 102 270 112 33 145 23 9 32 101 48 149

XII 120 78 198 96 63 159 24 13 37 80 51 131

XIII 161 71 232 86 29 115 35 12 47 97 37 134

XIV 228 43 271 85 24 109 15 5 20 109 24 133

XV 136 27 163 52 16 68 21 5 26 70 16 86

Çizelge 4. Sarıçam’daki Farklı Bireylerin Tohumlarında Çimlenme Yüzdeleri ve Çimlenme Hızları


Çimlenme AĞAÇ NO.




4 20 23 67 69 78 96 105 122 123

Yüzde % 99 99 97 99 99 89 97 94 99 96




Hız (Enerji) 99 99 96 98 98 84 97 92 99 94




Aynı populasyon içindeki sarıçam tohumlarının 1000 tane ağırlıkları arasında Çizelge-5’te görüldüğü gibi belirgin farklılıklar vardır. (Boydak,1975).

Çizelge 5. Sarıçam Tohumlarının 1000 tane ağırlığı


YIL AĞAÇ NO.




4 20 23 67 78

1972 8.87 10.74 9.59 7.07 9.69

5. SARIÇAM FİDAN TEKNİĞİ

Ağaçlandırmaların başarısında en önemli husus, orjini belli üstün nitelikli tohumlardan elde edilen kaliteli fidan kullanmaktır. Kaliteli fidan üretiminin sağlanması için ise, her şeyden önce fidanlık tekniğinin tam olarak uygulanabileceği fidanların kurulması şarttır. Orman ağaçlarımızın fidanlık tekniği, çok geniş olarak fakültelerimizin ders kitaplarında açıklanmıştır. Sarıçamın fidanlık tekniğine ilişkin özellik gösteren hususlar aşağıda açıklanmaktadır.

5.1. Fidanlık Yeri ve Toprağı

Fidanlık yerini seçerken, mevkii, iklim, toprak, su, arazi şekli, bakı ve rakım gibi faktörlerin incelenmesi gerekir. Sarıçam için fidanlık yeri olarak güneşli, düz veya oldukça düz yerlerin seçilmesi uygundur. Fidanlar için çok yararlı olan mikorize mantarı ihtiva eden, toprak reaksiyonu 5.0-5.5 ve toz+kil oranı %25’i geçmeyen, balçıklı kum veya kumlu balçık toprakları, sarıçam fidanları için en ideal topraklardır (Saatçioğlu, 1976; 1991).

Çam türlerinin fidanlarının yetiştirilmesi, kum içeriği yüksek olan toprak türlerinde daha iyi olur. Kil muhtevası zengin ağır topraklarda çam fidanı yetiştirilmesi halinde kök gelişmesi engellenmekte, kök ağırlığı/fidan ağırlığı dengesi bozulmakta, ayrıca sökümlerde de kökler büyük ölçüde zarar görmektedir. Çam türleri fidanları toprak asiditesi yüksek olan topraklarda çeşitli beslenme bozuklukları nedeniyle iyi gelişme gösteremezler. pH’nın 5-6 arasında bulunması, çam türleri için ideal bir durumdur (Ürgenç, et all. 1991).

Sarıçamda fidanların iyi büyüme yapabilmesi için, toprak reaksiyonlarının 4.9-6.1 pH dereceleri arasında olması gereklidir. Şayet fidanlıkta pH değerleri bu sınırların dışında ise bazı gübreler ve kimyevi maddeler kullanarak toprak reaksiyonu bu değerler arasına getirilmelidir. Bilindiği gibi fidanların besin maddelerini alımı, topraktaki mikroorganizma faaliyetleri ve toprak reaksiyonu ile sıkı sıkıya ilişkilidir (Ürgenç, 1992).

Fidan üretiminde önemli yeri olan mikorize mantarı, fidanlık toprağında mevcut ise, devamının sağlanması, mevcut değilse mutlaka toprağa aşılanması gerekir. Beraber yaşadıkları bitktiye azot temin eden mikoriza mantarları, geniş yüzeyleri ile besin arayıcı ve bulucu olup, azot depo ederek lüzumunda bitkiye verir. Ayrıca fidanı dona, kuraklığa ve çeşitli hastalıklara karşı korur. Bu mantarlar fidanlık toprağına, orman toprağı ie aşılanabilir. Sarıçam meşçerelerinden orman humusu alınıp ekimden önce toprakla 8-9 cm derinlikte karıştırılmalıdır. Ekimi takiben yastık üzerine bir miktar humus serilmesi başarı oranını daha da arttırmaktadır (OGM, 1985). Ekimden sonra tohum yastıklarının üzerine ibre samanı serilmesi de fide köklerindeki mikorizelerin gelişmesini sağlamaktadır. Yalnız serilen ibre samanının kalın olmamasına bilhassa dikkat edilmelidir. Fazla kalın ibre samanı, birbirine bağlanarak toprak yüzünde sert bir tezek meydana getirmek suretiyle fidelerin çıkmasına mani olmaktadır (Özdemir, 1968).

Ekimler, en az bir yıl dinlendirilmiş, organik gübre verilmiş ve yeşil gübre uygulanmış parsellerde yapılmalıdır. Fidanlığın drenajı bozuk yerlerine, ekim yapmaktan mutlaka kaçınılmalıdır (Bulut,1991).

5.2. Ekim Tekniği, Fidan Sıklığı ve Koruma

Ekim yapılacak parsellerin, ekimden önce birkaç defa toprağın özelliğine göre soklu pulluk veya çizer pulluk ile sürülmesi, diskaro ve benzeri gereklidir. Parseller, sonbahar ekimi uygulanacaksa Ağustos’ta, ilkbahar ekimi uygulanacaksa bir önceki Sonbaharda birkaç defa işlenmelidir (Bulut,1991).

Ekim yastıkları elle veya makine ile hazırlanır. Yastıkların yüzeyleri mümkün olduğu kadar düz ve doğrultuları düzgün olmalıdır. Bu husus makineli çalışma kolaylığı yönünden çok önemlidir. Genellikle ekim yastıklarının genişliği 1.20 m. yastıklar arası genişlik (yastık yolu) ise 40 cm’dir. Yastık yüksekliği ortalama 10 cm olmakla beraber, drenaj problemi olan fidanlıklarda 25-30 cm ye kadar olabilir (Saatçioğlu, 1976; Bulut, 1991; Ürgenç 1992).

Ekilmek için fidanlığa getirilen tohumlar, ekim zamana kadar hava geçirmeyen metal veya plastik kaplar içinde serin ve kuru yerlerde muhafaza edilir. Uzun süreli saklama ise soğuk hava depolarında yapılabilir. Kuş zararlarına karşı tohumlar ekimden önce tiksindirici ilaçlarla muamele edilir. 15 kg sarıçam tohumu için 800 gr Pomarsol-forte, 42 gr Alümine tozu ve 1 litre su karışımı kullanılmalıdır. Bu karışıma toprak altı kurtlarına karşı etkili olması için 7,5 gr Aldirin veya benzeri madde katılmalıdır (Bulut, 1991).

Çamlarda çizgi ekimi metodu kullanılır; yastıklara 7 ekim çizgisi açılır. Çizgi aralıkları 15-17 cm olur. Çizgiler bir merdane ile yastık üzerinden geçirilerek açılır. Ekimi takiben çizgiler çeşitli kapatma materyali ile kapatılır. Kapatma materyali ince elenmiş dere kumu, orman toprağı, turba, testere telaşı, mil veya bunlardan bazılarının uygun oranda karışımları olabilir (Saatçioğlu, 1976;Bulut,1991).

Ekim derinliği, tohumun büyüklüğü, toprak tekstürü ve ekim mevsimine göre değişir. Ekim derinliği, tohum kalınlığının üç katı kadar olmalıdır. Hafif kumsal topraklarda, ağır killi topraklara nazaran ekim derinliği 1-3 oranında daha fazla olabilir. Sonbahar ekimleri, ilkbahar ekimlerine göre daha derin yapılmalıdır. Bu hususlar dikkate alınarak sarıçamda ekim derinliği 5-15 mm arasında olmalıdır (Saatçioğlu,1976).

Sarıçamda genellikle ilkbahar ekimi uygulanmaktadır. Ekimler, ilkbaharda arazinin çalışmaya elverdiği oranda erken yapılmalıdır, Ancak geç donlar daima dikkate alınmalıdır (Saatçioğlu,1976).

Fidanlıklarda birim sahadan en yüksek kalitede ve sayıda fidan üretmek temel amaçtır. Bu nedenle, ekilecek tohum miktarının iyi bilinmesi çok önemlidir. Sarıçamda çimlenme yeteneği çok iyi tohumlardan 1 metre uzunluğundaki yastığa 1.5-3 gr tohum ekilmelidir (m2de 7 çizgi olduğuna göre m2 ye de 12-13 gr şeklinde de ifade edilebilir). Sarıçamlarda çıkma süresi 18 gündür. Toprak altında çimlenmede ve çıkma süresinde rutubetin etkisi büyüktür. Bu nedenle çimlenme sırasında toprak mutlaka nemli tutulmalıdır. Bu hususu temin içinde çimlenme periyodu boyunca günde en az bir defa sulama yapılmalıdır. Bu sulama en az 3 cm derinliğe kadar ulaşmalıdır. Damping of mantarının üremesini engellemek için sulama, günün erken saatlerinde yapılmalıdır (Saatçioğlu, 1976; Bulut, 1991; Ürgenç, 1992; OAE 1988).

Sarıçamda m2de bulunması gereken fidan adedi 300-400 arasında değişmektedir (1 metrelik çizgide 43-57 adet fidan). Metrede 43 fidan olması en iyi boy ve kök boğazı çapı gelişmesini sağlamaktadır (Şimşek, 1987).

Sarıçam sıcaklığa karşı az duyarlı bir tür olduğu için, fidecikler çıktıktan sonra siperlenmesine ihtiyaç yoktur (Saatçioğlu, 1976).

Ekimler, çıplak dona karşı, ekim sıraları arasına yosun, yaprak, kum sermek suretiyle korunabilirler. Şiddetli rüzgarlara karşı ise, ekim parsellerinin etrafı canlı veya cansız çitlerle çevrilmelidir (Ürgenç, 1992).

5.3. Şaşırma

Fidanlar ekim yastıklarında sık olduklarında iyi bir gelişme gösteremezler. Açık alan dikimleri için, bİrçok hallerde kuvvetli yan köklere sahip fidanlarla katmerli gelişen kuvvetli saçak köklere sahip fidanlara ihtiyaç vardır. Bu niteliklere sahip fidanlar çoğu zaman ekim yastıklarında yetiştirilemezler. Bu nedenle, sarıçam fidanlara, iyi gelişme gösterdiği alçak fidanliklarda1, diğer fidanlıklarda ve özellikle kurakça yetişme muhitlerinde ise 2 yaşında şaşırtmaya tabii tutulurlar. Sarıçam fidanları, özel amaçlar dışında şaşırtma yastıklarında 1 veya 2 yıl kalırlar. Sarıçamda İlkbahar şaşırtması uygulanır. Şaşırtma, fidanlar sürmeden ve mümkün olduğu kadar erken yapılmalıdır. Şaşırtmada sarıçam için sıra ardaları 20 cm fidan aralıkları 10 cm alınmalıdır (m2 de 50 fidan).

Fidan tutmasını kolaylaştırmak için şaşırma işlemi, kapalı havalarda akşam veya sabah serinliğinde ve fidanlar söküldükten hemen sonra yapılmalıdır. Sarıçamda, 45 gün saklanan fidanlarda şaşırtmada, %80’inin üzerinde bir başarı elde edilmiştir (Saatçioğlu, 1976; Ürgenç, 1992; Bulut, 1991; OAE, 1988).

Fidanlar şaşırtma yastıklarında özel amaçlar için 2 yıldan daha fazla kalacak iseler, o zaman aralık ve mesafeler, yukarıda verilen değerlerden daha fazla alınmalıdır.

Fakir yetişme ortamlarında yapılacak ağaçlarmalarda başarı sağlayabilmek için, tüplü fidan kullanılması gereklidir. Tüplü fidan üretimi, çeşitli boydaki polietilen torbalarda yapılmakta ve halen orman fidanlıklarımızda tüp harcı olarak 1/3 milli toprak, 1/3 kum ve 1/3 orman humusu veya gübre karışımından elde edilen yetişme ortamı kullanılmaktadır. Ancak bu harç, iyi bir yetiştirme ortamı değildir. Yapılan bir araştırma sonucunda en iyi ortamlar olarak, sırasıyla;

1) 3/10 turba, 4/10 kabuk, 3/10 perlit

2) 4/10 turba, 2/10 kabuk, 2/10 ayrışmış granit, 2/10 granüle styropor

3) 3/10 saman, 2/10 çiftlik gübresi, 3/10 perlit, 2/10 toprak bulunmuştur. Kabuk, ibreli ağaçların kabuklarından öğütülerek elde edilen malzemedir (Ayık, 1991).

Diğer bir araştırma çalışmasında ise, fidanlıklardaki ekim yastıklarında perlitin, sarıçamda kullanılması halinde, fidan yaşama ve gelişmesinde belirli bir yarayış sağlamadığı anlaşılmıştır. Ancak uygun karışımlı materyale sahip ve normal sıkıştırılmış torba tüplü fidan üretiminde, % 10 dolayında perlit kullanılması önerilmektedir (Tacenur, 1991).

Tüplü fidanlar, tüplere ekim yapılması veya fidan şaşırtılması suretiyle elde edilebilir. Tüpe ekimde, tohumun çimlenme yüzdesine göre, her tüpe en az 2-3 tohum ekimi yapılır. Tohumlar çimlendikten 2-3 hafta sonra, her tüpte en iyi fidecilik bırakılarak diğerleri elimine edilir (Bulut, 1991). Kullanılan tüplerin boyutları, dikim yapılacak arazinin şartları da göz önüne alınarak, mümkün olduğu kadar küçük ve taşınmaları kolay olmalıdır. Bu husus ekonomik açıdan da çok önemlidir (Ayık, 1991).

5.4. Gübreleme

Gübrelemenin amacı, fidanın topraktan aldığı yahut yıkanma veya buharlaşma suretiyle kaybolan besin maddelerini, tekrar toprağa geri vermektir. Ayrıca toprağın fiziksel niteliklerinin bozulmasını önlemek ve tav halini düzeltmekle gübrelemenin ödevlerine girer (Saatçioğlu, 1976). Fidanlıklarımız genellikle organik madde ve humus yönünden fakir bir durumda bulunmaktadır. Türkiye fidanlık topraklarında Kalsiyum, Magnezyum, Sodyum ve hatta Potasyum gibi besin maddelerinin yeterli, hatta fazla bulunduğu, buna karşılık Azot ve Fosforun eksik olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle, sadece Azot ve Fosfor gübrelemesinin uygulanması önerilmektedir (Saatçioğlu, 1976; OGM; 1986).

Yapılan bir araştırmada sarıçamda, toprakta besin noksanlığının bulunmaması dolayısıyla fidanlar, verilen gübreler en yüksek N 12 düzeyindeki (m2 ye 12 gram Azot’a eşdeğer amonyum sülfat gübresi, %21 lik; 57,1 gram/m2) uygulaması sonucunda daha ağır fidan elde edilmiştir. Ancak fidanlık toprağının besin maddelerince zengin olması durumunda, tüketilen besinlerin zaman içinde organik madde olarak karşılanması daha uygun bulunmaktadır (Tacenur, 1979).

En önemli organik madde kaynağı olan ahır gübresinin, dekara verilecek miktarları ve bu miktarlar ile sağlanacak besin maddeleri Çizelge 1’de verilmiştir (OGM, 1986).

Bu miktardaki istifadelerin; %50 si 1 inci sene, %30’u 2’nci sene ve %20’si de 3 üncü sene içerisinde sağlandığı da dikkate alınmalıdır. Ahır gübresi, ağır topraklarda, ekim ve dikimden evvel sonbaharda, toprak hazırlığıyla birlikte verilmelidir (OGM, 1986).

Çizelge 1. Dekara Verilecek Ahır Gübresi Miktarları ile Sağlanacak Besin Maddesi miktarları

Gübreleme

Dekara/Ton

(N)

Dekara/kg

(P2 05)

Dekara/kg

K2O

Dekara/kg

Az

1,5-2

8,2-11,0

3,7-5,0

10,0-13,0

Orta

2-3

11,0-15,5

5,0-7,5

13,0-20,0

Fazla

3-4

16,5-22,0

7,5-10,0

20.6-26.0

Çok

4-6

22.0-23.0

10.0-15.0

26.0-40.0

Yeşil gübrenin de toprağa sağladığı faydalar göz önünde bulundurularak, hiçbir zaman ihmal edilmemesi gerekir. Rotasyon devresi sonunda, kültür sökümünü müteakip, dekara 15 kg civarında fig etilmelidir.(OGM,1986).

Kimyasal gübrelerde, verilecek miktar kadar, gübre verme zamanı da çok önemlidir. Nisan başlarında gübre verildiğinde, Haziranda gübre verilmişlere oranla daha büyük fidan elde edilmektedir. Son çalışmalara göre, gübrenin sık ve az verilmesi önerilmektedir. Gübre vermeye, fidan büyümeye başlamadan az önce başlanmalı ve yaz ortasına kadar en az 2-3 kez verilmelidir (Eyüboğlu,1979).

Orta ve Doğu Anadolu da ki orman fidanlıklarında üretilen sırçam fidanlarında, 1+0 yaşı içinde başlayıp Sonbaharda tipik bir durum gösteren renk bozuklukları oldukça yaygın bir şekilde meydana gelmektedir. Yapılan analizler sonucu, nispeten düşük düzeyde Fosfor bulunan topraklarda, bu renk bozukluklarının meydana geldiği görülmüştür. Canlılar için önemli bulunan Kalsiyum-Fosfor ilişkisi içinde değerlendirildiği takdirde, Ca/P oranının, renkleri bozuk fidanlarda önemli derecede yüksek olduğu saptanmıştır.Bu renk bozukluklarını önlemek için, asit karakterli sahalar, fidanlık olarak seçilmelidir. Mevcut fidanlıklarda ise, toprak reaksiyonunu (pH) az da olsa düşürücü önlemler alınmalı ve bu konuda kükürt ve sülfürik asit gibi maddeler kullanılmalıdır (Tacenur, 1987).

5.5. Fidan Özellikleri

Fidan kalite sınıflandırılmasında kullanılan en eski özellik, fidanların boyudur. Bugüne kadar yapılan birçok araştırmada, boylu fidanların kısa boylu fidanlara oranla, ağaçlandırmalarda daha başarılı olduğu bulunmuştur. Ayrıca, fidanların kök boğazı çapı ile ağaçlandırma değerleri arasında çok yakın bir ilişki de ortaya konmuştur. Bu nedenle, kök boğazı çapı da önemli bir fidan özelliği olarak kabul edilmektedir. Fidanlarda kök ağırlığı/gövde ağırlığı (genel olarak mutlak kuru ağırlık) da ihmal edilmeyecek bir kalite göstergesidir (Şimşek, 1987).

Fidan sıklığı, fidanların morfolojik özellikleri olan boy ve çap büyümeleri üzerine önemli derecede etki yapar. Fidanlar fidanlıklarda ne kadar sık yetiştirilir iseler, fidanların kök boğazı çapları da o kadar küçük kalır. Kök boğazı çapı ve fidanın fizyolojik aktivitesi, sık yetiştirilmeleri halinde oldukça olumsuz yönde etkilenir. Bu nedenle fidanlıklarda seyreltme yapmak gereklidir (Şimşek, 1987).

Yapılan bir araştırmada, 2+0 yaşlı sarıçam fidanları, üç boy grubuna ayrılmışlar ve bu gruplardan en büyük boy grubu (9,5-16,0 cm), arazide en başarılı olmuştur (Tosun, S.et all. 1992).

Aynı araştırmada, fidanlarda kök boğazı çapının yükselmesi ile ağaçlandırmadaki başarının da arttığı görülmüş ayrıca, farklı yükseklikteki fidanlıklarda, fidan boy ve çaplar itibarıyla oluşturulan gruplar, Çizelge 2’de verilmiştir.

Çizelge 2. Değişik Yüksekliklerdeki Fidanlarda Fidan Yaşına Göre Sarıçam Fidanının Boyu ve Kök Boğazı Çapı (Oluşturulan Gruplara Göre)

Fidan

Yaşı

Fidanlık ve

Yüksekliği

M

Fidan Boyu

Cm

Kök Boğazı

Çapı

Cm

Kök Boğazı

Çapı

Cm

2+0

Bolu

750

I

2,0-6,0

1,0-2,0

II

6,1-9,4

1,3-2,1

III

9,5=<

1,9-2,4

Sarıkamış

1800

I

1,5-3,0

1,0-2,0

II

3,1-4,5

1,5-2,3

III

4,6=<

2,0-2,6

2+1

Bolu

750

I

7,5-11,5

2,0-4,6

II

11,6-13,9

3,0-6,5

III

14,0=<

3,5-7,0

Sarıkamış

1800

I

5,0-7,5

2,0-3,1

II

7,5-9,5

2,0-4,1

III

9,6=<

2,5-4,3

Fidanlık yüksekliğinin fidan boyuna ne kadar çok etkili olduğu, Çizelge 2’nin incelenmesinde görülmektedir. Bu nedenle, fidanlıkların mümkün olduğu oranda alçak yükseltilerde kurulmasına gayret edilmelidir (Tosun, S. Et.all. 1992).

İğne yapraklı ağaç fidanları standardında ise, sarıçam için 2+0 yaşında 1. sınıf fidanlarda en az 9,0 cm; 2. sınıflarda ise en az 7,0 cm fidan boyu verilmektedir (TSE, 1988).

Avrupa Ekonomik topluluğuna dahil ülkelerde kullanılmak üzere; 2+0 yaşlı sarıçam fidanları için, 1. sınıflarda 6-15 cm boy ve 3 mm en küçük kök boğazı çapı; 2. sınıflarda ise 6-10 cm boy ve 3 mm en küçük kök boğazı çapı verilmektedir (Şimşek, 1987).

5.6. Bakım

Sulama, fidanlıklardaki en önemli bakım tedbirlerinden bir tanesidir. Çimlenme tamamlanana kadar, günde en az bir defa sulama yapılır. Daha sonra sulamanın zaman ve miktarını kararlaştırmak, her şeyden önce topraktaki rutubet miktarını bilmekle ilgilidir. Topraktaki rutubet miktarı, ya tecrübe ile veya rutubet ölçerlerle tayin edilir. Sulama genel olarak yağmurlama şeklinde yapılmalıdır (Bulut, 1991).

Fidanlıkta ot alma, fidecikler 6-8 haftalık olduktan sonra elle yapılır. Elle veya el aletleriyle ot mücadelesinin, pahalı olması, çok zaman alması, kültüre zarar vermesi gibi nedenlerden dolayı, zararlı otlarla mücadele, kimyasal yollarla da yapılabilir (Saatçioğlu, 1976; Bulut, 1991).

Şaşırtmaya tabi tutulmayacak sarıçam fidanlarında saçak kök gelişmesini sağlamak, ayrıca gövdenin ince ve cılız gelişmesini önlemek için, kök kesimi uygulanır. Ekim yastıkları, kök kesimlerinden önce, uzun süre bolca sulanır; 2-3 gün sonra 18-20 cm derinlikten kök kesimi yapılır.

Kesimden sonra, toprağın oturması için tekrar sulama yapılır. Kök kesiminden sonra, seyreltme işlemi unutulmamalıdır. 1+0 yaşlı sarıçamlarda kök kesimi, Eylül ayında; 2+0 yaşlı fidanlarda ise Temmuz ayında yapılmalıdır (Saatçioğlu, 1976; Bulut, 1991).

5.7. Söküm

Söküm, fidanların kök ve tepelerinin büyümeyi durdurdukları bir zamanda yapılmalıdır. Sökümde, kökün tepeden daha önce büyümeye başladığı gözden uzak tutulmamalıdır. Fidanın en hassas kısmı kökleridir. Kök bilhassa kurumaya karşı büyük duyarlılık gösterir. Bu nedenle, çok narin olan kök uçları, güneş ışınlarına ve kuru havaya fazla maruz bırakılmamalıdır.

Söküm işi, mümkün olduğu kadar kapalı, rüzgarsız ve toprağın donlu olmadığı bir zamanda yapılmalıdır. Sökülen fidanlar hemen seleksiyon hangarına getirilmeli ve seleksiyon işlemi en kısa zamanda yapılıp, fidanlar nemli yosun, ıslak çuval parçaları vb. maddeler ile sarılmalıdır (Saatçioğlu, 1976; Bulut, 1991).

Ambalajlama yapılırken uyulması gereken ana prensip, belirli sayıda fidanların, köklerinin içe gelecek şekilde istiflenmesidir. İğne yapraklı fidanlar, söküldükten sonra kışın bile buharlama yaparak bünyelerinden su kaybederler. Bu nedenle, fidanların iyi bir şekilde ambalajlanması ve nakil esnasında zararlı tesirlere uğratılmadan dikim sahasına ulaştırılması gereklidir (Bulut, 1991).

6. SARIÇAMIN DOĞAL GENÇLEŞTİRİLMESİ

Ülkemizde saf sarıçam ormanlarının doğal yayılış alanı 738,192 ha olup, bunun 475,219 ha lık bölümü normal koru, geri kalan 262,973 ha lık bölümü de bozuk korudur. 475,219 ha normal koru ormanlarının kapalılıklarına göre dağılımı şöyledir.

1 Kapalı (% 11 – 40) 112455 ha

2 Kapalı (% 41 – 70) 188302 ha

3 Kapalı (% 71 den yukarı 174462 ha

(OGM Türkiye Orman Envanteri, 1950)

738192 ha saf sarıçam alanının 262971 ha’ı bozuk koru olup ağaçlandırılacak sahalar içinde yer almalıdır. Kapalılığı % 11-40 olan 112455 ha alanın ise en iyi tahminle %30%u I ve II. Bonitet sınıfında yer alır. 2 ve 3 kapaklılıktaki 390-400 bin hektar saf sarıçam ormanı doğal gençleştirmenin konusudur. Bu sahanın içindeki, toprağın ve gençleştirme şartlarının en iyi olduğu 1. bonitet (36755 ha) ile II. Bonitet (163692 ha) sahaların ele alınıp vakit geçirilmeden gençleştirilmesi gereklidir. 30-35 bin hektar civarındaki sarıçam meşcerelerinin kapalılığı 0,4 olan ve I.-II. Bonitet sınıfında olan alanlar da doğal gençleştirmeye alınmalı, sosyal baskının olmadığı ve toprak şartları müsait olan 0,1-0,3 kapalılıkta olan alanlar ise vakit geçirilmeden ağaçlandırılmalıdır.

6.1. Büyük Alan Siper Metodu

Normal kapalı saf sarıçam meşcerelerinin doğal yolla gençleştirilmesinde, büyük alanlarda gençleştirme, başarı vaat eder. Sarıçamın büyük maktalı siper işletmesiyle gençleştirilmesi tekniğinde, onun bazı ekolojik ve silvikültüre! özellikleri rol oynar (Saatçioğlu, 1979).

Büyük saha siper işletmesi, gençleştirmeye konu (Amenajman planındaki 40-60 ha'lık bölme) olan sahada, tohumluk siper ağaçla­rı bırakarak, maktanın zengin bir tohum yılında tohumlanmasını ve bu tohumlanmadan aynı yaşlı bir gençliğin elde edilmesini öngören bir gençleştirme metodudur (Pamay, 1962).

Hazırlama, tohumlama ve ışık-boşaltma kesimleri olarak üç safhalı bir gençleştirme metodu olan büyük saha siper gençleştir­me metodunun uygulanması basittir (Atay, 1982).

6.1.1. Hazırlama Kesimi

Meşcereyi tohum tutmaya yöneltmek, toprağı gençleştirme şartları yönünden iyileştirmek ve meşcere ve bünyesini kuvvetlen­dirmek amacıyla hazırlama kesimleri yapılır (Atay, 1982; Pamay, 1962; Saatçioğlu, 1979).

Çok sık ve genellikle bakım görmemiş sarıçam meşcerelerinde ve bilhassa kar ve fırtına zararlarının söz konusu olduğu yüksek yerlerde tohumlama safhasına hazırlama kesimlerinin öncülük et­mesi gerekir (Şekil 1). Bu amaçla 2-3 yıl aralıklarla yapılacak ve aralama kesimlerini andıran 2-3 adet mutedil müdahale, esas itiba­riyle meşcereyi ve kısmen de toprağı, tohumlama kesimleri için ha­zırlar ve aynı zamanda gelecek kesim safhaları için de meşcereyi dayanıklı hale getirebilir. Normalden fazla sık olmayan, toprak ve meşcere durumunun hazır olduğu yerlerde ise hazırlama safhasına çoğu zaman lüzum kalmaz ve bu ödevi ihtiyaca göre bir toprak işle­mesi üzerine alır (Saatçioğlu, 1979).

Çamların kanaatkar olması, gençliklerinin ileri derecede siper ihtiyacı duymaması, zengin tohum yıllarının sık sık idrak edilmesi ve Amenajman Planı uygulamaları nedeni ile bir gevşeme olmasının bir sonucu, çok kere hazırlama kesimine ihtiyaç duyulmaz (Atay, 1982)

6.1.2. Tohumlama Kesimi

Zengin bir tohum yılında, meşcere toprağına ulaşacak tohum­lardan meydana gelecek fidanların, yaşama ve gelişmesi için ilk 2-3 yıllık sürede ihtiyaç duyacakları ışığı karşılamak amacıyla tohum­lama kesimi yapılır.

Tohumlama kesimi sarıçamda çoğunlukla 2-3 yılda bir meyda­na gelen zengin tohum yılında yapılır ve bu kesimle meşere kapalı­lığının, ağaçların meşcere içine eşit dağılışı da göz önüne alınarak 0.6 -0.7'ye indirilmesi yerindedir (Şekil 2). Bu safhada hektarda ne kadar ağaç bırakılacağı sorunu meşcere bünyesine, meşceredeki ağaçların tepe yapısına ve yetişme muhitine göre değişir. (Saatçi-oğlu, 1979).

Tohumlama safhasında kapalılık önem kazanmaktadır. Verilen değerlerin altında bir kapalılığın bırakılması sahanın otla kaplanma­sına neden olmaktadır, istenilen kapalılığı sağlamak için, Araştırma Bülteninin Haziran 1984 sayısında tepe tacı çapı ile 1.30 çapı arasındaki ilişkiden yararlanarak hesaplanan değerlerden pratik olarak faydalanmak mümkündür.

Tohumlama safhasında varsa, karışıma giren ağaç türleri ve bilhassa ara ve alt tabaka fertlerinin büyük kısmı sahadan uzaklaş­tırılır. Kesim ve taşıma işlerinin hızlı ve planlı bir çalışmayla tohum dökümünden önceki sonbaharda bitirilmiş olması gerekir. Ayrıca gençleşmeye engel olucu ölü ve diri örtünün bulunduğu yerlerde, ana tohum dökümüne kadar,toprağı n basit bir şekilde işlenmiş ol­ması bir çok hallerde lüzumludur (Saatçioğlu, 1979).

6.1.3. Toprak Hazırlığı

Sarıçamın doğal yayılış alanlarında meşcereler içinde yer alan flora, yapılan bir çalışma ile belirlenmiştir (Çepel, Günel, Dündar 1977).

Tohumlama kesiminden sonra meydana gelecek gençliğin ışık alımına ve beslenmesine mani olan şüceyrat tabakası ile kalitesiz ve heterojen yapıdaki öncü gençliklerin kesilip artıklarının saha dışına çıkarılması gerekir. Bu işlem yapıldıktan sonra toprak işlemlerine geçilmelidir.

Toprağın kırıntı bünyede, hafif ve tavda olduğu ve diri örtünün bulunmadığı yerlerde toprak işlemesine gerek yoktur.

Tohumlama kesimi yapılıp, kesim artıkları gençleştirme alanı­nın dışına çıkarıldıktan sonra, toprak işlemelerine başlanmalıdır. Ke­sim artıklarının fazla olduğu yerlerde, 3 cm den küçük dalların, top­rağın işlenemediği yerlerde toplanması veya yangın tehlikesi olmayan yerlerde yakılması, böcek ve fare zararlarına karşı faydalı­dır.

Toprak işlemenin gençliğin gelmesi üzerine etkili olduğu, yapı­lan araştırmalarla bulunmuştur (Sevimsoy, 1984 - Tosun, 1984).

Toprak tam alanda işlenebileceği gibi atlamalı şeritlerde de iş­lenebilir. Ekonomik toprak işlemenin; 0.6x1.20 m veya 0.5x1.0 m atlamalı şeritlerde olduğu bulunmuştur (Sevimsoy, 1984 - Tosun, 1984).

Toprak işlenmesi, geniş ağızlı çapalarla veya pullukla yapılabi­lir. Pulluğun çalışmadığı, meyim yerlerde 20-30 cm derinlikte çapa ile işlenecek toprakta humus tabakası mutlaka toprağa karışacak şekilde bir işlem yapılmalıdır. Gerek pullukta gerekse çapa ile yapı­lan toprak işlemede çıkan kesekler parçalanmalı ve toprak yüzü tır­mıklarla düzeltilmelidir (Sevimsoy, 1984 - Tosun, 1984).

Toprak şartlarının gençleştirmeye müsait olduğu yerlerde, top­rak yüzünde ayrışmamış ibre, kabuk, dal, kozalak vb.den oluşan kalın örtü tabakası geniş ağızlı tırmıklarla parçalanmalı (bir tür cırmaklama) ve en azından 5-10 cm lik bir kırıntılı bünye sağlanmalı­dır. Böylece madeni toprağın ya bütün alanda veya tercihen sık aralıklı dar şeritler üzerinde yüze çıkarılması ve ibre materyalinin al­tındaki humusla karışması, çam gençleşmesi için büyük yarar sağ­lar (Saatçioğlu, 1979).

Toprak işlemesinden sonra gençleştirme alanının etrafı dikenli telle çevrilerek korumaya alınmalıdır (Sevimsoy, 1984).

Yaşlı sarıçam meşcerelerinin bol tohum yıllarında, hektara 8.5-10 milyon adede kadar tohum döküldüğü ve toprağa ulaşan bu to­humların %5-10'unun çimlendiği saptanmıştır. Çimlenme çoğu za­man optimal tohum dökümünden 2-3 hafta sonra başlarsa da bazen Haziran, yüksek rakımlarda (Göle-Sarıkamış) ise Temmuz sonuna kadar sürebilir (Saatçioğlu, 1979-Pamay, 1962-Sevimsoy, 1984).

Ara yılların tohumlaması, edafik koşulların bozulması hailde ço­ğu zaman kayıpları büyük ölçüde, hatta tamamen telafi eder ve bi­rinci tohumlamayı tamamlar (Saatçioğlu, 1979).

Başarının tespiti için gençlik sayımlarına gerek vardır. Sayımlar Orman Genel Müdürlüğünün 14.05.1992 gün S.L.den- Rap.0/13 sayılı emirlerinde belirtildiği gibi sistematik olarak yapılmalıdır. Bu sayım sonucunda m2 de ortalama 2-3 fidan bulunmalıdır.

6.1.4. Işık ve Boşaltma Kesimleri

Tohumlama kesiminin ikinci kışında, ışık ihtiyacında olan 2 ya­şındaki gençliğin üzeri açılır (Pamay, 1962). Gençliğin meydana gelmesinden 2-3 yıl sonra genel kurallara uygun tarzda ışık kesim­lerine başlanır. Bir çok hallerde 2-3 yıl ara ile yapılacak iki ışık kesi­mi bu safhayı sona erdirir, yani ilk ışık kesiminden 4-6 yıl (en fazla 8 yıl) sonra, gençleştirme kesimleri safhasının sonlarında hektarda 30-50 bin fidanın bulunması, gençleştirmenin başarı ile sonuçlandı­ğını gösterir. Işık kesimlerinin ve maktadan çıkarma işlerinin, çok özenle ve mümkün olan her yerde, kışın kalın kar örtüsünün bulun­duğu bir devrede yapılması, büyük önem taşır (Saatçioğlu, 1979).

6.2. Zon (Şerit) Siper Gençleştirme Metodu

Zon siper metodu, büyük sahada uygulanan siper metodunun daha ihtiyatlı ve bakımlı şeklidir.

Saf sarıçam meşcerelerinde normal büyüklükteki bölmelerde tercihen 60 - 80 m, büyük bölmelerde 100-120 m genişlikte zonlar halinde maktalı siper gençleştirme metodu başarı ile uygulanır (Şekil 3). Zonların sıralanışlarında Kuzey, Kuzeydoğu, Kuzeybatı ve Batı yönleri tercih edilir (Saatçioğlu, 1979).

Hazırlama kesimleri safhalarından vazgeçilir ve meşcere, ge­rekirse ölü ve diri örtüyü uzaklaştıran ve madeni toprağı yüze çıka­ran sığ bir toprak işlemesi veya yangın kültürü ile ilk zengin tohum yılında, gençleşmeye sokulur. 5-6 cm kalınlıktaki bir ölü örtü taba­kasının, sarıçamın doğal tohum ekimini tamamen engellediği sap­tanmıştı r (Saatçioğlu, 1979).

Tohumlama, ışık ve boşaltma safhaları BSSM ile aynıdır.

6.2.1. Tamamlamalar

Sarıçam gençleştirme alanlarında tamamlamalar, genişçe alanlarda ve sık dikimlerle yapılmalıdır. Başarılı gençleştirme alan­larında, yetişme muhitine, uygulama tekniğine ve bölmeden kesim artıklarının çıkarılma tarihine göre %20-40 gençlik taşımayan alan­lar olabilir. Bu alanları doldurmak amacıyla sarıçam gençliğine, bo­şaltmadan sonra veya henüz ışık kesimleri safhasında yetişme mu­hitine göre ladin, akaçaağaç, yabancı türlerden duglas karıştırılabilir (Saatçioğlu, 1979).

Tamamlamalar için uygun orjinli ve yaşlı fidanlar daima hazır bulundurulmalıdır.

Sarıçamda kalın çaplı ağaç geliştirmek amacıyla meşcerenin devirme ve taşıma engelleri göstermeyen kısımlarında bazı iyi gövdelerin (Plus ağaçlar) ihtiyat olarak bırakılması mümkündür (Saatçioğlu, 1979).

6.3. Şerit Traşlama Metodu

Bu doğal gençleştirme metodu, yandan tohumlama esasına istinad eder. Ekolojik bakımdan meşcerenin uygun kenarından başlar (Saatçioğlu, 1979).

Traşlama şeridinin genişliği, Kuzey yamaçta 20-40 m, Doğu yamaçta 15-30 m, Güneyde 10-20 m, Batıda ise 20-30 m alınmalı­dır. Bu genişlikler, sarıçam için optimal tohum döküm mesafesidir (Pamay, 1962).

Zengin bir tohum yılının Sonbaharında ekolojik bakımdan en uygun kenar seçilir. Seçilen bu kenar kesim anahtarına göre arazi­ye uygulanır. Bu kenara, uzanış yönü denir ve meşcere boyunca uzanır. .Seçilen kenarın bakısına göre, genişlik de belirlendikten sonra bu sahanın içindeki tüm ağaçlar çıkarılır. Toprağın ağır ve killi olduğu, şüceyrat ve otun fazla olduğu yerlerde, tesviye eğrilerine paralel, atlamalı şeritlerde (0.6x1.20 m veya 0.5x1.0 m) toprak işle­nir, işleme esnasında çıkan kesekler parçalanır ve işlenen kısımda­ki toprak yüzü bir tırmıkla düzeltilir (Sevimsoy, 1984). Kumlu, hafif topraklarda, toprak işlenmemelidir. Sahada kalın ölü örtü tabakası varsa, geniş aralıklı dişli tırmıklarla, humus tabakasına dokunma­mak kaydıyla bu tabaka inceltilmelidir. Amenajman Planında veri­len gençleştirme sahasının, bu metotla gençleştirilebilmesi için bir kaç müdahale cephesi açmak gerekir. Açılan bu müdahale alanları­nın cephe yönü (ilerleme yönü), tohum döküm zamanındaki esen rüzgarın tersine doğru olmalıdır. Bu rüzgar yönü tespit edilemediği takdirde, ikinci zengin tohum yılında açılan traşlama şeridine tohum düşmez, dolayısıyla gençlik gelmez. Uygulama kesim ve gençleş­me maktalarını oluşturan etek şeritleri, ya birbiri ardına cephe yö­nünde yahut atlamalı şeritler halinde (muhtelif müdahale cephele­rinden) ilerler, traşlamanm doğal gençleşmeye dayanan bu şekli, zengin tohum yıllarının muntazam ve sık sık meydana geldiği yer­lerde uygulanabilir. Aksi halde toprağın uzun zaman dış etkilere açık kalması, yabanlaşması bahis konusu olur. Birbirini takip eden traşlama şeritlerinin cephe ve uzanış yönleri, kesim anahtarı prensiplerine göre tayin .edilir. Ayrıca, tohumun olgunlaşıp dökülmesi sı­rasında esen hakim ve devamlı rüzgarların yönünün de dikkate alınması, tensilin gerek sahaya gelişi ve gerekse sıklığının temini bakımından avantaj sağlar (Atay, 1982).

Birbirini takip eden maktalarda kesimin aralıklarını, tohum yılla­rının tekerrürü ve kesim yapılan yere gençliğin yerleşip kendisini kurtarma (biyolojik istiklal -yan sipere muhtaç olmama) müddeti ta­yin eder (Atay, 1984).

Sarıçam meşcerelerinde metodun uygulanması basittir. Genç­lik bidayetten itibaren bol ışık alması nedeni ile çabuk büyür. Ana meşcerenin kök rekabetinden mahsundur ve devirme ve taşıma­dan zarar görmez. Sahanın birdenbire açılması nedeni ile ot istilası­na uğrar. Bu nedenle ikinci yılın mayıs ayından itibaren gençlik ba­kımlarına girmek gerekir. Bu meydanda tamamlamalar ihmal edilmemelidir (Saatçioğlu, 1979 - Pamay, 1962 - Atay, 1984).

7. SARIÇAMIN YAPAY GENÇLEŞTİRİLMESİ

Ülkemizin daha ziyade Kuzey bölgesinde yayılış gösteren sarı­çamın, saf olarak kapladığı alan 738192 hektardır. Bu alanın 262973 hektarı bozuk koru olup, bu bozuk sarıçam ormanlarının hemen hemen hepsi yapay gençleştirmeye konudur. Bunun dışın­da karışık ormanlarda ve orman dışı alanlarda sarıçamla ağaçlandırılabilecek alanlar da göz önüne alındığında, ülkemizde sarıçamla yapay olarak gençleştirilebilecek 500.000 ha.'a yakın alanın var ol­duğu söylenebilir. Kızılcam ve karaçam'dan sonra en geniş yayılışı gösteren sarıçam da, yapay gençleştirme çalışmalarına konu ol­muş ilk türlerimizden biridir. Bu nedenle, uzun bir uygulama tecrü­besi ve tür üzerinde yapılan bazı araştırmalar sonucu, oldukça de­ğerli bir bilgi birikimi oluşmuş ve başarılı sarıçam ağaçlandırmaları yapılır hale gelinmiştir.

7.1. Arazi Hazırlığı

7.1.1. Diri Örtü Temizliği

Ağaçlandırma sahaları genellikle, maki bitkileri, böğürtlen, eğ­relti, orman gülü, bozuk baltalık gibi çeşitli diri örtüler ve kesim ar­tıkları ile kaplıdır. Eğer mümkünse, diri örtünün tam alanda temiz­lenmesi ve kesim artıklarının sahadan uzaklaştırılması gereklidir, insan gücü ile diri örtü temizliğinde gürebi, balta, tahra, kazma, ça­pa ve motorlu testere vb. aletler kullanılır. Arazi meylinin çok fazla, diri örtünün çok boylu ve yoğun olduğu ve erozyon tehlikesinin bu­lunduğu sahalarda tam alan diri örtü temizliği yerine, şeritler halin­de diri örtü temizliği yapılmalıdır. Saha içerisinde mevcut, değerlen­dirilebilecek emval çıkarıldıktan sonra, geriye kalan kesim artıklarının da, yangın tehlikesi ve böcek zararları yönünden toplanıp yakılması veya sahadan çıkarılması gereklidir. Yalnız diri örtü temizliği sırasında kolayca çürüyüp toprağa karışabilecek ince dal, kabuk ve artıkların sahada bırakılması, toprağın organik madde muhtevasının zenginleşmesi yönünden çok faydalı olacağı için, on­ların sahada bırakılması uygun olur (Saatçioğlu, 1970; Keskin, 1986; Pamay, 1969 a; Ürgenç, 1986).

Diri örtü temizliği, mekanik ve kimyasal olmak üzere iki sekide yapılabilir. Kimyasal metod, otsu bitkilerde kesin sonuç verdiği hal­de, çalı ve maki elemanlarını öldürse bile, kuru gövdelerin ayrıca sahadan temizlenmesini gerektireceğinden pek tercih edilmemek­tedir. Mekanik olarak (elle) ise, kesme, kökleme, kırma ve parçala­ma ve yakma şeklinde yapılabilir (Pamay, 1969).

Şirin (1989), "Doğu Karadeniz yöresindeki ağaçlandırma işleri­ne ilişkin iş analizleri ve Standard zamanların saptanması" adlı ça­lışmasında, çeşitli tip (grup) ve yoğunlukta diri örtünün elle kesilme­si ve şerit aralarına yığılması işinin, en az 7.0, en çok 72.8 işgünü/ hektar olduğunu tespit etmiştir. Diri örtü otsu, odunsu ve karışık olarak üç grupta ele alınmış, ayrıca yoğunluk da; az, orta ve çok ol­mak üzere gruplandırılmıştır. Şirin, çalışmasına temel olarak, 1 hek­tardaki (temizlenen 7000 m2 deki) diri örtünün yaş ağırlığını almıştır (ton olarak).

Çizelge 1’de, her üç gruba ait Standard zamanlar işgünü/ hektar olarak özet biçimde verilmiştir (Şirin, 1989). Bu değerlerin kullanılmasına ait örnek "Doğu Ladini El Kitabında mevcuttur (Bu serinin 5. kitabı). Ayrıca daha geniş bilgi almak isteyenler asıl esere de müracaat edebilirler.

Sarıçam Doğu Karadeniz yöresinde de yayılış gösterdiğinden benzer yetişme muhitlerinde yapılacak ağaçlandırmalarda, elle diri örtü temizleme işinde bu değerlerden yararlanılabilir.

Çizelge 1. Otsu, Odunsu ve Karışık Diri Örtünün Şeritler Halinde Temizlenmesi İşine Ait Standart Zamanlar (Şirin 1989’dan özetlenerek alınmıştır)

Diri örtünün Yaş Ağırlığı Ton/7000 m2

Otsu Diri Örtü

Odunsu Diri Örtü

Karışık Diri Örtü

Az Orta Çok Yoğun Yoğun Yoğun

Az Orta Çok Yoğun Yoğun Yoğun

Az Orta Çok Yoğun Yoğun Yoğun

işgünü/hektar

işgünü/Hektar

işgünü/hektar

3

6.98

10.48

19.03

13.80

--

--

--

-

-

8

13.48

15.01

20.65

16.08

--

-

14.81

--

-

12

18.68

18.64

21.95

17.90

--

--

17.23

26.24

-

17

-

23.17

23.56

20.17

-

-

20.24

28.08

--

20


-

24.53

21.55

36.88

--

22.06

29.20

34.98

30

--

-

27.77

26.10

37.82

59.16

-

32.90

36.48

50

-

-

-

-

39.68

59.86

-

40.30

39.48

70

-

-

-

--

41.55

60.56

--

-

42.49

90

-

-

-

--


61 26



4549

120

--


--

--

--

6231

--

--

5000

150

--

--

--

~

--

63.36

--

--

54.40

200

-

-

--

--

-

65.12

--

--


300

-

--

--

--

--

68.63

--

-

-

400

--

-

--

--

-

72.14

--

--

-

Makine ile diri örtü temizleme ise, daha ziyade meyli müsait ve yarı kurak yetişme muhitlerinde yapılabilir.Yarı kurak mıntıkalarda, bozuk koru ve bozuk baltalık alanlarda örtü temizliğinin, uygun güç­teki paletli bir traktöre önden monte edilmiş ağır iş örtü temizleme tarağı ile tam alanda yapılması, ağaçlandırmanın başarısını önemli düzeyde artırmaktadır. Diri örtü temizliğinin, üst toprak taşınmalarını en düşük düzeye indirmek amacıyla, toprağın kuru olduğu llkbahar - Sonbahar periyodunda yapılması uygun olacaktır. Tarak ile diri örtü temizliği, %60 eğime kadar olan alanlarda uygulanabilir. Daha yüksek eğimlerde, insan gücü ile diri örtü temizliği zorunludur. Ta­rak ile diri örtü temizliği, yapılan birim zaman analizlerine göre, 4.00 MC/ha zamanda tamamlanabilmektedir (Zoralıoğlu, 1990).

7.1.2. Toprak İşleme

Toprak işleme, fidan köklerinin gelişmesini kolaylaştırmak ve toprağın su tutma kapasitesini artırmak için, mutlaka yapılması ge­reken bir işlemdir. Toprak işleme, toprağın çok kuru ve sert olduğu Yaz devresi ile, çamurlu veya donlu olduğu Kış devresinde yapıl­mamalıdır. Genellikle yağışların başlayıp toprağın gevşemiş olduğu Sonbahar ve kar örtüsü kalktıktan sonra toprak suyunun iyice süzüldüğü ve toprağın tavda görüldüğü ilkbahar, toprak işlemesi için en uygun mevsimlerdir (Saatçioğlu, 1970, Ürgenç 1986, Pamay, 1969 b). Kurak ve yarı kurak bölgelerde, diri örtü temizliğinden son­ra, mutlaka bir toprak işlemesinin yapılması gerekmektedir (Zoralı­oğlu, 1990).

Toprak işleme insan gücü ile yapılabileceği gibi, arazi meyli ve diğer özelliklerin müsait olduğu yerlerde makine ile de yapılabilir, insan gücü ile toprak işlemesi genellikle teraslar halinde yapılır. Mevcut diri örtünün yoğunluğu, arazi meyli, yağış miktarı ve toprak yapısı, açılacak terasların genişliğini, derinliğini ve mesafesini tayin eden hususlardır (Saatçioğlu, 1970).

Toprak işleme derinliği, herşeyden önce kültür metoduna ve ağaçlandırmada kullanılacak fidan yaşma, arazi yapısına ve toprak özelliklerine göre tayin edilmelidir (Pamay, 1969 b).

Makine ile toprak işleme, herhangi bir zorunlu durum yoksa, tam alanda yapılmalıdır. Zoralioğlu (1990) Eskişehir yöresinde yaptığı bir çalışmada, paletli traktöre önden bağlantılı tarak ile örtü te­mizliğinden sonra, tam alanda riperleme ve daha sonra da diskaro ile toprağın tam alanda disklenmesinin karaçam ağaçlandırmaların­da en başarılı sonucu verdiğini bildirmektedir. Benzer yarı kurak yetişme muhitlerinde, bu metodun sarıçam için de en iyi sonucu ve­receği söylenebilir.

İnsan gücü ile teraslar halinde toprak işlemede; 60-80 cm. enindeki terasların, 141 saat/km ile 185 saat/km arasında; 80-100 cm enindeki terasların ise, 181 saat/km ile 238 saat/km arasında birim zamanlarında yapılabildiği bildirilmektedir (OGM, 1987). Buna karşılık, kesik teraslar halinde (80 cmx80 cmx35 cm), yine el ile Do­ğu Karadeniz yöresinde yapılan terasların, eğim gruplarına ve diğer bazı özelliklere (köklülük, taşlılık) göre, 1000 adedinin yapımı için gerekli Standard zamanlar, Çizelge 2'de verilmiştir (Şirin 1989).

Çizelge 2. İnsan Gücü ile Toprağın 80x60 cm Boyutunda ve 35 cm Derinlikte Kesik Teras Şeklindeki İşine Ait Standart Zamanlar (1000 adet için) (Şirin 1989’den özetlenerek alınmıştır)

Eğim %

Kab Tekstürlü Topraklarda Standart Zamanlar (İşgünü/1000 adet)

İnce Tekstürlü Topraklarda Standart Zamanlar (İşgünü/1000 adet)

0-30

6.82-25.41

11.07-29.03

30-60

7.38-27.49

10.90-31.07

60

8.74-28.81

12.32-30.73

7.2. Dikim

Bugün aşağı yukarı pek az istisnasıyla dikim, ağaçlandırma ça­lışmalarına tamamen hakim olmuştur.Çünkü dikim yöntemleri, eki­me oranla daha emniyetli, başarılı ve zaman kazandırıcıdır. Dikim­lerde fidanlara düzenli ve eşit büyüme yeri isabet ettiğinden, fidanlar birbirleriyle de, özellikle başlangıçta, ışık, su ve gıda mad­deleri rekabetine girmeden veya çok az girerek ilk etapta daha kuv­vetli büyümekte ve bu suretle boşluksuz ve düzenli bir kapalılık kı­sa zamanda kolayca gerçekleşmektedir. Dikimde başarı için, iyi bir arazi hazırlığından sonra, sağlıklı ve kuvvetli fidan kullanımı, uygun dikim zamanı ve uygun dikim tekniği ile dikim aralık mesafesinin iyi seçilmesi gereklidir (Ürgenç, 1986, Saatçioğlu, 1970).

7.2.1 Fidan Çeşidi Yaşı ve Boyu

Ağaçlandırmalarda çıplak köklü ve tüplü fidan kullanılabilir.Sarıçamın optimum yetişme muhitlerinde genel olarak çıplak-köklü ve 2+0 yaşlı fidanlar, optimumdan uzaklaştığı ekstrem yetiş­me muhitlerinde ise tüplü fidanlar kullanılmalıdır. Kullanılacak fidanlar, sarıçam tohum transfer rejiyonlaması haritasına uygun ola­rak, fidanın kullanılacağı ağaçlandırma alanına uygun mıntıkadan toplanmalıdır (Ürgenç, 1967, Atalay, 1977).

Ağaçlandırmalarda kullanılacak fidanların, yaş, boy ve diğer özellikleri, bu kitabın "5.5 Fidan Özellikleri" bölümünde yer alan de­ğerlere uygun olmalıdır.

Fidanın toprak üstünde kalan kısmından ziyade, kök durumu büyük önem taşır. Köklerin uzunluk ve kısalıkları pek önemli değil­dir. Asıl önemli olan primer kök sistemine bağlı ince köklerdir. Kök sisteminin en uç kısımlarında oluşan sekonder, kısa ve ince olan bu kökler, emici besin kökleri olarak, kök yayılma sonunda toprak parçacıklarının en ince boşluklarına kadar girerek, toprak kitlesini entansif bir şekilde sarar. Bu emici kıl kökler sayesinde, fidanın tut­ması ve sağlıklı beslenmesi çok kolay olur. Bu şekildeki kök sistemi de, seyrek yetiştirme, yandan ve dipten kök budaması suretiyle el­de edilir (Ürgenç, 1986).

Ülkemizde sarıçamla yapılan ağaçlandırmalarda kullanılan fi­dan çeşidi ve yaşları aşağıdaki Çizelge 3'de gösterilmiştir (Pamay, 1969c).

Çizelge 3. Sarıçamla Ağaçlandırmada Kullanılan Fidan Çeşidi ve Yaşı (Pamay, 1969 c den alınmıştır)

Ağaçlandırma Çeşidi

Çıplak Köklü

Tüplü

Orman içi

2+0

2+1

Orman Dışı

--

2+1,2+2 2+3

Orman içi ağaçlandırmalarda kullanılacak 2+0 yaşlı fidanlar en az 10 cm, boyunda olmalı ve ekim yastığında 1. ve 2. yıl ikişer defa yapılmış olan kök kesimleriyle, saçak kök oluşması sağlanmış ve iyi bir kök/gövde dengesine sahip fidanlar olmalıdır (Pamay, 1969 c).

7.2.2. Dikim

Ağaçlandırmanın başarısında, iyi nitelikli fidan materyeli yanın da, bu fidanların sokum, depolama ve taşınmalarında gereken tek­nik hususlara riayet edilmesi de çok fazla önem taşımaktadır. Dolayısıyla,dikimden önce fidanların, tekniğine uygun sökülüp taşınması ve saklanması, gerekli ise gömüye alınması da mutlaka usulüne uygun yapılmalıdır. Sarıçamda Ocak - Mart arası sökülen fidanların en iyi başarıyı gösterdikleri araştırmalarla ile saptanmıştır (Ürgenç, 1986).

Sarıçamda ilkbahar dikimi uygulanmaktadır. Bu dikim zamanı, ağaçlandırma sahasının genel ve lokal iklim koşulları ve dikim es­nasındaki hava hallerine göre, Mart ayından Nisan sonu hatta yüksek yörelerde Mayıs ortalarına kadar sürer. Yalnız her koşulda dikim, tomurcuklar patlamadan bitirilmiş olmalıdır. Bu nedenle de dikimler, mümkün olduğu kadar erken yapılmalıdır (Saatcioğlu, 1970, Ürgenç, 1986 Pamay, 1969 c). Kurak ve yarı kurak yetişme muhitlerinde de yapılan araştırma ve ilgili literatüre göre, en uygun dikim zamanı olarak erken ilkbahar önerilmektedir (Zoralıoglu, 1990).

Dikimden önce sarıçam fidanlarının Agricol ile muamele edil­mesinin, tutma başarısını önemli ölçüde arttırmadığı tespit edilmiş olup, yalnız çıplak köklü fidanların sökümden sonra en geç bir hafta içinde dikilmesi, başarıyı önemli ölçüde arttırmaktadır (Tosun, et ali 1992, Tetik, 1992).

Sarıçamda dikim metodu olarak, plantuvar dikimi, çapa ile çu­kur kenarı dikimi ve adi çukur dikimi kullanılır (Pamay, 1969 c). Bunlardan plantuvar dikimi ile, çapa ile çukur kenarı dikimi, ancak sarıçamın optimum yetişme yörelerinde ve derin toprak şartlarında iyi sonuçlar vermektedir. Sarıçamın optimum yetişme alanlarından uzaklaştıkça ve orman dışı alanlarda bu iki metod yerine adi çukur dikimi kullanılması ve mutlaka tüplü fidan dikilmesi, yapılan araştır­malar sonucu önerilmektedir (Tetik, et ali 1992; Zoralıoglu, 1990).

Sarıçam dikimlerinde ülkemizde halen aralık-mesafe olarak 2.50 x 1.25 m (hektara 3200 fidan) kullanılmaktadır (OGM, 1987). Dikimde aralık-mesafe, yetiştirilecek ormanın kalite ve kitle üretimi­ne, tesis maliyetine etki yapan önemli bir konudur. Aralık-mesafe geniş olursa, yetişme ortamı özellikle başlangıç yıllarında tam kulla­nılmıyor demektir. Sık alınırsa, vaktinden evvel meşcere elemanları su, ışık ve gıda rekabetine sokularak büyüme duraklamalarına ne­den olunabilir. Bu sebeple yüksek verim, bu iki sınır arasında en uygun olanı saptanarak bulunabilir (Ürgenç, 1986).

Ülkemizde sarıçamda, son yıllara kadar 1x1 m'den 3x3 m'ye kadar varan aralık mesafeler kullanılmış olup, bunlarda hektara isabet eden fidan sayısı ile kapalılığın teessüs edeceği yıl Çizelge 4’de gösterilmiştir (Ürgenç, 1986; Pamay, 1969 d).

Çizelge 4. Sarıçam kültürlerinde Aralık-Mesafelere Göre Kullanılan Fidan Sayısı ve Kapalılığını Teessüsü (Pamay 1969’den alınmıştır)

Dikim Aralıkları

Hektardaki Fidan Sayısı (Adet)

Kapalılığın Teessüsü (Yıl)

1 m x 1 m

10000

6

1 .5 m x 1 .5 m

4450

10

2.5 m x 1 .25 m

3200

12

2.0 m x 2.00 m

2500

15

2.5 m x 2.5 m

1600

19

3.0 m x 3.0 m

1110

25

Ülkemizde halen sarı­çam ile ağaçlandırmalarda uygun aralık, mesafeler tespit edilme­miş olmakla birlikte, dikim aralıklarına etki yapan bir çok faktörün mevcut olduğu da bilinmektedir. Ağaçlandırmanın amacı, türün irsel özellikleri, yetişme ortamı, idare süresi, saha hazırlığı, ağaçlandır­ma metodu ve işletmenin ekonomik koşullan ile mekanizasyon, aralık-mesafenin tespitine etki eden en önemli faktörlerdir (Ürgenç, 1986).

Dikim işinde harcanan işgücü miktarı ise, sarıçam için özel bir araştırma ile henüz bulunamamıştır. Ancak Şirin (1989)'in doğu la­dini için 0.8 x 0.80 x 0.35 m boyutlarda işlenmiş toprağa çukur diki­mi ile dikilecek fidanlar için, köklülük, taşlılık ve tekstüre göre tespit ettiği standart zamanlar, Çizelge 5'de verilmiştir.

Çizelge 5. Dikim İşine İlişkin Standart Zamanlar (1989’dan alınmıştır)

Köklülük

Taşlılık

Standart Zaman (İşgünü/1000 Adet)

Kaba Tekstür

İnce Tekstür

Az Köklü

Az

2,7

3,9

Orta

5,2

7,6

Çok

8.0

12,7

Orta Köklü

Az

3,9

5,5

Orta

6.0

9,5

Çok

8,9

14.0

Çok Köklü

Az

3,8

9.0

Orta

5,8

10,1

Çok

9,7

16,7

Zoralioğlu (1990), karaçamla kurak ve yarı kurak alanlarda, 2+0 yaşlı ve çıplak köklü fidanlar kullanılmak kaydıyla, 30 x 30 x 30 cm ebadındaki çukurlara bir insanın günde ortalama 130 adet fidan dikebildiğini bildirmektedir. Bu da 1000 adet için 7.7 işgününe teka­bül etmektedir. Bu değer de, görüldüğü gibi, Çizelge 5'in orta de­ğerlerine yakın bir rakamdır. Sarıçamla karaçam benzer iki tür ol­dukları için, bu değerler, sarıçamla yapılacak dikimlerde harcanacak zamanların tespitinde de kullanılabilir.

7.3. Kültür Bakımı

Ağaçlandırmanın başarısı, önemli ölçüde, dikimden sonra yapı­lacak bakımlara bağlıdır. Ot alma, çapalama, sürgün kontrolü, süceyrat temizliği ve teras onarımı gibi işlemleri kapsayan bakımın, zamanında ve yeterli sayıda yapılması önemlidir. Ayrıca kültür ba­kımlarının, fidanlar biyolojik açıdan müstakil hale gelip, ağaçlandır­ma sahası kapalılığa kavuşuncaya kadar devam etmesi gereklidir (Ürgenç, 1986; Keskin, 1986).

Kültür bakımı tedbirlerinin en önemlisi, ot alma ve sürgün kont­rolü ile süceyrat temizliğini de kapsayan diri örtü mücadelesi ve ça­palama, yani toprak işlemesidir. Gerek kurak ve gerekse rutubetli rejyon ağaçlandırmalarında bu iki tedbir, kültür bakımında aynı önemle başta gelir (Ürgenç, 1986).

Yapılan ağaçlandırmaların başarılı olması için, bu iki önemli kültür bakımı tedbirinin vakit geçirilmeden uygulanmaları zorunlu­dur. Kültür bakımlarında harcanan zamanın hesap edilmesinde, şimdiye kadar bazı çalışmalar yapılmıştır. Bu konuda yapılan 4 ça­lışmaya ait değerler çizelge 6'da özetlenerek verilmiştir.

Çizelge 6. Kültür Bakımlarında Harcanan Zaman.

Kültür Bakım mm Türü

BiRLER ve Ank. (1979) Tarafından Yapılan Araştırmaya Göre

ATASOY (1979) Tarafından Hazırlanan Rapora Göre

ATASOY (1992) Tarafından Yapılan araştırmaya Göre

OGM-nin 41 25 Sayılı Tamimine Göre

Fidan Etrafında Ot Alma ve Çapalama

4.7-14.6 Gün/ha.

13.1 Gün/ha.

0.9-4.6 gün/1 000 Fidan Ört: 2.6/1 000 Fidan 2.6x3.2 = 7.32 gün/ha.

31-33.3 Saat/1000 Adet 32x3.2 = 70.4 Saat/ha. 70.4:8 = 8.8 gün/Ha.

Şerit Üzerinde Ot Alma ve

6.9-16.8 Gün/ha.

18.0 gün/ha.

2-34 gün/ha. Ört: 12.1 gün/ha.

90-96.75 Saat/ha. 93:8 = 11 .6 gün/ha.

Fidan Etrafında Sürgün kontrolü

5.1-15.4 Gün/ha.

-

-

28 Saat/1000 Adet 28x3.2 = 89.6 Saat/ha. 89.6:8= 11. 2 gün/ha.

Şerit Üzerinde Sürgün Kontrolü

8.1 - 18.4 Gün/ha.

-

0.3-5.7 gün/km. Ört: 1.8 gün/km. 1 .8 x 4 = 7.20 gün/ha

-

Fidan Etrafında Ot Alma Çapalama ve Sürgün Kontrolü

6.3- 19.6 Gün/ha.

-

-

-

Şerit Üzerinde Ot Alma Çapalama ve Sürgün kontrolü

9.5 - 22.9 Gün/ha.

41 .6 gün/ha (Tamamlama için Toprak işlemede Dahil)

-

105 Saat/1000 Adet 105x3.2=336 Saat /ha. 336:8 = 42 gün/ha.

Birler (1979) ve OGM (1987)’nin verdikleri değerler, ülkenin ortalama koşulları için geçerli değerler olup, Atasoy (1979 ve 1992)’un verdiği değerler ise, Doğu Karadeniz yöresi için geçerli değerler olmaktadır. Çizelgedeki değerlerden yararlanırken, bu husus gözden uzak tutulmamalı ve kültür bakımının yapılacağı yörenin yetişme muhiti şartlarına uygun olan değerler alınmalıdır. Bu konuda daha fazla bilgi ve detaylar, ilgili literatüre müracaat edilerek elde edilebilir.

Dikimden sonraki yılın başlangıcında (ilkbaharda), mutlaka tamamlama dikimleri yapılmalıdır.%15’i aşan kurumalarda, tamamlama yapılması yine de düşünülmelidir. (Ürgenç, 1969). Tamamlamaların, tesisten sonra ilk 2 yıl içerisinde bitirilmesi mutlaka gereklidir. Marmara ve Karadeniz ardı yörelerde, genellikle 3.yılda sürgün kontrolü ve teras onarımı yapılmalı; 4.cü yılda ise bakıma girilmemeli ve beşinci yılda saha gezilip, gerekli olan yerlerde sürgün kontrolü ve teras onarımı yapılarak, bakıma devam edilip edilmeyeceğine karar verilmelidir (Keskin,1986).

8. SARIÇAM MEŞCERELERİNİN BAKIMI

Meşcerelerin doğal ve yapay olarak kurulması ile, kesime olgunluk yaşına gelerek (idare süresini doldurarak) yeniden gençleştirilmesine kadar geçen uzun bir devre içinde uygulanan bütün silvi kültürel işlemler, “Meşcere Yetiştirme” yada “Orman Bakımı” olarak tanımlanır (Saatçioğlu, 1971; Atay, 1984). Sarıçam meşçereleri için uygulanabilecek silvi kültürel bakım işlemleri aşağıda özetlenmiştir.

8.1. Gençlik Bakımı

Gençlik bakımı, gençlik çağında uygulanan bir silvi kültürel işlemdir. Gençlik çağı, meşcerenin kurulmasından meşcere kapalılığının oluşmaya başlamasına kadar devam eden gelişme çağıdır (Saatçioğlu, 1971). Gençlik bakımının amacı, gelişme seyrini daha ilk yaşlardan itibaren kontrol altında tutarak gençliğin zarar görmeden büyüme ve gelişmesini emniyet altına almak, kuruluş ve karışım bakımından işletme amacına en uygun nitelikteki bir genç meşçerenin yetişmesini sağlamaktır (Alemdağ, 1967; Atay, 1984; Ceylan, 1980).

Gençlik bakımı aşağıdaki tedbirleri kapsar;

8.1.1. Gençliğin Zararlılardan Korunması

Gençlikte amaca yönelik bir gelişme, öncelikle onu her türlü zararlılardan korumayı gerektirir. Otlak hayvanları, özellikle keçi, gerekli koruma önlemleri alınmazsa, kısa zamanda sarıçam gençliklerini yok edebilirler. Zira bu hayvanlar fidanların daha ziyade tepe tomurcuklarını ve körpe sürgülerini ısırmak ve yemek suretiyle sarıçam için en büyük zararı yaparlar (Alemdağ, 1967; Atay,1984).

Bu nedenle gençlik çağındaki sarıçam meşcerelerinin etrafı tel örgüyle çevrilmelidir.

Bunun yanında böcek ve mantar zararlıları ile de zamanında mücadele edilmelidir.

8.1.2. Gençlikte Kontrol ve Zarar Görmüşlerin Alınması

Boşaltma kesiminden hemen sonra, kesim ve sürütme faaliyetleri sırasında zarar görmüş fertler ile böcek ve mantar etkisiyle hastalanmış olanlar ve ışık açlığı nedeniyle dejenere olmuş gençlikler sahadan uzaklaştırılmalıdır (Alemdağ, 1967; Atay,1984; Saatçioğlu, 1971; Ceylan,1980).

2 yaşında siper altındaki sarıçam gençliğinde kök savaşının kaldırılması, gelişmede (fidan ağırlıkları) 2-3 kat bir artış sağladığı halde; kök savaşının bertaraf edilmesiyle birlikte, ışık miktarının da maksimal seviyeye getirilmesi (açık saha) halinde, büyüme 10 misline çıkmaktadır (Aykırı, 1988)

8.1.3. Sık Doğal Gençliklerin Seyreltilmesi (Gevşetme)

Çam doğal gençlikleri genellikle seyreltme ihtiyacında değillerdir (Alemdağ, 1967; Atay, 1984). Yalnız çok sık teşekkül etmiş olman ince dallı ve sivri tepeli sarıçam ve karaçam gençliklerinde, gelişmeyi hızlandırmak maksadıyla bazen dikkatli gevşetme müdahaleleri yararlı olabilir (Atay,1984).

8.1.4. Karışımın Düzenlenmesi

Karışımın düzenlenmesinde, karışıma dahil türlerin, sarıçam gençliği ile karşılıklı büyüme ilişkileri büyük önem taşır.

Gerek yaşam mücadelesi ve gerekse gençliğinde büyüme enerjisi bakımından, sarıçam gençliğinden daha zayıf ağaç türlerinin sarıçamdan daha evvel; bunun tersine daha kuvvetli olan türleri daha sonra tespit etmek suretiyle, karışında ağaç türlerine gerekli boy ve yaş üstünlüğü sağlanmalıdır. Kesin kararı bu konuda yapılacak araştırmalardan sonra vermek daha gerçekçi olacaktır.

Karışıma giren ağaç türlerinin, yetişme muhitine göre değişen karşılıklı büyüme ilişkilerini ve biyolojik mücadele kuvvetlerini yerinde araştırmak ve tespit etmek şarttır.

8.1.5. Boğulma Tehlikesinin Önlenmesi

Gençliği boğma tehlikesi yaratan bitkileri, zararsız hale getirmek, gençlik bakımının bir görevidir (Alemdağ, 1967). Boğma tehlikesi denilince, gerek doğal gençleştirme ve gerekse kültür sahalarında, yabani ot ve süceyratın gençlik üzerinde yaptığı olumsuz etki akla gelmektedir.

Diri örtü, sarıçam gençliğine iki yönde zarar vermektedir. Birincisi, büyüme mevsimi içinde diri örtünün ışık, su ve besin maddelerine ortak olması ve böylece fidanları boğması; ikincisi ise; vejetasyon devresi dışında, diri örtünün kar baskısı ile fidanlar üzerinde yatarak onlarlı ezmesi ve şekillerini bozması yönünde olan mekanik zarardır. İkinci tip zarar, yani mekanik zarar, daima birinci tip zarardan daha önemlidir. Bu nedenle, vejetasyon devresi sonunda, kar yağmadan önce, mutlaka diri örtünün (özellikle eğrelti ve böğürtlen). Gençlik alanından uzaklaştırılması gerekir. Olanaklar elverdiği oranda, vejetasyon mevsimi içinde de gerekiyorsa birkaç kez diri örtü mücadelesi yapılmalıdır. Aksi halde, ışık ağacı türlerinden olan sarıçam gençlikleri, kuvvetli diri örtü içinde ışık azlığı nedeniyle yok olurlar.

Diri örtü ile savaşım; elle mekanik savaşım ve herbisitlerle kimyasal savaşım şeklinde olabilir.

Bilindiği gibi, sarıçam gençliği, çimlenmeyi müteakip ilk 2-3 yıl, kök gelişimini tamamlar ve daha sonra sak gelişimine başlar.

Bu nedenle diri örtü mücadelesine, sarıçamın sürgün gelişmesine başlamasına kadar (en az 2-3 yıl) devam edilmelidir. Bu mücadeleyi sürdürürken göz önünde bulundurulması gereken en önemli nokta, son iki yıl sürgününün daima serbest kalmadır (Pamay, 1962).

8.1.6. Toprağın İşlenmesi (Çapalama)

Toprağın çapa ile işlenmesi, sarıçam fide ve fidanlarının etrafında bulunan ve onlarla mücadele eden otların uzaklaştırılması bakımından yararlıdır. Kuvvetli çayır büyüyen yerlerde sık çayır, kök sistemiyle tamamen keçeleşir ve sonuçta gerek doğal ve gerekse yapay sarıçam fidanlarının büyümesini yavaşlatır ve duraklatır.

8.1.7. Boş Kalan Yerlerin Doldurulması (Tamamlama)

En müsait şartlar altında ve en isabetli gençleştirme metodunun uygulanması halinde bile, şu veya bu nedenle doğal gençleştirmede %100 başarı elde edilmeyebilir. Normal şartlarda, doğal gençleştirme çalışmalarında, belli ölçülerde %15-20, hatta 25’e varan başarısızlık ihtimalleri düşünülür ve bunun yapay yolla tamamlanması imkanları daima hazır bulundurulur (Alemdağ, 1967; Saatçioğlu, 1969; Saatçioğlu, 1971). Sarıçam gençleştirme alanlarındaki tamamlamalarda da, karışık meşçerelerin tesisinde olduğu gibi, ağaç türlerinin sarıçam ile karşılıklı büyüme ilişkileri, daima göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu konuda diğer önemli bir nokta, tamamlamaların vakit geçirmeden yapılmasıdır. Aksi halde tamamlama ile getirilen fidanlar esas gençlik veya kültür ile kaynaşamazlar.

8.1.8. Azmanlarda Mücadele ve Dik Kenarların Giderilmesi

Bir meşcere de, iyi istidatlı (düzgün gövdeli, dar ve simetrik tepeli, ince dallı) meşcere elemanlarının aleyhine olarak gelişen, onları ezen, gövdesi kalın ve bozuk, tepesi yayvan ve kaba fertlere “azman” denir (Alemdağ, 1967). Sarıçam azman yapma istidadındandır. Bu nedenle sarıçam gençliklerinde, azmanlarda mücadele etmek gerekir.

Sarıçamda gençlik bakımı tedbirleri uygulanırken, aşağıdaki önerilere mutlaka uyulmalıdır.

1- Gençlik bakımı tedbirleri, zamanında alınmalıdır. Gecikmeler hem arzu edilen faydası sağlamaz, hem de masraflı olur.

2- Seyreltme, boğma tehlikesini önleme gibi tedbirleri yıl içinde gelişi güzel yaymak yerine, vejetasyon süresi başlarında veya en geç ilk yarısı içinde almalıdır ki, kalan fidanlar yaratılan müsait şartlardan yararlansın.

3- Bu işler için, yetiştirilmiş kaliteli işçi çalıştırılmalıdır (Alemdağ, 1967)

Sarıçamda gençlik bakımı konusunda yapılan “Aladağ (Bolu) Yöresinde Doğal Yolla Getirilmiş Saf Sarıçam Gençliklerinin Bakımı Üzerine Araştırmalar” adlı çalışmada (Ceylan,1980), saf sarıçam doğal gençliklerinde, gençlik bakımı ile yabancı ot ve süceyrat savaşımı denemeleri uygulanmış; 3 yıl süreyle gözlenmiş ve elde edi­len ölçü ve sayımlar değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmelerin ışı­ğında, aşağıdaki sonuçlar ve öneriler sunulmuştur:

A. 2-4 yaşlı saf sarıçam doğal gençliklerinde:

1) Değişik aletlerle (çapa ve bağ bıçağı ile) ve iki ayrı şiddette (seyrek ve sık) yapılan yabancı ot ve süceyratla savaşın;

- Fidan boyuna farklı etkileri görülmemiştir,

- Fidan kalitesine farklı etkileri görülmemiştir,

- Fidan yaşama yüzdesine farklı etkileri görülmemiştir,

- Fidan dip çapı üzerinde, 0.01 olasılık düzeyinde farklı etkileri saptanmıştır. En iyi etkiyi, çapa ile sık ot bakımı işlemi göstermiştir.

2) Fidan yaşama yüzdesi, Güneydoğuda, boy ve dip çap büyü­mesi ise, Kuzeydoğuda daha etkili olmuştur.

3) Çapa ile sık ot ve süceyrat savaşımı işi için, 104 saat / ha'lık bir iş gücü gerektiği saptanmıştır.

4) Yukarıdaki sonuçların ışığında, yabancı ot ve şüceyratla sa­vaşım işlemlerinden, sık olarak çapa ile yapılanı önerilebilir. Bu işle­min, gençliğin gelişmesi üzerinde, olumlu etkisi olduğu saptanmış­tır. Ancak kurak yetişme muhitlerinde ot ve süceyratın daha yoğun (öldürücü) olduğu yerlerde, olumlu etkinin daha da artacağı söyle­nebilir.

B.5-9 yaşlı saf sarıçam doğal gençliklerinde:

1) Gençlik bakımının, dip çap ve boy büyümesi üzerinde olum­lu etkisi saptanmıştır.

2) Bu yaşlardaki gençliklerde, azman, hastalıklı, eğri, çatal v.b. fena nitelikteki bireylerin çıkarılması şeklinde, ılımlı bir müdahale yapılmalıdır.

3) Bakım işlemlerinde, gençliğin el testereleri ile kesilmesi ve parsel kenarına taşınması için, 100 saat/ha'lık bir iş gücüne gerek olduğu saptanmıştır.

4) Bakım işlemleri yapılırken, sayısal bir ön yargıyla hareket edilmemiş; işlemler silvikültüre! düşünce ve bilgilere dayandırılmış­tır. Yapılacak uygulamaların da aynı yönde olması önerilir.

Sarıçamda gençlik bakımı tedbirleri esnasında karşımıza sorun olarak çıkan bir konu da, faydalanılabilir öncü gençliklerin tespitidir. "Sarıçamın Tabii Gençleşmesi Üzerine Araştırmalar" adlı çalışma­da, yeni generasyona karıştırılması mümkün görülen sarıçam öncü gençliklerinin, aşağıdaki özelliklere sahip olmaları sonucuna varıl­mıştır (Pamay, 1962):

1) Yaş: iyi vasıflı gençlikler, umumiyetle ortalama 3-5 yaşında olmalıdır. Yaş hududu azamisi 10'u geçmemelidir. Daha yaşlı genç­lik, büyük boylara sahiptir ve bu yaş ve boy fazlalığı, gençliğin plastisidite kabiliyetini azaltmakta ve yeni generasyonla kaynaşmasını güçleştirmektedir. Yaş ve boy üstünlüğü, ilerde de dik kenarların te­şekkülüne sebep olabilir.

2) Boy: Öncü gençliğin boyu, 30 cm yi geçmemelidir; en iyisi 5-10 cm dir. Daha fazla boylu gençlik, büyük bir ihtimalle ilerde da­ha büyük dimensiyonlara ulaşır; yeni gençliği ezer ve onunla güç kaynaşır.

Form: Yaş ve boydan daha önemli bir vasıftır, iyi formlu fidanların vasıfları şöyledir:

- Tepe tomurcukları; 3-5 adet, kuvvetli, iri, parlak kırmızı, sivri ve reçineli; uç tomurcuğu diğerlerinden daha büyüktür.

- Tepe sürgünü; düz, kuvvetli, sağlam, 2-3 cm den uzundur.

- İbreler; sürgün uçlarından itibaren, fidan yaşlarına göre, son senelerin 1, 2 veya 3. üncü sürgünlerinde olmak üzere, sık ve bol, sert koyu yeşil, uzun ve kalıncadır. Son 3 yılın sürgün­lerinin ibre taşıması, iyi büyümeyi ifade eder.

- Sak; kalınca ve kuvvetli, düz, çatalsız veya ilerde çatallar­ dan birinin bertarafı mümkündür. Son üç yılın sürgünlerinde kabuk rengi parlak sarımsıdır.

- Dallanma; oldukça muntazam 2’li veya 3’lüdür. Yan sür­günler tepe sürgününden daima kısadır ve yukarıya doğru kalkıktır.

4) Gelişme: Uç sürgününün uzunluğu, 1-2 cm den az olmama­lıdır; 2 cm den küçük tepe sürgününe sahip fertlerde gelişme ağır­dır, tepede dejenarsyon başlamıştır veya vardır. Bariz bir kalınlık büyümesi ve dik bir gelişme dikkati çekmektedir.

5) Kabiliyet: Üstteki siper kaldırdığı takdirde, yani fidan ışığa kavuşturulduğu zaman, tekrar gelişme kabiliyetini gösterebilmelidir. Şu hale göre fidan, büyüme enerjisi tam, sıhhatli ve gürbüz (hastalıksız, yarasız vs.) bulunmalıdır.

3) Kök durumu: Fidanın kökleri tamamen madeni toprağa nü­fuz etmiş olmalıdır. Humus veya çürüntü tabakaları üzerinde yerleş­miş ve köklerini madeni toprağa ulaştıramamış olan gençlik, kısa bir müddet sonra telef olmaya mahkumdur.

Yukarıda vasıfları verilen sarıçam gençliklerinden, yeni generasyon için istifade edebilmek, diğer bir şarta daha bağlı bulunmak­tadır ki, bu şart, mevzubahis vasıfları haiz fertlerden, metrekarede asgari 5-10 adet (yaşlara göre)fidanın bulunması ve bu durumun bütün gençlik, küme, grup ve büyük grup sahalarında hakim olma­sıdır.

Yeni generasyon için istifade edilmeyecek öncü gençliğin va­sıfları ise aşağıdaki gibi tespit edilmiştir:

1) Yaş: 10-15 den fazladır; 20, 30, 50 vs.

2) Boy: 30 cm den fazladır; 50, 100 cm ve daha büyük

3) Form: Umumiyetle bozuk.

- Tepe Tomurcuğu; çok küçük cılız, zor fark ediliyor.

- Tepe Sürgünü; ince cılız, kısa yahut hiç yok veya kırılmış, yahutta çataldır.

- İbreler; kısa seyrek, ince cılız, açık yeşil renktedir. Azami son iki yılın sürgünü, üzerinde mevcut. Ne tepede ve ne de dallarda diğer yıllara ait sürgünler ibre taşımaz.

- Sak; çok ince, cılız, uzun, dik değil, kıvrık, çatal; meyilli ve­ya yatık; bazen çok çatallı; yani esas çatal dal, tali çatallara ayrılmış; bazı kere de hiç dal yapmadan ip gibi uzamış. Sak
rengi, açık sarı, ekseriya esmer, parlak değil; kabuk pul pul kendiliğinden soyulmaktadır.

Dallanma; gayri muntazam, ışık istikametinde fazla uzama­lar, aksi tarafta hiç dal yok. Tek taraflı veya kıvrık dallanma şekilleri. Yan sürgünler çok cılız ve yıllık boğumlar fark edilmiyor. 3’lü dallanma nadir.

4) Gelişme: Boy gelişmesi durmuş veya çok ağır; 1-2 cm den daha kısa sürgün boyları, hatta bazen, belli belirsiz. Çap gelişmesi çok az. Gövde cılızlığı dolayısıyla, dik gelişme yerine, meyilli veya yatık büyüme.

5) Kabiliyet: Üstteki siper kaldırıldığı takdirde fidan, hiç bir reak­siyon göstermeyecek durumda; gelişme kabiliyeti noksan ve bo­zuk formu asla tashih edemeyecek bir duruma sahip; ezilmiş ve ta­mamen dejenere olmuştur.

6) Kökler: Madeni toprağa iyice oturmamış veya humus ve çürüntü tabakaları üzerinde tutunmuş ve zayıftır.

Gençlik sahasında, bu vasıfları haiz fertlerin nispeti, %50 den fazla ve m2 de bunlardan, 3 iyiye mukabil 7 si fena vasıflı ise; yahut iyi vasıflı fertler, sahada muntazam bir dağılma göstermiyorlarsa, bu tip gençlikten istifade etmek asla caiz değildir.

8.2. Sıklık Bakımı (Ayıklama)

Ayıklama, meşçerenin gençlik çağından sıklık çağına geçişiyle başlayan, gerektiğinde yinelenerek sırıktık çağma kadar devam eden silvikültüre! bir işlemdir (Atay, 1984; Saatçioğlu, 1971).

Ayıklama müdahalelerinin en önemli amaç ve görevini, aşağı­daki noktalarda ifade edebiliriz (Saatçioğlu, 1971):

1) Aralarında müstakbel kıymet taşıyıcıları meydana gelecek olan iyi kalitedeki meşçere uzuvlarını, kolayca tanınır ve bulunur bir duruma getirmek ve bunlara yer, ışık ve hava temin etmek.

2) Tabakalı bir meşçere kuruluşu yaratmak ve bu kuruluşu devam ettirmek için, yaşama kabiliyetinde bir alt ve ara tabakanın te­şekkülünü emniyet altına almak. Yukarıda, saf çam örneklerinde belirtildiği gibi, sıklıkta gölgeye kafi derecede dayanıklı bir ağaç türü bulunmadığı takdirde, alt tabaka çoğunlukla kıymetsizdir.

3) Meşçere karışımını işletme amacına uygun surette düzenle­mek.

4) Orman perdesinin bakımını sağlamak.

Sıklık çağı, meşçere kapıldığının teşekkülünden, kuvvetli tabii dal budamasının ve gövde ayrılmasının başlamasına kadar devam eden çağdır (Saatçioğlu, 1969). Sıklık bakımlarına başlama zamanı hakkında ortalama bir rakam vermek mümkünse de, dalların birbiri­ne değip toprağın tamamen örtüldüğü ve meşçereyi temsil eden fertlerin ortalama bir insan boyunu aldığı zamanı, kıstas olarak kul­lanmak daha isabetli olur. Türkiye'deki sarıçam meşçerelerin de sık­lık çağı, takriben iyi bonitette 10, orta bonitette 13 ve fena bonitette 16 yaşlarında başlamakla ve sırasıyla, 28, 33 ve 38 yaşları civarın­da sona ermektedir (Alemdağ, 1967).

Sıklık bakımları, matematiksel düşünceye değil, silvikültüre! dü­şünceye yer verilerek yapılmalıdır. Birim alanda birim sayıda fert bı­rakmak gibi bir şablona bağlı kalınmamalı, sahada homojen dağılış­ta bir yapı oluşturulmalıdır. Bilindiği gibi sarıçam, kaliteli gövdeler elde edebilmek amacıyla yetiştirilen bir ağaç türümüzdür. Yüksek kıymette ağaçlar yetiştirmek için, sıkılığın sık ve eşit kapalılıkta tutul­ması gerekir. Bu nedenle de müdahaleler, mümkün olduğunca mu­tedil olmalı ve sarıçam sıklığı fazla açılmamalıdır.

Sarıçamın ışık ağacı olması özelliğinden dolayı, ayıklamalarda göz önünde tutulması gereken diğer bir konu da, tek tabakalı bir kuruluşun oluşturulmasıdır. Zira, alt tabakadaki gençliklerin dejene­re olmadan uzun yıllar gelişmelerini devam ettirebilmeleri söz konu­su değildir.

Sıklık çağında birey sayısı çok fazladır. Geleceğin kıymet ağaç­larını müdahale öncesi belirleyebilmek güçtür. Sıklık çağındaki ba­kımların ağırlık merkezini menfi seleksiyon teşkil etmektedir. Söz konusu iyi vasıflı fertleri korumak üzere öncelikle hasta, yaralı, cılız, ölmüş ve ölmek üzere olanlar çıkartıldıktan sonra, açık bir şekilde ayırt edilebilen, kıymetçe düşük, bütün fena gövde şekilli (kısa, ya­muk, çatallı, çalılaşmış) fertlerle, üst tabakada meşçere kuruluşuna katılmaları arzu edilmeyen ağaç türlerine ait fertler, sıklıktan çıkarılır (Atay, 1971; Saatçioğlu, 1969). Bakımlarda işin süratini artırmak için azman olanların tepelerini almakla yetinilir.

Sarıçam meşçerelerin de ayıklama kesimleri, sıklığın durumuna göre, 2-3 veya 4 yıl aralıklarla, 2-3 defa tekrarlanmalıdır. Eğer bu müdahaleler zamanında tekrarlanmazsa, azman yapılı fertler üst tabakanın ekseriyetini oluşturabilir (Alemdağ, 1967).

Görüş ve kontrolü kolaylaştırmak üzere; 2 hektardan daha bü­yük, toplu sıklık alanlarını, 20-30 m'de bir, 1-1,5 m genişlikte ve bir­birine paralel şeritlerle bölmek yerinde olur. Bu şeritler, çalışmayı kolaylaştırdığı gibi, temizleme kesimleriyle çıkan materyalden, de­ğerlendirilmesi mümkün olanların meşçere dışına çıkarılmasını da kolaylaştırır (Alemdağ, 1967).

8.3. Aralama

Sıklık çağından sonra ve sıklık dolayısıyla kuvvetli tabii budan­manın başlamasından, meşçere gençleştirmeye girinceye kadar, kapalılığı devamlı olarak kırmadan, ağaçların aralarında yaptıkları mücadeleye aktif müdahaleler yapan, devamlı ve planlı kesimlere "Aralama" veya "aralama kesimleri" denir (Saatçioğlu, 1971).

Aralamanın amaçları şöylece sıralanabilir:

1. Meşçerede istikbal gövdelerinin bakımını sağlamak, yani on­lara daha iyi gelişme imkanı hazırlamak için, bütün hasta, fena şe­killi meşçere elemanlarını çıkarmak (müsbet seleksiyon),

2. Meşçereyi birçok tehlikelere karşı dayanıklı hale getirmek,

3. Meşçereyi doğal gençleştirmeye uygun hale getirmek,

4. Ormanın görünümünü güzelleştirmek ve bunu yaparken de
ormandan ara hasılat elde etmek.

Sıklık bakımlarında, kesimlerin ağırlık noktası, esas itibariyle işe yaramayan fertler üzerinde toplandığı halde (menfi seleksiyon), aralamada istikbal vadeden en iyi gövdelerin yetiştirilmesi (müsbet seleksion) esas alınır.

Aralamalara başlama zamanı olarak, istikbal ağacı namzetleri­nin tanınabildiği, meşçereye serbestçe girebilme imkanlarının mev­cut ve toprak yüzeyinin hafif bir ibre tabakasıyla örtülmüş bulundu­ğu zamanı esas almak yerinde olur. Bu çağ, meşçerenin ekolojik durumuna, doğal veya yapay oluşuna, daha önce gençlik bakımı ve ayıklama müdahalesi görüp görmediğine ve bonitete göre deği­şebilmektedir. Türkiye'de sarıçam meşçereleri, ortalama olarak 30-40 yaşlarında direklik çağına ulaşmaktadır. Yine bir fikir verebilmek için, bu çağda meşçere orta boyu 30 yaşında, iyi bonitette 9.60 m, orta bonitette 7.36 m, kötü bonitette 5.68 m; 40 yaşında iyi bonitet­te 12.55 m, orta bonitete 9.68 m, kötü bonitette 7.50 m’dir (Alemdağ, 1967).

Aralama kesimleri, genç sarıçam meşcerelerin de her 5 yılda bir, orta yaşlı meşçereler de her 7 yılda bir, yaşlı meşçerelerde de her 10 yılda bir tekrarlanmalıdır (Alemdağ, 1967).

Sarıçamın ışık ağacı olması özelliğinden dolayı, sarıçam meş­cerelerin de alçak aralama uygulanır. Meşcere boy artımının yavaş­lamaya başladığı yaşa (iyi bonitette 70, orta bonitette 75, kötü bonitette 80 yaş) kadar ülkemizdeki sarıçam meşcereleri, mutedil alçak aralamaya ve bu yaşlardan sonra da kuvvetli alçak aralamaya tabii tutulmalıdır (Alemdağ, 1967).

Mutedil alçak aralamada bütün ölmüş, ölmekte ve toprağa doğru kıvrılmış gövdeler (sınıf 5) hemen uzaklaştırıldıktan sonra, büyük boşluklar meydana gelmediği takdirde, ezilmişlerin hepsi ya­hut bir kısmı (sınıf 4), nihayet 2. sınıfın kusurlu gövdelerinden kıy­metsiz olanları, çıkarılır. Bunlar, özellikle kırbaçlaydılar, hasta göv­deler ve budamak suretiyle zararsız bir hale sokulamayacak olan fena şekilli azmalardır (Saatçioğlu, 1969).

Kuvvetli alçak aralamada sınıf 5, sınıf 4, tedricen sınıf 3 (geri kalmışlar) ve yine tedricen boşluk yaratmayacak şekilde ve 1. sınıf ağaçlara zararlı olması koşulu ile sınıf 2 den gövdeler, varsa meşçere de arzu edilmeyen diğer ağaç türleri (titrekkavak, huş gibi) çı­karılır. Bunlardan başka, eğer 1. sınıf ağaçlar da, kendi aralarında kümelenmiş ve birbirlerini çok sıkıştırıyorsa, bunlardan da bir kısmı çıkarılır (Saatçioğlu, 1969).

Aralamalarda müdahale ölçüsü olarak, göğüs yüzeyi esas alın­malıdır. Kesin olmamakla birlikte her defasında mevcut servetin %10-20 sini almak mümkündür (Saatçioğlu, 1969). Ancak, hiç ba­kım görmemiş meşçerelerde, özellikle ilk aralamalar esnasında, bi­raz daha ihtiyatlı davranmak gerekir.

F. Almanya'da ilk aralama çağındaki sarıçam meşcerelerin de, hektarda ortalama 300-400 adet fert, istikbal ağacı olarak seçilmek­te ve idare müddetinin sonuna kadar, aralama müdahaleleri, bu is­tikbal ağaçlarını kayırıcı yönde uygulanmaktadır.

F. Almanya'nın Bavyera Eyaleti'ndeki Burglengenfeld Orman İşletmesi'nde, sarıçam meşcerelerin de ilk aralama müdahaleleri üzerine bir araştırma çalışması yapılmıştır (Huss, 1991). 1961 Hazi­ran ayında, 1+0 yaşlı olarak, 1x0.34 m aralık mesafe ile hektara or­talama 30 bin civarında dikilen sarıçam plantasyonuna, 1976 yılın­dan itibaren çeşitli yıllarda, çeşitli silvikültürel teknikler uygulanmıştır. Çalışmada uygulanan silvikültürel teknikler, deneme parsellerine göre aşağıdaki gibidir:

Parsel No. İşlem Şekli

0 - Kontrol parseli: Hiçbir işlem uygulanmadı.

A- istikbal ağaçlarını seçmeksizin galip ağaçlara müdahale parsellerinde (Menfiseleksiyon parselleri):

1 - Azmanlar kesildi (ortalama 200 adet/ha).

2 - 1976, 1985 ve 1990 yıllarında kuvvetli alçak aralama müdahalesi uygulandı.

3 - 1976,1985 ve 1990 yıllarında seçme müdahalesi uygulandı.

B- Daha sonra istikbal ağaçlarının seçildiği şematik müdaha­le parselinde:

4- 1976 yılında, her bir üçüncü sıra çıkarıldı, 400 adet/ha istikbal ağacı seçilerek budandı ve bu istikbal fertlerine, 5m2’lik alan da zarar veren iki fert aynı yılda, daha sonra 1985 yada 1990 yılında, bir fert çıkarıldı.

C- Etrafları mutedil olarak açılan istikbal ağaçlan parsellerin­de:

6 - 1976 yılında 600 adet/ha istikbal ağacı seçilerek budandı. Bu istikbal fertlerine, 5 m2’lik

alanda zarar veren iki fert aynı yıl­da, iki fert 1981 yılında ve bir fert de 1985 yada 1990

yılında çıkarıldı.

7- 1976 yılında, 600 adet/ha istikbal ağacı seçildi ancak budanmadı. Daha sonra bu istikbal fertlerine zarar veren fertler, ay­nen 6 nolu parseldeki gibi müdahale gördü.

8 - 1976 yılında, 400 adet/ha istikbal ağacı seçilerek budandı. Bu istikbal fertlerine, 5 m2’lik alanda zarar veren iki fert aynı yıl­da, bir fert de 1985 veya 1991 yılında çıkarıldı.

D-Etrafları kuvvetli olarak açılan istikbal ağaçları parsellerin­de:

9 - 1976 yılında 600 adet/ha istikbal ağacı seçilerek budandı, etrafları kuvvetli olarak açılıp, 1200 âdet galip ağaç bırakıldı. 1985 ve 1990 yıllarında, istikbal ağaçlarına zararlı olan birer fert daha çıkarıldı.

10 - 1976 yılında, 600 adet/ha istikbal ağacı seçilerek budandı, etrafları kuvvetli olarak açıldı. 1990 yılında istikbal ağaçlarının hektardaki adedi 300'e düşürüldü.

Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar aşağıdadır.

Parsel No: Çaptaki Artış Göğüs Yüzeyindeki Artış

cm % cm2 %

0 8.0 182 173 330

2 10.1 207 229 430

3 9.8 198 219 392

6 10.5 210 243 443

8 9.3 197 208 388

9 11.7 222 283 492

10 14.0 260 398 674

"Stebe Geçiş Zonundaki Sarıçam Meşçerelerinde Gecikmiş Aralamaların Etkiler" adlı bir araştırmada (Uğurlu; Özer, 1984), 65 yaşındaki saf sarıçam meşçerelerin de (hiçbir silvikültürel işlem gör­memiş) mutedil ve kuvvetli müdahale uygulanmıştır. Bu müdahale­ler 7 yıl ara ile tekrarlanmış ve çalışma 21 yıl sürmüştür. Son ölç­meler 1975 yılında yapılmıştır. Mutedil aralamada göğüs yüzeyinin %16-17 si, kuvvetli aralamada ise %23-24'ü çıkarılmıştır.

Araştırmadan elde edilen sonuçlar:

-Zamanında gerekli bakım yapılmamış ve uzun yıllar olduğu gi­bi bırakılmış meşçerelerde, geç kalınmış olsa bile, aralama kesimle­rinin yapılması yararlıdır. Bu aralamaların, başlangıçta kuvvetli de­recede olması gerektiği söylenebilir. Ancak meşçerenin birden gevşetilmesinin, kar zararlarına yol açabileceği de düşünülmelidir.

- Yapılan aralamalar, değerli ağaçların meşçeredeki oranını az da olsa yükseltmiş, aralama yapılmayan alanlarda ise bu oran ol­dukça düşmüştür. Müdahale parsellerinde değerli ağaç oranı; %14 den %16’ya yükselmiş, kontrol alanlarında ise %12 den %4 e düş­müştür.

- Başlangıçta kuvvetli aralama uygulanmış alanlar, başlangıçta mutedil aralama uygulanmış alanlara göre daha yüksek hacim artımı yapmıştır.

- Hiç bir parselde rüzgar devriği, mantar yada böcek zararı ol­mamış, fakat kar kırığı ve devriklere rastlanmıştır. Ancak, kar zararı, çevredeki meşçerelerden fazla değildir.

8.4. Budama

Sarıçamda aralamalar, yardımcı bakım tedbirleri çerçevesinde, yapay kuru budama ile tamamlanmalıdır. ince yaş dallan almak su­retiyle, yaş budama da mümkündür, fakat genellikle tavsiye edil­mez. Sarıçamda 3 cm den kalın kuru dalları budamak doğru değil­dir. Sadece elit ağaçlar üzerinde durmak, mümkün olan hallerde 10 m ye ve hatta daha yukarılara kadar periyodik olarak budamak, bu­danan ağaçların sahaya oldukça homojen dağılımlarını (3-8 m ara­lıklarla) temin etmek ve hektarda ortalama 400-800 sarıçamı ele al­mak uygundur. Kötü bonitetlerdeki sarıçam meşçerelerinde budama doğru değildir. Buna mukabil iyi yetişme muhitlerindeki meşçereyi budamaya, direklik çağında başlanır. Kuru budama, bilhassa kalın çaplı odun yetiştirmek istenildiği zaman, önem kazanır (Alemdağ, 1967).

F. Almanya'da, ilk aralama çağındaki sarıçam meşçerelerin de istikbal ağacı olarak seçilen fertlerden hektarda ortalama 200-250 adedi, en az 5-6 m yüksekliğe kadar (ileriki yaşlarda 10-11 m yük­sekliğe kadar) budanmaktadır, ileriki yılarda bu istikbal ağaçları içinden de, hektarda ortalama 50 adet ağaç seçilip, son hasılaya kadar meşçerede bekletilmektedir. Son hasılada, 50 adetten elde edilen odun hasılası, amacı karşılamaktadır.

8.5. Alt Tesis

Yaşlıca bir meşçerenin altında genç bir meşçerenin tesisine alt tesis denir. Alt tesisin amacı bir tabakalı ve saf ışık ağacı meşçerelerini, tabakalı bir kuruluşa kavuşturmak ve toprak bakımını sağla­maktır (Saatçioğlu, 1971).

Asıl kıymet meşçeresinin (tek tabakalı meşçerenin) altında, alt tesis adı ile, gölge ağaçlarından, o yöre için tesis kabiliyeti olan bir tür ile bir alt tabakanın oluşu şu faydaları sağlar:

- Toprağı gölgeler, meşçere üst toprağının aşırı kurumasını ön­ler,

- Meşçerede otlanmaya, yabanlaşmaya engel olur,

- Yaprak dökümü ile toprağın organik maddelerce zenginleş­mesine katkıda bulunur,

- Ölü örtünün daha iyi ayrışmasına yardımcı olur, Tesadüfi olarak ışık boşlukları meydana gelirse aralara yük­selerek meşçereyi karıştırabilir.

Alt tesis için genellikle, iyi yetişme muhitlerindeki, yeter sayıda istikbâl adayları bulunan, sarıçam meşçereleri söz konusudur. Bu gibi sarıçam meşçerelerin de yapraklı türlerden kayın, saplı meşe, gürgen, ıhlamur veya ibrelerinden göknarın alt tesis olarak kullanıl­ması önerilebilir. En uygun alt tesis zamanı, meşcerenin ortalama 30-35 yaşları arasında değişir. Alt yapı tesis edildikten sonra, bunun gelişmesini temin etmek için, üst tabakada gerekli bakımlar ihtimal edilmemelidir (Alemdağ, 1967).

0 yorum: